Aylık arşivler: Şubat 2023

Ev ve Mutfak Eşyaları Fuarı'na 77 Ülkeden 30 Bin Ziyaretçi Bekleniyor

Ticaret Bakanlığı’nın belirlediği hedef ülkeler ve öncelikli ülkeler kapsamında çalışmalar yürüten Ambiyans Fuarcılık, başta Avrupa, Afrika, Asya, Uzak Doğu, Kuzey ve Güney Amerika olmak üzere 39 ülkenin Ticaret Ataşeliklerini, profesyonel acentelerini ve satın almacılarını fuarda ağırlayacak. 100 bin metrekarelik alanda düzenlenecek Ev ve Mutfak Eşyaları İhracat Fuarı’na, 77 ülkeden 30 bini aşkın ziyaretçi bekleniyor. 

Sektördeki markaları ticarete yönlendirmek ve istihdam sağlamak amacıyla Gelişen Ev ve Yaşam Eşyası Markaları Derneği (GEEM) ile el sıkışan Ambiyans Fuarcılık, 02 – 05 Mart 2023 tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi (İFM)’nde gerçekleştireceği Ev ve Mutfak Ürünleri İhracat Fuarı ile pazarın önde gelen yerli ve yabancı markalarını ağırlayacak. Türkiye’nin en yeni ev ve mutfak ürünleri fuarı olma özelliğini taşıyan Ambiyans Fuarcılık, fuar boyunca toplamda yurtdışından Almanya, Fransa, Rusya ve İspanya başta olmak üzere 77 ülkeden 30 bini geçkin ziyaretçiyi bir araya getirecek.

TÜRK MARKALARINA YENİ PAZARLARA AÇILMA FIRSATI

Ambiyans Fuarcılık Yönetim Kurulu Başkanı İrfan TIRAŞ: “Ev ve mutfak eşyaları sektörüne baktığımız zaman özellikle global arenada Türk markalarının yeri ve önemi her geçen gün artıyor. Biz Ambiyans Fuarcılık olarak, Ev ve Mutfak Ürünleri ihracat Fuarı kapsamında özel bir ihracat ekibi kurduk. 40 kişiden oluşan ekip; fuara katılacak markaların yurtdışı bağlantılarını sağlayacak, aynı zamanda yurtdışından hedef pazarda yer alan firmaların da fuara katılarak Türk markaları ile işbirlikleri oluşturmasına zemin hazırlayacak. Öncelikli hedefimiz; Dünya’nın dört bir yanından profesyonel satın alma yetkilileri ile kanaat önderlerinin ziyaret edeceği “İhracat Platformu ve Merkezi” oluşturmak ve yerli üretimin artırılmasına teşvik ederek markaları uluslararası pazarlar ile buluşturmak. Ayrıca, Türkiye’de üretim yapan yerli ve yabancı küresel markaların yanı sıra ürün ve teknolojileriyle dış pazarlardan pay almayı hedefleyen işletmeler için de önemli fırsatlar oluşturacağız. Amacımız ihracat birim fiyatını 5 dolara çıkararak Türkiye’yi ev ve mutfak eşyaları sektöründe Dünya’da 3. sıraya yükseltmek. Sektörün önemli kuruluşlarından olan GEEM Derneği ile işbirliği oluşturarak hep birlikte Türk markalarını dünyaya tanıtmayı hedefledik” dedi.

SEKTÖR İÇİN YENİ İŞ VE İŞ BİRLİĞİ FIRSATLARI

Türkiye’nin en yeni ev ve mutfak ürünleri fuarı olma özelliğine sahip olan Ambiyans Fuarcılıkla el sıkışan Gelişen Ev ve Yaşam Eşyası Markaları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Çığır ŞAHİN: “Ev ve mutfak eşyaları sektörü 2022 yılını ilk 5 ay 1.42 milyar dolar ihracat ve yüzde 4.5’lik bir büyüme ile kapattı. Önümüzdeki dönem sektöre seviye atlatabilecek en önemli adım ise birim ihracat değerinin yukarıya çekilmesi olarak görülüyor. Bu yıl gerçekleştirilecek Ambiyans Ev ve Mutfak Eşyaları Fuarı; zincir mağazalar, e-ticaret firmaları, profesyonel satın alma heyetleri, Horeca, bağımsız perakendeciler, toptancı ve perakendeci kuruluşlar, uluslararası ticaret firmaları, catering ve organizasyon şirketleri, bayi ve distribütörler gibi pek çok sektör için yeni iş ve iş birliği fırsatları sunacak. GEEM Yönetim Kurulu ve Üyeleri olarak bizler Ambiyans Ev ve Mutfak Eşyaları Fuarı’nda yer alacağız ve destekleyeceğiz.” diyerek dernek olarak sektörün gelişmesine destek olacaklarını ifade etti.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Adıyaman'da hayatlarını kaybeden KKTC'li öğrenciler için Kıbrıs Modern Sanat Müzesi tarafından “Şampiyon Melekler Anıtı" dikilecek

Türkiye’de meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlere, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet’ni temsil edecekleri voleybol turnuvasına katılmak için gittikleri Adıyaman’da yakalanan Gazimağusa Türk Maarif Koleji öğrencileri, aileleri ve öğretmenlerinin hayatını kaybetmesi ülkeyi büyük bir yasa boğdu. Adıyaman İsias Hotel’de hayatını kaybeden 6 veli, 5 öğretmen ve 12-14 yaşlarında 24 sporcu gencin anısı, Surlariçi Şehir Müzesi’ndeki tabloları ve 3 metrelik bronz Şampiyon Melekler Anıtı ile yaşatılacak. 

Yakın Doğu Oluşumu Müzeler Daire Başkanlığı’na bağlı Surlariçi Şehir Müzesi ve Kıbrıs Modern Sanat Müzesi’nin girişimiyle dikilecek Şampiyon Melekler Anıtı’nda Türkiye’de hayatını kaybeden KKTC’li öğrenciler, veliler ve öğretmenlerinin isimleri yer alacak. Çizimleri yayımlanan Şampiyon Melekler Anıtı, Yakın Doğu Üniversitesi kampüsünde yer alan Heykel Atölyesi’nde çalışılmaya başlandı. Anıtın yanı sıra, Kıbrıs Modern Sanat Müzesi sanatçılarının depremde hayatını kaybedenler anısına yapacağı tablo da Surlariçi Şehir Müzesi’nde sergilenecek. 

Prof. Dr. İrfan Suat Günsel: “Şampiyon Melekler Anıtı’nı depremde hayatını kaybeden evlatlarımız ile ailelerinin ve öğretmenlerinin anılarına adıyoruz.”

“Türkiye’mizde yaşanan deprem felaketi, yüreğimizde derin yaralar açtı” diyen Yakın Doğu Oluşumu Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. İrfan Suat Günsel, “Ülkemizi temsil etmek için bulundukları Adıyaman’da hayatlarını kaybeden Gazimağusa Türk Maarif Koleji’nin sporcu öğrencileri ve aileleri ile öğretmenlerinin kaybı, yaramızı daha da derinleştirdi. Şampiyon Melekler Anıtı’nı depremde hayatını kaybeden evlatlarımız ile ailelerinin ve öğretmenlerinin anılarına adıyoruz” ifadesini kullandı. 

Türkiye’deki depremlerde hayatını kaybedenlere rahmet dileyen Prof. Dr. Günsel, “Şampiyon meleklerimiz, her zaman kalbimizde olacak. Kıbrıs Türk Halkının başı sağ olsun” dedi.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

ILO Türkiye Direktörü Numan Özcan Nepal'e Atandı

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Türkiye Ofisi Direktörü Numan Özcan, ILO Genel Direktörü Gilbert Houngbo tarafından ILO Nepal Ofisi Direktörü olarak atandı. 

Türkiye dışındaki bir ülkede ILO’yu temsil edecek ilk Türk olan Numan Özcan, 1 Nisan 2023 tarihinde yeni görevine başlayacak. 

7 Ocak 2015 yılından beri görevde olan Numan Özcan döneminde ILO Türkiye Ofisi dikkate değer bir büyüme ile ILO’nun dünyadaki en büyük üç ofisinden birisi oldu. Söz konusu dönemde, çalışan sayısı 10 kat, Türkiye’ye getirilen kalkınma fonu miktarı 50 kat arttı. Halen devam etmekte olan pek çok proje ile, 150 milyon USD’nin üzerinde bir kaynak, Türkiye’de insana yakışır işlerin artırılması ve çalışma yaşamında temel hakların desteklenmesi için kullanıldı.

Bu dönemde, çocuk işçiliğiyle mücadele, sendikal haklar, iş sağlığı ve güvenliği, kadın ve genç istihdamı, mültecilerin işgücü piyasasındaki durumu, çalışma yaşamındaki temel ilkeler ve haklar, iş teftiş sisteminin güçlendirilmesi ve sosyal diyalog ön plana çıkan çalışma alanları oldu. Tüm bu çalışmalar, başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve sosyal ortaklar olmak üzere, pek çok kurum ve kuruluşlarla işbirliği içerisinde gerçekleştirildi. ILO Türkiye Ofisi yürüttüğü programlar, ortaya koyduğu raporlar ve hak temelli yaklaşımı ile çalışma hayatının merkezinde yer alan bir kurum oldu.  

Görev değişikliğini değerlendiren Özcan, “Türkiye’de yaşayan herkesin çalışma yaşamındaki haklardan daha çok yararlanabilmesi ve insana yakışır işlere erişebilmesine katkı sağlayabilmişsem ne mutlu bana. Kendi ülkesine ve insanına hizmet etme ayrıcalığı ve şansını yakalamış bir Birleşmiş Milletler çalışanı olarak, bir yandan gurur ve mutluluk duyarken, diğer yandan bu tecrübeyi başka ülkelerin kalkınması için kullanabilecek olmaktan da heyecanlıyım” diye konuştu.  

ILO’nun önemli ofislerinden biri olan Nepal Ülke Ofisi, zorla çalıştırma ve çocuk işçiliği, göçmen işçilik, tedarik zincirlerinde çalışma koşulları, çalışma hayatında temel ilkeler ve hakların teşvik edilmesi gibi alanlarda çalışmalar yürütüyor. 

Numan Özcan Hakkında

25 yıllık iş yaşamının tamamını ulusal ve uluslararası düzeyde, çalışma hayatının iyileştirilmesine adayan Numan Özcan, kariyerine 1998 yılında Hak-İş Konfederasyonu’nda uluslararası ilişkiler uzmanı olarak başlamıştır. Özcan, 2000 yılında yüksek lisans için yurtdışına gitmiş, 2004-2005 yılları arasında Hazine Müsteşarlığı Merkezi Finans ve İhale Birimi’nde, Avrupa Birliği fonlarından desteklenen sosyal ve istihdam projelerinden sorumlu Sözleşme Yöneticisi olarak görev yapmıştır.

Özcan, 2005-2015 yılları arasında AB Türkiye Delegasyonu’nda Sosyal Politika ve İstihdam Yöneticisi olarak çalışarak Türkiye’nin bu alanda mevzuat ve uygulama bakımından AB ile uyumlaştırılmasına ve AB-Türkiye katılım müzakerelerine katkıda bulunmuştur. Ayrıca istihdam, eğitim, sağlık ve sosyal içerme alanlarındaki AB mali yardımlarının koordine edilmesinde yer aldı.

Özcan, 7 Ocak 2015 yılında, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) dünyadaki en genç ülke direktörü olarak ILO Türkiye Ofisi Direktörlüğü’ne atanmıştır. 

1977 yılında Ankara’da doğan Numan Özcan, Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü (1998) mezunu olup, Uluslararası İlişkiler alanında Gazi Üniversitesi’nden, Uluslararası İşletme ve Yönetim alanında University of Westminster’dan (Londra) yüksek lisans dereceleri vardır. 

Evli ve iki çocuk sahibidir. 

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Kan Stoğuna Gölcük Belediyesi'nden Destek

Gölcük Belediyesi ve Türk Kızılay’ı işbirliğinde; deprem sonrası azalan kan stoklarına takviye yapılmasına yönelik kan bağışı kampanyası hizmet binasında başladı.

Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremin ardından azalan kan stoklarının takviye edilmesi hedefiyle Gölcük Belediyesi ve Türk Kızılay’ı işbirliğinde kan bağışı kampanyası başlatıldı. Sabah saatlerinde Gölcük Belediyesi hizmet binasında açılan bağış alanına yoğun ilgi gösteren vatandaşlar, form doldurarak kan bağışında bulunmaya başladılar. 10.00-18.00 saatleri arasında belediye binasında devam edecek olan kan bağışı kampanyasının, Kocaeli genelinde ise belirlenen günlerde devam edeceği öğrenildi. 

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Türk halkı dayanışma ruhunu tüm ülkede yansıttı…

Deprem gibi büyük doğal felaketlerde kamu, özel sektör ve halkın da dâhil olduğu ‘Bütünleşik Afet Yönetim Sistemi’ nin önemli olduğuna dikkat çeken uzmanlar Kahramanmaraş depreminde bunun yaşandığını belirtiyor.

Devletin tek başına afetzedelerin ihtiyaçlarını karşılayamayacağını, STK’ların ve toplumun afet yönetim sürecinin her aşamasında rol alması gerektiğini belirten uzmanlar, Maraş merkezli depremde maddi ve manevi tüm imkânlarını birbirleriyle paylaşan halkın dayanışma ruhunu tüm ülke içerisinde yaşattığını kaydediyor.

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Acil Durum ve Afet Yönetimi Programı Öğr. Gör. Ayşe Aydemir, afet yönetiminde toplumun ve sivil toplum kuruluşlarının sağlayacağı desteğin önemini vurgulayan değerlendirmelerde bulundu.

Afet yönetimi toplum katılımını da kapsıyor

Afetlerin insanlar için fiziksel, sosyal, ekonomik kayıplar doğuran, gündelik yaşantıyı bozan veya kesintiye uğratan, yerel imkanlarla baş edilemeyen doğa veya insan kökenli olaylar olarak tanımlandığını belirten Acil Yardım ve Afet Yönetimi Uzm. Ayşe Aydemir, “Günümüzde yaşanan doğa veya insan kaynaklı afetler sonucunda ortaya çıkan can ve mal kayıplarının çok büyük boyutlarda olduğu gözle görülen bir gerçektir. Bu noktada ortaya çıkan ‘Afet Yönetimi’ olgusu tüm tehlikelere karşı zarar azaltma, hazırlıklı olma, müdahale etme ve iyileştirme faaliyetlerinin planlanması, koordine edilmesi ve yönetilme süreçlerini kapsıyor. Bütünleşik Afet Yönetim Sistemi, afet öncesi, sırası ve sonrası çalışmaların tamamının kamu, özel sektör ve halkın da dahil olduğu afet yönetim sistemidir. Yani aslında sadece kurum ve kuruluşların değil toplumunda dahil olduğu afet yönetim sistemi olarak ifade edebiliriz.” dedi.

Toplum afetlerdeki etkisini gösterdi

Acil Yardım ve Afet Yönetimi Uzm. Ayşe Aydemir, 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen Kahramanmaraş depremlerinde toplumun afetlerde ne kadar etkili olabileceğinin bizzat yaşandığını söyledi ve sözlerine şöyle devam etti:

“Geçmişte yaşadığımız depremlerde ve diğer afetlerde olduğu gibi bu afette de ilk müdahale eden afet bölgesinde yaşayan yerli halk oldu. Yerli halk kendi imkanlarıyla hayatta kalabilmek için tüm çabaları sarf etti. Halk yaşanan böylesine büyük bir afette aile bireylerine, komşularına ve sevdiklerine tutunabilmek için müthiş bir gayret gösterdi. Afet bölgelerinde hızla arama kurtarma çalışmalarına ve afetzedelere yardımlar ulaştırılmaya başlandı. Bilinen en büyük gerçek şu ki; bölgesel ya da lokal olarak herkesi etkileme potansiyeli olan afetlerle mücadelede artık topyekûn hareket etme büyük önem taşıyor. Afetlerde eldeki tüm kaynakların etkin kullanımı ve bilinç arttırmaya yönelik faaliyetlerin yapılması da afet yönetim sürecinde oldukça önemli.”

Kamunun en önemli yardımcı unsuru halk olmalı

Son deprem felaketinde çalışmaların yetersiz kaldığını vurgulayan Acil Yardım ve Afet Yönetimi Uzm. Ayşe Aydemir, “Yaşanan bu deprem sürecinde ne zaman, nerede, hangi büyüklükte bir afetin meydana geleceği bilinmediği, afetlerin insan yaşantısını tehdit ettiği ve bu nedenle yapılan çalışmalarda, kamunun tek başına bu işlevi yerine getiremeyeceği ortadadır. Afet risk algısı oluşturmadan mevcut kaynakların kullanımına, eğitim çalışmalarından müdahale ve iyileştirme çalışmalarına kadar birçok faaliyette kamu erkine yardımcı olacak en önemli unsur sivil halk olmalıdır. Aynı zamanda, yaşanan bu afetlerde afetzedelere yardım etmek amacıyla insanların tamamen gönüllülük esasıyla yaptığı veya örgütlü olarak yaptığı çalışmaları kapsayan sivil toplum kuruluşları afetlerle mücadelede önemli bir kaynaktır.” dedi.

STK’lar destek sağlamada önemli role sahip

Sivil toplum kuruluşlarının toplum yapısına zarar veren ve ekonomik çöküntüye sebep olan afetlere destek sağlama konusunda önemli bir role sahip olduğunu ifade eden Acil Yardım ve Afet Yönetimi Uzm. Ayşe Aydemir, “Sivil toplum kuruluşları, afet yaşamış bireylere hiçbir maddi manevi beklentisi olmaksızın tamamen kişilerin hür iradesiyle ortaya çıkan sorunlara karşı çözüm bulma amacı ile afet yönetim sürecine dahil oluyor. Sivil toplum kuruluşlarında ‘gönüllülük’ esastır, içtenlik ve fedakârlık önemsenir. Bu sebeple gönüllülerin ortaya koyduğu çabalar da bir o kadar fazla ve anlamlı olacaktır. Sivil toplum kuruluşlarının ülkemizde yer alan her türlü toplumsal soruna karşı çözüm için değerlendirilmesi önemli bir konudur.” dedi.

99 depremi sonrası STK sayısı arttı

Özellikle 1999 depremi sonrasında ülkemizde sivil toplum kuruluşları ve üyelerinin sayısında önemli oranda artış yaşandığına dikkat çeken Acil Yardım ve Afet Yönetimi Uzm. Ayşe Aydemir, “1999 depreminin en önemli etkilerinden biri STK’ların farkındalığı olmuştur. Yaşanan depremde mevcut kamu yönetiminin tek başına yetersiz kalması, halkın katılımının önemli ve gerekliliğini ortaya koydu. Elbette devlet tek başına afetzedelerin ihtiyaçlarını karşılayamaz. Dolayısıyla STK’ların ve toplumun afet yönetim sürecinin her aşamasında rol alması, kamu kuruluşları ile ortak çalışmaların planlanması ve yürütülmesi son derece önemlidir. İlgili kamu kurumları afetzedelere ulaşıncaya kadar halkın ve sivil toplum kuruluşların ortaya koyduğu gayretler; insan kurtarma faaliyetinden beslenmeye, ulaşımdan barınmaya kadar birçok konu oldu.” diye konuştu.

Deprem insani değerlerimizi hatırlattı

Kahramanmaraş depremlerinde de hepimizin şahit olduğu, bizleri duygulandıran, insani değerlerimizi hatırlatan çok ciddi bir toplumsal dayanışma yaşandığının altını çizen Aydemir, “Türk halkı maddi ve manevi tüm imkanlarını birbirleriyle paylaşarak dayanışma ruhunu tüm ülke içerisinde yaşattı. Afet bölgesine göndermek için insanlar yiyeceğini, suyunu, parasını, kıyafetini, küçük bir çocuk ise oyuncağını ayırdı ve afetzedelere ulaştırma gayreti içerisine girdi. Burada yaşadığımız felaketle aslında ülke olarak ne kadar güçlü olduğumuzu görmüş olduk.” ifadelerini kullandı.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Kızılay'dan “Deprem Bölgesinde En Yakın Kızılay Hizmet Noktası Nerede" Uygulaması

Kızılay, 11 ilde şiddetli olarak hissedilen 7.6 ve 7.7 büyüklüğündeki iki depremin ardından yaraları sarmaya devam ediyor.

Kızılay, afetzedelerin hizmetlere daha hızlı ve kolay ulaşabilmesi için “Deprem bölgesinde en yakın Hizmet Noktası nerede” uygulamasını başlattı. Afetzedeler Kızılay’ın Whatsapp hattına konumlarını göndererek kendilerine en yakın hizmet noktasının konum bilgisine anında ulaşabilecek. 

Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi merkezli ve Elbistan ilçesi merkezli gerçekleşen depremlerin ardından afet bölgesinde iyileştirme çalışmaları devam ediyor. Depreminin ardından bölgede beslenme, temel ihtiyaç maddeleri ve afetzedelere yönelik psikolojik ilk yardım faaliyetleri veren Kızılay, deprem bölgesinde çalışan afetzedelerin bu hizmetlere daha hızlı ve kolay ulaşabilmesinin de yollarını geliştiriyor.  

Kızılay’ın “Deprem bölgesinde en yakın Hizmet Noktası nerede” başlığı ile kullanıma aldığı 

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi (YD-ÜFE) yıllık %50,98, aylık %4,00 arttı

YD-ÜFE 2023 yılı Ocak ayında bir önceki aya göre %4,00, bir önceki yılın Aralık ayına göre %4,00, bir önceki yılın aynı ayına göre %50,98 ve on iki aylık ortalamalara göre %91,79 artış gerçekleşti.

İmalat yıllık %51,09 arttı

Sanayinin iki sektörünün yıllık değişimleri; madencilik ve taş ocakçılığında %45,09, imalatta %51,09 artış olarak gerçekleşti.

Ana sanayi gruplarının yıllık değişimleri; ara malında %50,21, dayanıklı tüketim malında %51,88, dayanıksız tüketim malında %47,66, enerjide %80,77, sermaye malında %50,89 artış olarak gerçekleşti.

İmalat aylık %4,01 arttı

Sanayinin iki sektörünün aylık değişimleri; madencilik ve taş ocakçılığında %3,18, imalatta %4,01 artış olarak gerçekleşti.

Ana sanayi gruplarının aylık değişimleri; ara malında %3,27, dayanıklı tüketim malında %3,95, dayanıksız tüketim malında %3,41, enerjide %10,09, sermaye malında %4,18 artış olarak gerçekleşti.

Yıllık YD-ÜFE’ye göre 10 alt sektör daha düşük, 15 alt sektör daha yüksek değişim gösterdi

YD-ÜFE sektörlerinden metal cevherleri %29,35, giyim eşyası %36,75, ana metaller %39,84 ile endekslerin en az arttığı alt sektörler oldu. Buna karşılık kok ve rafine petrol ürünleri %80,77, bilgisayarlar ile elektronik ve optik ürünler %73,09, diğer metalik olmayan mineral ürünler %72,36 ile endekslerin en fazla arttığı alt sektörler oldu.

Aylık YD-ÜFE’ye göre 19 alt sektör daha düşük, 6 alt sektör daha yüksek değişim gösterdi

Aylık azalış gösteren tek alt sektör %1,80 ile ağaç ve mantar ürünleri (mobilya hariç) oldu. Buna karşılık temel eczacılık ürünleri ve müstahzarları %10,36, kok ve rafine petrol ürünleri %10,09, tütün ürünleri %8,12 ile endekslerin en fazla arttığı alt sektörler oldu.

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Deprem Sonrası Akut Stres Bozukluğuna Dikkat!

Travma Sonrası Neler Yaşıyoruz?

‘Yaşamımızı, yaşam şeklimizi değiştiren kriz olarak adlandırdığımız her türlü olay ya da durumu travma olarak adlandırabiliriz. Ancak her kriz travma sonrası stres bozukluğu oluşturacak diye bir durum söz konusu değildir.’

Şu anda hepimiz doğrudan ya da dolaylı olarak travmaya maruz kalıyoruz. Travma yaşadıklarımızın fazla gelme, taşıyamama hali olarak tanımlayabiliriz. Akut kriz anında gösterdiğimiz tutumlar ya da duygusal değişimler doğrudan TSSB yaşadığımız ya da yaşayacağımız anlamına gelmez. Aniden gelişen deprem gibi beklenmedik kriz durumları karşısında bazı tepkiler gösterebiliriz. Sinir sistemimiz bu aniden gelişen durum karşısında zorlanabilir. Bu zorlanma normalden farklı olarak kalp çarpıntısı, nefes darlığı, göğüste sıkışma gibi fizyolojik tepkiler ya da ağlama nöbeti, öfke krizi, donup kalma, üzüntü, korku, keyifsizlik, suçluluk gibi duygusal tepkiler göstermemize neden olabilir. Tüm bunlar bu süreçte son derece normaldir. 

‘Akut stres belirtilerinden ziyade travmayı nasıl işlediğimiz TSSB ‘min oluşumunda belirleyici bir faktördür’

Çalışmalar deprem gibi afet olaylarında üç ve dördüncü haftadan sonra gösterdiğimiz belirtilerin TSSB oluşumuna dair ilk işaretler olduğunu göstermektedir. TSSB’nun sinyalleri çoğunlukla kriz anının sonlandığı noktada başlamaktadır. Ancak halen bir kriz anı içerisindeyiz ve bu kriz henüz sonlanmadı. Artçı depremler, enkaz altında kalan insanlar, hasar gören binaların başında bekliyoruz. Hepimizi doğrudan ya da dolaylı yoldan bu krize şahit oluyoruz. 

İkincil Travmanın Oluşumunda Koruyucu Önlemler Nelerdir?

Gördüğümüz, duyduğumuz ve izlediklerimiz ‘’İkincil Travma’’ oluşumuna neden olabilmektedir. Travmanın işlenmesi TSSB önlemede oldukça önemlidir. Her yaş grubu için travmayı işlemede yardımcı olacak önlemleri şu şekilde özetleyebilirim:

Güvendesin mesajı verin:

Günlük rutinlerimizle kendimize özellikle şu dönemde en çok ihtiyaç duyduğumuz ‘’güvendesin mesajını’’ verebiliriz. Rutinlerinize devam etmek için çabalayın: Rutinler içinde bulunduğumuz yoğun belirsizlik halini bir nebze belirli hale getirerek kişinin kendisini güvende hissetmesini sağlar.   Belirli bir yerde ve saatte yemek yemek, temizlik yapmak, sohbet etmek, çocuğunuzla ilgilenmek, belirli bir yerde yürüyüş yapmak vb. günlük rutinlerinizi bu süreçte yeniden oluşturmaya çalışın.

Sosyal medya ve haber kanallarına aşırı maruz kalmaktan kaçının:

Bu süreçte belirsizliğin oluşturduğu kaygıyla baş edebilmek için sosyal medya ve haber kanallarına sürekli olarak kendinizi maruz bırakıyor olabilirsiniz. Bu noktada bilgi edinecek ve yardımcı olacak kadar sosyal medyayı kullanmak ikincil travmanın oluşumunu önlemek açısından oldukça önemli.  

Duyguları ifade edin ve temas halinde olun:

Gün içerisinde yakınlarınızla ‘’Ne hissediyorum?, Hangi görüntüden nasıl etkilendim?, Neyden korktum? Aklımdan çıkmayan görüntü ne?‘’ vb. duygu ve düşüncelerinizi paylaşmak travmanın izlerini silmeye yardımcı olacaktır. Tam tersi ‘’Erkek adam ağlamaz. Kocaman adam oldun. Güçlü ol. Güçlü olmalısın.’’ gibi ifadelerden kaçının. Bu ifadeler kişinin duygularını bastırmasına ve travmayı işlemede zorlanmasına neden olacaktır. Benzer şekilde çocuğun duygularını ifade etmesine izin vermek, yaşına ve gelişim düzeyine uygun somutlaştırmalar yapmak travmayı işlemesine yardımcı olacaktır. Afet bölgelerine bireysel ve toplumsal destek vermek psikolojik iyi olma halimize yardımcı olacaktır.

Ruh ve beden bir bütündür.

Fiziksel sağlığınızı ihmal etmeyin:

Dengeli beslenme, düzenli uyku ve varsa kullanılan ilaçların takibi bu süreçte oldukça önemli.

Yas tutma sürecinize izin verin:

Unutulmamalıdır ki herkesin yas tutma süreci biriciktir. Bu zorlu süreçte yargılayıcı dilden ziyade kapsayıcı dili kullanmaya ihtiyacımız var. Kullanalım ki bireysel ve toplumsal ruh sağlığımızı koruyabilelim. 

Psikolojik destek almaktan çekinmeyin:

Hissettiğiniz duygu durum giderek artıyor ve baş etmekte güçlük oluşturuyorsa bir ruh sağlığı uzmanından destek alın. 

Belki biraz zaman alacak ancak birlikte iyileşeceğiz.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Dünya Doktorları'ndan Deprem Bölgesine İlk Yardım Desteği

6 Şubat’ta meydana gelen 7,8 ve 7,6 büyüklüğündeki iki büyük depremin ardından, Dünya Doktorları (DDD), depremin 12. gününde Hatay’da ve Suriye’de depremlerden etkilenen insanlara uzun vadeli ve sürdürülebilir insani yardım sağlamak için desteğini sürdürüyor. 

Orta Güneydoğu Türkiye’de ve Suriye sınırına yakın yerde meydana gelen yıkıcı depremler binlerce kişinin hayatını kaybetmesine yol açtı.  Dünya Doktorları, depremlerin yaşandığı bölgelerde ihtiyaçları belirlemek üzere hızlı bir şekilde harekete geçti ve depremin ilk anından bu yana çalışmalarına devam etti.  Merkezi Türkiye’nin Kahramanmaraş ili olan ve Kuzey Batı Suriye’nin özellikle Halep ve İdlib bölgelerini ağır bir şekilde etkileyen 7,8 ve 7,6 büyüklüğündeki iki depremden etkilenen insanlara ilk yardım ve tıbbi müdahale sağlayan Dünya Doktorları, bölge partnerlerinin desteğini gördü. Afet bölgesindeki çalışmalarına 24 saat içerisinde İnigo Pharma ilaç bağışında bulundu ve Project HOPE ve SAMU arama kurtarma ekipleri ile zamana karşı verilen yarışa destek verdi. 

 

Dünya Doktorları Başkanı Hakan Bilgin, “6 Şubat sabahı Türkiye ve Suriye’yi vuran yıkıcı depremlerden sonra Dünya Doktorları, sahra çadırları ile sahadaki faaliyetlerini sürdürüyor. Afetin ilk anından bu yana depremzedeler ve ekiplerimiz için güvenli alan olarak kullanılacak konteynerler Hatay’a ulaşmaya başladı. Sağlık çalışanlarımız aracılığıyla ilk yardım, ilaç, battaniye, kit dağıtımı yapılmaya da devam ediyor. Psikologlarımız, afet sonrası travma için psikolojik ilk yardım amacıyla bölgede çalışıyor. Ayrıca, İdlib’te bulunan 5 kliniğimiz aracılığıyla acil tıbbi müdahale yapıyoruz. Buna ek olarak, enkaz altından yaralı olarak kurtulan ve geride kalan insanlara hizmet veren hastanelerin çağrısına İdlib Sağlık Müdürlüğü’ne ilaç bağışında bulunarak yanıt verdik. Ülkede çok sayıda bina ve sığınak yıkılırken, halihazırda yetersiz olan sağlık tesisleri ve hastaneler kullanılamaz hale geldi ve sağlık personelinin birçoğu da aileleri ile birlikte afetzede durumunda. Dünya Doktorları olarak, depreme yönelik acil müdahale projesi kapsamında oluşan insan kaynağı açığını doldurmak üzere Suriye’nin Afrin bölgesi için işe alım yapacağız” dedi. 

“Ebelerden ve Eczacılardan Oluşan Geçici Bir Mobil Sağlık Ekibi Oluşturduk”

 

Dünya Doktorları’nın birinci basamak sağlık hizmeti merkezi ve sanitasyon alanları olarak kullanılacak konteynerler ile depremlerden etkilenen insanlara uzun vadeli ve sürdürülebilir insani yardım sağlamak için çalışmalarını sürdürdüğünü belirten Hakan Bilgin, “Doktorlarımız, ebelerimiz, hemşirelerimiz ve psikologlarımız; birinci basamak sağlık hizmetleri sunarken bir eczane de afetten etkilenen nüfusa ilaç sağlamaktadır” dedi. Bilgin, “Antakya’da Suriye’deki operasyonlarımızı yürüttüğümüz bir koordinasyon ofisimiz var ve Suriye içinde de kliniklerimiz bulunuyor. Türkiye sınırına yakın kliniklerimizden biri deprem nedeniyle kısmen yıkıldı. Günde 400’den fazla birinci basamak sağlık hizmeti veren muayenehanelerimizin bulunduğu bina çöktüğü ve kliniğin girişini kapattığı için oradaki kliniğimiz şu an faaliyet gösteremiyor. Enkazı bir an önce temizleyerek kliniğe ulaşımı sağlamak ve hizmetlerimize devam edebilmek için çalışıyoruz” dedi. Türkiye ve Suriye’deki depremler sonucu 4 çalışma arkadaşlarının hayatını yitirdiğini belirten Bilgin, “Umutlu bekleyişimiz maalesef olumlu sonuçlanmadı ve Suriye Programı Koordinatörümüz Dr. Mohamad Shahin ve ailesi Hatay’da hayatını kaybetti. Değerli çalışma arkadaşlarımızdan klinik bekçimiz Ziad Salim’i, ebe Zahia Elomer’i ve laboratuvar teknisyenimiz Usame Elabod’u da Suriye’nin Afrin kasabasını yıkan depremde kaybettik” dedi. Bilgin, Dünya Doktorları’nın, hâlihazırda bölgede bulunan ve depremden etkilenenlere acil müdahalede bulunmak üzere mahalleleri ve yeni kurulan kampları ziyaret eden doktorlardan, hemşirelerden, ebelerden ve eczacılardan oluşan geçici bir mobil sağlık ekibi oluşturduğunu da sözlerine ekledi.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Depremin Psikolojik Etkilerine Karşı Önleminizi Alın

Deprem bölgesinde çok sayıda kişi hem fiziksel hem de psikolojik travmalar yaşarken, bu dönemde çevremizdeki her bireyin psikolojisinin olumsuz etkilendiği gözlemleniyor. Pek çok insan son dönemlerde uyuyamadığından, sürekli deprem oluyor hissi yaşadığından, sevdiklerini kaybetme korkusunu içinden atamadığından söz ediyor ve bu durumla nasıl mücadele edeceğini bilemeyebiliyor. Bu durumda uzman yardımı alınması büyük önem taşıyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi’nden Uzman Psikolog Arzu Beyribey, deprem psikolojisiyle ilgili bilgi verdi.

Deprem travma sonrası stres bozukluğuna neden oluyor

Deprem sonrasında kişilerin reaksiyonları yaşanan afetin şiddetine, bireylerin kişisel özelliklerine, travmanın biçimine, o sırada yalnız ya da biriyle birlikte olmalarına, ne kadar süre bu durumun baskısı altında kaldıklarına, geçmiş deneyimlerine, sosyal destek ihtimallerine göre çeşitlilik gösterebilmektedir.

Deprem sırasında kişi otomatik olarak hızlı şekilde durum değerlendirmesi yaparak, kendisini ve çevresindeki yakınlarını nasıl koruyabileceğini düşünmektedir. Stres karşısında oluşan –savaş ya da kaç- tepkilerinden birine karar vermeye çalışmaktadır. Beden savunmaya geçerek,  kalp atışı,  nabız, nefes alış hızı artmaktadır. Terleme ve bulantı yaşanabilmektedir. Deprem bitip, kişi güvenli alana çıkabildikten sonra ise bu semptomlar yavaş yavaş normale dönmektedir.

Bu toplumsal olay sonrasında, yalnız depremden birincil derecede etkilenmiş kişiler değil, tüm halk bu strese maruz kaldığı için travma sonrası stres bozukluğu ortaya çıkabilmektedir.

Kişi olayı zihninde tekrar yaşayabiliyor

TSSB yani Travma Sonrası Stres Bozukluğu, yaşanan çok zor bir olay karşısında kaygı, kontrol edilemeyen düşünceler, olayın zihin ve bedende tekrar etmesi ile oluşan bir ruhsal sıkıntıdır. Bu olay, taciz, savaş, doğal afet vb. durumlar olabilmektedir. Kişi olay sırasında deneyimlediği semptomları tekrar yaşamak, ortam ve kişilerden kaçınmak ve aşırı uyarılmak gibi belirtiler gösterebilmektedir.

Depremzedenin hayatının kurtulması kadar psikolojisi de çok önemli

Depremden sonra planlanan yardımlar, genellikle hayatların kurtarılması, fiziki yaralanmaların tedavisi, barınak teminiyle alt yapı hizmetlerinin programlanmasına yönelik olup,  ruhsal olarak etkilerini belirleme ve konu hakkında tedaviye başlama noktasında, daha karışık ve uzun vadeye yayılan bir süreç söz konusu olduğundan, destek çalışmalarına çoğu zaman geç başlanmaktadır.

Deprem sonrasında 3 zaman dilimi bulunmaktadır:

1. Şok: Bu ağır deneyim karşısında kişi, şok yaşayarak,  yaralarını, durumu çok anlamlandıramayarak,  yer/zaman/mekan algısı karışır. Bilinç kaybı yaşayabilir. Kişi duruma yabancılaşarak kendini korumaya çalışır. Bazı kişiler dona kalarak tepkisizleşirken, bazı kişiler panik tepkileri gösterebilmektedirler. 

2. Pasif Dönem: Kişi çevresinden gelen geri bildirime açık ancak pasif konumda olmaktadır. Çevresinden gelen destek çabalarına karşılık vermeye çalışsa da iş birliğine katılım gücü halen yetersizdir. Kişi adeta bir çocuğun bağımlı dönemine geri dönmüş gibidir.

3. Tekrar Adaptasyon: Bireyin kaygısı ve heyecanı artmış,  yaşadığı travmayı aklından defalarca tekrarlayan, ufak sesli ve hareketli uyaranlara bile fazla tepki verebilen tetik bir durumdadır.  Beyin, beden ve ruhsal olarak, eski hayatına dönüş ve sakinleşme için zamana ihtiyacı bulunmaktadır.

Normal hayata dönebilmek zaman alabilir

Depremin akabinde kişiler,

• İştahsızlık, uyku sorunları, kaygı problemleri, öfke, üzüntü, matem duygularını değişkenlik göstererek yaşayabilmektedirler.

• Psikosomatik belirtiler olarak,  baş, göğüs, mide ağrıları,  bulantı,  nefes darlığı gibi fiziksel tepkiler verebilmektedirler.

• Suçluluk duygusu ile günlük işlere ve çevreleriyle iletişime kendilerini kapatabilmektedirler.

• Ölüm,  hayatın anlamı gibi kavramlar üzerinde kendilerini daha çok sorgular hale gelebilmektedirler

Ancak kişilerin yaşadıkları durum hiç kolay değildir. Kaygı, keder, sevdiklerin kaybının acısı, güven içinde olmadıklarına dair akıllarına gelen düşüncelerle ve kayıplarla birlikte kendine yönelen suçlamalarla süregiden bir dizi ağır durumu deneyimlemek zorunda kalmaktadırlar. Felaketin şiddetine, ani ve beklenmedik oluşuna, ölüm ve tahribat oranına bağlı olarak, etkileri artabilecek olup, 1 yıldan 8 yıla kadar uzanan psikolojik etkileri ile, spesifik fobi,  anksiyete ve psikosomatik rahatsızlıklar kişiye eşlik edebilmektedir.

Doğal afetler arasında ülkemizde maalesef en çok görülen deprem, fiziksel tahribat ve ölüm dışında, hayatta kalanlar açısından önemli psikolojik sorunlara neden olabilen bir afettir. Deprem sonrasında ruhsal gerginlik ve travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) sorunları gözlemlenebilmektedir. Deprem mağdurlarının, anksiyete, korku ve TSSB belirtilerini azaltmada yararlı olduğu bilinen psikolojik tedavilerden destek alması önem arz etmektedir.

Başa çıkma stratejileri arasında; problem odaklı baş etmede, stresli durumu kontrol ederek değiştirmeye yönelik çabalar,  duygu odaklı baş etmede ise stresin neden olduğu, kişiyi huzursuz eden duyguları düzenlemeye yönelik çabalar oluşmaktadır.

Bu talihsiz ve güçlü deneyime kadar, kişiler daha önce sorgulamadıkları yaşama dair, hayatın anlamına dair konuları sorgular hale gelebilmektedirler. Doğal afetlere bağlı hayati tehdit içeren durumlarda, genel baş etme ölçeklerinin bütün stres durumlarına uyarlanamayabilir ve baş etme stratejilerinin kişiler arası durumlarda işlevselliğinin değişebilmektedir. Kişiye ve şartlarına bağlı hareket etmek önem kazanmaktadır.

Uzman desteği çok önemli

• İlk şokun atlatılması kişi kendisine ve çevresine zaman vermeli, matem tutması için saygı gösterilmelidir. Yaşanan afet oldukça zor bir deneyimdir ve hemen eski hayata dönülmesi beklenemeyeceğinden, konuşmak istemeyen kişi buna zorlanmamalıdır. Paylaşmak isteyen kişiler ise yanlarında olunduğunu hissettirecek şekilde desteklenmelidir.

• Bireylerin zaman ve sabırla, özellikle de çabayla, zor olan bu dönemden geçebileceklerine dair inançları desteklenmeli, yaşanan travma sonrası, kaçınma, inkar, problemden uzaklaşma, kendini/başkalarını suçlama vb. faydasız stratejiler kullanmaları ihtimaline karşı dikkatli olunmalıdır.  

• Bu süreçte kafaya takılan sorunları anlamlandırma, oluşabilecek uykusuzluk, kaygı, öfke, suçluluk konularında klinik psikolog desteğine başvurmak düşünülmeli ve travmayla başa çıkma yöntemleri uzmanlar tarafından kişiye uygun olarak planlanmalıdır.

• Bu sürecin kişinin ruhsal, sosyal ve fiziki hayatını daha da zora sokacak kadar uzun olmaması da bir yandan önem arz etmektedir.  Kişi maddi manevi ihtiyaçlarını analiz etmeli, gerekli yerlerden olabilen desteği sağlama konusunda açık olmalı ve pasif kalmamalıdır. Çünkü herkesin tam da bu zamanlarda birbirine destek olması insan olmanın bir gereğidir.

• Yaraların sarılması için sabırla zaman verilmelidir. Birçok kişinin aynı anda yaşadığı bu yıkımın kabullenilmesi sırasında kalınan yerden psikolojik iyilik halinin sağlanabilmesi ile yaşama devam edilebileceği inancı aşılanmalı, uyum destek çabası hem bilişsel hem duygusal iki yönlü olmalıdır.

• Sonraki süreç için, günümüzde depremleri önleme noktasında alınabilecek bir önlem olmadığından, eğitim sayesinde insanların olası bir deprem öncesi, deprem anında ve deprem sonrasında neler yapabilecekleriyle ilgili kararlar vermiş olmaları,  duruma bir nebze hakim olduklarını hissettirerek, kaygılarını azaltabilmektedir.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı