Aylık arşivler: Mart 2023

Gıda sektörü Orta Doğu ve Körfez ülkelerine 10 milyar dolar ihracat hedefliyor

Türk su ürünleri ve hayvansal mamuller ihracatçıları Orta Doğu ve Körfez ülkelerine 2 milyar dolar ihracat hedef koydu

Türkiye’nin yıllık 25 milyar dolarlık gıda ihracatından yüzde 30’a yakın pay alan Orta Doğu ve Körfez ülkelerinin en büyük gıda fuarı Dubai Gulfood’da 20-24 Şubat 2023 tarihleri arasında Türk su ürünleri ve hayvansal mamulleri tanıtıldı. Türk gıda sektörü, 167 firma ile fuarın büyük katılımcılarından biri oldu. 

Türkiye’nin 2022 yılı 254 milyar dolarlık ihracatının 34 milyar dolarlık kısmını Orta Doğu ve Körfez ülkelerine yaptığını açıklayan Türkiye Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçı Birlikleri Sektör Kurulu Başkanı Sinan Kızıltan şunları söyledi: 

“Türkiye’nin yıllık 25 milyar dolar gıda ihracatı var. 2022 yılında Orta Doğu ve Körfez ülkelerine gıda ihracatımız yüzde 21 artarak 7 milyar dolara ulaştı ve ihracatımızdaki payı yüzde 28’e yükseldi. Bu bölgeye ihracatımız incelendiğinde; Birleşik Arap Emirlikleri yüzde 13 artışla 3,5 milyar dolarla üçüncü sırada. Sektörümüz ise geçtiğimiz sene Orta Doğu ve Körfez ülkelerine yüzde 18 artışla 1,5 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi.”

Son yılların en yoğun ve verimli fuarını geçirdik

Dubai’nin dünyanın üçüncü büyük re-export merkezi olduğunu vurgulayan Kızıltan, “Tüm körfez ülkelerinin yanı sıra Hindistan, İran, Irak, Pakistan, Doğu-Kuzey Afrika ve Uzakdoğu ülkelerine açılan bir kapı ve yaklaşık 2 milyar nüfusa hitap eden bir pazar. BAE, gıda ihtiyacının yüzde 90’nını ithalat yoluyla karşılıyor ve ağırlıklı olarak Hindistan, Norveç, İran, Vietnam, Ekvador ve ülkemizden su ürünleri ithalatı gerçekleştiriyor. Birliğimiz Gulfood Dubai Fuarı’nda bu sene Türkiye Milli Katılım Organizasyonu kapsamında, son yılların en yoğun ve verimli fuarını geçirdi. Orta Doğu ve Körfez ülkelerine kısa vadede gıda ihracatımızı 10 milyar dolara çıkararak konumumuzu güçlendirmek istiyoruz.” dedi.

Türkiye’nin BAE’ye su ürünleri ve hayvansal mamuller ihracatının yüzde 40’ı Ege’den

Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı Bedri Girit, “Türkiye 2022 yılında Birleşik Arap Emirlikleri’ne yüzde 53 artışla 194 milyon dolarlık su ürünleri ve hayvansal mamulleri ihraç etti. Birliğimiz bu ihracatın yüzde 50 artışla 81 milyon dolarlık kısmını gerçekleştirdi. Türkiye’nin BAE’ye ihracatının yüzde 60’ını 114 milyon dolarla yumurta ihracatı oluşturuyor. Dünyadaki en büyük et ve et ürünleri ithalatçısı olan Körfez Bölgesi’nde talebin büyük kısmı tavuk eti ve ürünlerine yönelik olduğunu baz alarak kanatlı ihracatımızı da iyi noktalara taşıyabiliriz.” diye konuştu.  

Türk su ürünleri ve hayvansal mamullerine en fazla talep Vietnam, BAE, İran, Hindistan, Pakistan, Malezya’dan geldi

2022 yılında kanatlı ihracatının yüzde 84, süt ürünleri ihracatının yüzde 16 arttığının altını çizen Girit, “Bu sene Türk gıda ihracatçılarımız 167 firma ile fuara yoğun katılım sağladı. Orta Doğu ve Körfez ülkelerine su ürünleri ve hayvansal mamuller ihracatımızı 2 milyar dolara çıkaracağımızı öngörüyoruz. Gulfood Fuarı’nda Türk su ürünleri ve hayvansal mamullerine en fazla talep Vietnam, BAE, İran, Hindistan, Pakistan, Malezya’dan geldi, başarılı bir fuarı geride bıraktık.” diyerek sözlerini tamamladı. 

Gulfood Fuarı’nda Ege İhracatçı Birlikleri’ni temsilen Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı Bedri Girit, Türkiye Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçı Birlikleri Sektör Kurulu Başkanı Sinan Kızıltan, Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Nedim Kalpaklıoğlu, Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Osman İşlek yer aldı.

Aynı zamanda Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği standını Türkiye’nin Abu Dabi Büyükelçisi Tugay Tunçer, Türkiye Dubai Başkonsolosu Onur Şaylan ve Dubai Ticaret Ateşesi Ersoy Erbay’ın ziyaret etti.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Deprem bölgesinden iş gücünün göç etmemesi için çift maaş önerisi

Türk iş dünyası 2023 yılı iş programlarının tamamında eksenine Kahramanmaraş depremlerinin yaralarını sarmayı koydu.

Ege İhracatçı Birlikleri’nin Ekonomi Gazetesi iş birliğinde, Manisa Ticaret ve Sanayi Odası ev sahipliğinde düzenlediği Ege İhracat Buluşmaları-Manisa Toplantısının tek gündem maddesi deprem oldu. 

Deprem bölgesinden nitelikli iş gücünün göçünün, bölgede üretkenliği düşüreceği, bunun için geçici barınma ihtiyacının hızlı bir şekilde karşılanması ve çalışanlara birisi işverenler, birisi de devlet tarafından çift maaş ödenmesine olanak sağlayan bir teşvik sisteminin hayata geçirilmesi gerektiğinin altı çizildi. 

Toplantıda konuşan Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, deprem bölgesindeki illerde ortaya çıkacak üretim ve ihracat açığını kapatmak için deprem bölgesi dışındaki illere iki kat sorumluluk düştüğüne işaret etti.

“7,7’lik depreme uykuda yakalanan 15 milyon insanımızın bazıları bir daha hiç uyanamazken, hayatta kalanlarda gözlerini büyük bir kaosa ve bilinmezliğe açtı” tespitinde bulunan Eskinazi, “6 Şubat sabahından itibaren tüm mesaimizi depremin yaralarını sarmaya vakfettik. İlk andan itibaren bugüne kadar depremi konuşmadığımız, deprem için çalışmadığımız 1 dakika bile yok. Tüm olanaklarımızı deprem bölgesine yönlendiriyoruz” diye konuştu.

Kalıcı konutlar için bilim insanlarına kulak verelim

Deprem bölgesinde kalıcı konutların inşasında bilim insanlarının görüşleri doğrultusunda adımlar atılması çağrısında bulunan Eskinazi, sözlerini şöyle sürdürdü; “Depremin yaralarını sarmak için 24 saat çalışırken, bir yandan da ihracat yapmaya devam etmek zorundayız. Zira, depremin vurduğu 11 ilimizin ortaya çıkacak üretim ve ihracat açıklarını da diğer iller kapatmak zorundayız. Ege İhracatçı Birlikleri olarak şubat ayında ihracatımızı yüzde 5 artırmayı başardık. 1 milyar 511 milyon dolar ihracat gerçekleştirdik. Manisa; Sanayi ve tarımsal üretimin ve ihracatının güçlü olduğu bir ilimiz. 2023 yılının ilk iki ayında 749 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi. 2023 yılında Manisa’nın ihracatta 6 milyar doları geçmesini bekliyoruz.”

Manisa’nın ulaşım kolaylığı, başarılı organize sanayi bölgeleri, enerji sorunu yaşamaması, İzmir Limanı’na demiryolu ile uygun maliyetli yük taşımacılığı, gıda sanayine uygun zengin ürün deseni ve verimli toprakları, yetişmiş insan gücü, İzmir gibi büyük bir metropole yakınlığı gibi pek çok avantaja sahip olduğuna temas eden Eskinazi, “Manisa, yabancı yatırımcı açısından da cazip bir noktada. İzmirli sanayiciler ve ihracatçılar olarak Manisa’yı yatırımlarımız için genişleme bölgesi olarak görüyoruz” diyerek sözlerini noktaladı.

Yılmaz; “6 şubat depremleri bir milat olmalı”

Kahramanmaraş depremlerinin, Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu bir kez daha hatırlattığını dile getiren Manisa Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yılmaz, “Çare için çaba göstermek zorundayız. Böyle devam edemez. Hiçbir şey eskisi gibi olmamalı. 6 şubat depremi bir milat olmalı. “6 şubat öncesi ve sonrası diye”. Hep birlikte el ele, top yekün bir seferberlik ile. Her alanda bunu başlatmamızın vakti geldi. Şehirlerimizi, binalarımızı, caddelerimzi, köprülerimizi, okullarımızı, camilerimizi ve yuvalarımızı kısaca her yeri bizi öldürmeyecek biçimde, yeniden tasarlamamız gerekiyor. Yeni bir inşa sürecine girmeliyiz. Ben sahip olduğumuz fiziki ve beşeri kaynaklarımız ile bunu başaracak güce sahip olduğumuzu düşünüyorum. Bunu başarabiliriz. Ancak endişem şudur ki! Bütün bunları baştan inşa ederken, yani köprüleri, binaları, evleri yaparken, Depremle koybolduğunu fark ettiğimiz “iş ahlakını” bulabilir miyiz?” şeklinde konuştu.

“Fabrika ayarlarımıza” dönmemiz gerekiyor tespitinde bulunan Başkan Yılmaz şöyle devam etti; “İşimizi layıkıyla yerine getirmemiz gerekiyor. Ahlak, ahlak… Kaybedersek zor buluruz. Bu “yeniden inşa sürecinde” önce yitirdiklerimizi bularak işe başlamamız geriyor. Şehirleri ve binaları sonra yapabiliriz… Önce atalarımızdan aldığımız mirasa daha fazla zarar vermeden, çocuklarımıza aktarmamız gerekiyor. Yoksa caddeleri, köprüleri okulları yaparız. Bunu yapmak çok zor değil. Yüzlerce yıl önce atalarımızın yaptıklarına bakmamız yeter. Yıkılmadıklarını görürüz. Aslında o yıkılmayan yapı değil, köprü değil, sahip oldukları iş ahlakıdır. Elbette bunun sadece insanların inisiyatifine bırakılacak bir konu olmadığını kabul ediyorum. Yetki ve sorumluluk anlamında yapılacak hukuki düzenlemeler, mutlaka yaptırımlarla birlikte yürümeli.”

Yeşil ekonomiye üretim yapacak konuma gelmeliyiz

Depremin tahribatını ortadan kaldırmaya mesai harcarken, dünyadaki gelişmelere de ayak uydurmamız gerektiğine vurgu yapan Manisa TSO Başkanı Mehmet Yılmaz, “Önümüzdeki dönemde ülke olarak, birkaç konuda daha çok çalışmamız gerektiğine inanıyorum. Bunların başında “yeşil ekonomi” geliyor. Yeşil ekonomi hayali, uzakta olan, olursa olur, olmazsa olmaz bir konu değil. Kapımızda ve biz ne kadar hazırız? Açıkçası endişelerim var. Eğer sürdürülebilir, yenilenebilir ve tabiata uyumlu olarak üretim yapabilirsek ayakta kalacağız. Yapamazsak başta AB pazarı olmak üzere pazar kaybına uğrayacağız. Bu öyle uzak bir tarihte değil, yakında olacak. Rakiplerimiz AB mutabakatına karşı kendi yeşil dönüşüm planlarını uygulamaya başladı bile. Malum, AB yeşil mutabakatı yeşil ekonomiyi zorunlu kılıyor. Su ayak izi, karbon ayak izi, enerji verimliliği gibi zorunlulukları her an önümüze çıkarıyor.  Mutabakatı uygulamak kolay değil, ancak başka şansımz da yok. Klasik bir görüştür. “Her kriz bir fırsat olabilir” diye. Yeşil dönüşüm yolunda yapılacak her çalışma ekonomimizi rekabetçi kılar. Yeşil mutabakat, ekonomimize çağ atlatma imkanı verebilir. Türkiye bu dönüşümü yapacak güçtedir. Ancak bu konuda daha hızlı hareket etmemiz gerektiğini düşünüyorum” diyerek sözlerini bitirdi.

Timurhan: “İhracatın yüzde 90’ını yapan illerde 34 noktada varız”

Türk ihracatçılarını uluslarası rekabette desteklemek, bu ülkemizden daha fazla mal ve hizmet ihracatı yapılmasına katkıda bulunmak için çalıştıklarını dile getiren Türk Eximbank Ege Bölge Müdürü Gülom Timurhan, ihracatçılara doğrudan temas etmek, ihtiyaçlarını yerinde ve daha hızlı karşılayabilmek amacıyla toplam 23 şube 11 irtibat ofisi olmak üzere 34 farklı noktada, Türkiye’nin ihracatının yüzde 90’dan fazlasını yapan illerde hizmet sağladıklarını anlattı.

“2022 yıl sonu itibariyle ihracatçılarımıza 19,6 milyar dolar kredi desteği sağladık” diyen Timurhan, “Kısa vadeli ihracata hazırlık kredilerinin yanı sıra orta ve uzun vadeli ihracata yönelik işletme finansmanını ve yatırım kredileri ile ihracatçılarımızın finansman kredilerine çözüm üretiyoruz. Aynı zamanda ülkemizin en büyük alacak sigortası kuruluşuyuz. 2022 yıl sonu itibariyle sigortalanan ihracat alacakları tutarı 25,4 milyar dolar. Eximbank olarak Türki ihracatçısının vadeli mal ve hizmet satışından doğan ihracat alacaklarının tahsilat riskini alacak sigortası ile güvence altına alıyoruz. Bankamızın 2022’de ihracatçılarımıza nakdi kredili alacak sigortası ürünü ile sağladığı toplam destek 45 milyar dolara ulaştı. Aktif yaralanan ihracatçıların sayısı 16 bine yaklaştı. Kobilerin payının artırılması doğrultusunda bankamız hizmetlerinden faydalanan ihracatçılar içerisinde KOBİ’lerin payı 2022’de yüzde 81’e yükseldi. Amacımız Türk Eximbank imkanlarını çok daha fazla ihracatçıya ulaştırmak” dedi.

Manisa’nın ihracat şampiyonları ödüllerini aldı

Ege İhracat Buluşmaları – Manisa Toplantısı, EİB üyeleri arasında Manisa’dan en fazla ihracat yapan 5 firmanın ödüllendirildiği “Manisa İhracatının Yıldızları Ödül Töreni”ne de ev sahipliği yaptı.

EİB üyeleri arasında 2022 yılında Manisa’nın ihracat şampiyonu Mıtsubıshı Electrıc Turkey Klima Sistemleri Üretim Anonim Şirketi olurken, ikincilik ödülü SCHNEIDER Elektrik San. ve Tic. A.Ş.’ye gitti.

Imperıal Tobacco Sigara ve Tütüncülük San. ve Tic. A. Ş., Manisa’dan en çok ihracat yapan üçüncü firma ödülünü alırken, Manisa’nın dünyaca ünlü çekirdeksiz kuru üzümünü ihraç eden Özgür Tarım Ürünleri İnşaat San. ve Tic. A.Ş. Manisa’nın ihracat şampiyonları arasında dördüncü sırada kendine yer buldu.

Keskinoğlu Tavukçuluk ve Damızlık İşletmeleri San. Tic. A.Ş.’de Manisa’dan en çok ihracat yapan beşinci firma ödülünü aldı.

Moderatörlüğünü Ekonomi Gazetesi İstihbarat Şefi Aysel Yücel’in yaptığı panelde, Ekonomi Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ, Genel Koordinatörü Vahap Munyar, Yayın kurulu Başkanı Şeref Oğuz, deprem bölgesindeki gözlemlerini aktarırken, sanayicilerin taleplerini dile getirdiler.

Ekonomi Gazetesi Genel Koordinatörü Vahap Munyar, Pazarcık depreminde Malatya’da kent merkezinin ciddi anlamda yıkıldığını, Elbistan depreminde de ticaret merkezinin yerle bir olduğunu, Antakya’da 1 Mart itibariyle GSM operatörlerinden sadece 10 bin sinyal alındığını, bunun 2 bini yardım için gelen görevliler ve gazeteciler olduğunu aktardı.

“Kahramanmaraş’ta OSB’de fabrika binaları sağlam ancak sarsıntıyla bozulan makinelerin toparlanması zaman alacak” diyen Munyar, “2 OSB ciddi zarar almış. İki küçük sanayi sitesi yok olmuş durumda. 2 bin atölye yok oldu. 1999 depreminden ders alınmadı. Felaket anlarında birbirimize ulaşarak destek, organize olmamız ve bunların hazırlığını yapmamız gerekiyor. 100 bin kişinin hayatını kaybetmiş olabileceği söyleniyor. Birtakım büyük bedeller ödendi. Bölgeye ciddi teşvikler verilmeli. Bir takım cazibelerle yapılabilir. Kentlerden çıkan insanların tekrar dönmesini sağlamamız gerekiyor. Bunun için çift maaş önerisi var. Birini işverenin, birini devletin vermesi isteniyor. Şunu unutmayalım hiçbir kentin tüm ilçeleri tamamen yıkılmış değil. İlçe bazlı teşvik yapılması lazım ki gerçekten ihtiyacı olan yerlere gitsin. Fabrikaların ayağa kaldırılması için.” diye paylaştı.

“Sebepleri gidermeye harcamadığımız parayı sonuçların telafisi için harcayacağız” tespitinde bulunan Ekonomi Gazetesi Yayın Kurulu Başkanı Dr. Şeref Oğuz, “Bu tarz olaylardan çıkarılan dersleri bir yere yazıyoruz. Ancak bir müddet gündemde tuttuktan sonra unutuyoruz. Halbuki depremin öncesi, sırası ve sonrasına hazır olmalıyız. Unutup gideceğiz belki.. Yıkılan bir bina ile yıkılmayanın farkını gördük. Deprem değil cehalet öldürür, ahlaksızlık öldürür. Müteahhitler, suçluyoruz ama asıl önemlisi işleyen bir denetime ihtiyacımız var. Krizden sonra ekonomist darbeden sonra demokrat depremden sonra da jeolog oluyoruz. En büyük denetim şirketi depremin bizzat kendisi. Deprem içerisinde yaşıyoruz. Ders biz öğrenene kadar devam edecektir” dedi.

Hakan Güldağ: “İskenderun’un içi çökmüş”

Ekonomi Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ, Türk demir çeliğinin yüzde 32’sini üreten İskenderun’da hasarın büyük olduğunu, ancak üretimlerin ufak ufak başladığını aktardı.

“Adana ve Gaziantep’te organize sanayi bölgelerinde bir şey yok ama iş gücü kaybı var” diyen Güldağ sözlerini şöyle sürdürdü; “Adana’da yeniden deprem olacağı konusu gündemde o yüzden korku var. Hatay Antakya için 8 bin sinyal ancak Kahramanmaraş’ta da 100 bin altına indi. İş gücünde ciddi problemler var. Çalışanlar gelmek istiyorlar ama ailelerini de bırakamıyorlar. İş gücü; üzerinde durulması gereken bir konu. İş dünyasının en önemli taleplerinden bir tanesi. Şehirler tekrar ayağa kaldırılacaksa iş gücünün kaybedilmemesi lazım. Bölgenin en önemli talebi bu. Tersine geçici göçü teşvik etmek gerekiyor. Eğitimle ilgili de ciddi bir talep var. Özel okulların teşvikle, bedava eğitim vermesinin sağlanması gibi. Kalıcı konut, taleplerde son sırada bile değil, hiç konuşulmuyor. Birşeylerin temelinin atılması lazımsa geçici barınma ve eğitim merkezlerine talep var. Sigorta meselesi de önemli bir talep… Mesela sağlam görünen bir fabrika binasının içerisine bakılmıyor, halbuki makinelerçalışır durumda değil. Kısa çalışma ödeneğinden de yararlandırılmıyor durum böyle olunca. İşin içerisine girince detaylar kendisini göstermeye başlıyor… Mutlaka bir geri dönüşüm tesisinin de bölgede yapılması gerekiyor. Geri dönüşüm atık yönetimi de devreye alınması gerekiyor.”

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

DEPSAŞ Enerji Genel Müdürü Murat Karagüzel: “Hiçbir Abonemize Zam Uygulamadık"

DEPSAŞ Enerji (Dicle Elektrik Perakende Satış A.Ş), yaşanan depremin ardından Şanlıurfa ile Diyarbakır illerindeki faturalandırma süreçlerini değerlendirdi. DEPSAŞ Enerji Genel Müdürü Murat Karagüzel tarafından yapılan açıklamada, elektrik faturalarının bölgelerinde genelde 25-35 günde bir okunduğunu ve deprem felaketiyle birlikte bu sürenin 45-50 güne uzadığını, ancak hiçbir abonelerine “ulusal tarife” dışında ek bir ödeme çıkarmadıklarını, diğer bir ifade ile hiçbir aboneye herhangi bir zam uygulamadıklarını belirtti.

Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Batman, Siirt ve Şırnak illerinde 69 hizmet lokasyonuyla yaklaşık 2 milyon müşteriye elektrik perakende satış hizmeti sunan DEPSAŞ Enerji, yaşanan depremin ardından kendi bölgesindeki elektrik tedarik çalışmalarını hassasiyetle ve şeffaflıkla sürdürmeye devam ediyor. Bu kapsamda DEPSAŞ Enerji Genel Müdürlüğü, elektrik tedarik bölgesinde olan ve depremden etkilenen Şanlıurfa ile Diyarbakır illerindeki faturalandırma süreçlerine dair son gelişmeleri aktardı. 

Herhangi bir zam uygulanmadı

Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan DEPSAŞ Enerji Genel Müdürü Murat Karagüzel, elektrik faturalarının bölgelerinde 25-35 günde bir okunduğunu ve deprem felaketiyle birlikte bu sürenin 45-50 günlere uzadığını ifade ederek hiçbir abonelerine ekstra bir ödeme çıkmadığını belirtti. Karagüzel, “Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği gereğince faturalandırma yapmaktayız. Bu kapsamda faturalar olağan koşullarda 25-35 günde bir okunuyor ancak depremin ardından faturalandırma 45-50 güne uzadı.  Abonelerimizin kullanım gün sayısına bağlı tüketiminin artmasından ötürü faturalarında artış yaşansa da, ‘ulusal tarife’ uygulandı. Dolayısıyla herhangi bir zamlı tarife uygulanması söz konusu olmadı. Biz her aşamada abonelerimizin yanındayız. Tüketim gün sayısı ne olursa olsun günlük 8 Kwh ve altındaki tüketimler, daha önceden de olduğu gibi 1. kademeden yani indirimli tarifeden hesaplanıyor, günlük 8 Kwh üzerindeki tüketimler ise 2. kademeden faturalandırılıyor. Faturaların doğruluğunu ise isteyen herkes, EPDK’nın internet sayfasında “Fatura Hesaplama Modülü” üzerinden tüketilen enerji miktarlarını Kwh cinsinden girerek kontrolleri yapabilir” dedi. 

Depremden etkilenen yapılara da değinen Karagüzel, “Deprem nedeniyle yıkılan ve ağır hasar gören yapılar için Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerinden gelen bilgileri günlük olarak sisteme işliyoruz ve herhangi bir güncel okuma yapmıyoruz. Ayrıca Diyarbakır ve Şanlıurfa illerimizdeki abonelerden Müşteri Memnuniyet Merkezi’ne gelen faturalandırma talepleri de hassasiyetle irdeleniyor” şeklinde konuştu. 

“Kendi bölgemiz dışındaki deprem illerinde de şebekelere destek verdik”

11 ilimizi etkileyen depremin ardından felakete uğrayan bütün bölge vatandaşlarının yanında olduklarının da altını çizen Karagüzel, “Depremin hemen ardından, bağlı bulunduğumuz Eksim Holding bünyesinde farklı alanlarda faaliyet gösteren şirketlerimiz ile bölgemizde yer alan Şanlıurfa ve Diyarbakır illerinde hasar gören şebekelerdeki kesinti sorunu hızlı bir şekilde çözüldü. İlk günlerde hizmet binalarımız bölgedeki insanların barınma-beslenme ihtiyaçları için halkımızın hizmetine açıldı.  Ayrıca görevli olduğumuz bölge dışındaki yerlere de elektrik bakım onarım desteği sağlandı. Adıyaman ve Kahramanmaraş illerinin elektrik dağıtım şirketlerine de şebekelerinin tekrar aktif olması amacıyla destek verildi. Bu bölgelerde ilk anlarda yemek, kumanya ve acil ihtiyaç malzemeleri hızlı bir şekilde ulaştırılarak, kurulan çadırların elektrik enerjisi altyapılarının oluşmasında da rol oynandı. Yaşadığımız bu büyük afet sonrası her zaman teyakkuz halindeydik ve yardıma, desteğe hep açık olduk” ifadelerini kullandı.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

'Nükleer', Tıp Alanında da Öne Çıkıyor: Rusya Devlet Nükleer Enerji Kuruluşu Rosatom, izotop ürünlerini tanıttı

Rusya’nın tek ve dünyanın en büyük tıbbi izotop üreticilerinden biri olan Rusya Devlet Nükleer Enerji Kuruluşu Rosatom, nükleer tıp konusuna ağırlık vererek bu alandaki yetkinliklerini geliştirmeyi sürdürüyor. Rosatom, ocak ayında Avrupa’nın en büyük radyofarmasötik fabrikasının inşaatına başladı. Bu yeni tesis, kardiyovasküler ve nörodejeneratif hastalıkların ve kanserlerin teşhis ve tedavisinde ilgi gören maddelerin Rusya tarafından üretimini artıracak.

Rusya’nın Obninsk kentinde, Rosatom’un iştiraki Karpov Fizik ve Kimya Bilimsel Araştırma Enstitüsü’ne (NIFHI) ait arazide inşa edilen tesisin, 2025 yılında işletime alınması planlanıyor.  21 üretim hattına sahip olan tesiste, onlarca yeni radyofarmasötik ve aktif farmasötik madde üretilecek. Bunlar arasında çok rağbet gören iyot- 131, samaryum-153 ve molibden-99 gibi izotoplar da yer alıyor. Tesiste, lütesyum-177, aktinyum-225, radyum-223 ve diğer izotoplara dayalı aktif radyofarmasötik maddeler ve ilaçlar da üretilecek.

Nükleer teknolojiler, hastalıkların teşhis ve tedavisinde önemli rol oynuyor

Dünyanın hemen her yerinde, her mevsim, gece gündüz, büyük miktarlarda enerji sağlayabilen nükleer, enerji üretimi dendiğinde ilk akla gelen teknoloji olsa da pek çok hastalığın teşhis ve tedavisinde kullanılıyor.

Bilgisayarlı tomografi (CT) ve mamografi, Pozitron-Emisyon-Tomografisi (PET), ultrason ve manyetik rezonans görüntüleme (MRI) gibi tekniklerin kullanılmasını sağlayan nükleer teknoloji, hastalığın teşhis edilmesinin yanı sıra tedavi ve hastalık sürecinde verilen tepkinin izlenmesini de sağlıyor.

Özellikle, ölüm nedenleri arasında kardiyovasküler hastalıklardan sonra ikinci sırada gelen kanserin teşhisinde yaygın olarak kullanılan nükleer teknoloji, yaşam kalitesini artırması yanı sıra radyoizotop ile radyasyon teknolojilerini kullanımıyla sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşma konusunda öne çıkıyor.

Rosatom, izotop üretiminde öncü şirketler arasında

Rosatom, dünyada lütesyum-177 için kaynak malzeme olarak kullanılan iterbiyum-176 ve lütesyum-176 izotoplarının ticari üretimini başlatan öncü şirketler arasında bulunuyor. Bununla beraber şirket çalışanları, ameliyat edilmesi mümkün olmayan tümör ve metastazların tedavisine yönelik gelişmiş, hedefli radyofarmasötiklerin çoğunda bulunan lütesyum-177 için bir dizi üretim yöntemi geliştiriyor ve bunları hayata geçiriyor.

Lütesyum-177 şu anda Rosatom’a bağlı iki kuruluş tarafından elde ediliyor. Küresel anlamda, bu izotopu içeren radyofarmasötiklerin yaklaşık yüzde 30’u, Rus menşeli ham maddelerden üretiliyor. Aktinyum-225 ise, tıpkı lütesyum-177 gibi, prostat kanseri benzeri, ameliyat edilemeyen metastatik kanserlerin tedavisi için en çok umut veren bir başka izotop olarak kabul ediliyor.

Radyofarmasötikler genellikle, nöroendokrin tümörlerin, myeloid bozukluklarının, iç organ ve kemik kanserlerinin, beyin tümörlerinin, dayanıklı (solid) tümörlerin, nöroblastoma, Non- Hodgkin lenfoma vb. hastalıkların tedavisinde kullanılıyor.

Rosatom, izotop ürünleri tedarikinde iş birliği yapıyor

Hindistan’da geçen ay düzenlenen 8. Uluslararası Radyoizotoplar ve Radyasyon Teknolojileri Konferansı NICSTAR-2023’te, izotop ürünlerini tanıtan Rosatom, izotop ürünleri tedarikinde iş birliğini geliştirmek üzere Hintli ortaklarla birçok başarılı görüşme gerçekleştirdi.

Önde gelen endüstri şirketlerini, devlet dairelerini ve uluslararası kuruluşları temsil eden 15 ülkeden 100’den fazla uzmanı bir araya getiren konferansa ilişkin açıklama yapan İzotop-Bölgesel İttifak A.Ş’nin ticari işlerden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Anton Shargin şöyle konuştu:

“Rosatom ve Hindistan uzun süredir yakın bir iş birliği yürütüyor. Rosatom’un en gelişmiş nükleer teknolojilerin tamamına sahip olması, taraflar arasında pek çok alanda, özellikle de izotoplar konusunda karşılıklı faydaya dayanan ortaklığın geliştirileceğine inanmamızı sağlıyor.”

İzotop ürünlerine yönelik küresel talep her geçen yıl artıyor. Radyoizotoplar, onkolojik, kardiyolojik ve diğer hastalıkların teşhis ve tedavisinin yanı sıra gıda ürünlerinin sterilizasyonu, tıbbi cihazlar ve malzemeler de dahil olmak üzere endüstride ve bilimde yaygın olarak kullanılıyor. Rosatom’un uluslararası pazardaki resmi izotop ürünleri tedarikçisi olan İzotop-Bölgesel İttifak A.Ş halihazırda Hindistan da dahil olmak üzere 50 ülkede 100’den fazla yabancı şirkete izotop tedarik ediyor.

Bu arada, Rusatom Healthacare A.Ş’nin bünyesindeki Isotope A.Ş, Ermenistan Cumhuriyeti’ne GT-5K teknesyum-99m jeneratörleri ve Kazakistan’a germanyum-68/galyum-68 jeneratörleri tedariki için de yeni sözleşmeler imzaladı.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Bağışıklığınızı Güçlü Tutun Enfeksiyonlardan Korunun

Kış aylarında bağışıklığımızı güçlü tutmak enfeksiyonlara karşı kendimizi korumak adına alabileceğimiz önlemlerin başında geliyor. Sağlıklı beslenmek, mevsim sebze ve meyve sebzelerini tüketmek, düzenli uyku ilk sıralarda yer alıyor.

Kış aylarında kapalı alanlarda fazla vakit geçirmek enfeksiyonlara maruz kalmamıza neden oluyor. Sık görülen bu enfeksiyonların başında soğuk algınlığı (nezle), grip, streptokoksik boğaz enfeksiyonu, bronşit, zatürre (pnömoni) ve devam eden pandemi nedeniyle Covid-19 gelir. Kış aylarında bağışıklığımızı güçlü tutmak enfeksiyonlara karşı kendimizi korumak adına alabileceğimiz önlemlerin başında geliyor. Sağlıklı beslenmek, mevsim sebze ve meyve sebzelerini tüketmek, düzenli uyku ilk sıralarda yer alıyor.

Yeni Yüzyıl Üniversitesi Gaziosmanpaşa Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları bölümünden, Uzm. Dr. Fatih Yıldız ‘Kış mevsiminde karşılaşılan enfeksiyonlar hakkında merak edilenleri cevapladı’

Solunum yolu enfeksiyonları neden çabuk yayılır?

Bu enfeksiyonlar havada asılı kalan damlacıklar şeklinde hastalardan çevreye yayılır. Bu damlacıklar belirli bir süre sonra havadan yer, masa, tezgah gibi düz zeminlere inerler, bu yüzeylere insanlar dokununca eller gözle fark edilmeyecek şekilde kirlenir, eller yıkanmadan burun ve göze temas ettiğinde mikrop vücuda girmiş olur. 

Bunun dışında hastaların burun akıntısı, tükürük ve balgamında yer alan mikroplar hastalardan eşyalara ve diğer insanlara bulaşır. Dolayısıyla, hem havayla hem temasla bu enfeksiyonlar yayıldığı için çok sayıda kişi aynı anda hasta olur. 

 

Solunum yolu enfeksiyonu yapan mikroplar nelerdir?

Çok sayıda virüs ve bakteri solunum yolu hastalığına yol açar. Kimisi daha ağır hastalığa yol açsa da çoğunlukla belirtiler benzerdir. İnfluenza (grip virüsü), nezle, A grubu streptokoklar ve SARS-CoV2 (Covid-19) en çok bilinenlerdir. 

En sık görülen solunum enfeksiyonu aslında nezledir ve sebebi Rhinovirüstür. Bunun dışında pnömokok, parainfluenza, RSV, adenovirus, koronaviruslar, metapneumovirus, kızamık, kızamıkçık, Haemophilus influenzae, Moraxella catarrhalis, Chlamidya, Mycoplasma, Bordetella (boğmacanın etkeni), sitomegalovirüs (CMV), Ebstein-Barr virüs (EBV) gibi ismini saydığımız ve saymadığımız birçok mikrop solunum yolu hastalığına sebep olur.

Soğuk algınlığı ya da gripten korunmak mümkün mü?

%100 korunmak mümkün olmasa da kış aylarında bazı önlemlerle solunum yolu enfeksiyonlarını azaltabiliriz. Hasta kişilerden uzak durmak, her gün yeterli sıklıkta el yıkamak, salgın dönemlerinde kalabalık olan ortamlarda maske kullanmak esas önlemlerdir. 

Bunların dışında doğru beslenme, düzenli spor, yeterli uyku, stres kontrolü ve zararlı alışkanlıklardan uzak durmak bağışıklık sisteminin düzgün çalışması için çok önemlidir. İlave olarak; kronik hastalığı olanlar veya 65 yaş üzerindeki kişiler ise her yıl grip aşısı olarak hastalanma riskini azaltabilirler.

Aşılar işe yarıyor mu?

Hiçbir aşının koruyucu etkisi %100 veya sonsuz değildir. Grip aşısının etkinliği ise o yıl hastalık oluşturan influenza virüslerine göre değişir, 2022 yılı için grip aşısının etkinliği %60a yakın bulunmuştur. Kızamık aşısı gribe karşı korumadığı gibi, grip aşısı da soğuk algınlığı, boğaz iltihabı ya da diğer mikropların yol açtığı hastalıklara karşı korumayacaktır. Bu açıdan; bu yıl grip aşısı oldum ama önceki yıllardan daha çok hastalandım demek anlamsızdır. Doğru olan risk altındaki kişilerin kış başlamadan veya hastalanmadan önce grip aşılarını olması ve diğer önlemlere uymaya devam etmesidir. Aşının faydası; hastalığı tamamen önlemek üzerinden değil, ağır geçirilecek hastalığın hafif seyretmesi, hastaneye yatış ve ölümlerin azalması, hastada mevcut olan kronik hastalıkların kontrolden çıkmaması şeklinde de olmaktadır.

Birden çok solunum yolu mikrobunun aynı anda bulaşması mümkün mü?

Bir kişide 2 ya da daha fazla mikrop aynı anda veya arka arkaya hastalığa yol açabilir, bu hastalığı kimden kaptığımız ve hangi mikropların toplumda yaygın olduğu ile ilgilidir. Örnek olarak aynı kişiden HIV, frengi, genital siğil hatta bel soğukluğu bulaşabilmesine benzer şekilde aynı anda hem grip hem Covid-19’a yakalanmak, arkasından bakterilere bağlı zatürre geçirmek de mümkündür. Kişinin genel sağlığı ve birçok faktör hastalığın seyrini etkiler.

Solunum yolu enfeksiyonu olunca nasıl çabuk iyileşirim?

Hastayken istirahate geçilmesi, doğru beslenmeye dikkat edilmesi, yeterli sıvı alınması ve şikayetleri azaltmaya yönelik ilaç (ağrı kesici, ateş düşürücü) kullanmak kişinin daha iyi hissetmesini genelde sağlar. Ancak hastalık bir süreçtir, iyileşmek ise hastalığa ve kişiye göre birkaç günü ya da birkaç haftayı bulur.

Solunum yolu enfeksiyonlarında ne zaman doktora başvurmak lazım? kötüleşme belirtileri nelerdir?

Özellikle ileri yaştakiler, küçük yaştaki çocuklar, kronik hastalığı olanlar, kanser tedavisi görenler ve organ nakli yapılanlar ağır hastalık geçirebilirler. 2-3 günden uzun süren yüksek ateş, koyu renkli balgam çıkarma, nefes darlığı, baygınlık hissi, giderek artan iştahsızlık ve beslenme problemi, kan şekeri veya kan basıncında aşırı değişimler ağır hastalığı gösterir. Bu durumda sağlık kurumlarından yardım almak gerekir.

Solunum yolu enfeksiyonlarında antibiyotikler işe yarar mı?

Solunum yolu hastalıklarının çoğu virüslere bağlı geliştiği için her durumda antibiyotik kullanmak gereksizdir, bilakis gerekmediği halde antibiyotik kullanmak antibiyotiklere direnç gelişmesine, kişinin bakteriyel florasının (mikrobiyomunun) bozulmasına ve ilaç yan etkilerine kalıcı olarak sebep olabilir. 

Enfeksiyonlara karşı güçlü bağışıklık için neler yapılmalı?

Enfeksiyonlara bazı kişiler genetik sebeplerden ötürü yatkın olabilirler ancak insanların çoğu seçimlerini değiştirerek bağışıklık sistemlerini güçlendirebilirler. 

  1. Taze sebze ve meyve yemek, şeker eklenmiş gıdalardan uzak durmak, vücuda her gün yeterli miktarda kaliteli protein ve yağ almak sağlıklı kalmanın ve güçlü bir bağışıklık sisteminin olmazsa olmazıdır.
  2. Fiziksel olarak aktif olmak ve spor yapmak insanın kendini iyi hissetmesini, kaliteli uyumasını sağlar ve gerginliğini azaltır. Bu değişikliklerden bağışıklık sistemi olumlu etkilenir.
  3. İdeal kilonuza geri dönün. Şişmanlık bağışıklık sistemini zayıflatır ve aşıların etkili olmasını engeller.
  4. Yeteri kadar uyumak vücudun enerjiyi doğru yerde kullanmasını ve kişinin sağlıklı seçimler yapmasını sağlar.
  5. Sigara bağışıklık sistemini olumsuz etkiler, başta solunum sistemi olmak üzere birçok organa zarar verir. Sigarayı bırakmak, çocuk ve yaşlıların yanında sigara içmemek sağlıklı olmak için eşsiz bir çabadır.
  6. Alkol aşırı alınırsa diyabet, siroz, şişmanlık, kanser ve yaralanmalara yol açtığından enfeksiyonlar daha ağır seyreder. Alkolü sınırlamak ve mümkünse hiç kullanmamak hayatımız için çok iyi bir seçimdir.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Çocuklarda ortaya çıkacak tuvalet kaçırma ve bebeksi konuşmaya dikkat!

Deprem gibi travmatik olayların çocukların güven duygusunu sarsacağını belirten Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Melek Gözde Luş, çocuklarda ve ergenlerde yaş grubuna göre çeşitli davranışların görülebileceği uyurusunda bulundu.

Özellikle küçük yaştaki çocuklarda regresyon denilen, daha erken dönemlere bir gerileme hali olabileceğini kaydeden Luş, bu gerileme halinin, tuvaleti kaçırma ve bebeksi konuşma gibi küçük yaşlara doğru yönelme eğilimleri olduğunu ifade etti.

Üsküdar Üniversitesi NP Etiler Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Melek Gözde Luş, deprem sonrasında çocuk ve ergenlerin tepkilerine ilişkin değerlendirmede bulundu.

Çocuk ve gençlerde travmalar oluşabilir

Deprem ve doğal afetler gibi aniden gelişen olaylar nedeniyle çocuk ve ergenlerin alışık oldukları düzenlerinin değişebildiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Melek Gözde Luş, “Çocuk ve ergenlerin günlük yaşantılarının ve düzenlerinin bozulmasıyla beraber travmalar gözlemlenebilmektedir.” dedi.

Güven duyguları sarsılabilir

Yaşanan olay nedeniyle çocukların güven duygularının sarsıldığını kaydeden Yrd. Doç. Dr. Melek Gözde Luş, “Çocuklar güvenleri sarsıldığı için hem geleceğe yönelik bir korku içerisinde olurlar hem de yeterlilik duyguları azalır, bunlara derin bir üzüntü ve kayıp duygusu da eşlik eder.” uyarısında bulundu.

Tuvaleti kaçırma ve bebeksi konuşma gibi davranışlar ortaya çıkabilir

Çocuk ve gençlerde bu kayıp hissinden dolayı çeşitli tepkiler gözlemlenebileceğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Melek Gözde Luş, “Çocuklarda yaş grubuna göre ve ergenlerde, erken dönemde bu tip tepkilerin ortaya çıkacağını bilmek önemlidir. Özellikle küçük yaştaki çocuklarda regresyon denilen, daha erken dönemlere bir gerileme hali olabilir. Bu gerileme hali, tuvaleti kaçırma, bebeksi konuşma gibi küçük yaşlara doğru yönelme eğilimleri; büyük çocuklarda kafası karışıkmış gibi görünme, öfke davranışları, dona kalma ve içe kapanma tarzı davranışlardır.” diye konuştu.

Arkadaşlarıyla bir arada olmak iyi gelecektir

Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Melek Gözde Luş, bu davranışların ilk dönemlerde gözlemlenmesinin çok normal olduğunu ve bir hastalık belirtisi olmadığını belirterek “Okul gibi çocukların birlikte vakit geçirdikleri alanların tekrar açılması, bu süreçte onların psikolojik durumları için çok olumlu etkiler oluşturacağı düşünülmektedir.” dedi.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Oscar ödüllü oyuncu Tom Hanks, bu kez huysuz ihtiyar rolünde beyazperdede!

Fredrik Backman’ın New York Times’ın çok satanlar listesinde zirveye tırmanan komik ve dokunaklı kitabından uyarlanan A Man Called Otto (Hayata Röveşata Çeken Adam), TME Films dağıtımıyla 3 Mart’ta vizyonda olacak.  Başrolünde Oscar Ödüllü başarılı oyuncu Tom Hanks’in yer aldığı film, tek eğlencesi kendisinden bıkmış komşularını eleştirmek ve acımasızca yargılamak olan huysuz dul Otto’nun hikâyesini anlatıyor. Yönetmenliğini Marc Forster’ın yaptığı film, duygu yüklü ve eğlenceli sahneleriyle izleyiciyi derinden etkilemeye aday.

Philadelphia ve Forrest Gump gibi sinema tarihinde yer etmiş filmleriyle, zor rollerin üstesinden geldiğini kanıtlayan ve üst üste iki kez “En İyi Erkek Oyuncu” dalında Akademi Ödülü’nün sahibi olan başarılı oyuncu Tom Hanks, yeni filmi A Man Called Otto (Hayata Röveşata Çeken Adam) ile bu kez huysuz ve sürekli homurdanan bir ihtiyar rolünde sinema severlerle buluşuyor.

Tek eğlencesi kendisinden bıkmış komşularını eleştirmek ve acımasızca yargılamak olan huysuz dul Otto Anderson’ın (Tom Hanks) hayatı yan dairesine hayat dolu genç bir ailenin taşınması ile değişir. Kıvrak zekâsıyla dişine göre bir rakip olduğunu gösteren Marisol (Mariana Treviño) ve Otto’nun arasında, Otto’nun hayatını ters yüz edecek bir dostluk başlar. 

Yönetmenliğini Finding Neverland filmi ile tanıdığımız Marc Forster’ın yaptığı Hayata Röveşata Çeken Adam’ın başrolünü Tom Hanks ile birlikte Mariana Treviño paylaşıyor.

David Magee’nin, Fredrik Backman’ın “Hayata Röveşata Çeken Adam” adlı romanından uyarlayarak kaleme aldığı filmin yapımcılığını Rita Wilson, Tom Hanks, Gary Goetzman ve Fredrik Wikström Nicastro birlikte yürütüyor. Yönetici yapımcılığını ise Marc Forster, Renée Wolfe ve David Magee üstleniyor. Film, TME Films dağıtımıyla 3 Mart’ta vizyonda olacak.

A Man Called Otto Künyesi:

Yönetmen: Marc Forster 

Senaryo: David Magee 

Hayata Röveşata Çeken Adam Kitabının Yazarı: Fredrik Backman 

Yapımcılar: Rita Wilson Tom Hanks Gary Goetzman Fredrik Wikström Nicastro 

Yönetici Yapımcılar: Marc Forster Renée Wolfe David Magee 

Oyuncular: Tom Hanks, Mariana Treviño, Rachel Keller, Manuel Garcia-Rulfo ve Truman Hanks 

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Antalyaspor Proje Müdürü Burcu Zaman Kemer Belediyesi'nde

Antalyaspor Proje Müdürü Burcu Zaman ve Akdeniz Üniversitesi Göynük Mutfak Sanatları Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Kahraman Köktürk, Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu’na nezaket ziyaretinde bulundu.

Antalyaspor Proje Müdürü Burcu Zaman ziyarette, Antalyaspor ile ilgili projeler konusunda bilgi vererek, Antalyaspor Dijital Kütüphanesi ile ilgili de bir sunum yaptı.

Belediye Başkanı Topaloğlu, ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirerek, kendisinin eski bir öğretmen olduğunu hatırlatarak, Kemer’de eğitim öğretim ile ilgili yaptıkları katkıları anlattı.

Ziyaret sonrası Antalyaspor Proje Müdürü Burcu Zaman, Necati Topaloğlu yazılı Antalyaspor formasını Başkan Topaloğlu’na hediye etti.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Süper Lig'de 24 ve 25'inci hafta maçları, TOD üyelerine ücretsiz

Deprem felaketi nedeniyle ara verilen Spor Toto Süper Lig maçları, 3 Mart günü yeniden başlıyor. Futbolseverler, 24 ve 25’inci hafta maçlarını, Türkiye’nin yeni dijital platformu TOD’dan ücretsiz olarak izleyebilecek.

Yaşadığımız deprem felaketi nedeniyle ülke olarak zor günlerden geçiyoruz. beIN MEDIA GROUP olarak bir kez daha tüm Türkiye’ye geçmiş olsun diyor, hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralananlara da acil şifalar diliyoruz. 

Afet nedeniyle ara verilen Spor Toto Süper Lig, 3 Mart Cuma günü Corendon Alanyaspor-Medipol Başakşehir FK arasında oynanacak maçla yeniden başlıyor.

Ligin ertelenmesinden dolayı, 3 – 6 Mart arasında oynanacak 24’üncü hafta maçları ile 10 – 13 Mart tarihleri arasında oynanacak 25’inci hafta maçlarının tamamı yayın hayatına 21 Kasım’da başlayan beIN MEDIA GROUP’un yeni dijital içerik platformu TOD üyelerine ücretsiz olarak yayınlayacak.  

Spor Toto Süper Lig’in 24. ve 25. hafta maçlarının yanı sıra izleyiciler aynı zamanda dizi, film, belgesel ve TV canlı yayınlarını da 3 – 13 Mart tarihleri arasında ücretsiz olarak TOD’da izleyebilecek. 

Her zevke hitap eden premium eğlence içeriklerini üyeleriyle buluşturan yeni dijital içerik platformu TOD üzerinden Süper Lig 24. ve 25. hafta müsabakaları ücretsiz izlenebilecek. Daha önce TOD üyeliği olmayanlar todtv üzerinden kredi kartı gerekmeksizin kayıt oluşturarak maçları ücretsiz izleyebilecek.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Krizi değil riski yönetmeye odaklanın

ESET, KOBİ Dijital Güvenlik Hassasiyeti Raporunu yayınladı

Siber saldırılar giderek artıyor. ESET verileri siber tehdit algılamalarında bir yıldan diğerine yüzde 13’lük bir artış olduğunu gösteriyor. Araştırmalar KOBİ’lerin üçte ikisinin son bir yılda  ihlal yaşadığını ortaya koyuyor. Birçok KOBİ’nin artan giderlerle mücadele ettiği bir zamanda, bir KOBİ’ye yönelik bir ihlalin ortalama maliyetinin 219.000€ olduğu düşünülüyor. Bununla birlikte KOBİ, faaliyetlerini zamanında yedekleyebilir ve çalıştırabilirse, bu maliyet azaltılabilir.  

Siber güvenlik şirketi ESET’in yayınladığı KOBİ Güvenlik Hassasiyet Raporu, işletmelerin  siber saldırıya uğrama olasılıklarını azaltmak için zaman ayırmalarının ve düşünmelerinin yanı sıra savunmaları ihlal edildiğinde takip edebilecekleri süreçleri harekete geçirmelerinin de hayati önem taşıdığını ortaya koyuyor. Haberler büyük şirketleri içeren ihlallere yer verme eğiliminde olsa da, siber suçlular  yalnızca büyük işletmeleri hedef almıyorlar. Manşetlerde daha çok büyük şirketleri hedef alan saldırılar yer alıyor, ancak dijital dünyadaki suçlular her türden şirkete saldırarak dijital güvenlik tehdidi oluşturuyor. 

KOBİ’lerin, bir ihlalle karşılaşma ihtimalini düşürmek için önlem almanın yanı sıra en kötü durum senaryosuna hazırlanmaları da çok önemli. İş dünyası liderleri, bir siber saldırının işlerine verebileceği zararı nasıl azaltacaklarını da düşünmeliler. Bu zararlar hassas müşteri veri kayıpları, finansal bilgilerin çalınması veya müşteri güvenini kaybetme şeklinde olabilir.  

Güvenliğe ayak uydurma

ESET’in 2022 yılında 1.200’den fazla KOBİ siber güvenlik karar vericisi ile yaptığı ankette, katılımcıların üçte ikisi son 12 ayda bir ihlal yaşadıklarını veya saldırı olmasına dair güçlü bir belirti ile hareket ettiklerini söyledi. Üçte biri de birden fazla ihlalle karşılaştığını ifade etti. Aynı araştırmaya göre her 10 KOBİ’den 7’si, BT güvenliğine yaptıkları yatırımın pandemi sırasında işletme türüne göre zorunlu olarak yaptıkları değişikliklere ayak uyduramadıkları konusunda uyardı. Yüzde 77’si hibrit çalışmayı kolaylaştırmak için tasarlanmış, Uzak Masaüstü Protokolü (RDP) gibi teknolojileri güvenlik risklerine rağmen kullanmaya devam edeceklerini söyledi. Güvenliği destekleyecek adımlar atmaya yönelen KOBİ’lerin sayısı da araştırmaya göre artıyor. Bu adımlar, çok faktörlü kimlik doğrulama uygulanmasını (%50), kurumsal bir VPN kullanımını (%50), uzaktan erişim araçlarını güncel tutmayı (%49) ve uzaktan erişim araçları için daha güvenli yapılandırmaları kullanmayı (%37) içeriyor. 

Araştırma ve yeniden yapılandırma

Bir ihlal yaşayan KOBİ’ler için, saldırıyı araştırmak ve gelecekte benzer saldırıları önlemek için BT sistemlerini yeniden yapılandırmak genellikle birkaç hafta sürerdi. KOBİ’lerin üçte biri (%32) bu durumun 7 ile 12 hafta arasında sürdüğünü ve yalnızca beşte biri (%21) iki haftadan az sürdüğünü söyledi. Bu süreyi kısaltmak için KOBİ’lerin bir siber saldırı durumunda takip edilecek sağlam protokoller oluşturması önemli. Kurtarma süresi değişiklik gösterebilir ancak KOBİ’ler bir ihlalden sonra harekete geçme konusunda hızlı. Araştırmada, bu durumu açıklayan en yaygın yanıtlar arasında BT ekipleri için siber güvenlik eğitimine yatırım yapmak (%42), siber güvenlik risk denetimleri yapmak (%39) ve yeni siber güvenlik araçlarına yatırım yapmak (%38) yer alıyor. Geriye dönüp bakıldığında, KOBİ liderleri, işler kötüleştikten sonra tepki vermek yerine, önlem alarak elde edilebilecek tasarrufları göz önünde bulundurmalıdır. 

Siber güvenlik denetimi, riski en aza indirmek için kullanılabileceğinden, tüm KOBİ’ler için akıllı bir hareket. Araştırma, neredeyse 10 KOBİ’den 3’ünün (%27) son altı ayda ve üçte birinin (%33) geçen yıl siber güvenlik denetimi yaptığını gösterdi. Siber güvenlik denetiminin yapıldığı şirketlerin %52’si harici bir BT güvenlik şirketi kullandı ve %40’ı denetimi kendi gerçekleştirdi.  Siber güvenlik denetiminde araştırılan faktörler farklılık gösterse de, bunlar arasında hassas bilgilerin korunması (%44), siber güvenlik tehditlerinin belirlenmesi ve değerlendirilmesi (%39), kaybolan veya çalınan veriler için kurtarma planlarının detaylandırılması (%38) ve çalışan siber farkındalığı (%37) yer alıyor.  

KOBİ’ler yalnız değil

Siber güvenlik şirketi ESET, KOBİ’lere kullanımı kolay yönetim, en son cihaz öğrenimi ve Genişletilmiş Algılama ve Yanıt dahil çeşitli ölçeklenebilir koruma seçenekleri içeren, kurumsal düzeyde çok katmanlı uç nokta koruması sağlıyor. 

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı