Aylık arşivler: Mart 2023

Yapay zeka teknolojileri afet yönetimini de değiştirecek

Yapay zeka ve dijital teknolojilerdeki gelişmeler, afetlerin önceden tahmini, afet sonrası hasar tespiti, hızlı müdahale ve yardım koordinasyonu gibi pek çok alanda önemli olanaklar sağlıyor. Etkin afet yönetimi için teknolojinin kullanılmasının zorunluluk haline geldiğini söyleyen yeni nesil teknoloji şirketi Cerebrum Tech’in Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Erdem Erkul, “Yapay zeka yardımıyla afetler daha gerçekleşmeden tüm senaryolar çalışılabilir. Uydu görüntülerinden ve sahadan gelen verilerin analizleriyle oluşturulan karar destek sistemleri yöneticilere yol gösterebilir. Saha ekiplerinin ihtiyaca uygun yönlendirilmesi gibi hayati kararlar çok daha kısa sürede alınabilir. Afet yönetimi sistemleri sel, orman yangını, deprem gibi farklı başlıklarda özelleştirilebilir” dedi.

Birleşmiş Milletler Afet Risk Azaltma Ofisi (UNDRR) rakamlarına göre deprem, sel, kasırga, kuraklık ve orman yangınları gibi doğal afetler her yıl ortalama 160 milyon insanın hayatını derinden etkiliyor. Can kayıplarına ve maddi zarara yol açan doğal afetlerin şiddetinin ve sıklığının yaşanan küresel iklim krizi nedeniyle ilerleyen yıllarda daha da artması bekleniyor. Bu nedenle doğal afetlere karşı yerel, ulusal ve uluslararası düzeylerde kurulacak afet yönetimi sistemleri büyük önem taşıyor. Son yıllarda yapay zeka uygulamaları ve dijital teknolojilerde yaşanan ilerlemeler afet yönetimi konusunda da etkin çözümlere kapı aralıyor. Sürdürülebilirlik odağında yapay zeka, siber güvenlik, metaverse ve akıllı şehirler teknolojileri üzerine faaliyet gösteren yeni nesil teknoloji şirketi Cerebrum Tech’in Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Erdem Erkul, etkin bir afet yönetimi için teknolojiden azami seviyede faydalanılması gerektiğini ve dünyada da afet öncesi ve sonrası süreçlerde yapay zeka uygulamalarının hızla arttığını söyledi. 

Dünyada erken uyarı sistemleri için çalışmalar yapılıyor

Teknoloji ve yapay zekanın afet öncesinde ve sonrasındaki kullanım alanları hakkında bilgi veren Dr. Erdem Erkul, “Yenilikçi teknolojilerden yararlanılması afet sonrasında olduğu kadar, afet öncesinde de riskin azaltılması adına oldukça önemli kazanımlar sağlıyor. Afet 

öncesi süreçlere yönelik yapay zeka destekli sistemler, uydu görüntüleri, hava tahminleri gibi çeşitli kaynaklardan gelen büyük miktarlardaki verileri analiz ederek erken uyarı sistemlerinin kurulmasını sağlayabiliyor. Sel, kasırga, heyelan, tsunami gibi doğa olaylarına karşı başarıyla çalışabilen erken uyarı sistemleri, deprem gibi daha sofistike doğa olaylarına yönelik de çalışmaların konusu haline geldi. Çin ve İsrail’de iyonosferdeki elektrik yüklü parçacıklardaki dalgalanmaların analiz edildiği örnek çalışmalar var. Avrupa ve Japonya’da ise deprem gerçekleşmeden 10-15 saniye öncesinde uyarı verebilen sistemler mevcut. Böylece bir nebze de olsa insanların güvenli alanlara yöneltilmesi ve enerji santralleri gibi riskli yapıların kullanım dışı bırakılması mümkün oluyor” dedi.

Yapay zeka ile tüm afet senaryolarına hazırlık yapılmalı

Afet yönetimi süreçlerinin karmaşık ve dinamik bir yapıya sahip olduğunu vurgulayan Dr. Erkul, “Afet yönetim sürecinde hızlı planlama, karar verme ve doğru uygulamaların hayata geçirilmesi kritik bir öneme sahip. Verilerin depolanması, işlenmesi, haritalandırılması ve değerlendirilmesi için teknolojinin sağladığı olanaklara ihtiyaç var. Yapay zeka yardımıyla afetler daha gerçekleşmeden tüm senaryolar hazırlanıp, üzerinde çalışılabilir. Bu senaryolara karşı olası eylem planları hazır tutulur. Ayrıca bu sistemlerde etkin rol alacak görevliler metaverse ortamında sanal simülasyonlar yardımıyla eğitilebilir. Uydu görüntülerinden ve sahadan gelen verilerin analizleriyle oluşturulan karar destek sistemleri yöneticilere yol gösterebilir. Afet yönetimi sistemleri sel, orman yangını, deprem gibi farklı konu başlıklarında da özelleştirilebilir” diye konuştu.

Afet sonrası süreçte yapay zekanın hızından faydalanılmalı

Yapay zekanın en etkili olduğu alanın afet sonrasındaki zamanla yarışılan arama-kurtarma ve lojistik evresi olduğunun altını çizen Dr. Erkul, “Yapay zeka algoritmaları ile uydu görüntüsü verilerini işleyerek hasarın boyutunu ivedilikle tespit edebiliyoruz. Böylece gerekli kol gücü ve malzeme ihtiyacı hızla seferber edilebilir. Bu veriler üzerinden oluşturulacak haritalamalar ile arama kurtarma ekipleri için öncelikli konumlar belirlenebilir. Yapay zeka tabanlı sistemler, afet sonrası yol ve köprülerin durumunu analiz ederek en hızlı rotayı belirleyebilir. Aynı zamanda, acil durum depolarındaki malzemelerin stok durumu takip edilerek, eksik olan malzemelerin en kısa sürede tamamlanması sağlanabilir. Sosyal medya verilerini toplayarak insanların konumu belirlenebilir. Bu tip çalışmalar yaşanan büyük can kaybı ve yıkımla hepimizi yasa boğan Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat deprem felaketinin ardından kısıtlı da olsa uygulandı. Biz de Cerebrum Tech olarak uydu görüntülerinin analizi ve haritalama çalışmalarına elimizden geldiğince destekte bulunduk” diye konuştu. 

Robotlar enkaz altına ulaşmakta en önemli yardımcılar

Arama-kurtarma çalışmalarında drone ile görüntüleme ve robotik gibi teknolojilerden de faydalanmak gerektiğinin altını çizen Dr. Erkul, “Dünyada afet sonrası çalışmalarda robotların öne çıktığı örnekleri daha sık görmeye başladık. Ekiplerin erişemediği alanlara robotlarla ulaşarak enkaz altına ilkyardım ve gıda gibi malzemelerin teminini sağlamak mümkün olabiliyor. Bu robotların karada, havada ve suda çalışan farklı versiyonları bulunuyor. Sese, ısıya duyarlı görüntüleme sistemleri de enkaz altındaki canlı varlığının tespitinde çok önemli bir rol oynuyor. Bunlar bilinen ancak ülkemizde pek yaygın kullanılmayan ekipmanlar. 

Afetlerde teknoloji kullanımında ABD ve Çin lider

Her ne kadar son dönemlerde dünya genelinde afetler karşısında bilgi teknolojilerinin kullanımının gerekliliğine yönelik farkındalık artmış olsa da uygulamaların beklenen düzeyde olmadığı görülüyor. Bu konuda 2020 yılında yapılmış bir istatistik çalışmasında, afet risklerinin azaltılması amacıyla teknolojinin olanaklarından yararlanma oranının ABD ve Çin’de %14-15 seviyelerinde olduğu pek çok ülkede bu ortalamanın %3-5’i geçemediği tespit edilmiş durumda. Afetlerden fazlasıyla canı yanmış bir ülke olarak devlet kurumlarımız, özel sektör ve üniversitelerimiz ile afet yönetiminde teknolojik yatırımlarımızı artırmamızın ileriki dönemlerde aynı acıları tekrar yaşamamamız için oldukça önemli olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Siber suçlular, Harry Potter Dünyasını Hedef Aldı!

10 Şubat’ta meraklılarıyla buluşan Harry Potter oyunu “Hogwarts Legacy”, siber suçluların hedefi haline geldi. Piyasaya sürülmesinden haftalar önce Steam ve PlayStation 5’in en çok satanları arasına giren Harry ve onun dünya çapındaki Potterhead lejyonu, PC’ler için crackli “Hogwarts Legacy” oyunlarının indirilmesini öneren siber suçlular tarafından aktif olarak hedef alınıyor.

Olağanüstü satış rakamlarına ulaşan, efsanevi büyücülük dünyasında geçen oyunun dünya çapında milyonlarca hayranı bulunuyor. Oyunun henüz piyasaya bile sürülmediği günlerde, Kaspersky araştırmacıları PC’de “Hogwarts Legacy” indirme olanağı sunan çok sayıda site örneğini buldu. Oyuncular, crackli bir oyunu indirmeye çalışırken aslında cihazlarına kötü amaçlı veya istenmeyen yazılım indirdiler. Yayılan programlar, kullanıcının ekranına reklamlar çıkartan reklam yazılımlarından, kullanıcı hakkında sessizce bilgi toplayan truva atlarına kadar değişebiliyor.

Siber suçlular, oyunculara henüz piyasaya çıkmamış olan “Hogwarts Legacy” indirmelerini teklif ediyor

 Kaspersky’nin Güvenlik Uzmanı Olga Svistunova konuyla alakalı olarak, “Harry Potter dünyasını konu alan oyun daha piyasaya çıkmadan dünya çapında birçok oyuncu tarafından konuşulan gerçek bir fenomen haline gelmişti bile. Özellikle benim gibi, büyücü çocukla ilgili kitaplarla büyüyenler ve genç nesil arasında popüler. Böylesine büyük bir hayran kitlesine sahip olan oyun, dünyaca ünlü masalın popülaritesinden yararlanmak isteyen siber suçlular için bir hedef haline geldi. Tavsiyemiz, her zaman olduğu gibi dikkatli olmanız ve oyunları yalnızca resmi uygulama mağazalarından indirmeniz ve güvenlik çözümü kullanmayı unutmamanızdır.” yorumunu yapıyor. 

Kötü amaçlı programların ve dolandırıcılıkların kurbanı olmamak için Kaspersky uzmanları şunları öneriyor

  • Yalnızca resmi sitelerden oyun satın almak ve indirmek daha güvenlidir. Size hediye gibi sunulan yeni ve pahalı bir oyun alma tekliflerine güvenmeyin çoğu zaman bu bir aldatmacadır.
  • Mümkün olan her yerde, hesaplarınızı iki faktörlü kimlik doğrulama ile koruyun. Diğerleri için, hesap ayarlarını gözden geçirin.
  • Güçlü parolalar ve her hesap için benzersiz bir parola kullanın. Bu şekilde, hesaplarınızdan biri çalınsa bile geri kalanı onunla birlikte gitmez. Diğer hizmetler için kullandığınız parolayı çevrimiçi oyunlar için kullanmamak daha güvenlidir.
  • Güçlü, güvenilir bir güvenlik çözümü, özellikle oyun oynarken bilgisayarınızı yavaşlatmıyorsa, size çok yardımcı olacaktır. Ancak aynı zamanda sizi olası tüm siber tehditlerden de koruyacaktır. Steam ve diğer oyun hizmetleriyle sorunsuz çalışan Kaspersky Total Security’yi öneririz.

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Aydem Yenilenebilir Enerji, 2022'de Gelirini 3 Kat Artırdı

Aydem Yenilenebilir Enerji’nin geliri 2022 yılında, 2021 senesine göre 3 kat artışla 3,8 milyar TL’yi aştı. Şirket, finansal yükselişini 2022’nin son çeyreğinde de devam ettirerek yılı artışla kapatmış oldu.

Aydem Yenilenebilir Enerji, 2022 yıl sonu konsolide finansal raporunu, Kamuyu Aydınlatma Platformu’nda (KAP) açıkladı. 2021 yılına göre gelirini 3 kattan fazla artırarak 3 milyar 808 milyon TL’ye çıkaran Aydem Yenilenebilir Enerji, FAVÖK’ünü de geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 284 artışla, 3 milyar 472 milyon TL’ye yükseltti. Şirket, yıl boyunca devam eden finansal yükselişini 2022’nin son çeyreğinde de sürdürdü ve 2022’de 1 milyar TL’nin üzerinde net kâr elde etti.

Ömer Fatih Keha: “2022 yılını başarılı bir finansal sonuçla kapattık”

Şirketin 2022 yıl sonu verilerine ilişkin bilgiler paylaşan Aydem Yenilenebilir Enerji Genel Müdürü Ömer Fatih Keha, “2021 senesine göre 3 kattan fazla artış kaydederek 3,8 milyar TL’nin üzerinde gelir elde ettik. Katma değer odaklı yatırımlarımızın da etkisiyle toplam aktiflerimiz, bir önceki yıl sonuna kıyasla yüzde 57 artarak 35 milyar TL’nin üzerine çıktı. Santrallerimizin yüksek emreamadelik seviyesinin yanı sıra etkin portföy yönetimimiz ile birlikte FAVÖK’ümüz, 2022 yılı toplamında 4 kata yakın artışla 3 milyar 472 milyon TL olarak gerçekleşti. Üretimimizin geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 38 artış göstermesi ve yeni piyasa koşullarının da etkisiyle, 2022 yılında 1 milyar 18 milyon TL net kâr elde ettik. 31 Ocak 2022 tarihi itibarıyla dolar cinsinden yapılan hesaplama sonucu, net finansal borcumuzun yıllık FAVÖK’ümüze oranı da 2,9 seviyesinde gerçekleşti. Son çeyrekte elde ettiğimiz sonuçlar, finansal yükselişimizi destekliyor. Tüm yıl sürdürdüğümüz ivmeyle 2022 yılı son çeyreğini de yükseliş ile tamamladık ve yılı başarılı bir finansal sonuçla kapattık” dedi.

Keha: “2022 yılı üretimimizde önceki yılın toplamına göre yüzde 38’lik artış gerçekleştirdik”

Şirketin üretim performansını değerlendiren Ömer Fatih Keha, “2022 yılında toplam enerji üretimimiz 2.469 GWh’ye ulaştı. Enerji üretimimiz beklentilerimize yakın bir seviyede gerçekleşti. 2021 yılında gerçekleşen toplam enerji üretimine göre 2022 yılında yüzde 38 oranında bir artış gerçekleştirdik” diye konuştu. 

2022 yılı içerisinde yaptıkları Eurobond tahvil ihracının 2022’nin son çeyreğinde de devam ettiğine işaret eden Keha, “Yıl sonu itibarıyla toplam 49,8 milyon ABD doları nominal değerdeki şirketimizin Eurobond’larını geri alarak borç maliyetimizi azalttık. 2022 senesi finansal yükselişimizin yanında Eurobond alımlarımızla borçluluğumuzu da azalttığımız bir yıl oldu. Devam eden Eurobond geri alımlarımızın güncel tutarı ise 51,5 milyon ABD dolarına ulaştı” dedi. 

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

TÜİK: Tüketici fiyat endeksi (TÜFE) yıllık %55,18, aylık %3,15 oldu

Tüketici Fiyat Endeksi, Şubat 2023

Ülkemizin yaşamış olduğu deprem felaketi nedeniyle, 2023 yılı Şubat ayında Gaziantep, Malatya ve Hatay Bölge Müdürlüklerimize bağlı olan illerde “alan (saha) fiyatları” derlenememiştir.  Öte yandan, bu üç Bölge Müdürlüğümüze bağlı illerde “işyeri barkod tarama verileri” ve veri kazıma yöntemi ile “internetten derlenen fiyat verilerinin” kullanımına ise devam edilmiştir.

Tüketici fiyat endeksi (TÜFE) yıllık %55,18, aylık %3,15 oldu

TÜFE’deki (2003=100) değişim 2023 yılı Şubat ayında bir önceki aya göre %3,15, bir önceki yılın Aralık ayına göre %10,00, bir önceki yılın aynı ayına göre %55,18 ve on iki aylık ortalamalara göre %71,83 olarak gerçekleşti.

Bir önceki yılın aynı ayına göre en az artış gösteren ana grup %21,69 ile giyim ve ayakkabı oldu. Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise %74,34 ile lokanta ve oteller oldu.
 

Ana harcama grupları itibarıyla 2023 yılı Şubat ayında bir önceki aya göre en az artış gösteren ana grup %-1,76 ile giyim ve ayakkabı oldu. Buna karşılık, 2023 yılı Şubat ayında bir önceki aya göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise %7,36 ile gıda ve alkolsüz içecekler oldu (ana harcama gruplarına göre endeksler, ağırlıklar ve değişim oranları Ek Tablo-1’dedir).
 

2023 yılı Şubat ayında, endekste kapsanan 143 temel başlıktan (Amaca Göre Bireysel Tüketim Sınıflaması-COICOP 5’li Düzey), 23 temel başlığın endeksinde düşüş gerçekleşirken, 3 temel başlığın endeksinde değişim olmadı. 117 temel başlığın endeksinde ise artış gerçekleşti.

Özel kapsamlı TÜFE göstergesi (B) yıllık %55,16, aylık %2,62 oldu

İşlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE’deki değişim, 2023 yılı Şubat ayında bir önceki aya göre %2,62, bir önceki yılın Aralık ayına göre %9,87, bir önceki yılın aynı ayına göre %55,16 ve on iki aylık ortalamalara göre %64,10 olarak gerçekleşti.

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

TÜİK: Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) yıllık %76,61, aylık %1,56 arttı

Yİ-ÜFE (2003=100) 2023 yılı Şubat ayında bir önceki aya göre %1,56, bir önceki yılın Aralık ayına göre %5,78, bir önceki yılın aynı ayına göre %76,61 ve on iki aylık ortalamalara göre %120,72 artış gösterdi.

Sanayinin dört ana sektöründen imalat endeksi yıllık %65,68 arttı

Sanayinin dört sektörünün yıllık değişimleri; madencilik ve taş ocakçılığında %93,92, imalatta %65,68, elektrik, gaz üretimi ve dağıtımında %152,11 ve su temininde %103,60 artış olarak gerçekleşti.

Ana sanayi gruplarının yıllık değişimleri; ara malında %57,05, dayanıklı tüketim malında %60,34, dayanıksız tüketim malında %92,95, enerjide %129,50 ve sermaye malında %58,04 artış olarak gerçekleşti.

Sanayinin dört ana sektöründen imalat endeksi aylık %2,63 arttı

Sanayinin dört sektörünün aylık değişimleri; madencilik ve taş ocakçılığında %2,39 artış, imalatta %2,63 artış, elektrik, gaz üretimi ve dağıtımında %6,78 azalış ve su temininde %0,90 artış olarak gerçekleşti.

Ana sanayi gruplarının aylık değişimleri; ara malında %2,76 artış, dayanıklı tüketim malında %1,89 artış, dayanıksız tüketim malında %3,14 artış, enerjide %4,47 azalış ve sermaye malında %3,38 artış olarak gerçekleşti.

Yıllık Yİ-ÜFE’ye göre 20 alt sektör daha düşük, 9 alt sektör daha yüksek değişim gösterdi

Yıllık en düşük artış; %29,40 ile ana metaller, %40,03 ile kağıt ve kağıt ürünleri, %43,08 ile metal cevherleri alt sektörlerinde gerçekleşti. Buna karşılık elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme %152,11, diğer madencilik ve taş ocakçılığı ürünleri %144,73, içecekler %133,17 ile endekslerin en fazla arttığı alt sektörler oldu.

Aylık Yİ-ÜFE’ye göre 11 alt sektör daha düşük, 18 alt sektör daha yüksek değişim gösterdi

Aylık en yüksek azalış; %6,78 ile elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme, %1,46 ile kok ve rafine petrol ürünleri, %0,69 ile metal cevherleri alt sektörlerinde gerçekleşti. Buna karşılık elektrikli teçhizat %6,89, diğer madencilik ve taş ocakçılığı ürünleri %4,98, basım ve kayıt hizmetleri %4,69 ile endekslerin en fazla arttığı alt sektörler oldu.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Birevim Genel Müdürü Av. Mahir Orak: “Deprem kimlik belgesi ile güven ortamı oluşturmalıyız"

Tasarruf finansman sektörünün öncü şirketlerinden Birevim, son yıllarda yaşanılan deprem felaketlerinin açtığı yaraların en aza indirilmesi için deprem yönetmeliğine “Deprem Kimlik Belgesi”nin girmesi gerektiğine vurgu yapıyor. 

Birevim Genel Müdürü Av. Mahir Orak, “Tasarruf planı oluşturduğumuz gayrimenkullerin %95’ine yakını enerji kimlik belgesine sahip. Buna benzer şekilde artık deprem kimlik belgesi de depreme karşı güvende olduğumuzun bir belgesi haline gelecek. Bu konuda sektörümüze öncülük etmeye ve üzerimize düşen sorumluluğu almaya hazırız” dedi.

Kahramanmaraş merkezli depremlerde 120 bine yakın bina kullanılamaz hale geldi. Bu sonuçlar ile birlikte binaların sağlamlığının önemi gündemde ilk sırada yerini aldı. Bu noktada tasarruf finansman sektörünün öncü şirketlerinden Birevim’in Genel Müdürü Av. Mahir Orak, son yıllarda yaşanılan deprem felaketlerinin açtığı yaraları en aza indirgemek için son deprem yönetmeliğine “Deprem Kimlik Belgesi”nin eklenmesi gerektiğini söyledi.

Birevim Genel Müdürü Av. Mahir Orak, “Enerji kimlik belgesi son 5-6 yılda hayatımıza girdi ve çok hızlı bir şekilde aranılan bir kriter haline geldi. Bizim de tasarruf planı oluşturduğumuz gayrimenkullerin %95’ine yakını enerji kimlik belgesine sahip. Buna benzer şekilde deprem kimlik belgesiyle konutları daha güvenilir hale getirebileceğimizi düşünüyoruz. Son deprem yönetmeliğine dahil edilecek deprem kimlik belgesi ile konutların sağlamlığı belgelenebilir ve satın alacak kişiler şeffaf bir şekilde bilgilere ulaşabilir. Birevim olarak bu konuda sektörümüze öncülük etmek ve sorumluluk almak istiyoruz” dedi.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Bebeğinizin Sizi Duyduğuna Emin Misiniz?

Türkiye’de her bin bebekten 2 ila 3’ünün işitme kaybı ile doğduğunu ifade eden uzmanlar, bebeklerdeki işitme kaybını önlemek için erken teşhisin çok önemli olduğunu belirtti. 3 Mart Dünya Kulak ve İşitme Günü’nün önemine dikkat çeken İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi’nden Kulak, Burun ve Boğaz Hastalıkları Prof. Dr. Ozan Seymen Sezen, bebeklerde görülen işitme kayıpları hakkında bilgi verdi.

3 Mart Dünya Kulak ve İşitme Günü’nün önemine vurgu yapan ve işitme kaybının çocukların sosyal yaşamını ve öğrenme becerilerini olumsuz yönde etkilediğini belirten Prof. Dr. Ozan Seymen Sezen “İşitme doğuştan itibaren bireylerin tüm hayatını etkileyen en önemli duyu organlarından biridir. Yenidoğanlarda işitme kaybı erken dönemde tanımlanıp tedavi edilmez ise, çocukların konuşma ve dil gelişimine zarar verir. Ülkemizde yılda 2 bin 500 yenidoğan işitme kaybı ile doğuyor. Annenin gebelik döneminde geçirdiği bazı enfeksiyonlar, bebeğin erken doğum ve düşük ağırlıklı doğması, yoğun bakım ünitesinde kalma veya bebeğin kulak için ototoksik etkili ilaç kullanması gibi durumlar işitme kaybına sebep oluyor” dedi.

“Yenidoğan tarama testlerinin önemi büyük”

Yenidoğan bebeklerde işitme kayıplarının önlenebilmesi için ‘Yenidoğan İşitme Testi’ büyük önem taşıyor. İşitme kaybı erken teşhis edilmez ve tedavisine başlanmazsa, çocukların konuşma becerilerinde ve dil gelişiminde geri kaldığını söyleyen uzmanlar, bebeklerde işitme problemleri ve tarama testlerinin çok önemli olduğunu belirtti. Bebeklerin işitme sorunu olup olmadığını anlayabilmek için Prof. Dr. Sezen, “Bebeğiniz yüksek seslerde irkilmiyor, ağlamıyor veya seslendiğinizde size doğru hareket etmiyorsa, henüz konuşma sesleri çıkarmamışsa, bu belirtiler işitme kaybında erken teşhis için önemli belirtilerdir. Ancak kesin tanı için yenidoğanlarda işitme tarama testleri dışında, işitme kaybını anlamanın herhangi başka bir yolu yoktur” şeklinde açıklamalarda bulundu.

Yenidoğanda işitme süreci nasıldır?

Yenidoğanın sese karşı verdikleri tepkiler bir refleks olayıdır. İşitme duyusuna sahip olarak doğan bebekler, seslere gözlerini kırparak veya irkilerek reaksiyon gösterirler. Seslerin şiddetine göre verdikleri tepkilerin oranları da değişebilir. Doğumdan itibaren 2 yaşına kadar olan gelişim sürecinde irkilme refleksi denilen yüksek ses şiddetine maruz kalan bebekler sıçrar gibi hareket yaparlar.  Bu belirtiler, sesin bebek tarafından ne derece alınıp alınmadığı konusunda kabaca bilgi verir. Ancak işitme kaybı bulunan yeni doğanda seslere karşı refleksler oluşmayabilir.  Doğumsal işitme kaybı vakalarında erken teşhisin önemine vurgu yapan Prof. Dr. Sezen, ” Öncelikle ailelere düşen en önemli şey bebeğinizi dinlemek, eğer bebeğinizde işitme kaybı gibi bir şüphe var ise erken tanı ile birlikte uygun tedavi yöntemine bir an önce başlamak gerekir.  Aksi takdirde bebeğin konuşma yeteneği gelişemez, sağlıklı iletişim kuramaz ve sosyal becerilerini olumsuz yönde etkiler” diye önemle altını çizdi.  

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Defne'deki çadır kent sosyal yaşam alanına dönüştü

Büyükşehir’in Hatay Defne’de kurduğu çadır kent, kamu kurum ve kuruluşları, odalar, dernekler ve STK’ların da katkısıyla sosyal yaşam alanına dönüştü

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin Hatay’ın Defne ilçesinde kurduğu çadır kent, yeni bir sosyal yaşam alanına dönüştü. Yaklaşık 2 bin depremzedenin yaşadığı çadır kentte Büyükşehir tarafından alt yapı, barınma ve gıda hizmetleri veriliyor. İlgili bakanlıklara bağlı kurumların yanı sıra odalar, dernekler ve STK’lar da çeşitli etkinliklerle çadır kentin bir sosyal yaşam alanına dönüşmesine katkı sağlıyor. Çadır kentin kurulması aşamasında yerel ve ulusal basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın, bu alanı kısa süre içerisinde bir sosyal yaşam merkezine dönüştürmeyi hedeflediklerini ifade etmişti.

 

HER ŞEY ONLAR İÇİN

Büyükşehir, çadır kentte kalan depremzedelerin ihtiyaçlarına yönelik olarak geniş bir yelpazede hizmet veriyor. Çadır kent sakinleri için Antikkapı’nın kurduğu kalıcı mutfaktan her gün on binlerce kap yemek, çorba, ekmek ve su dağıtımı yapılıyor. Kocaeli Şehir Tiyatroları çadır kentte kalan çocuklar için çeşitli oyunlar ve gösteriler düzenliyor. Kocaeli Büyükşehir’in çadır kentinde her çadırda ısıtıcı, elektrik ve aydınlatma yer alıyor. Çevresi tel örgüyle kapatılarak güvenli hale getirilen çadır kentte kameralar ve anons sisteminin yanı sıra askeri personel görev yapıyor. Büyükşehir personeli; yemek üretim ve dağıtım, güvenlik, temizlik, taşıma, elektrik, sıhhi tesisat ve altyapı hizmeti veriyor. Ücretsiz wifi bulunan çadır kentte elektrik kesilmesi durumuna karşılık jeneratörler de yer alıyor. Tuvalet, duş, çamaşır ve kurutma makinelerinin yer aldığı çadır kentte Büyükşehir tarafından çocuklar için de oyun parkı ve mini futbol sahası inşa edildi.

 

AĞIZ VE DİŞ BAKIMI

Kocaeli Eczacılar Odası tarafından Büyükşehir’in kurduğu sahra eczanesinde depremzedelere ilaçları ücretsiz olarak veriliyor. Kamu kurum ve kuruluşları, odalar, dernekler ve STK’lar da yaptıkları etkinliklerle hayatın normale dönmesi için destek veriyor. Çadır kentte Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından kurulan Psikososyal Destek Çocuk alanında çocukların depremin travmasından en az şekilde etkilenmesi için oyunların iyileştirici gücünden yararlanılıyor. Konya Büyükşehir Belediyesi ve Konya Diş Hekimleri Odası tarafından çadır kente getirilen mobil araçta depremzedelerin ağız ve diş bakımı ve tedavileri yapılıyor. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kurulan kütüphane ve etüt merkezinde ise ilk, orta ve lise öğrencilerin derslerinden geri kalmaması için gönüllü eğitmenler tarafından çalışma yapılıyor.

 

ÜCRETSİZ GÖZLÜK TEMİNİ

Yine Konya Büyükşehir Belediyesi ve Konya Gözlükçüler Odası tarafından çadır kentte kalanların gözlükleri ücretsiz olarak karşılanıyor. T3 Vakfı da kurduğu oyun ve etkinlik çadırında adeta Teknofesti çocukların ayağına getiriyor. Türk Silahlı Kuvvetler mensubu berberler tarafından da depremzedelere saç ve sakal tıraşı hizmeti sunuluyor. Özel gereksinimli çocuklar için eğitim ve psikososyal desteğin yer aldığı çadır kentte yerli ve yabancı doktorlar tarafından depremzedelerin muayene edildiği sahra hastanesi, sinema salonu, yemekhane, mobil ekmek fırını, 3 öğün yemeğin çıktığı kalıcı afet mutfağı, aşevi, 6 adet sosyal market de yer alıyor.

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Deprem Sonrası Stres En Fazla Kalp Damar Sistemini Etkiliyor

Günlük yaşamda her bireyin başına gelebilen doğal bir insan tepkisi olarak görülen stres, bir anlamda hayatın da bir parçası. Hayatımızda ani ve beklenmedik değişimler yaşandığında ya da bazı zorluklarla karşılaştığımızda, vücudumuz zihinsel ve fiziksel tepkiler üretir. Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen depremler sebebiyle de ülkece, fiziki yaralarla birlikte ruhsal yaralarla da karşılıyoruz.  

Deprem ise travmatik etkilere sebep olabilecek ani gelişen ve beklenmedik doğal bir afettir. Beklendik bir olay karşısında bile yoğun stres altında travmatize olmak mümkünken beklenmedik ve ani gerçekleşen, kontrolümüzün olmadığı doğal afet gibi felaketlerde stres oranımız ve travmatize olma riskimiz artar. Deprem akut dönemde korku, endişe oluşturur. Uzun dönemde ise travma sonrası stres bozukluğu oluşumuna neden olabilir. Stres tepkileri, vücudumuzun yeni durumlara uyum sağlamasına yardımcı olur. Günlük olaylara bağlı olarak düşük seviyelerde yaşanan stres beraberinde kişiye olumlu sonuçlar yaşatırken, geçmişteki deneyimlerimize ve afet felaketlerine bağlı olarak sonucu kaygı bozukluğuna doğru giden uzun süreli ve yüksek stres seviyesi, bedenimizde ciddi tahribata yol açabilir. 

Stresten korunmanın yollarını ve kaygı bozukluğuyla baş etmede fitoterapötik desteklerin önemini Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Murat Aksoy’a sorduk.

Düşük dozda yaşanan stresin başarıyla doğru orantılı olduğunu söyleyen Aksoy; “Buna en klasik örnek bir işi zamanında bitirebilmek için geçen sürede yaşadığımız strestir. Ancak stresin kaynağı tüm ülkemizi etkileyen deprem gibi doğal afetler ise şiddetli olabilir. Şayet stresi ortadan kaldırma imkanımız yoksa ve bu nedenle de uzun süre devam ediyorsa, vücudumuz stresle baş edebilmek için bir takım savunma mekanizmalarını devreye sokar, bu da hastalıklara sebep olabilir” diyor. 

“En fazla kalp-damar sistemi etkileniyor”

Vücudun strese karşı verdiği yanıtlar arasında en önemlisinin kalp damar sistemindeki değişimler olduğunun altını çizen Aksoy; “Bir stres kaynağıyla karşılaştığımızda kalp hızımız artar, kan basıncı yükselir ve solunum sıklaşır. Çünkü o esnada dış tehdit algılanır. Stres nedeni ortadan kalkarsa sistem eski haline geri döner. Ancak sürekli hale geldiğinde, vücut savunma ve saldırı dengesini yitirerek hastalıklarla boğuşma noktasına gelebilir. Bunlar arasında kalp hastalıkları, yüksek tansiyon, kalp ritim bozuklukları, obezite, depresyon ve anksiyete sayılabilir” diyor.   

“İyi hissetme halini doğal yöntemlerle desteklemek önemli” 

Murat Aksoy, deprem gibi doğal afetlerin önceden bilinemeyişi, kişinin çaresizlik duygusu hissetmesi, yaşamında değişimlere neden olması ve psikolojik sorunların ortaya çıkmasına neden olurken deprem sonrasında depresyonun ve travma sonrası stres bozukluğunun en sık görülen ruhsal bozuklukları olduğunu vurguladı.

Depresyonun, sağlık otoriteleri tarafından 2030 yılına kadar dünyanın en büyük sağlık sorunu olabileceği endişesini taşıdıklarını belirten Aksoy, depresyon ilaçları kullanımında yaşanan artışın, fitoterapötik ürünlere yönelerek daha doğal yollarla çözüm yaratılmak suretiyle dengelenebileceğini vurguluyor. Yaşadığımız bu hüzünlü ve zor günlerde duygu durum bozukluğu, depresyon, stres ve kaygı yönetimine doğal içeriklerle destek olan ürünler tercih edebileceğimizi belirten Aksoy; “Standardize patentli Safran ekstresinin tek başına kullanımında olumsuz duygu durumlarını yaklaşık %31 oranında azalttığına, antidepresanla beraber kullanımında ise yaklaşık %42 oranında olumlu etki yarattığına yönelik yapılan bazı çalışmalar mevcut. Safran yani Crocussativus bitkisi çiçeklerinin dişi organının tepesi (stigma) tarih boyunca sadece değerli bir baharat olarak değil, birçok hastalıkta etkili olabilen bir ilaç olarak da el üstünde tutulmuştur. Aynı şekilde, bugün yapılan çalışmalar bize gösteriyor ki, anksiyete ve depresyon gibi menapoz semptomlarında da östrojenik etki olmaksızın, safranın %33 civarında bir oranla olumlu etki sağladığı yönünde. Toplaması çok zahmetli, bu nedenle de pahalı bir bitkisel ürün. 

Crassulaceae familyasından bir bitki türü olan Rhodiola’nın da yine standardize ekstresi, hafif ve orta şiddetli depresyonda, duygu-durum stabilizasyonunu sağlamada yardımcı oluyor” diyor.  

1 saat içinde etkileri görülüyor! 

Fitoterapötik ürünlerden; Psikiyatri, kadın hastalıkları gastroenteroloji, diyetisyen, cerrahi, üroloji, fizik tedavi ve ortopedi, sporcu sağlığı ve bilişsel performans gibi branşların yararlanabileceğini vurgulayan Aksoy; “Melisa ekstresi de etkili bir bitkisel üründür. Tükürükteki kortizol seviyesini hızla düşürdüğü için anksiyetik tabloyu dengeler ve günlük performansınızı destekler. Başka bir örnek pasiflora ekstresi. Yapılan araştırmalarda, hafif ve orta şiddetli anksiyete skorlarında yan etkisiz iyileşmeyi sağladığı görülmüş. Cerrahi operasyonlardan 90 dakika önce pasiflora ekstresi kullandırılan hastaların anksiyete skorlarında 10. ve 30. dakikalarda belirgin şekilde iyileşme gözlemlenmiş. Tabii tüm bu ekstrelerin standardize ve patentli olduğundan emin olmak lazım. Lavanta yağının da genel anksiyete sorunlarıyla baş etmede etkili maddelerden olduğu tespit edilmiş” diyor. 

Tüm bunların yanı sıra stresle baş etmenin sağlıklı yolları arasında günde 30 dakikalık egzersizlerin, sosyal faaliyetlerin ve değişimlere açık olabilmenin de yeri olduğunu belirten Aksoy; “Elbette sağlıklı yaşam kurallarına uymak, sağlıklı beslenmek, uyku düzenimizi doğru şekilde kurgulamak da yararlı olacaktır. Hayatımızda bizi olumsuzluğa yöneltecek sağlıksız tercihler yapmak bizi sadece çıkmaza sokar. Bu gibi durumlarda da doğal yöntemleri tercih etmek yine kişinin kendi elinde. Bunların yanı sıra deprem sebebiyle yaşanan stresin boyutu hayatımızı güçleştiriyorsa, doğal desteklerin yanında ruh sağlığı uzmanlarına ya da ruh sağlığı uzmanı bulunan merkezlere başvurmalıyız.” şeklinde sözlerine devam etti.  

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Yenidoğanlarda ten tene temas ve kanguru bakımı uygulama rehberi geliştirilecek

Egeli bilim insanı Prof. Dr. Rabia Genç’ten anne çocuk sağlığına yönelik önemli proje

Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ebelik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Rabia Genç’in yürütücülüğünü yaptığı “Yenidoğanlarda Ten Tene Temas ve Kanguru Bakımı Uygulama Rehberinin Geliştirilmesi: Türkiye Örneği” adlı proje TÜBİTAK’tan destek almaya hak kazandı. 

Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, “Bünyesinde yer alan köklü ve nitelikli sağlık birimleri ile birey ve toplum sağlığını korumayı ve geliştirmeyi hedefleyen tam akredite araştırma üniversitemiz, topluma hizmet misyonu kapsamında anne ve çocuk sağlığına yönelik önemli projelere öncülük ediyor. Sağlık Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Rabia Genç hocamız öncülüğünde, ten tene temas ve kanguru bakımı uygulamasında belli bir standarttın sağlanması ve klinik uygulama rehberi geliştirilmesi amacıyla Sağlık Bakanlığı ve farklı üniversitelerin iş birliği ile hazırlanan proje TÜBİTAK tarafından desteklenmeye uygun bulundu. Anne-bebek bağının geliştirilmesi ve güçlendirilmesi için son derece önemli olan ten tene temas ve kanguru bakımı konusunda ülkemizde uygulama birliği sağlamak hedefiyle çalışmalar yürüten Prof. Dr. Rabia Genç hocamızı ve ekibini tebrik ediyorum” dedi.

Çalışmanın detayları ile ilgili bilgi veren Prof. Dr. Rabia Genç, “Ten tene temas, yenidoğanı giydirmeden, annenin çıplak karnına veya göğsüne yerleştirmek vasıtasıyla, doğumdan hemen sonra başlayıp ilk bir saate ya da ilk emzirmeye kadar sürdürülen yaşamsal yararları olan bir uygulamadır. Ten tene temas ve kanguru bakımı yaklaşık 40 yıldır birçok ülkede uygulanmaktadır. Ancak uygulama standardının olmaması ten tene temas uygulamasının yararlarını kısıtlamaktadır. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü, emzirmenin desteklenmesi ve sürdürülmesi amacıyla 2017 yılında anne-bebek arasında ten tene temasın doğumdan sonra mümkün olduğunca erken başlatılması gerektiğini belirterek ten tene temas ile ilgili bir rehber yayınlamış ve bu rehberin ülkelerin koşullarına göre değerlendirilerek uygulanmasını önermiştir. Ülkemizde de hastanelerde ten tene temas ve kanguru bakımı yer yer uygulanmasına rağmen, ten tene temas ve kanguru bakımı uygulamasına yönelik standart bir klinik uygulama rehberi bulunmamaktadır. Standart rehberin bulunmaması uygulamada farklılıklar ve bunun sonucunda da ten tene temas uygulamasından beklenen yeterli başarının sağlanamamasına neden olabilir” diye konuştu.  

 

“Ülkemizde tüm sağlıklı yenidoğanlara uygulanmasını hedefliyoruz”

Prof. Dr. Rabia Genç, “Bu proje ile ülkemizde yenidoğanlar için doğumhane ve postpartum servislerde ten tene temas ve kanguru bakımı uygulamasında standart sağlamak amacıyla, ten tene temas ve kanguru bakımı klinik uygulama rehberi geliştirilmesi ve uygulanması amaçlanmıştır. Proje ekibimiz de hem Sağlık Bakanlığı hem de farklı üniversite işbirliği bulunmaktadır. ‘Yenidoğanlarda Ten Tene Temas ve Kanguru Bakımı Uygulama Rehberinin Geliştirilmesi: Türkiye Örneği’ adlı projemiz Tübitak 1001 kapsamında destek almıştır. Projemizin ilk ayağında, proje ekibimizin literatür ve ülkemiz koşullarına uygun olarak geliştirdiği uygulama rehberi uzman görüşlerine sunularak gerekli düzeltmeler yapılmıştır. Geliştirdiğimiz rehberin klinik kullanımını test etmek için; Türkiye’nin yedi bölgesinde doğum oranları yüksek olan hastanelerin doğumhane ve postpartum servislerinde çalışan ebe veya hemşireler davet edilerek çalıştay yapılmıştır. Çalıştayda katılımcılara rehber hakkında bilgi aktarımı teorik ve uygulamalı olarak gösterilmiştir. Hastanelerde uygulamaları değerlendirmek için proje ekibimizin kurum ziyaretleri devam etmektedir. Projemiz tamamlandığında, maliyeti olmayan ancak anne ve yenidoğan sağlığı açısından yüksek yararı bulunan bu uygulamanın, Ülkemizde tüm sağlıklı yenidoğanlara uygulanmasını hedefliyoruz” dedi.

Projede EÜ Sağlık Bilimleri Fakültesi Ebelik Bölümünden  Prof. Dr. Esin Çeber Turfan, Prof. Dr. Birsen Karaca Saydam, Dr. Öğretim Üyesi Aysun Ekşioğlu, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesinden Dr. Öğretim Üyesi Emine Serap Çağan, Mersin Üniversitesi İçel Sağlık Yüksekokulundan Dr. Öğretim Üyesi Sevil Güner ve Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Çocuk Ergen Daire Başkanı Dr. Başak Tezel yer alıyor.          

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı