Aylık arşivler: Nisan 2023

Komünist Osman, Gaziemirli seyirciyle buluştu

Barışın ve halkçı belediyeciliğin simge ismi Dikili eski Belediye Başkanı Osman Özgüven’in hayatını anlatan Komünist Osman Belgeseli’nin Gaziemir’de gösterimi yapıldı. Etkinlikte konuşan Özgüven “Birleşerek bu iktidardan kurtulmalıyız” dedi. Başkan Arda ise “Osman abinin mücadelesi yolumuzu aydınlatıyor” diye konuştu.  

Sosyal belediyecilik uygulamalarıyla belediyecilikte devrim yapan; emek, demokrasi, barış mücadelesinin simge isimlerinden Dikili eski Belediye Başkanı Osman Özgüven’in hayatının anlatıldığı Komünist Osman Belgeseli, Gaziemir Belediyesi’nin düzenlediği etkinlikte seyirciyle buluştu. Gazeteci Gökmen Ulu’nun yönetmenliğini yaptığı, 1984-1994 ve 2004-2013 yılları arasında Dikili Belediye Başkanlığı yapan Osman Özgüven’in mücadelesinin anlatıldığı belgesele, Gaziemirliler yoğun ilgi gösterdi.

Atatürk Kültür Merkezi’nde Gaziemir Belediye Başkanı Halil Arda’nın ev sahipliğinde düzenlenen, Osman Özgüven’in onur konuğu olarak katıldığı etkinliğe kardeşi Sedat Özgüven, belgeselin yönetmeni Gökmen Ulu ile yapımcısı Oben Ulu ve çok sayıda Gaziemirli katıldı.  

Osman Özgüven’in yakınları, dostları, sanatçılar, siyasetçiler, hukukçular, sendikacılar, gazeteciler, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, işçiler ve dönemin belediye memurlarından oluşan 63 kişi ile yapılan röportajlar ve kapsamlı arşiv görüntülerinin bulunduğu belgeseli izleyenler, duygusal anlar yaşadı. Belgeselin anlatıcıları arasında sanatçılar Zülfü Livaneli, Genco Erkal, Orhan Aydın, Rutkay Aziz, Cahit Berkay, Suavi; siyasetçiler Murat Karayalçın, Özgür Özel, Yaşar Seyman, Kemal Anadol, Yüksel Çakmur, Aziz Kocaoğlu, Tunç Soyer, Mehmet Gönenç, Yunan dostları, hukukçular, çevreciler, işçiler ve yurttaşlar yer alıyor.
Belgesel gösteriminin ardından salonu dolduran izleyiciler, Osman Özgüven’i ayakta alkışladı.

“Mücadelemiz devam ediyor”
Etkinliğin sonunda yaptığı konuşmaya, “Osman abinin emek ve demokrasi mücadelesini, barışa yaptığı katkılarını hiçbir zaman unutmayacağız” diyerek başlayan Halil Arda şunları söyledi:

“Bugün aynı mücadele devam ediyor. 1980’de ayrıştırılan, birbirine kırdırılan bu toplum aradan geçen 43 yıla rağmen halen toplumu ayrıştırmaya ve düşmanlaştırmaya çalışan bir yapı var. Barışa ulaşmak için verdiğimiz mücadelenin devam etmesi gerekiyor. Osman abinin mücadelesi, ışığı yolumuzu aydınlatıyor. Pes etmek yok. Osman abinin de söylediği gibi bir gün gelecek herkes barış içinde, dostça ve kardeşçe yaşacak. O günlere çok az kaldığını düşünüyorum. Osman abiyi Gaziemir’de ağırlamak benim için çok büyü onur. Osman abi hayattayken kıymetini bilen, onun anılarını, mücadelesini bu belgeselle gelecek kuşaklara taşıyan Gökmen Ulu ve ekibine emekleri için teşekkür ediyorum. Size söz veriyorum ben de emekli olduktan sonra sadece emekli maaşımla yaşayacağım. Annemden kalan bir evim ve emekli maaşımla yaşayacağım.”

Sözlerine yapımcı Oben Ulu ve yönetmen Gökmen Ulu ile belgesel ekibine teşekkür ederek başlayan Özgüven, topluma çağrı yaparak, “Dünya görüşlerimiz değişik olabilir. Ama bu kez bu görüşlerimizi birleştirerek bu faşist iktidardan kurtulmalıyız” dedi.

“Birleşe birleşe kazanacağız”
“Emek, demokrasi, barışa adanmış bir ömür” sloganı ile gösterimi yapılan “Komünist Osman Belgeseli”nin yönetmeni gazeteci Gökmen Ulu, Osman Özgüven’in birleştirici yanına, barış ve demokrasiye verdiği öneme vurgu yaparak, “Osman Özgüven’i, belgeselimizde onurdaşlarıyla, fikirdaşlarıyla birlikte anlattık. Bu belgeseli Osman Özgüven ve arkadaşlarına saygı duruşunda bulunmak için yaptık. Toplumun her kesimine bir rol model göstermek için yaptık. Hikayemiz adalet, eşitlik, özgürlük temelinde yükseliyor. Emek, demokrasi, barış ekseninde ilerliyor. Bizlere öğrettiğiniz kavga sürüyor hâlâ Osman Özgüven. O kavga faşizme karşı, o kavga hürriyet kavgası. Bütün bu yaptıklarınız ve hayata kattıklarınız size çok teşekkür ediyorum. Önümüzde tarihi bir seçim var. Hiç kuşkumuz yok ki birleşe birleşe kazanacağız. Hem de birinci turda. Gaziemir Belediye Başkanı Halil Arda’ya hem vefa duygusu hem de bu fikirleri topluma yayma adına bu etkinliğe ev sahipliği yaptığı için teşekkür ederim” diye konuştu.

Osman Özgüven kimdir?
Osman Özgüven, siyasi yaşamını sırası ile SODEP, SHP ve sonra CHP’de sürdürdü.
1984 – 1994 ve 2004 – 2013 yılları arasında Dikili Belediye Başkanlığı, 1996 yılında CHP İzmir İl Başkanlığı yapan Osman Özgüven, bir döneme damgasını vurdu. 12 Eylül yönetimine karşı ilk aydınlanma meşalesini yakarak, İzmir’in Dikili ilçesini bir demokrasi ve özgürlük vahası haline getiren Özgüven, günümüzde örnekleri görülen kültür ve sanat festivallerinin yaratıcısı oldu. İnsan hakları savunucusu ve barış aktivisti olarak somut başarılara da imza attı. “Savaşın kazananı, barışın kaybedeni yoktur” sözü hafızalara kazınan Özgüven, on yıllardır ilişkilerin kopuk olduğu Türkiye ve Yunanistan halkları arasında barış köprüleri kurmuş, 1986 yılında Ege’de dostluk kapısını aralayan bir isim oldu. Türkiye ekoloji hareketinin öncüleri arasında da yer alan Özgüven, ayrıca sosyal belediyecilik devrimi ile tarihe geçti. 1 Mayıs İşçi bayramı, 15 – 16 Haziran Büyük İşçi Direnişi, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü tatil ilan eden Özgüven, yönettiği ilçede ülkenin ilk halk ekmek fabrikasını kurdu; sağlık merkezi ve ambulans hizmetleri, şehir içi ulaşım ile su kullanımını ücretsiz yaptı.

Bu icraatları yüzünden defalarca yargılanan Özgüven, “Belediyeyi zarara uğratmak ve görevi kötüye kullanmak” gerekçesi ile ağır ceza mahkemesinde yargılandığı davada, “Belediyeler ticarethane değildir. Su, temel yaşam hakkıdır, para ile satılamaz” savunmasıyla dikkat çekti.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

'İzindeyiz Atam' mikro art sergisi OPET sponsorluğunda Yapı Kredi bomontiada'da

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün portreleri, mikro art sanatı ile küçük objelerde devleştirildi. OPET’in sponsorları arasında yer aldığı ‘İzindeyiz Atam’ Atatürk sergisi, Yapı Kredi bomontiada GALERİ’de kapılarını açtı. Sergi, 21 Mayıs’a kadar Yapı Kredi bomontiada GALERİ’de sonrasında ise 30 Ağustos – 12 Kasım tarihleri arasında İstanbul Atatürk Kültür Merkezi’nde ziyarete açık olacak. 

Ömrü, bir ulusa özgürlüğünü ve Cumhuriyet’ini kazandırma mücadelesi ile geçen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün portreleri, ‘İzindeyiz Atam’ sergisinde özel bir çalışmayla bir araya getirildi. Mikro art sanatçısı Hasan Kale, Atatürk portrelerini bir kibrit çubuğu, bir kelebek kanadı gibi küçük objelere taşıdı. ‘Ulu Önder’in 23 eserde resmedildiği ‘İzindeyiz Atam’ sergisi, OPET’in de sponsorluğunda, Yapı Kredi bomontiada GALERİ’de 21 Mayıs’a kadar ziyarete açık olacak. 

Sanata dair yepyeni bir konuşma dili

Mikro art sanatında resim ve heykeller, çeşitli objelere mercek veya mikroskopla görülebilecek küçüklükte uygulanıyor. Atatürk portrelerini küçük objelere işleyen Hasan Kale, gözle görülemeyene sanat işlemek olarak tanımlanan mikro art sanatını şu sözlerle anlatıyor: “Es geçtiğimiz çöp dediğimiz bazen görmediğimiz bütün o minicik objeleri birer sanat kapsüllerine çevirerek değişik pencereleri açan, başka bakış açıları getiren ve sanata dair yepyeni bir konuşma dili oluşturan bir sanat dalı mikro art.” 

Sanat hayatında, 47 yıl boyunca resmin her dalıyla ilgilenen Hasan Kale, 80’li yıllarda minyatür sanatı ile ilgili çalışmalar gerçekleştirdi. Kale, 90’lı yıllarda, bir gece fırça çalışması yaparken 1 mm’ye neler yapılabilir sorusunun aklına düşmesiyle mikro art çalışmalarına başladı. The Sun gazetesi tarafından ‘Türkiye’nin Microangelo’su’ olarak dünyaya lanse edilen Hasan Kale, mikro art eserleri, büyük yağlıboya eserleri, mücevher ve endüstriyel tasarımları, sanatını kültürle harmanladığı televizyon programları, üniversitelerde verdiği seminerler, workshop’lar ve sergileriyle sanatseverlerle buluşmaya devam ediyor. 

‘İzindeyiz Atam’ sergisi, Yapı Kredi bomontiada GALERİ’nin ardından, İstanbul Atatürk Kültür Merkezi’nde 30 Ağustos – 12 Kasım tarihleri arasında ziyaretçilerini ağırlamaya devam edecek.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Dostluk ve Barış İçin Dünya Çocukları Bir Arada

Alper Taşdelen: “Bizim anlayışımızda egemenliğin de, iradenin de, bu vatanın da sahibi milletin kendisidir. Yaşasın Cumhuriyet, yaşasın Mustafa Kemal Atatürk aydınlığı.”

Çankaya Belediyesi’nin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kapsamında düzenlediği “Dostluk ve Barış İçin Dünya Çocukları Bir Arada” başlıklı 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Uluslararası Programı ATA Sahne Sanatları ve Gösteri Merkezi’nde şenlik havasında gerçekleştirildi. 

Çankaya Belediyesi’nin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Uluslararası Programı kapsamında Türk ve Dünya çocukları bir araya geldi. ATA Sahne Sanatları ve Gösteri Merkezi’nde düzenlenen ve 10 ülkenin kendi kültürünü yansıttığı danslar ile Çankaya Belediyesi gündüz bakımevleri çocuklarının gösterileri şenlik havasında geçti. Çankaya Belediyesi halk dansları topluluğu Hoy-Tur’un yıldız dansçılarının sahne performansı da izleyenlerden büyük beğeni aldı.   

Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen’in ev sahipliğinde düzenlenen etkinliğe birçok ülkenin büyükelçileri ve büyükelçi temsilcileri ile yüzlerce vatandaş katıldı.

EGEMENLİĞİN, İRADENİN, VATANIN SAHİBİ MİLLETİN KENDİSİDİR

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın, Türk Ulusu ve mazlum milletlerin tümü için çok anlamlı bir bayram olduğunu kaydeden Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen, “Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bize armağan ettiği ulusal egemenlik kavramı hem Türk Ulusu hem de emperyalizm altında olan bütün uluslar için çok anlamlı bir kavramdır. Çünkü, ulusal egemenlik kavramı, egemenliğin bir tek Osmanlı Padişahına ait olduğu günlerden egemenliğin halka, millete verildiği günün adı. Biz tek adama karşıyız. Bizim anlayışımızda egemenliğin de, iradenin de, bu vatanın da sahibi milletin kendisidir” dedi.

HİÇBİR GÜÇ BİLİMİN, AKLIN VE MİLLET EGEMENLİĞİNİN ÜSTÜNE ÇIKAMAZ

Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” sözlerini hatırlatarak konuşmasını sürdüren Alper Taşdelen şunları söyledi:

“Bilim sürekli değişir. Çünkü hayat değişir. Atatürkçülüğün bize en büyük armağanı da budur. Hayat değiştikçe, bilim değiştikçe değişimin kendisi hayat bulur. Bu nedenle Ulu Önder Atatürk ‘ulusal egemenlik’  kavramıyla egemenliğin kendisiyle çocukları gelişimi temsil etmesi açısından, devrimcilik ilkesini de gelişimi de Türk gençliğine armağan etmiştir. O nedenle Atatürkçülükle, Cumhuriyetle, Devrimlerle mücadele etmek nafiledir. Hiçbir güç hiçbir irade bilimin, aklın ve millet egemenliğinin üstüne asla çıkamayacaktır. Yaşasın Cumhuriyet, yaşasın Mustafa Kemal Atatürk aydınlığı.”  

DÜNYA ÇOCUKLARI HEP BİRLİKTE

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Türk ve farklı kültürlerden çocukları bir araya getirdi. Etkinlik kapsamında, Çankaya Belediyesi kreşlerinde eğitim gören minikler, Çankaya Belediyesi Hoy-Tur Halk Dansları Topluluğu, Tevfik Fikret Okulları Korosu ve yabancı ülkelerin hazırladıkları şarkı ve dans gösterileri keyifle izlendi.  

Peru, Ukrayna, Çin, Filipinler, Kırgızistan, Kırım, Arjantin, Güney Kore, Meksika’nın çocuklarının sergilediği gösteriler, farklı ülke kültürlerini Türkiye’ye taşıdı. Çankaya Belediyesi kreş çocukları da yaptıkları dansların yanı sıra jimnastik gösterisi ve şarkılarla geceye renk kattılar. Etkinlikte finali ise Çankaya Belediyesi’nin dünya şampiyonu dans grubu Hoy-Tur’un yıldız dansçıları gerçekleştirdi. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlaması alkışlar arasında tamamlandı. 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kocaeli Büyükşehir'den Malta Mahallesi'ne futbol sahası

Büyükşehir, gençler için futbol sahası yapımına devam ediyor. Malta Mahallesi gençleri için yapılacak sentetik çim saha ihalesine 2 firma teklif verdi

Spor kenti Kocaeli mottosuyla kent genelinde spora ve sporcuya destek veren Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, spor tesislerinin yapımına devam ediyor. İzmit Malta Mahallesinde yapılması planlanan 800 m²sentetik çim futbol sahası için ihale düzenledi. Büyükşehir Belediyesi İhale Salonu’nda düzenlenen elektronik ihaleye 2 firma teklif verdi. Verilen teklifler komisyon tarafından incelendikten sonra değerlendirmeye alınacak.

 

ÇİM SAHA 150 GÜNDE BİTECEK

İzmit Gündoğdu bölgesi Malta Mahallesi ada726 parsel 1’e yapılması planlanan sentetik çim saha için 2 firma teklif verdi. Kazanan yüklenici firma 800 m² alan üzerine 21×36 boyutlarına sahip toplam 756 m² sentetik çim futbol saha yapımı ve sahanın çevre duvarları, direnaj sistemi, alt yapısı ve gece aydınlatma çalışması yapacak. Firma tarafından saha çevresinin 6 metre yüksekliğinde galvaniz dikmeli çit ile çevrilip, saha üzeri 12×12 delikli tampon tavan ağı ile kaplanması planlandı. Çalışmalar yer teslimi sonrası başlayıp 150 günde bitirilecek.

 

FİRMALARIN TEKLİFLERİ

Ay Taş İmalat                                           3 milyon 629 bin 456 TL

Beniz Yapı Mühendislik İnşaat               3 milyon 925 bin 25 TL

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Hatay turizme hazırlanıyor

Kahramanmaraş merkezli depremler sonrası en ağır hasar alan şehirlerden biri olan Hatay’da yaraların sarılması için çalışmalar devam ediyor. Hasar gören turizm tesislerinin onarılmasına başlandı ancak hasarlı çok fazla yapı olduğu için turizmciler planlı ve detaylı bir çalışma yapılmasını istiyor. Hatay’ın bir daha asla eskisi gibi olamayacağını söyleyen turizmciler şu anda acil olan başka konular var turizmin eski haline gelmesi için çok fazla zaman olduğunu söylüyor.

 

Hedef 1 yıldan kısa sürede Hatay’ı yeniden ayağa kaldırmak

Daha önce Hatay’da incelemelerde bulunan ve kentte yapılan çalışmaları aktaran Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, “Ağır hasarlı olanlar yıkılanlar az hasarlı orta hasarlı olan yerler de var. Hem Vakıflar Genel Müdürlüğü’müze ait binalar için hem de Kültür Varlıkları Genel Müdürlüğü’müze ait binalarla ilgili çok ciddi bir fon ayırdık. Hiç beklemeden çalışmalara başlıyoruz. Hedefimiz 1 yıldan kısa bir sürede hızlı bir şekilde buraları ihya etmek. Tekrar ayağa kaldırmak” diye konuşmuştu.

 

Hatay için yeni bir hikaye yazmalıyız

Hatay Antakya için bir kültür yolu rotası oluşturacaklarını söyleyen Turizm Bakanı Ersoy, “Bu rota dahilinde bütün tescilli yapıların tamamını ayağa kaldıracağız. Tamamı yıkılmış olanları kurtarabildiğimiz parçalarıyla birlikte rekonstrüksiyon şeklinde ayağa kaldıracağız. Ama buraya yeni bir hikaye yazmamız gerekiyor. Bu hikaye kültür, gastronomi ve turizm ağırlıklı bir hikaye olması gerekiyor. Çevre Şehircilik Bakanlığı’mızla birlikte buranın yeniden planlanması sırasında bu dediğim kentsel noktalarda kültür rotası şeklinde planlayıp mart ayı itibariyle çok beklemeden restorasyon faaliyetlerine bakanlık olarak başlayacağız” demişti.

 

Hatay çekim merkezi olabilir

Hatay’da şehrin ekonomisinin önemli parçalarından biri olan turizme yönelik yapılan çalışmaları anlatan Hatay Turizmini Geliştirme ve Yeniden Yapılandırma Komisyonu ve Ulusal İktisadi Düşünce Kuruluşu (ULİKAD) Başkanı Ömer Niziplioğlu,şunları söyledi:

“Hatay’da iyileştirme çalışmaları yapılıyor, enkazlar da kaldırılıyor. Yollar ve altyapıya yönelik çalışmalar var.Yavaş yavaş iş yerlerinin tadilat yapılıp açılmasına yönelik çalışmalar yapılıyor. Hatay eskisi gibi olacak mı derseniz ne yazık ki artık eskisi gibi olmayacak. Ancak yapılacak planlı bir çalışmayla Hatay’ı Akdeniz turizm kentine dönüştürmek ve çekim merkezi olmasını istiyoruz. Samandağ ile Arsuz arasındaki denizinturizme açılarak yüzlerce otel yapılması ve alışveriş caddelerinin açılması ile Hatay’ı yeniden kazanabileceğimize inanıyoruz.”

 

Hatay’a planlı bir çalışma şart

Hatay’ın bölgesinin önemli bir kültür ve turizm merkezi olduğunun altını çizen Ömer Niziplioğlu, şöyle devam etti:

Kültür ve inanç merkezidir Antakya, Kudüs’ten sonra en önemli kilise olan Saint Pierre kilisesi Antakya’da bulunuyor. Onun dışında Simon Manastır’ından Anadolu’nun ilk camisi olan Habibi Neccar Camisi de Antakya’da bulunuyor. Ne yazık ki mevcut otellerin durumu çok iyi değil, turizm için uygun bir ortam yok. Planlı bir kalkınma bekliyoruz. Şu anda turizmden bahsetmek iyimserlik olur.

Ancak yapılacak planlıçalışmalarla önümüzdeki dönemde turizm için büyük fırsatlar yaratılabilir. Ancak şimdi bunlar yapılmazsa Hatay bir daha asla eskisi gibi olmaz.”

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Türk doğal taş sektörü karbon nötr olma hedefinde

Dünyadaki emisyonların üçte biri inşaat sektöründen geliyor. Türkiye’nin en büyük ihracat pazarı Avrupa Birliği’nin (AB) 2050’de karbon nötr olma hedefiyle karbon salımı yüksek ürünlere vergilendirme yaparak uygulamaya koyacağı Yeşil Mutabakat, ilk aşamada inşaat sektöründe çok fazla kullanılan çimento, demir-çelik, alüminyum gibi sektörleri etkilediği için doğal taş sektöründe de kapsamlı bir değişimi gerektiriyor.    

Türk doğal taş sektörü Yeşil Mutabakat’a uyumu ve “Karbonsuz Ekonomiye Geçiş” hedefleri doğrultusunda çalışmalarına başladı.

Doğal taş sektöründe dünyanın en büyük fuarlarından biri İzmir Marble Doğal Taş ve Teknolojileri Fuarı’nda Ege Maden İhracatçıları Birliği Başkanı İbrahim Alimoğlu katılımıyla Ege Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Efe Nalbantoğlu’nun moderatörlüğünde, Dünya Doğal Taş Birliği (Wonasa) Direktörü Anil Taneja, Silkar Madencilik Yönetim Kurulu Başkanı Erdoğan Akbulak ve Metsims Sürdürülebilirlik Danışmanlığı Kurucusu ve Yöneticisi Hüdai Kara’nın katılımlarıyla “Doğal taş Sektöründe Sürdürülebilirlik Çevresel Ürün Bildirimi” semineri ve Eletra Trade Direktörü Alper Demir’in katılımıyla “Avustralya’daki Fırsatlar, İş Yapma Kültürü ve Doğal taş Sektöründeki Önemli Yasal ve Ticari Gelişmeler” semineri düzenlendi. Program sonunda katılımcılara plaketleri takdim edildi.

Aynı zamanda Ege Maden İhracatçıları Birliği’nin yürüttüğü Avrupa Birliği (AB) projesi çerçevesinde, VR Gözlüklü İSG Eğitim Simülasyonu, TİM Maden Sektör Kurulu Başkanı ve İstanbul Maden İhracatçıları Birliği Başkanı Rüstem Çetinkaya, Ege Maden İhracatçıları Birliği Başkanı İbrahim Alimoğlu, MAPEG Uzmanı Mustafa Sever ile sektör temsilcilerine ve fuar katılımcı firmalarına tanıtıldı.

Doğal taş sektöründe dünyanın en büyük 16’ıncı ithalatçısı konumunda olan Avustralya ile ilgili bilgi veren Eletra Trade Direktörü Alper Demir, “Avustralya zengin bir pazar. Dünyanın en zengin 10 ülkesinden birisi. Türkiye ve Avustralya dost iki ülke. İnşaat sektörü her geçen gün büyüyor. Avantajlı bir pazar. Dünyanın alım gücü paritesine bakıldığında ilk 10’da olan bir ülke. İşçi haklarını çok önemsiyorlar. Eşitlik, sosyal uygunluk, çevre dostu üretim ve sürdürülebilirlik öncelikleri.” dedi.

Sürdürülebilirlik yeni nesil doğal taş endüstrisinde büyümenin motoru olabilir

Dünya Doğal Taş Birliği (Wonasa) Direktörü Anil Taneja: “Sürdürülebilirlik nesilden nesile zarar vermeden bugünün ihtiyaçlarını karşılamaktır. Her zaman çevik ve son derece esnek olması gereken bir çağda yaşıyoruz. Bazı ülkelerde, özellikle Kuzey ve Batı Avrupa’da, ABD’de projelerde EPD belgeleri yani sürdürülebilirlik kriterleri belirleyici hale gelmeye başladı. Yeni uygulamalar, yeni nesil doğal taş endüstrisi için büyümenin motoru olabilir.” dedi.  

Doğal taşa da regülasyonlar gelecek, ayak seslerini duyuyoruz

Ege Maden İhracatçıları Birliği Başkanı İbrahim Alimoğlu, “Dünyadaki emisyonların üçte biri inşaat sektöründen geliyor. İnşaat sektöründe kullanılan çimento, demir çelik gibi birçok ürünün/malzemelerin karbon ayak izlerinin düşürülmesi için ciddi çalışma yapılıyor. Bu Yeşil Mutabakat ile zorunlu hale gelmeye başladı. Regülasyonlar çimento, demir çelik, alüminyum gibi büyük kalemlerden başladı. İnşaatta çok kullanılan doğal taşa da regülasyonlar gelecek, ayak seslerini duyuyoruz. Bir binanın gümüş altın sertifika alması için kullanılan her malzemenin Çevresel Ürün Beyanı (Environmental Product Declarations, EPD) aranacaktır. Önümüzdeki yıllarda zorunlu hale gelecek. Türk doğal taş sektörü olarak ne kadar önceden hazırlıklı olursak bir adım öne geçeriz. Kalın taşlarda karbon salınımı daha yüksek. İnce taşlar göndermemiz avantajlı olabilir. Taşı ürettiğiniz enerji kaynağı da en önemli noktalardan biri. Yenilenebilir enerji kaynaklarımız artarsa çok daha iyi olacak. Türkiye fosil yakıtları azalttığında olumlu gelişmelerle karşılaşacağız. Önümüzdeki dönemde dünyada karbon ayak izi piyasası kurulacak. Sınırda Karbon Vergisi Mekanizmasıyla her ürün için eşik değerler olacak. Avrupalı ithalatçılar her üründe karbon ayak izine bakacak, eşik değerin üstündeyseniz ihracatçılarımız bedel ödeyecek. Dolayısıyla bir karbon piyasası ve ticaret kapısı oluşacak.” dedi.

Doğal taşta karbon ayak izi ve su kullanımı nispeten düşük

Ege Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Efe Nalbantoğlu, “Son yıllarda dünyada ticaret sürdürülebilirlik ekseninde yeniden şekilleniyor. Yeşil dönüşüm ve sürdürülebilirlik ilkeleri firmaların stratejilerinin odağında konumlanıyor. Söz konusu değişim ve dönüşümden doğal taş sektörünün etkilenmemesi elbette düşünülemezdi. Her ne kadar doğal taş üretim süreçleri açısından incelendiğinde karbon ayak izi ve su kullanımı nispeten düşük olsa da ürünler ve üretim süreçlerinin çevre dostu pratiklerle zenginleştirilmesi önem arz ediyor. Sektöre yol göstermek adına Doğal Taşta Sürdürülebilirlik Kılavuzunu yakın zamanda çevirdik.” diye konuştu.

Çevresel Ürün Beyanı (EPD) belgesi zorunlu hale gelecek

Tüm dünyada geçerli ve Avrupa’da standart haline gelen Çevresel Ürün Beyanı (Environmental Product Declarations, EPD) belgesinin birçok endüstri de zorunlu hale gelmeye başladığını söyleyen Silkar Madencilik Yönetim Kurulu Başkanı Erdoğan Akbulak şunları söyledi:

“EPD; ürünlerin yaşam döngüleri boyunca ortaya çıkan çevresel etkilerin, karbon emisyonu verilerinin şeffaf ve karşılaştırılabilir bir biçimde ortaya koyan, bağımsız doğrulanmış ve tescil edilmiş belgedir. Tedarik zincirinin tüm aşamalarında kullanılan enerjinin türü, kimyasal maddenin içeriği, emisyonlar gibi süreçlerin inceleniyor. EPD, çevresel performans bilgisi, yaşam döngüsü değerlemesi, kaynak kullanımı, enerji kullanımı, çeşitli emisyon kaynakları hakkında bilgi sağlıyor. Sadece üretim süreci değil daha sonra kullanım sırasında örneğin; bir binanın 50 yıllık ömrü varsa ürün o binadan söküldüğünde yapacağı karbon salınımını da ölçüyor. Ürünlerin yaşam döngüsüne göre veri toplanıyor ve envanteri oluşturuluyor. 1 metrekare nihai ürün için tüketilen tüm malzemeler ile ilgili bilgiler, ne kadar ambalaj, ne kadar su kullanıldığı, fabrika üretim miktarları, ağırlığı, firesi, yıllık enerji tüketimi ocaklarda ne kadar fabrikada ne kadar kullanıldığı, nakliye ilgili ocak içerisinde nakliye hareketleri ürünün fabrikaya nakliyesi ve fabrika içerisinde elleçlenme nakliye süreci, ihracata giderken ki zincir, üretim atıklarının toplam miktarlarının ne kadarının geri dönüştürülebildiği, ürünün kurulumunda montajda kullanılan malzemeler ve harcanan enerji emisyon, ürün ömrünü tamamladıktan sonra başka bir noktaya nakliyesi tüketimi gibi A’dan Z’ye bütün süreçle ilgili faktörler hesaplanıyor. Ürünün sertifikasyonu tamamlanıyor.”

Türkiye EPD belgesine sahip ülkeler içinde Avrupa’da üçüncü sırada 

Metsims Sürdürülebilirlik Danışmanlığı Kurucusu ve Yöneticisi Hüdai Kara, “Yapı malzemelerinin çevresel performansını biliyor olmamız gerekiyor. EPD’nin çok yakında bütün yapı malzemelerinde ve diğer ürünlerde de kullanılmaya başlanacağı bir düzene doğru gidiyoruz. Döngüsel ekonomiyi gerçekleştirmek için aksiyon almamız lazım. Emisyonların çoğu yapı sektöründen geliyor. Binaların değerlendirmesinde bu tür verilere ihtiyaç var. Yeşil Mutabakata uyumluluk içinde binaları değerlendirirken binadaki karbon emisyonunu metrekare başı bilmemiz gerekiyor, hangi tür nasıl malzemeler yüksek emisyon mu düşük mü sorularına cevap aranması gerekiyor. Bu noktada bu soruya cevap verecek tek belge EPD belgeleridir. Avrupa’da çok yaygın globale doğru açılıyor. Tedarik zincirindeki kullanıcıların ürünleri yeniden kullanabilmesi ya da ürünlerin atık yönetim tesislerinde doğru şekilde işlenebilmesi için her bir ürün yapısı hakkında en doğru bilgilerin paylaşıldığı dijital ürün pasaportu sistemi bizim için önemli. İSO 14025 Standardı, 14040/44 Standardı çevresel performansta ürünün beşikten mezara hammaddeden nihai ürünün bertarafına kadar çevresel performansı değerlendirdiğimiz standartlar. EPD Belgesinde globalde Avrupa başı çekiyor, muazzam büyüme var. Türkiye en fazla EPD belgesine sahip ülkeler içinde İtalya ve İsveç’in ardından Avrupa’da üçüncü sırada. Yapı malzemelerinde olduğu gibi tekstil sektörü, kimya, gıda sektöründe de büyük firmalar yeşil satın alma süreçleri yürütüyor çoğu EPD belgesi ediniyor. EPD Belgesi süreci 3-4 aylık bir süreç, ürün sayısı arttıkça süreç uzuyor. Ürünün çevresel performansını şeffaf bir şekilde ortaya koyuyor. Artık sadece ürün karbon ayak izi değil kurumsal karbon ayak izi önemli. Kendi üretiminizin bir röntgenini çekiyorsunuz. Mimarlar da sürdürülebilirliğe odaklandı.” dedi. 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Akkuyu NGS'ye İlk Parti Nükleer Yakıt Teslim Edildi

Türkiye’nin ilk nükleer güç santrali (NGS) için ilk parti nükleer yakıtın teslim edilmesi dolayısıyla Akkuyu NGS inşaat sahasında tören düzenlendi. Bu tarihi olay, Türkiye Cumhuriyeti’nin kendi topraklarında nükleer enerji üretim teknolojilerini geliştiren ülkeler topluluğuna katıldığına işaret ediyor.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin’in video konferans yoluyla katıldığı törende Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Genel Direktörü Rafael Mariano Grossi, T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Rusya Devlet Nükleer Enerji Kuruluşu Rosatom’un Genel Müdürü Aleksey Likhachev, Akkuyu Nükleer A.Ş. Genel Müdürü Anastasia Zoteeva ve diğer konuklar hazır bulundu.

İki ülke liderinin Akkuyu NGS sahasına ilk parti taze nükleer yakıtın teslimatı için sembolik olarak onay vermesinin ardından yakıt demetlerinin bulunduğu tekerlekli platformlar kontrol noktasından taze yakıt depolama tesisine ilerledi. Rosatom Genel Müdürü Aleksey Likhachev, Türkiye Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’e yakıtın tüm güvenlik standartları ve gerekliliklerine uygun olarak teslim edildiğini teyit eden bir sertifika takdim etti. 2018 yılında Akkuyu’nun temeli atılırken sahada bulunan dede ve torunu, genç bir mühendisle birlikte Türkiye’nin kendi topraklarında nükleer enerji teknolojisi geliştiren ülkeler topluluğuna katılmasının bir göstergesi olarak Akkuyu NGS sahasında barış için atom bayrağının göndere çekti.

Rosatom Genel Müdürü Aleksey Likhachev törende yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Akkuyu sahasına taze nükleer yakıtın teslim edilmesiyle Akkuyu, bir nükleer tesis haline geliyor ve Türkiye Cumhuriyeti barışçıl nükleer teknolojiye sahip bir ülke statüsü kazanıyor. Türkiye’nin ilk nükleer güç santralinin inşası gerçek anlamda ortak bir proje haline geldi. Projede 400’den fazla Türk şirketi yer alıyor. Türkiye’nin halihazırda kendi nükleer sanayi tesisi kompleksine sahip olduğunu söyleyebiliriz. Bugüne dek edinilmiş iş birliği deneyimi, bu kompleksin potansiyelini diğer projelerde de hayata geçirmemizi sağlıyor.”

Türkiye Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Nükleer enerji Türkiye için artık uzak bir hedef değil. İçinde bulunduğumuz saha Türkiye’nin nükleer enerji hedefinin ete kemiğe büründüğünün en açık göstergesi. İnşallah önümüzdeki yıl nükleer enerjiden elektrik üretmeye başlayacağız. Türkiye’mizin enerji kaynaklarına bir yenisini daha ekleyerek enerji portföyümüzü de çeşitlendirmiş olacağız. Yıllık elektrik ihtiyacımızın yüzde 10’unu Akkuyu’dan karşılayacağız. Burada üreteceğimiz yıllık 35 milyar kilovatsaat elektrikle yıllık 7 milyar metreküp doğal gaz ithalatı ve yıllık 35 milyon ton karbon salımının önüne geçmiş olacağız.”

UAEA Genel Direktörü Rafael Grossi de törende yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Nükleer enerji getirdiği faydaların yanı sıra sorumluluk da gerektirir. İşte bu nedenle UAEA, gerekli güvenlik standartlarına uyulması için destek vererek başından beri projeye ilgi göstermiştir. Bugün bunu bir umut, bir başarı ruhuyla yapıyoruz. Akkuyu NGS on yıllar sonra da temiz enerji üretmeye devam edecek. Bugünden itibaren bu yolda atılacak her adımda UAEA’ya güvenebilirsiniz.”

Akkuyu NGS’nin 1’inci Güç Ünitesi için yakıt demetleri, tüm teknolojik gerekliliklere uygun olarak depolanacakları taze yakıt depolama tesisine ulaştı. Yüklenmeye hazır olduğunda, uzmanlar yakıtı reaktöre yerleştirecek ve reaktörün çekirdek parametrelerini kontrol etmek için fiziksel bir başlatma gerçekleştirecek.

Akkuyu NGS, işletmeye alınmasıyla Türkiye’nin elektrik ihtiyacının %10’u karşılanacak. Santralin tasarımı çevresel gereklilikleri karşılıyor ve çevresel açıdan temiz ve güvenilir elektriğin istikrarlı bir kaynağını temsil ediyor. Akkuyu NGS, Türk-Rus iş birliği tarihindeki en büyük proje ve Türkiye’nin sosyal-ekonomik kalkınmasında önemli bir itici güç olacak. Aynı zamanda endüstriyel büyüme, bilim ve teknolojinin gelişmesi ve yüksek teknik eğitimin prestijinin artmasını sağlayacak. Akkuyu NGS projesinin hayata geçirilmesi, ülke vatandaşları için binlerce yeni istihdam imkânı yaratacak.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

TÜRKİYE SAĞLIK TURİZMİNDE AVRUPA’DA BİRİNCİ DÜNYADA İKİNCİ

–  TİCARET BAKANLIĞINDAN SAĞLIK TURİZMİNE “HEAL İN TÜRKİYE” DESTEĞİ – AVRUPANIN SAĞLIK BAŞKENTİ OLAN TÜRKİYE’NİN,  DÜNYANIN SAĞLIK MERKEZİ OLMASINA BİR ADIM KALDI – DÜNYADA SAĞLIK TURİZMİNE YÖN VERENLER ANTALYA’DA BULUŞTU -SAĞLIK TURİZMİ GELİRİ YILLIK 10 MİLYAR DOLARIN ÜSTÜNE ÇIKTI Bacasız sanayi sağlık sektörüyle birleşti, katma değeri yüksek işbirliği ortaya çıktı. Antalya, TEMET Türkiye European Medical Tourism organizasyona ev sahipliği yaptı. Organizasyona Almanya, İran, Azerbaycan, Zanzibar, Kenya, Romanya, Rusya, Burkinafaso, Demokratik Kongo, Nijer, Hollanda, İtalya, İsveç, Gürcistan, Tanzanya ve Türkiye’den, sağlık bakanlığı yetkilileri, sivil toplum kuruluşları, sağlık turizmi aracı kurumları, hastane yöneticileri, doktorlar ve turizim sektöründen yetkililer katıldı. ”HEAL İN TÜRKİYE” İLE SAĞLIK TURİZMİNDE KALİTE ÖN PLANA ÇIKTI Ticaret Bakanlığı Uluslararası Hizmet Ticareti Genel Müdür Yardımcısı Ali Alperen Kaçar’da katılımcılar arasındaydı. Kaçar, Ticaret Bakanlığı koordinasyonunda, Hizmet İhracatçıları Birliği tarafından oluşturulan “Heal in Türkiye” sağlık hizmeti ihracatıyla ilgili bilgi verdi. Ticaret Bakanlığı, Sağlık Turizmine ‘Komplikasyon ve Seyahat Sağlık Sigortası’yla, sağlık turistlerine de “Sağlık Vizesi” ayrıcalığıyla destekliyor. Kaçar, yabancı katılımcılara internet üzerinden sağlık turizmine destek vermek için kurulan ”Heal in Türkiye” portalını anlattı. Türkiye’nin sağlık turizminin markası ve sloganı olarak da kullanılan ” Heal’ in Türkiye” çağrı merkezi üzerinden yabancı hastalar şikayet ve önerilerini  iletebilecek. Site, hastaların güvenliği açısından büyük önem taşıyor. Hastalar, böylece illegal ve merdiven altı işletmelerden korunmuş olacak. Heal in Türkiye’nin bir akreditasyon markası olmasıyla sigortaların da Türkiye’deki tedavi masraflarını karşılaması sağlanacak. Sigortalar, bu portal üzerinden verilen sağlık hizmetinin kaliteli olduğunu görecek. Ticaret Bakanlığı aynı zamanda dünyada örneği olmayan komplikasyon sigortasını da destek kapsamına aldı. Hastada bir komplikasyon olması ihtimaline karşı sigorta yapılması durumunda yüzde 70 oranında destek sağlanacak. Başka ülkede bu sigorta olmadığı için Türkiye’ye avantaj da sağlayacak. ”TERMAL KAYNAKLARI KULLANAMIYORUZ..” Organizasyonun açılış konuşmasını, Uluslararası Antalya Sağlık Turizmi ve Eğitim Derneği (UASTED) ve TEMED düzenleme Başkanı Dr. Mehmet Kanpolat yaptı, Türkiye’nin şifalı sularının ülkemizi liderliğe taşıdığını söyledi. Kanpolat, sağlık turizminin ekonomiye olan katkısını anlatırken eldeki termal kaynakların yeteri kadar değerlendirilmediğini öne sürdü. Şifalı suların önemine değinen Dr. Mehmet Kanpolat “Termal turizmde alt yapı bakımından Avrupa’da birinci dünyada ikinciyiz. Kaynaklardan faydalanma olarak baktığımızda ise ilk 10’un içerisinde yokuz. Termal turizme medikal turizm kadar ağırlık vermek zorundayız. Türkiye’nin sağlık turizminde coğrafi olarak çok büyük bir avantajı var. 2-3 saat mesafede 1,5-2 milyar nüfusa hitap ediyoruz. Sağlık turizmi geliri yıllık 10 milyar doların üzerine çıktı” diye konuştu. Antalya, İzmir, Elazığ Turizm Dernekleri işbirliğiyle kurulan organizasyonun, Antalya, Selectum Family Resort’da düzenlediği organizasyona,  Birleşik Arap Emirlikleri ve Orta Doğu Ülkelerinden de katılımcılarda yer aldı. Organizasyonda konuşan Uluslararası Antalya Sağlık Turizmi ve Eğitim Derneği (UASTED) Başkanı ve TEMED düzenleme Başkanı Dr. Mehmet Kanpolat sağlık turizminin, Medikal Turizm, Termal turizm ve Engelli Turizmi olarak üç başlıkta toplandığını anlattı. Kanpolat, Termal Turizimdeki zenginliğe rağmen, Türkiye’de Medikal Turizmin konuşulduğunu, organizasyon sayesinde de Türkiye’nin gücünü dünyanın gördüğüni dile getirip şunları söyledi; “Türkiye’nin sağlık alt yapısı, sadece estetik, saç ve diş hekimi değil; dünyada sağlık alt yapısı güçlü olan ilk üç ülkeden birisiyiz. Biz sadece saçı, dişi ve estetiği hak etmiyoruz. Organ hâkli, onkoloji tedavileri gibi belli başlı tedavileri biz ülkemizde yapıyoruz. Türkiye’nin küçük estetik ameliyatlar ile anılmasını hak etmiyoruz. Pandemi öncesine kadar işimiz çok zordu, pandemide çok büyük avantajımız oldu. Dünya Türkiye’nin sağlık alt yapısının ne kadar güçlü olduğunu gördü. Gerçekten bizim şuanda bizim işimiz daha kolay, herkes alt yapımızın ne kadar güçlü olduğunu gördü” ” MERDİVEN ALTINA DENETİM ŞART ” Her sektörde olduğu gibi sağlık turizminde de, istenmeyen durumların ortaya çıkabildiğine de değinen Dr. Mehmet Kanpolat, Sağlık Turizminde de denetimin şart olduğunu belirterek, “Merdiven altı çalışanların çok ciddi zararı var. Rakipleriniz çok küçük bir olayı genel gibi kullanıp zarar veriyorlar. Devletimiz bu kurum ve kişiler ile mücadele etmelidir. Bu işlemlerde geri dönüş zor oluyor. Ruhsatı ve belgesi olmayanların bu işleri yapmaması gerekir. Sağlık turizminde döviz girdisi ülkemiz için çok önemlidir. Bizim burada alt yapımız çok iyi; bizim şuanda sadece hastaya ihtiyacımız var. Türkiye’nin coğrafi olarak çok büyük bir avantajı var. 2-3 saat mesafede 1,5-2 milyar nüfusa hitap ediyoruz.  Ulaşımın ve teknolojinin bu kadar kolay olduğu yerde gelen hastalar kısa sürede veriye ulaşıyorlar. Türkiye’nin çok ciddi avantajları var. Önceden bizim fuar için ülkemize davet ettiğimiz katılımcılar bizi küçümser gelmezlerdi, ama şu anda Antalya’nın sağlık turizminin yarısı İngiltere’den. Neden? Çünkü daha kaliteli ve daha uygun hizmet veriyoruz. Sağlık turizmi geliri yıllık 10 milyar doların üzerine çıktığını rahatlıklar ifade edebilirim.” dedi ”TÜRKİYE’NİN ÇOK İYİ POTANSİYELİ VAR…” Organizasyona katılan Zanzibar Sağlık Bakanı Hassan Khamısh Hafıdh’da Türkiye’nin sağlık turizmindeki başarısını değerlendirdi. Zanzibar’lı Sağlık Bakanı, “Ben daha önce de ülkeye gelerek incelemelerde bulundum. Türkiye’de sağlık kuruluşları hepsi çok iyi işler yapıyorlar. Türkiye’nin çok iyi potansiyeli var. Dünyanın her yerinden Antalya’ya bu konuda misafirlerin geldiğini biliyoruz. Kanser ve ortopedi gibi alanlarda Türkiye’ye daha çok talep oluyor. En çok tercih edilen il ise Antalya’dır” diye konuştu. ”TÜRKİYE TEKNOLOJİSİNİ ÇOK GELİŞTİRDİ..” Organizasyonun bir diğer önemli konuğu ise, Azerbaycan Kadın Girişimciliğini Geliştirme Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Sakina Babayeva oldu.  Babayeva, Türkiye’nin Sağlık Turizmindeki başarısına değinerek şöyle konuştu; “Türkiye sağlık turizmine yatırımını ilk yapan ülkelerden birisidir. Giderek de bunu genişletiyor. Burada ilim ve tecrübe bir arada birleşti. Türkiye’de ağır ameliyatlar yapılıyor. Türkiye teknolojisini çok geliştirdi. Bu noktada Türkiye komşu ülkelerine göre daha önemlidir. Biz bununla gurur duyuyoruz. Bizim vatandaşlarımız kalp hastalıkları, estetik turizmi ve organ nakilleri için Türkiye’ye geliyor. Asya ülkelerinden gelen kişilerin sayısı yüzde 32’ininzerine çıktı. Türkiye’nin güzel kaplıcaları da var. Bunun için de gelenler var.” RAKAMLARLA  SAĞLIK TURİZMİ İzmir Sağlık Turizmi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Cinel’de, Türkiye’ye 57 ülkeden hastanın geldiğini belirterek elde edilen verilerei şöyle açıkladı. “Coğrafi konumumuz bizi cazibe merkezine getiriyor. Bizim sağlık turizminde şuandaki konumumuzdan daha yukarıda olmamız lazım. Dünyada global turizm endüstrisi 5 trilyon dolar kadar. Bunun yaklaşık yüzde 20’sini 1 trilyon dolarını sağlık turizmi alıyor. Türkiye’ye baktığımızda medikal turizmden 2022’de 2 milyon turist 2 milyar dolar gelir elde etmişsiz. Tüm sağlık turizmine baktığımızda Türkiye’nin geliri 10 milyar dolardır. Bu da 1 trilyon doların yanında küçük kalıyor. Biz özellikle Ortadoğu’dan ciddi müşteri çekiyoruz. Özellikle şu aralar saç ekimi ve estetik ağırlıklı geliyor. Biz daha çok kalıcı ortopedik ve nakil cerrahiler alanında ülkemizi öne çıkarmak istiyoruz

Oktay Kaynarca Hollywood filmlerini aratmayacak aksiyon sahnesine imza attı

ATV’nin sevilen dizisi ‘Ben Bu Cihana Sığmazam setinde aksiyon dolu sahneler yaşandı.

Yapımcılığını Güzel Adamlar Medya’nın üstlendiği Ben Bu Cihana Sığmazam dizisinin başrol oyuncusu Oktay Kaynarca, Hollywood filmlerini aratmayacak aksiyon sahnesine imza attı.

29. Bölüm (2 Mayıs Salı) çekimleri için kamera karşısına geçen Oktay Kaynarca, 30 metrelik viyadüğe çıkarak aşağıya atladı. Aksiyonun bol olan 29 Bölüm için set kazalarına karşın önlemi sıkı tutan yapım ekibi, tedbir amaçlı ambulansı da hazır bekletti. 30 metrelik yüksekten bağlanan halatla atlayan Oktay Kaynarca sahneyi başarıyla bitirdi.

Ben Bu Cihana Sığmazam her salı saat 20.00’da ATV ekranlarında izleyicisiyle buluşuyor!

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Ünlü Yönetmen Gökhan Gökçay, Barcelona ve Berlin Film Festivallerinde Ödüller Kazandı

Türk film yönetmeni Gökhan Gökçay, son zamanlarda aldığı ödüllerle adından sıkça söz ettiriyor. Geçen yıl Amerika Birleşik Devletleri’nde Hollywood’a taşınan ve film projelerine orada devam eden Gökçay Avrupa film festivallerinden tam not aldı.

Yaklaşık bir ay önce gerçekleştirilen Barcelona Kısa Film Festivali’nde “En İyi Savaş Filmi” kategorisinde ödül alan Gökhan Gökçay, bu hafta Kiez Berlin Film Festivali’nde de “En İyi yönetmen” ödülünü aldı. Daha önce de Bosna Hersek’te yaşanan Srebrenitsa katliamı’nı konu alan “Ölü çiçekler” isimli filmi ile bir çok festivalden ödüller alarak ismini duyuran Gökhan Gökçay yeni ödüller ile sinema dünyasındaki başarısını bir kez daha kanıtladi.

Gökhan Gökçay, 2024 yılında vizyona girmesi planlanan “Dedemin Ruhu” adlı filmin çalışmalarını yürütmekle birlikte uluslararası alanda da başarılarını sürdürmektedir. Hollywood sinemasında da projeler üstlenen Gökçay, sinema endüstrisinde saygın bir konuma sahiptir.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı