Aylık arşivler: Temmuz 2023

Huawei`in İlk Yerel Bulut Servisi Huawei Cloud Tanıtıldı

Huawei Türkiye Bulut Zirvesi, 12 Temmuz’da gerçekleştirildi. Huawei bu etkinlikte, yerel bulut servisi Huawei Cloud’un tanıtımını gerçekleştirdi. Huawei Cloud ekosistemi; veri, yapay zeka ve yerel bulutu kapsayan 78 bulut hizmeti ile beraber, Ankara’da yer alacak yeni bir afet müdahale merkezini de içeriyor.

Huawei’in Türkiye’deki yerel bulut servislerinin tanıtıldığı ‘Huawei Türkiye Bulut Zirvesi’, 12 Temmuz’da, İstanbul Çırağan Sarayı’nda gerçekleştirildi. Zirveye, kamu yetkilileri, farklı sektörlerin üst düzey yöneticileri ve basın mensupları katıldı. Huawei yöneticileri etkinlik kapsamında yaptıkları konuşmalarda, endüstriler için bulut servislerinin öneminin ve faydalarının altını çizdi. 

 

Dr. Ömer Fatih Sayan: Türkiye’de Bulunan Veri Merkezlerinin Sayısını Artıralım

Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Dr. Ömer Fatih Sayan yaptığı değerlendirmede: “Verinin çok hızlı tüketilmeye başladığı bu dönemde, veri merkezleri ihtiyaçlara çok hızlı bir şekilde yanıt vermek zorunda. Bunun da sürekli verinin arttığı bir dünyada yapılması gerekiyor. Dünyada veri trafiğini saklayan, yönlendiren, irili ufaklı merkez sayısının 10 milyona yaklaştığı ve bu merkezlerin iki milyar metrekareye yakın fiziki bir alanı kapladığı tahmin ediliyor. Veri merkezleri ve bulut bilişimin güvenliği hem kurumlar hem de bireyler açısından büyük önem taşıyor. Bulut bilişim sistemlerinde yeterli önlemler alınmadığında büyük saldırılar yapılabiliyor. Sistemlerin bütününe zarar verilebilmekte, tahsis edilen kaynaklar kullanıcıların bilgisi dışında değiştirilebilmekte ve hassas verilere yetkisiz erişim sağlanabilmektedir. Bulut bilişim hizmet sağlayıcıları tarafından kullanıcılarının güvenliklerinin sağlanmasına yönelik teknik ve hukuki önlemlerin alınması, risklerin etkilerinin azaltılması açısından önem arz ediyor. Ülkemizde de veri merkezleri büyük bir hızla büyüyor. Yakın gelecekte veri merkezlerinin büyüklüğünün 400.000 metrekareye ulaşması bekleniyor. Bu önemli teknolojik hizmetler, yerel dijitalleşme sürecini hızlandırmak için daha eksiksiz bir dijital altyapı ve yetenek ekosistemi oluşturmaya devam ediyor. Huawei’ye bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Kurulan veri merkezinin sektörün diğer aktörleri için de örnek olmasını ve ülkemizde kısa süre içinde daha çok veri merkezinin kurulmasını temenni ediyorum. Uluslararası şirketlere de buradan çağrı yapmak istiyorum. Biz Türkiye’nin verisi Türkiye’de kalmalı diyoruz. Lütfen Türkiye’de bulunan veri merkezlerinin sayısını artıralım” dedi.

 

Jim Lu: Dijital Türkiye’yi yeni bir bulut ekosistemi üzerinde inşa etmek

Huawei Avrupa Başkanı Jim Lu zirvenin açılış konuşmasında “Türkiye öncü ve yenilikçi bir ülke. Türkiye ve Huawei’in 20 yılı aşkın süredir birlikte büyümesinden gurur duyuyoruz” dedi. Lu sözlerine şöyle devam etti: “İşletmelerin buluta geçişlerini hızlandırmalarına ve bulut özelinde inovasyon yapmalarına yardımcı olmaya hazırız. Huawei Cloud Türkiye’de hizmet vermeye başladığından bu yana, günden güne daha fazla müşteriyle buluştuk. Tüm bu müşterilerimizle iş ortağı olmaktan ve dijitalleşmelerine yardımcı olmaktan onur duyuyoruz”

 

Kaya Shi: Türkiye genel bulut çağına adım attı

Huawei Türkiye Genel Müdürü Kaya Shi, açılış konuşmasında, “Türkiye’de, Türkiye için” sloganına vurgu yaptı. Shi şunları söyledi: “Dijital bir Türkiye için bulut temelini inşa etmek, Huawei Cloud’un Türkiye’ye yönelik önemli taahhütlerinden birini yerine getirmesi açısından önemli bir girişimidir. Türkiye bugün, genel bulut çağına adım attı. Huawei, 21 yıldır bu topraklarda hizmet veriyor ve Türkiye’nin bilişim altyapısına katkıda bulunmak üzere kararlı bir şekilde çalışıyor. Huawei’in, İstanbul ve Ankara’daki ofislerinde, %90’ından fazlası yerel çalışanlardan oluşan 1.700’den fazla personeli bulunuyor. Huawei böylece, dolaylı olarak Türkiye’de 8 binden fazla kişiye istihdam yaratıyor. Türkiye, Huawei’in vizyonuyla da son derece uyumlu bir biçimde, ‘yeşil ve dijital’i ulusal stratejisinin merkezinde konumlandırıyor.”

 

Tim Tao: Yepyeni fırsatlara doğru önemli bir adım

Huawei Cloud Avrupa Başkanı Tim Tao ise konuşmasında şunları söyledi: “Yeni bulut servisleri, üç ay içinde kullanıma hazır hale gelecek. Günümüzün hızla gelişen teknolojik ortamında, Türkiye’deki kamu ve özel sektör işletmeleri için; bulut bilişim, 5G bağlantısı ve yapay zeka gibi dijital teknolojiler, geleceği yeniden şekillendirecek. Dijital ekonomi, GSYH’nin yaklaşık üçte birini, genel büyümenin ise üçte ikisini oluşturuyor. Günümüzde dijital teknolojiye yapılan 1 dolarlık bir yatırım, dijitalleşme sürecinde 3 dolarlık bir büyüme yaratma potansiyeline sahiptir. Dijital teknolojinin kurumsal gelir üzerindeki etkisi de aynı derecede önemlidir. 8.300 şirketten oluşan küresel bir örneklemde, dijital teknolojiyi benimseme konusunda ön sıralarda yer alanlar, en alttaki %25’lik gruba kıyasla gelir artışında beş kat gibi önemli bir artış elde ediyor.”

 

Frank Ma: Huawei Cloud dijital uygulamalarla işletmelere yardımcı oluyor 

Huawei Avrupa Bulut İş Grubu Başkan Yardımcısı Frank Ma yaptığı değerlendirmede, işletmelerin buluttan en iyi şekilde yararlanmalarına yardımcı olacak; veri, yapay zeka, uygulama modernizasyonu ve yerel bulut hizmetleri gibi Huawei Cloud kapsamında yer alan dijital uygulamaların önemine değindi. Ma ayrıca, Huawei Cloud’un Ankara’da devreye almayı planladığı afet müdahale merkezi hakkında da bilgi verdi.  

Huawei Türkiye Bulut Zirvesi kapsamında, Türkiye’nin önde gelen şirketlerinin yöneticileri de Huawei Cloud ve yerel bulut ekosistemine yönelik değerlendirmelerini paylaştılar. Huawei Cloud yöneticileri zirve boyunca, ‘Her Şeyi Bir Servis Olarak Dijitalleştirme’ vizyonuna vurgu yaptı. Huawei yeni bulut servisleriyle, Türkiye’nin dijital gelişimine katkı sağlamayı hedefliyor.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Anime Efsanesi Dragon Ball Super Karakterleri PUBG MOBILE'da Savaş Alanına İniyor

PUBG MOBILE 2.7 güncellemesi ile Anime & Manga efsanesi olan Dragon Ball Super karakterleri oyuna ekleniyor. Yeni oyun modu, karakterler ve öğelerin yer aldığı güncelleme Cycle 5 Sezon 13 ve Royale Pass Ace içerikleri ile geliyor.

 Dünyanın en popüler mobil oyunlarından biri olan PUBG MOBILE, Dragon Ball Super ile dönüm noktası niteliğindeki iş birliğini duyurdu. Bu iş birliği 2.7 güncellemesinde benzeri görülmemiş yenilikleri beraberinde getirecek. Benzersiz yeni Dragon Ball Super modları, öğeleri, araçları, alanları ve daha fazlasıyla birlikte PUBG MOBILE tarihindeki en önemli ortaklıklardan birine imza atılıyor.

 

Dragon Ball Super Temalı Mod

Çığır açan iki Dragon Ball Super modundan ilki, 13 Temmuz – 4 Eylül tarihleri arasında oyun içinde yer alacak ve klasik PUBG MOBILE battle royale oynanışıyla Dragon Ball unsurlarını birleştirecek. Bu mod sayesinde oyuncular, efsanevi ejderha Shenron’u çağırmak için yedi Ejder Küresi’ni toplayabilir ve oyun içi güçlendirmeler için Shenron Çağırma Platformu’nda bir dilek tutabilirler.

Oyuncular Erangel, Livik ve Sanhok’ta serideki meşhur yerler ve mimariden esinlenerek inşa edilen dört yeni Dragon Ball Super bölgesini keşfetme şansına sahip olacaklar! “Dragon Ball Köyü”, “Tenkaichi Budokai”, “Kame Evi” ve “Karin Kulesi”, oyuncuların keşfetmesi için birçok gizemi içerisinde barındıracak. Oyuncular ayrıca “Hoipoi Kapsülü”nü atarak üç kişilik “Uçan Araba”’ çağırabilecek ve savaş alanında uzun yolları kat edebilecekler.

Bu güncellemede, Dragon Ball serisinin ayrılmaz bir parçası olan bir “Ki” özelliği de bulunuyor! Gelişmiş hareket kabiliyeti için “Ki” enerjisini toplayarak düşmanları alt etmek için efsanevi “Kamehameha” vuruşunu ve özgürce uçmak için “Buku-jutsu tekniğini (Uçma tekniği)” kullanabilirsiniz. Oyuncular “Ki” enerjileri düştüğünde aynı zamanda sağlık ve enerji veren “Senzu Fasulyesi” yiyebilecekler.

Ayrıca ekstra bir meydan okumaya can atan oyun severler, gizli Dragon Ball İmtihanı hakkında daha fazla ayrıntı için PUBG MOBILE’ın resmi sosyal medya hesaplarına göz atabilir. Bu kısımda oyuncular, konumları diğer takımlar tarafından gözükürken yedi Ejder Küresini aramakla görevlendirilecekler! Oyunu kazanmak için oyuncuların Ejder Kürelerini başarılı bir şekilde ele geçirmesi, Shenron Çağırma Platformu’nu savunması ve ardından bir dilek tutması gerekiyor.

 

Battle Royale: Dragon Ball Super

Oyuna eklenecek Dragon Ball Super modundan ikincisi ise PUBG MOBILE’a daha önce hiç görülmemiş bir oynanış tarzı getirecek ve 15 Temmuz’dan 4 Eylül’e kadar savaş alanlarını tarz sahibi, bol animasyonlu bir sanat dünyasına dönüştürecek. Oyuncular geleneksel silahlarını bırakıp bunun yerine savaşta benzersiz ana ve destek hareketlerini kullanarak Dragon Ball Super’in beş karakterinden birini (Goku, Vegeta, Frieza, Piccolo ve Ultimate Gohan) kontrol edecek ve ayakta kalan son kişi olmaya çalışacaklar!

Bu yepyeni modun bir parçası olarak oyuncular, enerjilerini yenilemek ve en yükseği 4. Seviye olmak üzere hareketlerini yükseltmek için yerden Ruh Kristalciği ve Ruh Kristali toplayacak, haritada gezinmek ve haritayı manipüle etmek için Işınlanma Noktaları ve Yukarı Hava Akımı gibi çeşitli yeni özellikleri kullanacaklar. 

Tencent Games’te PUBG MOBILE Yayıncılık Başkanı Vincent Wang “Dünyanın en ikonik Japon manga ve anime serilerinden biri olan Dragon Ball ve Dragon Ball Super, sürekli olarak yeni ve genç izleyicilerin ilgisini çekerken, onu izleyerek ve okuyarak büyüyen nesil için alakalı ve anlamlı kalma konusunda gerçekten olağanüstü bir şey başardı. Birden fazla kuşak ve uluslararası çekiciliğine ek olarak, zorlukları aşma konusundaki ünlü teması, PUBG MOBILE ve oyuncularımız arasında gerçekten ses getirecek. Bu durum PUBG MOBILE ekibinin bunu en etkileyici oyun içi marka iş birliklerinden biri haline getirmek için gerçekten çok çalıştığı anlamına geliyor.”

Son Goku, Vegeta, Frieza ve arkadaşları Pilaf ve Karin’in yer aldığı özel kıyafetler de dahil olmak üzere 14 Temmuz’da çıkacak çok sayıda Dragon Ball Super temalı kıyafet ve eşyaya hazır olun! 11 Ağustos’taki ortaklıkta birlikte daha sonra çok daha fazla içerik gelecek. Bu nedenle oyuncular daha fazla içerik için gözlerini dört açabilir. “Kamesennin Tarzı Set” gibi özel Dragon Ball Super ödülleri getiren oyun içi temalı etkinlik hakkında daha fazla ayrıntıya PUBG MOBILE sosyal kanallarından ulaşabileceksiniz.

2.7 güncellemesi ayrıca, yeni bir düzenlenebilir Sıcak Savaş oyun şablonu ile World of Wonder yaratıcı modundaki iyileştirmeler ve tüm haritalarda mevcut olacak yeni saldırı tüfeği ACE32 dahil olmak üzere bir dizi oyun geliştirmesini de barındırıyor. Ek olarak Cycle 5 Sezon 13, kilidini açıp keyfini çıkarabileceğiniz yeni içerikler, ödüller ve kozmetiklerle güncellendi. En yeni Royale Pass Ace, Sezon Görevlerinin yanı sıra yeni temel ödüller getirecek.

Son olarak, PUBG MOBILE yakında ikonik bir İngiliz lüks otomobil üreticisi ile yaklaşan bir ortaklığı duyuracak.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Yapay zekâda yetki tek elde mi toplanmak isteniyor?

Uluslararası otoriteler, yapay zekânın taşıdığı birçok olumlu potansiyelinin yanında, tehdit veya tehlike potansiyelinin de göz ardı edilmemesi gerektiğini konusunda hemfikir. Yapay zekânın son birkaç yılda gösterdiği olağanüstü gelişim ve kullanıldığı alanlardaki sonuçlara dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Nuri Bingöl, yapay zekâ teknolojisindeki gelişimin bazı düzenleme ve denetimlere tabi olması gerektiğini söylüyor. Fikir ayrılıklarının ‘bu denetimin nasıl ve kimler tarafından uygulanacağı’ konusunda olduğunu belirten Bingöl, bu yetkinin tek elde toplanması olarak düşünülmemesi gerektiğine vurgu yapıyor.

Üsküdar Üniversitesi Yapay Zekâ Mühendisliği Yüksek Lisans Programı Anabilim Dalı Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Nuri Bingöl, hızla gelişen yapay zekâ teknolojilerinin ulusal ve küresel anlamda nasıl denetlenmesi, ne tür sınırların getirilmesi gerektiği ve tüm bunların önünde ne gibi engeller olduğuna dair açıklamalarda bulundu.

 

Bilgi birikimini, yapay zekânın faydasını maksimize edecek şekilde kullanmanın tam zamanı

Yapay zekânın taşıdığı birçok olumlu potansiyelinin yanında, tehdit veya tehlike potansiyelinin de göz ardı edilmemesinin önemli olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Nuri Bingöl, “İnsanlık bu konuda tecrübeli ve bu tecrübeyi hızlıca pratiklere çevirmeli. Daha önceki devrimsel teknolojik gelişmelerin yol açtığı olumlu veya olumsuz sonuçlardan çok şey öğrendik. Bu bilgi birikimini, yapay zekânın faydasını maksimize edecek şekilde kullanmanın tam zamanıdır.” dedi.

 

Yapay zekâ üzerindeki denetimin nasıl uygulanacağı konusunda fikir ayrılıkları var

Düşünceleri ile bugünün toplumlarına yön veren birçok otorite ve hatta yapay zekânın gelişmesinde önemli rol oynayan insanların dahi, benzer düşünceleri paylaştıklarını ifade eden Bingöl, “Yapay zekânın son birkaç yılda gösterdiği olağanüstü gelişim ve kullanıldığı alanlardaki sonuçlar gösteriyor ki, yapay zekâ teknolojisindeki gelişim, bazı düzenleme ve denetimlere tabi olmalı. Fikir ayrılıkları bu konuda değil, ‘bu denetimin nasıl uygulanacağı’ üzerinedir.” şeklinde konuştu.

 

Hangi aşamasının denetleneceğine göre tedbirler değişiyor

Tartışmaların ve fikir ayrılıklarının, denetimin nasıl uygulanacağı noktasında yoğunlaşmasının sebeplerine de değinen Bingöl, bu sebepleri şöyle açıkladı:

“Yapay zekâ teknolojileri müthiş bir güçtür ve bu gücün sadece bir kurumun elinde toplanmasının getireceği sorunlar var. Bu teknolojiler doğası gereği iki aşamalı bir üründür. İlki yapay zekânın kapasitesinin geliştirilmesi, ikincisi de belirli bir amaç için kullanılması. Bu iki aşamadan hangisi denetime tabi tutulmalı veya sınırlandırılmalı? Hangi aşaması daha fazla potansiyel tehdit veya tehlike içeriyor? Doğal olarak bu sorunun yanıtına göre alınabilecek tedbirler de değişiyor. ‘Nasıl uygulanacağı’ sorusu farklı bir anlam kazanıyor.”

 

Teknoloji üzerinde aşırı bir denetim ve sınırlandırma, faydalarının azalmasına yol açar

Yapay zekânın denetim ve sınırlandırmasının hangi düzeyde olacağı konusuna da dikkat çeken Bingöl, “Unutmamak gerekir ki teknoloji üzerinde aşırı bir denetim ve sınırlandırma, o teknolojinin gelişmesinden doğan faydaların da azalmasına yol açar. Oysa insanlığın önünde büyük varoluşsal problemler var ve yapay zekâ teknolojileri bu konularda büyük potansiyel taşıyor.” dedi.

Bingöl, yapay zekâ konusunun önemli isimlerinden Andrew Ng’nin, ‘İnsanlığın büyük bir kısmı için varoluşsal riskleri düşündüğümde: Bir sonraki salgın, iklim değişikliği ve sonucunda kitlesel nüfus azalması, başka bir asteroit tehlikesi… Yapay zekâ, çözümlerimizin önemli bir parçası olacak. Dolayısıyla, insanlığın önündeki bin yıl boyunca hayatta kalmasını ve gelişmesini istiyorsak, yapay zekânın daha hızlı çalışmasını sağlayalım, daha yavaş değil.’ şeklindeki paylaşımının dikkat çekici olduğunu da sözlerine ekledi.

 

Denetim ve sınırlandırmalar etik boyutu da kapsamalı

Yapay zekânın denetim ve sınırlandırmalarının, sadece tehdit ve tehlike boyutu üzerinde etkili olmaması gerektiğini belirten Bingöl, “Bunlar kadar önemli ‘etik’ boyutu da var. Çok küçük kapasiteli yapay zekâ ürünleriyle bile, bazı kişisel ihlal ve tehditler yaratabilir. Özellikle bir kişi, kurum veya bir insan topluluğu hedef olarak alınabilir.  Dolayısı ile denetim ve sınırlandırma ihtiyacını sadece çok büyük kapasiteli yapay zekâ teknolojisi üreten veya kullanan taraflar olarak düşünmemek gerekiyor. Denetim ve sınırlandırmalar hem büyük boyutlu hem de yerine göre küçük boyutlu yapay zekâ kapasitesi için geçerli olabilmeli.” şeklinde konuştu.

 

Kişisel veri güvenliği ve etik konusu için atılan adımlar, denetim ve sınırlandırmalar üzerine bir temel oluşturabilir 

Denetim ve sınırlandırmaların nasıl uygulanacağı konusunun standartlaşması ve yönetmeliklerinin oluşmasının zaman alacak gibi göründüğünü ifade eden Bingöl, “Bu alanda tartışma ve fikirler gelişmeye devam ederken, Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Tüzüğü veya ülkemizde uygulanan haliyle Kişisel Verilerin Korunması Kanunu gibi geçmiş tecrübelerin içine, yapay zekâ ile ilgili bazı pratik yönetmelikleri ve düzenlemeleri bugünden koymak ve bir yönetsel çerçeve oluşturmak önemli. Çünkü kişisel veri güvenliği ve etik konusu için atılan adımlar, yapay zekânın denetim ve sınırlandırmaları üzerine bir fikir ve pratik temeli oluşturabilir. Verinin hangi kaynaktan ne büyüklükte ve ne amaçla kullanıldığı, nasıl korunduğu ve paylaşıldığı üzerine inşa edilmiş bu mevzuatlar yapay zekânın kapasite geliştirme aşaması için önemli bir unsurdur ve en azından bu açıdan bir kontrol temeli oluşturabilir.” şeklinde konuştu.

 

‘Bilişim Hukuku’ unsurlarının dikkatini bu konuya çekmeliyiz

Diğer bir unsurun ise bilgi işlem gücü ve enerji tüketiminin yönetilmesi olduğunu aktaran Bingöl, “Bu alandaki denetim ve sınırlandırmalar ‘Blok Zincir (Blockchain)’ teknolojisinin oluşturduğu bazı sıkıntılara çözüm olabilmiş ve teknolojinin daha pozitif tarafa yönelmesine katkı sağlamıştır. Benzer mevzuatlar, dolaylı olarak yapay zekâ teknolojisinin üzerinde de etkili olabilir.” dedi.

Öncelikle yapay zekâ tarafından üretilen sahte içeriklerin tespit edilmesi ve yaptırımların neler olması gerektiğinin kararlaştırılması gerektiğine dikkat çeken Bingöl, “Yalnızca sahte bilgi barındıran değil, doğru bilgi barındıran ama bunu bir grubu manipüle etmek veya bir gruba çıkar devşirmek için yapay zekâ tarafından oluşturulan içeriklerin de önüne geçilmeli. Toplanan kullanıcı verileri sayesinde bireyleri hedefleyen yapay zekâ tarafından oluşturulmuş her türlü siyasi ve ticari kampanya sınırlandırılmalı ki özgür irade özgür kalmaya devam etsin. Vakit kaybetmeden yapay zekâ odaklı bakış açısı ile ‘Veriye Erişim ve Bilgi İşlem Gücünün Kullanımı’ kavramlarının, mevcut yasa ve yönetmelikler ile ilişkisini kurmaya başlamalıyız. Özellikle ‘Bilişim Hukuku’ unsurlarının dikkatini bu konuya çekmeliyiz.” şeklinde konuştu.

 

Merkezi bir bağlantı ve denetim oluşturmak neredeyse imkânsız 

İnsanların kolayca ulaşabileceği ve ulaştığında hem kendi hem de başkalarının hayatlarına etki edebileceği bir teknolojinin denetlenmesi gerektiğine vurgu yapan Dr. Öğr. Üyesi Nuri Bingöl, “Ancak yalnızca bir bilgisayar ve biraz matematik bilgisi ile oluşturulabilen yapay zekâ modellerinin tamamı üzerinde bir denetim mekanizması kurulması pek de mümkün gözükmüyor.” dedi.

Yapay zekâ teknolojisinin bir denetim ve sınırlandırmaya tabi olmasının, kaçınılmaz olarak bu yetkinin tek elde toplanması olarak düşünülmemesi gerektiğini belirten Bingöl, sözlerini şöyle tamamladı:

“Hatta günümüz teknolojileri merkeziyetsiz alt yapılar üzerine odaklanıyor ve bu alanda birçok gelişme yaşanıyor. Kaldı ki yapay zekâ teknolojilerinin bir defa üretildikten sonra, herhangi bir merkeze hatta internete bağlı olmadan gömülü sistemler olarak çalışabilmesi, en azından kullanım aşaması için bir özgürlük sağlıyor. Bu kabiliyete sahip yapay zekâ sistemleri için, günümüzde her alanda görüldüğünden, merkezi bir bağlantı ve denetim oluşturmak neredeyse imkânsız.”

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

VakıfBank Fullstack Bootcamp 2023 başvuruları başlıyor

Güçlü teknolojik altyapısı ve ‘dijital kolaylaştırır’ yaklaşımıyla müşterilerini her zaman yenilikçi ürün ve hizmetlerle buluşturan VakıfBank, genç yazılımcıları ‘VakıfBank Fullstack Bootcamp 2023’e bekliyor. 

Dijitalleşme alanında sektörüne liderlik eden VakıfBank’ın yazılım konusunda kendini geliştirmek isteyen gençlere eğitim verdiği VakıfBank Fullstack Bootcamp 2023’e başvurular başladı. .NET ile geliştirme yapmayı seven ve yazılım kariyeri hedefleyen gençler Fullstack Bootcamp 2023’te bir araya gelecekler. 

Üniversitelerin Bilgisayar Bilimleri, Bilgisayar-Yazılım Mühendisliği, Yönetim Bilişim Sistemleri, Elektrik-Elektronik Mühendisliği, Haberleşme-Elektronik Mühendisliği, Endüstri Mühendisliği, Matematik Mühendisliği, Matematik, İstatistik bölümlerinden mezun olan gençler, 10 Ağustos’a kadar başvuruda bulunabilecek. Yaşı daha büyük adaylar da ilgili alanlardaki önceki çalışmalarını aynı tarihe kadar ileterek bootcamp’e katılabilecek. 

Başvuru kriterlerini sağlayan adaylar arasından teknik test ve video mülakatları başarıyla geçen katılımcılar 9 Eylül-28 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek VakıfBank Fullstack Bootcamp 2023’te, 8 haftalık yoğun bir teknik eğitim alacak. Bu ücretsiz online eğitim programında, genç yazılımcılar .NET, Sql ve Angular teknolojilerindeki bilgi ve becerilerini geliştirme fırsatına sahip olacak. Bootcamp’teki eğitimler sayesinde teknoloji ve network yeteneklerini geliştiren adaylar, geleceğin dijital bankacılık dünyasında söz sahibi olma şansı yakalayacak.

VakıfBank’ın bu yıl ikinci defa düzenlediği bootcamp’in sonunda, adaylar teslim edecekleri bitirme projesi ile öğrendiklerini hayata geçirme fırsatı bulacak ve kariyerlerine VakıfBank yazılım ekibinde başlama imkânı da elde edebilecek. 2022 yılında gerçekleştirilen ilk bootcamp’ta eğitimlerini başarıyla tamamlayan 4 aday VakıfBank yazılım ekibine katılma ve kariyerini inşa etme fırsatı bulmuştu. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

TÜGİS Gıdada Ambalajın Önemine Dikkat Çekiyor: “Güvenli Gıda Tüketiminde Ambalaj Hayati Role Sahip"

Gıda güvenliğine ilişkin doğru bilgilendirmenin altını çizen çalışmalara imza atan Türkiye Gıda Sanayii İşverenleri Sendikası (TÜGİS), gıdaların ambalajlanmasının önemine dikkat çekti. Bu kapsamda TÜGİS Bilim Kurulu Üyesi  Prof. Dr. Nevzat Artık, tüketicinin tam olarak gıda ambalajına neden ihtiyacı olduğuna yönelik yorumlarını kamuoyuyla paylaştı. Konuyu değerlendiren TÜGİS Yönetim Kurulu Başkanı Kaan Sidar ise, “Güvenli gıda ambalajlarını en yalın haliyle; ‘ürünü koruyan, taşıyan, güvenli şartlarda depolanmasını sağlayan ve tüketiciye ürün içeriği hakkında bilgi veren’ şeklinde özetlemeliyiz” dedi. 

Günümüzde satış amaçlı üretilen gıda maddelerinin neredeyse tamamı, koruyucu ambalajların içinde tüketicinin karşısına çıkıyor. Yasa ve yükümlülüklerle tarif edilen bu ambalajlar, gıda maddelerine herhangi bir zarar vermeyecek biçimde güvenli ve toksik olmayan malzemelerden oluşuyor. Son olarak Türkiye Gıda Sanayii İşverenleri Sendikası (TÜGİS), güvenli gıdaların ambalajlanması konusunu masaya yatırdı. Bu kapsamda TÜGİS Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nevzat Artık, tüketicinin tam olarak gıda ambalajına neden ihtiyacı olduğuna yönelik olarak akıllardaki soru işaretlerini gideren açıklamalarda bulundu.  

 

Ambalaj, gıdanın zararlı dönüşümünü engelliyor

 Prof. Dr. Artık, üretilip işlenilen gıdanın mağazalara ve nihayetinde tüketicilerin evlerine taşınmadan önce uygun şekilde ambalajlanması gerektiğini ifade ederek; “Gıdanın, üretim ve ambalajlama tesislerinden uzakta olan satış bölgelerine gelene kadar, tüketilemez hale dönüşmemesi gerekiyor. Bu da Türk Gıda Kodeksi’ne uygun bir ambalajlama ile mümkün. Böylelikle gıda; oksijen, ışık, nem gibi dış etkenlere ve bakterilere karşı korunuyor. İçeriğinin bozulmaması sağlanarak zararlı reaksiyonların ambalajla önüne geçiliyor. Böylelikle gıda, daha uzun raf ömrü ile taze ve uzun süre kullanıma uygun kalabiliyor” dedi.

 

“Tüketici düzgün gıda ambalajını önemsiyor”

Prof Dr. Nevzat Artık, tüketicilerin gıda seçerken de satın alacakları ürünlerin sağlıklı, hijyenik şartlarda üretilmiş ve düzgün paketlenmiş olmasını tercih ettiğini ifade etti. Artık, “Gıda ambalajı, gıdayı sadece dış darbelere karşı korumakla kalmaz, aynı zamanda ürünlerin ezilmemesini, düzleşmemesini ve delinmemesini de sağlar. Gıda ürünleri, nihai varış noktalarına ulaşmadan önce birçok prosedürden geçer. Uygun paketleme olmadan nakliye veya depolama sırasında formlarını veya dokularını kaybedebilirler. Örneğin kremalı unlu mamuller dik durmalı, et sıvısı dışarı sızmamalı, meyveler basınç altında yassılaşmamalı. Bu gibi faktörler de ambalajın önemini bir kez daha ortaya koyuyor. Dolayısıyla ambalaj, çok çeşitli gıdaların tüketiciler tarafından tercih edilmesinde önemli bir parametre olarak karşımıza çıkıyor” dedi. 

 

Üretimden tüketime kadar gıdayı koruyor

TÜGİS Yönetim Kurulu Başkanı Kaan Sidar, güvenli gıda ambalajlarını en yalın haliyle “ürünü koruyan, taşıyan, güvenli şartlarda depolanmasını sağlayan ve tüketiciye bilgi veren” şeklinde özetledi. Sidar konuyla ilgili yaptığı açıklamalarda; “Güvenli gıda kapsamında öncelikle kavramları doğru tanımlamamız gerekiyor. Ambalaj; ürünü dış etkilerden koruyan ve tüketiciye içindeki mal hakkında bilgi veren kaplamalardır. Gıdadaki ambalajlama ise gıdaların dış etkilerden korunması adına; üretimden tüketime kadar geçen sürede gıdaların niteliklerinin değişmemesini kısmen veya tamamen önlemek için gerekli olan bir işlem. Bu işlem zevk ve şekil bakımından alıcının ilgisini de çekebilme özelliği taşıyan maddelerle gıdayı sargılamaktan ibaret. Ambalajı tüketicilere kolaylık ve ulaşılabilirlik sağlayan, kolay saklama ve taşıma olanağı sunan, işletmelerin de kural ve düzenlemeleri uygulamasına yardımcı olan prosesin sonucu olarak görmeliyiz” ifadelerini kullandı. 

 

Gıda ambalajının işlevi nedir? 

TÜGİS tarafından yapılan açıklamada doğru ve güvenli ambalaj uygulamalarını tercih etmek için öncelikle ambalaj ve paketlemenin işlevlerinin net olarak ortaya konması gerekiyor. Bu kapsamda ambalajlamanın temel amaç ve fonksiyonları arasında şu başlıklar öne çıkıyor:  

– Fiziksel koruma: Ambalajlanan gıdaların, darbe, basınç, sıcaklık ve hava koşulları gibi dış etkenlerden koruması sağlanıyor. 

– Bariyer oluşturma: Ambalaj; oksijen, su, buhar, toz vb. etkilerden korunma için bariyer işlevi görüyor. Bazı paketler ise raf ömrünü uzatmak için oksijen emici ya da nem kurutucular barındırarak, “kontrollü atmosfer” yaratabiliyor. 

– Bir araya getirme: Gıda ürünlerinin daha kolay taşınabilmesi için küçük paketlerin daha büyük bir paket altında birleştirilmesi ve toz-sıvı-granüllü gıdaların bir arada tutulması, ambalajla sağlanıyor. 

– Bilgi transferi: Gıda ürününün nasıl tüketileceği, hangi şartlar altında taşınacağı, geri dönüşüm standartları, üretim, son kullanma tarihi ve içeriği paket üzerinde yer alıyor. Bu etiket, ambalajın kimliğini oluşturuyor. 

– Pazarlama: Birçok üretici ürününün hedef kitleye ulaşabilmesi için rakiplerden ayrılan ve markayla özdeşleşen ambalaj tasarımlarına yöneliyor. 

– Güvenlik: Ürünün herhangi bir şekilde açılıp açılmadığı, orijinallik garantisi, geriye dönük üretimi ve tedarik zinciri, ambalaj üzerinden takip edilebiliyor.

– Porsiyon kontrolü: Ambalaj ve paketleme sayesinde ürünün ağırlığı, boyu ve porsiyonu hususunda bir standart sağlanabiliyor.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Anadolu Hayat Emeklilik'in “Çocuğum İçin BES" Ürünü Çocuğunuza Gelecek, Doğaya Umut Oluyor

Anadolu Hayat Emeklilik, “Çocuğum için BES” ürünü ile çocukların geleceğini bugünden güvence altına alırken, aynı zamanda ortaokul ve lise öğrencilerinin doğa eğitimlerine de destek olarak ekolojik farkındalığa katkı sunuyor. TEMA Vakfı ile yapılan iş birliği sayesinde, bugüne kadar 10 binden fazla çocuk doğa eğitimine katıldı.

Anadolu Hayat Emeklilik, 18 yaşın altına özel sunduğu bireysel emeklilik ürünü “Çocuğum için BES” ile sektörde 200 bin çocuğa ulaşan ilk şirket oldu. Bu başarılarıyla bireysel emeklilik sektöründe öncü ve örnek bir şirket olmanın mutluluğunu yaşadıklarını ifade eden Anadolu Hayat Emeklilik Genel Müdür Yardımcısı Didem Makaskesen, “Şirket olarak geleceğin yetişkinlerine sürdürülebilir bir dünya mirası bırakmak için harekete geçtik. TEMA Vakfı ile yaptığımız iş birliği sayesinde, geçtiğimiz yıl Türkiye genelinde ortaokul ve lise seviyesindeki 10 bin 217 çocuk ve gencin doğa eğitimi ve farkındalık çalışmalarına katılmasına destek sağladık. TEMA Vakfı bu destek ile gençlerin toprak, su, hava, biyolojik çeşitlilik, iklim değişikliği gibi konularda bilgi edinerek doğayı tanıyan, seven ve koruyan bireyler olmaları için eğitim ve etkinlikler gerçekleştirdi” diye konuştu. 

 

“Sadece rafta olan bir ürün değil, aynı zamanda bir sosyal sorumluluk hareketi”

Çocuklara gelecekleri için birikim yapma alışkanlığı kazandırarak tasarruf bilincini erken yaşta oluşturmak için geliştirilen “Çocuğum için BES” ürünlerini aynı zamanda bir sosyal sorumluluk hareketi olarak gördüklerini belirten Makaskesen, “Bu ürünü önem atfettiğimiz çocuklarımıza özel tasarladık ve TEMA Vakfı ile iş birliği yaparak çocuk ve gençlerin doğa eğitimlerini destekledik. Ekolojik okuryazarlık eğitimleri ile çocuklar ve gençler doğadaki canlıları daha yakından tanıyor ve günlük yaşamdaki tercihlerinin doğayı nasıl etkilediği konusunda farkındalık kazanarak çözüm üretebiliyor. ‘Çocuğum için BES, çocuğunuza gelecek, doğaya umut oluyor’ diyerek yola çıktığımız iş birliği sürecimizde daha fazla çocuk ve gencin bu önemli kazanımı edinmesini hedefliyoruz” dedi.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

GOSB Teknopark, UR-GE Projesi ERA ile Uluslararası Pazarları Hedefine Aldı

Türkiye’nin ilk özel teknoparkı olan ve bünyesinde 150’den fazla firma bulunan GOSB Teknopark, T.C. Ticaret Bakanlığı tarafından desteklenen Uluslararası Rekabetçiliği Geliştirme Projesi (UR-GE) kapsamında dost ve kardeş ülke Azerbaycan’a çıkarma yaptı. 

Teknopark heyeti, Başkent Bakü’de T.C. Bakü Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği, TÜİB ve ATİB’i ziyaret ederek, Azerbaycan’ın önde gelen firmalarıyla B2B görüşmeler de gerçekleştirdi. Farklı ülkelerde teknolojide ihracat fırsatlarının da değerlendirildiği temaslarda, iş birliği köprüleri kuruldu. 

Ticaret Bakanlığı’nın Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesinin Desteklenmesi (UR-GE) tebliği kapsamında GOSB Teknopark’ın ERA adıyla (Ergonomics, Robotic, Automation) hayata geçirdiği UR-GE Kümelenmesi’nde yer alan 12 firma, Azerbaycan Bakü’ye ziyarette bulundu. 

GOSB Teknopark heyeti, ilk gün Azerbaycan T.C. Bakü Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği’nde temaslarda bulunarak Ticaret Başmüşavirleri Ahmet Erdal ve Murat Yaman’ı ziyaret etti. Görüşmelerde, iki dost ve kardeş ülke arasında iş birliklerini artırma fırsatlarının yanı sıra, hem kümede yer alan firmalar hakkında bilgiler aktarıldı, hem de bölgedeki ticari durum, yatırım ve iş birliği süreçleri hakkında karşılıklı bilgi paylaşımında bulunuldu. 

 

Azerbaycan iş birliği ile 7 farklı ülkeye ihracat yapma fırsatı

Seyahat kapsamında ihracat ve iş birliği odaklı temaslar gerçekleştiren GOSB Teknopark heyeti, “robotik otomasyon, yazılım ve üretim” sektörlerinde Azerbaycan’ın önde gelen yaklaşık 50 firması ile B2B görüşmelerde bulundu. 

B2B görüşmelerin dışında ayrıca Ekonomi Bakanlığı’na bağlı Azerbaycan İhracat ve Yatırım Tanıtım Ajansı AZPROMO, Türkiye Azerbaycan Sanayici ve İş Adamları Birliği (TÜİB) ve Azerbaycan Türkiye İş Adamları Birliği’ni (ATİB) de ziyaret eden heyet, 2 ülke arasındaki iş ağının genişletilmesi ve yeni iş birlikleri konusunda yol haritalarını belirledi.

 

Teknoloji odaklı ihracata destek

Bakü’ye gerçekleşen ziyareti değerlendiren GOSB Teknopark Genel Müdürü Tolga Bildirici, düşüncelerini şöyle dile getirdi: 

“GOSB Teknopark’ta yer alan ve ağırlıklı endüstride kullanılan yazılım çözümlerini geliştiren firmaların, küresel üreticilerin tedarik zincirlerine girebilmeleri ve sürdürebilir ihracat yapabilmeleri için 2019 yılında oluşturduğumuz ERA UR-GE Projesi ile firmalarımıza, ‘sürdürebilir ihracat için markalaşma, kurumsallaşma, satış, ihracat ve sertifikasyon altyapısı’ gibi konularda destek veriyor ve bünyemizdeki firmaların dünya pazarındaki rekabet düzeylerini artırmayı hedefliyoruz. 

Bakü’de yaptığımız görüşmelerde, firmalarla iş birliği fırsatlarını masaya yatırma imkânının yanı sıra, Azerbaycan iş birliği ve destekleriyle Rusya, Türk Cumhuriyetleri, Ukrayna ve Çin olmak üzere toplam 7 farklı ülkeye ihracat yapma imkanını da değerlendirdik.”

Türkiye’nin ilk özel ve üniversite bünyesinde bulunmayan teknoparkı olarak 2005 yılında faaliyete geçen GOSB Teknopark; ihracat potansiyelini desteklemek, yabancı sermaye girişini artırmak, dışa bağımlılığı azaltmak, inovasyon ve Ar-Ge’ye dayalı firmaların kurulmasını teşvik etmek üzere, halen 150’den fazla firmaya, yüksek nitelikli ofis alanları ve destek hizmetleri sunuyor.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Aytemiz, Fortune 500 Türkiye listesinde ilk 50 şirket arasında

Türkiye’nin en büyük 500 şirketinin belirlendiği, birçok kurum tarafından referans kabul edilen ve prestij sembolü olarak gösterilen Fortune 500 Türkiye sıralamasında Aytemiz bu yıl 50. sıraya yükseldi. 

Türkiye’nin en büyük şirketlerinin listelendiği Fortune 500 Türkiye 2022 listesine giren Aytemiz, yıllık büyümesini yüzde 162, karlılığını ise yüzde 150 oranında artırdı ve listede 6 basamak yükselerek 50. sıraya yerleşti. Ayrıca verimlilik sıralamasında da 5.4 aktif devir hızı ile Türkiye’nin en verimli şirketleri listesinde 42. sırada yer aldı.

Türkiye’nin en büyük ve en prestijli şirketlerinin sıralandığı Fortune 500 Türkiye 2022 listesinde yer almaktan onur duyduklarını belirten Aytemiz Genel Müdürü Ahmet Eke, “Ülkemizdeki ve dünyadaki tüm gelişmelere karşın, iş ve sonuç odaklı hareket eden ekibimizle ve en iyiye ulaşmaya olan bağlılıklarıyla gurur duyuyorum. Çalışanlarımızın daha iyi bir müşteri deneyimi sunma isteği ve operasyonel verimlilik konusundaki bitmeyen arayışları, şirketimizi yukarılara taşımada etkili oldu. Aytemiz olarak ileriye baktığımızda, sürdürülebilir büyüme ve uzun vadeli verimliliği önceliklendiriyoruz. Ülkemize yatırım yapmaya, müşterilerimize şaşırtan ürün ve hizmetler sunmak için yenilikçi çözümler üretmeye devam edeceğiz. İleri görüşlü bir yaklaşımı benimseyip; sektör trendlerini yakından takip ederek zorlukların üstesinden gelme ve akaryakıt sektöründeki dikkat çeken pozisyonumuzu daha da ileriye taşıma becerimize güveniyoruz. Tüm Aytemiz çalışanlarına, bizi tercih ettikleri için değerli müşterilerimize ve tüm paydaşlarımıza en derin şükranlarımı sunuyorum. İstasyonlarımızda şaşırtan ürün ve hizmetler sunmaya ve herkes için değer yaratmaya kararlıyız.” dedi.

Aytemiz hakkında

Türkiye genelinde 580’den fazla istasyonu, 10 ikmal noktası ve 250.000 metreküplük depolama kapasitesi ile akaryakıt sektöründe hizmet veren Aytemiz, Türkiye’nin en büyük 500 şirketinin belirlendiği Fortune 500 – 2022 listesinde 50’inci sırada yer almaktadır.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Ak Portföy, Türkiye'nin ilk Büyüyen Şirketler Hisse Senedi Fonu ile Türkiye'nin Yıldızlarına Yatırım Fırsatı Sunuyor!

Türkiye’nin güçlü büyüme performansı sergileyen, seçilmiş 30 şirketine tek işlemle yatırım imkanı veriyor.

300 milyar TL’ye varan varlık büyüklüğü ile Türkiye’nin Özel Sektör’deki en büyük Portföy Yönetim Şirketi olan Ak Portföy, tasarruf sahiplerinin yurtiçi hisse senetlerindeki farklı temalara kolayca yatırım yapabilmesini sağlayacak yeni fonlar sunmaya devam ediyor. Ak Portföy, son olarak Türkiye’de yüksek büyüme hızına sahip 30 reel sektör şirketine yatırım fırsatı sunan Büyüyen Şirketler Hisse Senedi Fonu’nu tasarruf sahiplerine sundu. Fon, Borsa İstanbul’da işlem gören ve yüksek büyüme göstergelerine sahip şirketlere tek işlemle yatırım yapma fırsatı sunuyor.

Temel stratejisi; enerjiden teknolojiye, tarımdan otomotive kadar Türkiye’nin başlıca sektörlerinde faaliyet gösteren, Borsa İstanbul’da işlem gören ve son 3 yıl içinde belirlenen büyüme kriterlerinde yüksek faaliyet performansı kaydeden şirketlere yatırım yapmak olan fon, büyüme temasına detaylı yatırım süreçlerinin desteği ve profesyonel portföy yöneticilerinin uzmanlığıyla yatırım imkanı veriyor. Türkiye’nin hızlı büyüyen şirketlerine yatırım yapan Ak Portföy Büyüyen Şirketler Fonu, bu özelliğiyle, gerek bireysel, gerekse kurumsal ve profesyonel yatırımcılara, ülkemizin geleceğine eşsiz bir yatırım seçeneği sunuyor.

Ak Portföy’ün uzman fon yöneticileri, Borsa İstanbul’da işlem gören farklı ölçek ve sektörlerde yüksek büyüme sergileyen şirketleri fona dahil ederken, yatırımcılar, fona yatırım yaptıklarında, alanında öncü ve hızlı büyüyen 30 seçilmiş şirketin hisse senedine ortak oluyor.

 

Hızlı Büyüyen Şirketlere Yatırım Fırsatı

Borsa İstanbul’da gerçekleşen gong töreninde konuşma yapan Ak Portföy Genel Müdürü Mehmet Ali Ersarı; “‘Büyüyen Şirketlere Yatırım’, hisse senetleri varlık sınıfına yatırım yapma konusunda dünyada en yaygın yatırım stratejilerinin başında geliyor. Bugüne değin Türkiye’de doğrudan büyüyen şirketlere yatırım yapma odaklı bir fon bulunmuyordu. Ak Portföy Büyüyen Şirketler Hisse Senedi Fonu, Türkiye’nin geleceğine yön veren, birçok farklı sektörde faaliyet gösteren ve hızlı büyüme performansı sergileyen Türk şirketlerine yatırım yapıyor. Bu kapsamda Borsa İstanbul ile birlikte Türkiye’nin ilk büyüme odaklı hisse senedi endeksini de ‘Borsa İstanbul Ak Portföy Büyüyen Şirketler Endeksi’ adıyla ülkemize kazandırmaktan gurur duyuyoruz.

Küresel piyasalarda olduğu gibi Türkiye’de de tematik fonlara olan ilgi, tasarruf sahiplerinin yatırım tercihlerinin çeşitlendiğini ve farklılaştığını gösteriyor. Ak Portföy’ün hisse senedi fonlarıyla ülkemizin ihracatçı şirketlerinden yerli teknolojilerine, yüksek kâr payı ödeyen şirketlerinden bankacılık sektörüne kadar Türkiye’nin en geniş yatırım evreninde geleceği şekillendiren çok sayıda temaya kolayca yatırım yapma imkânı sunuyoruz. Bu kapsamda sunduğumuz en yeni yurtiçi hisse senedi fonumuz ‘Büyüyen Şirketler’ tasarruf sahiplerine benzersiz bir yatırım teması sunarken aynı zamanda portföyleri de çeşitlendirme imkanı sağlıyor.

Bu alanda uzun vadede ciddi bir değer görüyoruz ve yatırımcıların büyüyen şirketlerin üreteceği bu değere ortak olmasını istiyoruz. Ak Portföy Büyüyen Şirketler Yatırım Fonumuzun tasarruf sahipleri tarafından büyük ilgiyle karşılanacağını düşünüyorum.” dedi.

 

Ak Portföy, Türkiye’nin en büyük özel sektör portföy yönetim şirketi

Ak Portföy, bugün itibarıyla yönettiği 300 milyar TL’ye varan varlık büyüklüğü ve yüzde 14 pazar payı ile Türkiye’nin en büyük Özel Sektör Portföy Yönetim Şirketi.

Ak Portföy’ün lider konumunu yenilikçi bakış açısıylafarklı varlık sınıfları ve temalarda yeni ürünler geliştirerek güçlendireceklerini ifade eden Ak Portföy Genel Müdürü Mehmet Ali Ersarı; “Yurt içi ve yurt dışında yaşanan ekonomik ve teknolojik gelişmeleri ve gelişen yatırım temalarını çok yakından takip ediyoruz. Ülkemizde tasarruf sahiplerinin yeni birçok varlık sınıfına yatırım yapabilmesini mümkün kılan rakipsiz bir yatırım fonu çeşitliliğimiz var. Sektörde her zaman ilkleri gerçekleştiren öncü bir kurum olarak, yatırımcılarımıza daha fazla katma değer yaratabilecek yeni ürün ve hizmetler sunmaya devam ediyoruz. Bunun bir yansıması olarak, Türkiye’nin büyüme odaklı şirketlerine yatırım yapan ilk ve tek yatırım fonu olma özelliği taşıyan Büyüyen Şirketler Yatırım Fonu’nu yatırımcılarımızla buluşturmaktan büyük memnuniyet duyuyoruz. Ak Portföy yatırımcıyı odağına alan yaklaşımıyla portföy yönetim sektörümüzü global standartlara taşımaya ve yatırımcılarımıza daha fazla katma değer yaratmayı hedefleyen yeni ürün ve hizmetler sunmaya devam edecek” şeklinde sözlerini tamamladı.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Akkuyu NGS Sahasına Personel Eğitimi İçin Tam Ölçekli Simülatör Getirildi

Türkiye’nin ilk nükleer güç santrali olan Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) sahasına, güç ve kontrol ünitelerinin bire bir kopyası olan tam ölçekli simülatör (TÖS) getirildi. Bu eğitim ekipmanı ile santral işletmeye alınmadan önce güç ünitelerinde çalışacak personele uygulamalı bir eğitim verilmiş olacak. Bu eğitimi tamamlayanlar yetkinlik belgesine sahip olacak. 

Tam ölçekli simülatör, Akkuyu NGS’nin reaktörlerinin güç kaynağı ve kontrol sistemlerinin dijital ikizi olan yazılım ve donanım kompleksini içeriyor. Güç üniteleri proje dokümantasyonuna uygun olarak oluşturulan ekipman, santralin tüm çalışma modlarının gerçek zamanlı simülasyonunu sağlayan karmaşık matematiksel bir modele dayanıyor. Tüm cihazlar, anahtarlar ve kontrol kumanda panelleri kompozisyon, konum, boyut, şekil ve renk bakımından Akkuyu NGS’nin güç ünitesi ekipmanıyla bire bir aynı olarak tasarlandı. Ekranlarda ve göstergelerde görüntülenen bilgiler de operatörlere gerçek güç ünitesindekilerle aynı biçim ve değerlerde gösteriliyor. 

Nükleer santrallerin güvenliği alanındaki uluslararası gerekliliklere uygun olarak nükleer yakıt direkt reaktöre yüklemeden önce uzmanlar tarafından Akkuyu NGS güç ünitelerinin tam ölçekli simülatör üzerinde eğitimi de dahil olmak üzere bir dizi hazırlık faaliyetleri gerçekleştirilmesi gerekiyor. Tam ölçekli simülatör de bu kapsamda tüm çalışma senaryolarını öğrenmeye ve operasyonel personelin yeterliliğini geliştirmeye olanak sağlayacak. Eğitilmiş personel, ileride Akkuyu NGS’nin gerçek güç ünitelerinde çalışmaya başlayacak. 

Tam ölçekli simülatöre ait ekipmanlar çok yakında Akkuyu NGS Eğitim ve Uygulama Merkezi’ne kurulacak. Kurulumun ardından ise personelin eğitimi için gerekli işlemler başlatılacak. 

AKKUYU NÜKLEER A.Ş Genel Müdürü Anastasia Zoteeva, konuya ilişkin yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Akkuyu NGS projesi, dünyanın en güvenilir projelerinden biridir. Santralin güç üniteleri, en modern ve en yüksek teknolojiye sahip VVER-1200 teknolojisi ile donatılmıştır. Bir nükleer santralin istikrarlı bir şekilde çalışmasının önemli diğer bir bileşeni de, bizim de önceliğimiz olan eğitimli ve deneyimli yüksek vasıflı personeldir. Tam ölçekli simülatör, Akkuyu NGS güç ünitelerinin tüm proje çalışma modlarını öğrenecek personelin eğitilmesine olanak sağlayacaktır. Uygulamalı eğitim, nükleer santral işletmeye alınmadan önce personelin mümkün olduğunca gerçek koşullara yakın şekilde ve her tür durumda faaliyetlerini otomatik şekilde yapmasını sağlayacaktır.” 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı