Aylık arşivler: Ağustos 2023

Albaraka Garaj 6. Dönem Mezunlarını Verdi

Albaraka Türk Startup Hızlandırma Merkezi Albaraka Garaj, 6. dönem mezunlarını verdi. Katılım bankacılığı alanında dünyanın ilk start-up hızlandırma merkezi Albaraka Garaj, hızlandırma programına dahil olan girişimlere hibe, mentorlük, eğitim ve ofis desteği sunuyor. 

Albaraka Türk’ün müşterilerine yenilikçi, teknolojik ürünler sunmak ve girişimcileri desteklemek amacıyla kurduğu Albaraka Garaj, 6. döneminde ağırlıklı olarak SaaS, Sosyal Girişim, AI, Edutech ve Fintech alanlarından yüzlerce başvuru ile ses getirdi.    

Banka stratejik hedeflerine uygunluk, ekip tecrübesi, girişimin pazarı ve olgunluk seviyesi gibi pek çok kriter ile değerlendirmeye tâbi tutulan 14 girişim ile ön hızlandırma sürecini tamamlayarak, hızlandırma programına alınan 7 girişimin mezuniyetini kutlayan Albaraka Garaj, süreç içerisinde girişimlerle iş birlikleri, ihtiyaçlarına göre düzenlenmiş eğitim paketleri, mentörlükler, hibe, network, API ve ofis desteği gibi imkanlar sunmayı sürdürüyor.

Start-up yaşam döngüsü boyunca yönlendirme sunmayı hedefleyen Albaraka Garaj; Albaraka Türk çatısı altında AlbarakaTech Global, Albaraka API, APY Ventures, Albaraka Portföy Yönetimi, Insha Ventures gibi güçlü bir finansal ekosistemle girişimcilere destek olurken; tüm bunların yanı sıra Amazon Web Services, Microsoft, Hubspot, Notion, Twilio gibi global araçları da girişimlerin kullanımına sunmasıyla dikkat çekiyor. 

 

Albaraka Türk, inovasyon kültürünü yaygınlaştırmayı ve fikrine güvenen girişimleri dünyaya kazandırmayı sürdürecek.

Albaraka Türk’ün, ilklerin bankası olarak yenilikçi vizyonuyla hayata bütüncül bir değer vadeden girişimlerin arkasında durduğunu belirten Albaraka Türk Genel Müdür Yardımcısı Dr. Ömer Emeç“Ülkemiz başta olmak üzere dünyamıza dair yeniliklerin öncüsü olmak ve en büyük destekçisi konumunu teşkil etmek, Albaraka’nın yenilenen vizyon, misyon ve değerlerinin de en önemli hususlarından biridir. Her geçen gün değişimin hızının arttığını fazlasıyla hissediyor, biz insanların ve dünyamızın dinamik ihtiyaçlarını da aynı ölçüde gözlemliyoruz. Bu değişken ve sürekli bir uyumu gerektiren gidişata ayak uyduracak çözümleri desteklemeyi sürdüreceğiz. Girişimler ve girişimciler başta olmak üzere finansal yenilik ekosistemi bu yönüyle bizler için derin bir anlam taşıyor. Bu yıl, 7 girişimimizi mezun ederek 6. dönemi geride bıraktık. Mezun olan girişimlerimize başarıları diliyor, heyecanlarından ve cesaretlerinden dolayı girişimcilerimizi tebrik ediyorum.” ifadelerini kullandı.

 

Albaraka Garaj hızlandırma programından bu yıl mezun olan girişimler ise öne çıkan yönleriyle şu şekilde;

– CatchPad: Işık ve ses bildirimli kablosuz Pad’ler ve mobil uygulaması ile insanları harekete geçmeye teşvik eden, oyunlaştırılmış interaktif aktiviteler yardımıyla fiziksel ve zihinsel gelişimi destekleyen yeni nesil aktivite platformudur.

– Coredinat: Yapay zekâ desteği ve konum doğrulama ile satış performansını ölçülebilir seviyelerde artıran ve firmaların satış faaliyetlerinin maksimum verimlilikle yönetilmesini sağlayan yeni nesil satış personeli takip yazılımıdır.

– Egaranti: Tüketicilerin garanti süreçlerini tek bir ekran üzerinden kontrol edebilmeleri, firmaların ise satış sonrası hizmetlerini hızlandırmaları ve müşteri memnuniyetini arttırmaları için bulut tabanlı çözümler sunan bir web uygulamasıdır.

– Helorobo: E-ticaret sitelerine entegre olarak ürün seçme aşamasından ödemeye kadar tüm süreçleri Whatsapp, Instagram DM ve Facebook Messenger gibi popüler kanallar içerisinde kullanıcı dostu bir kolaylıkla sağlayan sosyal medya ticaret platformudur.

– Oniki.net: Yapay zekâ destekli B2B matchmaking özelliğiyle -hem çevrimiçi hem de fiziksel- etkinliğe katılan katılımcıların, etkileşimini ve katılımcı deneyimini artıran yeni nesil hibrit event teknolojisidir.

– Postuby: Mikro işletmelerin sosyal medya içerikleri oluşturma ve paylaşma problemini ortadan kaldıran yapay zekâ destekli pratik bir sosyal medya içerik üretim platformudur.

– TalentoSound: Dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu, disleksi, otizm ve öğrenme güçlükleri gibi rahatsızlıklara sahip çocuklara, kişiye özel hazırlanan dinletilerin kemik iletimli kulaklık yardımıyla sunulduğu alternatif bir terapi yöntemidir.

7. dönem ön hızlandırma ve hızlandırma programına hazırlanan Albaraka Garaj, işine güvenen tüm girişimcileri ilan edilecek yeni çağrı döneminde başvuru yapmaya davet ediyor.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Merkezi yönetim bütçesinden Ar-Ge harcaması 2022 yılında 53 milyar 844 milyon TL oldu

Merkezi yönetim bütçesi verileri kullanılarak yapılan hesaplamalara göre; 2022 yılında Ar-Ge faaliyetleri için gerçekleştirilen harcama 53 milyar 844 milyon TL oldu. Bu sonuca göre, 2022 yılında merkezi yönetim bütçesinden yapılan Ar-Ge harcamalarının merkezi yönetim bütçesi içerisindeki oranı %1,66 oldu. Merkezi yönetim bütçesinden yapılan Ar-Ge harcamalarının 15 trilyon 6 milyar 574 milyon TL olan Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) içerisindeki oranı ise %0,36 oldu.

Bütçe başlangıç ödenekleri esas alınarak hesaplanan tahmini sonuçlara göre; 2023 yılı merkezi yönetim bütçesinden Ar-Ge faaliyetleri için 76 milyar 101 milyon TL tahsis edildi. 

Dolaylı Ar-Ge desteği 25 milyar 722 milyon TL oldu

Ar-Ge faaliyetlerine yönelik vergi indirimi ve istisnalarının toplamı 2022 yılında 25 milyar 722 milyon TL oldu.

En fazla fonlama genel bilgi gelişimi için üniversitelere yapıldı

Ar-Ge için merkezi yönetim bütçesinden yapılan harcamalar sosyo-ekonomik hedeflere göre sınıflandırıldığında 2022 yılında en fazla Ar-Ge fonlaması %63,3 ile genel bilgi gelişimi için üniversitelere yapıldı. Bu sosyo-ekonomik hedefi; sırasıyla %10,9 ile savunma, %6,1 ile endüstriyel üretim ve teknoloji, %4,9 ile genel bilgi gelişimi Ar-Ge (diğer kaynaklardan finanse edilen) ve %3,7 ile eğitim takip etti.

Bütçe başlangıç ödenekleri esas alınarak yapılan hesaplamalara göre, 2023 yılında Ar-Ge için en fazla ödeneğin %65,5 ile genel bilgi gelişimi için üniversitelere ayrılacağı tahmin edildi. Savunma %13,0 ile sosyo-ekonomik hedefler arasında ikinci sırada yer aldı. Bu hedefleri %4,6 ile endüstriyel üretim ve teknoloji, %4,3 ile genel bilgi gelişimi (diğer kaynaklardan finanse edilen) ve %3,5 ile tarım izledi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Abdi İbrahim Üretim ve Tedarik Grup Başkanı Şafak Öner Oldu

Türk ilaç sektörünün lideri Abdi İbrahim, yönetim kadrosuna deneyimli bir ismi daha kattı. Uluslararası markalarda üst düzey görevlerde bulunan Şafak Öner, Abdi İbrahim Üretim ve Tedarik Grup Başkanı olarak atandı.

111 yıldır hayatı iyileştirme misyonuyla faaliyet gösteren Abdi İbrahim, üst düzey yönetim kadrosunu büyütmeyi sürdürüyor. Bu kapsamda, Üretim ve Tedarik Grup Başkanı görevine Şafak Öner getirildi. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Fakültesi Kimya Mühendisliği bölümünden mezun olan Öner, profesyonel iş hayatında sırasıyla; Roche’da Tedarik Zinciri Müdürü, Bayer’de Üretim Müdürü, Dow Kimyasallar’ın da Avrupa, Orta Doğu ve Afrika Bölgesi Proje Müdürü, Bayer’de Endonezya Tedarik Merkezi Başkanı, Novartis’te Katı Üretim Global Başkanı ve Zentiva’da Endüstriyel Operasyonlar Başkanı (COO) olarak üst düzey görevlerde önemli sorumluluklar üstlendi. 

İlaç sektöründe 24 yılı aşkın tecrübesi bulunan Şafak Öner, Abdi İbrahim’deki yeni görevinde tedarik zincirinin stratejik hedeflerini belirlemek, tedarikçi yönetimi, lojistik koordinasyon, stok ve risk yönetimi alanlarında şirkete katkı sunacak. 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

TeamSystem, Mikrogrup'a Stratejik Ortak Oldu

Türkiye’nin önde gelen kurumsal iş yönetimi yazılımı şirketlerinden Mikrogrup, işletmeler ve profesyonellerin iş yönetimini dijitalleştiren İtalyan teknoloji şirketi TeamSystem’a yüzde 53’lük hissesini satmak üzere kesin bir anlaşma imzaladığını duyurdu.

Türkiye’nin öncü ve lider yazılım şirketlerinden biri olan Mikrogrup, farklı ölçeklerdeki KOBİ’ler, mikro işletmeler ve bu şirketlere hizmet veren mali müşavirlere 34 yılı aşkın bir süredir muhasebe ve iş çözümü yazılımları üretmektedir. Mikrogrup, Mikro, Zirve ve Paraşüt ürün aileleri aracılığıyla Türkiye’de 150 binden fazla işletmeye hizmet sunmaktadır. Mikrogrup’un müşteri odaklı yaklaşımı, ürün ve teknoloji konusundaki yenilikçiliği TeamSystem’ın temel değerleriyle mükemmel bir uyum sağlamaktadır.

İtalya’da 40 yıllık bir geçmişe sahip olan TeamSystem, 3 binden fazla çalışanıyla, 2 milyonu aşkın müşteriye hizmet vermektedir ve 2022 yılını 695 Milyon Euro ciroyla kapatmıştır.

Mikrogrup’un yerel pazardaki önemli konumu, derin bilgisi ve müşteri memnuniyeti odağı, TeamSystem’ın uluslararası deneyimi ile birleşerek, Türkiye pazarı için daha kapsamlı ve çeşitli ürünlerin ortaya konmasını sağlayacaktır.

TeamSystem CEO’su Federico Leproux, bu anlaşmayla ilgili heyecanını paylaşarak şunları söyledi:

‘’Mikrogrup’un TeamSystem ailesine katılmasından son derece memnunuz. Bu birlikteliği, dünya genelinde yaratıcı yazılım çözümleriyle işletmeleri güçlendirme misyonumuz için çok önemli bir adım olarak görüyor ve bunun dijital dönüşüm alanındaki konumumuzu daha da güçlendireceğine inanıyoruz. Mikrogrup’un Türkiye pazarındaki güçlü konumu ve uzmanlığı, TeamSystem’ın uluslararası ve teknik yetkinlikleri ile mükemmel bir şekilde örtüşüyor. Grup olarak birlikte çalışmanın getirdiği kuvvetli sinerjiyle Türkiye’deki KOBİ ve mikro işletmeler ile mali müşavirlere, içinde bulunduğumuz dijital dönüşüm çağında başarılı olmaları için kapsamlı ve özelleştirilmiş yazılım çözümleri sunacağız. ‘’

Mikrogrup Yönetim Kurulu Başkanı Esat Göktekin Dinçerler ise iş birliği ile ilgili görüşlerini şu şekilde ifade etti:

‘’Güçlü yazılım çözümleriyle KOBİ’leri ve içinde bulundukları dijital ekosistemleri desteklemek konusunda ortak bir vizyona sahip olduğumuz TeamSystem ile güçlerimizi birleştirmekten dolayı mutluluk duyuyoruz. TeamSystem ailesiyle birlikte ülkemizin KOBİ ve mikro işletmelerinin ihtiyaçlarına özel çözümler geliştirme çalışmalarımıza, TeamSystem’ın küresel kaynakları ve teknolojik yeteneklerini de ekleyerek devam edeceğiz. Bu stratejik birliktelik, müşterilerimize daha fazla değer yaratma konusunda bizlere yeni ufuklar açıyor.”

Satın alma işleminin tamamlanmasının, Rekabet Kurumu’nun onayına bağlı olduğu bildirildi.

TeamSystem’ın danışmanlığını Sardis Capital, Baker McKenzie (Esin Avukatlık Ortaklığı), Ernst & Young, McKinsey & Company; Mikrogrup’un danışmanlığını ise Alpacar Associates, Verdi Hukuk Bürosu ve PricewaterhouseCoopers yaptı.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Çoruh ve Fırat Bölgelerinde Elektrik Tüketiminde Artış Kaydedildi

Aksa Çoruh ve Aksa Fırat Elektrik, 2023 yılının ikinci çeyreği olan Nisan, Mayıs ve Haziran aylarına ait elektrik tüketim oranlarını açıkladı. Yapılan açıklamaya göre her iki bölgede de geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre elektrik tüketimlerinde artış kaydedildi.

Çoruh ve Fırat bölgelerindeki 9 ilde elektrik tedarik hizmeti sunan Aksa Elektrik, 2023 yılının Nisan, Mayıs ve Haziran aylarına ait tüketim oranlarını açıkladı. 

Artvin, Giresun, Gümüşhane, Rize ve Trabzon illerinin bağlı bulunduğu Çoruh bölgesinde, toplam elektrik tüketiminde (mesken, sanayi ve ticarethane) bir önceki yılın ikinci çeyreğine kıyasla yaklaşık yüzde oranında artış görülürken, Malatya, Elâzığ, Tunceli ve Bingöl illerinin yer aldığı Fırat bölgesinin toplam elektrik tüketiminde yüzde 26 oranında arttı.

 

Fırat ve Çoruh bölgelerinde Gümüşhane dışında bütün illerde elektrik tüketimi arttı

Çoruh-Fırat bölgesinde mesken, sanayi ve ticarethane gruplarından toplam elektrik tüketimine bakıldığında Gümüşhane’de geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 20 azalış görülürken, en yüksek tüketim oranı ise yüzde 14 ile Giresun’da görüldü. 

Fırat bölgesinde yer alan diğer illerin toplam elektrik tüketimine bakıldığında, yüzde 47 oranında Malatya’da, yüzde 17 oranında Bingöl’de, Tunceli’de yüzde 17, Elazığ’da yüzde oranında artış görüldü. 

Çoruh bölgesinde ise Artvin’de yüzde 7, Trabzon’da yüzde 9, Giresun’da yüzde 14 ve Rize’de yüzde 8 oranında artış gerçekleşirken Gümüşhane’de yüzde 20 düşüş kaydedildi.

 

Sanayi ve ticarethane grubunun toplam elektrik tüketimi arttı

İki bölgedeki illerde abone grupları dahil edilerek bakıldığında, yılın ikinci çeyreğinde, bir önceki yılın aynı dönemine göre, sanayi ve ticarethane toplam tüketiminde artış görüldü. Fırat bölgesinde artış oranı yüzde 42 olarak görülürken, Çoruh bölgesine ise yaklaşık yüzde 21 oranında artış kaydedildi. 

 

Mesken bazında elektrik tüketiminde Çoruh Bölgesinde üç ilde aynı oranda elektrik tüketimi kaydedildi

2023 yılının ilkinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla Fırat bölgesindeki meskenlerde toplam elektrik tüketimi yüzde 16 oranında artarken, Çoruh bölgesinde ise bu oranda yaklaşık yüzde artış olduğu gözlendi. 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Zonanın en önemli nedeni stres

Su çiçeği hastalığı sonrasında bazı sinir köklerinde uyku durumunda olan varisella zoster virüsünün çeşitli nedenlere bağlı olarak tetiklenmesi ile ortaya çıkan ve viral bir hastalık olan zona, 50 yaş üzerinde daha sık olmakla birlikte her yaşta görülebiliyor. 80 yaş üzerindeki kişilerin yaklaşık yarısının yaşamı boyunca en az bir kez zona geçirdiğini belirten Deri Hastalıkları Uzmanı Dr. Kübra Esen, “Stres, diyabet, kortizon tedavisi gibi bağışıklığı baskılayıcı özellik gösteren ilaçların kullanımı, uzun süreli (kronik) rahatsızlıklar, altta yatan bir kanser hastalığı bulunması, radyoterapi ve cerrahi girişimler hastalığı tetikleyebilir. Zona sağlıklı kişilerde genellikle belirli bir yerle sınırlı, daha az ağrılı olurken, yaşlı hastalarda ve bağışıklık sistemi baskılanmış olan kişilerde daha şiddetli seyreder” açıklamasında bulundu.

 

Zona, ‘Varisella Zoster Virüsü’nün etken olduğu, genellikle belirli bir bölgeyle sınırlı veziküler lezyonlar ile seyreden sekonder enfeksiyondur. Bu virüsün çocukluk ve diğer küçük yaş grubu bireylerde ilk karşılaşmada su çiçeği adı verilen bir hastalık tablosunu oluşturduğunu, su çiçeğinin geçmesi ile virüslerin sinir sisteminde yıllar boyu uyku halinde bekleyebildiğini hatırlatan Deri Hastalıkları Uzmanı Dr. Kübra Esen, “Zona, uyku halindeki virüslerin tekrar harekete geçmesiyle oluşan bir hastalıktır. Virüslere bağlı oluşan hastalıklardan biri olan zona, ağrı ve yanma hissine neden olan kırmızı renkli deri döküntüsü ve su kabarcıkları ile karakterizedir. Oluşan döküntüler genel olarak vücudun bir yarısında oluşma eğilimindedir ve gövde, boyun ve yüz hastalığın belirtilerinin en sık meydana geldiği vücut alanlarıdır. Zona vakaları yaklaşık olarak 2-3 hafta içerisinde gerileme eğiliminde oluyor” şeklinde konuştu.

 

Ateş, baş ağrısı ve halsizlik zona belirtisi

Zona hastalığının ilk başta ateş, baş ağrısı ve halsizlik gibi şikayetlerle kendini gösterdiğini vurgulayan Dr. Kübra Esen, “Zonanın çıkacağı bölgede önce kaşınma, batma, bazen ağrı gibi anormal deri duyuları olur. Bu dönemde, kas ağrısı, kalp ağrısı, böbrek ağrısı, apandisit, migren gibi ağrıya yol açabilecek durumlarla karışabilir. Bu belirtileri takiben 3-5 gün içerisinde ağrılı ve ödemli kızarık kabarıklıklar oluşur ve kısa süre sonra grup şeklinde küçük su kabarcıkları gelişir. Bu döküntülerde yanma hissi belirgindir” dedi. 

Gençlerde sıklıkla toraks bölgesi yani gövde üst kısmın, yaşlı kadınlarda kuyruk sokumunun, yaşlı erkeklerde ise göz çevresinin zonadan daha çok etkilendiğini paylaşan Dr. Kübra Esen, “Lezyonlara bazen delici bir karakteri olan ağrının eşlik etmesi tipiktir. Ağrı gençlerde hafiftir, bazen hiç olmayabilir. Yaşlılarda ise hemen her zaman ağrı olur ve şiddetlidir. Bağışıklık sistemi normal olan bireylerde tüm lezyonlar 2-4 hafta içinde geriler. Gerileyen lezyonların yerinde genellikle iz kalmaz. Ağrı genellikle döküntüyle birlikte gerileme eğilimindedir. Ancak bazen inatçı ve kronik seyreden postherpetik nevralji dediğimiz ağrı görülebilir. Bu durumda Nöroloji ya da Algoloji uzmanlarının önereceği tedaviler faydalı olabilir” diye konuştu.

 

Zona hastaları bağışıklığı baskılanmış ve gebe olan kişilerin yanında bulunmamalı

Klasik, sınırlı zona lezyonlarının bulaşıcılığının düşük olduğunu ancak aktif su kabarcıklarının içinde bulunan virüslerin bulaşıcı olduğu için temas yoluyla bulaşmanın nadiren de olsa görülebildiğini paylaşan Dr. Kübra Esen, “Varisella Zoster Virüsü’nün daha önce bu virüs ile karşılaşmamış bireylere geçmesi halinde bu bireylerde su çiçeği hastalığının gelişimi ile sonuçlanabilir. Varisella Zoster Virüsü’nün bulaşması hastalık sırasında ortaya çıkan lezyonların içeriği ile temas sonrasında gerçekleşebileceğinden lezyonlara temas edilmemesi ve el hijyenine önem verilmesi önerilir. Zona hastaları özellikle bağışıklığı baskılanmış veya gebe olan kişilerin yanında bulunmaktan kaçınmalı” dedi.

10 günde azalmayan belirtiler varsa yeniden doktora başvurulmalı

Zona hastalığının tanısının genel olarak bu rahatsızlığa bağlı oluşan tipik lezyonların görülmesi, klinik belirtiler ve çeşitli testler ışığında gerçekleştirildiğinin altını çizen Dr. Kübra Esen, “Zona tedavisinde antiviral ilaçlar reçetelendirilir ve bu ilaçların kullanımını takiben lezyonların gerilemesi hızlanır ve ağrı hissinin kontrolü sağlanabilir. Antiviral ilaçlar dışında oluşan ağrı ve ödem kontrolü için antienflamatuar ilaçlara başvurulabilir. Uzun dönemli ve şiddetli ağrı hissinde ise narkotik ağrı kesiciler, nöbet engelleyici ilaçlar ve cilt üzerine uygulanabilen anestezik ilaçlar hekimler tarafından reçetelendirilebilir. Antihistaminik grubu ilaçlar zona hastalığında ortaya çıkan kaşıntının giderilmesinde etkilidir. Zona hastalığı birkaç hafta içerisinde düzelme eğiliminde olan bir rahatsızlıktır. Tedaviye rağmen 10 gün içerisinde belirtiler ve şikayetlerde bir düzelme olmaması halinde hekime tekrar başvurulması gerekiyor” hatırlatmasında bulundu.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kalça Ağrıları Tedavi Edilmezse Daha Büyük Sorunlara Neden Olabilir!

Son zamanlarda özellikle pandemiyle birlikte kişilerin kendi başına spor yapmaya çalıştığını hatırlatan Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı Doç. Dr. Budak Akman, bilinçsizce yapılan sporun kalça ağrılarına ve kalça bölgesindeki bazı sorunlara yol açabileceğine işaret etti. 

Sık karşılaşılan ortopedik sorunlardan olan kalça ağrısı 18-60 yaş arası genç ve erişkin nüfusun hayat kalitesini etkileyen önemli bir sorun. Avrupa’da yıllık kalça ağrısı sebebiyle hastaneye başvuranların oranının ülke nüfuslarına göre yüzde 1-2 civarında olduğunu söyleyen Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı Doç. Dr. Budak Akman, “80 milyonluk Türkiye’yi düşünürsek yaklaşık 800 bin kişiyi etkilediğini söylemek mümkün” diye konuştu. 

Yaşa göre farklı nedenlerle ortaya çıkabilen bu sorunun özellikle pandemi ve sonrasında bilinçsizce yapılan spora bağlı artışa neden olduğunu söyleyen Doç. Dr. Akman, kalça bölgesindeki ağrıların kaynaklandığı sorunlar ve tedavisine yönelik bilgi verdi. 

“AĞRI FARKLI NEDENLERDEN KAYNAKLANABİLİR”

Hem gençlerde hem de yaşlılarda kalça ve kalça çevresi ağrılarının nedenlerinin bulunmasının zor olabileceğini belirten Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı Doç. Dr. Budak Akman, iyi ve kapsamlı bir uzman muayenesinin şart olduğunu ifade etti.

Doç. Dr. Akman, konuyla ilgili şu bilgileri verdi: “Bu ağrılar kalça ekleminden, kemiklerden, kalçanın çevresindeki kas ve tendonlardan kaynaklanabilir. Aynı zamanda yansıyan ağrılar olabilir. Kalça eklemini direkt ilgilendirmeyen ama bel bölgesinden yansıyan bir ağrı da kalçaya vurabilir. Bununla birlikte idrar yolları, kadınlarda jinekolojik problemler de kalça çevresinde ağrı yaratabilir. Bu nedenle ağrıyı değerlendirmek için öncelikle travmatik mi yoksa travmadan bağımsız bir ağrı mı, buna bakmak gerekir.”

“20-60 YAŞ ARASINDA DAHA ÇOK SPOR VE AKTİVİTEYLE İLGİLİ AĞRILAR ÖN PLANDA” 

Gençlerde, çocuklarda ve yaşlılarda görülen kalça ağrılarının farklılık gösterebileceğini söyleyen Doç. Dr. Akman, şunları ekledi: “Genç popülasyonda yapılan birçok çalışmada kalça ağrısı ile başvuran hastalarda ilk sırada Femoraasetabuler impingement dediğimiz kalça sıkışma hastalığı ve kas-tendon zorlanmaları gözleniyor.  60 yaş üzeri kişilerde ise kalça ağrısının sebeplerine baktığımızda gençlerden farklı olarak osteoartrit yani kireçlenme ilk sırada yer alıyor. Tabi ki kas-tendon ağrıları, yansıyan ağrılar da görülebilmektedir. Artroz dünya genelinde sakatlık bırakan hastalıklar arasında dördüncü sırada yer alan önemli bir sorundur. Dünyada yıllık 240 milyon kişinin, Amerika Birleşik Devletlerinde 32 milyon kişinin muzdarip olduğu bildirilmektedir.”

AĞRI HAREKETLE ARTIYORSA SORUN ORTOPEDİK KAYNAKLI OLABİLİR

Kalçanın ön bölgesinde yer alan ve hareketle birlikte artış gösteren kalça ağrısının sorunun ortopedik nedenlerden kaynaklandığının göstergesi olduğunu söyleyen Doç. Dr. Akman, “Ancak ortopedik sorunlarda da sorun ilerlediyse istirahat sırasında da ağrı devam edebilir” dedi. 

“KALÇANIN ARKA TARAFINDAKİ AĞRILAR DAHA ÇOK BEL KAYNAKLIDIR” 

Kalça ekleminden kaynaklanan sorunlarda kalçanın ön kısmında ağrı yapabileceğini söyleyen Ortopedi Uzmanı Doç. Dr. Budak Akman, “Bu durumda kalçanın yanı ve arkasında ağrı yapmasını beklemeyiz. Hasta geldiği zaman kalçanın arka tarafını da kalça bölgesi olarak adlandırabiliyor. Ancak kalçanın arka tarafındaki ağrılar daha çok bel kaynaklıdır. 

Bizim kalça hastasında beklediğimiz şikâyet aslında şudur; C bulgusu (C sign) denen bir şey vardır. Hasta eliyle C şeklini yapıp ön ve yana doğru bir yer gösterir. Hasta ağrısını C işaretinin içerisinde kalan bir bölgede hissediyorsa büyük olasılıkla kalçadan kaynaklanır. Daha çok yan arka veya tamamen arka bölgedeyse aslında kalça patolojisinden biraz uzaklaşırız. Daha farklı hastalıklar düşünmemiz gerekir. Yansıyan ağrıdan dolayı bel sorunları, bel fıtıkları, romatizmaya bağlı patolojilerde kalça çevresinde ağrı yaratabilir” dedi. 

 “ÇOK NADİR GÖRMEKLE BİRLİKTE BAZI KÖTÜ HUYLU HASTALIKLARIN DA BELİRTİSİ OLABİLİR” 

Kalça ve kalça çevresindeki ağrıların çok nadir olmakla birlikte bazı kötü huylu hastalıkların da belirtisi olabileceğine dikkat çeken Doç. Dr. Akman, “Hastalığın tanısında fizik muayene bu nedenle çok değerli. İlk değerlendirme sonrasında tanıyı büyük oranda yaklaşıyoruz. Ancak kesin tanı için ek tanı yöntemlerini mutlaka istiyoruz. Özellikle gençlerde röntgen ile birlikte mutlaka MR gerekir.”

“GÜNÜMÜZDE KALÇA ARTOSKOPİSİNİ ÇOK SIK KULLANIYORUZ”

Hastalığın tedavi süreçlerinden bahseden Doç. Dr. Akman şu bilgileri verdi, “Gençlerde kalça sıkışma hastalığı, kıkırdak sorunları ve labrum yırtıkları ile karşılaşırsak cerrahi tedaviler ile başarılı sonuçlar alıyoruz. Burada da açık minimal invaziv bir yöntem olan kalça artroskopisini günümüzde çok sık kullanıyoruz. Artık dünyada da altın standart haline geldi. Kalça artroskopisi her yaşta yapılabilir ama tabi ki kalça ekleminde bozukluk ilerlediği osteoartrit geliştiği zaman çok fazla da işe yaramıyor. Daha çok genç hastalarda ve bu olayların ilk evresinde başvurduğumuz bir yöntem olduğunu söyleyebilirim. Gençler ve sporcular, kalça yaralanmaları- labrum yırtıkları ve kalça sıkışması ameliyatlarından sonra spora dönebilirler. Belli bir iyileşme döneminden sonra aktivitelerine kaldıkları yerden devam edebilirler. “

“TEDAVİLERLE HAYAT KALİTELERİNİ YÜKSELTEBİLİYORUZ” 

Tedavi edilmediği taktirde hastaların bir süre sonra kalça kireçlenmesiyle karşımıza gelmesi kaçınılmaz olacaktır” diyen Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı Doç. Dr. Budak Akman, şu önerilerde bulundu: 

“Öncelikle sosyal medya üzerinden görülen hareketlerle bilinçsizce spor yapılmamalı. Bununla birlikte sporla birlikte ya da hareketlerin hızını artırdıkları zaman ağrı varsa ‘bir daha spora gideyim, ağrılarım geçer’ diye düşünüp üstüne gidilmemeli. Çünkü bu durumda ağrıların kronikleşmesine ve basit bir tedaviyle geçebilecekken daha kompleks hale gelebilir. O yüzden sporla ilgili bir yaralanma, zorlanma özellikle o bölgede şişlik, morarma gibi bir bulgu oluşursa hemen ortopedi uzmanına başvurmalarında yarar var. İleri yaştaki kalça kireçlenmesi olan hastalarımız da yaşadıkları kalça ağrıları ile devam etmek zorunda değiller. Günümüzdeki tedavi şekilleriyle hayat kalitelerini yükseltebiliyoruz. Ağrılarını azaltıp konforlu bir şekilde yaşamlarına devam edebileceklerini unutmamalılar.”

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Emzirme hem anneyi hem de bebeği rahatlatır

1-7 Ağustos Dünya Emzirme Haftası özelinde Liv Hospital, Klinik Psikolog Selenay Yücel Keleş emzirme döneminin psikolojik etkilerini anlattı. Bu dönemde özellikle kaçınılması gereken cümlelerin neler olduğunun altını çizen Keleş: “Yalnızca emzirme ile güvenli bağlanma kurulmaz. Emziremeyen anneler de bebeklerine olumlu duygular aktararak güçlü bir bağ kurabilirler.” diyor.

Kendisine kötü bir şeyin olamayacağı inancını güçlendirir

Yaşamın ilk aylarında bebeğin zihinsel işlevleri henüz gelişmediği için ancak uygun sıcaklıktaki bir ortamda, karnı tok, altı temiz olduğunda var olduğunu hisseder. Karnı aç, altı kirlenmiş olduğunda, rahat ve huzurlu bir ortamda hissetmediğinde bebek için huzursuzluk hali gözlenir. Bu sebeple yaşamın ilk 6 ayında bebeğin tüm ihtiyaçları mümkün olan en hızlı anda karşılanmalı, tutarlı, şefkatli ve empatik bir yaklaşım sergilenerek bakımı sağlanmalıdır. Bakım verenin tutarlı, şefkatli ilgisi ve tutumu, bebekte “var olduğu”, ihtiyaçlarının hızla giderilebildiği, sevildiği, değer verildiği, korunduğu, kendisine kötü bir şeyin olamayacağı inancını güçlendirir ve bu güzel deneyime güvenli bağlanma denir.

 

Tensel temas bebeğin sakinleşmesini sağlar
Emzirmenin fizyolojik/biyolojik etkilerinin yanında psikolojik etkileri de bulunmaktadır. Anne ile bebek arasındaki bağ emzirme ile güçlenir, bebeğin güven duygusu oluşur. Emzirme sürecinde anne bebek arasında duygusal bir alışveriş olur, bu alışveriş iki taraf için de doyum vericidir. Anne, bebeğini emzirirken onunla kurduğu ilişki ve tensel temas bebeğin sakinleşmesini sağlayarak anne-bebek arasında olumlu bir duygulanım olmasını destekler.

 

Bebeğin dış dünya ile kurduğu ilişkileri etkiler
Annenin duygu durumu, bebeğin de duygusunu ve anne sütünün kalitesini etkiler. Bu sebeple annenin emzirme sürecindeki duygulanımı, rahat ve sakin olabilmesi çok önemlidir. Bu dönemde kurulan sağlıklı ve güvenli bağ, bebeğin psikolojik gelişimini ve ileriki yaşantısında dış dünya ile kurduğu ilişkileri etkiler.

 

Bebeğin güven bağını güçlendirir
Annenin sıcak ve sevgi dolu bakışları, ses tonu, tensel ve göz teması bebeğin güven bağını güçlendirir. Fakat yalnızca emzirme ile güvenli bağlanma kurulmaz. Emziremeyen anneler de bebeklerine olumlu duygulanım aktararak güçlü bir bağ kurabilirler.

 

Anneye ve bebeğe özeldir
 Emzirme sıklığı, miktarı ve süresi anneye ve bebeğe özeldir. Bir anneye süt yapan besin, başka bir anneye yapmayabilir. Lohusa dönemindeki annenin ihtiyacı olan tek şey pozitif destektir. Bebeğin anneye, annenin bebeğe alışma süreci, annenin ebeveynliğe ilk adımı, bebeğin dünyaya adapte olma süreci uzun ve yorucu olabilir. Bu yolculukta annenin çevresinden duyduğu olumsuz ve yargı içeren cümleler yetersizlik duygusu oluşturabilir. “Bebeğime yetemiyorum”, “Onu iyi besleyemiyorum” inancı anne bebek arasındaki bağı olumsuz etkiler.

 

Olumlu cümleler kurmaktan çekinmeyin

·      Bebeğin ve sen çok güzel görünüyorsunuz.

·      Onun tek ihtiyacı sensin ve bunu sadece sen bilebilirsin.

·      Birbirinize zamanla daha çok alışacaksınız.

·      İlk zamanlar böyle hissetmen çok normal.

·      Neye ihtiyacın olursa biz buradayız.

 

Annelere bu cümleleri kurmaktan kaçının

·      Yeterince emzirmiyor musun?

·      Sakın mama verme sadece emzir.

·      Mama ver, seni emmiyor doymadı.

·      Bebek çok zayıf kalmış.

·      Sen hiç kilo verememişsin.

·      Kucağa alıştırma sakın.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Metro Premium Çipura ve Levrekler Denizlere Hayat, Sofralara Omega 3 Katmaya Devam Ediyor

Metro Türkiye dünyada öncü uygulamalar arasında yer alan deniz balığı oranı azaltılmış alg yağı içeren yemler ve sürdürülebilir balıkçılık yöntemleri ile yetiştirilen Metro Premium Levrek ve Çipuralar ile gelecek nesillerin de balık yiyebilmesi için çalışmaya devam ediyor. 

Metro Türkiye, sürdürülebilir balıkçılık ile hem denizlerdeki ekosistemi korumayı hem de daha sağlıklı beslenmeyi hedeflediği, Türkiye’de bir ilk olan “Yediği Önünde, Yemediği Yarında” projesi sayesinde sadece 2022 yılında 500 ton balığın denizlerdeki yaşamına devam etmesini sağladı. Bu yıl ise hedefi bir adım daha ileriye taşıyarak 900 ton deniz balığını kurtarmayı hedefleyen Metro Türkiye, “Yediği Önünde, Yemediği Yarında” projesi ile her geçen gün daha fazla deniz balığının yaşamına devam etmesine ve bu sayede balıkların gelecek nesillere bırakılmasına vesile olacak.

1 Ağustos 2023, İstanbul – 33 yıldır Türk mutfağını ve değerlerini koruma ve gelecek nesillere aktarma amacıyla çalışan Metro Türkiye, sürdürülebilirliği tüm faaliyetlerinin merkezine koyuyor. Bu kapsamda sürdürülebilir balıkçılığı desteklemeye yönelik projelerine de devam eden Metro Türkiye, geçen sene başlattığı “Yediği Önünde, Yemediği Yarında” projesi ile gelecek nesillerin balık yiyebilmesi için çalışmalarına devam ediyor. 

Sadece 2023 yılında 900 ton deniz balığı kurtarılacak! 

Denizlerdeki balıkların yarınlara kalması için çalışan Metro Türkiye, 2022 yılında deniz balığı oranı azaltılmış alg yağı içeren yemler ile 400 ton Metro Premium Levrek ve Çipura yetiştirdi. 80 bin kişinin yıllık balık ihtiyacının karşılanmasına denk gelen bu sayı ile 500 ton deniz balığını kurtarmış oldu. Bu yıl ise yetiştirdiği Metro Premium Levrek ve Çipura sayısını daha da artırarak 900 ton deniz balığını kurtarmayı hedefleyen Metro Türkiye, ‘’Yediği Önünde, Yemediği Yarında’’ projesi ile deniz balıklarının gelecek nesillere bırakılması için çalışmalarına devam edecek. 

“Yediği Önünde, Yemediği Yarında” projesi ile sürdürülebilir balıkçılığı desteklediklerini söyleyen Metro Türkiye CEO’su Sinem Türüng, “Metro Türkiye olarak yeme-içme sektörünün sürdürülebilirlik dönüşümüne katkıda bulunmak, sürdürülebilirliği gıdanın olduğu her alana yaymak, üstlendiğimiz en önemli sorumluluklardan. Hem sunduğumuz ürünlerle hem de gerçekleştirdiğimiz proje ve eğitimlerle restoran menülerinin daha sürdürülebilir bir anlayışla hazırlanmasına katkıda bulunuyoruz. Geçtiğimiz sene başladığımız “Yediği Önünde, Yemediği Yarında” projemiz ile yetiştirilen balıkların tedariğinin  yaklaşık yüzde 50’sini yeme içme sektörüne yaparak Metro Premium balıkların da restoran menülerinde yer almasını sağladık. Sürdürülebilir balıkçılığı destekleyen bu ürünlerimizin gördüğü talep karşısında biz de bu yıl hedefimizi bir adım daha büyüttük. Yıl sonuna kadar toplam 750 ton çipura ve levrek yetiştirerek, yaklaşık 900 ton deniz balığını kurtarmayı hedefliyoruz” dedi. 

Somona eş Omega 3 değerine sahip Metro Premium Levrek ve Çipuralar

Metro Türkiye; dünyanın en büyük balık yemi tedarikçilerinden Skretting firması ve ülkemizin önde gelen balık üreticisi Hatko Su Ürünleri ile iş birliği içerisinde gerçekleştirdiği projesi ile Türkiye’de ilk kez endüstriyel boyutta levrek ve çipura yetiştiriciliğinde alg yağı içeren yem kullanılmasına öncülük etti. Projede kullanılan bu alternatif yem modeli, balıklarda sektör ortalamasının çok üzerinde Omega 3 yağ asidi değerleri olmasını sağlıyor. 

‘’ Metro Usulü’’ sürdürülebilir balıklar aynı zamanda 227 ayrı kalite kontrolünden geçiyor! 

Türkiye’de kendi markası altında kültür balıklarına raflarında yer veren ilk ve tek marka olan Metro Türkiye, tüm balıklarında olduğu gibi Metro Premium Levrek ve Çipura ürünlerinde de yüzde 100 izlenebilirlik sunarak müşterilerini güvenilir gıda ile buluşturmaya devam ediyor. Türkçe ve Latince adı, hasat tarihi, son kullanma tarihi, parti no, yetiştirildiği yer, kuluçkahane, yem, tedarikçi adı, gıda güvenliği sertifikası, ürün analiz bilgisi, besin değerleri olmak üzere toplam 12 kriterde yüzde 100 izlenebilirlik ile müşterilere sunuluyor. Açık denizlerdeki kafeslerde yetiştirilen ve ortalama 13 – 16 ay içerisinde hasat boyuna ulaşan balıklar; toplamda 227 ayrı kalite kontrol sürecinden geçerek önce raflardaki sonra ise sofralardaki yerini alıyor. 

Projede gözetilen bir diğer faktör ise hayvan refahı. Metro Türkiye’nin balıkları yetiştirdiği kafeslerde metreküp başına 8-10 kilogram gibi bir oranda balık bulunuyor. Bu da balıkların ferah bir ortamda büyümeleri, böylelikle daha az strese girmelerini sağlıyor ve hayvan refahı artıyor. 

Proje kapsamında özel çiftliklerde yetiştirilen Metro Premium Levrek ve Çipuraları farklı kalibrelerde Metro Türkiye mağazalarında bulabilirsiniz. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Teknoloji Sektörü Zaman İçerisinde Kendini Yeniledi ve Farklı İhtiyaçlar, Farklı Branşlar Doğurdu

Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) sonuçları açıklandı, şimdi tercih zamanı! Bu yıl üniversitelerde 1 milyon 111 bin kontenjan bulunuyor ve adaylar 8 Ağustos’a kadar gelecekleri için seçim yapma maratonuna giriyor.

Kişisel ve profesyonel yaşamın üzerinde kalıcı bir etkiye sahip olan üniversite seçiminde birçok kriter öne çıkıyor. Üniversite ve bölüm seçmek gibi iki ayrı dinamiği değerlendiren adaylar; üniversite seçerken büyüklük, yer, maliyet, akademik kalite, kampüs güvenliği, yan dal olanakları, sosyal olanaklar gibi unsurlara odaklanırken, bölüm seçerken ilgi, yetenek, değerler ve istihdam oranı gibi kriterleri dikkate alıyor.  Ülkemizde meslek seçimindeki en büyük önceliğin “istihdam oranı” olduğu da düşünülürse karşımıza “geleceğin meslekleri” adıyla birçok öneri çıkıyor ve bu meslekler teknoloji sektörü üzerinde yoğunlaşıyor.

Son yüz yıl içerisinde yaşanan teknolojik gelişmeler birçok yeni meslek çıkardı ve gelecekte de katlanarak artacak bu teknoloji devrimi, farklı birçok istihdam alanı sağlayacak. Bu yıl üniversite eğitimine başlayacak bir gencin ortalama 4-5 yıl içerisinde iş gücüne katılım sağlayacağı düşünüldüğünde adaylar, teknoloji sektörüyle ilgili mesleklere yoğun ilgi gösteriyor. Teknoloji sektörüne yoğunlaşan adaylar için yarının resmini biraz daha netleştirmek gerekiyor ve bu sektörlerdeki istihdam kriterlerini de konuşmak doğru tercih yapılması için büyük önem taşıyor. Konuyla ilgili uluslararası alandaki 22 şirketiyle, teknoloji odaklı birçok sektörde çözümler üreten Açık Holding’in İnsan Kaynakları Direktörü Arzu Şafak “Teknoloji, kendi içindeki gelişim ve devinimini sürdürüp, hayatımızın akışını değiştirirken bir yandan da yeni iş kolları ve mesleklerin ortaya çıkmasını sağlayarak, iş hayatımızın da belirleyicisi olarak konumlandı. Bugün yaşanan teknoloji devriminin ivmesini sürdüreceği ve her geçen gün katlanarak artacağı ön görüsünden hareketle, gelecekteki mesleklerin teknoloji sektörü etrafında şekillenmesi kaçınılmaz görünüyor. Açık Holding olarak çeyrek asra yakın süredir 6 farklı sektörde yenilikçi çözümler üretiyor ve her işimizde teknoloji odaklı olduğumuzun altını çiziyoruz. İnşaattan telekomünikasyon ve bilişim teknolojilerine, savunma ve havacılık sanayiinden sağlık sektörüne kadar birbirinden farklı alanlarda ürettiğimiz her işte teknoloji odaklıyız ve istihdam kaynağımızın da çok ciddi bir oranı, teknolojiyle ilişkili branşlar üzerine yoğunlaşıyor. Teknoloji sektörü dendiğinde ilk akla gelen mühendislik bilimleri olsa da sektör zaman içerisinde kendini yeniledi ve farklı ihtiyaçlar, farklı branşlar doğurdu. Artık teknoloji sadece belli mühendislik branşları üzerinden ilerlemiyor ve yeni bölümler, büyümenin “belirleyici gücü” olarak nitelendiriliyor. Günümüzde yapay zekâ mühendisliği, bilişim sistemleri mühendisliği, otomasyon mühendisliği, robotik mühendisliği gibi yeni mühendislik dalları öne çıkıyor ayrıca yönetim bilişim sistemleri, bilişim sistemleri ve teknolojileri ve bilgi güvenliği teknolojisi gibi bölümler de doğrudan teknoloji sektörüne hizmet veriyor. Gelecekte teknoloji sektöründe çalışmak isteyen öğrenciler için pek çok seçenek öne çıkıyor ve bu da gençlere büyük bir avantaj sunuyor. Çünkü artık teknoloji sektörü birçok değişik ilgi alanına ve puan sıralamasına hitap eden bölüm içeriyor ve bu da yerleşme oranına artı olarak yansıyor.” dedi.

Yetenekleri Yetkinliğe Dönüştürmeye İstekli, Sürekli Gelişim Hedefleyen Kişiler Teknoloji Sektöründeki Meslekleri Tercih Etmeli 

Adayların üniversitede seçeceği bölüm ve üniversitenin ileride yapacakları iş başvurularında fark yaratacağının da altını çizen Şafak “Teknoloji sektöründe 2500’ü aşkın kişi istihdam eden bir holdingin İnsan Kaynakları yöneticisi olarak tercih yapacak adaylara önerim; üniversite tercihlerinde gerçekçi olunması. Öğrenciler teknoloji sektörünün getirdiği popülizme kapılmadan kendi ilgi alanlarını ve yeteneklerini değerlendirmeli. Genel olarak teknoloji sektöründe çalışacak adaylarda; araştırma becerisi, bilişsel esneklik, kritik düşünme, insan yönetimi, raporlama yeteneği, sayısal muhakeme, duygusal zekâ, süreç geliştirme ve planlama gibi yetkinlikler arıyoruz. Bu yetenekleri yetkinliğe dönüştürmeye istekli, sürekli değişim ve gelişime açık kişilerin teknoloji sektöründe katma değer yarattığını gözlemliyor, insan kaynağımızı bu vizyondaki kişilerden oluşturmaya özen gösteriyoruz.” dedi.

Artık Mühendislerden Yönetişim Yetkinliği de Bekleniyor

Yeni çağda eskiden beri süregelen mühendislik dallarında da beklentilerin değiştiğini ifade eden Arzu Şafak “Bugünün teknoloji çağında yapbozun önemli bir parçasını oluşturan bilgisayar mühendisliği, elektrik-elektronik mühendisliği gibi bölümler var olan popülaritesini artırmakla kalmıyor, sahip olunması gereken bilgi, beceri ve yetkinlikler de her geçen gün farklılaşıyor. Bu nedenle, iş gücü piyasasında rekabetin çok yoğun olduğu teknoloji sektöründe fark yaratmak isteyen öğrencilerimizin, iyi bir akademik eğitim almak kadar öğrenme ve gelişim odaklı olup çok boyutlu yönetişim yani yönlendirme, yönetme ve kontrol edebilme becerisine de sahip olması gerekiyor. Özetle teknoloji sektörü, temel bilgiler üzerine sürekli bir inşa sürecini içeren zamansız bir yolculuk. Yeniliklere ve sürekli öğrenmeye açık kişiler teknoloji odaklı bölümleri seçerse iş bulmakta zorluk yaşamayacak ve birçok rakibinin de önüne geçecektir. Üniversite yolundaki tüm adaylara başarılar dilerim.” dedi.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı