Aylık arşivler: Ekim 2023

Şaşal Su'yun dağıtıcısı belli oluyor

91 yıllık bir Cumhuriyet markası olan Şaşal Su’yun dağıtıcısı 2 Kasım 2023 Perşembe günü İzDoğa Genel Müdürlük binasında açık artırma usulü yapılacak oturumla belli olacak. Üretimini İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketi İzDoğa’nın üstlendiği Şaşal Su, dağıtıcısının belirlenmesinin ardından “Suya Şaşal denir” sloganı ile raflarda yerini alacak.

İzmir Büyükşehir Belediyesi, Türkiye’nin özlediği Şaşal Su’yu İzmirlilerle yeniden buluşturuyor.  2 Kasım 2023’te yapılacak oturumla Şaşal Su’yun dağıtıcısı belirlenmiş olacak. Oturumda ilk teklifler kapalı zarf usulüyle alınacak. İkinci aşamada ise açık artırma yolu ile en yüksek kâr oranını veren firma, Şaşal Su’yun dağıtımını üstlenmiş olacak.
Oturuma katılmak isteyen firmalar, katılım için gerekli şartlara, evraklara ve diğer tüm bilgilere izdoga.com.tr adresindeki “İhale İlanları” sekmesinden ulaşılabilecek.

12 yıldır atıl durumdaydı
Şişe suya adını veren Şaşal Su’yun fabrikası, 12 yıldır atıl durumdaydı. İzDoğa’nın İZSU’dan kiraladığı fabrika, bir yıldan kısa sürede tekrar kuruldu. Yeni cam ve pet şişe hatları kurulan fabrikada cam olarak 330 ml ve 750 ml, pet olarak 5 litrelik şişelerin dolumuna başlandı. Kısa bir süre sonra ise 500 ml ve 1.5 litrelik pet şişe dolumları yapılacak.

“İzmirli tertemiz Şaşal Su’yu içecek”

Fabrikanın açılışı 22 Eylül 2023’te İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in katılımıyla yapıldı. Başkan Soyer açılışta şunları söyledi: “İzmir’in 12 yıldır atıl kalmış bu hazinesini yeniden hizmete sunmak çok büyük bir gurur kaynağı. 140 milyon liralık yatırımla yıkılma noktasına gelmiş olan bu tesisi, sadece 10 ayda yeniden ayağa kaldıran tüm ekip arkadaşlarıma sonsuz teşekkür ediyorum. Bir hafta önce ruhsatını aldığımız fabrikamız ilk etapta ayda 3 buçuk milyon litre Şaşal Su’yu satışa sunacak. Şaşal Su şişelerini çok yakında raflarda göreceğimizi müjdelemek isterim. İzmirli artık kana kana, tertemiz Şaşal Su’yu içecek.”

Şaşal Su ile ilgili ayrıntılı bilgiye sasalsu.com adresinden ulaşabilirsiniz.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Dünya'nın turşusunu Türkiye kurdu

Sonbahar ve kış mevsimlerinde sofraların vazgeçilmezi doğal antibiyotik deposu turşuda Türkiye 2023 yılının 9 aylık döneminde 260 milyon dolarlık turşu ihracatına imza attı. 2022 yılının ocak-eylül döneminde 228 milyon dolar olan turşu ihracatımız 2023 yılında yüzde 14 artış gösterdi.

Turşu 260 milyon dolarlık ihracat performansıyla Türkiye’nin 1 milyar 700 milyon dolarlık meyve sebze mamulleri ihracatında lider ürün grubu oldu.

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı ve Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, Anadolu coğrafyasında yetişen lezzetlerden, Türk turşu sektörünün modern tesislerinde ürettiği turşuların dünyanın her tarafından talep gördüğünü, turşu ihraç ettiğimiz ülke sayısının 2023 yılında 136 olduğunu dile getirdi.

Turşu ihracatından 2022 yılında 340 milyon dolar döviz getirisi elde ettikleri bilgisini paylaşan Uçak, “Kornişon, biber, lahana, karnabahar, domates, badem, mantar, pancar, soğan, sarımsak, tropikal meyveler başta olmak üzere 30’un üzerinde sebze ve meyvenin turşusunu üreterek ihraç ediyoruz. Turşu ihracatımız her yıl sürekli artıyor. 2023 yılı sonunda Türkiye’nin ihracatının 400 milyon dolara, Ege Bölgesinin 300 milyon dolara çıkması için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. 2024 yılında da turşu ihracatımızı 500 milyon doların üzerine taşımayı hedefliyoruz” diye konuştu.

Türkiye’nin yıllık 55 milyon ton taze meyve sebze ürettiği bilgisini dillendiren Uçak sözlerine şöyle devam etti; “55 milyon ton taze meyve sebzeyi sezonunda taze olarak tüketmek ve ihraç etmek mümkün değil. O nedenle kurutarak, konserve yaparak, dondurarak, turşu yaparak üreticimizin binbir emekle ürettiği ürünleri katma değere dönüştürüyoruz. Ege Bölgesi olarak, 200 milyon dolarlık turşu ihracatıyla Türkiye’nin turşu ihracatının yüzde 77’lik büyük dilimini gerçekleştirdik.”

 

Turşu ihracatında en çok talep biber ve kornişon turşusuna 

Türkiye’nin turşu ihracatında ilk sıranın sahibi 118 milyon 200 bin dolarlık tutarla biber turşusu oldu. En çok tercih edilen turşu türlerinden kornişon turşusunun ihracatından 109 milyon 287 bin dolar döviz geliri elde edildi. Türkiye, diğer sebzelerden yapılan turşuların ihracatından 32 milyon doları hanesine yazdırdı.

 

Türk turşusunu en çok Almanya talep etti

2023 yılının ocak – eylül, Almanya 70 milyon dolarlık Türk turşusu talebiyle zirvede yer alırken, Hollanda 47 milyon dolarlık taleple zirve ortağı oldu. Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri’ne 32 milyon dolarlık, İngiltere’ye 25 milyon dolarlık, Romanya’ya ise; 11 milyon dolarlık turşu gönderdi. Turşu ihraç ettiğimiz ülke sayısı da 136 oldu.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Demir Yoluyla Liman Bağlantılı Kombine Taşımacılık 12,3 Milyon tona ulaştı

Demiryolu Taşımacılığı Derneği’nin (DTD) raporuna göre Türkiye’de geçen yıl ihracat kapsamında 5,8 milyon ve ithalat kapsamında 6,5 milyon ton olmak üzere toplam 12,3 milyon ton yük, liman bağlantılı demir yolu kombine taşımalarıyla hedefe ulaştı. Bu durum intermodal taşımacılığa da olumlu yansıdı. Boltas CEO’su Selman Çoban, demir yolu yatırımlarının hızlanmasıyla intermodale talebin daha da artacağını belirtti.

Demiryolu Taşımacılığı Derneği’nin (DTD) raporuna göre 2022 yılında 5,8 milyon ton liman bağlantılı kombine ihraç taşıması gerçekleştirildi. İthalat kapsamında da toplam 6,5 milyon ton kombine yük taşıması yapıldı.

Türkiye Avrupa hattında blok trenleri ile sağladıkları intermodal taşımalarıyla öne çıkan Boltas’ın CEO’su Selman Çoban, Türkiye’de demir yolu ile yük taşımacılığına ilişkin yatırımların ve verimliliğin artması halinde kombine ve intermodal taşımacılığın daha fazla tercih edileceğini vurguladı. 

 

Liman bağlantılı kombine taşımacılık 12,3 milyon tona ulaştı

Son 10 yılda Türkiye’deki intermodal taşımaların sürekli artış gösterdiğini ifade eden Çoban, “DTD’nin raporuna göre geçen yıl ithalat ve ihracat olmak üzere toplam 12,3 milyon ton liman bağlantılı kombine yük taşımacılığı gerçekleştirildi. Yeni demir yolu bağlantılarının eklenmesiyle bu rakamın her geçen yıl artacağını düşünüyoruz.” dedi. 

 

Yeşil Mutabakat’a uyum için intermodal şart

Çoban, intermodal taşımaların düşük karbon salımı sebebiyle de öne çıktığını belirterek, “AB Yeşil Mutabakatı, ihracatta fırsata dönüştürebilmemiz için intermodal daha önemli hale geldi. İntermodal taşımacılıkta daha uygun fiyatlamalar ve sabit transit süreler de ticaretin daha akıcı olmasını sağlıyor.” diye konuştu.

Taşıma hacimlerinin yüzde 85’ini intermodal operasyonların oluşturduğunu söyleyen Çoban, şunları da kaydetti:

İstanbul, Yalova, İzmir ve Mersin’den gerçekleştirdiğimiz Ro-Ro çıkışlarımız ile Fransa’nın Sete Limanı’na veya İtalya’nın Trieste Limanı’na ulaşıyoruz. İntermodal hatlarımızda kara yolu, deniz yolu ve demir yolu servislerini entegre şekilde, optimum verimlilik anlayışıyla kullanıyoruz. 

Türkiye – Almanya hattında hem Ro-Ro bağlantılı hem de direk kara treni seferleriyle hizmet veriyoruz. Bu hatta karşılıklı tek seferde karbon salımını 80 ton azaltıyorken, yüzde 15-20 civarında maliyet avantajı da sağlayabiliyoruz. Geçen yıl İngiltere intermodal hattımızı da devreye almıştık. Yeni intermodal güzergâhları ve rotaları için ise çalışmalarımız sürüyor.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Şişecam, Resmi Sponsor Olduğu SHARE Bulgaristan Forumu'nda Avrupa'daki Sektör Profesyonelleriyle Buluştu

Camın tüm temel alanlarında faaliyet gösteren tek global oyuncu olan ve düz cam alanında birçok ilke imza atan Şişecam, bu yıl yedincisi düzenlenen Uluslararası Mimarlık ve Teknoloji İnovasyon Forumu SHARE Bulgaristan’ın resmi sponsorluğunu üstlendi. Avrupa’nın önde gelen mimarlık ofisleri, üniversiteler ve inşaat sektörü temsilcilerinin geniş katılımıyla gerçekleşen forumda; cephe tasarımı ve yapımı, yaşam ve çalışma alanlarına odaklanan iyi yaşam mimarisi gibi konular ele alındı. Şişecam, “Cam Çözüm Ortağı” başlıklı sunumuyla da forumdaki yerini aldı.

Türkiye düz cam pazarının lideri ve Avrupa’nın en büyük ikinci düz cam üreticisi Şişecam, 28 Eylül’de Sofya’da gerçekleştirilen Uluslararası Mimarlık ve Teknoloji İnovasyon Forumu SHARE Bulgaristan 2023’ün resmi sponsoru oldu. Uluslararası platformlarda ödüllü mimari ve büyük ölçekli geliştirme projelerinin yanı sıra en yeni bina teknolojilerinin sergilendiği foruma, Avrupa’nın ünlü mimarları konuşmacı olarak katıldı.

“Cam Çözüm Ortağı” sunumuyla etkinlikteki yerini alan Şişecam; dünyanın ve inşaat sektörünün gelişimi, mimari trendler, yüksek performanslı kaplamalı cam çözümleri ve yenilikçi teknolojileri hakkında katılımcıları bilgilendirdi.

 

Şişecam Hakkında

1935 yılında dünyanın saygı duyduğu global lider Mustafa Kemal Atatürk’ün vizyonu doğrultusunda Türk cam sektörünü kurmak amacıyla temelleri atılan Şişecam, cam ve kimyasallar alanında güçlü bir küresel oyuncudur. Düz cam, cam ev eşyası, cam ambalaj ve cam elyafı gibi camın tüm temel alanlarında faaliyet gösteren tek küresel şirket olan Şişecam, cam ev eşyası alanında en büyük iki, cam ambalaj ve düz cam alanlarında ise en büyük beş global üretici arasında yer almaktadır. Şişecam, dünyanın en büyük üç soda üreticisi arasında olmasının yanı sıra krom kimyasallarında dünya lideridir. 

Düz camcam ev eşyasıcam ambalajkimyasallar, otomotiv, cam elyaf, maden, enerji ve geri dönüşüm iş kollarında öncü bir rol üstlenen Şişecam, üretim faaliyetlerini Türkiye’nin yanı sıra Almanya, İtalya, Bulgaristan, Romanya, Slovakya, Macaristan, Bosna Hersek, Rusya Federasyonu, Gürcistan, Ukrayna, Mısır, Hindistan ve ABD’de yürütmektedir. 

Yetkin insan kaynağı ve akıllı teknolojilerle ana faaliyet alanlarında dünyanın en büyük 3 üreticisinden biri olma hedefine güçlü adımlarla ilerleyen Şişecam, yarının ihtiyaçlarını da göz önünde bulundurarak dijital altyapısını ve kültürünü dönüştürmeye kesintisiz devam etmektedir. 88 yıllık deneyim, 25 Bini aşkın çalışan, dört kıtada 14 ülkeye yayılan üretim faaliyetleri ve 150 ülkeyi aşan satış ağına sahip Şişecam, tüm ekosisteminin gelişimini destekleyen kapsayıcı bir yaklaşım ile büyüme yolculuğunu sürdürmektedir. Şişecam, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ile uyumlu ve entegre olarak hayata geçirdiği CareForNext stratejisi ile gezegeni korumak, toplumu güçlendirmek ve yaşamı dönüştürmek için sorumluluk almakta, tüm deneyim ve yetkinliklerini her alanda sürdürülebilir gelişim için kullanmaktadır. 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Cumhuriyetimizin 100. Yılı Defilesi

İzmir Valiliği koordinasyonunda Türk Kızılay Kadın İzmir ve İzmir Olgunlaşma Enstitüsü iş birliğinde, Kültür ve Turizm Bakanlığı Efes Kültür Yolu Festivali kapsamında “Cumhuriyetimizin 100. Yılı Defilesi” düzenlendi.

Defilede, Anadolu Selçuklu döneminden Cumhuriyete ve günümüze uzanan gelenekle yeniliğin birleştirildiği kıyafetler yer aldı. El tezgahlarında dokunan yerli ve doğal dokuma kumaşların yanı sıra ipekli ve kadife kumaşlar üzerine el işçiliği ile işlenen geleneksel motifler konuklara tanıtıldı. İzmir Valisi Süleyman Elban ile eşi İrem Beyza Elban, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Batuhan Mumcu, AK Parti İzmir Milletvekilleri Ceyda Bölünmez Çankırı ile Şebnem Bursalı, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un eşi Pervin Ersoy’un da katıldığı defileye, İzmirliler akın etti.

 

“EN GÜZEL EMANETİMİZ”

Türk Kızılay Kadın İzmir Başkanı Gonca Aslan “Cumhuriyet bizim en güzel emanetimizdir. Bu emaneti önümüzdeki nesillere daha da güçlenerek teslim etme gayesindeyiz” dedi. İzmir Valiliği İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürlüğü, Türk Kızılay İzmir, İzmir Devlet Türk Dünyası Dans Müzik Topluluğu, Nava Konak, EKMAS, Zade-Vital’in destekçisi olduğu gece için bir çok ismin çalıştığını belirten Aslan, “Türk Kızılay İzmir Kadın yönetimindeki Biriçim Didem Özkardeş, Nuray Ekmekçioğlu, Rasıla Başar, İrem Büyükhelvacıgil, Fulya Karamut, Jülide Kıyak, Ferzan Yapkuöz, Ela Ekmekçioğlu, Hürrem Carolin Keskin, Zöhre Develioğlu, Ayfer Salepçioğlu ve İzmir İl Yönetim Kurulu Üyesi İlkay Acun başta olmak üzere defileye emek veren herkese teşekkür ediyoruz” dedi.

 

“COŞKUYU KALBİMİZDE HİSSEDİYORUZ”

Kızılay İzmir İl Başkanı Kerem Fahri Baykalmış ise Cumhuriyet’in 100. yılında kalplerde hissedilen büyük coşkunun Türkiye’nin her yerinde gerçekleştirilen kutlamalarla daha da artığını söyledi. Bu coğrafyada doğmaktan ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan dolayı çok mutlu ve gururlu olduğunu vurgulayan Baykalmış “Bu coşku bundan 100 yıl önce Samsun’a çıkan, Erzurum’da hayat bulan, Ankara’da devletini kuran, düşmanı İzmir’de denize dökerek sonsuza kadar bu hilal ve yıldızı dalgalandıracak Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları sayesinde başladı. Bizlere Cumhuriyetimizi emanet eden herkesi rahmetle anıyoruz” dedi.

 

“GÜÇLÜYÜZ, MAZLUMLARIN YANINDAYIZ”

Kızılay’ın kuruluş amacının din, dil ve ırk gözetmeksizin insani yardım ulaştırmak olduğunu belirten Baykalmış “Maalesef Dünya’da büyük bir insanlık dramı ile karşı karşıyayız. Suriye’de, Filistin’de ve Dünya’nın her yerinde gözü yaşlı insanların acılarını dindirme gayretindeyiz” dedi. Türk Kızılayı’nın kadın eliyle ve kadın şefkatiyle var olan büyük bir kurum olduğunu hatırlatan Baykalmış “Safiye Hüseyin Elbi ilk Türk kadın hemşire olarak Kızılay’da görev yaptı. Halide Edip Adıvar eğitimci, hasta bakıcı ve milletvekili olarak Türk Kızılayı’nın kuruluşunda yer aldı. Adını saymakla bitiremeyeceğimiz bir çok kadın Kızılay’da görev aldı. Bugün de ismini sayamadığımız binlerce kadın üyemiz, Türk Kızılayı’nın ilk kadın başkanı olan Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz hanımın da gayretleriyle acıları dindirmek için ellerinden geleni yapıyor. Böyle bir kurumun paydaşı olmaktan şeref duyuyorum. Güçlü bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti, güçlü bir Kızılay ve güçlü bir millet olarak mazlumların yanında olmaya, insani yardım faaliyetlerini sonsuza dek sürdürmeye devam edeceğiz” diye konuştu.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bilinçsizce tüketilen vitaminler karaciğeri bozuyor!

Uzmanı uyardı!

Bilinçsizce tüketilen vitaminler karaciğeri bozuyor!

Dengeli beslenen ve sağlıklı kişilerin besin takviyesine ihtiyacı olmadığını dile getiren uzmanlar, ancak ciddi vitamin eksikliği olan veya hastalık süresinde olanların hekim tavsiyesi ile besin tavsiyesi alabileceğini söylüyor. “Bilinçsizce tüketilen besin takviyeleri vücutta birikerek karaciğer gibi hayati organlarımıza zarar verebilir.” diyen Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Aytaç Atamer, besin desteklerinin hekim kontrolünde ve öncesinde ölçüm yapılarak alınması gerektiğini vurguladı.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Aytaç Atamer, besin takviyelerinin önemi ve karaciğere olan etkileri hakkında bilgi verdi.

“Dengeli beslenen ve sağlıklı kişilerin besin takviyesine ihtiyacı yoktur.” diyen Prof. Dr. Aytaç Atamer, sağlıklı beslenen kişilerin hekim tavsiyesi olmadan besin takviyesi kullanmasının sağlık sorunlarına yol açabileceğini söyledi. Prof. Dr. Aytaç Atamer, şöyle devam etti:

“Vücudumuzun ihtiyacı olan vitaminin ve minareleri aldığımız gıdalardan rahatlıkla temin edebiliriz. İhtiyacımız olmadan aldığımız bu takviyeler ne bağışıklığımızı güçlendirir ne de karaciğerimizi temizler. Bilinçsizce tüketilen besin takviyeleri vücutta birikerek karaciğer gibi hayati organlarımıza zarar verebilir. Ancak ciddi vitamin eksikliği olan veya hastalık süresinde olanlar hekim tavsiyesi olmak üzere besin tavsiyesi alabilir.

Besin destekleri hekim kontrolünde ve öncesinde ölçüm yapılarak alınmalıdır. Karaciğerimizin detoks yani zehirden uzaklaştırma kabiliyetini esas sağlayan antioksidan glutatyodur. Vücudumuzda glutatyon depolarının yüksek tutulmasını sülfür, C vitamini gibi içerikli gıdalar ile sağlayabiliriz. Bunu yeterli ve dengeli beslenmemizde almamız mümkündür.”

Yağda eriyen vitaminlerin aşırı alımı karaciğeri yoruyor

Karaciğerin hayatının devamı için gerekli olan, vücudun en temel organı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Aytaç Atamer, ağız yolu ile alınan her türlü yiyecek, içecek ve ilaçların karaciğerde metabolize olduğunu kaydetti.

“Yağda eriyen vitaminler karaciğerde metabolizme edildikten sonra depolandıklarından dolayı aşırı alımı karaciğeri yorar ve hasara neden olabilir. Özellikle A vitamini ve suda eriyen bir vitamin olan niasin yüksek dozlarda alındığında karaciğerde aşırı miktarda depolanarak toksiditeye yol açabilir.” şeklinde konuşan Prof. Dr. Aytaç Atamer, kimi bitkisel takviyelerin de karaciğer hasarına sebep olabileceğini anlattı.

Cinsel fonksiyon artırıcı gibi takviyeler daha fazla zarar verebiliyor 

Prof. Dr. Aytaç Atamer, ayrıca zararsız olan bir bitki gıda takviyesinin kullanılan ilaçlar ile etkileşime girerek karaciğere zarar verebileceğini de belirterek, şunları kaydetti:

“Bitkisel gıda ve ilaç takviyelerinin binde bir ile on binde bir karaciğere hasar verme riski vardır. Cinsel fonksiyonu artırıcı takviyeler, vücut geliştirme ve diyet ürünleri, kedi otu, yüksek otu, öksürük otu, karaciğer için toksik olabilir. İçerisinde çok sayıca vitamin ve detoks, destek ürünleri içeren çoklu yani 5 ile 20 madde içeren ürünler potansiyel olarak daha fazla zarar verebilir.”

Bitkisel ürünler yeteri kadar kontrolden geçmiyor 

Prof. Dr. Aytaç Atamer, kullanılan gıda takviyeleri ve bitkisel ürünlerin yeteri kadar kontrolden geçmediğini dile getirerek, “Bazıları ağır metaller ve katkı maddeleri içeriyorlar. İçeriğini bilmediğimiz veya gereksiz olarak kullandığımız gıda takviyeleri size yarardan çok zarar verebilir.” dedi.

Kullanılan gıda takviyelerinin kişilerin karaciğerine olan etkisinin; kullanılan gıda takviyeleri ve alınma süresi ile yaşa, karaciğerin durumuna, kapasitesine, hastalıklarına ve/veya genetik yatkınlığına alınan takviyelerin içeriğine göre değişebildiğini anlatan Prof. Dr. Aytaç Atamer, sözlerini şöyle tamamladı:

“Alınan çoklu ilaçlar, diyabet gibi metabolik hastalıkların yan etkilerini artırır. Gıda takviyeleri ilaç statüsünde olmadığı için Sağlık Bakanlığı’nın denetimine tabi değildir, Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlıdır. Bu nedenle gıda takviyelerinin etkisini araştırmak için bilimsel araştırmalar daha çok toksik etkimeye maruz kalan hastalar üzerinde hekimler tarafından yapılıyor. Kullanılan gıda takviyelerinin yan etkisi konusunda yeterli bilimsel çalışma da yoktur. Bu konuda sıkı denetim ve bilinçli olmak gerekmektedir.” Doi numarası: https://doi.org/10.32739/uha.id.42710

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kariyer ve Anne Olma Hayali Bir Arada: Yumurta Dondurma İle Kontrol Sizde!

Kariyer ve Anne Olma Hayali Bir Arada: Yumurta Dondurma İle Kontrol Sizde!

Yumurta dondurmak nedir?

Günümüzde azalmış yumurta kapasitesi, ilerleyen yaş veya yumurtalıkların zarar görebilme olasılığı olan durumlarda yumurtalıkların uyarılarak elde edilen yumurtaların dondurulması, gelecekte istenildiği zaman tüp bebek yöntemi ile kullanılması için saklanmasına “yumurta dondurma” denilmektedir.

Özellikle kariyer nedeniyle çocuk sahibi olmayı erteleyen kadınlar için anne olmalarına şans tanıyor!

Sağlık Bakanlığı’nın 2014 yılında yayınladığı yönetmelik ile bazı özel koşullarda, kadınların doğurganlığının korunması için yumurta dondurulmasına izin verilmiştir. Kısırlığa yol açabilen radyoterapi, kemoterapi gibi kanser tedavisi öncesi üreme kapasitesinin korunması, yumurtalıkların rezervinin azalmasına veya kaybolmasına yol açabilecek cerrahi operasyonlar öncesi, ailesinde erken menopoz öyküsü olması ve yumurtalıkların alınmasını gerektiren bir hastalık varlığında yumurta dondurulma işlemi yapılabilir. Ancak şu andaki yönetmelik gereği evli kadın yumurta donduramaz, embriyo dondurabilir

Birçok avantajı var!

Yumurta dondurma işleminin en büyük avantajı çeşitli sebeplerle evliliği ertelemiş veya çalışma hayatında kariyeri nedeniyle bebek sahibi olmayı ertelemiş, ilerlemiş yaştaki kadınlar için anne olabilme şansını sürdürmeyi sağlamasıdır.

Doğacak bebeğe zarar vermiyor!

Âdetin 2-3. günü yumurta uyarılması tedavisine başlanması idealdir. Ama bazı özel durumlarda kanser tedavisi gibi süreç gören kadınlarda farklı uygulamalar da yapılabilir. Yumurta dondurma işleminde yaklaşık 10-15 gün süren ilaç tedavisi ile yumurtalıklar kontrollü şekilde uyarılarak, anestezi altında yumurta toplama işlemi yapılır. Yumurta toplama işlemi hastanın durumuna göre vajinal veya karından genel anestezi altında yapılır, hastalar ağrı hissetmezler. Bu işlem sonrasında toplanan yumurta hücreleri hızlı dondurma yöntemi ile dondurulur. Dondurulan yumurta hücreleri -196 C de sıvı nitrojen içeren özel saklama tanklarında 5 yıl süreyle saklanabilir. 5 yıldan daha uzun süre uzatmak istenilirse Sağlık Bakanlığı onayı gerekmektedir.

Yumurta dondurma işlemi doğacak bebeğe zarar vermez. 1986 yılında dondurulmuş oositlerle yapılan ilk tüp bebek denemesinden bu yana binlerce sağlıklı canlı doğum gerçekleştirilmiştir. 35-38 yaş altında 8-10 olgun yumurta dondurulması yeterli iken 40 yaşın üstünde daha fazla olgun yumurta gerekmektedir. Bundan dolayı işlemin birkaç kez yapılması gerekebilmektedir.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kocaeli Yerel Kültür Müzesi açılıyor

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve Manav kültür mirasının korunması için uzun zamandır hizmet

eden Kocaeli Yerel Kültür Platformu işbirliği ile hazırlanan Kocaeli Yerel Kültür Müzesi açılıyor.

Başkan Büyükakın’ın müjdesini verdiği;

Kocaeli Yerel Kültür Müzesi açılıyor

Müze zengini kentler arasında yer alan Kocaeli, Türkiye’de bir ilki gerçekleştiriyor.

Geleneksel sanatı dijital görsellerle destekleyen “Kocaeli Yerel Kültür Müzesi” 31 Ekim Salı

günü saat 11.00’de düzenlenecek açılış programıyla Kocaelililerle buluşacak. Kocaeli

Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın tarafından müjdesi verilen müze için

hazırlıkların sonuna gelindi. Yaklaşık bir yıldır süren titiz çalışmalar sonucunda hayata

geçirilen bu proje, Kocaeli’nin yerel kültürünü yaşatmayı, tanıtmayı ve gelecek nesillere

aktarmayı amaçlıyor. Portakal Hafız Konağı’nda Kocaelililerle buluşacak olan müze 4 farklı

bölümden oluşuyor.

MANAV KÜLTÜRÜNÜN İZLERİ SERGİLENİYOR

Kocaeli’de yaşayan Manav Türklerinin zengin kültürünü yaşatmak ve tanıtmak için bir

süredir çalışma içerisinde olan Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve Yerel Kültür Platformu

işbirliği ile hayata geçirilen “Kocaeli Yerel Kültür Müzesi“ 31 Ekim’de Portakal Hafız

Konağı’nda hizmete açılacak. Müzenin pazartesi günleri hariç haftanın 6 günü hizmete açık

olması planlanıyor.

SERGİ TEMALARI 4 BÖLÜMDEN OLUŞUYOR

Kocaeli Yerel Kültür Müzesi sergi temaları manavların Kocaeli’ye yerleşimi (manav mimarisi,

yerel kültür mirası, dilden dile nesilden nesile manav mutfağı, motiflerin hikayesi), Ketenin

yolculuğu (Keten ipinin yolculuğu, İlmek ilmek emek, Kandıra Bezi), Motiflerin dili (Kocaeli

kilim motifleri, dokuma tezgahı) ve çok amaçlı salon (atölyeler, ritüeller yazılı ve sözü tarih

çalışmaları) olarak dört ayrı bölümden oluşuyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Çocuklar için ücretsiz drama atölyesi etkinliği başlıyor

ÇOCUKLAR İÇİN ÜCRETSİZ DRAMA ATÖLYESİ ETKİNLİĞİ BAŞLIYOR

Nevşehir Belediyesi Gençlik ve Spor Hizmetleri Müdürlüğü Gönüllü Eğitim Merkezi’nde 10-11 yaş

grubu çocuklar için açılacak olan Drama Atölyesi Etkinliği için kayıtlar devam ediyor.

Nevşehir Belediyesi Gönüllü Eğitim Merkezi’nde, çocuklarda iletişim becerilerinin yaratıcı drama

yöntemi ile geliştirilmesi amacıyla 10-11 yaş grubu çocuklar için Drama Atölyesi Etkinliği

gerçekleştirilecek. Çocukların oyunlar eşliğinde eğlenecek hem de yaratıcı drama ile rollere girerek

sözel, bedensel ve yazınsal iletişim uygulamalarıyla kendilerini özgürce ifade edebileceği etkinlikler 4

Kasım 2023 tarihinde başlayacak ve 10 hafta sürecek.

Çocukların bireysel gelişimi yanında kendine güven, yaratıcılık gibi tutum ve davranışlarını

destekleyerek görsel sanatlar bilgisine katkı sağlayacak olan etkinliklere aileler, çocuklarını ücretsiz

olarak kayıt yaptırabilecek.

Kontenjanlarla sınırlı etkinlik için aileler, Paşa Konağı’ndaki Nevşehir Belediyesi Gençlik ve Spor

Hizmetleri Müdürlüğü’ne şahsen başvurabilecekleri gibi, www.nevsehir.bel.tr adresindeki hızlı menü

içerisinde bulunan Gençlik ve Spor Hizmetleri Kurs Başvuruları sekmesinden kayıt oluşturabilecek.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Çocuklarda idrar tutma alışkanlığı hasta ediyor

Çocuklarda idrar tutma alışkanlığı hasta ediyor

 

İdrar yolu enfeksiyonu, çocuklarda üst solunum yolları hastalıklarından sonra en sık görülen ateşli hastalıklardan biri. İdrar yolu enfeksiyonunun kabızlıktan, idrar tutmaktan, işeme bozukluğundan ya da üriner sisteme ait bazı bozukluklarından dolayı meydana gelebildiğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk Nefrolojisi Uzmanı Doç. Dr. Neşe Bıyıklı, “Bir bebek ya da çocuk ateşli bir idrar yolu enfeksiyonu geçiriyorsa bu çocukların 3’te birinde altta yatan idrar yolu sistem bozukluğu ya da fonksiyonel bir bozukluk ihtimali olabilir” dedi.

Çocuklarda; bakterilerin böbrek ve idrar yollarına yerleşmesi sonucunda ortaya çıkan idrar yolu enfeksiyon belirtilerinin ateş, kusma, karın ağrısı, idrar kaçırma, idrar yaparken yanma, bebeklerde idrar yaparken ağlama, idrarın renginde ve kokusunda değişiklik, halsizlik ve bebeklerde ayrıca kilo alma olduğunu belirten Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk Nefrolojisi Uzmanı Doç. Dr. Neşe Bıyıklı çocuklar için idrar yolu enfeksiyonundan korunma yöntemlerini paylaştı.

Çocuk kendini iyi hissetmeye başlayınca tedaviyi sonlandırmak hastalığın tekrarlamasına yol açabilir

İdrar yolu enfeksiyonu tedavisinin antibiyotik kullanımı gerektirdiğini söyleyen Doç. Dr. Neşe Bıyıklı, “Üreyen mikroorganizmaya ve çocuğun klinik durumuna göre şurup formunda ya da iğne formunda antibiyotik tedavileri seçilebilir. Yine çocuğun klinik durumuna göre hastanede yatarak ya da ayaktan tedavi mümkün. İlaçlar tedavi süresi boyunca mutlaka hekimin belirlediği süre içerisinde kullanılmalı. Birkaç gün içerisinde çocuk kendini iyi hissetmeye başlayınca erken tedaviyi sonlandırmak en çok çekindiğimiz konulardan bir tanesidir çünkü enfeksiyon tekrardan ortaya çıkabilir. Bunun dışında bol bol su içilmesi önemli çünkü idrar akımının artırılması enfeksiyon tedavisi için bize yardımcı olur” şeklinde konuştu.

Kesin tanı konulması için idrar örneği şart

Çocukta klinik olarak idrar yolu enfeksiyonu şüphesi varsa kesin tanı koymak için uygun koşullarda alınmış idrar örneğinin şart olduğunu vurgulayan Çocuk Nefrolojisi Uzmanı Doç. Dr. Neşe Bıyıklı, “Bu idrar örneğinde hem idrar analizi hem de idrar kültürü testi yapılmalı. Çocuklardan idrar örneği alınmasının birkaç yöntemi var. Tuvalet eğitimini tamamlamış çocukta kaplarla alabiliyoruz ancak bebeklerden idrar almak daha güçlük yaratan bir durum. Dolasıyla bebeklerden idrar alırken ya steril idrar torbaları kullanılabilir ya çocukların çiş yaptığı yerden örnek alınabilir ya da iğne ile karın üstünden idrar torbasına girerek idrar örneği alınabilir” açıklamasında bulundu.

Enfeksiyondan korunmak için iki önemli unsur hijyen ve bol su içmek

İdrar yolu enfeksiyonlarından korunmak için en önemli iki adımın bol su tüketimi ve hijyen olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Neşe Bıyıklı, “Biz özellikle çocuklara bol su verilmesini ve su içme alışkanlığının kazandırılmasını söylüyoruz. İdrar akımı bolca olursa idrar torbası tam ve düzenli olarak boşaltılırsa yani işeme eylemi ertelenmezse risk azalır. Çocuğun 3-4 saatte bir idrar torbasını düzenli olarak boşaltması önemli bir faktör. Kabızlığın önlenmesi önemli çünkü kabızlık hem bağırsakların dolmasıyla idrar torbasına baskı yaparak enfeksiyonu kolaylaştırır hem de idrar torbasının rahat boşalmasına engel olur. Hijyen koşullarına dikkat edilmesi önemli. Tuvalet temizliğinin özellikle kız çocuklarında önden arkaya doğru yapılması, pamuklu ve rahat çamaşırlar giyilmesi, işemenin ertelenmemesi özellikle önemli olan konulardan bazıları” dedi.

Enfeksiyonu yineleyen hastaların böbreklerindeki olası problemler incelenmeli 

Enfeksiyonun tam olarak iyileşip iyileşmediğini öğrenmek için kontrollü idrar tahlilleri ve idrar kültürlerinin yapılması gerektiğini söyleyen Çocuk Nefrolojisi Uzmanı Doç. Dr. Neşe Bıyıklı, “Onun dışında eğer şüphelendiğimiz başka klinik bulgular varsa hastalarımıza belli aralıklarla, bir şikâyeti olmasa bile idrar tahlillerinin ve kültürlerinin yapılmasını istiyoruz. Şüphelendiğimiz çocuklarda ise böbreklerde yapısal bir problem olup olmadığını inceliyoruz. Eğer enfeksiyonu yineliyorsa o zaman özel böbrek filmleri istiyoruz” şeklinde konuştu.

İdrar yolu enfeksiyonu yüzde 50 ile 70 oranında tekrarlayabilir

İdrar yolu geçiren bir çocukta üç konuyu oldukça önemsediklerini dile getiren Çocuk Nefrolojisi Uzmanı Doç. Dr. Neşe Bıyıklı, “Bunlardan bir tanesi idrar yolu enfeksiyonunun tekrarlama riski. İdrar yolu enfeksiyonu geçiren bir çocuk yüzde 50 ile yüzde 70 aralığında enfeksiyonu tekrarlama riski taşır. Bu bizim açımızdan önemlidir. İkinci önemli konu ise; çocuklar idrar yolu enfeksiyonu geçirdiklerinde bunun böbrekten mi yoksa mesaneden mi kaynaklandığını ilk başta anlayamayabiliriz. Böbrekten kaynaklı idrar yolu enfeksiyonları eğer böbrekte bir zedelenme veya hasar bıraktıysa ileriki yaşlarda önemli sorunlar yaşanabilir. Kan basıncı yüksekliği yani hipertansiyon hastalıkları veya böbrek fonksiyonlarında bozulma gibi rahatsızlıklar yaşanabilir. Bunun dışında idrar yolu enfeksiyonu geçiren bir çocukta yüzde 30 ile yüzde 50 olasılığında idrar yolu kaçağı gibi bir problem olabilir. Bunlar zamanında tanı konulmazsa tekrarlanan enfeksiyonlarla zarar verir” açıklamasında konuştu.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı