Aylık arşivler: Kasım 2023

“Bozkırın Tezenesi" Yenişehir'de anıldı

“Bozkırın Tezenesi” Yenişehir’de anıldı

Mersin Yenişehir Belediyesi ve Mersin’deki Kırşehirliler Derneği, Neşet Ertaş’ı Anma Konseri

düzenledi. Sanatçı İsmail Altunsaray ve Kırşehir Abdallar Topluluğu’nun sahne aldığı konserde

türküler “Bozkırın Tezenesi” Neşet Ertaş’ın anısına seslendirildi.

Yenişehir Belediyesi Atatürk Kültür Merkezinde düzenlenen Neşet Ertaş’ı Anma Konserine, Yenişehir

Belediye Başkanı Abdullah Özyiğit’in yanı sıra Yenişehir Kaymakamı Nevzat Şengök, Mezitli Belediye

Başkanı Neşet Tarhan, 27 Dönem CHP Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya, Mersin’deki Kırşehirliler

Derneği Başkanı Hüseyin Kılıç, sivil toplum kuruluşlarının başkan ve temsilcileri ile belediye meclis

üyeleri katıldı. Mersinliler anma gecesinde salonu doldururken, İsmail Altunsaray ve Kırşehir Abdallar

Topluluğu, Türk halk müziğinin efsane ismi Neşet Ertaş’ı unutulmaz eserleriyle andı. Neşet Ertaş’ın

hayatından kesitlerin anlatıldığı ve eserlerinin dinleyicilerle buluştuğu anma konseri, izleyicilerden

büyük beğeni topladı.

Başkan Abdullah Özyiğit “Bizim hayata bakışımızda bir vefa var.”

Yenişehir Belediye Başkanı Abdullah Özyiğit konserin açılışında yaptığı konuşmada şu ifadeleri

kullandı: “Bizim hayata bakışımızda bir vefa var. Yani biz ilk defa anma yapmıyoruz. Büyük

ozanlarımızı, şairlerimizi özellikle bu salonda çok andık, anmaya da devam edeceğiz. Bugün büyük

ozanımız Neşet Ertaş için bir aradayız. 2019 yılında Kırşehir, müzik dalında UNESCO Yaratıcı Şehirler

Ağı’na alındı. Bozkırın Tezenesi Neşet Ertaş başta olmak üzere halk ozanlarının beslendiği bozlak

kültürü ve Abdal geleneği gelecek kuşaklara aktarılıyor. Bu gece hem 2012 yılında aramızdan

ayrılan Neşet Ertaş’ı anıyor hem de bu mirasa sahip çıkıyoruz.11 yıl önce kaybettiğimiz ozanımızı

burada tekrar sizlerle beraber anıyoruz. Işıklarda uyusun. Ve ‘Nerede bir türkü söyleyen görürsen

korkma yanına otur. Çünkü kötü insanların türküleri yoktur.’ sözü çok kıymetli.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bakü'den Anadolu'ya Çok Sesli Bir Rüzgar

Bakü’den Anadolu’ya Çok Sesli Bir Rüzgar

 

Cemal Reşit Rey (CRR) Senfoni Orkestrası, 2 Aralık Cumartesi akşamı İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) CRR Konser Salonu’nda “Bakü’den Anadolu’ya” başlıklı bir konserle müzikseverlerle buluşacak. Konserde, Bakü doğumlu besteci İlyas Mirzayev’in viyolonsel konçertosu ve ülkemizin çok sesli müziğinin öncü bestecilerinden Ahmed Adnan Saygun’un 3. Senfoni’si icra edilecek. Orkestra şefi Rengim Gökmen yönetimindeki CRR Senfoni Orkestrası, ünlü çellist Aurélien Pascal’a eşlik edecek. Konser, saat 20.00’de başlayacak. Konserde icra edilecek Mirzayev’in eserleri, geleneksel Türk ve Azerbaycan çalgılarının büyüleyici sololarıyla dikkat çekerken, Saygun’un etkileyici senfonisi duygusal bir yolculuğa davet ediyor.

 

Yüzyılın Yüzleri: Saim Akçıl

 

Konser öncesi, Prof. Dr. Saim Akçıl’a saygı niteliğinde Yüzyılın Yüzleri etkinlikleri kapsamında bir de söyleşi gerçekleşecek. CRR fuayesinde saat 18.00’de başlayacak söyleşi kapsamında, İstanbul Şehir Orkestrası ve İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası gibi önemli topluluklarda görev almış, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde keman sanatçısı olarak başarılı bir kariyere sahip olan, aynı zamanda Borusan Oda Orkestrası, Tekfen Oda Orkestrası, Haliç Oda Orkestrası gibi toplulukları kurarak orkestra şefliği yapmış, yurtdışında başarılı turneler gerçekleştirmiş olan Haliç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Saim Akçıl, müzikolog Ersin Antep’in konuğu olacak.

Ayrıca, Prof. Akçıl’ın uzun yıllar eğitimci olarak görev aldığı Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Devlet Konservatuvarı’nda öğrenimine devam eden ve Mehmet Yasemin’in keman öğrencisi olarak yetişen Zeynep Danış, etkinliğe mini bir dinletiyle katkıda bulunacak.

Yüzyılın Yüzleri başlıklı söyleşiye katılım ücretsizdir. “Bakü’den Anadolu’ya” başlıklı konserin biletleri CRR gişesi veya Biletix’ten 40-90 TL kategorilerinde temin edilebilir.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Beşiktaş başkan adayı Serdal Adalı, Master Planını açıkladı:

Beşiktaş başkan adayı Serdal Adalı, Master Planını açıkladı:

“Beşiktaşımızın tüm borcunu kapatacak somut proje ve sponsorluk anlaşmalarıyla geliyoruz”

Beşiktaş başkan adayı Serdal Adalı, 29 Kasım Çarşamba günü basın mensupları ile bir araya gelerek projelerini anlattı. Genel kurulda göreve gelmesi durumunda hızla hayata geçirilecek gayrimenkul projesiyle elde edilecek yaklaşık 200 milyon Euro gelir ile Beşiktaş’ın banka ve kamu borçlarının tümünün kapatılacağını açıkladı. Bu projenin yatırımın finansmanının bizzat kendisi ve yönetim kurulu üyeleri tarafından gerçekleştirileceğini söyledi. Akatlar Spor Kompleksi’nin dönüşüm projesi için Gain Medya ile sponsorluk ön protokolünü imzalayan Serdal Adalı, bu sayede GAİN Akatlar Spor Park Kompleksinin hayata geçirileceğini söyledi.

Serdal Adalı, Beşiktaş Kulübü’nde 3 Aralık pazar günü gerçekleşecek olağanüstü seçimli genel kurul öncesinde gazetecilerle bir araya gelerek Beşiktaş’ı geleceğe taşıyacak projelerini anlattı. Borçsuz bir Beşiktaş için ayakları yere sağlam basan ve hepsi önümüzdeki 1,5 yıl içinde başlanacak projeler ürettiklerinin altını çizen Serdal Adalı, taraftarın stadyumla ilgili taleplerine çözüm sunan projelerin de hazır olduğunu belirtti.

“Stadımızda yapacağımız değişikliklerle yeniden desibel rekoru kıracağız”

Yapılacak değişikliklerle Beşiktaş stadının kapasitesinde 9.836 kişilik artış yaşanacağını belirten Serdal Adalı, bu değişikliklerle stadın atmosferi ve gelirinin önemli ölçüde arttırılacağını şu sözlerle dile getirdi; “Stadımızın, Yeni Açık Tribünü’nde uygulayacağımız, ‘Safe Standing Sandalyelerimiz’ ile oturum kapasitemizi artıracağız. Böylelikle, 9.836 bilet daha satarak, gücümüze güç katacağız. Stadımızda misafir takım tribününü iki kat olarak kurgulayarak alanı daraltacağız. Ayrıca, güvenlik önlemleri kapsamında rakip tribüne ses yutucu şeffaf panel konumlandıracağız. Tüm bu değişikliklerle Beşiktaşımızla yeniden desibel rekoru kıracağız.

“Serpil Hamdi Tüzün Futbol Akademisi’ni Beşiktaş’a kazandıracağız”

Beşiktaş’ın son yıllarda yaşadığı altyapı sorununu çözmek için yeni bir futbol akademisi projesini hayata geçireceklerinin altını çizen Serdal Adalı, bu alandaki planlarını şu sözlerle paylaştı: “Ümraniye Nevzat Demir Tesislerimizi Beşiktaşımıza yeniden ve temelli kazandırıyoruz. Mevcut 88 bin m2’lik alanımıza ek olarak, arazimizin yanındaki 88 bin m2’lik alanı da tesislerimize dahil ederek, ‘Serpil Hamdi Tüzün Futbol Akademisi’ projemizi Beşiktaş’a kazandıracağız. Üç yeni antrenman sahası daha ekleyerek, altyapımızın da antrenman yapabileceği tesisimizi yeni nesil dünya standartlarına ulaştırıyoruz. Bu proje için Orman Bakanlığı ile görüşmeleri yapılmış, adım adım detaylandırılmış ve ön mutabakat sağlanmıştır. Bu kapsamda göreve gelmemizi takiben gerekli adımlar hızlıca atılacaktır.”

“Şan Ökten Tesislerini yenileyerek, amatör branşlarımızı tek çatı altında toplayacağız”

Şan Ökten tesislerinin yenilenerek futbol dışı branşlara teslim edileceğini belirten Serdal Adalı şöyle konuştu; “Şan Ökten Amatör Branşlar Merkezi kurarak, Fulya’da anlaşmasını yaptığımız arsamızda güreş, boks ve jimnastik gibi branşları bir araya getireceğiz. Takımlarımızın antrenman ve kamplarını gerçekleştireceği tüm amatör branşlara hizmet edecek 12 bin m2 çok amaçlı spor salonumuzu inşa ediyoruz. Beşiktaş LAB Kliniğinde; altyapı, profesyonel tüm oyuncularımızı için sporcu sağlığı açısından zirveye çıkaracağız. Oluşturulacak 10 kişilik akademisyen ve uzman antrenör heyetiyle, U15’ten itibaren genç yeteneklerin fiziksel gelişimini için en verimli sistemi uygulayacağız. Tüm sporcuların mevcut performanslarının takibi ve geliştirilmesi yönünde profesyonel adımlar atılacak. Yeni transfer sürecinde, sağlık kontrolleri ve performans ölçümlerini günümüz futbol dünya devlerindeki örnekler gibi yapacağız ve bu sayede sakatlık riski yüksek olan oyuncuları takımımıza transfer etmeyeceğiz.”

GAİN MEDYA ana sponsorluğunda, Gain Akatlar Spor Kompleksi Dönüşüm Projesi

Gain Akatlar Spor Kompleksi Dönüşüm Projesi’ni hayata geçirmek iş GAİN MEDYA ile iş birliği yapılacağını belirten Serdal Adalı, basın toplantısında GAİN Medya Yönetim Kurulu Başkanı Ferhat Bilgin ve GAİN Medya Yönetim Kurulu Üyesi Erkan Kilimci ile sponsorluk ön protokolü anlaşmasını imzaladı. 

Serdal Adalı, “Dijital İçerik Platformu GAİN MEDYA’nın Ana Sponsorluğunda, gerekli izin ve onayların alınmasının ardından, Gain Akatlar Spor Kompleksi Dönüşüm Projesi’ni hayata geçirmek üzere bir araya geliyoruz. GAİN Akatlar Spor Park Kompleksimizde, basketbol takımımız başta olmak üzere, salonumuzu 30 bin m2 ve 12 bin seyirci kapasiteli, antrenman salonumuzu ise 5 bin m2 alanda yeniden hizmete açıyoruz. Aynı komplekste, ayrıca, açık-kapalı etkinlik alanları, performans sanatları merkezi, dijital içerik stüdyoları, restoranlar, açık-kapalı havuz, ticari üniteler, tenis kortu, basketbol ve futbol sahası yer alıyor olacak,” dedi.

“Beşiktaş gayrimenkul projesi ile borcumuz kapanacak”

Serdal Adalı konuyla ilgili şöyle konuştu; “Dünyanın en güzel şehri İstanbul’da havaalanına ve şehrin merkezi bölgelerine 10 dakika uzaklıkta, Beşiktaş gayrimenkul projemizi hayata geçiriyoruz. Orman arazilerine sınır yarım milyon m2 alana kurulacak olan, Beşiktaş Ekolojik Kent içerisinde, sosyal ve sportif alanlar, Beşiktaş Göleti, Beşiktaş Okulu ve restoranların yanı sıra 380 villa projesi yer alacak. Arsa verimliliği, su kaynakları, güneş enerji santrali ile %100 ekolojik olan projemiz, aynı zamanda şehrin en az deprem riski taşıyan bölgesinde yer alacak.”

“Projenin finansmanını şahsım ve yönetim kurulu üyelerimiz sağlayacak”

Bu proje ile Beşiktaş’ın borçlarının kapanacağının altını çizen Serdal Adalı, “Bu projenin satışından hedeflediğimiz yaklaşık 150 -200 milyon Euro ile Beşiktaşımızın banka ve kamu borçlarını kapatacağız. Ayrıca bahsettiğimiz metrekareye ek olarak komşu parsellerde de yaklaşık 70 – 80 bin metrekarelik bir alan var. Bu kısmı henüz imza altına alamadık ama şifayı olarak anlaştık. Bu alanı da projeye dahil edebilirsek gelirimiz artacak ve faiz yükünden tamamen kurtulacağız. Bu şekilde Beşiktaş’ın geleceğini de sigortalamış oluyoruz. Bu projeyi de yaklaşık 4 yılda tamamlamış olacağız. Bu projenin finansmanını bizzat ben ve yönetim kurulunda yer alacak arkadaşlarım sağlayacağız.” Bu gelirin önümüzdeki dönemlerde transfer ve benzeri konulara harcanmamasını da teminat altına almak için çalıştıklarını belirten Serdal Adalı, elde edilen tüm geliri borçlar karşılığında, kulübün kasasına girmeden bankalara ödenecek şekilde kurgulandığını belirtti.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Polipot'tan modernizasyon yatırımı ile kapasite arttırımına 5.5 milyon dolarlık yatırım

POLİPORT’TAN MODERNİZASYON YATIRIMI İLE KAPASİTE ARTIRIMINA 5.5 MİLYON DOLARLIK YATIRIM

 

Polisan Holding grup şirketlerinden Poliport, Kocaeli Liman Bölgesi’nde gerçekleştireceği 5.5 milyon dolarlık yenilenme ve modernizasyon yatırımı ile sıvı yük depolama kapasitesini artıracak. Kasım ayında modernizasyonuna başlanan 5 bin 850 metreküp kapasiteye sahip sekizinci tank çiftliğinin 2024’ün Eylül ayında devreye alınması planlanıyor. Poliport Genel Müdürü Selçuk Denizhan, “Müşterilerimize hızlı, güvenli ve kaliteli hizmet sunmak amacıyla limanımızda modernizasyon ve alt yapı yenileme yatırımlarımıza tüm hızıyla devam ediyoruz” dedi.

 

Türkiye’nin stratejik olarak en önemli konumda ve elleçlenen yük açısından lider olan Kocaeli Körfez Bölgesinde, 50 yılı aşkın bir süredir faaliyet yürüten ve bölgenin önemli işletmelerinden biri olan, Poliport, modernizasyon ve altyapı yenileme yatırımları ile sıvı yük depolama hizmet kalitesini artırmaya devam ediyor.  

Dökme sıvı depolama hizmeti; kuru yük ve genel kargo tahliye-yükleme hizmetleri ile antrepo hizmetleri sunan Poliport, 5.850 metreküp kapasiteye sahip olan sekizinci tank çiftliğinin yenilenmesi için 5.5 milyon dolarlık yatırım yapacak. Kasım ayında modernizasyonuna başlanan sekizinci tank çiftliğinin 2024’ün Eylül ayında devreye alınması planlanıyor. 

Yılda 1.500 gemiye hizmet sunma kapasitesi bulunan Poliport’un sıvı yük tank çiftliğinde; solventler, alkoller, akaryakıt, gaz yağı, baz yağı, hidrokarbonlar, glikoller, metanoller ve etilenler başta olmak üzere 65 farklı kimyasal madde elleçleniyor. Alüminyum, rulo sac, pik demir, levha sac, big bag’li, paletli, paketli, standart ve standart dışı ürünler elleçleme hizmeti sunan Poliport’un yıllık 5 milyon ton kuru yük elleçleme kapasitesi bulunuyor. 

Denizhan: “Modernizasyon çalışmaları ile karlılığımızı artıracağız”

Poliport’un kullandığı teknoloji ile en genç ve modern liman terminali olduğunu belirten Poliport Genel Müdürü Selçuk Denizhan, dünyanın önde gelen üreticilerine, kesintisiz bir şekilde sundukları hizmetin kalitesini en yüksek seviyede tutmak odağı ile çalışmalarını yürüttüklerini belirtti. Denizhan, modernizasyon yatırımı ile ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi: “50 yılı aşkın tecrübe ve uzmanlığımıza dayanarak, gerçekleştirdiğimiz stratejik yatırımlarımız ile müşterilerimizin ihtiyaçlarına güvenli ve hızlı çözümler sunuyoruz. Kocaeli bölgesinin lider bağımsız kimyasal depolama terminallerinden biri olarak müşterilerimize tam zamanlı hizmet veriyoruz.  Çalışmalarımızı dünyanın en büyük üreticilerine kesintisiz olarak verdiğimiz hizmetin kalitesini en yüksek seviyede korumak ve en son teknolojiyi kullanarak fark yaratma odağı ile yürütüyoruz. Müşterilerimize hızlı, güvenli, kaliteli ve sürdürülebilir hizmet sunmak amacıyla limanımızda sürekli modernizasyon ve alt yapı yenileme çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Modernizasyonuna başladığımız sekizinci tank çiftliğinin yenilenmesi ile satış gelirlerimizin de artırmayı hedefliyoruz. Gerçekleştirdiğimiz stratejik yatırımlarımız ile müşterilerimizin ihtiyaçlarına yönelik hizmet sunarken, sürdürülebilir karlılığın yanı sıra bölgemizin ve ülke ekonomisinin büyümesine de katkı sunuyoruz.” 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Şeker Yatırım Menkul Değerler A.Ş. Halka Arz Ediliyor

Şeker Yatırım Menkul Değerler A.Ş. Halka Arz Ediliyor

 

Türk sermaye piyasalarının öncü kurumlarından Şeker Yatırım Menkul Değerler A.Ş. halka açılıyor. Borsa’da satış yöntemiyle gerçekleştirilecek halka arz için, 30 Kasım-1 Aralık 2023 tarihlerinde talep toplanacak.

 

 

Yatırım uzmanlığı tecrübesini Şekerbank’ın köklü gücüyle birleştiren Şeker Yatırım Menkul Değerler A.Ş. (Şeker Yatırım) halka arz ediliyor. Sermaye Piyasası Kurulu’ndan aldığı yetki belgeleri çerçevesinde “Geniş Yetkili Aracı Kurum” olarak tüm sermaye piyasası ürün ve hizmetlerine aracılık edebilen Şirket’in Borsa’da (BİST) gerçekleştirilecek halka arzı için, 30 Kasım-1 Aralık 2023 tarihlerinde talep toplanacak. Şeker Yatırım’ın halka arz büyüklüğü 367,5 milyon TL, halka arz sonrası halka açıklık oranı ise yüzde 33,87 olacak. 

 

Osman Göktan: “Halka arzda fiyat 7 TL olacak”

Şeker Yatırım’ın gelecek dönem hedefleri, halka arz süreci ve portföy yapısıyla ilgili konuşan Şeker Yatırım Menkul Değerler A.Ş. Genel Müdürü Osman Göktan, şunları söyledi: 

“70 yıllık Şekerbank’ın gücünü arkamıza alarak çıktığımız bu yolda, genel müdürlüğümüzün yanı sıra Ankara ve İzmir şubelerimizde faaliyetlerimizi sürdürmekteyiz. Bunun yanında ana ortağımız Şekerbank’la imzaladığımız emir iletimine aracılık sözleşmesi çerçevesinde Şekerbank’ın yurt geneline yayılmış yüzde 72’si Anadolu’da bulunan tabana yaygın şube ağıyla geniş bir hizmet alanına sahibiz. Grubun dördüncü halka açık şirketi olacak Şeker Yatırım’ın halka arzından elde edilecek fonu Sermaye Piyasası Kurulu düzenlemeleri çerçevesinde yürütmekte olduğumuz yatırım hizmetleri ve faaliyetlerimiz ile işletme sermayesi ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanacağız. Aynı zamanda kurumsal organizasyonunun kuvvetlendirilmesi ve özsermayemizin güçlendirilmesi ana hedeflerimiz olarak belirlenmiştir.”

 

Toplamda 52.500.000 TL nominal değerli payın halka arz edileceğini ve 1 TL nominal değerli payın halka arz fiyatının 7 TL olacağını belirten Göktan, BİST Birincil Piyasa’da gerçekleşecek halka arz için “Borsa’da Satış – Sabit Fiyatla Talep Toplama Yöntemi” kullanılacağına dikkat çekti. Göktan, sözlerine şöyle devam etti: “Sermaye artırımı ve ortak satışı yoluyla gerçekleşecek halka arz sonrasında, Şeker Yatırım’ın halka açıklık oranı yüzde 33,87 olacak.”

 

Halka arza katılmak isteyen yatırımcılar, Şeker Yatırım’ın internet sitesinde veya Şeker Borsa mobil uygulamasında, “Hisse İşlemleri” menüsündeki “Emir Girişi” adımından SKYMD.HE kodunu kullanarak talepte bulunabilecek. 

 

Halka arz edilecek paylarla ilgili bilgileri içeren izahname ve tasarruf sahiplerine satış duyurusuna, Kamuyu Aydınlatma Platformu’nun (www.kap.org.tr) yanı sıra Şeker Yatırım web sitesinden ulaşılabilecek.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Tasarruf sahipliği oranı üçüncü çeyrekte yüzde 20 oldu

Tasarruf sahipliği oranı üçüncü çeyrekte yüzde 20 oldu

ING Türkiye tarafından gerçekleştirilen Türkiye’nin Tasarruf Eğilimleri Araştırması’nın 2023 yılı üçünçü çeyrek sonuçlarına göre, tasarruf sahipliği yüzde 20,5 düzeyinde gerçekleşti. Önceki çeyreğe göre düşüş gerçekleşse de bu oran araştırmanın yapılmaya başlandığı 2011 yılından bu yana tasarruf sahipliğinde görülen ikinci en yüksek tasarruf sahipliği oranı oldu. Tasarruf sahipleri içinde düzenli tasarruf yapanların oranı geçen çeyrekle benzer düzeyde yüzde 69 oranında gerçekleşti. Tasarrufu olanların tasarruf aracı tercihlerine bakıldığında ise  hisse senetlerindeki artış trendi dikkat çekti. Hisse senetlerinin tercih edilme oranı bu dönemde 3 puan artışla yüzde 12 oldu. Böylelikle hisse senetlerinin tercih edilme oranı 2023 yılının başından beri 7 puan arttı.

ING Türkiye’nin, kentsel yerleşim bölgelerinde yaşayan yetişkin bireylerin tasarruf eğilimlerini izlemek amacıyla 2011 yılından bu yana IPSOS iş birliğiyle gerçekleştirdiği Türkiye’nin Tasarruf Eğilimleri Araştırması’nın (TTEA) 2023 yılı üçüncü çeyrek sonuçlarına göre, tasarruf sahipliği yüzde 20,5 düzeyinde gerçekleşti. Önceki çeyreğe göre düşüş gerçekleşse de bu oran araştırmanın yapılmaya başlandığı 2011 yılından bu yana tasarruf sahipliğinde görülen ikinci en yüksek tasarruf sahipliği oranı oldu.  Hanede tasarruf sahipliğine bakıldığında ise, tasarruf yapan bireylerin yüzde 34’ünün hanesinde tasarruf yapan başka bir yetişkin daha bulunuyor.  

 

Tasarruf sahipleri içinde düzenli tasarruf yapanların oranı yüzde 69 ile geçen çeyrekle benzer seviyede

Araştırmaya göre, tasarruf sahipleri içinde düzenli tasarruf yapanların oranı bu çeyrekte yüzde 69  ile geçen çeyrek ile benzer seviyede gerçekleşti. Tasarrufu olmayanlar için yakın gelecekte tasarruf yapmayı planlayanların oranı ise bu çeyrekte yüzde 38,5 oldu. Tasarrufu olanların tasarruf yapma gerekçeleri arasında “geleceğe yatırım” bir puan artışla yüzde 55 ile ilk sırada yer alırken, onu yüzde 19 oranı ile “çocuklarım için” gerekçesi takip etti.  “Beklenmedik durumlara karşı güvencede olma” gerekçesi ise yüzde 14 ile üçüncü sırada yer aldı.

 

Hisse senedi artış trendini sürdürüyor ve erkekler daha çok hisse senedini tercih ediyor

Tasarrufu olanların tasarruf aracı tercihlerinde ise, üçüncü çeyrekte yastık altı altın ve nakit, bir önceki dönemle aynı kalarak yüzde 22 ile ilk sırada yer alırken,  onu yüzde 17 ile sistem için altın, ardından yüzde 12 ile döviz vadeli hesap takip etti. Hisse senetlerinin tercih edilme oranı önceki dönemdeki artış trendini sürdürerek bu dönemde 3 puan artış gösterdi ve yüzde 12 oldu.  Böylelikle hisse senetlerinin tercih edilme oranı 2023 yılının başından beri 7 puan arttı. Erkekler hisse senedini kadınlara oranla daha çok tercih etti. Erkeklerin yüzde 15’i hisse senedini tercih ederken, kadınlarda bu oran yüzde 6 olarak gerçekleşti. Bireysel emeklilik fonlarının tercih edilme oranı yüzde 10, TL vadeli hesap oranı yüzde 8 olarak gerçekleşti.  Kripto para fonlarının tercih edilme oranı ise 3 puan artışla yüzde 6 oldu. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Epilepsisi Olan Annelere Bebek Bakımında 5 Önemli Uyarı

EPİLEPSİSİ OLAN ANNELERE BEBEK BAKIMINDA 5 ÖNEMLİ UYARI

Epilepsi, tekrarlayan nöbetlere neden olan bir beyin rahatsızlığıdır. Epilepsi hastalarında beyindeki anormal elektriksel aktivite nedeniyle tekrarlayan ve tetiklenmemiş nöbetler görülür. Epilepsi, hayat kalitesini olumsuz yönde etkileyen, yaşam boyu süren bir durum olabilir veya bazı kişilerin herhangi bir işte çalışabilme yetenekleri zarar görebilir. Ancak bu her epilepsili hasta için geçerli değildir. Hatta geçmişte epilepsili kadınlara asla hamile kalmamaları tavsiye edilirken, hastalığın daha iyi tanınması ve medikal gelişmeler sayesinde epilepsili kadınların çocuk sahibi olmasında bir engel görülmemektedir. Epilepsi anne olmaya engel değildir ancak bazı önemli noktalara dikkat edilmelidir. Memorial Antalya Hastanesi Nöroloji Bölümü’nden Prof. Dr. Yasemin Biçer Gömceli, epilepsisi olan ve hamile kalmak isteyen kadınlara önemli bilgiler verdi.

Hamilelikte nöbetler artmıyor

 

Kadın bedenleri östrojen ve progesteron hormonlarının gel-gitini yaşar. Yumurtlama sırasında, pro-konvülsif olan östrojen üretiminde bir artış olur, bu da nöbetlere neden olma riskinin daha yüksek olduğu anlamına gelir. Hamilelik sırasında antikonvülsif özelliği olan progesteronun arttığı görülür. Yani kadınların çoğunluğu için nöbet sıklığı hamilelik sırasında azalır veya aynı kalmaktadır. Özellikle plansız gebeliklerde, gebelik öğrenildiğinde doktora danışılmadan ilaçların kesilmesi sık yapılan bir hatadır. Böyle bir durum epilepsi nöbetlerini tetikleyerek hem anne hem de bebek için ölüm riski doğurabilir. 

 

Hamile kalmadan 6 ay önce uzmana başvurun

 

Epilepsili bir kadın gebe kalmadan en az altı ay önce takipli olduğu nöroloji uzmanına başvurmalı, kullandığı ilaçları etkin oldukları en az düzeye doktor kontrolünde indirmeli ve mümkünse kullanılan ilaç sayısını azaltmalıdır. Ayrıca gebelik kararı verilmeden en az 3 ay önce anne adayının her gün ağızdan folik asit tabletleri alması, bebekte anomali gelişmesini önleyecektir. Epilepsisi olan hamile hastaların, epilepsisi olan veya olmayan akranlarına göre depresyon ve anksiyete belirtileri gösterme olasılıkları daha yüksek olabilir. Belirtiler doğum sonrası dönemde de ortaya çıkabilir. Epilepsi hastalarının hamilelik boyunca doktor kontrolünde olmak anne adayı açısından önemlidir. 

Epilepsinin bebeğe geçme oranı yüzde 5’ten az!

 

Çoğu hasta için epilepsi hastası olmak çocuk sahibi olmasını engellememelidir. Tıbbi gelişmeler sayesinde epilepsili kadınların çoğu güvenli bir şekilde çocuk sahibi olabilmektedir. Her yıl epilepsili kadınlardan yaklaşık 24.000 bebek doğmakta ve bunların büyük çoğunluğu sağlıklı bir şekilde dünyaya gelmektedir. Epilepsinin genetik bir bileşeni olsa da, hastalığın bebeğe aktarılma riski genellikle düşüktür. Dünya Epilepsi Vakfı’na göre epilepsili anneden doğan 100 bebekten ikisinden azında epilepsi gelişmektedir. Annede epilepsi varsa ve babasında yoksa bebek için risk yüzde beşten az olmaktadır.

 

Epilepsisi olan anneler sağlıklı çocuk büyütebilir

 

Epilepsi hastası olan bir anne hem kişisel olarak bu rahatsızlıktan hem de ebeveyn olarak sorumluluklarından dolayı duygusal zorluklar yaşar. Çocuğun ihtiyaçlarını karşılamanın zor olacağını, anneliğin gerekliliklerini yerine getiremeyeceğini düşünebilir. Ancak nöbetleri kontrol altındaysa, epilepsi annenin çocuğuna nasıl baktığını etkilemez. Ancak nöbet geçiren anneler ekstra güvenlik önlemleri almayı yararlı bulabilir. Bu, nöbet türüne ve ilgili aktiviteye bağlıdır.

Aniden ve herhangi bir uyarı vermeden gerçekleşen nöbet durumlarında bebeği güvende tutmak için bazı önlemler alınabilir. Annenin etrafında kendine yarım edecek birileri varsa önlem almaya pek gerek kalmayabilir ancak anne bebeği ile yalnız ise aşağıdaki önlemleri almak faydalı olabilir;

  1. Bebeğinizi yerde giydirmek ve altını değiştirmek, nöbet geçirmeniz durumunda bebeğin düşme ihtimalini ortadan kaldırır.
  2. Bebeğinizi yerdeki alt değiştirme minderinin üzerinde süngerle temizlemek, onu suyla yıkamaktan daha güvenlidir.
  3. Bebeğinizi kucağınızda taşımak yerine yastıklı bir portbebe veya askıda taşımak, düşme durumunda bebeğinizi korumaya yardımcı olabilir.
  4. Bebek arabasında otomatik olarak devreye giren bir fren mekanizması olması, nöbet esnasında arabayı bıraktığınızda, bebek arabasını durdurur ve bebeği güvende tutar.
  5. Bebeğinizi yerde, minderlerle çevrili ve duvara yaslanmış bir şekilde otururken beslemek, devrilme ihtimalini ortadan kaldırdığı için bebeğinizin daha güvende olmasını sağlar.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Çocuklarda Elektrikli Diş Fırçası Kullanımı Doğru Mu?

 

Çocuklarda Elektrikli Diş Fırçası Kullanımı Doğru Mu?

ÇOCUKLARDA DİŞ FIRÇASI SEÇİMİNDE BUNLARA DİKKAT!

Bebeklerin genellikle 6-12 aylıkken çıkmaya başlayan ilk süt dişleri ile dişlerinin fırçalanmaya başlanması bazı dikkat edilmesi gereken hususları da beraberinde getiriyor. Çocuk Diş Hekimliği Uzmanı Dt. Nurgül Demir, süt dişlerinin düşme yaşına kadar ağızda tutulması ve genç erişkinlik döneminde daimî dişler tamamlanana kadar estetik ve fonksiyonel görevlerini yerine getirebilmeleri açısından önemine dikkat çekiyor. 

Bebeklik döneminde çürük bakterisiyle tanışan çocuklarda, alınan anne sütü veya hazır mamaların diş çürümelerinde etkin rol oynayabileceğini aktaran Çocuk Diş Hekimliği Uzmanı Dt. Nurgül Demir, İlk süt dişlerini ağızda görür görmez diş fırçalamaya başlanması gerektiğini vurgulamakta fayda olduğunu belirtti. Piyasadaki marka ve ürün çeşitliliğine bakarak, ‘bebeklerde hangi diş fırçasını tercih etmeliyiz?’ ya da ‘çocuklar için kullanacağımız diş fırçalarının sahip olması gereken özellikler neler?’ gibi, ebeveynlerin sıklıkla sorduğu soruların cevapları yanıtlayan Demir şunlara dikkat çekti: “Bebeklik döneminde diş fırçalamak, tamamen ebeveynlerin devamlılığını sağlamaları gereken bir sorumluluktur. Bebekler için üretilen diş fırçalarının temizleyici uçları, kıl veya silikon yapıdadır. Bebeğin ağız yapısına uygun olarak, kıl uçlu soft/ultra soft diş fırçalarının veya silikon uçlu parmak fırçaların her ikisi de tercih edilerek; çürük risk durumuna göre çocuk diş hekiminin önerdiği tür ve miktarda bir diş macunu ile kullanılabilir. Silikon parmak fırçaları, yeni dişlerin çıkmaya başladığı bölgelerde, diş etlerine masaj yaparak bölgeyi rahatlatabilir ve kanlanmayı arttırarak diş çıkarma sürecinin hızlanmasına, sürecin daha kolay geçmesine yardımcı olabilir.”

Sevdirilerek alışkanlık kazandırılmalı

“Çocukluk döneminde ise, diş fırçalamak, hem çocuklara sevdirerek alışkanlık kazandırmaya çalıştığımız bir sağlık öğretisi, hem de ebeveynlerin takibinden sorumlu oldukları bir ev ödevi gibidir” diyen Dt. Nurgül Demir “Bu dönemde, seçilecek olan diş fırçasına, çocuğun zevklerine, sevdiği renklere ve çizgi film karakterlerine göre; çocuğun da diş fırçası seçimine dahil olmasını sağlayarak karar vermek; diş fırçalamayı eğlenceli bir etkinlik olarak algılaması ve hevesle alışması için önemli bir adımdır. Ebeveynlere düşen görev, çocuğun, yaşı için uygun olarak üretilen diş fırçaları arasından, en ideal seçimi yapmasında yönlendirici olmaktır.”

Diş fırçası ağız yapısına uygun olmalı

Ebeveynlerin dikkat etmesi gereken durumun diş fırçası başlığının çocuğun yaşı ve ağız yapısına uygun seçilmesi olduğuna dikkat çeken Dt. Nurgül Demir sözlerini şöyle sürdürdü: “Fırça başlığının olası diş eti yaralanmalarına engel olacak şekilde yuvarlak kenarlı olması, fırça kıllarının yumuşak, temizlenebilir olması ve fırça sapının çocuğun kolay kavrayabileceği yapıda tercih edilmesidir. Bu özelliklerin çoğu, piyasada çocuklar için üretilen diş fırçalarında mevcuttur ve çocuk diş fırçalarının üzerinde kullanılması önerilen yaşlar genellikle yer alır.”

 Elektrikli diş fırçası ne zaman kullanılmalı?

 ‘Elektrikli diş fırçası kullanmaya ne zaman başlayalım? Çocuklar için uygun mu?’ gibi soruları da yanıtlayan Dt. Nurgül Demir “Manuel diş fırçalarına göre daha kısa sürede temizlediği düşünülen elektrikli diş fırçaları; diş yüzeyi genişliği, sesli ve ışıklı tasarımları ile el becerilerinin gelişmeye devam ettiği dönemde çocuklarda daha etkili diş temizliği yapabileceği düşüncesi ile ön plana çıkıyor. Ancak, burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, diş fırçalamaya yeni yeni alışmaya çalışan çocuklarda; çocuğun döner diş fırçası başlığı ile uyguladığı kontrolsüz basınç veya başlığın dönme hareketinin oluşturabileceği bir travma oluşturmasıdır. Bu durum diş etlerinde ciddi yaralanmalara sebebiyet verebilmektedir. Özellikle karma dişlenme döneminde olan, süt dişlerinin düşüp daimi dişlerin çıkmaya başladığı hastalarımızda, diş etleri daha hassastır. Elektrikli diş fırçasına, bu dönemde, daimi dişler tamamlanana kadar, ara vermek doğru bir yaklaşım olacaktır. Diğer taraftan, çocuk, fırça başlığının dönme hareketini yönlendiremeyeceği ve otomatik fırça hareketlerinin temizleme etkisini öngöremeyeceği için, diş etlerine zarar vermese dahi, etkili fırçalama ve yeterli temizlik sağlayamayabilir. Dişlerinde konum bozukluğu olan, yer darlığı sebebiyle dişlerde çarpık, sıkışık dizilim gördüğümüz çocuk hastalarda bu durum daha fazla önem kazanır. Bu nedenle, çocuklarda elektrikli diş fırçası mutlaka ebeveyn kontrolünde kullanılmalıdır.”

 İşte Diş Fırçası ile İlgili Bilmeniz Gerekenler… 

1.Bebeklik döneminde ilk süt dişleri çıkmaya başladığı andan itibaren, dişler, bebekler için uygun olan bir diş fırçası ve diş macunu ile günde 2 sefer fırçalanmaya başlanmalıdır.

2.Çocuklar için tercih edilecek diş fırçasının; başlığı çocuğun yaşı ve ağız yapısı için doğru büyüklükte seçilmeli, köşeleri yuvarlak olmalı, kılları yumuşak ve temizlenebilir olmalı, sapı çocuğun kolay kavrayabileceği yapıda tercih edilmeli ve mutlaka 3 ayda 1 değiştirilmelidir.

3.Çocuklara, dişlerini kendilerinin fırçalamasına izin vererek, küçük yaşlardan itibaren diş fırçalama alışkanlığı kazandırılmalı, ancak etkili diş fırçalama mutlaka ebeveynler tarafından yapılmalıdır.

4.Çocukların doğru teknik ve yeterli etkinlikte diş fırçalamaya başlayabilecekleri, ortalama 8-10 yaşına kadar, dişler ebeveynlerin kontrolünde fırçalanmalıdır.

5.Elektrikli diş fırçaları daimi dişlerin tamamlandığı döneme kadar ebeveynlerin kontrolünde kullanılmalıdır.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Amerikan Kanser Derneği Yeni Kılavuzda Akciğer Kanseri Tarama Yaşını Düşürdü

Amerikan Kanser Derneği Yeni Kılavuzda Akciğer Kanseri Tarama Yaşını Düşürdü

 

Amerikan Kanser Derneği güncellediği yeni kılavuzunda akciğer kanseri tarama yaşını düşürdü. Akciğer kanserinde yaşam kayıplarını azaltılmasının en önemli basamaklarından birinin erken tanı olduğunu söyleyen Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğ. Ü. Seha Akduman, alınan bu karar doğrultusunda, erken tarama tanı yaşını 55’ten 50’ye ve sigara içme yılı da 30 paket yıldan 20 paket yıla düşürüldüğünü belirtti.

 

Akciğer kanserinde immünoterapi, kişiye özgü akıllı ilaç gibi gelişmeler olsa dahi sağkalımda hastalığın evresinin tedavi başarısında en kritik belirteçlerden biri olduğunun altını çizen Dr. Öğr. Ü. Seha Akduman,  “Günümüzde erken tanı için en etkili yöntemin de düşük doz akciğer tomografisi çekilmesi olduğunu biliyoruz. Tedavi başarısı ve erken tanı arasındaki bu direkt ilişki sonucu yapılan çalışmalar ile 50-80 yaş arasında 20 pkt/yıl sigara içenlerde düşük doz ile tomografi yeni akciğer kanseri yakalanma oranını anlamlı bulmuşlardır” dedi.  

Dr. Öğr. Ü. Akduman düşük Doz Toraks Tomografisinin Standart Tomografiden farkını ise şöyle anlattı: “Standart Toraks BT ile alınan radyasyon, yaklaşık olarak 5 te bir dozuna indirilerek akciğerde inceleme yapılır. Kitle veya nodül saptanırken kanserojen olduğunu bildiğimiz radyasyon maruziyeti azaltılır.”

 

AKCİĞER KANSERİNDE ERKEN TANI ALAN HASTANIN ÖMRÜ UZUYOR

 

Akciğer kanseri, kadın ve erkeklerde kansere bağlı yaşam kayıpları arasında ilk sıradaki yerini korumaya devam ediyor. Bununla birlikte akciğer kanserinde ömrü uzatmanın tek yolunun erken tanı olduğunu söyleyen Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Ü. Seha Akduman, hastalıksız sağ kalımı sağlamanın tek yolunun ameliyat olduğunu, buna karşın sadece evre1 ve evre2 vakaların ameliyat edilebileceğini söyledi. Erken tanıyı koymak için de günümüzdeki en etkin yöntemin radyasyon dozu azaltılmış düşük doz tomografiyle akciğerin görüntülenmesi olduğunu belirten Dr. Öğr Ü. Seha Akduman, Amerikan Kanser Derneğinin aldığı kararın önemine işaret etti. “Erken tanıyı koymak için de yine günümüzdeki en etkin yöntemin radyasyon dozu azaltılmış toraks tomografisi ile riskli grupların taranması  diyen Dr. Öğr. Ü. Akduman, 2021 rehberinde akciğer görüntüleme erken tanı yaşı 55 ve 30 paket yıl sigara iken şimdi 2023 te bu tarama yaşı 50’ye çekildi. 30 paket yıl yerine de 20 yıllık paket yıl sigara öyküsü olan hastalar tarama yaş grubuna alındı.”

 

ÜLKEMİZDEKİ DURUM

 

 “Türkiye’de yoğun sigara içen ve yüksek risk faktörlü hastalarda kanlı balgam, uzamış öksürük gibi sebepler ile tomografi çekiliyordu ancak bu semptomatik bireylerde genellikle hastalık ilerlemiş olarak saptanıyordu” diyen Dr. Öğr. Ü. Akduman, sözlerine şöyle devam etti: “Öte yandan radyasyon korkusu ve tarama kriterlerindeki veri yetersizliği nedeni ile hem hastalar hem hekimler tomografiden uzak duruyordu. Son 5 yılda tarama kriterleri netleşti ve düşük doz toraks bt ile şikayeti olmayan bireylerde de erken tanı ile tedavi başarısı artmaktadır. Covidle de beraber gördük ki çekilen tomografilerle çok erken tanı konuldu ve erken tanı akciğer kanserlerinde kür şansı belirgin artmıştır” 

 

 “SAĞ KALIMI ARTIRMANIN EN ÖNEMLİ YOLU ERKEN TANI KOYABİLMEK”

 

Akciğer kanserinde evre 1 ve 2 de beş yıllık sağ kalım oranının yüzde 50-60 ‘lara çıkarken, daha ileri evrelerde bu oranın yüzde 10’a kadar düştüğünü söyleyen Dr. Öğr. Ü. Akduman, “Yani hastalığın tanı konulmuş, evresiyle patolojisi ne olursa olsun evre ve sağ kalım arasında ciddi bir ilişki var. Dolayısıyla sağ kalımı arttırmanın en önemli yolu bugün erken tanı koymak.”

Bir sonraki kontrol tomografisinin mevcut olan akciğer bulgularıyla belirlendiğini söyleyen Dr. Öğ. Ü. Seha Akduman, “Eğer tarama testlerini de riskli bir durum söz konusu değilse, o zaman bir sonraki taraması yine bir yıl sonra olur. Ancak nodül ya da farklı şüpheli görüntüler varsa takip gerekir. Herkesin bir sonraki kontrol tomografisi mevcut olan akciğer bulgularıyla belirlenir. Ailede risk faktörü varsa akciğer kanseri yönünden riskli bir meslek yapıyorsa toz duman kimyasal maruz kalıyorsa ya da hem kendisi içip hem de pasif maruziyete devam ediyorsa bu gruplarda da yine tarama testi önerilir.”

 

TÜMÖRÜN YERİNE GÖRE AKCİĞER KANSERİ HİÇ BELİRTİ VERMEDEN İLERLEYEBİLİR

 

Akciğer kanserinde tümörün yerleşim yerine göre hastalığın hiç belirti vermeden de ilerleyebildiğini hatırlatan Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Ü. Seha Akduman, erken tanıda düzenli takiplerin hayati önem taşıdığını anlattı. Dr. Öğr. Ü. Akduman sözlerine şöyle devam etti:

“Tümör, akciğerde bronşlara, sinir hücresine ya da akciğer zarına yerleşmedikçe tüm akciğere yayılsa bile hiç belirti vermeyebilir. Hastanın hiçbir şeyden haberi olmadan kanser sinsice ilerler. Bu nedenle hastaların yaklaşık yüzde 60’ı ileri evrede bize ulaşıyor. Dolayısıyla asıl sorun erken evrede tespit edilebilmesi. Ancak hastaların bilmesi gereken şu; akciğer kanseri tedavisinde bugün gelinen noktada erken tanıyla hastalıksız sağkalım bile mümkün olabiliyor.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İnsülin direncinin en sık nedeni: obezite

ÇOCUKLARDA İNSÜLİN DİRENCİ

İNSÜLİN DİRENCİNİN EN SIK NEDENİ: OBEZİTE

ÇOCUKLARDA İNSÜLİN DİRENCİNİN GÖSTERGESİ NEDİR?

“İnsülin direncine sıklıkla karaciğer yağlanması eşlik eder. Genelde düşünülenin aksine çocuklarda insülin direnci olduğu için obezite oluşmaz, obezite nedeniyle insülin direnci oluşur. Fakat yüksek insülin düzeylerinin yağ dokusunu artırıcı etkisiyle kilo vermek daha zor hale gelir.“ diyen Liv Hospital Çocuk Endokrinolojisi ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Cengiz Kara, insülinin tanımını yaparak çocuklarda insülin direnci hakkında merak edilenleri anlattı.

 

İnsülin nedir?
İnsülin pankreasta üretilen ve tüm vücut dokularında şeker, yağ ve protein metabolizmasını etkileyen önemli bir hormondur.

İnsülin direnci nedir?
 İnsülin direnci insülin hormonunun hücresel etkilerine karşı doku yanıtının azalması durumudur.

İnsülinin birinci işlevi karbonhidratlı öğünlerle vücuda alınan ve kan dolaşımına giren şekerin (glikozun) kas ve yağ dokusuna geçişini sağlamaktır. Böylece bir yandan yemek sonrası yükselen kan şekerini düşürürken diğer yandan hücrelerin glikoz kullanımını sağlayarak enerji ihtiyacını karşılar.

Dokularda insülin duyarlılığı azalmış ise insülinin normal düzeyleri yeterince etki göstermez ve tüm vücudun glikoz kullanım kapasitesi düşer, kan şekeri yükselir. Pankreas daha fazla çalışıp insülin üretimini artırarak bu direnci kırmaya çalışır. Böylece yüksek insülin düzeyleri sayesinde kan şekeri düzeylerinin normal sınırlarda tutulduğu durum insülin direnci olarak tanımlanır.

İnsülin direnci tip 2 diyabet gelişmesinde temel özelliktir ve hastalığın erken evresini temsil eder. İnsülin direnci olan kişilerde yıllar içinde pankreasın insülin üretimi azalmaya başlar, kan şekeri düzeyleri giderek yükselir ve sonunda tip 2 diyabet (şeker hastalığı) gelişir.

İnsülin direncinin en sık nedeni nedir?

  • İnsülin direncinin en sık nedeni obezitedir. Ancak obezitesi olan her bireyde insülin direnci yoktur ve nadiren fazla kilolu olmayan çocuk ve erişkinlerde de görülebilir.
  • Ayrıca insülin direnci fizyolojik bir durum olarak da ortaya çıkabilir. Örneğin, ergenlik döneminde büyüme ve cinsiyet hormonlarının artışına bağlı olarak fizyolojik insülin direnci gelişir ve ergenliğin tamamlanmasıyla düzelir.
  • Yüksek kalorili beslenme, aşırı şeker (karbonhidrat) tüketimi ve hareketsiz yaşam biçimi obezite ile birlikte insülin direncine neden olur.
  • Çocuklarda vücuttaki yağ dokusu miktarı (yağ deposu) arttıkça insülin duyarlılığı azalır.
  • Özellikle göbek çevresinde, karın boşluğunda ve karın içi organların çevresinde biriken yağ dokusu insülin direncinin nedenidir.
  • İnsülin direncine sıklıkla karaciğer yağlanması eşlik eder. Genelde düşünülenin aksine çocuklarda insülin direnci olduğu için obezite oluşmaz, obezite nedeniyle insülin direnci oluşur. Fakat yüksek insülin düzeylerinin yağ dokusunu artırıcı etkisiyle kilo vermek daha zor hale gelir.

İnsülin direnç sendromu nedir?
 Obezite, tip 2 diyabet, hipertansiyon ve dislipidemi (kan yağ bozuklukları) birlikteliği metabolik sendrom olarak adlandırılır. Bu hastalıkları birbirine bağlayan ortak mekanizma insülin direncidir. İnsülin direnç sendromu da denilen bu durum;

  • Damar sertliği ve koroner kalp hastalığı gibi kalp-damar hastalıklarının görülme sıklığını artırır.
  • Ayrıca kızlarda polikistik over sendromuna bağlı adet düzensizlikleri ve aşırı kıllanmaya neden olabilir.

Ölçüm nasıl yapılır?

  • İnsülin direncinin tanısı için açlık insülin ölçümü, şeker yükleme testlerinde insülin değerlendirmesi, kan şekeri ve insülin düzeylerinin birlikte ölçülerek bazı endekslerin hesaplanması gibi yöntemler kullanılır. Ancak bu yöntemlerin hiçbiri çocuklarda tüm vücut insülin duyarlılığını ölçmede yeterince başarılı değildir.
  • Fiziki incelemede; boyun, ense, koltuk altı ve kasık gibi deri kıvrım bölgelerinde kahverengi koyulaşma (akantozis nigrikans) insülin direncinin göstergesidir. Ancak bu belirtinin olmaması insülin direncini dışlamaz ve bazı kişilerde insülin direnci olmadan da görülebilir.

Tedavi sürecinde neler önemli?

  • İnsülin direncinin tedavisi sağlıklı beslenme ve egzersiz ile kilo vermekten geçer.
  • Şekerli ve yağlı gıdaların daha az tüketilmesi, tam tahıllı ve lif içeriği yüksek, düşük glisemik endeksli (kan şekerini yavaş yükselten) besinlerin tercih edilmesi insülin duyarlılığını arttırır.
  • Aeorobik egzersizler kas insülin direncini azaltmada etkilidir.
  • Sağlıklı beslenme ve egzersize rağmen kilo vermeye de direnç varsa insülin duyarlılığını artıran ilaç tedavileri verilebilir. Bu amaçla onaylı olan tek ilaç metformin olup 10 yaş üzeri çocuklarda kullanılabilir.

Sonuç olarak, diyet ve egzersizi içeren yaş biçimi değişiklikleri insülin duyarlılığını artırır ve ilerde ortaya çıkabilecek şeker hastalığı, yüksek tansiyon ve kalp-damar hastalıklarını önler. Seçilmiş bazı özel durumlarda ilaçlar tedaviye eklenebilir.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı