Aylık arşivler: Nisan 2024

Diz Kireçlenmesine Karşı 5 Etkili Öneri

Vücudumuzun tüm yükünü dizlerimiz çekiyor ancak günlük yaşamda yanlış alışkanlıklarımızın da etkisiyle diz sağlığımız son yıllarda alarm veriyor.

Hareketsizlik, diz kaslarımızı güçlendirici egzersizlere günde sadece birkaç dakika bile olsa zaman ayırmamak, topuklu ayakkabı ve fazla kilo derken diz hastalıkları artık sadece yaşlılıkta değil gençlikte de kapıyı çalıyor. Acıbadem Dr. Şinasi Can (Kadıköy) Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Hakan Turan Çift “Son yıllarda özellikle obezitenin de etkisiyle giderek daha sık karşılaştığımız osteoartrit, diz eklemindeki kıkırdakların aşınması ve yıpranması durumudur. Hastaların çoğunlukla ağrı, şişlik ve hareket kısıtlılığı şikayetleriyle başvurmasına neden olan kireçlenme, tedavi edilmediğinde istirahat anında bile rahatsız eder ve gece uykudan uyandıran ağrılara neden olur” diyor. Diz kireçlenmesine karşı bazı basit uygulamalara dikkat ederek yaşam kalitesini yükseltmenin mümkün olduğunu belirten Prof. Dr. Hakan Turan Çift,  diz kireçlenmesine karşı alınması gereken önlemleri ve günlük yaşamda dikkat edilmesi gerekenleri anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

· Fazla kilolardan kurtulun!

Çağımızın sorunu olan obezite, genel sağlığımızı tehdit ettiği gibi diz sağlığımıza da son derece zarar veriyor. Fazla kilolar gün boyunca diz eklemlerimize binen yükün artmasına neden olarak kıkırdakları yıprandırıp aşındırıyor. Sağlıklı bir diyet ve hareketle fazla kilolardan kurtularak eklemlere binen yükleri azaltabilir ve dizlerinizi koruyabilir, mevcut diz sorunlarınızı hafifletebilirsiniz.

· Diz çevresi kaslarınızı güçlendirici egzersiz yapın!

Günde sadece birkaç dakikanızı ayırarak özellikle diz çevresi kaslarını kuvvetlendirici egzersizler yapmayı ihmal etmeyin. Kıkırdağın kendini yenileme kapasitesi ve kan akışı da bulunmadığı için bu bölgeye yapacağınız güçlendirici egzersizler diz sağlığınıza çok büyük fayda sağlayacaktır. Fırsat bulabilirseniz yüzmek de genel sağlığımız açısından olduğu gibi diz sağlığımızda da son derece önemli bir rol oynuyor.

· Dizlerinizi zorlamayın!

Özellikle merdiven inip çıkmak ve çömelmek, dizlerinizi bükerek yere oturmak diz eklemlerini zorlayarak zarar verebiliyor. Kıkırdağın aşınması neticesinde alttan kemik doku ortaya çıkar ve kemikteki serbest uçlar dizde ağrılara sebep olur. Zaman geçtikçe kemikler arası eklem boşlukları daralır ve kemik kemiğe sürtünmeye başlar. İleri dönemlerde kemiklerde osteofit denilen kemik çıkıntıları ortaya çıkar. Merdiven inip çıkmak, çömelmek ve dizleri bükerek oturmak da rahatsızlığın çok daha ilerlemesine ve şikayetlerin artmasına neden olur. Bu nedenle dizlerinizi zorlayıcı hareketlerden kaçının.  

· Sıcak/soğuk kompres uygulayın

Dizleriniz fazla aktivitede bulunduğunuz ya da üzerinde fazla durduğunuzda şiştiği zamanlarda bu akut dönemde lokal olarak soğuk kompres uygulayabilirsiniz. İnce bir tülbente havluya ya da kağıt havluya buz torbasını kararak dizinize sarabilir, dizlerinizdeki şişliği ve ağrıyı hafifletebilirsiniz. Herhangi bir akut rahatsızlık olmayan, kronik dönemlerinde ise dizlerinizi rahatlatmak için sıcak su torbası uygulayabilirsiniz.

· Gelişigüzel ağrı kesici kullanmayın

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Hakan Turan Çift “Hastaların kendi günlük rutinlerini belirleyip hangi hareketlerin diz ağrısına sebep olduğunu ortaya koymaları ve o hareketleri yapmamaları çok büyük fayda sağlar. Ayrıca ağrıların çok arttığı durumlarda doktora başvurmak ve özellikle arkadaşlarının ağrısına iyi gelmiş hapları (gıda takviyesi, ağrı kesici vb) doktorlarına danışmadan kesinlikle almamak gerekir” diyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bu sendrom migren hastalarını masal diyarına götürüyor! “Alice Harikalar Diyarında Sendromu" algıları bozuyor!

Kişilerde algıda bozulmaya neden olan ‘Alice Harikalar Diyarında Sendromu’na işaret eden uzmanlar, sendromun nedenleri arasında antidepresan ilaç veya halüsinojen madde kullanımı, yoğun stres, kronik migren ve epilepsinin sayılabileceğini söylüyor. Nedenler arasında en yaygın olanın migren olduğunu dile getiren Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Melek Gözde Luş, “Genellikle çocuklukta ve yetişkinlik öncesi dönemde görülüyor. Zamanla ortadan kalkan bir algı bozukluğu ve özel bir tedavi gerektirmiyor.” dedi.

Üsküdar Üniversitesi NP Etiler Tıp Merkezi Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Melek Gözde Luş, adıyla da ilgi çeken ‘Alice Harikalar Diyarında Sendromu’ hakkında bilgi verdi.

Alice Harikalar Diyarında Sendromu nedir? 

Todd Sendromu veya dismetropsi (mesafenin, hızın veya hareketin gücünün saptanması yeteneğinin yitirilmesi) olarak da bilinen ‘Alice Harikalar Diyarında Sendromu’nun 1950’li yıllarda psikiyatrist John Todd tarafından tanımlanan bir sendrom olduğunu belirten Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Melek Gözde Luş, “Algıda bozulmaya neden olan nöropsikolojik bir durumdur. Nesnelerin olduğundan daha küçük (mikropsi) veya daha büyük (makropsi) veya daha yakın (pelopsi) veya daha uzak (teleopsi) görünmesi gibi görsel algılarda bozulmalar görülebilir. Bozulma görme dışındaki duyularda da meydana gelebilir.” şeklinde bilgi verdi.

Genellikle çocuklukta ve yetişkinlik öncesi dönemde görülüyor

Sendromun nedenleri arasında antidepresan ilaç veya halüsinojen madde kullanımı, yoğun stres, kronik migren, epilepsi, beyin tümörleri, Epstein-Barr Virüsü (EBV) kaynaklı iltihapların sayılabileceğini dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Melek Gözde Luş, şunları anlattı:

“Nedenler arasında en yaygın olan ise migrendir. Genellikle çocuklukta ve yetişkinlik öncesi dönemde görülür. ‘Alice Harikalar Diyarı Sendromu’ genellikle nadir rastlanan bir bozukluktur. Özellikle ergenlerle yapılan çalışmalarda oldukça düşük oranlar bulunuyor. Nesneleri olduğundan daha küçük görenlerin oranı yüzde 3,8, daha büyük görenlerin oranı ise yüzde 3,9 olarak bildirilmiştir.”

Kendi beden parçalarını da olduğundan farklı algılıyorlar

Sendromun günlük yaşamı etkilemesi konusuna da değinen Dr. Öğr. Üyesi Melek Gözde Luş, “Bireyler kendi beden parçalarını veya çevrelerindeki nesneleri, olduğundan farklı algılıyorlar. Şekil, boyut, hareket veya renk gibi; nesnelere ya da kendimize dair farkındalık oluşturmamıza katkı sağlayan özelliklerde bozulmalar meydana geliyor. Bu sendrom aynı zamanda işitme, dokunma ve zaman algısında da değişikliklere neden olabiliyor.” dedi.

İşitsel halüsinasyonlar da sendromun bir parçası olabiliyor

Bireylerin; mikropsi yani nesneleri olduğundan daha küçükmüş gibi algılama, makropsi yani eşyaları olduğundan daha büyük görme, teleopsi yani eşyaları kendinden daha uzaktaymış gibi algılama ve pelopsia yani nesneleri kendine çok yakında görme gibi deneyimler yaşadığını da kaydeden Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Melek Gözde Luş, “Aynı zamanda işitsel halüsinasyonlar da sendromun bir parçası olabiliyor. Bu tip halüsinasyonlar işitilen seslere yönelik algının da çarpıtılmasından kaynaklanıyor. Algıdaki bu değişimler, garip müzik veya seslerin duyulmasına da neden oluyor.” 

Özel bir tedavi gerektirmiyor

‘Alice Harikalar Diyarında Sendromu’nun, zamanla ortadan kalkan bir algı bozukluğu olduğunu ve özel bir tedavi gerektirmediğini de ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Melek Gözde Luş, “Semptomların genellikle birkaç hafta veya birkaç ay içerisinde yok olduğu biliniyor. Bazı bireyler semptomları sadece gün içerisinde 10 saniye ila 10 dakika kadar sürecek şekilde deneyimlediklerini söylüyor. Ancak kişinin günlük yaşamdaki işlevselliğini olumsuz etkileyen durumlarda profesyonel destek alınması oldukça önemli.” diye konuştu.

Tanı nasıl konuluyor? 

Hastalığa ilişkin tanı koyma süreci hakkında da bilgi veren Dr. Öğr. Üyesi Melek Gözde Luş, “Şikâyetlere bağlı olarak bazı tetkikler istenebilir.   MR, EEG ve kan tahlili istenebilir. Migren veya EBV enfeksiyonu gibi tıbbi bir durumdan kuşkulanılıyorsa ilaç tedavisi uygulanabilir. Özellikle migren tedavisi amaçlı tiramin-migren rejimi ile migren profilaksisi birlikte uygulanabilir. ‘Alice Harikalar Diyarında Sendromu’ tedavisi için kalsiyum kanal bloker ve beta bloker uygulamaları da yardımcı olabilir. Bu uygulamaların ancak doktor önerisi ile uygulanması gerekir.” dedi.

İnsanların mevcut ortamlarının çarpık bir versiyonunu görmelerine neden oluyor

“Alice Harikalar Diyarında Sendromu”nun psikoz belirtisi olmadığına da işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Melek Gözde Luş, “Bu olaylara görme bozukluğu veya bir sanrı neden olmaz. İnsanların genellikle orada olmayan şeyleri görmelerine neden olan bir halüsinasyondan farklı olarak bu sendrom, insanların mevcut ortamlarının çarpık bir versiyonunu görmelerine neden olur. Etkilenen kişi genellikle gördüklerinin tuhaf veya gerçek dışı olduğunu bilir. Çoğu durumda başlangıç ve bitişler aniden gerçekleştiği için tahmin etmek mümkün değildir.” şeklinde bilgi verdi.

Hasta doğru bilgilendirilmeli

Algısal çarpıklıklarla karakterize olan bu sendromun, şizofreni spektrumu ve diğer psikotik bozukluklardan ayırt edilmesi gerektiğini de kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Melek Gözde Luş, “Migren, epilepsi, bazı enfeksiyonlar veya uyuşturucu madde kullanımının tetikleyebildiği bu semptomların yine diğer psikiyatrik hastalıklardan ayırt edilmesi ve hastanın doğru bilgilendirilmesi yapılması gereken en önemli müdahaledir.” şeklinde sözlerini tamamladı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bitki Yetiştirmek, Alzheimer ve Parkinson'a İyi Geliyor

Doğanın uyandığı, ev ve ofislerdeki bitkilerin yeni mevsime hazırlandığı ilkbaharda, bitkilerin kendimizi daha iyi hissetmemizi sağladığı bir gerçek.

Ancak bitki yetiştirmek ve bahçecilikle uğraşmanın sağlığa etkileri bununla sınırlı değil. Medicana Sağlık Grubu Nöroloji Bölümü’nden Prof. Dr. Zeynep Aydın, “20 dakikalık bahçe işleri, bitki bakımı gibi fiziksel aktiviteler, beyin hücrelerinin çoğalmasını ve büyümesini aktive eder. Alzheimer ve Parkinson gibi beyin hücrelerinin yıkımı ile seyreden rahatsızlıklara iyi gelir” dedi. Medicana Sağlık Grubu Psikoloji Bölümü’nden Uzm. Klinik Psk. İlayda Kutevu ise “Yaşam alanlarında bitki yetiştirmek hafızayı, bilişselliği, odaklanmayı, dikkati ve özgüveni geliştirmeyi destekler. Bitkilerin büyümesini izlemek, ruhsal ve zihinsel iyilik halini artırabilir” dedi.

Bitkilerle ilgilenmek, doğayla daha fazla etkileşimde bulunmayı sağlayarak stresi azaltmaya yardımcı oluyor. Medicana Çamlıca Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Zeynep Aydın, bitki yetiştirmenin beyinde mutluluk hormonları olarak bilinen dopamin ve serotonin üretimini artırdığı yönünde birçok araştırma bulunduğunu söyledi: “Dopamin; beynin ödül sisteminde rol oynayan, hafıza, hareket, motivasyon, ruh hali, dikkat gibi hareketi kontrol etmekle sorumlu beyin nöronları tarafından salınan bir nörokimyasaldır. Serotonin ağırlıklı olarak mutluluk, hafıza, öğrenmede etkili olmakla beraber uyku kalitesi, cinsel davranışlar ve vücut ısısının dengelenmesinde de rol oynayan bir beyin nörokimyasalıdır. Bitki yetiştirmek; kişide sorumluluk hissi uyandırabilir, rutin oluşturabilir ve başarı hissi vererek özsaygıyı artırabilir. Aynı zamanda bitkilerin doğasından gelen yeşillik ve canlılık da kişinin ruh halini olumlu yönde etkileyebilir. Ayrıca başkalarıyla bağlantı kurmayı teşvik ederek sosyalleşmeyi geliştirebilir.”

Beyinde yeni nöron oluşumunu tetikler

Bitki yetiştirmenin beyin sağlığının korunmasına katkı sağladığına dikkat çeken Prof. Dr. Zeynep Aydın, şöyle devam etti: “Araştırmalar, bahçecilik gibi fiziksel aktivitelerin beyin hücreleri arasındaki bağlantıları güçlendirdiğini, yeni nöronların oluşumunu tetiklediğini ve beyin fonksiyonlarını iyileştirdiğini göstermiştir. 20 dakikalık bahçe işleri gibi düşük-orta yoğunluktaki fiziksel aktiviteler, beyin hücrelerinin çoğalmasını ve büyümesini aktive eder. Beyin faaliyetlerinin iyileşmesini destekleyen bir madde olan beyin siniri büyüme faktörleri BDNF’in düzeylerini artırır. Bitki yetiştirme ve bahçecilik; stresi azaltıp rahatlamayı artırmanın yanı sıra kişinin planlama, organizasyon, görsel ve mekansal becerilerini de geliştirir. Bitki yetiştirmek; bu olumlu etkileri sebebiyle beyin sağlığını korumada etkili olduğu gibi, Alzheimer ve Parkinson gibi beyin hücrelerinin yıkımı ile seyreden rahatsızlıklara da iyi gelmektedir.”

Ortamdaki bitkiler havayı temizler, nemi dengeler

Bitkilerle dolu bir ortamda bulunmanın baş ağrısına sebep olan stres ve kaygı durumunu azaltarak ağrılara da iyi geldiğini belirten Prof. Dr. Aydın, “Bitkilerin bulunduğu ortamın genel sağlık ve zindelik üzerinde olumlu etkileri vardır, bu da beyin dahil tüm vücutta bir iyilik hali oluşturur. Bitkiler, çoğu zaman havayı temizler, oksijen üretir ve havadaki nem düzeyini dengeler. Bu faktörler, genel olarak iç mekân kalitesini artırabilir ve sağlıklı bir ortam yaratılmasına yardımcı olur. Böylece baş ağrılarını azaltmak gibi dolaylı etkiler de ortaya çıkabilir. Bitkilerle uğraşmak veya ev bitkilerine sahip olmak herhangi bir tıbbi durum için direkt önerilen bir tedavi değildir. Kişilerin beyin sağlıklarını korumalarına olumlu etkileri vardır ve mevcut tedavilerine ek olarak destekleyicidir” dedi.

Yatak odasına bitki konulabilir mi? 

Yatak odasında canlı bitki bulunmasının zararlı olduğu yönündeki genel kanının aksine, son araştırmalar odadaki bitkilerin uyku kalitesini artırabileceğine dair bazı olumlu bulgular sunuyor. Bu durumu değerlendiren Prof. Dr. Zeynep Aydın, “Bitkilerin gece oda sıcaklığını düşürebileceği, havayı temizleyebileceği ve nem düzeyini artırabileceği belirtiliyor. Bu faktörlerin bir araya gelmesi, uyku kalitesini olumlu etkileyebilir. Yine de bazı kişiler için bitkilerin yatak odasına konulması alerjik reaksiyonlara veya diğer sağlık sorunlarına yol açabileceğinden, bu durum herkes için uygun olmayabilir” ifadelerini kullandı. 

Kötü hava kalitesi, çocukların gelişimini olumsuz etkiler

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, kötü hava kalitesinin dünya çapında 6.7 milyon erken ölümden sorumlu olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Zeynep Aydın, şu bilgileri verdi: “Kötü hava kalitesinin vücutta kanser oluşumunda etkili olduğu gibi, beyin hücrelerinin yıkımı ile seyreden Alzheimer ve Parkinson gibi hastalıklara yol açabileceği de yapılan çalışmalarla gösterilmiştir. Ayrıca bebek ve çocukların beyin gelişiminde de kötü hava kalitesinin olumsuz etkileri vardır. Çoğu kişi zamanının %90’ını evde, okulda veya iş yerinde kapalı mekanlarda geçiriyor. Bitkilerin, organik kimyasalların iç mekan havasından uzaklaştırılmasında önemli bir rol oynayabileceği çalışmalarla gösterilmiştir.”

Bitkinin büyümesini izlemek ruhsal ve zihinsel iyiliği artırabilir

Medicana Çamlıca Hastanesi Uzm. Klinik Psk. İlayda Kutevu ise yaşam alanlarında bitki yetiştirmenin hafızayı, bilişselliği, odaklanmayı ve özgüveni geliştirmeye yardımcı olduğu konusunda ilgi çekici araştırmalar bulunduğunu söyledi: “Bitkilerle uğraşmak, insanların doğayla daha yakın bir ilişki kurmasını sağlar ve zihinsel sağlık üzerinde olumlu etkilere sahiptir. Bakımını üstlendiğiniz bitkilerin ihtiyaçlarını anlamak, düzenli bir rutin oluşturmak ve sonuçlarını görmek için sabırla beklemek, odaklanma becerilerini artırabilir. Bitkilerin büyümesini izlemek, insanın kendini daha büyük bir bütünün bir parçası gibi hissetmesini sağlayabilir, bu da ruhsal ve zihinsel iyilik halini artırabilir. Ancak bu deneyimlerin kişiden kişiye değişebileceğini ve herkesin bu deneyime farklı bir şekilde yanıt verebileceğini unutmamak önemlidir.”

Ofisteki bitkiler dikkat ve konsantrasyonu destekler

Bitkilerin insan psikolojisi üzerindeki etkilerini anlamak için ‘biyofili’ kavramının kullanabileceğini söyleyen Uzm. Klinik Psk. İlayda Kutevu, bitkilerin insan psikolojisine etkileriyle ilgili şu bilgileri verdi: “Biyofili terimi, insanların doğal dünyaya karşı içsel bir çekim hissetmesini ifade eder. Bitkiler doğal dünyanın önemli bir parçasıdır ve insanlar genellikle bitkilerle çevrili ortamlarda bulunmaktan keyif alırlar. Bitkilerin insan psikolojisi üzerindeki etkilerine baktığımızda; ilk olarak stres azaltıcı etkisinden bahsedebiliriz. Bitkilerle dolu bir ortamda insanların stres seviyeleri azalır. Bu alanlarda zaman geçirmek rahatlamaya ve duygusal iyilik hallerinin artmasına da yardımcı olur. Bitkilerin çeşitli renkleri, dokuları ve kokuları insanların ruh halini olumlu yönde etkileyebilir. Yaşam alanlarındaki bitkilerin dikkat ve konsantrasyonu arttırdığını da söyleyebiliriz. Bu noktalara dayanarak, bitkilerin insan psikolojisi üzerindeki etkileri ‘biyofili’ kavramıyla açıklanabilir.” 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Gelişen dünya koşulları, yeni yaşam ve çalışma ortamı baş dönmesini tetikliyor

Her geçen gün hayata daha çok dahil olan yeni yaşam ve çalışma koşulları, yıkıcı hızıyla sağlığı da tehdit ediyor.

Pandemiyle birlikte artan çalışma saatlerinin yanı sıra yoğun yaşam koşulları, vertigoyu tetikliyor. Uluslararası Vestibüler Derneği, Dünya Vertigo Farkındalık Haftası’nda “Vertigoya Yön Ver” diyerek, baş dönmesi yapan hastalıkların önceliklerinin nasıl değiştiğine dikkat çekiyor.  Uluslararası Vestibüler Derneği Başkanı Prof. Dr. Nuri Özgirgin, Uzun çalışma saatleri, yoğun teknoloji kullanımı, stres ve uykusuzluğun tetiklediği vertigo, yaşam kalitesini düşürüyor” diyor.

Denge sorunu ve baş dönmesi şikayetiyle ortaya çıkan vertigo, kişinin yaşam kalitesini yüzde 80 oranında düşürüyor. Uluslararası Vestibüler Derneği, Dünya Vertigo Farkındalık Haftası’nda “Vertigo’ya Yön Ver” parolasıyla hastalığa dikkat çekiyor.

Vertigo şikâyeti, işten ayrılmaya sebep olabiliyor

Uluslararası Vestibüler Derneği Başkanı Prof. Dr. Nuri Özgirgin, “Uzun çalışma saatleri, stres ve uykusuzluk Vertigoyu tetikleyen unsurlar arasında yer alıyor. Vertigo çalışanların verimlerini de düşürüyor, hatta işlerinden ayrılmalarına sebep oluyor. Bir çalışmaya göre vertigosu olan kişilerin yüzde 70’i iş yüklerini azaltırken, yüzde 63’ten fazlası bazı günler çalışamıyor, yüzde altısı ise işlerinden ayrılıyor” dedi.

İlerleyen yaşta risk yükseliyor

Vertigonun her yaşta görülebildiğini, ancak vestibüler denge sistemi hücrelerinin yaşa bağlı yıpranmasının dengesizlik sorunu yarattığını vurgulayan Prof. Dr. Nuri Özgirgin şöyle devam etti: “65 yaş üzerindeki kişilerin yüzde 20’si denge sorunlarından, 80 yaş üstü nüfusun ise yüzde 85’i dengesizlikten şikâyet ediyor. Yaşa bağlı iç kulak denge hücrelerinde dejenerasyon meydana geliyor. Bu gruptaki kişilerin tedavilerinde vestibüler rehabilitasyon tedavi yaklaşımı olarak ön plana çıkıyor. İlerleyen yaştaki insanların yürümesini desteklerken, düşmelere karşı gerekli önlemlerin alınması gerekiyor.”

Doğru tanı ile tedavi mümkün

Yaşam kalitesini ciddi şekilde düşüren bu hastalık bulgusunun doğru tanı ile tedavi edilebildiğini belirten Uluslararası Vestibüler Derneği Başkanı Prof. Dr. Nuri Özgirgin, “Toplumu bu seviyede etkileyen vertigo ile ilgili Uluslararası Vestibüler Derneği olarak başlattığımız farkındalık kampanyasıyla kamuyu bilgilendirmeyi amaçlıyoruz. Dünya ülkelerinden bilim insanlarının katılımıyla kurulan derneğimiz çatısı altında hekimlerin birikimlerine katkı sağlarken, bu konuya dikkat çekmeyi hedefliyoruz” ifadesini kullandı.

Vertigo ile ilgili öne çıkan notlar:

  • Tıpta en sık karşılaşılan şikayetler arasında yer alan baş dönmesi, genel nüfusu yüzde 20-30 oranında etkiliyor. Kadınlarda ise baş dönmesi, erkeklere göre 1,5 kat fazla görülüyor.
  • Pandemi de vertigo semptomlarını tetikledi. Geçtiğimiz yıllarda gerçekleştirilen araştırmalarda dünya nüfusunun yüzde 10’unda vertigo semptomlarının görüldüğü ifade ediliyor. Dünya ile benzer bir sıklıkta rastlanan bu bulgulardan yola çıkarak, Türkiye’de de yaklaşık 8 milyon kişide vertigo görüldüğü söylenebilir.
  • Kafein, sigara, alkol, stres, tuz tüketimi gibi faktörler, vertigo tetikleyicileri olarak bilinir.
  • Vertigo, sosyalleşme noktasında da kişinin hayatını sınırlar. Öngörülemeyen vertigo nöbetleri sebebiyle kişiler araç kullanma gibi aktiviteleri bırakırken, çalışma kapasitesini de etkiler.
  • Vertigosu olan kişilerin, konulara konsantre olmak ya da hatırlamak noktasında “ciddi zorluk yaşama” olasılığı, vertigosu olmayanlara göre 8 kat fazladır.
  • Baş dönmesiyle birlikte migren de zaman zaman görülebilir. Migren, erkeklere göre kadınlarda 5 kat daha sık görülüyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

24 yaşında 3 Grammy sahibi! Samara Joy 19 Nisan'da CRR'de!

65. Grammy Ödülleri’nde (2023) ‘’En İyi Caz Vokal Albümü’’ ve ‘’En İyi Yeni Sanatçı’’ ödüllerini ve bu yıl Tight teklisi ile “En İyi Doğaçlama Caz Solo” ödülünü kazanan Samara Joy, 19 Nisan Cuma akşamı İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu’nda müzikseverlerle buluşacak.

Regina King tarafından “Sarah Vaughan ve Ella Fitzgerald’ı kendi bedeninde yaşatıyor gibi görünen genç bir kadın” olarak nitelendirilen Samara Joy, viral video performansları ve TikTok’ta 200,000 takipçiye ulaşan popülerliğiyle de dikkat çekiyor.

Avrupa’dan Amerika’ya, dünyanın en prestijli caz festivallerinde ve salonlarında konser veren genç sanatçıya, CRR’deki konserinde; dinamik davulcu Evan Sherman, virtüöz kontrbasçı Felix Moseholm ve yetenekli piyanist Cameron Campbell eşlik edecek.

1999 doğumlu sanatçı müzik eğitimini 2021 yılında tamamladı. Aynı yıl kendi adını taşıyan ilk albümü ile JazzTimes tarafından ‘’En İyi Yeni Sanatçı’’ seçildi. Broadway, Inc.’in Porgy ve Bess’in “Summertime” adlı müzik videosunda Women of Color’da yer aldı. Film yönetmeni Regina King bir röportajında onu “Sarah Vaughan ve Ella Fitzgerald’ ı kendi bedeninde yaşatıyor gibi görünen genç bir kadın” olarak nitelendirdi.

Genç ve Dinamik Bir İkon

Ekim 2020 itibarıyla 1,5 milyondan fazla izlenen bir videonun da bulunduğu çok sayıda viral video performansı yayınladı. Bu videolar Kasım 2022 itibarıyla TikTok’ta 200.000 takipçiye ulaştı. Kısmen bu başarının gücüyle, İtalya ve Avusturya’da biletleri tükenen bir dizi konser de dahil olmak üzere Avrupa’yı gezdi. Monterey Caz Festivali, Lincoln Center Summer For The City’s Jazz Underground serisi, Winter Jazzfest de dahil olmak üzere ABD’de gerçekleşen en prestijli caz festivallerinde ve konser salonlarında sahne aldı.

Samara Joy, caz müziğini genç nesiller arasında popüler hale getirme misyonunu üstlenmiş gibi görünüyor. New York Times, Joy için “Caza genç bir dönüş kazandırıyor” diyor.

Kültürlerarası Bir Köprü

Samara’nın müziği, kökleri Bronx, New York’ta bulunan zengin bir müzikal mirasa dayanıyor. Gospel müziğinden cazın derinliklerine uzanan bu yolculuk, Samara’nın her performansında hissediliyor.

Konser biletleri 50-100-165 ve 200 TL kategorilerinde, CRR gişesi ve Biletix’te satışta!

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Serenay Sarıkaya'nın Başrolünde Yer Aldığı Ece Yöreng İmzalı Kimler Geldi Kimler Geçti 9 Mayıs'ta Sacede Netflix'te

Netflix, merakla beklenen yeni dizisi Kimler Geldi Kimler Geçti’nin yayın tarihini yeni bir fragman ve yapımdan ilk karelerle paylaştı. Heyecan yaratan kadrosu ile izleyiciyi günümüz ilişkilerine, arkadaşlığa, aşka ve modern zaman sancılarına heyecanlı bir yolculuğa çıkaran Kimler Geldi Kimler Geçti 9 Mayıs’ta yalnızca Netflix’te yayınlanacak.

Serenay Sarıkaya başrolünde, Metin Akdülger, Hakan Kurtaş, Boran Kuzum, Ahmet Rıfat Şungar, Meriç Aral, Bade İşçil, Esra Ruşan ve Efe Tunçer gibi sevilen isimlerin yer aldığı oyuncu kadrosu ile izleyiciyi büyüleyecek dizinin yaratıcılığını Ece Yörenç üstlenirken yönetmen koltuğunda ise Bertan Başaran oturuyor. Ay Yapım imzalı dizinin güçlü kadrosunda ayrıca Kamil Güler, Cem Güler, Zeynep Tuğçe Bayat, Gülcan Arslan ve Perihan Savaş, Laçin Ceylan, Ege Aydan, Selçuk Borak gibi birçok önemli isim de yer alıyor.

İlişkilerin her haline renkli bir bakış atan Kimler Geldi Kimler Geçti 9 Mayıs’ta tüm dünya ile aynı anda sadece Netflix’te.

Kimler Geldi Kimler Geçti Hakkında:

Başarılı avukat Leyla Taylan ihanetle biten ilk aşkının acısından kurtulmak için kendini yıllar sonra yeniden flört dünyasına atar. Arkadaşları ve yakışıklı şef Şeyyaz’ın yardımıyla ayrılığın acısından sıyrılıp “yılın boşanma davası” sayılan bir davada ünlü üçüncü eş Tuba Tepelioğlu’nun vekili olur.  Karşısında 15 yıl içinde üç kadınla evlenip boşanmış ilişki katili bir koleksiyoner olan Cem Murathan bulunmaktadır. Leyla, “hem suçlu hem güçlü” olan bu “narsist” adama karşı müvekkilini en ateşli şekilde savunacaktır. Ancak o ateşle ortalık toz duman olur. 

Yönetmen: Bertan Başaran

Yaratıcı / Senarist: Ece Yörenç

Senaryo Grubu: Ayşe Özyılmazel – Özgür Taylan

Yapımcı: Kerem Çatay

Yapım Şirketi: Ay Yapım

Kast: Serenay Sarıkaya, Metin Akdülger, Hakan Kurtaş, Boran Kuzum,Ahmet Rıfat Şungar, Meriç Aral, Bade İşçil, Esra Ruşan, Efe Tunçer, Kamil Güler, Cem Güler, Zeynep Tuğçe Bayat, Gülcan Arslan, Bilgi Aydoğmuş, Nil Sude Albayrak, Sümeyra Koç, Yakup Selim Bağçiçek, Melih Pamukçu ve Perihan Savaş, Laçin Ceylan, Ege Aydan, Selçuk Borak 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Büyükşehir Konservatuvarı'nda Orff-Schulwerk Yaklaşımı

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, bünyesinde faaliyet gösteren ve geleceğin sanatçılarının yetiştiği belediye konservatuvarındaki eğitime verdiği önemi sürdürüyor. Büyükşehir bu kapsamda dünyaca ünlü besteci ve orkestra şefi Carl Orff’un ortaya koyduğu Orff-Schulwerk yöntemini belediye konservatuvarında uygulayarak, genç sanatçı adaylarının sanatsal gelişimine katkı sunuyor.

 

TEK YEREL YÖNETİM

Orff-Schulwerk Yaklaşımı, bireyin sahip olduğu tüm ifade alanlarını sanatsal estetik çerçevesinde ele alarak, müzik ve hareket aracılığı ile çocukların içindeki sanatçıya ulaşmayı amaçlıyor. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, bu son derece önemli yaklaşımı konservatuvar eğitimi içinde uygulayan tek yerel yönetim olarak dikkat çekiyor. Yaklaşım oyun ve eğitimi bir arada şekillendiriyor. Oynayarak ve eğlenerek öğrenilen bilgilerin kalıcı olması öğrencilerin gelecekteki sanatsal duruşları açısından da önem taşıyor.

KONSERVATUVAR ÖĞRENCİLERİNE ÖZEL

Eğitimden Büyükşehir Belediye Konservatuvarı Çocuk Korusu’nun 7-14 yaş arasındaki öğrencileri faydalanıyor. Eğitimler, Türkiye’de Orff-Schulwerk Yaklaşımı konusunda donanımlı isimlerden biri olan ve aynı zamanda Konservatuvar eğitmenlerinden Orff Enstitüsü Mezunu Sıtkı Sencer Özbay tarafından veriliyor. Derslerde, çocuklar Orff çalgılarını kullanarak müzikal oyunlar oynuyor, çalışmalar gerçekleştiriyor. Bu sayede çocukların müzikal ifade alanlarının da gelişmesi hedefleniyor.

ORFF-SCHULWERK YAKLAŞIMI NEDİR?

Orff-Schulwerk Yaklaşımı, Carl Orff ve Gunild Keetman’ın geliştirdiği bir yaklaşım olarak önümüze çıkıyor. Bu yaklaşım insanın sahip olduğu müzik, dil ve hareket alanlarını merkeze alarak, bireyin tecrübe ederek üretmesine ve her insanın içinde var olan sanatçıyı bulmaya odaklanıyor. Söz konusu yaklaşım aynı zamanda, çocuğun doğasındaki oyunu da esas alıyor. Oyunla öğrenilen bilgilerin unutulmadığından hareket eden yaklaşım bu sayede genç yeteneklerin keşfini de sağlıyor. Orff-Schulwerk Yaklaşımıyla çalışan çocuklarda kendini farklı alanlarla ifade edebilme kabiliyeti, sosyal çalışma bilinci, yaratıcılık ve özgüven gibi davranışların olumlu şekilde geliştiği görülüyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kuruluşunun 84'üncü yılında köy enstitüleri ve sanat

Aydınlanmanın ışığı Köy Enstitüleri’nin kuruluşunun 84’üncü yıldönümünde Lüleburgaz Belediyesi ve Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED) iş birliği ile  “84. Yılında Köy Enstitülerinde Sanat” isimli program düzenlendi.

Lüleburgaz Belediyesi ve Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED) iş birliği ile Köy Enstitüleri’nin kuruluşunun 84’üncü yıldönümünde “84. Yılında Köy Enstitülerinde Sanat” isimli program gerçekleştirildi.

14 Nisan’da Lüleburgaz Yıldızları Sanat Akademisi’nde saat 20.30’da düzenlenen programa Lüleburgaz Belediye Başkanı Dr. Murat Gerenli, Ahmetbey Belediye Başkanı Mustafa Altıntaş, belediye başkan yardımcıları Derya Aktan ve Kemal Pektaş, YKKED Lüleburgaz Şubesi Başkanı Hamiyet Gülaçar ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Programda konuşan Lüleburgaz Belediye Başkanı Dr. Murat Gerenli; “Bu anlamlı günde, “Köy Enstitüleri” ruhunu yaşatmaya çalıştığımız, sadece fikren değil fiilen eğitimin de önemini unutmayıp, uygulayarak öğrendiğimiz Sanat Akademimizde sizlerle birlikte olmaktan büyük gurur ve mutluluk duyuyorum. 

Tonguç Baba’nın kendi sözleriyle ifade ettiği gibi Enstitü “İş için, İş içinde, İşle eğitim” yapılan yerdir. Onun ve Hasan Alî Yücel’in üstün çabalarıyla başlatılan “Köy Enstitüleri” projesi; eğitimli ve aydın nüfusunun büyük çoğunluğunu onlarca yıl süren savaşlarda yitirmiş genç Cumhuriyet’in en büyük aydınlanma projesiydi.

1940’lı yıllarda nüfusunun büyük kısmı kırsalda yaşayan bir ülkede, kendi gerekliliklerini çok iyi analiz etmiş bu aydınlanma projesi, maalesef İkinci Dünya Savaşı’nı takip eden yıllarda girilen siyasi atmosferde kurban edilmiştir. Halkın aydınlanmasından endişe duyan toprak ağaları, köy enstitülerini “komünist” yuvası göstererek, kamuoyu nezdinde onları değersizleştirmiş ve nihayetinde de kapatılmalarını sağlamışlardır. Fakat üzerinden geçen onca yıla rağmen “enstitü ruhu” bu toplumdan silinememiş, enstitülerden mezun olan aydınlarımız ve öğretmenlerimiz görev aldıkları bölgelerde aydınlanma ışığını yakmaya devam etmişlerdir” dedi.

“Aydınlanma ışığını hiç söndürmemeye kararlıyız”

Gerenli; “Bizler de bugün yaşadığımız Lüleburgaz ‘ı ve kentlilik bilincini hemen yanıbaşımızdaki çorak bir arazide kurulan ve fikirlerinin insanları aydınlatması gibi kendisi de bulunduğu çorak toprakları bir ormana çeviren Kepirtepe Köy Enstitüsü’ne borçluyuz. Eğitimin sadece binadan ibaret olmadığı, yokluk ve yoksulluğun bir engel sayılmadığı, imecenin değerinin bilindiği “Kepirtepe Ruhu” ile bizler de aydınlanma ışığının hiç sönmemesi için çalışmaya, çok çalışmaya devam ediyoruz. Aydınlarımız ve öğretmenlerimiz olduğu sürece, eğitim ve öğretim binalar olmadan da verilebilir. Ama sadece dört duvar binaları yapıp içini boş bırakarak hiçbir şey elde edilemez, bunun farkındayız. Sizlerin destekleriyle, iş birliğiyle, imece ile Lüleburgazımızın Yeni Kuşak Köy Enstitüleri olan akademilerimizde aydınlanma ışığını hiç söndürmemeye kararlıyız” ifadelerini kullandı.

Daha sonra eğitimci Ercan Duygu “Köy Enstitülerinde Yaşam ve Anılar” konulu konuşma yaptı.

Konuşmaların ardından Yeni Nesillerle 70’ler Konseri ve şiir dinletisi gerçekleştirildi.
Gecenin sonunda Folk Dance Ensemble topluluğu halk oyunları gösterisi sundu.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İstanbul 6. Big Boyz Festival Kalamış Marina'da başlıyor

Türkiye’nin ilk ve tek hobi – aktivite festivali Big Boyz Festival 25-26 Mayıs 2024 tarihlerinde İstanbul Kalamış Marina’da ziyaretçilerini ağırlayacak.

Aksiyon ve eğlencenin zirve yapacağı ve bu yıl 6.’sı düzenlenecek Big Boyz Festival meraklılarına araba, motosiklet, spor, eğlence, hava, kara ve denizde kullanılan en heyecan verici araçları görme, deneyimleme ve alışveriş fırsatı sunacak.

Hem de ücretsiz girişle!

Aksiyon ve eğlencenin zirve yapacağı, “büyüklere oyuncaklar” konseptiyle bu yıl 6.’sı düzenlenecek Big Boyz Festival meraklılarına araba, motosiklet, spor, eğlence, hava, kara ve denizde kullanılan en heyecan verici araçları görme, deneyimleme ve alışveriş fırsatı sunacak.

Macera severlerin kalbi bu yıl yine büyük bir heyecanla İstanbul Kadıköy’deki Kalamış Marina’da 25-26 Mayıs 2024 tarihlerinde düzenlenecek olan Big Boyz Festival ile atacak. Türkiye’de yapılan en büyük açıkhava etkinliği olma özelliğini devam ettiren Big Boyz Festival, eğlence ve heyecan dolu aktivitelerin yanında renkli partilere de ev sahipliği yapacak. Heyecan dozunu bu yıl daha da artıracak olan Festival, hobi meraklılarına araba, motosiklet, karavan, tinyhouse, spor, eğlence, hava, kara ve denizde kullanılan, adrenalini doyasıya yaşatan araçları deneyimleme fırsatı sunacak. Bir çok markanın yeni ürünlerini meraklılarıyla ilk kez buluşturacağı festivalde hobi severler, adrenalin ve aksiyonun sınırlarını zorlayacak dopdolu 2 gün yaşayacak.  

Dev markalar bu sene de yer alıyor

Honda, Borusan Oto ve BMW Motorrad, Mercedes-Benz, Ford, Stafu-Pro, Motul, Jetsurf, İzeltaş, Spormoto KTM, Harley Davidson, Mv Agusta, Ecovolt Scooter, Delapau Coffee, Aygaz, İsotlar, Castrol, Davinci, Airstream Karavan ve BBQ Sepeti gibi markalarla birlikte daha bir çok markanın yer alacağı Big Boyz Festival, bu yıl da aksiyon ve eğlenceyi zirvede yaşatacak.

Big Boyz Festival’in organizasyon ortağı Heyworks şirketinin kurucusu Koray Köprülü, katılımcı birçok firmanın piyasaya yeni sürdükleri ürünleri Big Boyz Festival’de ziyaretçilerle bu sene de buluşturacağını söyleyerek şu bilgileri verdil: ‘’Festivalimizde birbirinden değerli bir çok marka ve eşsiz ürünleri yer alacak. Mayıs ayının heyecanını Bigboyz Festival ile birleştirerek eşsiz bir deneyim sizleri bekliyor.’’

Renkli partiler ve sınırları zorlayan etkinlikler bir arada. Hem de ücretsiz girişle!

Girişin ücretsiz olduğu festival boyunca ünlü Dj’ler performanslarını sergilerken, sahne şovları, 90’lar partisi ve dans gösterileri olacak. Ayrıca test sürüşleri, denizde jet surf ve flyboard, paten ve kaykay gösterileri gibi birçok spor aktiviteleri ziyaretçileri bekliyor olacak. Kadıköy Kalamış Marina’da sadece büyükler değil, çocuklar da aileleri ile birlikte Big Boyz Festival’de eğlence ve deneyim imkanı yakalayacaklar. Outdoor’a meraklı ziyaretçiler ise kamp malzemelerinin yer aldığı bir çok yaşam ekipmanlarını 2 gün boyunca inceleme fırsatı bulacaklar. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Pokémon Yeni Ufuklar dizisinin yeni bölümleri Mayıs ayında Netflix'te yayınlanacak!

Sevenlerini daha önce hiç görülmemiş bir hikâyeye sürükleyen Pokémon Yeni Ufuklar dizisinin yeni bölümleri Mayıs ayı itibariyle Netfilix’te yayınlanacak.

Friede ve Kaptan Pikachu gibi birçok karakterin de yer aldığı aksiyon dolu maceraların devamı için heyecan dorukta!

Uçsuz bucaksız Pokémon dünyasında nefes kesici maceralara dalan Friede ve Kaptan Pikachu gibi unutulmaz karakterlerin hikayelerini konu alan Pokémon Yeni Ufuklar dizisi, yeni bölümleriyle heyecan yaratıyor. 

Dizinin yeni bölümlerinde Liko, Sprigatito, Roy ve Fuecoco; Friede, Kaptan Pikachu ve Rising Volt Tacklers grubunun geri kalanı ile aksiyon dolu maceralarına devam ediyor. Dizinin baş kahramanları bu aksiyon dolu serüvende efsanevi Kadim Gezgin ve onun Altı Kahraman olarak bilinen Pokémon’ları hakkındaki gerçeği bulmak için Galar bölgesine doğru bir rota çiziyor. Yolda giderken Roy ve Fuecoco yeni bir Pokémon ortağı buluyor, ancak Kaşiflerin saldırısı Liko ve Sprigatito’nun kendilerini çaresiz hissetmesine neden oluyor. 

Tüm bunlarla birlikte Dot ve Quaxly’nin bir araya gelmesi, Cesut Olivine’nin Galar’a varması, Spor Salonu Lideri ve Galarlı Galarlı Moltres’in meydan okuması ve çok daha fazlası yeni bölümlerde Pokémon severleri bekliyor. 

Merakla beklenen Pokémon Yeni Ufuklar dizisinin yeni bölümleri, Mayıs ayı itibariyle Türkiye’de yalnızca Netflix’te yayınlanacak.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı