Aylık arşivler: Eylül 2024

GAİN’in yeni sohbet programı “Alarga” da Zafer Algöz ve Hakan Altun teknede leziz sofralar kurup ünlü arkadaşlarını ağırlıyor!

Dostlukları uzun yıllara dayanan oyuncu Zafer Algöz ile müzisyen Hakan Altun, GAİN izleyicisini “Alarga” ile mest etmeye geliyor! 

Algöz ve Altun, 10 bölümden oluşan bu neşeli ve eğlenceli sohbet programı için Bodrum koylarına demir atıp 1 ay boyunca teknede yaşadı. Kaptan Aziz Çelebi ve şef Ecem Çebi’yle birlikte arkadaşlarını ağırlayan ikili, leziz sofralar kurdu; Fedon, Ata Demirer, Şevval Sam, Zeynep Bastık, Can Yılmaz, Merve Özbey, Bülent İnal, Deniz Işın, Oğuzhan Koç, Berkay Şahin, Tanem Sivar, Aslıhan Gürbüz, Emir Yargın, Hüsnü Şenlendirici ve Kerem Tunçeri gibi sevilen isimleri ağırladı. Kimi zaman “Bu akşam eğlenelim sabaha kadar” diye şarkı söylediler, kimi zaman birbirlerine “Yeter! Suyu bitirdin” diye takıldılar, kimi zamansa muhteşem günbatımını hep birlikte izlediler.

“Bir geminin veya filikanın kıyıya yanaşmayıp açıkta durması”, “açık deniz” anlamına gelen “Alarga”, ekranların en neşeli ve eğlenceli sohbet programı olmaya aday!

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

“Vegan kadın, 59 yaşına kadar yeşillikle beslendi”

Bağcılar’da yaşayan vegan Hatice Alsaç (59), bu yaşına kadar yeşilliklerle beslendiğini söyledi. Ancak Alsaç’ın hayatı 6 ay önce başladığı Bağcılar Belediyesi Vefahane Yaşam Merkezi’nde değişti. Alsaç, burada öğrendiği tariflerle artık veganlara özgü yoğurt, peynir ve kefir gibi gıdalar yaparak onlarla besleniyor.

Bağcılar Belediyesi Vefahane Yaşam Merkezi’nde verilen ücretsiz diyetisyen hizmetinden ilçede ikamet eden yaşlılar, yararlanıyor. Belediyenin bu hizmeti sayesinde vatandaşlar, hem kilo kontrolü yaptırarak doğru beslenme yöntemlerini öğreniyor hem de sağlıklı bir yaşamın kapısını açıyor.

Sağlıklı yaşamla ilgili bilgiler veriliyor

Merkeze gelen hastaların metabolizma yaşı, yağ, kas, kemik durumu ölçümleri yapılarak sağlıklı yaşam hakkında bilgiler veriliyor. Kan tahlilleri doğrultusunda uzman diyetisyen tarafından diyet programı yapılarak takibi de sağlanıyor. Diyetisyenler, her bireyin beslenme problemlerini ortadan kaldırmak amacıyla ellerinden gelen bütün çalışmaları sergiliyor.

Anne sütü bile almadım

Bu diyetisyenlik hizmetinden yararlananlardan biri de 59 yaşındaki Hatice Alsaç. Vegan olduğunu ve hayatını bu şekilde sürdürdüğünü söyleyen Alsaç, Vefahane Yaşam Merkezi’ne geldikten sonra hayatının değiştiğini ifade etti. Hiç anne sütü almadığını belirten Alsaç, “Doğduğum günden beri sütten ete kadar hayvansal hiçbir şey yiyemiyordum. 7 yaşında doktor bana vegan olduğumu söyledi. O günden sonra hayatıma vegan olarak devam ettim ve bu yaşıma kadar yeşillikle, baklagillerle beslendim. Balık, et, tavuk, yumurta, peynir hiçbirini yemedim” dedi.

Eşim et yemeyi çok seviyor

Çevresini vegan olduğu yönünde ikna etmekte zorlandığını da belirten Alsaç, “Bir arkadaşım gerçek vegan olduğumu test etmek için yaptığı keşkek yemeğinin içine benden gizli et suyu kattı. Bir kaşık yedikten sonra midem bulandı, karın ağrısı başladı. Böyle olunca o da yaptığını itiraf etmek zorunda kaldı. Eşim de et yemeyi çok seven bir insan. Ben etin kokusuna bile katlanamıyorum ama o çok sevdiği için mecburen pişiriyorum. Yemek pişirirken eldiven kullanıyorum sonra da kokusu gitsin diye çamaşır suyuyla temizlik yapıyorum. İlk başlarda zor geliyordu ama sonra alıştım” diye konuştu.

Vefahane’de bana çözüm ürettiler

Vefahane Yaşam Merkezi’ne geldikten sonra hayatının değiştiğine vurgu yapan Alsaç, şöyle devam etti: “Burada diyetisyenimiz benimle çok ilgilendi. Vegan olduğumu söyleyince de çözümler üretti. Bana yiyebileceğim peynir, bademden süt ve pirinçten yoğurt yapmayı öğretti. Sebze ve baklagiller dışında yiyecekler de yiyorum.”

Büyüklerimiz bizim için çok değerli

Yaşlıların sağlığına önem verdiklerini kaydeden Bağcılar Belediye Başkanı Abdullah Özdemir, “2023 yılında açtığımız Vefahane Yaşam Merkezi’miz’de 60 yaş üstü hemşehrilerimize 17 branşta hizmet veriyoruz. Büyüklerimiz bizim için çok değerli. Onların burada her türlü bakımını yapıyoruz. Diyetisyenlik hizmeti de bunlardan birisi. Kurumumuzda çok mutlu ve sağlıklı olmaları için tüm gücümüzle çalışıyoruz. Ayrıca tesise gelenleri servis araçlarımızla sabah evlerinden alıyor, akşam tekrar geri götürüyoruz” dedi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Otizmli çocuklarda spor eğitimi sosyal uyumu destekliyor…

Sosyal uyum ve iletişim kurma becerileri kazanan otizmli bireylerin dikkatini daha iyi topladığını ve özgüven kazanımlarının olumlu yönde geliştiğini dile getiren Fiziksel Aktivite ve Hareket Eğitmeni Mustafa Kurt, “Spor eğitimlerinde çocuğun sözel, görsel ve dokunsal olarak beceri kazanımı desteklenmeli. Temel hareket becerilerinin kazanımları, otizmli çocukların okul öncesinde akranlarıyla olan iletişimlerini kuvvetlendirir.” dedi.

Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Fiziksel Aktivite ve Hareket Eğitmeni Mustafa Kurt, otizmli çocukların sosyal uyum becerileri kazanmalarında spor eğitimlerinin önemi hakkında bilgiler paylaştı.

Okul öncesi dönemde akran biletişimi önemli

Otizm spektrum bozukluğu olan okul öncesi 3-6 yaş grubunda bulunun bireylerin spor becerisi kazanımlarının kendi akran etkileşiminde oldukça önemli bir rol oynadığını belirten Mustafa Kurt, “Al-ver, At-tut, Otur-kalk, ileri-geri-sağ-sol gibi komutların kazanımları, otizmli çocukların okul öncesinde akranlarıyla olan iletişimlerini kuvvetlendirir. Top sürükleme, yuvarlanan topu hedefe atma, emekleme, çember içerinde bekleme, eğilerek nesne alma, topu yerden sektirerek atıp tutma, çift ve tek ayak sıçrama, en az kendi boyu kadar mesafeden tek-çift el hedefe çember atma gibi temel spor becerilerinin kazanımları oldukça önemlidir.” dedi.

Sosyal uyum becerisi kazanan otizmli çocukların özgüvenleri artıyor

Otizmli bireylerin davranış bozukluklarının belirlenip eksik yönlerinin geliştirilmesinin önemine vurgu yapan Mustafa Kurt, “Otizmli bireyin yer değiştirme hareketleri yapabilmesi, denge hareketleri yapabilmesi, küçük kas kullanımı gerektiren hareketleri yapabilmesi, nesne kontrolü gerektiren hareketleri yapabilmesi gibi ilk beceri kazanımlarına bakılıp eğitim planlamasının buna göre yapılması gerekir.” dedi.

Hedefler doğrultusunda otizmli bireyin gelişiminin yardımlı ve yardımsız olarak desteklenmesi gerektiğini ifade eden Mustafa Kurt, sosyal uyum ve iletişim kurma becerileri kazanan otizmli bireylerin dikkatini daha iyi topladığı, özgüven kazanımlarının olumlu yönde geliştiği ve akran iletişimi ile sosyal uyumda sorun yaşamayıp etkileşim sağlayabildiğinin gözlemlendiğini söyledi.

Otizmli çocuklar sözel, görsel ve dokunsal olarak desteklenmeli

Otizmli çocukların dikkat ve odaklanmasının kendi yaş grubuna göre oldukça kısa süreli olduğunu hatırlatan Fiziksel Aktivite ve Hareket Eğitmeni Mustafa Kurt, bu nedenle otizmli çocukların spor eğitimi süreçlerinde bazı zorluklarla karşılaşılabileceğini söyledi ve sözlerini şöyle tamamladı:

“Eğitimlerde çocuğun sözel, görsel ve dokunsal olarak beceri kazanımı desteklenmelidir. Örneğin çift ayak sıçrayamayan otizmli bir birey o an dikkat eksikliği yaşıyor veya farklı bir yöne gitmek istiyor olabilir. Eğitmenin görsel olarak o hareketi yapıp dikkatini çekmesi gerekir. Sözel olaraksa kısa ve tane tane komutlar verilmeli. Otizmli birey sıçrayamıyorsa yardımlı şekilde sıçraması sağlanmalı. Ellerinden tutulup ‘eğil, zıpla’ komutlarının sınırlı alan içerinde tekrarlanması gerekir. Oyunla birleştirerek dikkatinin zıplamaya yönelmesi sağlanmalı. Otizmli çocuğun ilgi alanları eğitmenler tarafından keşfedilmeli böylece ağlama, kendini yere atma, farklı yöne bakma gibi davranışlarda eğitmen dikkatini çekerek odaklanmasını sağlayabilir.” 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Küçük yaşta başlayan alışkanlıklar hayat boyu devam eder… Diş fırçalama rutini 3 yaşından önce başlamalı!

Çocuklara diş fırçalama alışkanlığının kazandırılabilmesi için ebeveynlerin de düzenli olarak çocuklarıyla birlikte dişlerini fırçalaması gerektiğini ifade eden Çocuk Diş Hekimi Dr. Öğr. Üyesi Elif Ayşe Tamtekin Erdoğan, “Bu sayede çocuk ebeveyni ile vakit geçirerek diş fırçalama zamanlarını daha keyifli anlar olarak benimseyecektir.” dedi. Çocuk 2-3 yaşlarındayken diş fırçalama rutininin başlaması gerektiğine dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Elif Ayşe Tamtekin Erdoğan, çocukların 7 yaşına gelene kadar dişlerini ebeveynlerin kontrolünde fırçalaması gerektiğini söyledi ve bu rutin sayesinde çocukların hayat boyu devam edecek diş fırçalama alışkanlığı kazanabileceğini vurguladı.

Üsküdar Diş Hastanesi Çocuk Diş Hekimi Dr. Öğr. Üyesi Elif Ayşe Tamtekin Erdoğan, çocuklara diş fırçalama alışkanlığının nasıl kazandırılabileceği hakkında bilgi verdi.

Önce ebeveynler düzenli diş fırçalamalı

Çocuklara diş fırçalama alışkanlığı kazandırılmasına 2-3 yaşlarına geldiklerinde ebeveyn desteği alarak başlanması gerektiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Elif Ayşe Tamtekin Erdoğan, “Çocuk 7 yaşına gelip el manipülasyonu yeterince gelişene kadar ebeveynler çocuklarının dişlerini fırçalamalıdır. 7 yaşına kadar bu şekilde devam edildiğinde çocuk hayatı boyunca devam edecek olan düzenli diş fırçalama alışkanlığını kazanabilir.” dedi.

Çocukların genellikle ebeveynlerini örnek alıp taklit etmeye çalıştıklarını dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Elif Ayşe Tamtekin Erdoğan, “Bu nedenle ebeveynler sabah ve akşam düzenli olarak çocuklarıyla birlikte dişlerini fırçalamaya çalışarak bir rutin oluşturmalı. Bu sayede çocuk ebeveyni ile vakit geçirerek diş fırçalama zamanlarını daha keyifli anlar olarak benimseyecektir. Çocuğu motive edici eğlenceli diş ürünleri kullanılabilir. Çocuklar için özel üretilmiş diş macunları veya üzerinde çocuğun en sevdiği karakterin olduğu bir diş fırçası mutlaka işe yarayacaktır.” şeklinde konuştu.

Çocuğun motivasyonunu artırmak için diş fırçalamayı eğlenceli hale getirin…

Etkili bir diş fırçalama için sürenin önemine dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Elif Ayşe Tamtekin Erdoğan, “En az 2 dakikaya ayarlanmış bir zamanlayıcı veya kum saati kullanılarak çocuğun diş fırçalama süresi kontrol edilebilir ve diş fırçalama başarılmaya çalışılan bir oyun haline getirilebilir.” önerisinde bulundu.

Çocuğun motivasyonunu sağlayacak bir diş fırçalama panosu oluşturulabileceğini de dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Elif Ayşe Tamtekin Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Her fırçalamadan sonra pano üzerinde işaretleme yaparak fırçalama kontrol edilebilir. Diş fırçalama düzenli olarak yapıldığında çocuk uygun hediyelerle ödüllendirilebilir. Bunlara ek olarak çocuğunuzu ilk süt dişi çıktıktan sonra (6-9 ay) pedodonti uzmanına götürmeniz çocuğunuzun ağız hijyeni hakkında daha detaylı bilgi almanızı sağlayacaktır. Daha sonra yapılacak düzenli diş hekimi kontrollerinde çocuk diş hekiminin çocuğunuzun dişlerini fırçalaması veya klinik ortamında göreceği dişlerini fırçalayan diğer çocuklar, onun motivasyonunu mutlaka arttıracaktır.”

Çocuk 7 yaşına gelene kadar ideal diş temizliği yapamıyor!

Ebeveynlerin, çocuklar için üretilen yumuşak kıllı çocuk diş fırçası ve çocuk diş macunu kullanarak çocuklarının tüm dişlerini sabah ve akşam olmak üzere günde iki kez iki dakika boyunca nazikçe fırçalaması gerektiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Elif Ayşe Tamtekin Erdoğan, “Çocuğunuzun size yardımcı olmasına izin verebilirsiniz ancak yaklaşık 7 yaşına gelip yeterli el manipülasyonuna ulaşana kadar çocuğunuzun dişlerini yetişkin olarak siz fırçalamalısınız.” dedi.

Çocuklarda da yetişkinlerde olduğu gibi dişler, diş etleri ve dilin düzenli olarak fırçalanması gerektiğini vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Elif Ayşe Tamtekin Erdoğan, “Diş fırçası 45 derece açıyla diş etleriyle temas edecek şekilde tutulmalı ve dişetinden dişe doğru dairesel hareketlerle fırçalanmalıdır. Özellikle dişlerin iç ve dış yüzeyleri, dil ve yanak iç yüzeyleri unutulmamalıdır.” diyerek sözlerini tamamladı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Visa’dan dijital ödemelerin sosyo-ekonomik etkilerine ilişkin ilk araştırmanın sonuçları: Geleceği şekillendiren trendler

Visa, dijital ödemelerin ekonomide verimliliğe etkisi ile daha çevrimiçi, kapsayıcı bir topluma katkısını ele alan ilk araştırmasının sonuçlarını sundu. Araştırmadan elde edilen bulgular, 3-6 Eylül tarihleri arasında Paris’te şirketin 1.000’den fazla iş ortağı banka ve kuruluşun katıldığı Visa Payments Forum Europe etkinliğinde açıklandı. Araştırma, dijital kimlik, tüketicilerin satıcı olarak öne çıkması, yapılandırılabilir hizmetlerin çoğalması, gömülü finans ve yapay zekayı ödemelerin geleceğini şekillendiren başlıca trendler olarak ortaya koyuyor. 

 

Bu bağlamda veri demokratikleştikçe, güven de artıyor. Visa’nın Avrupa’da 8.000 kişiyle gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre kişilerin %69’u, verilerinin şirketler tarafından kullandığında, bundan şirketlerin kendilerine kıyasla daha fazla fayda sağladığını düşünüyor. Araştırma, tüketicilerin aldıkları kişisel faydalardan ziyade verilerinin nasıl kullanılacağı konusunda endişe duyduklarını kaydediyor. Araştırmaya göre tüketiciler ayrıca kendi verileri üzerinde daha fazla kontrole sahip olduklarında, verileri sorumlu bir şekilde kullanacağını düşündükleri şirketlerle paylaşmaya da daha istekli oluyorlar. 

 

Araştırmanın kapsadığı başlıklardan yapay zeka, değişim için önemli bir itici güç ortaya çıkıyor. Araştırmaya göre Avrupa’daki tüketiciler, finansal durumlarını yönetmek için yapay zeka gibi dijital yönetim araçlarını benimsedikleri takdirde, her yıl 250 milyar Euro’ya kadar daha fazla tasarruf edebiliyorlar. Araştırmaya katılanların %36’sı, bir yıl öncesine göre yapay zekaya daha fazla güvendiklerini söylerken, bu oran Z kuşağında %47’ye yükseliyor. Öte yandan biyometrik teknolojiler de daha fazla potansiyel yaratıyor. Örneğin dijital cüzdan veya kimlik üzerindeki biyometrik korumalar, parolaların yarattığı zorlukları azaltırken, işletmelere de yılda 43 milyar Euro’ya varan ilave satış potansiyeli yaratıyor. Biyometrik korumalar ayrıca dolandırıcılığı da her yıl 483 milyon euro tutarında azaltabiliyor. Tüketiciye ödeme yöntemini seçme olanağı sağlanması da ödemeleri yeniden şekillendiren unsurlardan. Online ödeme yöntemlerine Click to Pay ile tek tıkla ödeme özelliğini ekleyen bir işyeri, gelirlerini %30’a kadar artırabiliyor ve bu da Birleşik Krallık ve AB’de KOBİ’lerin e-ticaret satışlarında yıllık 51 milyar euroya varan bir artış yaratabiliyor. 

 

Araştırmaya göre “Fijital” olarak adlandırılan fiziksel dijital ödemeler de günlük işlemlerimizin ayrılmaz bir parçası haline gelecek. İster bir el hareketiyle ister sesle, hatta araba ile ödeme olsun, gömülü finans artık bir yenilik olmaktan çıkıp, işin temelinde yer alacak. Araştırmanın ortaya koyduğu bulgulardan sonuncusu ise milyarlarca yeni satıcının ortaya çıkması. Günümüzde artık sadece birkaç tıklamayla herkes satıcı olabiliyor. Yapay zeka, bu ‘nano satıcıları’ işlerini büyütürken destekleme potansiyeline sahip. Araştırma sonuçlarına göre KOBİ’lerin ve girişimcilerin %71’i, yapay zekanın işlerini büyütmelerine yardımcı olacağına güvendiklerini belirtiyor. Günümüzde Avrupa’daki KOBİ’lerin %67’si dijitalleşmiş durumda. Geriye kalan %33’lük fark kapatıldığı takdirde, yıllık bazda 200 milyar Euro’nun üzerinde toplam gelir artışı söz konusu beklenebilir.

 

Visa Avrupa CEO’su Charlotte Hogg, mevcut teknolojinin milyarlarca satıcı, tüketici ve ekonomi için fayda sağlayarak ticarette devrim yaratma potansiyeline işaret etti ve: “Yakın zaman kadar bilimkurgu filminden fırlamış gibi görünen teknoloji, bize bugün Avrupa genelinde daha pürüzsüz deneyimlerin ve ekonomide milyarlarla ifade edilebilecek büyüklükte bir değerin kilidini açma potansiyeline sahip. Ve bu teknoloji göz açıp kapayıncaya kadar burada olacak” dedi. Söz konusu alanlarda ödeme teknolojilerinin ölçeklenebilirliğindeki boşluğu kapatmanın tüketiciler, işletmeler ve ekonomiler için önemli sosyo-ekonomik fırsatlar sağlayacağını vurgulayan Hogg, “Burada kilit unsur, veri. Aslında, verinin artık salt bir hammadde olmaktan çıkıp, bunun yerine temel bir kaynak ve hizmet olarak şirketlere önemli büyüme fırsatları ile daha güvenli ve kişiselleştirilmiş deneyimler sunmak için kullanılabilecek bir araç olarak ortaya çıktığı, ödemelerde mevcut sınırları aşarak yeni ufuklara doğru ilerliyoruz” dedi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Konserve yaparken dikkat! Doğru hazırlanmayan konserveler ölüme neden olabiliyor

Kullanılan gıdanın ve ekipmanların kalitesinden temizliğine, dolum şeklinden saklanma koşullarına kadar her adımın önemli olduğunun altını çizen Gıda Mühendisi Selen Akbulut, “Konserveler gıda mikrobiyolojisi açısından en riskli ürünler kategorisinde değerlendirilebilir.” dedi. Bombe yapmış ve vakumu bozulmuş konservelerin tadına dahi bakmadan imha edilmesiniz elzem olduğuna dikkat çeken Öğr. Gör. Selen Akbulut, “Kavanozu açtığınızda köpürme, taşma gibi durumlar gözlemleniyorsa, tat ve kokusunda belirgin bir değişim var ise kesinlikle tüketilmeden imha edilmelidir. Ayrıca taze fasulye, bamya gibi mevsim sebzeleri yüksek pH değerine sahip olduklarından konserve olarak saklanmasında zehirlenme riski domates soslarına göre çok ama çok daha fazladır.” uyarısını yaptı.

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Gıda Teknolojileri Programı Öğr. Gör. Selen Akbulut, günümüzde neredeyse her evde yapılan konservelerin güvenliği hakkında açıklamalarda bulundu.

Konserve hazırlarken bunlara dikkat! 

Gıda güvenliği gereği evlerde konserve yapılmasının pek güvenli olmadığını belirten Gıda Mühendisi Selen Akbulut, “Tekniğine uygun üretim gerçekleşmezse felç ve hatta ölüme sebebiyet veren çok riskli bir ürün oluşturmak mümkün.” uyarısında bulundu.

Konserve hazırlarken dikkat edilmesi gereken noktalar olduğuna dikkat çeken Gıda Mühendisi Selen Akbulut, bu konuları şöyle açıkladı:

“İyi nitelikte bozulmamış bir hammaddenin kullanılması çok önemli. Gerekli ayıklama/sınıflandırma ve üzerindeki kirlilik unsurlarını uzaklaştırmak için etkin bir yıkama yapılması gerekir. Kullanılan tüm alet ve ekipmanlar sıcak su ile yıkanmalı. Tüm konserveler için yeni kapak kullanılmalı. Kullanılmış bir kapak tekrar vakum sağlayamayacağı için riskli bir ürün oluşturmuş oluruz. Kavanoz içleri de yine kaynar su ile steril edilmeli.

Hazırlanan konserve malzemesi sıcak dolum ile kavanoza doldurulup ağzı sıkı bir şekilde kapatılmalı. Konserveyi açıldıktan sonra tüketmek önemli. Bu nedenle büyük değil tek porsiyonluk kavanozlar tercih edilebilir. Konserveler serin, kuru ve direkt olarak güneş ışığı almayan bir yerde saklanmalı.”

Konserve zehirlenmesi felç ve hatta ölümle sonuçlanabilir 

Konservelerin gıda mikrobiyolojisi açısından en riskli ürünler kategorisinde değerlendirilebileceğinin altını çizen Gıda Mühendisi Selen Akbulut, konserve ve benzeri ürünlerin zehirlenmelere nasıl yol açtığını şöyle açıkladı:

“Konservelerde risk oluşturan mikroorganizma ‘Clostridium botulinum’ olarak bilinen mutlak anerobik (sadece oksijensiz ortamda gelişim gösteren) karakterli, intoksikasyona (toksin oluşturarak zehirlenmenin gerçekleşmesi) neden olan bir patojendir. Bu mikroorganizma uygun ortam koşulları sağlandığında nörotoksin niteliğindeki toksinini sentezler. Toksinli gıdanın tüketiminden sonraki 18-36 saat arasında ortaya çıkar.

Zehirlenmenin erken belirtileri; belirgin halsizlik, zayıflık ve baş dönmesidir. Bulanık görme ve çift görme, ağız kuruluğu, konuşma ve yutkunmada zorluk, kalp atımında azalma, tansiyon düşüklüğü, nefes alıp vermede zorluk, bulantı, kusma ve kabızlık genel belirtileri arasında yer almaktadır.  Bu toksinin çok düşük gramları bile kişilerde felç ve ölüm ile sonuçlanabilmektedir.”

Bazı sebzeler konserve için uygun olmayabilir 

Konserve yapılırken sıcak dolum ile kapağın 3 ileri 1 geri tekniğine göre kapatılması gerektiğine dikkat çeken Gıda Mühendisi Selen Akbulut, “Bu teknikle tam kenetlenme ve istenen vakum sağlanacaktır. Ayrıca kesinlikle bombe yapmış ve vakumu bozulmuş konservelerin tadına dahi bakmadan imha edilmesi gıda güvenliği ve tüketici sağlığı bakımından elzemdir.” dedi.

Konserve kavanozlarının ağız kısmındaki dişlilerin sağlam olup olmadıklarının da kontrol edilmesi gerektiğini dile getiren Gıda Mühendisi Selen Akbulut, sözlerini şöyle tamamladı:

“Dişlilerde zedelenme görülmesi halinde o kavanozlar kesinlikle kullanılmamalıdır. Muhakkak bir dolum sınırı uygulamalıyız. Kavanozları ağzına kadar doldurmamalıyız. Ürünle kapak arasında en az 1 parmak mesafe olmalı. Özellikle sıfır kapak ve sıfır kavanoz kullanmak konserve üretiminde dikkat edilmesi gereken en hassas noktadır. Kapakta darbe olmamalı ve kavanoza kapak tam oturmalı. Konservecilikte pH 4,5 değeri kritiktir. Bu nedenle özellikle ülkemizde en çok konservesi yapılan domates soslarına orta boy kavanoza yaklaşık 1 tatlı kaşığı limon suyu eklemek istenen asitliğin sağlanmasına yardımcı olacaktır.

Konservelerin kapaklarında bombe var ise, kavanozu açtığınızda köpürme, taşma gibi durumlar gözlemleniyorsa, tat ve kokusunda belirgin bir değişim var ise kesinlikle tüketilmeden imha edilmelidir. Bunu dışında son zamanlarda sosyal medyada da karşılaştığım taze fasulye, bamya gibi mevsim sebzelerinden konserve yapmayı uygun bulmuyorum. Bu sebzeler yüksek pH değerine sahip olduklarından konserve olarak saklanmasında zehirlenme riski domates soslarına göre çok ama çok daha fazladır. Bu sebzeleri konserve olarak değil derin dondurucu da saklamak gıda güvenliği açısından daha uygun bir yöntemdir.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Akbank, ‘Artı Para ile Öde’ Dönemini Başlattı

Yeni ‘Artı Para ile Öde’ özelliği ile Akbanklılar, Akbank Kart ile alışveriş yaptıktan sonra,
 Akbank Mobil’den alışveriş tutarları kadar taksitli Artı Para kullanabilecek.

 

Akbank, sunduğu yenilikçi ürün ve hizmetleriyle müşterilerinin hayatını kolaylaştırmaya devam ediyor. Bu kapsamda Akbank, yeni ‘Artı Para ile Öde’ özelliği ile Akbanklılara banka kartı alışverişlerini daha esnek ve rahat bir şekilde yönetme imkanı sunuyor.

 

Yeni ‘Artı Para ile Öde’ özelliğiyle müşteriler, Akbank Kart ile alışveriş yaptıktan sonra Akbank Mobil’deki kart hareketlerinde yer alan ‘Artı Para ile Öde’ butonuyla kullanarak alışveriş tutarı kadar taksitli Artı Para kullanabilecek. Bu özellik, 500 TL ve üzeri alışverişlerde geçerli olacak. Böylece Akbanklılar nakit ihtiyaçları oluştuğunda, vadesiz hesaplarından yapmış oldukları alışverişlerinde alternatif bir ödeme kolaylığına sahip olacaklar.

 

Akbank’ın inovatif bir yaklaşımla bankacılığın geleceğini şekillendirdiğini belirten Akbank Ödeme Sistemleri Bölüm Başkanı Yasin Mengüllüoğlu: “Bizim için yenilik, sadece teknolojik gelişmelerle sınırlı değil, aynı zamanda müşterilerimizin günlük hayatını kolaylaştıracak çözümler üretmek anlamına geliyor. Bu bakış açımızla bugüne kadar pek çok ilki müşterilerimizle buluşturmanın mutluluğunu yaşadık. ‘Artı Para ile Öde’ özelliğimizle de müşterilerimizin alışveriş deneyimlerini daha esnek hale getirmeyi ve finansal ihtiyaçlarını daha etkin bir şekilde yönetmelerine yardımcı olmayı hedefliyoruz. Akbank olarak yeni nesil ürün ve hizmetler geliştirmeye ve müşterimizin çözüm ortağı olmaya devam edeceğiz” dedi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Boyner Grup ‘İyi İşler’le 10 Yıldır Kadın Girişimcilerin Yanında “İyi işler” 10. Dönem Başvuruları Başladı

Bugüne kadar 160’tan fazla kadın girişimcinin mezun olduğu projenin 10. Dönem başvuruları ise 11 Ekim tarihine kadar KAGİDER’in web sitesi üzerinden yapılabilecek.

 

Boyner Grup ve KAGİDER iş birliği ile sürdürülen “İyi İşler: Gıda ve Elektronik Dışı Perakendede Kadın Girişimcileri Güçlendirme Programı” 10. yılında da Türkiye’nin dört bir yanından kadın girişimcileri bekliyor.   Her yıl 20 kadın girişimcinin başvurusu hedeflenen İyi İşler projesinin 10. dönem başvuruları ise 4 Eylül’de başlıyor.

Kadın Girişimciler Güçleniyor

 

2015 yılında hayata geçirilen ve dünya çapında takdir toplayan İyi İşler projesi, kadın girişimcilere sağladığı ekonomik ve sosyal faydalarıyla dikkat çekiyor. Proje, 2016 yılında New York’ta gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Kadınların Güçlenmesi Prensipleri Toplantısı’nda örnek program olarak anlatılmış ve Dünya Bankası’nın küresel “SheWorks” raporunda da iyi bir örnek olarak sunulmuştu. 2015 yılından bu yana sürdürülebilir bir şekilde devam eden İyi İşler projesinin 10. yılında da hedef, daha fazla kadın girişimciyi destekleyerek istihdam ve ekonomiye katkı sağlamak. 

 

Tekstil, hazır giyim, ayakkabı, çanta ve aksesuar sektörlerinde faaliyet gösteren kadın girişimciler ve tedarikçilere sürdürülebilir iş modelleri ile işletme kapasitelerini artırmak için yol gösteren İyi İşler projesi aynı zamanda iletişim, stratejik planlama, büyüme ve yeni yatırımlar için finans kaynakları, sözleşme ve iş hukuku, borçlar ve vergi hukuku gibi 21 farklı konuda da 9 haftalık kapsamlı bir eğitim veriyor. Bugüne kadar 100 eğitmenle 500 saate yakın eğitimlerin verildiği projeyi başarıyla tamamlayarak “İyi İşler” sertifikalarını almaya hak kazanan kadın girişimciler, Grup’un online kanallarından da faydalanıyor. İyi İşler girişimcileri, Boyner Grup’un milyonlarca müşterisine ulaşıp pazara erişim ve tanıtım faaliyetlerinden yararlanabiliyor.

 

“Kadınlarla birlikte ‘İyi İşler’ yapıyoruz”

 

Boyner Grup İcra Kurulu Üyesi, Strateji ve İş Geliştirme Başkan Yardımcısı Elif Ateşok Şatıroğlu, 

Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamanın ilk koşulunun kadınların da ekonomik sisteme dahil edilmesi olduğunu vurgularken şöyle devam ediyor: “Boyner Grup olarak toplumsal cinsiyet eşitliğini her alanda sağlamak çalışma ilkelerimizin odağında yer alıyor. Türkiye’de kadın çalışan oranı yüzde 47, icra kurulundaki kadın oranı yüzde 50 olan tek şirket olarak ‘İyi İşler’le de kadın girişimcileri ve çalışanları desteklemeyi bir proje olarak değil, sorumluluk olarak görüyoruz.  2015 yılında başlattığımız İyi İşler projesinde şimdiye kadar 160’tan fazla kadın girişimciyi mezun ettik. Projeye katılan her kadın girişimci kendi çevresinde bir istihdam ekosistemi yaratıyor. Mezun olan kadın girişimcinin yarattığı istihdam sayısı da 1800 kişiden fazla. 10 yıldır Türkiye’nin farklı bölgelerinden kadınlarla yürüdüğümüz bu yolculukta elde edilen başarı bizler için de gurur verici. İyi İşler’le kadınlara yalnız yürümek zorunda olmadıklarını göstererek onların da çevresindeki kadınlara da cesaret vermesini istiyoruz. 2015’ten beri oluşturduğumuz bu kız kardeşlik bağının her sene daha da güçlenerek başka kadınların hayatına da iyi gelmesini hedefliyoruz. Bu yüzden Boyner Grup olarak hayatın her alanında iş hayatına katılmak isteyen kadınların yanında olmaya devam edeceğiz.” 

 

 

 

KAGİDER Başkanı Esra Bezircioğlu

 

 

‘’ Kadın Girişimcilerle Ekonomiye Güç Katıyoruz’’

 

KAGİDER Başkanı Esra Bezircioğlu; “KAGİDER olarak, Boyner Grup ile iş birliği içinde yürütülen ‘İyi İşler’ projesinin 10. yılında yer almaktan büyük bir gurur duyuyoruz. 2015 yılında başladığımız bu projede, kadın girişimcilerin iş dünyasında daha güçlü bir şekilde yer alması, ekonomik bağımsızlıklarını kazanmaları ve fırsat eşitliğini desteklemeleri için önemli adımlar atıyoruz. ‘İyi İşler’ projesi, yalnızca kadın girişimcilerin kişisel ve profesyonel gelişimini desteklemekle kalmayıp, aynı zamanda Türkiye’nin ekonomik ve sosyal kalkınmasına da katkıda bulunuyor. Proje, kadınların iş dünyasında daha etkin ve söz sahibi olmalarını sağlayarak, onların kendi girişimlerini kurmaları ve büyütmeleri için gereken bilgi ve desteği sunuyor. Bu süreçte, kadın girişimcilerimizin yaratmış olduğu istihdam ve ekonomik katkılar, bizler için büyük bir başarı ve ilham kaynağıdır. ‘İyi İşler’ projesi ile kadınların sadece kendi hayatlarını değil, çevresini de olumlu bir şekilde etkilemeye devam edeceklerine inanıyoruz. Bu projeyi, kadın girişimcilerin başarılı hikayeleri ve yaratıcı çözümleriyle daha da ileriye taşıyacağız.” dedi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye çalışanları ‘Aile Günü’nde bir araya geldi

Toyota’nın Avrupa’daki üretim tesislerinden biri olan, üretiminin büyük bölümünü 150 ülkeye ihraç eden, bulunduğu bölgeye ve Türkiye ekonomisine değer katan ve en büyük değeri çalışanları olan Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye, 10’uncu Aile Günü kutlamasını 13 bin kişinin katılımıyla Sakarya’da gerçekleştirdi.

 

Toplam 5 bin kişiye istihdam olanağı sağlayan Toyota Türkiye, büyük bir aile olarak birlikte vakit geçirmek amacıyla ‘Aile Günü’ etkinliği yapıyor. Aile Günü kutlaması çalışanların aileleriyle birlikte büyük bir katılım ve coşkuyla gerçekleştirildi. Toyota Türkiye’nin Sakarya’da bulunan fabrika tesislerinde gerçekleştirilen ve gün boyunca ikramların yapıldığı ‘Aile Günü’nde, çocuklara ve büyüklere yönelik birbirinden eğlenceli aktivitelere yer aldı. Aile Günü’nde ayrıca Japonya ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin tesisinin yüzüncü yıldönümü olması nedeniyle de bir dizi etkinlik yapıldı. 

 

“Sağladığımız katma değer ve başarı, çalışanlarımızın özverili emekleriyle ortaya çıkıyor”

Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye A.Ş. Genel Müdürü ve CEO’su Erdoğan Şahin, Aile Günü kutlaması dolayısıyla yaptığı konuşmasında, Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye olarak çalışanlarımızın iş-yaşam dengesini etkin bir şekilde sağlayabilmeleri için sürekliliği olan politikalarla; kişisel gelişimden spora kadar çalışan odaklı çok yönlü etkinlikler gerçekleştirdiklerini söyledi. Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye olarak çalışanlar ve aileleri ile birlikte büyük bir aile olduklarını hatırlatan Şahin, “TMMT bugün 5 kıtada 150’ye yakın ülkeye hibrit ve şarjlı hibrit araç ihracatı yapıyor. 280 bin araç üretimi kapasitesi ile Toyota’nın Avrupa’daki en büyük üretim üssü durumundayız. Önceki yıllarda olduğu gibi Türkiye’de 2023 yılında da en çok ihracat yapan firmalar içerisinde ikinci olduk. TMMT, Toyota’nın Avrupa’daki fabrikaları arasında şarj edilebilir otomobil üreten ilk fabrikasıdır. Yeni kurduğumuz batarya üretim tesisi ile Toyota’nın elektrifikasyon dönüşümüne hizmet edeceğiz. Tüm bu başarıların arkasında yatırım var, teknoloji var ama hepsinden önemlisi insan var; çalışanlarımız olarak siz varsınız.  Sizlerin katkılarıyla TMMT’yi Türkiye’de ve Dünya’da her alanda örnek alınan bir şirket haline getirdik. Çalışanlarımız ve ailelerinin emeği ve özverisi olmadan bu noktaya gelmemiz mümkün olmazdı. Tüm TMMT çalışanlarımız, üretime destek olan tüm taşeron firma çalışanlarımız, değerli eşleri, çocukları, anne baba ve kardeşleri; davetimize katılıp Aile Günümüzü bizimle geçirdiğiniz için teşekkür ediyor, sevgi ve saygılarımızı sunuyorum. Bizim için çalışma arkadaşlarımızın sağlığı, güvenliği ve refahı birinci önceliğimizdir. Bu sebeple bir yandan rahat, temiz ve güvenli bir üretim ortamı hazırlamaya çalışırken öte yandan yemek, servis,  revir ve hijyen gibi konularda hizmet kalitesini arttırmaya çalışıyoruz. Fabrikamızda bunları yaparken, topluma olan sorumluluğumuzu da unutmadık. Eğitim, çevre ve trafik konularında okullara araç ve eğitim desteği veriyoruz. Ayrıca LÖSEV, Darüşşafaka ve Temiz Deniz gibi sivil toplum kuruluşlarına destek oluyoruz” dedi.

 

“Kadın çalışan oranımız yüzde 15’e ulaştı”

Şahin, Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye olarak bugüne kadar olduğu gibi gelecekte de çalışanların büyük destekleriyle sektöre ve Türkiye ekonomisine sağladıkları katma değeri artırarak sürdüreceklerini söyledi. Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye olarak son yıllarda kadın çalışan istihdamına öncelik verdiklerini hatırlatan Şahin, “Fabrikamızda kadın çalışan istihdamını destekliyoruz. Gururla söylemek isterim ki; kadın çalışan oranımız yüzde 15’e ulaştı. Kadın çalışanlarımızın getirdiği farklı bakış açılarının şirketimizi daha güçlü ve yenilikçi kıldığına inanıyorum” diye konuştu.

 

Konuşmasında ayrıca Türkiye ile Japonya arasında dostluğa da değinen Şahin şunları söyledi; “Japonya ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkiler 1924 yılında kurulmuş. İki ülke diplomatik ilişkilerinde öncesine dayanan güçlü bir dostluğu günümüze ‘stratejik ortaklık’ anlayışı ile güçlendirerek devam ettirebilmiştir. Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye adına Japonya ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin tesisinin yüzüncü yılını kutluyor, iki ülke dostluğunun ilelebet sürmesini diliyorum.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Startup dünyasının en iyileri, Global Startup Awards ile İstanbul’a geliyor

Dünyanın en prestijli bağımsız startup ödül programı Global Startup Awards, 12. yılında Türkiye’de ilk kez Start-IST organizatörlüğünde ve Garanti BBVA’nın ana sponsorluğunda gerçekleşecek. Yenilikçi startup’lar ve etkileyici projelerle iki gün boyunca devam edecek bu prestijli etkinlikte, girişimcilik ekosisteminin parlayan yıldızları uluslararası ödüllerin sahibi olacak. 

 

Global Startup Awards (GSA) Büyük Final Etkinlikleri, bu yıl ilk kez Türkiye’nin ev sahipliğinde düzenleniyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Tech İstanbul’un destekleriyle İstanbul’da gerçekleştirilecek bu prestijli etkinlik, global startup dünyasının heyecanını ve dinamizmini İstanbul’a taşıyor. Start-IST organizatörlüğünde ve Garanti BBVA’nın ana sponsorluğunda gerçekleşecek olan GSA ‘Edition X’, 24-25 Eylül’de girişimciler, yatırımcılar, VC’ler, fikir önderleri, sektör liderleri, ekosistem ortakları ve diğer kilit paydaşlar bir araya gelecek.

 

“GSA, ülkemizdeki girişimcilik ekosistemi için tarihi bir dönüm noktası”

 

Start-IST’in kurucusu Mine Dedekoca, etkinlik hakkında yaptığı açıklamada, “Global Startup Awards’un Türkiye’de ilk kez düzenlenmesi, ülkemiz girişimcilik ekosistemi için gerçekten tarihi bir dönüm noktası. Bu prestijli etkinlik, Türk girişimciler ve startup’lar için uluslararası arenada eşsiz bir fırsat sunuyor. Bu etkinlik, Türkiye’nin girişimcilik gücünü dünyaya tanıtmada önemli bir rol oynayacak. Start-IST olarak, girişimcilerimizin ve girişimcilik ekosistemimizin paydaşlarının global çapta görünürlük kazanmalarını, uluslararası iş birlikleri geliştirmelerini ve büyük bir yatırımcı ağıyla tanışmalarını sağlamak için bu organizasyonu gerçekleştirmekten gurur duyuyoruz” dedi.

 

“Türkiye’deki girişimcilik ekosisteminin güçlenmesi için çalışıyoruz”

 

Garanti BBVA KOBİ Bankacılığından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Sibel Kaya ise şu değerlendirmelerde bulundu: “Garanti BBVA olarak içinde bulunduğumuz toplumun sürdürülebilir büyümesine katkı sağlayan ve ekonominin itici gücü olan girişimcilik ekosisteminin desteklenmesini çok önemsiyoruz. Garanti BBVA Partners Girişim Hızlandırma Programı’yla teknoloji girişimcilerine, Kadın Girişimci Programımızla da kadın girişimcilere uzun yıllardır destek oluyoruz. Global Startup Awards gibi uluslararası platformların da Türkiye’deki startup ekosistemini geliştireceğine inanıyoruz. Global Startup Awards, bir ödül programı olmanın ötesinde, girişimciler ve yatırımcılar arasında etkili bir networking ağı oluşturuyor ve bilgi paylaşımını teşvik ediyor. Bu kapsamda Global Startup Awards’un ana sponsoru olmaktan mutluluk duyuyoruz. Türkiye’nin küresel girişimcilik arenasında daha fazla söz sahibi olması amacıyla ekosisteme sağladığımız desteği artırarak sürdüreceğiz.”

 

İnovasyonun yıldızları, İstanbul’da buluşuyor

 

24 Eylül’de Cemal Reşit Rey’de düzenlenecek olan zirve ile başlayacak olan program, iki gün boyunca yenilikçi girişimcileri ve girişimcilik dünyasının paydaşlarını bir araya getirecek. Katılımcılar zirve boyunca düzenlenecek olan panel ve atölyelerle hem endüstrideki en son trendleri ve yenilikleri keşfetme fırsatı bulacak hem de girişimcilik dünyasının yatırım, büyüme, hukuk, siber güvenlik temaları hakkında fikir sahibi olabilecek. 

 

32 bin aday arasından kazananlar, ödül gecesinde açıklanacak

 

25 Eylül gecesi, İstanbul’un tarihi mekanlarından biri olan Esma Sultan Yalısı’nda gerçekleşecek olan ödül töreni ve gala yemeği, etkinliğin zirve noktası olacak. 32 binden fazla aday arasından, 120 ülkeden gelen 110 binden fazla halk oyu ile seçilen finalistler ve kazananlar, bu özel gecede açıklanacak. GSA 2024, Türkiye’nin girişimcilik potansiyelini ve inovatif yeteneklerini uluslararası arenada temsil edecek startup’ları da öne çıkaracak. Ödüller, bu startup’ların uluslararası başarılarını taçlandıracak ve Türkiye’nin girişimcilik ekosisteminin global ölçekte tanınmasını sağlayacak.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı