Aylık arşivler: Eylül 2024

İGA İstanbul Havalimanı “Ekonomik Etki Analizi” raporu yayınlandı… “472 bin kişiye istihdam, millî gelire 44 milyar dolarlık katma değer”

Analize göre, İGA İstanbul Havalimanı’nın 2023 yılında millî ekonomimize doğrudan ve dolaylı katkısı, millî gelirin yüzde 2,2’sine karşılık gelen 24,2 milyar dolar. Öte yandan İGA İstanbul Havalimanı’nın, 2030 yılına gelindiğinde 472 bin kişiye istihdam sağlaması, millî gelirin yüzde 3,25’ine denk gelen yaklaşık 44 milyar dolarlık bir katma değer üretmesi ve ek hanehalkı gelirini 8,5 milyar dolara ulaştırması bekleniyor.

 

İstanbul Ekonomi Danışmanlık tarafından, objektif veriler ışığında, şeffaflıkla hazırlanan “İGA İstanbul Havalimanı Ekonomik Etki Analizi” sonuçlarını değerlendiren İGA İstanbul Havalimanı CEO’su Selahattin Bilgen, raporun İGA İstanbul Havalimanı’nın sadece Türkiye ekonomisine değil, küresel havacılık sektörüne olan etkilerini de net bir şekilde gözler önüne serdiğini belirtti. Bilgen şöyle konuştu: 

“Araştırmadan çıkan en çarpıcı sonuçlardan biri kuşkusuz; havayolu taşımacılığını olumsuz etkileyen pandemiye rağmen gösterdiği kayda değer büyümeyle İGA’nın, İstanbul’u küresel hava taşımacılığının bağlantı merkezine dönüştürme hedefini gerçekleştirmesi oldu. Gururla ifade ediyorum ki; İGA İstanbul Havalimanı, pandemi sonrasında eski performansına ulaşabilen dünyadaki çok az sayıdaki uluslararası havalimanından biridir ve  hızlı büyümesini sürdürmektedir.” 

Araştırmanın yöntem ve metolojini anlatarak sonuçları hakkında bilgi veren İstanbul Ekonomi Danışmanlık Yönetici Ortağı Sinan Ülgen ise çalışmanın   uluslararası standartlara ve metodolojik hassasiyete dayanan objektif veriler ışığında hazırlandığını söyledi. Ülgen, Analiz’de kullanılan yöntemlere açıklık getirdi: 

“Bu araştırma; doğrudan, dolaylı ve tetikleyici ekonomik etkiler üzerinden yapıldı. Çeşitli senaryoların çalışıldığı analizde; bağımsız bir kuruluş olan Uluslararası Havalimanları Konseyi’nin (ACI) öngördüğü veriler değerlendirildi. Bir diğer senaryo içinse İGA’nın büyüme projeksiyonları temel alındı. İki kurumun verileri ışığında hazırlanan analizlerin birbirleriyle tutarlı oldukları, yakın sonuçlara işaret ettikleri görüldü. Öte yandan araştırmamızda öncelikle, geriye dönük gerçekleşmiş veriler üzerinden 2022 ve 2023 yılları için bir ekonomik etki hesaplandı. Burada, baz yılı niteliğinde 2022’nin ele alınmasının nedeni, dolaylı ekonomik etkilerin ortaya konulması için gerekli Türkiye ekonomisine dair TÜİK tabanlı ayrıntılı sektörel verinin 2022 yılı için mevcut olmasıydı. 

İGA İstanbul Havalimanı’nın 2023 yılındaki ‘ekonomik etkisi’nin ölçümlenmesi tamamlandıktan sonra ikinci aşamaya, yani 2030 projeksiyonuna geçildi. Burada da farklı senaryolar temelinde doğrudan, dolaylı ve tetikleyici ekonomik etki analizleri tekrarlandı ve Türkiye ekonomisinin ABD doları bazında her yıl yüzde 3 oranında büyüyeceği, emek verimliliğinin yıllık yüzde 2 artacağı ve hanehalkı tüketim eğilimlerinin sabit kalacağı varsayıldı. Havalimanı faaliyetleri ve istihdam ilişkisi de baz yıl hesaplamalarına dayanarak sabit kabul edildi.”

 

Bilgen: “Genç bir havalimanı olarak millî ekonomimize sağladığımız katkıyla gurur duyuyoruz”

Analiz kapsamında, havalimanının sadece havayollarına sağladığı ekonomik faydalar değil, aynı zamanda tedarik zinciri, havalimanı işletme personeli, yer hizmetleri, hava trafik kontrol hizmetleri ve terminal içi perakendecilik gibi pek çok farklı faaliyetin de incelendiğini belirten Bilgen sözlerini şöyle sürdürdü: “Tüm bu veriler ortaya koydu ki; 2023 yılı itibarıyla İGA İstanbul Havalimanı’nın ülkemizin millî ekonomisine doğrudan ve dolaylı katkısı 24,2 milyar dolardır. Bu rakam millî gelirin yüzde 2,2’sidir. Görüldüğü gibi; İGA İstanbul Havalimanı olarak vizyoner bir bakışla, millî sorumluluk bilinciyle yürüttüğümüz, ülkemizi küresel havacılık sektörünün lideri hâline getirme çabaları etkili sonuçlar vermektedir. Henüz 6 yıldır hizmet veren genç bir işletme olmamıza rağmen, doğru öncelikler ve buna uygun yenilenen stratejilerimizle yurt içinde millî ekonomimize, yurt dışında ise ‘Türkiye markası’nın itibarına katkı sunabildiğimiz için gururluyuz.

 

Selahattin Bilgen, İGA İstanbul Havalimanı’nın 2030’da sağlayacağı ekonomik fayda için şu ifadelerde bulundu: “İGA İstanbul Havalimanı’nın altı yıldır ortaya koyduğu çabanın, gösterdiği gelişimin ve büyümenin ülkemiz açısından ne anlama geldiği bilimsel çalışmalarla ortaya konmuştur. Bağımsız bir kuruluş olan Uluslararası Havalimanları Konseyi (ACI) verisi kullanılarak hazırlanan gelecek projeksiyonuna göre; 2030 yılına gelindiğinde, İGA İstanbul Havalimanı ile doğrudan ve dolaylı olarak bağlantılı ekonomik faaliyetlerin 472 bin kişilik istihdam yaratması, millî gelire yaklaşık 44 milyar dolar katma değer sağlaması -ki bu millî gelirin yüzde 3,25’idir- ayrıca ek hanehalkı gelirinin 8,5 milyar dolara ulaşması beklenmektedir.”

 

Öte yandan İGA’nın gelecek projeksiyonu ile ACI rakamlarının son derece yakın seyrettğini görüyoruz; bu da hedeflerimize ulaşacağımız konusunda bizlere sağlam bir zemin sunmaktadır. Ekonomik etki analizine, olası senaryoların tümüne bakarak; Havalimanımızın büyümesinin, ülkemizin istihdamına ve millî ekonomimize sağladığı katkının 2030 yılına kadar hız kesmeden devam edeceğini öngörüyoruz.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Fazla harçlık, çocukların parayı değersiz görmesine neden olabiliyor!

Çocuklar para ile tanıştırıldığında eş zamanlı olarak tasarruf etme alışkanlığı da kazandırılmasının önemine vurgu yapan Çocuk-Ergen Uzman Klinik Psikolog Eda Ergür, “Okul çağı itibariyle çocuklara düzenli harçlık vererek parayı yönetme becerisini geliştirme fırsatı sunulabilir. Harcamaları gerekli ve gereksiz olarak ayırabilmeyi öğretmek çocukların bu beceriyi kazanabilmeleri açısından faydalı olacaktır.” dedi. Tasarruf etme alışkanlığının, çocukların yaşamları boyunca finansal olarak bilinçli bireyler olmalarına yardımcı olacağının altını çizen Uzman Klinik Psikolog Eda Ergür, çocuklara harçlık verilmesi konusunda “Harçlığın düzenli olması ve miktarın çocuğun yaşına, ihtiyaçlarına ve harcama alışkanlıklarına göre ayarlanması gerekir. Çok fazla harçlık vermek, çocuğun parayı değerli görmemesine neden olabilirken, çok az harçlık da hayal kırıklığı yaratabilir.” uyarısında bulundu.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Çocuk-Ergen Uzman Klinik Psikolog Eda Ergür, çocuklara para kavramının öğretilmesi ve tasarruf alışkanlığı kazandırılması konusunda bilgi verdi.

Küçük yaştan itibaren oyun aracılığı ile para kavramı çocuklara öğretilmeli 

Çocukların parayla ne kadar erken tanışırsa, para kavramını anlamalarının o kadar kolay olacağını dile getiren Uzman Klinik Psikolog Eda Ergür, “3-4 yaş itibariyle çocuklara paranın ne olduğu ve ne işe yaradığı basit bir şekilde anlatılabilir. Çocuklara para kavramını basit bir şekilde öğretebilmek için hikâye kitaplarından yararlanılabilir. Okunan hikâyede paranın kazanılması, biriktirilmesi ve de sonunda istenen bir şeyin alınmasına şahit olan çocuklar daha kolay para kavramını anlayabilir ve de tasarruf alışkanlığı kazanabilirler.” dedi

Çocuğun yaşına ve gelişimine göre madeni paralar ve banknotları oyun aracı olarak kullanarak hangi paraların daha değerli olduğu gibi kavramların çocuklara öğretilebileceğini aktaran Uzman Klinik Psikolog Eda Ergür, “Çocuklara ulaşmanın en hızlı ve etkili yolu olan oyun aracılığıyla çocuklar para kazanma ve harcama süreçlerine şahit olabilirler. Oyuncak paralar, yazar kasalar gibi materyallerle marketçilik, mağazacılık gibi oyunlar oynamak çocuklara bu süreçleri deneyimleme fırsatı sağlayacaktır.” şeklinde konuştu.

Çocuklara, harcamaları gerekli ve gereksiz olarak ayırabilmeyi öğretmek gerekir

Çocuklara tasarruf alışkanlığı kazandırabilmek için kumbaranın faydalı olabileceğine değinen Uzman Klinik Psikolog Eda Ergür, “Çocuklar para ile tanıştırıldığında eş zamanlı olarak tasarruf etme alışkanlığı da kazandırılabilir. Onlara kumbara verebilir, para biriktirerek ulaşabilecekleri bir hedef belirlemelerine yardımcı olarak teşvik edebiliriz. Örneğin, bir oyuncak ya da kitap almak için belirli bir miktar para biriktirmek çocuğun motivasyonunu arttıracaktır.” dedi.

Okul çağı itibariyle çocuklara düzenli harçlık vererek parayı yönetme becerisini geliştirme fırsatı sunulabileceğini belirten Uzman Klinik Psikolog Eda Ergür, şöyle devam etti:

“Çocukların tasarruf alışkanlığı kazanabilmesi için mutlaka harçlığını nasıl harcadığı ve biriktirdiği hakkında konuşmalar yapmak gerekir. Harcamaları gerekli ve gereksiz olarak ayırabilmeyi öğretmek çocukların bu beceriyi kazanabilmeleri açısından faydalı olacaktır. 

Bunun yanı sıra küçük görevler karşılığında para kazanmasını sağlayarak emek ve kazanç arasındaki ilişkiyi anlaması sağlanabilir. Her yaşta, çocuğun gelişim seviyesine uygun olarak yeni bilgiler ve deneyimler eklenebilir. Çocuğun yaşı arttıkça daha uzun vadeli hedefler belirlemesine yardımcı olmak çocuğun daha uzun vadeli düşünmeyi öğrenmesi açısından faydalı olacaktır. Tasarruf etme alışkanlığı, çocukların yaşamları boyunca finansal olarak bilinçli bireyler olmalarına yardımcı olacağı için bu kavramın erken yaştan itibaren hayatlarında olması önemlidir.”

Evde öğretilen parayı yönetme becerisi okulda desteklenebilir…

“Ebeveynler ve okullar, çocukların para kavramını öğrenmelerinde önemli rollere sahiptirler.” diyen Uzman Klinik Psikolog Eda Ergür, her iki tarafın da bu konuda yapabileceklerini şöyle açıkladı:

“Ebeveynler çocuklarına erken yaştan itibaren para, para biriktirme, bütçe yapma, tasarruf ve harcama gibi temel kavramları öğretmeye başlayabilirler. Çocuklar hayatı ve hayata dair kavramları hem ailelerini gözlemleyerek hem de oyun ile öğrendikleri için ebeveynler tasarruf, para yönetimi gibi konularda örnek olabilir; marketçilik, monopoly gibi oyunlarla bu kavramları pekiştirebilirler. 

Okullarda ise öğrencilerin para yönetimi becerilerini geliştirmelerine yardımcı olacak projeler ve etkinlikler düzenlenebilir. Örneğin, okullarda düzenlenen kermeslerde çocuklar evde annelerinin hazırladığı yiyecekleri para karşılığında satabiliyor ve de diğer çocuklar da getirdikleri harçlıklar ile bu ürünleri satın alabiliyor. Zaman zaman okullarda yayınevi ya da yazar etkinlikleri düzenlendiğinde de çocuklar harçlıklarını kullanarak beğendikleri kitapları satın alma deneyimi yaşayabiliyor. Bu gibi etkinlikler çocukların parayı yönetme becerisini destekliyor.”

Çocuklara ne fazla ne de az harçlık verilmeli!

Harçlık vermek ile çocuklara maddi sorumluluk bilinci kazandırmak arasında dengeyi sağlamanın çocukların parayı hem doğru şekilde kullanmalarını hem de maddi sorumluluklarını anlamalarını sağlayacağına vurgu yapan Uzman Klinik Psikolog Eda Ergür, “Bu dengeyi kurabilmek için harçlığın düzenli olması ve de çocuğun harçlık miktarının çocuğun yaşına, ihtiyaçlarına ve harcama alışkanlıklarına göre ayarlanması gerekir. Çok fazla harçlık vermek, çocuğun parayı değerli görmemesine neden olabilirken, çok az harçlık da hayal kırıklığı yaratabilir. Çocukların harçlığını nasıl harcadığı ve neler için para biriktirdiği üzerine düzenli olarak konuşmalar yapmak gereklidir. Böylece, çocuklarda maddi sorumluluk bilincini artar ve yanlış harcama alışkanlıklarının önüne geçilmiş olur.” önerisinde bulundu.

Paraya karşı olumlu tutum kazanan çocuklar, yetişkinliklerinde finansal bağımsızlığı sağlayabilir

Para ile ilgili eğitim materyalleri ve kitapların, çocukların finansal okuryazarlık düzeyini artırmada önemli katkılar sağlayabileceğine de değinen Uzman Klinik Psikolog Eda Ergür, “Bu kaynaklar, çocukların paranın ne olduğunu, nasıl kazanıldığını, harcandığını ve biriktirildiğini anlamalarına yardımcı olur. Ayrıca, karmaşık finansal kavramları basit ve anlaşılır bir şekilde sunarak, çocukların erken yaşta para yönetimi becerileri geliştirmelerini sağlar.” dedi. 

Çocuklarda para konusunda olumlu bir tutum oluşturmanın uzun vadeli faydaları olacağına dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Eda Ergür, sözlerini şöyle tamamladı:

“Bu faydalar, onların finansal bağımsızlıklarını sağlamalarından genel yaşam kalitelerine kadar geniş bir yelpazeye yayılabilir. Paraya karşı olumlu bir tutum kazanan çocuklar, yetişkinliklerinde de borçlardan kaçınma, tasarruf etme ve bilinçli harcama gibi finansal bağımsızlığı sağlayan alışkanlıkları sürdürebilirler. Sonuç olarak, çocuklarda para konusunda olumlu bir tutum oluşturmak, onların yaşam boyu sürecek finansal başarıları ve refahları için sağlam bir temel oluşturur. Bu tutum hem kişisel finansal sağlıklarını hem de topluma olan katkılarını güçlendirir.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Daiichi Sankyo Türkiye, Onkoloji İş Birimini Kurdu

Kardiyovasküler hastalıklar alanındaki güvenilir çalışmalarından aldığı güçle onkoloji portföyünü de Türkiye’deki hastaların hizmetine sunmaya başlayan şirket, meme kanseri tedavisinde hastalara umut olacak yenilikçi ürününü Türk tıbbının hizmetine sundu.

120 yılı aşan bilimsel uzmanlığından aldığı güçle sınıfında öncü ilaç ve yöntemler geliştiren, Japonya’nın en büyük ilaç firmalarından biri olan Daiichi Sankyo, Türkiye’nin de içinde bulunduğu 20’den fazla ülkede yaşam kalitesinin artırılmasına katkıda bulunmaya kendini adıyor. Bu kapsamda, dokunduğu hayatlarda her gün bir fark yaratmak üzere çalışan Daiichi Sankyo Türkiye, onkoloji iş birimini kurarak kanser tedavisinde meme kanseri ürünü ile onkoloji alanında da faaliyet göstermeye başladı.

Toplumun sürdürülebilir gelişimine katkıda bulunan global ve yenilikçi bir sağlık kuruluşu olma vizyonuyla sağlık çözümleri geliştiren Daiichi Sankyo Türkiye, uzun dönemde doğacak küresel ihtiyaçları tespit ederek çalışmalarını şekillendiriyor. Türkiye’de kardiyoloji alanında uzun yıllardır güvenilir bir çözüm ortağı olarak hizmet veren şirket, tüm dünyada onkolojik ürün merkezli Ar-Ge çalışmalarının arttığını gözlemlemiş ve bu alanda oluşan ihtiyacı tespit ederek ilk olarak meme kanseri hastalığında olmak üzere onkoloji alanındaki portföyünü Türkiye’deki hastaların kullanımına sunmuştur. 

Karşılanmamış ihtiyaçlara cevap veren sağlık çözümleri üretmek hedefiyle faaliyetlerini sürdüren Daiichi Sankyo Türkiye’nin Ülke Müdürü Nazlı Kayın, onkoloji alanındaki yenilikçi ürünleriyle alana yeni bir adım atmanın mutluluğunu ve gururunu yaşadıklarını paylaşarak “Daiichi Sankyo olarak, her hasta yolculuğunun benzersiz ve göründüğünden çok daha derin olduğuna inanıyoruz. Bu zorlu süreçte hasta ve hasta yakınlarının ihtiyaçlarına en iyi şekilde yanıt vermek amacıyla çalışmalarımızı ekip olarak azimle sürdürüyoruz. Yenilikçi antikor-ilaç konjugatları (ADC) platform teknolojisiyle tümör tiplerine yönelik geliştirdiğimiz ileri düzey bir tedavi yöntemiyle ADC teknolojisindeki yedi temel sınırlamayı aşmayı başardık. Kanser tedavisindeki bu olumlu gelişme ile Türkiye’deki hastaların hizmetine yeni ürünümüzü sunmaktan dolayı çok heyecanlıyız” dedi.

Değişen, dönüşen ve farklılaşan tıbbi ihtiyaçlara yanıt veren yenilikçi tedavi yöntemleri geliştirme odağıyla yaptığı her işin merkezine önce insanı konumlayan Daiichi Sankyo Türkiye, “7 yılda 8 yenilikçi onkolojik ürünün hastaların kullanımına sunulması” hedefiyle onkoloji alanındaki tutkusunu ortaya koyuyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Şehir Tiyatroları, “Maviydi Bisikletim” oyunu ile 6. Uluslararası Maltepe Tiyatro Festivali’nde sahne aldı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, en beğenilen oyunlarından “Maviydi Bisikletim” oyununu 6. Uluslararası Maltepe Tiyatro Festivali kapsamında Maltepe seyircisiyle buluşturuyor.

 

Dinçer Sümer’in yazdığı Ersin Umulu’nun yönettiği oyun, 1 Ekim 2024 Salı günü saat 20.30’da Maltepe Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde sahneleniyor.

 

İBB Şehir Tiyatroları, klasik ve çağdaş oyunlarını İstanbul’un birçok ilçesinin yanı sıra farklı illerde de seyirciyle buluşturmaya devam edecek.

 

MAVİYDİ BİSİKLETİM

İlk gençlik yıllarını geçirdiği İzmir’e duyduğu özlemin ve ilk aşkının izinden giden bir adamın, anılarına yaptığı bu yolculuk, bizi 1950’lerin İzmir’inden günümüze taşıyor. Oyunda Çağrı Büyüksayar rol alıyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kuveyt Türk ihracatçı müşterileriyle buluştu

Türkiye’nin öncü katılım finans kuruluşu Kuveyt Türk, ülkemizin e-ihracattaki hedeflerine ulaşmasına katkıda bulunmak amacıyla ihracat yapan ticari ve KOBİ müşterileriyle bir araya geldi. ‘Kuveyt Türk İhracatçılar ile Buluşuyor’ başlığıyla düzenlenen etkinlikte, dış ticaretin dijitalleşen dünyasındaki yeni trendleri ve fırsatları ele alındı, finansal çözüm önerileri sunuldu.

 

Yatırıma, üretime ve ihracata yönelik desteğini artıran Kuveyt Türk, Türkiye’nin e-ihracat alanındaki hedeflerine ulaşmasına katkıda bulunmak amacıyla dış ticaret alanında faaliyet gösteren müşterileriyle ve paydaşlarıyla bir araya geldi. 

 

Kuveyt Türk Bankacılık ve Yaşam Üssü’nde “Kuveyt Türk İhracatçılar ile Buluşuyor” başlığıyla düzenlenen ve sektörün lider markalarından Alibaba’nın da Kuveyt Türk ile yaptığı iş birliği kapsamında katıldığı buluşmada, dijital ticaretin önemi ve e-ihracatın sunduğu fırsatlar ele alındı. 100’e yakın ihracatçı ve iş insanının katıldığı organizasyonda, Kuveyt Türk’ün dış ticaret alanındaki ürün ve hizmetleri tanıtıldı. Bu ürün ve hizmetlerin birçoğunun dijital kanallardan müşterilere sunulduğu vurgulandı. Katılımcılara, e-ihracatın avantajları, büyüyen dijital ticaret trendleri ve Kuveyt Türk’ün bu süreçte ihracatçılara sunduğu tahsilat, finansman, garanti, teyit, danışmanlık gibi ürün ve hizmetler anlatıldı. Alibaba’nın başarı hikayesinin de aktarıldığı etkinlikte e-ihracatın global pazarlara açılma noktasında önemli bir kanal olduğu ve bu tarz etkinliklerin devam edeceği vurgulandı.

 

“Dış ticarette müşterilerimizin çözüm ortağıyız”

Kuveyt Türk KOBİ Bankacılığından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Abdurrahman Delipoyraz, “Yatırıma, üretime ve ihracata yönelik desteğimizi her geçen dönem artırıyoruz. Gerçekleştirdiğimiz iş birliklerine ek olarak sunduğumuz dış ticaret ürünlerimizle ve finansal çözümlerimizle ihracatçı müşterilerimize destek oluyoruz. Güvenilir bir paydaş olarak ihracatçı müşterilerimizin dış ticaretin dijitalleşen dünyasında daha güçlü adımlar atmalarına katkı sağlıyoruz. Geliştireceğimiz yeni ürün ve hizmetlerle dış ticaret alanında fark oluşturmaya ve müşterilerimizin çözüm ortağı olmaya devam edeceğiz” dedi. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Otozomal dominant polikistik böbrek hastalığı ömür boyu sürüyor

Abdi İbrahim Otsuka Medikal Direktörlüğü, otozomal dominant polikistik böbrek hastalığına dikkat çekiyor. En sık görülen kalıtsal hastalıklardan biri olan bu hastalık, yaşamı tehdit edici boyutta olabiliyor. Otozomal dominant polikistik böbrek hastası (ODPBH) olan kişilerin böbreklerindeki kistler yaşam boyunca büyüyüp ağrı, kist enfeksiyonları, kanama ve karında genişleme gibi belirti ve bulgulara yol açıyor. Bu durum zamanla böbrek yetersizliğiyle sonuçlanıyor. Hastalığın etkileri bunlarla da bitmiyor. Pek çok hastada karaciğer kistlerine neden oluyor ve diğer organları da etkileyebiliyor.

 

Hastalık her yaşta ortaya çıkabiliyor

 

Kronik, progresif ve kalıtsal bir olan otozomal dominant polikistik böbrek hastalığı yaşayan bireyler, yüksek kan basıncı ve kardiyovasküler hastalık riski taşıyorlar. Hastalığın ise yaşı yok, hem yetişkinlerde hem de çocuklarda ortaya çıkabiliyor. ODPBH’nin çeşitli bulguları ve komplikasyonları nedeniyle hastalar ömür boyunca tedaviye ihtiyaç duyuyorlar. Pek çok hastadaysa böbrek nakli veya diyaliz gerekli oluyor. Yaşam kalitesini de negatif yönde etkileyen hastalığa sahip kişilerde çalışmayı engelleyici durumlar yaşanabiliyor. Ömür boyu süren fiziksel ve psikolojik etkilere neden olan hastalıkta diyaliz tedavisi de ileri safhalarda hastaların günlük yaşamlarını önemli ölçüde etkiliyor.

 

ODPBH sadece bedensel değil negatif ruhsal etkilerde getiriyor

 

ODPBH’nin (Otozomal Dominant Polikistik Böbrek Hastalığı) hastalar üzerinde derin duygusal etkiler yarattığı gözlemlendi. Hastalığın ilerleyici doğası, bireylerde ciddi psikososyal sorunlara yol açıyor. Bu sorunlar arasında öncelikli olarak kaygı (anksiyete) dikkat çekiyor. Hastalığın zamanla böbrek yetmezliği ya da diyaliz gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açma potansiyeli, hastalarda gelecekle ilgili yoğun bir kaygı yaratabiliyor.

 

Bir diğer yaygın duygu ise depresyon. Kronik bir hastalıkla başa çıkmak, bireylerde depresyon riskini artırıyor. Özellikle hastalığın günlük yaşamı zorlaştırması, fiziksel kapasiteyi düşürmesi ve bağımsız yaşam becerilerini etkilemesi depresyon belirtilerini tetikliyor. Hastalar, sürekli olarak hastalığın etkileriyle mücadele etmek zorunda kalmanın getirdiği kronik yorgunluk ve stres ile de karşı karşıya kalıyor. 

 

Hastalığı yaşayan bireyler sosyalleşmekten kaçınıyor

 

Sosyal izolasyon, hastaların yaşam kalitesindeki düşüşe paralel olarak sık karşılaşılan bir sorun. Enerji eksikliği ve hastalığın getirdiği fiziksel zorluklar, bireylerin sosyal aktivitelerden uzaklaşmasına neden oluyor. Bu da yalnızlık hissini artırarak sosyal izolasyonu derinleştirebiliyor. Bununla birlikte, hastalar, aile üyeleri ve arkadaşlarıyla olan ilişkilerinde zorluklar yaşayabiliyor. 

 

ODPBH, yalnızca hastaları değil, onlara bakım sağlayan aile üyelerini de derinden etkiliyor. Bakım veren kişiler, sürekli tedavi ve takip sorumluluklarıyla birlikte gelen psikolojik yük nedeniyle uykusuzluk, kaygı ve kişisel özgürlüklerin sınırlanması gibi zorluklar yaşayabiliyor. Ayrıca, hastalığın finansal ve kariyer planlaması üzerindeki etkileri de bireyler ve aileleri üzerinde sosyoekonomik yük yaratıyor.

 

Bu psikososyal zorlukların erken tespiti hem hastaların hem de aile üyelerinin yaşam kalitesini önemli ölçüde iyileştirebiliyor. Psikososyal desteğin artırılması, hastalıkla daha etkili başa çıkma yollarını bulmada kritik bir rol oynuyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Ağrılardan Kurtulmanın Yeni Yolu: Nöral Terapi İle Tanışın

Bu teknik ile tüm vücutta sinir iletiminde regülasyon yani düzenleme yapılması amaçlanır.  Nöral terapi enjeksiyonu ile o bölgede kan dolaşımı, lenf dolaşımı ve sinirsel iletim uyarılır. Bu uyarılarla dokunun kan dolaşımı artınca oksijenlenmesi artmış olur, lenf dolaşımı artınca doku zararlı maddelerden temizlenir, sinir iletisi düzelince de dokunun daha düzenli çalışması sağlanmış olur. Böylece beslenen temizlenen ve düzenli komut alan dokunun kendini iyileştirme kapasitesinde artış meydana gelir. Nöral terapi tüm bu özellikleri nedeniyle hastalığın hem yeni oluşma döneminde hem de ilerleyen dönemlerinde tedaviye katkı sağlamaktadır. 

 

Nöral terapide lidokain veya prokain isimli lokal anestezik ilaçlar kullanılarak sıklıkla cilt altı, kas içi veya eklem içine enjeksiyon şeklinde uygulanır. Beklenen etki verilen ilaçtan değil, uygulanan bölge ve ilacın sinir uçlarını uyararak yarattığı etkiden sağlanır. 

 

Nöral Terapi İşlemi Kaç Dakika Sürer?

 

İşlem ortalama 20-30 dakika sürer. İşlem sonrası hasta günlük yaşamına aynı şekilde devam edebilir. Etkisini 48-72 saat içerisinde gösterir. Bu sürenin sonunda hasta tekrar değerlendirilir, ihtiyaç halinde nöral terapi tekrar uygulanabilir. Seans sayısı hastanın klinik durumuna göre ayarlanarak haftada 1 veya 2 kez olacak şekilde toplam 3-6 seans şeklinde yapılabilir. Uygun tekniklerle, dikkatli bir şekilde ehil elde yapılan nöral terapide majör komplikasyon beklenmez. Kanama bozukluğu olanlarda kan sulandırıcı ilaç kullananlarda işlem sonrası kanama olabileceği derin enjeksiyon gibi bazı teknikler kullanılmaz. 

Nöral terapi programı hastaya özel planlanarak tek başına uygulanabileceği gibi fizik tedavi, ozon tedavisi, akupunktur gibi diğer tedavi yöntemleriyle kombine edilerek de uygulanabilir.

 

 

En Çok Bu Hastalıklara Uygulanıyor!

 

Ağrı sendromları 

Kronik dejeneratif hastalıklar (diz kireçlemesi gibi.)

Bel ve boyun fıtıkları

Omuz lezyonları (impingement sendromu, adeziv kapsülit.)

Fibromiyalji gibi yumuşak doku romatizmaları 

Tenisci dirseği, golfçü dirseği gibi dirsek problemleri

Karpal tünel sendromu, priformis sendromu gibi sinir basısına bağlı durumlar

Fasial paralizi

Migren ve baş ağrıları

Huzursuz bacak sendromu 

Trigeminal nevralji 

Bu Hastalıklara Uygulanması Oldukça Riskli!

 

Nöral terapi birçok hastalığın tedavisinde tercih edilebilir. Fakat bazı hastalıkların tedavisinde nöral terapi uygulanması riskli görülmektedir. Nöral terapinin uygulanmasının önerilmediği hastalıkları ise Uzm. Dr. Seval Akdemir Balta şu şekilde sıraladı: 

 

Kardiyak ritim bozuklukları, dekompanse kalp yetmezliği ve bradikardi gibi kalp hastalıkları

Prokain ve lidokain isimli lokal anesteziklere karşı alerji durumlarında

Akut cerrahi endikasyonlar

Malign olaylar

Sepsis 

Parkinson ve Multipl Skleroz 

Pıhtılaşma bozukluğu olanlar, antikoagülan tedavi alanlar (derin enjeksiyonlar için)

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Mahallede Eğlence Var

İzmir Büyükşehir Belediyesi 23-30 Eylül tarihlerindeki Avrupa Spor Haftası kapsamında dezavantajlı bölgelerde yaşayan çocukların sporla tanışmasını sağlamak amacıyla “Mahallede Eğlence Var” etkinliği düzenledi. Konak Lale Mahallesi’nde yapılan şenlik havasındaki etkinlikte hem çocuklar hem de aileleri keyifli anlar yaşadı.

Kentte sporun görünür kılınarak yaygınlaştırılması, sağlıklı yaşam bilincinin toplumun tüm kesimlerine kazandırılması için çalışmalarını sürdüren İzmir Büyükşehir Belediyesi, Avrupa Spor Haftası için kentin dört bir yanında etkinliklerine devam ediyor. 23-30 Eylül tarihlerindeki Avrupa Spor Haftası kapsamında dezavantajlı bölgelerde yaşayan çocukların sporla tanışmasını sağlamak amacıyla düzenlenen “Mahallede Eğlence Var” etkinliği Konak Lale Mahallesi’nde yapıldı. Çocukların sporun farklı branşlarıyla tanışması, aynı zamanda ailelerin de Büyükşehir Belediyesi’nin spor faaliyetleri ve ücretsiz eğitim olanakları hakkında bilgilendirilmesi için düzenlenen şenlik havasındaki etkinlik renkli görüntülere sahne oldu.

Gösteri maçı yaptılar

Lale Mahallesi Spor Tesisleri’nde yapılan etkinlikte çocuklar, İzmir Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü sporcularının tekvando ve judo gösterilerini izledi. Badminton, ayak tenisi, masa tenisi sporlarını deneyimlediler. Fenerbahçe altyapısından yetişen, İzmirspor, Akhisarspor ve Galatasaray’da forma giyen milli futbolcu Bilal Kısa ve profesyonel futbolcu Mert Kaytankaş ile tanışıp fotoğraf çektirdiler ve onlara sorular sordular. Yine İzmir Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü’nün ampute futbol takımından oyuncularla gösteri maçı yaptılar.

Etkinlikte, İzmir Büyükşehir Belediyesi Gençlik ve Spor Hizmetleri Dairesi Başkanlığı Spor Çalışmaları Şube Müdürü Asım Bahadır Eroğlu, etkinliğe katılarak çocuklarla vakit geçiren Bilal Kısa ve Mert Kaytankaş’a teşekkür plaketi takdim etti. Bahadır Eroğlu, bu tür etkinliklerle çocukların hem eğlendiğini hem de sporla büyüyen sağlıklı bireyler olma yolunda önemli adımlar atıldığını belirtti.

“İyi bireyler yetiştirmemiz için spor önemli”

Etkinlikte konuşan futbolcu Bilal Kısa böyle organizasyonlarda bulunmaktan çok büyük keyif aldığını belirtti. Kısa, “İyi bireyler yetiştirmemiz için gerçekten spor çok önemli. Biz de elimizden geldiğince çocuklarla beraber olmaya çalışıyoruz. Çünkü mahallelerdeki spor alanlarında, tesislerinde, sahalarında yetenekli çocukların yetiştirilebileceğine inanıyorum. Ben milli takımda forma giydim ama sokaklarda, mahallelerde yetiştik, buralara geldik. Buradan da inşallah hem ülkemize hem spor camiasına çok büyük katkıları olacak çocukların yetişeceğini düşünüyorum” dedi.

“Böyle yerlere Büyükşehir Belediyesinin dokunması çok önemli”

Çocuklarla beraber organizasyonda yer alan futbolcu Mert Kaytankaş ise “Burada böyle güzel bir tesis yapıldığı için İzmir Büyükşehir Belediyesine teşekkür ediyoruz. Ben 10 yaşında futbola başladım, sokaklarda öğrendik futbolu. Çok sıkıntılı bölgelerde yetiştik. Futbol oynadığımız yerler hiç futbola elverişli değildi ama buradaki çocuklara bakıyorum şimdi çok şanslılar. Böyle bir tesise sahipler. Dezavantajlı bölgelerde gerçekten spora yatkınlık çok daha fazla oluyor” şeklinde konuştu.

Kaytankaş bu tarz etkinliklerin çocuklar için önemli olduğunu belirterek “Böyle yerlere İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin dokunması, önem vermesi özellikle spor açısından çok önemli. Doğru olan doğru zamanda çocuklara dokunabilmek; İzmir Büyükşehir Belediyesi de buna çok önem veriyor” dedi.

“Büyükşehir Belediyesi’nin de bu mahallelere öncelik vermesi çok güzel bir şey”

14 yıldır İzmir Büyükşehir Belediyesi Gençlik Spor Kulübü’nde ampute futbol oynayan Erdi Arslan da etkinliğe katıldı. 8 yıldır aynı zamanda milli takımda oynayan Arslan şunları söyledi: “Öncelikle sadece bu tesis bazında değil son yıllarda İzmir Büyükşehir Belediyesi çok güzel tesisler yapıyor. Avrupa Spor Haftası kapsamında yapılan etkinlikler de çok iyi. Ben kendim de dezavantajlı bir birey olarak dünyaya geldim, gerçekten bazı mahallelerdeki kardeşlerimiz spora ve tesise ulaşmada çok zorluk yaşıyorlar. Büyükşehir Belediyesi’nin de bu mahallelere öncelik vermesi çok güzel bir şey, hayırlı olsun.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

“En İyi Narkotik Polisi; Anne” Haliç’te Annelere Güç Veren Seminer!

İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün liderliğinde, Beyoğlu Kaymakamlığı İlçe Emniyet Müdürlüğü iş birliğiyle düzenlenen “En İyi Narkotik Polisi; Anne” semineri, Haliç Kongre Merkezi’nin ev sahipliğinde gerçekleşti.

İç İşleri Bakanlığı tarafından yürütülen bu anlamlı proje kapsamında düzenlenen etkinlikte, annelerin uyuşturucu ile mücadelede üstlenebileceği kritik rolün önemi vurgulandı. 

Annelerin çocuklarını madde bağımlılığı tehlikesinden koruyabilmesi için farkındalık yaratmayı amaçlayan seminerde, EGM Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nden uzmanlar ve psikologlar bağımlılık ve önleme yöntemleri konusunda seminere katılan annelere kritik bilgiler aktardı.  Seminer Emniyet Genel Müdürlüğü uzmanları, annelerin uyuşturucu ile mücadelede nasıl bir strateji izlemeleri gerektiğini anlatarak, bu zorlu süreçte yol gösterici oldu.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün hassasiyetle yürüttüğü “En İyi Narkotik Polisi; Anne” projesi sadece anneleri değil, toplumun tüm kesimlerini kapsayan geniş bir bilinçlenme hareketini de beraberinde getiriyor.  Etkinlik boyunca, annelerin bu mücadeledeki rolü ve önemi vurgulanırken, toplumsal bilinçlenme adına önemli mesajlar verildi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Polis Bandosu ve Çevik Kuvvet Korosu’nun anlamlı sahne performansı ile başlayan seminer sonunda aileler ve katılımcılar sorularıyla bilgi aldı. 

 

Haliç Kongre Merkezi, Türkiye’nin geleceği olan gençleri madde bağımlılığından koruma amacı taşıyan bu anlamlı projenin bir parçası olarak, toplumun her kesimine fayda sağlayan bu tür sosyal sorumluluk projelerine desteğini sürdürmeye devam edecek. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

MICHELIN Rehberi Türkiye’deki restoran seçkisini 5 Aralık 2024 tarihinde açıklayacak

Türkiye’deki keşif çalışmalarını sürdüren MICHELIN Rehberi müfettişleri, ek olarak Muğla’daki mekanları da ziyaret etmeye başladı.

Michelin, MICHELIN Rehberi İstanbul, İzmir ve Muğla 2025 seçkisini, 5 Aralık 2025 Perşembe günü İstanbul’da yer alan Four Seasons Hotel Bosphorus’ta düzenlenecek törenle açıklayacak.

 

MICHELIN Rehberi YouTube kanalında canlı olarak yayınlanacak tören, seçkiye yeni eklenecek olan ve en çok arzulanan MICHELIN Yıldızları, Yeşil Yıldızlar ve Bib Gourmand kategorisinde yer alacak olan restoranları keşfetme fırsatı sunacak. Sektör profesyonellerinin olağanüstü performansını ön plana çıkaran bir dizi özel ödül de etkinlik sırasında sahiplerini bulacak. 

 

Konuyla ilgili yaptığı açıklamada MICHELIN Rehberi Uluslararası Direktörü Gwendal Poullennec, “MICHELIN Rehberi Müfettişleri bu yıl da İstanbul, İzmir ve Bodrum’daki en iyi restoranları seçmek için seyahat etti. Yeni bölgeleri keşfetmeye devam ederken, Bodrum’un ötesinde Muğla’nın ilave bölgelerini de ziyaret ederek gizli kalmış mutfak hazinelerini bulmaktan heyecan duydular. Tüm seçkimizi resmen açıklamak ve yerel gurmelere ve uluslararası gezginlere Türkiye’nin yemek tutkunları için gerçek bir cennet olduğunu bir kez daha vurgulamak için sabırsızlanıyoruz” dedi.

 

Törene, MICHELIN Rehberi İstanbul, İzmir ve Muğla 2025 seçkisinde yer alacak tüm restoranların şefleri davet edilecek.

 

MICHELIN Rehberi’nin yeni seçkisi, etkinliğin hemen ardından MICHELIN Rehberi internet sitesinde ve MICHELIN Rehberi uygulamasında yayınlanacak. Bu basın bülteni, davetiye niteliğinde olmayıp, etkinlik davetiyeleri ve programla ilgili tüm detaylar ilerleyen günlerde katılımcılarla paylaşılacaktır. 

MICHELIN Rehberi’nin Metodolojisi 

 

MICHELIN Rehberi, mobilitenin büyümesini desteklemek için 1900 yılında Michelin lastik şirketi tarafından oluşturuldu ve Orijinal misyonuna o zamandan beri sadık kaldı: gastronomi destinasyonlarını keşfetmek, uluslararası gezginleri ve gurmeleri en iyi restoranlara yönlendirmek, dünya mutfak sahnelerini ön plana çıkarmak ve seyahat kültürünü desteklemek.

 

MICHELIN Rehberi İstanbul, İzmir ve Muğla için restoran seçimleri, Rehber’in tarihi ve global metodolojisine sadık kalan ve aynı zamanda gizli olan Michelin Müfettişleri tarafından, herhangi bir iş birliğinden bağımsız olarak yapılmaktadır.

 

Müfettişler, Rehber’in aşağıdaki 5 uluslararası kriterini baz alarak, yalnızca restoranların sunduğu mutfağın kalitesini değerlendiriyor:

 

  • Ürünlerin kalitesi,
  • Pişirme tekniklerine hakimiyet,
  • Lezzetlerin uyumu,
  • Şefin kişiliğinin yemek deneyimine yansıması,
  • Hem ziyaretler arasında hem de menüde tutarlılık.

 

Müfettişler tarafından keşfedilen en iyi yerel restoranları bir araya getirmeyi amaçlayan MICHELIN Rehberi seçkisinde, kapsamlı bir derecelendirme sistemi aracılığıyla en özel olanlar ön plana çıkıyor.

 

En gözde derece, en olağanüstü mutfak deneyimi sunan restoranlara verilen ve dünyaca ünlü MICHELIN Yıldızlarıdır. Seçkide, gözde Yıldız derecelendirmelerinin yanı sıra, iyi kalitede yemekleri uygun fiyata sunan restoranlara verilen popüler Bib Gourmand kategorisi ve gastronomi alanında tamamen sürdürülebilir bir yaklaşım benimsemeyi taahhüt eden rol model restoranlara verilen MICHELIN Yeşil Yıldız da yer alıyor. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı