Aylık arşivler: Aralık 2024

Kış Aylarında Migren Atakları Artıyor!

Dünyada ve ülkemizde en yaygın görülen hastalıklardan biri olan migren, genellikle başın bir yarısında gelişen şiddetli ve zonklayıcı tipte baş ağrısı olarak tanımlanıyor. Hayat kalitesini ciddi boyutlarda düşürebilen ve Türkiye’de yaklaşık 13 milyon kişiyi etkileyen migren hava değişiminden etkilenen bir hastalık. Acıbadem Fulya Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Beyza Çitçi, kış aylarında hava basıncındaki değişikliklerin ve ani hava soğumalarının migren ataklarını tetikleyebildiğine dikkat çekerek “Ayrıca kış aylarında gün ışığının azalması melatonin ve serotonin seviyesini etkilerken, hareket azalıyor, daha az su içiliyor ve açık havada geçirilen zaman azalıyor. Tüm bu etkenler de atakların daha sık görülmesine yol açıyor.  Rüzgarlı ve fırtınalı hava ile nemin azalması da yine atak sıklığını arttıran etkenlerden. Genel olarak tetikleyicilerin hücresel düzeyde oksidatif stresi arttırarak migreni tetiklediği düşünülüyor” diyor. Kış koşullarının migren hastaları için daha stresli günler ve daha sık ataklar anlamına geldiğini belirten Nöroloji Uzmanı Dr. Beyza Çitçi “Kış aylarında açık havada yürüyüş yapmak, kapalı ortamlarda havanın çok kuru olmamasına dikkat etmek, bol sıvı tüketmek ve hareket düzeyimizi arttırmak atak sıklığını azaltacaktır” diyor.
 

Ataklar saatler, hatta günlerce sürebiliyor! 

Baş ağrısına neden olabilecek ve hayatı tehdit edebilen enfeksiyon, tümör, kanama gibi nedenlerin olmadığı, baş ağrısının bizzat hastalığın kendisi olduğu duruma “primer” baş ağrısı deniliyor. Migren de gerilim tipi baş ağrısından sonra en sık görülen “primer” baş ağrısı hastalığı olarak karşımıza çıkıyor. Başın bir tarafında, zonklayıcı ve şiddetli baş ağrısı şeklinde görülen migren atakları 4 saat ila 3 gün kadar sürebiliyor. Baş ağrısına bulantı, kusma, ışık ve ses hassasiyeti eşlik edebiliyor. Ataklardan önce “aura” adı verilen görsel ve duyusal belirtiler gözlemlenebiliyor.
 

Ülkemizde yaklaşık 13 milyon kişi migren hastası! 

Özellikle 20-50 yaş arasındaki bireylerde daha sık ortaya çıkan migren, yaşattığı zorluklar nedeniyle okul, çalışma ve sosyal yaşamda ciddi sorunlara yol açabiliyor. Ülkemizde yaklaşık 13 milyon kişiye tanı konulduğundan hareketle migren hastalığının toplumda yüzde 16,4 oranında görüldüğü söylenebiliyor. Gerçekte bu oranın daha yüksek olduğu, ancak hastaların bir bölümünün hasta olduklarını fark etmedikleri varsayılıyor. 

 

Görülme yaşı düşüyor, hastalar artıyor

Son yıllarda dünyada ve ülkemizde migren görülme yaşının düştüğüne ve görülme sıklığının arttığına dikkat çeken Nöroloji Uzmanı Dr. Beyza Çitçi “Kesin yıllık tanı oranları açıklanmamış olsa da her yıl yüz binlerce kişinin migren tanısı aldığı tahmin ediliyor. Migrenin görülme yaşı konusunda düşüş ve vaka artışı, artan dijitalleşme, stres ve çevresel faktörlerle ilişkilendiriliyor. Migren hastalarının yüzde 90’ı stres ve düzensiz uyku gibi faktörlerin atağı tetiklediğini ifade ediyor. Oysa migren tedavi edilebilir bir hastalıktır, ancak hastalığın kronikleşmemesi için uzmana başvurmak çok önemlidir” diyor. 

 

Açlık, susuzluk, uykusuzluk gibi durumlar tetikliyor

Migren ataklarını tetikleyen  faktörler kişiden kişiye değişmekle birlikte en sık görülen migren tetikleyiciler “Açlık ya da öğün atlamak, uykusuzluk ya da tam tersine rutin süreden fazla uyumak, duygusal stres, yorgunluk  adet dönemlerinde hormonlar, doğum kontrol hapları, kırmızı şarap ve bira gibi mayalı içecekler, kafein alımının artması, monosodyum glutamat içeren gıdalar, yapay tatlandırıcılar, badana boya kokuları, bazı parfümler, hava basıncında değişiklikler, ani rakım değişiklikleri, lodos, yeterince su içmemek” olarak sıralanıyor. Tetikleyicilerin bir arada daha güçlü olduğunu vurgulayan Nöroloji Uzmanı Dr. Beyza Çitçi “Birkaç tetikleyici bir araya gelince şiddetli bir migren atağı gelişiyor. Örneğin lodos var ve o gün aç kaldınız ya da uykusuzdunuz veya o gün az su içtiniz gibi. Bu nedenle atak sıklığını azaltmak için tetikleyicileri bilmek ve dikkat etmek gerekiyor” sözleriyle uyarıda bulunuyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Ağrısız bir kanser tedavi süreci mümkün

Kanser vakaları dünya genelinde hızla artmaya devam ederken, tedavi yöntemlerinin zorluklarına ek olarak kanserin sebep olduğu bölgesel ağrılar hastalıkla mücadele sürecini pek çok kişi için dayanılmaz hale getirebiliyor.

Ancak günümüzde morfin pompasından ağrı pillerine kadar pek çok etkin yöntemle kanser tedavisinin her aşamasında ağrıyı kontrol altına almanın mümkün olabildiğini dile getiren Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Algoloji Uzmanı Dr. Aycan Güner Ekici, “Uyguladığımız tedavilerle kanser hastalarının ağrılarını yüzde 80-90 oranında yok edebiliyoruz” dedi.

 

Hem tümörün yayılımı hem de uygulanan tedavilerin yan etkileri nedeniyle gelişen kanser ağrıları, hastalar için ekstra yıpratıcı olabiliyor. Kanser hastalarının tedavi planlamalarında ağrı uzmanlarının da yer aldığı multidisipliner bir bakışın olması gerektiğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Algoloji Uzmanı Dr. Aycan Güner Ekici, “Bu bakış açısı sayesinde ağrılar kontrol altına alınarak hastanın motivasyonun yükseltilmesi ve tedaviye daha uyumlu olması sağlanıyor” şeklinde konuştu.

 

Kanser ağrıları türüne göre değişiyor

Kanser ağrılarının hastayı hekime götüren ilk adım olduğunu paylaşan Algoloji Uzmanı Dr. Aycan Güner Ekici, “Ne yazık ki bu ağrılar genellikle hastalığın ileri evrelere ulaşması sonucunda meydana geliyor. Kanser ilerledikçe ağrıların şiddeti ve sıklığı artıyor, özellikle son evre kanser hastaları yüksek derecede ağrılar çekiyor. Tümörün yerine bağlı olarak, çevresindeki doku ve organlara bası yapması sonucu ortaya çıkan bu ağrılara kemoterapi ya da radyoterapi gibi tedavilerin yan etkileri de eklenince hasta için epey zorlayıcı olabiliyor” dedi.

 

Kanser ağrılarının, kanserin türüne göre değişkenlik gösterdiğini söyleyen Uzm. Dr. Aycan Güner Ekici, “Akciğer kanserinde omuz, sırt ve kol bölgelerine yayılan ağrılar, pankreas kanserinde karın ağrısıyla başlayıp sırta yayılan sinir kökenli ağrılar, beyin kanserinde baş ağrıları, pelvik bölge kanserlerinde kasık ve bele yayılan ağrılar, meme kanserinde ise genellikle sırt, bel ve bacak ağrıları ön planda hissediliyor” açıklamasında bulundu.

 

Ağrıyı önlemek için kanserli bölgedeki sinirler duyarsızlaştırılıyor

Kanser ağrılarının tedavisinde birinci basamağın Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği ilaç tedavisi olduğuna değinen Uzm. Dr. Aycan Güner Ekici, “Hafif düzeyde ağrıları olan hastalara ağrı kesici ilaçlar başlanır, ağrının şiddeti arttıkça daha güçlü ilaçlarla tedavi güncellenir. Ağrı kontrol altına alınamıyorsa girişimsel tedavi seçeneklerine başvurulabilir. Buradaki amaç kanserin bulunduğu bölgedeki sinirlerin duyarsız hale getirilmesidir. Bu süreçte oluşan sinir kökenli ağrılarda, sinir blokları ve morfin pompası gibi hasta üzerine yerleştirilen epidural kateter sistemlerinden faydalanılıyor. Cilt altına yerleştirilen epidural port pompasından hastaya morfin bazlı ilaçlar verilerek etkili ağrı kontrolü sağlanabiliyor” dedi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Hipospadias Üreme Sorunlarına Yol Açabiliyor

Her 200-300 erkek bebekte bir görülen, halk arasında peygamber sünneti olarak bilinen hipospadias anne babaları endişelendiren rahatsızlıklar arasında yer alıyor. 

Erkeklerde idrar deliğinin normal yerine göre daha alt bir konumda olduğu doğumsal bir problem olan hipospadias genellikle cerrahi yöntemle tedavi ediliyor. Çocukların henüz bezlendikleri 6-18 aylık dönemde ameliyat olmaları ilerleyen dönemleri sağlıkla geçirmeleri için önemle öneriliyor. Memorial Şişli Hastanesi Çocuk Ürolojisi Bölümü’nden Prof. Dr. Onur Telli, hipospadias peygamber sünneti ve tedavisi hakkında bilgi verdi. 

Hipospadiasın kesin bir nedeni bulunmuyor

Hipospadias, erkeklerde idrar deliğinin cinsel organın normal yerine göre daha alt bir konumda olduğu doğumsal bir çocuk ürolojisi hastalığıdır. Bu soruna ek olarak peygamber sünneti denmesine sebep olan bir deri defekti ve peniste eğrilik de bulunabilir.

Hipospadiasın kesin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimi sonucunda ortaya çıkabileceği düşünülmektedir. Anne karnındaki bebeklerin cinsel organları gelişirken bir sorun oluştuğunda hipospadias meydana gelebilir. Genetik predispozisyon, anne ya da baba tarafından geçebilecek genetik faktörler de rol oynayabilmektedir. Hormonal faktörler de hipospadiasın gelişiminde etkili olabilir. 

200-300 doğumda bir görülebiliyor

Hipospadias görülme sıklığı dünya genelinde değişiklik göstermekle birlikte, genellikle 200-300 erkek doğumunda bir görülebilmektedir. Bu durum, coğrafi bölgelere, etnik gruplara ve genetik faktörlere bağlı olarak değişebilir. Hipospadias erkeklerde bazı üreme sorunlarına yol açabilen durumlar olabilir. İdrar yolunun normal yerinde olmaması spermlerin doğrudan doğruya rahim içine ulaşmasını zorlaştırabilir. İdrar deliği normal konumundan ne kadar uzaksa çocuk sahibi olamama riski de o kadar artabilir. Hipospadias ameliyatı sonrasında, kişinin üreme yeteneği genellikle normale döner. Ancak, her durum farklıdır ve ameliyat öncesindeki duruma, hipospadiasın şiddetine ve diğer faktörlere bağlı olarak sonuçlar değişebilir.

Cerrahi yöntemle tedavi edilebiliyor

Ameliyat, idrar deliğini doğru konuma getirmeyi ve penisin normal görünümünü restore etmeyi amaçlar. Hipospadias olan çocuklarda cerrahi bebek bezliyken yani ortalama 6-18 aylık iken önerilmektedir. Olgularda idrar deliğinin konumuna göre karar verilimekle birlikte çoğunlukla tek operasyon ile başarılı bir şekilde tedavi edilmektedir. Son yıllarda geniş kabul ve kullanım alanı bulan yeni onarım yöntemleri ile hastaların çok büyük bir kısmında 2. bir ameliyata gerek kalmaksızın bu sorun tek bir ameliyat ile çözümlenmektedir. 

Ameliyat sonrasında dikkatli bir iyileşme süreci ve takip gerekiyor

Genellikle 1 günlük bir hastanede yatış süresi söz konusudur. En az 5 günlük olmak üzere yine idrar deliğinin daha önceki konumuna göre gün sayısı değişmekle birlikte yeni yapılan idrar kanalı (üretra) içinde bir stent (bir çeşit tüp) tutulur. Cerrahi tedavi genellikle başarılı sonuçlar verir, ancak her durum farklıdır, bu nedenle uzman bir sağlık profesyoneliyle detaylı bir değerlendirme ve planlama önemlidir. Burada unutulmaması gereken nokta operasyon kadar operasyon sonrası bakımın da önemli olduğu hipospadias hastalığında, ortalama 15 günlük bir iyileşme süreci bulunmaktadır. Tam bir iyileşme sağlanması için hekim- aile iletişimi özellikle hipospadias cerrahisi sonrası çok önemlidir.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

SİNEM ATAŞ… “YENİ BİR YILDIZ DOĞUYOR”

Genç ve güzel oyuncu Sinem Ataş, çok yakında ilk sinema filmi için kamera karşısına geçmeye hazırlanıyor.

Çocukluğundan beri hayallerini süsleyen oyunculukta hedefine emin adımlarla ilerleyen güzel oyuncu Sinem Ataş, adeta bir yıldız gibi parlıyor ve gelecek için umut vaad ediyor.

Mütevazi kiliğiyle olduğu kadar, büyülü güzelliğiyle de dikkatleri üzerine çekmeyi başaran güzel oyuncu “Kendimi göstereceğim bu ilk proje, beni önce hayallerime, sonra da beyazperdeye daha da yaklaştıracak. Kendime inandım, hayallerimi gerçekleştirmek için başarı merdivenlerini bir bir çıkacağım. Bu, sadece bir başlangıç ve biliyorum ki önümdeki yol çok daha güzel ve parlak olacak.” diye konuştu.

 

HABER: MAGAZİN BULVARI

 

79 Nerenin Plakası? 79 Plaka Kodu Hangi Şehrin? 79 Hangi İlimize Ait?

KAYNAKCnnturk.com

79 Nereye Ait? 

İllere baktığımız zaman isimlerinin yanında plaka kodları da önemli olarak dikkat çeker. Çünkü bazen illerin adları yerine plaka kodları söylenir. Başka bir deyişle plaka kodları ile şehirlerin isimleri bağdaşmış şekilde karşımıza çıkıyor. 79 olan yer ise Kilis şehridir. Kilis bu plaka koduyla anılır. 

Ülkemize ait yerlerden birisi olan Kilis, yemekleri ve farklı özellikleri ile ilgi görmektedir. Bu şehrin aynı zamanda plaka kodu da çok ilgi çeker. Buna göre baktığımız zaman karşımıza 79 numarası çıkar. Çünkü 79 olarak bilinen yerin Kilis olduğu görülmektedir. 

79 Nerenin Plakası? 

Şehirlerin birçoğu eski tarihlerden beri resmi olarak il şeklinde kabul görmüşlerdir. Ancak bazı şehirler sonradan il olmuşlardır. Doğal olarak plaka kodları buna göre şekillenmiştir. Kilis içinde geçerli olan plaka kodu 79 şeklinde görülür. Bu şehir il olduktan sonra 79 plaka kodunu almaya hak kazanmıştır. 

79 Plaka Kodu Hangi Şehrin? 

Şehirlerin il olması ile plaka kodu aldıkları görülür. Kilis için verilen plaka kodu ise 79 numarasıdır. İki haneden oluşan bu plaka kodu resmi olarak Kilis’e kayıtlı olan araçlarda yer alır. Bundan dolayı 79 plakayı gören kişiler Kilis şehrini hatırlarlar. 

79 Hangi İlimize Ait?

Ülkemiz illeri içerisinde yer alan Kilis için plaka kodunun kaç olduğunu herkes merak eder. Aslında çoğu plaka kodu insanların ezberlerinde yer alır. Ancak bazı plaka kodlarının nereye ait oldukları hatırlanmaz. Doğal olarak görülen plaka kodunun sahip olduğu il merak çeker. Buna göre 79 plakası Kilis ilimize aittir. 

79 Plakalı İl Neresi?

79 plakayla anılan şehir için tek bir karşımızda yer alır. Bu şehrin adı ise Kilis olarak bilinir. Kilis şehri sahip olduğu 79 plaka ile dikkat çekmektedir.

Kaynak: cnnturk

Borusan gönüllülük çalışmalarıyla topluma değer katmaya devam ediyor

Attığı her adımda toplumsal sorumluluk bilinciyle hareket eden Borusan Grubu, Okyanus Gönüllü Borusanlılar platformuyla, 5 Aralık Dünya Gönüllüler Günü’nde “Yaşadığımız gezegenin bize duyduğu ihtiyacın farkındayız ve dünyaya fayda sağlamak için çıktığımız bu yolda biz de varız.” diyor.

Borusan, yıl boyunca gerçekleştirdiği sosyal yaşama olumlu katkı sağlayan, eğitimden spor ve sanata, eşitsizliklerin azaltılmasından çevrenin korunmasına kadar geniş bir yelpazede ele aldığı gönüllülük çalışmalarını bir kez daha vurgulayarak gönüllük konusundaki farkındalığı artırmayı amaçlıyor.

Bu sene, 80 yılı geride bırakan ve kurulduğu günden bu yana toplumsal gelişime de katkıda bulunan Borusan, sürdürülebilir kalkınma hedeflerini merkeze alarak gerçekleştirdiği projelerle gönüllülük alanında önemli bir dönüşüme öncülük ediyor. Yıl boyunca imza attığı pek çok gönüllülük çalışmasıyla Borusan, 5 Aralık Dünya Gönüllüler Günü’nde, gönüllülük çalışmalarına verdiği önemi bir kez daha vurguladı. Eğitimden kültür ve sanata, iklim krizinden eşitsizliklerin azaltılmasına kadar pek çok farklı alanda gönüllülük projeleri, 2008 yılında hayata geçirilen Okyanus Gönüllü Borusanlılar Platformu tarafından yürütülüyor. Toplumsal çözümlerin bir parçası olmayı hedefleyen platform, çalışanların sosyal sorumluluk duygusunun artmasını desteklerken bir taraftan da sosyal konuların kurum kültürüne entegre edilmesine olanak tanıyor.

Borusan Holding İnsan, İletişim ve Sürdürülebilirlik Grup Başkanı Nursel Ölmez Ateş, konuyla ilgili şu değerlendirmede bulundu; “Borusan Grubu olarak, 5 Aralık Dünya Gönüllüler Günü’nde bir kez daha gönüllülüğün gücüne olan inancımızı ve bu değerli günün önemini vurguluyoruz. Çalışanlarımızın bilgi ve becerilerini gönüllülük anlayışı ile değerlendirmelerini ve  topluma fayda sağlayacak projeleri hayata geçirmelerini teşvik ederek hem kişisel gelişimlerine katkı sağlıyor hem de daha yaşanabilir bir dünya için çalışıyoruz. 80 yıllık yolculuğumuzda, sanayinin gücüyle ülkemizin büyümesine katkıda bulunurken, toplumumuzun kalbini de besleyen bir güç olmayı hedefledik. Biz de şimdiye dek olduğu gibi toplumsal sorumluluk projelerimizle, ülkemizin ve dünyamızın geleceği için değer yaratmaya devam ediyoruz. Bugün, 200 yıl ve ötesinde var olma vizyonuyla sürdürülebilir bir gelecek için attığımız her adımda yanımızda olan gönüllülerimize teşekkür ederiz. Unutmayalım ki, bir olduğumuzda hem kendi geleceğimizi hem de yeni nesilleri güzel yarınlara ulaştıracak güç bizim elimizde.”

Sinemasal Akademi Borusan Defne Kampüsü 

Borusan, 6 Şubat 2023’te yaşanan büyük felaketin ardından deprem bölgesindeki halkın maddi ihtiyaçlarının yanı sıra manevi olarak da yanında bulunmak amacıyla Sinemasal Akademi Borusan Defne Kampüsü projesini hayata geçirdi. 4 uluslararası 3 ulusal ödülün sahibi olan Sinemasal Akademi Borusan Defne Kampüsü ile yaklaşık 1,5 sene içerisinde özellikle gençler ve çocuklara yönelik birçok fayda projesine imza atıldı. Sanat ve spor atölyelerinin yanı sıra pek çok konuda eğitimler ve kariyer günleri düzenlendi. Kampüsteki etkinliklerle bugüne dek yaklaşık 35 bin kişiye ulaşıldı. 100’ün üzerinde Okyanus Gönüllü Borusanlı’nın kampüste görev aldığı, 100’den fazla atölye çalışması gerçekleştirildi. Bu yıl kampüste Okyanus Gönüllü Borusanlılar 23 Nisan kapsamında kortej yürüyüşü, oyunlar, atölyeler, parti ve açık hava sinemasından oluşan bir etkinliğe imza attı. 5-17 yaş arası 500 çocuğun katıldığı etkinliğin öncesinde Hatay’da kortej yürüyüşü gerçekleştirdiler.

Nisan ayında, Borusan Okyanus Gönüllüleri, Ebru Baybara Demir’in kurduğu Gönül Mutfağı’nda çalışarak depremden etkilenen İskenderunlulara yemek hazırlama, paketleme ve dağıtım konusunda destek oldu. Gönüllülük çalışmalarına destek vererek 72 mahalleye iftar dağıtımı gerçekleştirdiler.

İstanbul Maratonu’nda iyilik için koştular

Borusan’dan 159 gönüllünün başvurduğu İstanbul Maratonu 3 Kasım Pazar günü gerçekleşti. Gönüllüler iki grup halinde Darüşşafaka Cemiyeti- Söz Konusu Eğitimse Yardıma Koşarız projesini  ve Eğitimde Görme Engelliler Derneği-Engelsiz Nota projesini desteklemek için koştular. Okyanus Gönüllü Borusanlılar, maratonda en çok bağışa ulaşan dernek olan Darüşşafaka Cemiyeti adına koşan, kurumsal bağışçı sayısı ve bağış tutarı en fazla olan 4. kurum oldu. Borusan Grubu, Borusanlı gönüllülerin katılımıyla eğitim, eşitsizliğin azaltılması, sosyal yaşam, çevre, hayvanların ve biyoçeşitliliğin korunmasına yönelik onlarca projeyle topluma, bulunduğu çevreye ve nihayetinde dünyanın geleceğine katkı sağlamayı sürdürüyor. 

Geleceğe İlham Buluşmaları’nda bu ay gönüllük konuşuldu

Borusan’ın her ay, farklı alanlardaki uzman isimleri bir araya getirerek farkındalık yaratmayı ve ilham olmayı hedeflediği “Geleceğe İlham Buluşmaları’nın bu ayki programı, Dünya Gönüllüler Günü kapsamında gerçekleştirildi. Bu bölümde Okyanus Gönüllü Borusanlılar Eş Liderleri, Borçelik Kurumsal İletişim Birim Yöneticisi Elif Aygül ve Borusan Holding Kurumsal İletişim Uzman Yardımcı Zeynep Alioğlu konuk oldular. Aygül ve Alioğlu Borusan’da gönüllülüğü, kurumsal sosyal sorumluluğu nasıl ele aldıklarını, Okyanus Gönüllü Borusanlılar platformunu ve hayata dokunan projelerini anlattılar. 

Okyanus Gönüllü Borusanlılar hakkında

2008 yılında kurulan Okyanus Gönüllü Borusanlılar Platformu, Borusanlıların bilgi ve becerilerini gönüllülük yaklaşımıyla değerlendirmeleri ve fayda projeleriyle topluma katkı sağlamaları amacıyla kuruldu. Platform ile Borusanlılar iklim, insan, inovasyon odaklı gönüllülük çalışmaları gerçekleştirirken tüm projelerde yerel halk, sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimler ile birlikte çalışmayı önceliklendiriyorlar. 2024 yılında ise 900’e yakın gönüllü ile 9000 saatten fazla gönüllülük çalışması yaptılar. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

78 Nerenin Plakası? 78 Plaka Kodu Hangi Şehrin? 78 Hangi İlimize Ait?

KAYNAKCnnturk.com

78 Nerenin Plakası?

 Araçların tanınması için oluşturulan ruhsatlar araçların değiş tokuşunda olmazsa olmaz kayıt belgeleridir. Ruhsatı olmayan aracın trafik uygulamalarından geçmesi ve rahatça trafiğe çıkartılması mümkün değildir. Tespit edildiği anda aracın bağlanmasına neden olan bu ruhsat aracın kimliği denilen belgeye verilen isimdir.

 Bulunduğumuz ilin trafik kodunu da bu ruhsatta kayıtlı araç plakasından öğrenebiliyoruz. Eğer 78 trafik koduna sahip bir araç kimliğine sahipseniz bu aracın hangi şehrin Maliyesine ve Emniyet Müdürlüğü’ne kayıtlı olduğunu bu ruhsata bakarak öğrenebilirsiniz.

 78 Plaka Kodu Hangi Şehrin?

 78 numaralı trafik kodunu almış olan şehrimizin bu kodu almasının nedeni baş harfidir. Baş harfinin alfabetik sıralamada 78. Sıraya denk gelmesi 78 numaralı trafik kodunu almasına neden olmuştur. Ancak bazı iller var ki trafik kodu uygulamasının ilk defa yapıldığı tarihten sonra il olmuşlardır. Bu da alfabetik sıralamaya göre verilen trafik kodlarının bazı iller için uygulanamama gibi bir sorunu ortaya çıkartmıştır.

 78 numaralı trafik kodunu almış olan ilimiz bu illerden birisidir. Trafik kodu ile araçların kimliğe kavuşturulmasına ilk başlandığı tarihlerde il olma vasfına haiz olabilseydi şu anda 78 numaralı trafik koduna sahip ilimizin aslında daha küçük bir sayıdan oluşan trafik koduna sahip olması gerekirdi.

 78 Hangi İlimize Ait?

 6 Haziran 1995 yılında il olduğu için trafik kodu uygulamasındaki sırasını il olduğu sıradaki il sayısı dikkate alınarak alan ilimiz, il olmaya hak kazanan ender illerimizden birisidir. Cumhuriyet tarihinin en geç il olarak şehirlerin arasında bulunan 78 numaralı bu ilimiz Türkiye’nin Karadeniz Bölgesi’nde bulunmaktadır. Karadeniz Bölgesi’nin şirin ve küçük illerinden olan 78 trafik kodlu bu ilimiz tahmin ettiğiniz üzere KARABÜK’tür.

Kaynak: cnnturk

Türk kadınının gurur gününde muhteşem konser

5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı tanınmasının 90. yılı ve Dünya Kadın Hakları Günü, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Konak Belediyesi iş birliği ile muhteşem bir konserle kutlandı. Kadınların yoğun katılımıyla Kültürpark İzmir Sanat’ta yapılan TOBAV Mandolin Orkestrası konseri, kulakların pasını sildi. 

Anayasa ve Seçim Kanunu’nda yapılan yasa değişikliği ile 5 Aralık 1934’te Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı tanınmasının 90’ıncı yıl dönümü ve Dünya Kadın Hakları Günü, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Konak Belediyesi tarafından düzenlenen konserle kutlandı. Uğur Sayınbatur şefliğinde TOBAV Mandolin Orkestrası konseri, Kültürpark İzmir Sanat’ta ücretsiz yapıldı. Kadınların yoğun katılım sağladığı konserde Mandolin Orkestrası için düzenlenmiş çok sesli vals, mazurka, marş ve Türk müziği eseri icra edildi.

“En üst seviyelere ulaşmalıyız”
İzmir Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi Neriman Balcı Türkeri, 5 Aralık 1934’te kadınların Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne seçme ve seçilme hakkını kazandıklarını belirterek, “Dönemin Başbakanı İsmet İnönü, ‘Kadının kurtuluş devrimi gerçekleşti’ dedi. Bugün bu kurtuluş devriminin 90. yılını kutluyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamanın yolu, kadını güçlendirecek eşitlikçi politikalardan geçiyor. Eşit temsil hakkı istiyoruz. Bu onurlu günde Türk kadınına duyduğu sınırsız güvenle Batı uygarlıklarının önünde haklarını tanıyan Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi biz Türk kadınları tüm kalbimizle, inancımızla çalışma, eğitim, bilim ve kültür sanat alanlarında en üst seviyelere ulaşmalıyız” diye konuştu. 

“Daha ileriye taşımak benim boynumun borcu”
Konsere katılan Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu ise kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmasının tüm toplumun ilerlemesinde ve çağdaşlaşmasında büyük bir devrim olduğunu belirterek “Bu sadece bir eşitlik meselesi değil, aynı zamanda ülkenin ve toplumun daha demokratik olması yolunda büyük bir adım. Bugün siyasette, iş gücünde ve toplumsal hayatta hala var olmaya çalışıyoruz. Hala eşitlik mücadelesini sürdürmeye çalışıyoruz. Cumhuriyet’in kenti İzmir’de yaşayan tüm kadınlara her zaman yanlarında olacağımızı ve onların hayatını kolaylaştıracak somut adımlar atmaya başladığımızı biliyorsunuz. Bugün bu görevde bir kadın olarak hizmet ediyorsam bu mücadeleyi daha ileriye taşımak benim boynumun borcu” dedi. 

TOBAV Mandolin Orkestrası 
TOBAV Mandolin Orkestrası, 2013 yılında İzmir’de kuruldu. Müzik öğretmenleri ve profesyonel, amatör gönüllü sanatçılardan oluşan orkestra, mandolin çalgısını sanatseverlere tanıtmayı, sevdirmeyi ve Köy Enstitüleri ruhunu taşıyan çalgıyı ve repertuvarı gelecek nesillere taşımayı misyon edindi. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Türkiye’nin En Etkili PR Ajansı: Warble Medya

Warble Medya Ltd., PR, dijital PR, radyo PR ve basın danışmanlığı alanlarında sunduğu kaliteli hizmetlerle sektördeki lider konumunu her geçen gün pekiştiren bir medya şirketidir. Yılların deneyimine sahip ekibiyle, sanatçılardan şirketlere, markalardan organizasyonlara kadar geniş bir müşteri yelpazesine hitap eden Warble Medya, medya stratejileri oluşturma ve uygulamada mükemmellik arayışını sürdürmektedir.

Warble Medya, sadece geleneksel medya ile değil, aynı zamanda dijital platformlar ve sosyal medya ile de etkili iletişim stratejileri geliştiren bir kurumdur. Dijital çağda hızla değişen dinamiklere ayak uydurarak, müşterilerinin dijital dünyada güçlü bir varlık göstermelerini sağlar. Şirket, TikTok, Instagram, YouTube ve diğer dijital medya platformları üzerinde güçlü PR stratejileri sunarak sanatçılar ve markalar için yeni fırsatlar yaratmaktadır.

Dijital PR ve Radyo PR’de Uzmanlık
Warble Medya, dijital PR ve radyo PR alanlarında sunduğu hizmetlerle de sektördeki farkını ortaya koymaktadır. Geleneksel basın bülteni dağıtımından sosyal medya kampanyalarına, radyo yayınlarında yer alacak içeriklerden influencer ilişkilerine kadar her adımı profesyonelce planlar ve yürütür. Bu hizmetler, müşterilerinin hem geleneksel hem de dijital medya kanallarında etkili bir şekilde görünürlük kazanmasını sağlar.

Başarı ve İnovasyon
Warble Medya Ltd., yenilikçi ve yaratıcı çözümleriyle müşteri memnuniyetini her zaman ön planda tutar. Sadece PR hizmetleri sunmakla kalmaz, aynı zamanda markaların medya dünyasında nasıl daha etkin bir şekilde yer alabileceklerini gösteren stratejiler geliştirir. Şirket, Türkiye’nin en tanınmış sanatçıları ve markaları ile işbirlikleri yaparak sektördeki gücünü her geçen gün artırmaktadır.

Geniş Müşteri Portföyü
Warble Medya’nın sunduğu hizmetler arasında sanatçılar için basın bülteni dağıtımından medya görünürlüğü arttırmaya kadar geniş bir hizmet yelpazesi bulunmaktadır. Şirket, sektördeki en büyük markaların yanı sıra müzik, sinema, televizyon ve moda gibi farklı sektörlerden de müşterilere hizmet vermektedir.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İlaç kullanımında kafein tüketimine dikkat!

Kafeinin ilaçların etkilerini şiddetlendirerek yan etkilerin ve toksisitenin artmasına yol açabilen bir uyarıcı olduğunu belirten Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Zeynep Güneş Özünal, özellikle bazı ilaçların kafein tüketimi ile birleştirilmemesi gerektiğini vurguladı. Antidepresan, hipertansiyon ve kalp hastalıkları gibi hastalıkların tedavisinde kullanılan bazı ilaçların kafein ile etkileşimleri olabileceği uyarısında bulunan Özünal, bu tür ilaçları kullanan hastaların kafein alımını sınırlaması veya kısıtlaması gerektiğini söyledi. 

Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Zeynep Güneş Özünal, 5 Aralık Türk Kahvesi Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada kafein tüketiminde dikkat edilmesi gerekenlere ilişkin değerlendirmede bulundu.

Doç. Dr. Zeynep Güneş Özünal, kafeinin dünyanın en popüler stimulant maddelerinden biri olduğunu belirterek “Kakao çekirdekleri ve çay yaprakları da dahil olmak üzere 60’tan fazla farklı bitki türü doğal olarak değişen derecelerde kafein içerir. Kafein, yapraklar, çekirdekler ve meyveler de dahil olmak üzere çeşitli bitki kısımlarında bulunabilir. Kafein bulunduğu yere bağlı olarak farklı isimler alabilir. Örneğin çay bitkilerindeki tein, mate bitkilerindeki matein gibi. Doğal olarak oluşan kafeinin yanı sıra laboratuvarlarda yapay olarak da üretilebilir” diye konuştu.

Kafein tüketince vücudumuzda neler olur?

Kafein tüketiminin vücudumuzdaki etkilerini anlatan Özünal, “Kafeinin vücutta ilgili reseptör dediğimiz almaçlara bağlanması, uyuşukluğun geçici olarak giderilmesine neden olur ve bu nedenle kafein tükettiğimizde kendimizi geçici olarak daha uyanık hissederiz. Akciğerde düz kasların gevşemesiyle solunum yollarında hava yolları açılır, bağırsak hareketlerini arttırabilir, mide asidi salgılanmasını arttırır. Fazla miktarda alındığında uykusuzluğa, kalpte çarpıntıya ve kan basıncında yüksekliğe neden olabilir. Kalsiyum emilimini azaltır. Kronik alımda kemik yoğunluğunu azaltıcı yönde etki gösterebilir” dedi.

Kemik yoğunluğunu olumsuz etkileyebilir!

Kafein tüketiminin bazı kişilerde olumsuz etkilere yol açabileceğini belirten Özünal, “Ülseri olan hastalarda şikayetlerin artmasına neden olabilir. Osteoporoz hastalarında özellikle de kalsiyum alımı düşükse kemik yoğunluğunu olumsuz etkileyebilir. Kan basıncında artışa, kalp hızında artışa neden olabilir” uyarısında bulundu. 

Çocuklar tüketmemeli, hamilelerde kafein alımı 300 mg altında olmalı!

Genel olarak herhangi bir olumsuz sağlık etkisinden kaçınmak için sağlıklı bir yetişkinin günlük kafein alımının 400 mg ile sınırlandırmasının önerildiğini belirten Özünal, “Bir fincan Türk kahvesinde 60-65 mg kafein bulunmaktadır. Çocukların kafeinin etkilerine karşı yetişkinlerden daha hassas olabileceğine dair bazı çalışmalar bulunmaktadır. Güvenli bir doz belirlenmemiş olmasına rağmen, çocuklar kilogram vücut ağırlığı başına 2,5 mg’dan fazla kafein almamalıdır. Yani 20-25 kg’dan hafif bir çocuk için bir fincan Türk kahvesi fazla olabilir. Gebelerde Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, alınan kafein miktarı günde 300 mg’ın altında olmalıdır” dedi.

Kafein zehirlenmesine yol açabilir 

Aşırı tüketimin uykusuzluk, huzursuzluk ve bazen kas kasılmaları gibi bir dizi belirtiye neden olabileceği uyarısında bulunan Özünal, “Kandaki 80 mg/ml kafein konsantrasyonunun ölümcül olduğu bildirilmiştir. Kafein zehirlenmesinin nadir görülmesine rağmen, kafeinin farklı reseptör türlerini etkileme kabiliyeti göz önüne alındığında zamanında tedavi edilmez ise potansiyel olarak ölüme bile neden olabileceği bilinmektedir” diye konuştu.

Bu ilaçlar kullanılırken kafein tüketimine dikkat!

Potansiyel olarak tehlikeli etkileşimler nedeniyle kafein tüketimi ile birleştirilmemesi gereken ilaçlar bulunduğunu vurgulayan Özünal, “Kafein, bu ilaçların etkilerini şiddetlendirerek ilacın etkilerin ve toksisitenin artmasına yol açabilen bir uyarıcıdır. Kafein ile alkol, kalp damar hastalıklarında, nöropsikiyatrik hastalıklarda kullanılan bazı ilaçlar potansiyel olarak etkileşime girebilir. Bu ilaçları kullanan hastalar, etkinliğin azalmasını veya tehlikeli sağlık sonuçlarını önlemek için kafein alımını sınırlamalı veya kesmelidir. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğunda (DEHB) kullanılan ilaçlar ile birlikte kullanıldığında kaygıya ve kalp hızında artışa neden olabilir.  Bu ilaç gruplarını kullanan bireylerin hekimlerine danışarak ilaç etkisinin kafein yan etkilerinin değerlendirilmesi uygun olabilir” uyarısında bulundu.

Kafeinin birçok hastalıkta etkisi araştırıldı

Kafeinin çok sayıda hastalıkta etkisine dair araştırmalar yapıldığını belirten Özünal, “Diyabet hastalarında glukoz metabolizmasına olumlu etkisini destekleyen çalışmalar vardır. Kahvenin mide bağırsak ve karaciğer kanserlerinden ve koruyucu etkisine ilişkin kanıtlar bulunmaktadır.  Beyin ilişkili hastalıklarda da etkisi incelenmiştir.  Parkinson hastalığının tedavisinde kafeinin mekanizmasına benzer etkisi olan bir ilaç ABD’de 5 yıl kadar önce onaylandı. Göz içi basıncı artışı, Alzheimer, atopik dermatit, apne ve Tip II Diyabet gibi farklı hastalık risklerini hafifletebileceğine dair çalışma sonuçları bulunmaktadır” dedi. 

Diğer farmakolojik etkisi olanlar gibi kafein için de dozun önemli olduğunu vurgulayan Özünal, “Günde 1-2 kahvenin bir karaciğer kanseri türü olan hepatoselüler kanserden yüzde 35’e varan oranda koruyabileceğini gösteren çalışmalar vardır” dedi. 

Doç. Dr. Zeynep Güneş Özünal, kafein etkileşimlerinin farkında olmanın, hastaların kahve, çay, soda, enerji içecekleri ve çikolata dahil olmak üzere diyetle alınan kafein miktarını iyi değerlendirmeyi sağlayacağını söyledi. Özünal, “Hastaların mevcut ilaçlarını bırakmamaları kafein kullanımı ile ilgili hekimlerinin görüşüne başvurmaları gerekir” dedi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı