Aylık arşivler: Şubat 2025

Ege Türküleri konseri ile müzik ziyafeti

Antalya Büyükşehir Belediyesi İsmail Baha Sürelsan Konservatuvarı Türk Halk Müziği İcra Heyeti, Ege Türküleri konseri ile müzikseverlere unutulmaz anlar yaşattı. Şef Yiğit Aktı yönetiminde birbirinden güzel türkülerin seslendirildiği konsere konuk sanatçı İlke Türkdoğan da sesi ve yorumuyla konsere renk kattı.

 

Atatürk Kültür Merkezi Aspendos Salonu’nda gerçekleşen Ege Türküleri Konseri, iki bölüm halinde gerçekleştirildi. Şef Yiğit Aktı yönetimindeki İsmail Baha Sürelsan Konservatuvarı Türk Halk Müziği İcra Heyeti, birbirinden güzel türküleri seslendirirken, İsmail Baha Sürelsan Konservatuvarı Halk Oyunları Bölümü öğrencileri de zeybek oynayarak türkülere eşlik etti.

İLKE TÜRKDOĞAN YORUMUYLA RENK KATTI

Müzik dolu gecede ‘Deniz Üstü Köpürür’, ‘Ah Bir Ataş Ver’, ‘Çökertme’ gibi eserleri hep bir ağızdan seslendiren türkü severler, alkışlarıyla tempo tutarak beğenilerini ifade etti. Gece de sesi ve güçlü yorumuyla beğeni toplayan İlke Türkdoğan da sahneye çıktı. Türkdoğan, sözleri ve bestesi kendisine ait, düzenlemesini ise Şef Yiğit Aktı’nın yaptığı “Feslikan Zeybeği”ni ilk kez seslendirdi. Feslikan Zeybeği’nde Türkdoğan’a Konyaaltı Belediyesi Türk halk oyunları topluluğu da eşlik etti.

Konserin sonunda sanatçılar ayakta alkışlanırken, Antalya Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşleri Dairesi Başkanı Okan Yavuz İlke Türkdoğan’a gecenin anısına çiçek takdim etti.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Yemeğin kalorisi değil, dokusu korkutuyor…

Yiyeceklerin dokusu, kokusu veya geçmişte yaşanan olumsuz deneyimler nedeniyle ARFID gelişebileceğini ifade eden Uzman Klinik Psikolog Uluğ Çağrı Beyaz, “Sebzeler, etler veya taneli yiyecekler sıklıkla reddedilenler arasında bulunur. Bu reddetme davranışının altında yatan nedenlere incelediğimizde ise daha çok duyusal hassasiyetler, yiyeceklerle ilgili travmatik deneyimler veya yemeğe karşı genel bir kaygı olduğunu görmekteyiz.” dedi. Hem çocukluk hem de yetişkinlik döneminde görülebilen ARFID’in, yetersiz beslenmeye, kilo kaybına ve sosyal işlevsellikte bozulmalara yol açabileceğine dikkat çeken Beyaz, anksiyete, obsesif-kompulsif bozukluk ve otizm gibi rahatsızlıklarla birlikte görülebileceğini aktardı.

Üsküdar Üniversitesi NP Etiler Tıp Merkezi Uzman Klinik Psikolog Uluğ Çağrı Beyaz, Yeme Bozuklukları Farkındalık Haftası kapsamında bir çeşit yeme bozukluğu olan ARFID hakkında bilgi verdi. 

ARFID’in nedeni kilo kaygısı değil…

Tıkanma Bozukluğu olarak da adlandırılan ARFID’in bireylerin belirli yiyeceklere karşı yoğun bir reddetme veya kısıtlama davranışı sergilediği ve DSM-5’te tanımlanan bir yeme bozukluğu türü olduğunu dile getiren Uzman Klinik Psikolog Uluğ Çağrı Beyaz, “Anoreksiya nervoza, bulimia nervoza gibi diğer yeme bozukluklarından temel farkını, ARFID’de kilo alma korkusu, beden imajı kaygısı veya zayıflama arzusu gibi motivasyonların bulunmaması olarak ifade edebiliriz.” dedi.

ARFID sorununu yaşayan bireylerin, yiyeceklerin dokusu, kokusu, rengi veya geçmişte yaşadıkları olumsuz deneyimler (boğulma, kusma gibi) nedeniyle yemekten kaçındıklarını aktaran Beyaz, bu durumun, yetersiz beslenme, kilo kaybı ve sosyal işlevsellikte bozulmalara yol açabileceğini söyledi.

Hem çocukluk hem de yetişkinlik döneminde görülebilir 

ARFID sorununu yaşayan bireylerin genellikle pürüzlü, yapışkan, sulu gibi belirli dokudaki, renkteki veya kokudaki yiyecekleri reddetme eğiliminde olduklarına dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Uluğ Çağrı Beyaz, “Sebzeler, etler veya taneli yiyecekler sıklıkla reddedilenler arasında bulunur. Bu reddetme davranışının altında yatan nedenlere incelediğimizde ise daha çok duyusal hassasiyetler, yiyeceklerle ilgili travmatik deneyimler veya yemeğe karşı genel bir kaygı olduğunu görmekteyiz.” dedi.

Ayrıca, otizm spektrum bozukluğu gibi nörogelişimsel durumların da ARFID’in ortaya çıkmasında rol oynayabildiğini vurgulayan Beyaz, “ARFID hem çocukluk hem de yetişkinlik döneminde görülebilir. Bununla birlikte çocuklukta başlayan bu sorun, tedavi edilmediğinde yetişkinliğe kadar devam edebilir. Çocuklarda yaygın olarak görülebilir, özellikle katı gıdalara geçiş sürecinde belirgin hale gelebilir. Yetişkinlerde ise genellikle çocukluktan gelen bir geçmişe sahiptir ve sosyal yaşamı, ilişkileri ve fiziksel sağlığı olumsuz etkileyebilir.” şeklinde konuştu.

Farklı psikiyatrik rahatsızlıklar ARFID’e eşlik edebilir…

ARFID ile birlikte görülebilen diğer psikiyatrik rahatsızlıklara değinen Uzman Klinik Psikolog Uluğ Çağrı Beyaz, şunları söyledi:

“ARFID sorununu yaşayan bireylerde sıklıkla anksiyeteye yönelik sorunlar, özellikle de sosyal manada anksiyete ve obsesif-kompulsif bozukluklar (OKB) görülebiliyor. Ayrıca, otizm spektrum bozukluğu, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) ve depresyon gibi rahatsızlıklar da ARFID’e etki edebilen diğer psikolojik sorunlar olabilir. Bu rahatsızlıklar, ARFID ile görülen örüntülerin şiddetini artırabilir ve tedavi sürecini karmaşık hale getirebilir.”

ARFID’in erken teşhisi için çocuk dikkatle takip edilmeli…

ARFID’in erken teşhisi için ebeveynler, öğretmenler ve sağlık çalışanlarının dikkatli takibinin önemli olduğunun altını çizen Uzman Klinik Psikolog Uluğ Çağrı Beyaz, “Bu durum bazı belirtilerle kendini gösterebilir. Çocuk belirli yiyecekleri sürekli reddedebilir ve bu durum büyüme gelişimini etkileyebilir. Yemek saatlerinde aşırı kaygı, ağlama veya öfke nöbetleri gösterebilir. Yetersiz beslenmeye bağlı kilo kaybı, yorgunluk veya konsantrasyon güçlüğü yaşayabilir. Sosyal ortamlarda yemek yemekten kaçınabilir.” dedi. 

Erken müdahale için bir psikolog, beslenme uzmanı veya bir psikiyatristten destek alınmasını öneren Beyaz, tedavide, duyusal maruz bırakma terapisi, bilişsel davranışçı terapi (BDT) ve aile temelli yaklaşımların fayda verebileceğini aktardı

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İstinye Üniversitesi ve Redington Türkiye iş birliği ile geleceğin teknolojilerine yatırım

Dünya çapında 30’dan fazla ülkede siber güvenlik, yapay zekâ, büyük veri ve bulut bilişim gibi alanlarda faaliyet gösteren küresel teknoloji şirketi Redington Türkiye ve İstinye Üniversitesi iş birliklerini genişleterek markalı dersler, sektörel projeler ve teknoloji odaklı ortak çalışmalar gerçekleştirmeyi hedefliyor.

İstinye Üniversitesi, küresel teknoloji ve danışmanlık şirketi Redington Türkiye ile önemli bir iş birliği protokolüne imza attı. Protokol, İstinye Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş ve Redington Türkiye Satış Direktörü Bora İncir tarafından imzalandı. Redington Türkiye ve İstinye Üniversitesi iş birliklerini genişleterek markalı dersler, sektörel projeler ve teknoloji odaklı ortak çalışmalar gerçekleştirmeyi hedefliyor.

İş birliği protokolü imza törenine Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Peyami Çelikcan, Prof. Dr. Yasemin Gürsoy Özdemir, Yönetim Bilişim Sistemleri Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Okan Yaşar ve Genel Sekreter Yardımcısı İlkay Sancaktar katıldı. Redington Türkiye’yi ise İnsan Kaynakları ve İdari İşler Direktörü Mine Güneş, Profesyonel Hizmetler Yöneticisi Murat Coşkunsoy, Bulut Bilişim Teknik Takım Lideri Burak Şardağ ve Pazarlama ve İletişim Direktörü İclal Anasoy temsil etti.

Siber güvenlik, yapay zekâ ve veri analizinde yeni fırsatlar

İmzalanan protokol çerçevesinde, ilk etapta Redington markalı bir dersin İstinye Üniversitesi akademik müfredatına dahil edilmesi planlanıyor. Bu ders ile öğrenciler, siber güvenlik, yapay zekâ ve veri analizi gibi günümüz teknoloji dünyasının en kritik alanlarında sektörel bilgi ve deneyim kazanma fırsatı elde edecekler. Ayrıca, ilerleyen süreçte üniversite ve şirket arasında sektörel projeler, atölye çalışmaları, seminerler ve Ar-Ge projeleri de hayata geçirilecek.

“Sektörel iş birlikleri topluma kritik bir katkı sağlıyor”

İş birliğinin yalnızca akademik ve sektörel projelerle sınırlı kalmayacağını belirten İstinye Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş, ortak çalışmalarla sürdürülebilir bir etki yaratmanın gerekliliğini ifade etti: 

“Çağımız bilgi ve iş birliği çağı. Üniversiteler ile özel sektör arasındaki ortak çalışmalar, yalnızca eğitim değil, aynı zamanda topluma katkı açısından da kritik öneme sahip. Redington Türkiye ile olan iş birliğimiz, bu anlamda öğrencilerimiz ve akademisyenlerimiz için büyük bir fırsat sunarken, toplumsal sorumluluk projelerine de katkı sağlayacaktır.”

“Öğrencilerin sosyal sorumluluk bilinciyle hareket etmesi önemli”

Toplumsal katkının Redington Türkiye için de öncelikli konular arasında yer aldığını belirten Redington Türkiye İnsan Kaynakları ve İdari İşler Direktörü Mine Güneş, özellikle teknolojiye erişim konusunda dezavantajlı gruplara yönelik projelere önem verdiklerini aktararak, “Biz sadece teknolojiye değil, toplumsal faydaya da odaklanan bir şirketiz. Kadınları ve çocukları önceliklendiren projelerimiz var ve bu kapsamda teknolojiye erişim imkânlarını artırmak için çeşitli projeler yürütüyoruz. Üniversite öğrencilerinin de sosyal sorumluluk bilinciyle hareket etmesi bizler için büyük bir önem taşıyor” dedi.

“Yapay zekâ, büyük veri ve veri analitiği büyük önem taşıyor”

İstinye Üniversitesi’nin inovasyon ve teknoloji alanındaki çalışmalarına dikkat çeken Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Peyami Çelikcan, iş birliğinin öğrenciler için sağladığı avantajlara değinerek şöyle konuştu:

“Üniversitemizde yapay zekâ ve veri analizi gibi alanlarda çalışan birçok bölümümüz var. Sektörden gelen uzmanların desteği, öğrencilerimizin gelişimi açısından büyük bir fırsat. Özellikle markalı dersler, bu noktada öğrencilerimize doğrudan sektör deneyimi kazandıracak önemli bir araç. Ayrıca İstinye Üniversitesi Kuluçka Vadisi, dijitalleşme alanında birçok şirketi barındırıyor. Ürün geliştirme süreçlerinde Redington ile iş birliği yapmak son derece verimli olacaktır.”

İstinye Üniversitesi Rektör Yardımcısı Yasemin Gürsoy, “Üniversite olarak yapay zekâ, büyük veri ve veri analitiği gibi konulara büyük önem veriyoruz. Ortak çalışma alanlarımızın örtüşmesi nedeniyle Redington Türkiye ile yaptığımız bu iş birliği bizler için büyük bir değer taşıyor” sözleriyle iş birliğinin stratejik önemini vurguladı.

“Küresel bilgi ağımızı sürece dahil edeceğiz”

Redington Türkiye Pazarlama ve İletişim Direktörü İclal Anasoy, iş birliğinin öğrencilere sunacağı fırsatları, “Redington Akademi adıyla sektöre nitelikli profesyoneller kazandıran bir eğitim programımız var. Bu iş birliği sayesinde, küresel bilgi ağımızı da sürece dahil ederek üniversite öğrencilerine daha fazla fırsat sunmayı amaçlıyoruz” sözleriyle ifade etti.

Stratejik iş birliği, İstinye Üniversitesi öğrencilerine Redington’un küresel ağı, sektörel uzmanlığı ve ileri teknolojiye dayalı projeleriyle buluşma fırsatı sunarken, akademi ve iş dünyası arasındaki etkileşimi de güçlendirecek. Yapay zekâ, büyük veri, siber güvenlik ve dijital dönüşüm gibi alanlarda geliştirilecek ortak projeler, öğrencilerin teorik bilgilerini pratiğe dönüştürmelerini sağlayacak ve kariyer yollarını şekillendirmelerine destek olacak. Aynı zamanda, üniversitenin inovasyon ve girişimcilik ekosistemi ile Redington’un küresel deneyimi bir araya gelerek teknoloji ve bilişim alanında yeni açılımlar yaratacak. İş birliğinin, her iki kurum için de uzun vadeli ve sürdürülebilir faydalar sağlayarak, genç yeteneklerin yetişmesine katkıda bulunması hedefleniyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Karşıyaka’dan Piran’a şarkılarla dostluk köprüsü!

Karşıyaka Belediyesi, Slovenya’nın Piran Belediyesi ile kardeş şehir olmasının 10. yılını “Karşıyaka’dan Piran’a Dostluk Köprüsü” konseri ile kutladı.

Slovenya’dan konukların da katıldığı konserde, iki kentten sanatçıların seslendirdiği şarkılar ve dans gösterileriyle kültür şöleni yaşandı. Karşıyaka Belediye Başkanı Yıldız Ünsal “Bu anlamlı gecede, kültürel değerlerimizi müzik aracılığıyla birleştiriyor ve dostluk bağlarımızı daha da pekiştiriyoruz” dedi. 

 

Slovenya’nın Piran Belediyesi ile kardeş şehir olmasının 10. yılını kutlayan Karşıyaka Belediyesi, bu kapsamda özel bir konsere ev sahipliği yaptı. Hikmet Şimşek Sanat Merkezi’nde düzenlenen “Karşıyaka’dan Piran’a Dostluk Köprüsü” başlıklı konserde; Sloven ve Türk sanatçılar sahne aldı. Karşıyaka Belediyesi Halk Oyunları Ekibi de Türkiye’nin 7 yöresini kapsayan bir potpori gösterisi sergiledi. Karşıyaka ve Piran arasındaki dostluk bağlarının sanatla güçlendiği gecede, şarkılar ve danslar eşliğinde unutulmaz anlar yaşandı. 

 

DOSTLUK BULUŞMASI 

Karşıyaka Belediye Başkanı Yıldız Ünsal’ın ev sahipliğinde gerçekleşen etkinliğe; Slovenya Cumhurbaşkanı’nın eşi Dr. Aleš Musar, Slovenya Büyükelçisi Gorazd Renčelj, Ege Bölgesi Slovenya Fahri Konsolosu Mazhar İzmiroğlu, Başpsikopos Dr. Martin Kmetec, Piran Belediye Başkan Yardımcıları Christian Poletti ve Robert Fakin, Piran Belediyesi bürokratları Matej Knep ve Tina Jerman, Piran Papazı Zorko Bajc ile Karşıyaka Kent Konseyi Başkanı Dilek Karcı, meclis üyeleri, muhtarlar, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ile vatandaşlar katıldı. 

 

KÜLTÜRLER MÜZİKLE BİRLEŞTİ

Karşıyaka Belediye Başkanı Yıldız Ünsal, “Bundan tam on yıl önce, iki kent arasında kardeşlik ve iş birliği anlaşması imzalayarak, ortak değerlerimizi ve kültürel zenginliklerimizi paylaşma yolunda önemli bir adım attık. Bu süreçte, Karşıyaka ve Piran, kardeş belediye olarak sadece resmi ilişkiler değil, aynı zamanda dostluk ve dayanışma ruhunu da geliştirdiler. Bu anlamlı gecede de kültürel değerlerimizi müzik aracılığıyla birleştiriyor ve dostluk bağlarımızı daha da pekiştiriyoruz. Kardeş belediyeler olarak, sadece kültürel etkinliklerle değil, aynı zamanda eğitim, çevre, spor ve sosyal projelerde de işbirliğimizi artırmayı hedefliyoruz. Gelecek nesillere daha güzel, daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için birlikte çalışmaya devam edeceğiz. Bu dostluk konserine değer katan tüm sanatçılara ve emeği geçen herkese teşekkür ederim. Hep birlikte daha nice dostluk ve dayanışma dolu yıllara ulaşmayı diliyorum” dedi.

 

 

Konuşmalarında Karşıyaka Belediyesi’ne ve Başkan Yıldız Ünsal’a teşekkür eden Slovenya Cumhurbaşkanı’nın eşi Dr. Aleš Musar ve Slovenya Büyükelçisi Gorazd Renčelj da Karşıyaka’da olmaktan büyük mutluluk duyduklarını söyledi, dostluk bağlarını güçlendirmek için çalışmaya devam edeceklerini vurguladı. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Büyük Ozan Aysel Gürel Kadıköy’de Anıldı

Renkli kişiliği ve unutulmaz şarkılarıyla hafızalardan silinmeyen Aysel Gürel Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi’nde düzenlenen programla anıldı.

17 Şubat 2008 tarihinde hayatını kaybeden ünlü söz yazarı, şair, oyuncu ve edebiyat öğretmeni Aysel Gürel 23 Şubat Pazar günü Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi’nde anıldı. Programa Kadıköy Belediye Başkanı Mesut Kösedağı ile Üsküdar Belediye Başkanı Sinem Dedetaş da katıldı. Aysel Gürel belgeseliyle başlayan anma etkinliğine, oyuncu ve tiyatro sanatçısı olan kızı Müjde Ar, damadı eski Kültür Bakanı Ercan Karakaş, torunu Söz Ar katıldı.  Pop müziğinin sevilen isimlerinden Burcu Güneş, Yonca Lodi ve  Reyhan Karaca, Aysel Gürel’in ve kızı Mehtap Ar’ın kitaplarının yayıncısı Tekin Yayınevi Genel Yayın Yönetmeni Elif Akkaya, Tiyatro Sanatçısı ve oyuncu Tamer Levent, Yazar Deniz Durukan, Gazeteci-Yazar Ayşen Şahin ve Gazeteci-Yazar Figen Şakacı gibi isimler Aysel Gürel ile yaşadıkları anıları paylaştı.

“GEÇMİŞİMİZE, SANATIMIZA, KÜLTÜRÜMÜZE SAHİP ÇIKIYORUZ”
Kadıköy Belediye Başkanı Mesut Kösedağı, anma etkinliğinde yaptığı konuşmada, Aysel Gürel’in sanat dünyasında bıraktığı kalıcı izlere vurgu yaptı. Kösedağı, “Bugün Aysel Gürel’i anmanın ve onu hatırlamanın mutluluğunu yaşıyoruz. Ölümünün üzerinden 17 yıl geçti, ancak bu salon 650 kişilik ve en arka sıralara kadar dolu.

Önemli olan, geride unutulmaz eserler bırakabilmek.” dedi.
Gürel’in Erenköy Kız Lisesi’nde eğitim aldığını hatırlatan Kösedağı, Kadıköy Belediyesi’nin kültürel mirasa verdiği öneme dikkat çekerek, “Biz Kadıköy Belediyesi olarak geçmişimize, sanatımıza ve kültürümüze sahip çıkıyoruz, çıkmaya da devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.

Sanata ve özgürlüklere olan desteklerini vurgulayan Kösedağı, “Bütün Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanlarımız sanatın, tarihin, yaşam biçiminin ve özgürlüklerin sonuna kadar yanında olacak. Böyle anlamlı bir gecenin parçası olmaktan gurur duyuyoruz.” dedi.

“ÜÇ DELİ KADIN”
Aysel Gürel’in kızı usta oyuncu Müjde Ar, Gürel’e benzediğini söyleyerek şöyle konuştu “Ben Aysel’in kızıyım, ona benziyorum. Bir kızı daha vardı, bir tanecik kardeşim Mehtap. O da annemiz gibiydi; yani üç tane deli kadın… İyi ki bize ‘deli olmayı’ öğretmiş, çünkü bazı coğrafyalarda deli olmadan yaşamak çok zor. Hele ki sanatçıysanız, yazarsanız, çizerseniz ya da gazeteciyseniz, delirmeniz için çok sebep var.” dedi.

Hayatını iki güçlü kadınla geçirdiğini belirten Ar, “Kız kardeşimi çok erken kaybettik. Annem ise inatçı bir yaşam savaşçısıydı. Hiçbirimiz onun göçüp gideceğini düşünmezdik. Sezen Aksu’nun bir sözü vardı: ‘Bu hepimizi gömecek’ derdi. Çünkü hayata çok bağlıydı, ama elbette hayatın doğal bir gerçeği var.” ifadelerini kullandı.
Müjde Ar, annesinin kendilerine iyi insan olmayı öğrettiğini vurgulayarak, “Kimsenin hiçbir şeyinde gözü olmayan, sadece iyilik taşıyan iki kardeş, iki çocuk yetiştirdi. Bu yıl 70 yaşıma girdim ve annemin sözüyle söylemek gerekirse, ‘bozulmadan kalmak gerçekten çok zor’. Ne mutlu ki ona layık evlatlar olduk, özellikle de kardeşim Mehtap başta olmak üzere.” şeklinde konuştu.

“ÜRETEN BİR İNSANDI”
Anneannesini 17, annesini ise 4 yıl önce kaybettiğini belirten Söz Ar, ailesinden en çok çalışkanlığı öğrendiğini vurguladı. “Gerçekten çok büyük bir yokluktan gelip, tırnaklarıyla kazıyarak buralara gelmiş bir ailenin çocuğu olarak büyüdüm.” dedi.
Aysel Gürel’in hastaneden eve çıktığında kendilerinde kaldığını anlatan Söz Ar, “Hâlâ, son saniyesine kadar bile ‘Söz’üm, bir kâğıt getirsene, bir şey yazayım’ diyordu. O son anına kadar üreten bir insandı. Annem de milyonlarca çocuğa ücretsiz tiyatro yaptı. Türkiye’de gitmediği il, ilçe kalmadı. Çocuklar okudukça, kızlar ve kadınlar çalıştıkça umut tükenmez.” ifadelerini kullandı.

Anma programında Burcu Güneş, Yonca Lodi ve Reyhan Karaca, Aysel Gürel ile ilgili anılarını paylaşarak birer şarkı söyledi. Tiyatro sanatçısı Tamer Levent, Gürel ile yaşadığı anıları anlatırken, Tekin Yayınevi Genel Yayın Yönetmeni Elif Akkaya, sanatçının şiir kitapları hakkında bilgi verdi. Gazeteci-yazar Ayşen Şahin, Figen Şakacı ve Deniz Durukan ise Aysel Gürel’in sanatçı kimliği ve kadın olarak bıraktığı miras üzerine konuşmalar yaptı.

Etkinliğin sonunda katılımcılara Aysel Gürel’in Sevda ve Ne Kavgam Bitti Ne Sevdam kitapları ile 2021 yılında vefat eden oyuncu ve tiyatro sanatçısı kızı Mehtap Ar’ın Çocuklara Uzattı Ellerini kitabı hediye edildi.

 “NE KAVGASI BİTTİ NE SEVDASI”
Anma etkinliği kapsamında Aysel Gürel’in yazdığı mektup, şiir ve fotoğraflardan oluşan “Ne Kavgası Bitti Ne Sevdası” sergisi de açıldı.  Caddebostan Kültür Merkezi 4. kattaki fuaye alanında yer alan sergi 5 Mart’a kadar görülebilir.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

ASEV TSM Korosu Muzaffer İlkar Besteleriyle Sahne Aldı

Aliağa Belediyesi Sanatevi (ASEV) Türk Sanat Müziği (TSM) korosu, verdiği konserle unutulmaz bir geceye daha imza attı. Klasik Türk Müziğinin önde gelen isimlerinden, bestekâr Muzaffer İlkar bestelerinin seslendirildiği konser dinleyenlere keyifli bir gece yaşattı.

Aliağa Tüpraş Halk Eğitimi Merkezi’nde gerçekleştirilen konsere Aliağa Belediye Başkan Yardımcısı Mesut Öztürk, Aliağa Belediyesi Personel Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Mehmedali Özkurt, Aliağa Belediyesi Kültür ve Sosyal İşleri Müdürü Serap Cerrahoğlu ve çok sayıda vatandaş katıldı. Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı Öğretim Üyesi Şef Dr. Barış Doğan’ın sanat yönetmenliğindeki dev koroya profesyonel enstrüman ekibi eşlik etti. Konser, bestesi Muzaffer İlkar’a ait “Dün Kahkahalar Yükseliyorken Evinizden” isimli şarkı ile başladı.

Şef Barış Doğan: “Halkımızla Buluşmaktan, Sanatımızı İcra Etmekten Gurur Duyuyoruz”
Konserin son bölümünde sahneye davet edilen ve konserin son şarkılarını koristlerle birlikte söyleyen Aliağa Belediye Başkan Yardımcısı Mesut Öztürk ve Aliağa Belediyesi Kültür ve Sosyal İşleri Müdürü Serap Cerrahoğlu koro şefi Barış Doğan’a teşekkür çiçeği takdim etti.

Aliağa Belediye Başkan Yardımcısı Mesut Öztürk, Aliağa’yı kültür sanat şehrine dönüştüren bu etkinliklere katıldıkları için Aliağalılara ve emeği geçen herkese teşekkür etti. Ardından söz alan Şef Barış Doğan, 11 yıldır takdir görerek bu işi yaptıklarını ve bu sürede Aliağa Belediye Başkanı Serkan Acar’la çalışmaktan çok mutlu olduklarını, her zaman Aliağalılarla buluşmaktan, sanatlarını icra etmekten gurur duyduklarını belirtti.

Muzaffer İlkar’ın 17 bestesinin seslendirildiği konser “Gönül Penceresinden Ansızın Bakıp Geçtin” isimli eserle son buldu.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Obezite Sadece Sayılara İndirgenemeyecek Kadar Önemli Bir Hastalıktır

Bugün dünya genelinde 650 milyon yetişkin, 340 milyon ergen ve 39 milyon çocuk olmak üzere bir milyardan fazla kişi obezite ile mücadele ediyor. Dünya için önemi giderek artan bu sorunun tanısının ise sadece beden kitle indeksine bakılarak tanımlanamayacak kadar karmaşık olduğu konuşuluyor. Obezitenin sadece bir sayı üzerinden değerlendirilmesinin yeterli olmadığını ve hastalığın daha kapsamlı bir bakış açısıyla ele alınması gerektiğini vurgulayan Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Özlem Haliloğlu, “Avrupa Obezite Derneği (EASO), obezite tanısının sadece beden kitle indeksi gibi bir ölçümle değil, aynı zamanda bireylerin detaylı klinik değerlendirmeleriyle yapılmasını öneriyor” dedi. Doç. Dr. Haliloğlu, bu yeni bakış açısıyla birlikte hem dünyada hem ülkemizde hızla artan obezitenin tanı ve tedavi yöntemlerinin önümüzdeki dönemde güncellenebileceğine işaret etti. 

 

Obezite, birden çok sebebi olan, tekrar edebilen kronik ve ilerleyici bir hastalıktır. Normalin üzerinde yağ dokusu birikimi yaşam kalitesini bozmakta ve tip 2 diabetes mellitus, hipertansiyon, kan yağlarında bozulmalar, kalp-damar hastalıkları, astım, kanser ve osteoartrit gibi hastalıklara yakalanma riskini artırarak beklenen yaşam süresinin de kısalmasına neden oluyor. Üstelik rakamların her geçen yıl çoğalması obezitenin topluma aktardığı yükü de artırıyor. Dünya genelinde erişkin nüfusta obezite sıklığının yaklaşık yüzde 13 olarak tahmin edildiğini söyleyen Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Özlem Haliloğlu, “Her 100 kişiden 39’u fazla kilolu. Obezite sıklığının 1975 yılından bu yana en az üç kat arttığı, halen yaklaşık 650 milyonu yetişkin, 340 milyonu ergen ve 39 milyonu çocuk olmak üzere dünya çapında toplam 1 milyardan fazla obeziteli birey olduğu tahmin edilmektedir.” dedi. 

“AVRUPA KITASININ EN KİLOLU ÜLKESİYİZ”

Obezitenin sadece yüksek gelirli ya da üst-orta gelir grubu hastalığı olmadığını, gelişmekte olan ülkelerde de rakamların hızla arttığına dikkat çeken Doç. Dr. Haliloğlu, bununla birlikte, erişkinlerdekine benzer şekilde çocukluk ve adölesan dönemde de obezite sıklığındaki artırışın da vurgulanması gereken bir başka nokta olduğunu söyledi. 

Araştırmalara göre obezite sıklığının ülkemizde de yüzde 30’un üzerine çıktığına ve Avrupa kıtasındaki en kilolu ülke konumuna geldiğimize dikkat çeken Doç. Dr. Özlem Haliloğlu, “Türkiye’de 1997-98 yıllarında gerçekleştirilen Türkiye Diyabet Epidemiyoloji (TURDEP-I) çalışmasında erişkinlerdeki obezite sıklığı yüzde 22.3 bulunmuşken, bu çalışmadan 12 yıl sonra, aynı merkezlerde yapılan TURDEP-II çalışmasında sıklığın yüzde 35’e yükseldiği gösterilmiştir.” diye konuştu. 

“EŞLİK ETTİĞİ HASTALIKLARLA BİRLİKTE SORUNUN BOYUTU BÜYÜYOR”

Obezitenin kardiyometabolik, mental, mekanik birçok hastalıkla birlikte görülebildiğini ve bu nedenle dünyada olduğu gibi ülkemiz için de giderek büyüyen bir sorun olduğuna işaret eden Doç. Dr. Haliloğlu,  prediyabet ve tip 2 DM, dislipidemi (kan yağlarında bozulmalar), hipertansiyon, kalp-damar hastalıkları, karaciğer yağlanması, polikistik over sendromu, infertilite (kısırlık), uyku apne sendromu, astım, osteoartrit (kireçlenmeler), idrar kaçırma, depresyon ve kanserin obeziteyle birlikte gelişebilen hastalıklar arasında yer aldığını belirtti.

 

“TANIDA SADECE SAYILAR YETERSİZ KALIYOR”

“Obezite kronik bir hastalık olmasına rağmen, diğer kronik hastalıklarda olduğu gibi obezitenin tanısı ve yönetimi ile ilgili detaylı klinik öneriler yetersiz kalmaktadır” diyen Doç. Dr. Özlem Haliloğlu, sözlerine şöyle devam etti: 

“Geleneksel olarak erişkinlerde obezitenin tanısı ve sınıflandırması için en sık kullanılan metot beden kitle indeksi hesaplamadır. Beden kitle indeksi (BKİ), bir kişinin kilogram cinsinden vücut ağırlığının metre cinsinden boyunun karesine (kg/m2 ) bölünmesiyle hesaplanır. Obezitesi olan bireylerde beden kitle indeksinin yanı sıra, bel çevresi, bel-kalça oranı, bel çevresi/boy oranı, boyun çevresi, el bileği çevresi ve deri kıvrımı kalınlığı gibi antropometrik ölçümler de değerlendirilir. Yine son yıllarda biyoimpedans cihazları kullanılarak vücut kompozisyonu belirlenmekte ve bireyin yağ, iskelet kası, kemik kütlesi hakkında bir öngörü sahibi olunabilmektedir. Ama unutulmamalıdır ki biyoimpedans yöntemi ile ölçülen yağ miktarının visseral (iç organların çevresindeki) yağ mı yoksa cilt altı yağ mı olduğunu ayırt edilememektedir. 

Özellikle tedavi seçimleri söz konusu olduğunda tam bir klinik değerlendirme yapılması yerine genellikle sadece antropometrik ölçümlere dayanan bir yaklaşım uygulanmakta. Bu bağlamda sadece sayıların değil, hastaların da detaylı klinik değerlendirmeden geçmeden tedaviye başlanmamasının gerekliliğinin altı çizilmeli.”

 “AVRUPA OBEZİTE DERNEĞİ DE TANININ BKİ’YE DAYANMAMASI GEREKTİĞİNİ SÖYLÜYOR”

Beden kitle indeksi yöntemine dayanan tanısal yaklaşımların son dönemlerde obezite hastalığını yeterli şekilde yansıtmadığının fark edildiğini belirten Doç. Dr. Haliloğlu, konuyla ilgili şu bilgileri aktardı: “Sadece BKİ bazlı tanımlamalarda yağ dokusunun vücuttaki işlevi ve dağılımı ile ilgili yeterli bilgi alınamamaktadır. Örneğin BKİ bazlı saptamalarda fazla kilolu kategorisindeki (BKİ 25-30kg/m2) karın yağlanması olan bireylerin de obezite ilişkili hastalıklar açısından yüksek risk taşıdığı bilinmektedir. Yapılan çalışmalarda karın bölgesi yağlanmasının kardiyometabolik komplikasyon oluşma riskini arttırdığı gösterilmiş olup, vücut yağ dağılımının iyi bir göstergesi olan “bel çevresi/boy” oranının komplikasyon gelişmesinde BKİden daha iyi bir parametre olduğu saptanmıştır.”

Doç. Dr. Haliloğlu, “Tüm bu bilgiler ışığında, Avrupa Obezite Derneği (EASO) de obezite tanısının sadece BKİ ölçümüne dayanmaması gerektiğini, antropometrik ölçüm olarak BKİ ve bel çevresi/boy oranının birlikte değerlendirilmesi ve hastanın tam klinik değerlendirmesinin yapılması ile obezite tanı ve yönetiminin şekillenmesi gerekliliğini bildirmişlerdir” diye ekledi. 

“KİŞİYE ÖZEL TEDAVİ PLANLANMALI”

Obezite ilişkili hastalıkların önlenmesi için kişiye özel tedavi planlamasının yapılması gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Özlem Haliloğlu, sözlerini şöyle tamamladı: “Doğru tedavi hedefi koyarak, uzun dönemde hem mental hem de fiziksel kapasitelerde iyileşme ve hayat kalitesinde düzelme sağlandığı unutulmamalıdır.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Yetişkinlerin en az yüzde 15’i diyabetli

İnsülin direnci, insülin eksikliği veya her ikisinin bir arada bulunmasına bağlı olarak gelişen ve yüksek kan şekerine yol açan diyabet, tüm dünyayı tehdit etmeye devam ediyor.

2021 yılında dünyadaki diyabetli hasta sayısı 526 milyon iken bu sayının 2045 yılında 700 milyona ulaşacağının öngörüldüğünü dile getiren Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi’nden Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Fulya Akın, “Ülkemizde 20 yaş üzeri her 100 kişiden en az 15’inin diyabetli olduğu tahmin ediliyor. Şimdiden Avrupa’da diyabetli hasta sayısının en yüksek olduğu ülkeler arasında üçüncü sırada olan Türkiye’nin, 2045 yılında dünyada en yüksek diyabetli nüfus barındıran ilk 10 ülke arasına girmesi bekleniyor” dedi.

 

Diyabetin Tip 1 ve Tip 2 olmak üzere iki türü bulunduğunu belirten Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Fulya Akın, “Tip 1’de pankreastaki insülin üreten hücreler hasar görürken, Tip 2’de ise insülin direnci oluşur. Tip 1 diyabet genellikle çocukluk ve gençlik döneminde başlar, gelişiminde genetik yatkınlık ve çevresel faktörler rol oynar. Tip 2 diyabet ise genellikle 30-40 yaşlarından sonra ortaya çıkar, yaş ilerledikçe sıklığı artar ve güçlü bir genetik yatkınlık taşır. Ancak, son yıllarda yaşam tarzındaki değişiklikler ve artan obezite oranları nedeniyle Tip 2 diyabet, gençler ve çocuklarda da görülüyor” dedi.

 

Diyabet, kalp damar hastalığı riskini 3 kat artırıyor 

Böbrek yetmezliğinin en önemli sebebinin diyabet olduğunun altını çizen Prof. Dr. Fulya Akın, “Diyabetin klasik semptomları; sık idrara çıkma, aşırı susama, yüksek iştah, halsizlik ve ağız kuruluğu olarak ön plana çıkarken, daha az görülen bulguları ise açıklanamayan kilo kaybı, bulanık görme, tekrarlayan mantar enfeksiyonları ve kaşıntı olarak sıralanıyor. Tedavi edilmeyen diyabet ileri dönemlerde böbreklere, damarlara ve kalbe zarar veriyor hatta erişkinlerde körlüğe bile yol açabiliyor” dedi. Diyabet hastalarında kalp ve damar hastalıklarının 2-3 kat daha fazla görüldüğünü belirten Akın, “Trafik kazalarından sonra en sık görülen ayak kesilme nedeni diyabettir, bu da hastalığın ciddiyetini gözler önüne seriyor” şeklinde ifade etti.

 

“Tatlı idrar” yaşam tarzı değişikliği ile önlenebilir 

Kandaki şeker düzeyinin yükselmesiyle birlikte idrarın tatlılaştığını fark eden Mısırlıların 1500’lü yıllarda diyabet hastalığı için ‘tatlı idrar’ ifadesini kullandığını anlatan Prof. Dr. Akın, “Yüzyıllardır süregelen bu rahatsızlık için dikkatli ve sürekli takip gerekir. Sağlıklı beslenme, fiziksel aktivite, obeziteden kaçınma gibi yaşam tarzı değişiklikleri ile tip 2 diyabet gelişim riski yüzde 40-58 oranında önlenebilir.  Tip 1 diyabette ise insülin eksikliği söz konusu olduğu için insülin takviyesi şarttır” açıklamasında bulundu. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Keçiören’de Tiyatro Geçidi Yaşandı

Necip Fazıl Kısakürek Tiyatro Salonu’nda hem çocuklara hem de büyüklere yönelik sahnelenen oyunlarla Keçiören’de tiyatro geçidi yaşandı. Fazıl Ufuktepe’nin kaleme aldığı Gökhan İskender’in yönetmenliğini yaptığı “Zavallı Hain Kurt” isimli çocuk oyunu ile Nermin Uğur’un yönetmenliğini yaptığı “Yıldız Olmak Kolay Mı?” isimli 2 perdelik tiyatro oyunu izleyicilerle buluştu. Her yaştan vatandaşın yoğun ilgi gösterdiği ücretsiz oyunlar, hafta sonunda ilçedeki kültür ve sanat atmosferini doruğa çıkardı.

2 oyun perde dedi

“Yıldız Olmak Kolay Mı?” tiyatro oyunu ile 1940’lar Türkiye’sinde ünlü bir şarkıcı olmak için yapılanlar, rekabetler, dönemin sosyal ve ekonomik durumu anlatıldı. İzleyicileri yer yer duygulandıran oyun, mizahi yönü ve sürpriz finaliyle salondakileri şaşırttı. Büyük beğeni toplayan oyun dakikalarca alkışlandı. Minikler için aynı gün içinde iki kez sahnelenen “Zavallı Hain Kurt” tiyatro oyunu ise aksiyon ve heyecan dolu olay örgüsüyle sürükleyici anlar yaşattı. 4-10 yaş grubuna yönelik 45 dakikalık çocuk oyununda hayvanlar âlemi üzerinden adaletin önemine vurgu yapıldı.

Salonlarımız akın akın doluyor

Kültür ve sanat etkinliklerini artırarak devam ettirdiklerini söyleyen Keçiören Belediye Başkanı Dr. Mesut Özarslan, “Belediyemiz kültür sanat etkinliklerine aralıksız devam ediyor. Her yaştan vatandaşımızın kendine uygun bir oyun bulabildiği salonlarımız dolup taşıyor. Sahnedeki performanslarıyla sanatseverleri büyüleyen tiyatro oyuncularımıza ve tiyatro şölenimize katılarak Necip Fazıl Kısakürek Tiyatro Salonu’muzu dolduran vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum” dedi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Müziğin İyileştirici Gücü Doktorların Sesinde Hayat Buldu

Doktorlar bu kez meslekleri ile değil, sanatları ile şifa dağıttı. Memorial Ankara Hastanesi Korosu, Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen konserde beyaz önlüklerini çıkarıp sahne kıyafetlerini giydi ve yine davetlilere unutulmaz bir gece yaşattı.

“Eski Dostlar”, “Felek Çakmağını”, “Elbet Bir Gün Buluşacağız”, “Selanik Türküsü” ve daha pek çok eser… Farklı branşlardan 20 hekimin bir araya gelerek oluşturduğu, Şef Cem Özbek yönetimindeki koro, Türk müziğinin bu dillere pelesenk şarkılarını seslendirerek müzikseverlerden tam not aldı.

 

Yoğun iş yaşamının yüksek temposunda tatlı bir mola vermek ve sanatın iyileştirici gücünü de dinleyenlerle paylaşmak isteyen hekimler iki bölümden oluşan konserde toplam 28 eseri yorumladı. Uz. Dr. Bülent Küçükpilakçı, Prof. Dr. Cengiz Bolcal, Dyt. Ceyda Nur Kınay, Uz. Dr. Çiğdem Atbaş, Uz. Dr. Ebru Dündar Erbaş, Doç. Dr. Eda Tokat Şahin, Dr. Erkan Özgün, Prof. Dr. Ferit Avcu, Doç. Dr. Funda Ulu Öztürk, Prof. Dr. İbrahim Ötgün, Psi. Melek Abca, Prof. Dr. Metin Özkan, Op. Dr. Nesrin Fener, Doç. Dr. Nilgün Solak,.Uz. Dr. Ömer Aşkın Döğerlioğlu, Prof. Dr. Özlem Köroğlu, Prof. Dr. Sedat Gürkök, Uz. Dr. Selda Kaya, Semia Akçay ve Dr. Yasemin Gündüz başarılı performansları ile salondan büyük alkış aldı.

 

Koro başkanı Prof. Dr. Sedat Gürkök, “Ankara Memorial Hastanesi olarak kurduğumuz koro ile geleneksel hale getirdiğimiz konserlerimizin üçüncüsünü de gerçekleştirdik. Hem bizler eğlendik hem de misafirlerimizi eğlendirdik. Bu güzel birlikteliğimizi devam ettirmeyi düşünüyoruz” diye konuştu.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı