Aylık arşivler: Şubat 2025

Sahte içki kâbusu… Can kaybı artıyor, uzmanlar uyarıyor!

Sahte içkinin tehlikelerine dikkat çekerek, metanolün insan sağlığı üzerindeki yıkıcı etkilerini anlatan Prof. Dr. Mevlüt Sait Keleş, metanol zehirlenmesinde hızlı müdahalenin hayati öneme sahip olduğunu söyledi.

Halk arasında ‘sahte içki’ denilen metanol zehirlenmesinde ilk başta normal alkol zehirlenmesine benzeyen belirtiler görüldüğünü ifade eden Prof. Dr. Keleş, “Bir saatten sonra belirtiler değişmeye başlıyor. Alkol yüzde 100’e yakın emiliyor ve kanda çözünerek bütün organlara taşınıyor.” dedi.

Üsküdar Üniversitesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mevlüt Sait Keleş, sahte içkinin tehlikelerine dikkat çekerek, metanolün insan sağlığı üzerindeki yıkıcı etkilerini anlattı.

Metanol zehirlenmesi çok hızlı oluşuyor

Prof. Dr. Mevlüt Sait Keleş, son zamanlarda ‘sahte içki’ denilen metanol zehirlenmesiyle çok sık karşılaşıldığını dile getirerek, “Metanol içki yapımında kullanılan etanole göre biraz daha ucuz ve üretimi biraz daha kolay olduğu için, evde veya merdiven altı diye tabir ettiğimiz yerlerde üretimde kullanılıyor. Sahte içki diye halk arasında tabir edilen metanol zehirlenmesinde en önemli özellik, metanolün vücuda girdikten sonra dönüştüğü maddeler. Asıl zehir olan onlar ve çok hızlı bir şekilde dönüşüyor. Öncelikli olarak formaldehit dediğimiz bir maddeye dönüşüyor. Daha sonra da formik asit dediğimiz başka bir maddeye dönüşüyor. Formaldehit dediğimiz maddeyi patolojik inceleme yapmak için, dokuları sabitleştirmek için kullanıyoruz. Yani bir diğer ifadeyle onları parçalamak için kullanıyoruz.” dedi.

İlk başta normal alkol zehirlenmesine benziyor

Metanol zehirlenmesinde ilk etapta normal içkiyi alan kişilerde görülen belirtilere benzer belirtiler meydana geldiğini ifade eden Prof. Dr. Mevlüt Sait Keleş, “Bulantı, kusma, şuur bulanıklığı, konuşmada peltekleşme gibi durumlar meydana gelebiliyor. İleri döneme doğru belirtiler değişiyor. Yani 1 saatten sonra belirtiler değişmeye başlıyor. Çünkü alkol ağızdan emilmeye başlar ama en çok mide ve bağırsağın üst kısmından emilir. Ve yüzde 100’e yakın emilir. Dolayısıyla hemen hepsi etki eder.  Kandaki miktarı burada çok önemli. Çünkü alkolün kanda taşınması için başka herhangi bir maddeye bağlanmasına gerek yok. Direkt suda çözünür yani kanda çözünür ve bütün organlara taşınır.” diye anlattı.

Zehirlenme durumunda ne yapılmalı?

Metanol zehirlenmesinde hızlı müdahalenin hayati öneme sahip olduğunu söyleyen Prof. Dr. Mevlüt Sait Keleş, şu önerilerde bulundu:

“-Eğer bir saat kadar bir zaman geçmemiş ise hızlı bir şekilde kusmalı. Ama 1 saati geçirmişse kusmanın bir faydası olmayacak.

-Çok faydalı olmamakla birlikte su içmeli. En azından kandaki düzeyini düşürmüş olur. Kandaki konsantrasyonunu azaltmış olur.”

Prof. Dr. Mevlüt Sait Keleş, bu tür zehirlenme durumunda en kısa sürede hastaneye başvurularak, tıbbi destek alınması gerektiğini de sözlerine ekledi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu, Aydınlıları kültür ve sanat etkinlikleri ile buluşturmaya devam ediyor

Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen ‘Kadın Oyunları Festivali’ başladı. Türkiye’nin ve Avrupa’nın tek kadın temalı tiyatro festivaline ev sahipliği yapan Büyükşehir Belediyesi, Duygu Dalyanoğlu’nun yazdığı, Aysel Yıldırım’ın yönettiği ‘Sevgi Soysal Yaşamakta Israr Ediyor’ oyununu Aydınlılar ile buluşturdu.

Cumhuriyet’in 25’inci yılından 50’inci yılına uzanan bir hikayeyi anlatan 2 perdelik oyunu yüzlerce vatandaş izledi. Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi tarihine ışık tutan oyun sonunda tiyatroseverler, oyuncuları ayakta alkışladı. Tiyatroseverler, kendilerini kültür ve sanat etkinlikleri ile buluşturan Başkan Çerçioğlu’na teşekkür etti.

Kadın Oyunları Festivali kapsamında 11 Şubat Salı günü saat 20.00’da ‘Gülistan Gülbahçesi Yani’, 12 Şubat Çarşamba günü saat 20.00’da ‘Havva Değişecek Bu Hikaye’, 13 Şubat Perşembe günü saat 20.00’da ‘Herkes Yolunda’, 14 Şubat Cuma günü saat 20.00’da ‘Hikayesinde Senden Bahsetti’ eserleri ücretsiz olarak Şükran Güngör-Yıldız Kenter Kültür Merkezi ve Tiyatro Salonu’nda Aydınlılar ile buluşacak.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Serpil Timuray Vodafone’a Veda Ediyor

Vodafone’daki kariyerine Ocak 2009’da Türkiye CEO’su olarak başlayan ve Ocak 2014’ten bu yana Vodafone Grubu Dünya İcra Kurulu Üyesi olarak çeşitli üst düzey pozisyonlarda sürdürmekte olan Serpil Timuray, Haziran 2025 sonu itibarıyla ayrılma kararı verdiğini açıkladı. 

 

Vodafone Grubu CEO’su Margherita Della Valle şunları söyledi: 

 

“Serpil Timuray, Vodafone’da geçirdiği başarılı on beşi aşkın yılın ardından, Haziran sonu itibarıyla Vodafone’dan ayrılma kararı aldı. Aramıza 2009 yılında Vodafone Türkiye CEO’su olarak katılan Timuray, şirketin gelecekteki büyümesinin temellerini oluşturan U-dönüşü sürecine başarıyla liderlik etti. 2014 yılında Vodafone Grubu Dünya İcra Kurulu’na atanan Timuray, Avrupa Bölge CEO’luğu, Global Ticari Operasyonlar ve Strateji Başkanlığı, AMAP (Afrika, Orta Doğu, Asya, Pasifik) Bölge CEO’luğu gibi önemli roller üstlenerek, Vodafone’a çok değerli katkılarda bulundu. Son olarak, şirketimizin büyümesini sağlayacak yeni bir iş kolu olarak, Vodafone Yatırımlar’ı kurdu. Böylelikle, Grubumuzun geleceği için heyecan verici değer yaratma fırsatlarının temelini attı. Vodafone’a olan yorulmak bilmez emekleriyle bağlılığı ve önemli katkılarından dolayı kendisine teşekkür ediyor, gelecekte herşeyin en iyisini diliyorum.”

 

Vodafone Grubu Dünya İcra Kurulu Üyesi ve Vodafone Yatırımlar CEO’su Serpil Timuray ise şöyle konuştu:

 

“Ocak 2009’dan itibaren, ilk beş yıl Vodafone Türkiye CEO’su olarak ve sonraki on bir yıl Vodafone Grubu Dünya İcra Kurulu Üyesi olarak üstlendiğim AMAP Bölge CEO’su, Global Ticari Operasyonlar ve Strateji Başkanı, Avrupa Bölge CEO’su görevlerimde, çok farklı ülkeler ve kültürlerdeki harika insanlarla birlikte çalışarak, yıllar boyunca istikrarlı iş büyüme performansı ve fark yaratan projeleri gerçekleştirdik. Vodafone markasının ve ikonik ‘speechmark’ının dünya çapında ilk kez yenilenmesine ve sonrasında Grubun ‘amaç odaklı şirket’ yaklaşımının şekillenmesine liderlik etmiş olmaktan ötürü gururluyum. Grubun ‘Herkes İçin Dahiliyet’ Global Komitesi’ne son on yıldır başkanlık etmiş olmaktan ve de global teknoloji sektöründe temsiliyetin hızla artırılmasını amaçlayan ChangeTheFace Alliance’ın Kurucu Başkanı olmaktan onur duyuyorum. Geçtiğimiz yıl üstlendiğim Vodafone Yatırımlar CEO’su görevimde, Vodafone Grubu’nun geleceğine büyüme ve değer katacak yepyeni bir global iş kolunu kurmuş olarak, iş hayatımda yeni bir girişim zamanı geldi. Bu sebeple, Haziran 2025 sonu itibarıyla Vodafone’dan ayrılma kararı verdim. Yıllar boyunca birlikte çalışmaktan son derece mutluluk duyduğum değerli çalışma arkadaşlarıma ve iş ortaklarıma teşekkür ediyor, başarılarının devamını diliyorum.”

 

Serpil Timuray kimdir?

 

Serpil Timuray, Ocak 2014’ten bu yana Vodafone Grubu Dünya İcra Kurulu Üyesi’dir. Dünya İcra Kurulu’nda sırasıyla AMAP (Afrika, Orta Doğu, Asya, Pasifik) Bölge CEO’su, Global Ticari Operasyonlar ve Strateji Başkanı, Avrupa Bölge CEO’su görevlerini yürütmüş olup, Nisan 2024 itibarıyla Vodafone Yatırımlar CEO’luğunu üstlenmiştir.

 

Timuray, Aralık 2023 itibarıyla BAT Grubu Plc’nın Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi’dir. Öncesinde, Nisan 2015 ile Nisan 2023 tarihleri arasında Danone Grubu Plc’nın Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapmış ve de Yönetim Kurulu’nun Kurumsal Sosyal Sorumluluk Komitesi’nin Başkanlığını yürütmüştür.

 

Aynı zamanda, Hollanda’daki VodafoneZiggo’nun dönüşümlü Yönetim Kurulu Başkanı, Avustralya’daki halka açık TPG Telecom’un Yönetim Kurulu Üyesi ve Vodafone Türkiye’nin Yönetim Kurulu Başkanı’dır. Öncesinde Afrika’nın en büyük telekomünikasyon operatörü olan Vodacom Group Plc, Kenya’daki Safaricom Plc ve Vodafone Katar Plc halka açık şirketlerinin yanısıra Vodafone Hindistan, Vodafone Mısır ve Vodafone-Hutchison Avustralya şirketlerinin Yönetim Kurulları’nda yer almıştır. 

 

Vodafone bünyesine Ocak 2009’da Vodafone Türkiye CEO’su olarak katılan Timuray, bu görevi 2009-2013 yıllarında yürütmüştür. Öncesinde, 2002-2008 yılları arasında Danone Türkiye CEO’su ve 1999-2002 yılları arasında Danone Türkiye Pazarlama ve Satış Direktörü olarak görev yapmıştır. Kariyerine 1991 yılında Procter & Gamble Türkiye’de başlayan Serpil Timuray, burada çeşitli pazarlama görevleri üstlendikten sonra 1999 yılına kadar P&G Türkiye İcra Kurulu’nda yer almıştır.

 

Timuray, son on yıldır, Vodafone Grubu Dahiliyet ve Çeşitlilik Global Komitesi’nin Başkanlığını da yürütmektedir. Ayrıca 2021 yılında kurduğu, global teknoloji sektöründe çeşitlilik ve dahiliyetin hızla artırılmasını amaçlayan ChangeTheFace Alliance’ın Kurucu Başkanı olup, bu girişimiyle 2022 yılında GSMA tarafından “Teknolojide Çeşitlilikte Üstün Başarı GLOMO Ödülü”ne layık görülmüştür. 

 

Yıllar boyunca pek çok STK’da görev alan Timuray, Dünya Ekonomik Forumu (WEF) Avrupa Dijital Liderleri Üyesi’dir. GSMA (Global Mobil Telekomünikasyon Derneği) Yönetim Kurulu Üyeliği görevinde bulunmuş ve de Kamu Politikaları Komitesi’ne başkanlık etmiştir. Timuray ayrıca, T.C. Başbakanlık Yatırım Danışma Konseyi Üyeliği, YASED (Uluslararası Yatırımcılar Derneği) Başkanlığı, Türk-İngiliz İş Konseyi Başkan Yardımcılığı, SETBİR (Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği) Başkan Yardımcılığı ve Koç Üniversitesi’nde Mütevelli Heyeti Üyeliği görevlerinde bulunmuştur.

 

Timuray, yıllar boyunca pek çok başarı ödülüne layık görülmüş ve uluslararası sıralamalarda yer almıştır. HERoes global “100 Kadın Yönetici Rol Model Listesi”nde son yedi yıldır ve 2024 yılında dördüncü sırada yer almış olup, 2017 yılında Fortune’un “Uluslararası En Güçlü Kadınlar” listesinde yirmi yedinci sırada ve 2013 yılında Newsweek’in “Dünyanın 125 Etkili Kadını” listesinde yetmiş dokuzuncu sırada yer almıştır. 2023 yılında DTİK tarafından “Global İş Dünyası” ödülüne layık görülen Timuray, 2021 ve 2018 yıllarında iki kez “Yılın Global Türk Profesyoneli” ve 2010-2013 yılları arasında üç kez ‘Türkiye’de “Yılın Profesyoneli” seçilmiştir. Dünya Ekonomik Forumu tarafından “Genç Küresel Lider” (YGL) listesine 2009’da seçilen Timuray, halihazırda “YGL Alumni” olarak devam etmektedir. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Sigaradan uzak durun, kanseri önleyin

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, sağlıklı yaşam konusunda toplum bilincini arttırmak amacıyla “Rahim Kanseri” ve “Kadın Hastalıkları” konulu farkındalık semineri düzenledi. Seminerde, rahim kanserinden korunmak için sigaradan uzak durulması gerektiğine vurgu yapıldı.

 

BÜYÜKŞEHİR’DEN FARKINDALIK SEMİNERİ

Günümüzün yaygın hastalıklarından olan kadın hastalıkları ve rahim kanseri ile tıbben mücadele etmek mümkün olsa da birçok kişi hastalığa karşı bilinçsizlikten dolayı hayatını kaybetme noktasına gelebiliyor. Bu kapsamda hem erken tanı hem de rahim ağzı kanseri hakkında vatandaşları bilinçlendirmek isteyen Büyükşehir Belediyesi, “Rahim Kanseri” ve “Kadın Hastalıkları” konulu farkındalık semineri düzenledi.

 

KO-MEK KURSİYERLERİNDEN YOĞUN KATILIM

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Yaşar Çeğil tarafından Leyla Atakan Kültür Merkezi Dr. Şefik Postalcıoğlu Konferans Salonu’nda verilen seminere KO-MEK kursiyerlerinin yoğun katılımı oldu. İnteraktif bir şekilde gerçekleştirilen seminerde Opr. Dr. Çeğil, soru-cevap şeklinde katılımcıların merak ettiği konular hakkında bilgi verdi.

 

“SİGARA KULLANIMI RAHİM AĞZI KANSERİNİ ARTIRIYOR”

Rahim kanserinin tedavi yöntemleri konusunda detaylı açıklamalar yapan Opr. Dr. Yaşar Çeğil, “Bu tip vakalarda kötü bir durum kolay kolay beklemeyiz. Genellikle iyi huylu bir hastalıktır. Rahim ağzı kanseri oluşumunda sigara tüketimi oldukça önemli bir faktördür. Bu tür hastaların özellikle sigara ile arasına mesafe koymasında fayda var” dedi. Rahim kanserinde erken tanının önemli olduğuna vurgu yapan Opr. Dr. Çeğil, belirli yaş aralıklarında en geç 3 yılda bir muayene olunması gerektiğini belirtti.

 

“HPV VÜRÜSÜ TAŞIYAN HERKES KANSER OLMAZ”

Cinsel yollarla bulaşan HPV virüsü hakkında da bilgilendirmede bulunan

Çeğil, “Rahim ağzı kanseri hastalarının yüzde 98’inde çift sarmalı DNA virüsü dediğimiz ve genellikle cinsel yollarla bulaşan HPV virüsü görülmüştür. Genellikle cinsel ilişki ile bulaşan bu virüsün yüzden fazla çeşidi vardır. HPV virüsü taşıyan herkes rahim ağzı kanseri olmaz. Kötü huylu bir hastalığı tespit etme konusunda rahim ağzı en avantajlı olduğumuz bölge” dedi. Ardından soru-cevap kısmına geçen ve katılımcıların merak ettiği konular hakkında bilgi veren Çeğil, hastalık nedeniyle düşen yaşam kalitesini yüksek tutmaları gerektiğini ifade etti.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Nilüfer’de “Yerle Gök Arasında” yolculuk

Nilüfer Belediyesi, Selçuk Demirel’in, dünyanın sorunları arasında yer alan iklim krizi ile ilgili eserlerinden oluşan “Yerle Gök Arasında” isimli sergiye ev sahipliği yapıyor.

Sanatçının kendine özgü mizahi bakış açısıyla ele aldığı eserleri, 16 Mart’a kadar Meteor Balat Kültürevi’nde izlenebilecek.

Nilüfer Belediyesi, İstanbul Fransız Kültür Merkezi ve Bursa Türk-Fransız Alliance Française Kültür Derneği iş birliğinde düzenlenen “Yerle Gök Arasında” isimli sergi, izlenime açıldı. Sanatseverleri buluşturan sergide ünlü çizer Selçuk Demirel, çağımızın en büyük sorunlarından olan, iklim değişikliğine farklı bir bakış açısı sunuyor.

Balat Meteor Kültürevi’nde ziyaret edilebilecek serginin açılışına; Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, Fransa İstanbul Başkonsolosu Nadia Fanton, Fransa Bursa Fahri Konsolosu Nuri Cem Erbak ve çok sayıda sanatsever katıldı. Eserlerin sahibi  Selçuk Demirel de serginin açılışında yer aldı. 
Açılışta konuşan Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, Selçuk Demirel’in ulusal ve uluslararası yüksek deneyime sahip birisi olduğunu belirterek, birçok yerde eserlerinin yayınlandığına dikkat çekti. Başkan Şadi Özdemir, sergide, sanatçının, sanat hayatı boyunca ürettiği eserlerden oluşan seçkilerin yer aldığına dikkat çekti.
Fransa İstanbul Başkonsolosu Nadia Fanton da, Selçuk Demirel’in çizimleriyle ülkeler arasında köprü olduğuna dikkat çekerek, sergideki eserlerin gezegenimizin kırılganlığı konusunda çarpıcı mesajlar verdiğini ifade etti. 

Sanatçı Selçuk Demirel ise insanın varoluşundan bu yana doğayla ilişkisinin sorunlu olduğunu söyledi. Doğanın rant ve kâr hırsıyla zarar gördüğünü ifade eden Demirel, entelektüellerin ve aydınların bu konudaki hassasiyetinin küçümsendiğini vurguladı. Yer kürenin ısınması, buzulların erimesi, orman yangınları, deprem ve sel baskınları gibi olayların önemli uyarılar olduğunun altını çizen Demirel, “Tüm bunlar iklim değişikliğinin belirtileri. Sergide de bu konulara dikkat çektim” dedi. 

SERGİ 16 MART’A KADAR ZİYARETE AÇIK

Konuşmaların ardından sergi, ziyarete açıldı. Selçuk Demirel’in doğa, çevre ve insan arasındaki ilişkiyi, kendine has mizahi bir üslupla yorumladığı sergi, 16 Mart’a kadar Meteor Balat Kültürevi’nde ziyaretçilerin izlenimine açık olacak. 

ÖĞRENCİLERİN ESERLERİ DE SERGİLENİYOR

Aynı sergide, Balat Meteor Kültürevi’nde Karikatür Atölyesi Eğitmeni Mehmet Kahraman’dan eğitim alan, Nilüfer Belediyesi Karikatür Atölyesi öğrencilerinin eserleri de sergileniyor. Atölyeye katılan öğrenciler de çalışmalarında iklim krizine kendi bakış açıları ile vurgu yapıyor. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Enerjisa Enerji’den Çifte Başarı: İklim ve Su Yönetiminde Global A Listesinde

Türkiye ve Birleşmiş Milletler’in sürdürülebilirlik hedeflerine katkıda bulunan lider elektrik dağıtım, perakende satış, müşteri çözümleri ve e-mobilite şirketi Enerjisa Enerji, dünyanın en büyük çevre raporlama platformu olan Karbon Saydamlık Projesi (CDP)’nin İklim Değişikliği Programında  stratejide mükemmellik yaklaşımıyla şeffaflığını kanıtladı. Geçtiğimiz yıllarda da listede başarıyla yer alan Enerjisa Enerji, notunu bu alandaki en yüksek seviye olan A’ya çıkardı. Su Güvenliği Programında ise bir önceki notunu koruyarak, her iki programda da Global A Listesi’nde yer alan az sayıdaki şirketlerden biri oldu.

 

 

Sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda insan ve teknoloji odaklı projeleriyle daha akıllı ve yeşil bir dünya için çalışmaya devam eden Enerjisa Enerji, Türkiye’nin enerji dönüşümüne öncülük ediyor. Bu kapsamda, geçtiğimiz yıl en yüksek not olan A’ya çıkardığı Su Güvenliği notunu bu yıl da korumayı başaran Enerjisa Enerji, aynı platformun İklim Değişikliği Programındaki A- olan notunu da endeksin en yüksek notu olan A’ya yükseltti. Sektörüne sürdürülebilirlik konusunda örnek olan Enerjisa Enerji, ‘Herkes için daha iyi bir gelecek’ vizyonuyla elde ettiği başarılarıyla adını global arenada da duyuruyor

            

Şeffaflık, hesap verilebilirlik ve sürdürülebilirliği yönetim anlayışının merkezine koyan Enerjisa Enerji, her iki programda da Global A Listesi’ne girerek büyük bir başarı elde etti. 24 binden fazla şirket arasından seçilerek ‘çevresel liderlik’ örneği gösteren Enerjisa Enerji, çevreye duyarlı ve etik değerlere dayalı yaklaşımının altını bir kez daha çizdi.

 

 

“CDP’de aldığımız çifte başarı, çevresel çalışmalarımızın samimiyetini teyit ediyor.”

 

Türkiye’nin enerji dönüşümüne elektrik dağıtım, perakende satış, müşteri çözümleri ve e-mobilite alanlarına yaptıkları yatırımlarla öncülük ettiklerini ve sektöre yön verdiklerini belirten Enerjisa Enerji’nin CEO’su Murat Pınar,

 

“Teknolojiyi sürdürülebilirlikle birleştirerek akıllı ve yeşil projeler üretiyor; bu konudaki bağımsız girişimlere de destek veriyoruz. Dünyanın en büyük küresel sorunlarından biri olan iklim krizinin başlıca sorumlusu enerji sektörünün Türkiye’de lider şirketi olarak, elimizi taşın altına koymayı görev biliyoruz.

 

Sürdürülebilirlik alanında attığımız adımları sadece çevresel boyutuyla sınırlandırmadan, sosyal ve ekonomik tarafında da ele almak gerektiğini düşünüyoruz. Doğal kaynakların korunması ve etkin kullanımı konusunda da sorumluluk üstlenerek şeffaf bir şekilde raporlarken, yenilenebilir enerji ve e-mobiliteye yatırım yapmaya da devam ediyoruz. Herkes için daha iyi bir gelecek sağlamak adına toplumsal yatırım projelerimizi Türkiye’ye sunarken, bir yandan da ekonomik kalkınma için verimlilik konusuna eğiliyor ve paydaşlarımız ile ortak çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Çevresel alanda CDP’de aldığımız çifte başarı, çevresel çalışmalarımızın samimiyetini teyit ediyor. Tüm faaliyetlerimizle küresel listelerde yer almak ve Türkiye’de olduğu gibi dünyada da örnek ve öncü olabilmek için tüm gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.” dedi.

 

 

“Enerji sektöründe sürdürülebilir uygulamaları yaygınlaştırmak ve yeni standartlar belirlemek için çalışıyoruz”

 

Enerjisa Enerji olarak daha iyi bir gelecek için sorumluluk aldıklarının altını çizen Enerjisa Enerji Sürdürülebilirlik ve Kurumsal Yetkinlikler Bölüm Başkanı Ebru Taşcıoğlu,

 

 

“Dünyanın en büyük çevre raporlama platformu olan Karbon Saydamlık Projesi (CDP)’nin İklim Değişikliği ve Su Güvenliği Programlarının her ikisinde de tüm bağlı iştiraklerimizin operasyonlarını kapsayacak şekilde geniş kapsamlı bir değerlendirme sürecinin sonucu olarak Global A Listesi’nde yer almak, çalışmalarımızın neticesini görmek açısından çok değerli. CDP değerlendirmelerinde şeffaf raporlama, veri doğruluğu, emisyon azaltımı ve su yönetimi gibi birçok kriter dikkate alınıyor. Bu yıl Su Güvenliği Listesi’nde olduğu gibi İklim Değişikliği Programında da ‘Liderlik’ seviyesine yükselmemiz, sürdürülebilirlik konusundaki kararlılığımızı ve etkili çalışmalarımızı gösteriyor. Topluma değer katmayı anlayış bilen, iklim değişikliğine karşı çözümler üreten, çözümde aktif rol oynayan bir şirket olarak, şeffaf ve hesap verebilir bir yönetim anlayışını benimsiyoruz. Doğal kaynakların korunması ve verimliliği konusundaki çalışmalarımızla CDP’de öne çıkmayı başardık.

 

Küresel kurum ve paydaşlarımızın katkılarıyla, enerji sektöründe sürdürülebilir uygulamaları yaygınlaştırmak ve yeni standartlar belirlemek için çalışıyoruz. Türkiye’deki faaliyetlerimizin dünya genelindeki en iyi uygulama örnekleri arasında yer alması bizim için büyük bir motivasyon kaynağı. Herkes için daha iyi bir gelecek yaratma vizyonuyla, sürdürülebilirliği tüm operasyonlarımızın merkezine koyuyoruz. CDP’de elde ettiğimiz başarılar, yoğun çabalarımızın karşılığı olarak sürdürülebilirlik taahhüdümüzün altını çiziyor. Gelecek dönemlerde de bu başarılarımızı artırarak sürdüreceğimize ve çevresel, sosyal ve ekonomik açılardan daha büyük etki yaratacağımıza inanıyorum.” dedi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Boğaz’ın Efsanesi ‘Lüfer Devri’ Belgeseli Seyirciyle Buluşuyor

İstanbul’un simge lezzetlerinden biri olan lüfer, tarihi ve kültürel yolculuğuyla beyaz perdeye taşınıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Medya A.Ş. tarafından hazırlanan ‘Lüfer Devri’ belgeseli, Boğaz’ın yakışıklı prensi olarak anılan lüferin geçmişten günümüze serüvenini ve giderek azalan popülasyonunun korunmasının önemini ele alıyor.

Belgeselin anlatıcılığını Levon Bağış üstlenirken, Serço Ekşiyan, Dr. Mert Gökalp, Oktay Kırış, Burçak Kazdal, Kaan Kayhan ve Nurullah Çakır gibi uzman isimler de projeye katkı sunuyor. Film, lüferin yalnızca bir deniz mahsulü değil, aynı zamanda İstanbul’un kültürel mirasının önemli bir parçası olduğunu gözler önüne seriyor.

DENİZDEN GELEN MİRAS: LÜFER

Lüfer, yüzyıllardır İstanbul sofralarının baş tacı olmanın yanı sıra edebiyat, sanat ve toplumsal hafızada da kendine önemli bir yer edinmiş durumda. Belgesel, bu eşsiz deniz ürününün avlanma geleneklerinden sanata etkisine, ustaların hazırladığı lezzetli tariflerden günümüzdeki tehdit altındaki varlığına kadar birçok konuyu mercek altına alıyor.

SÜRDÜRÜLEBİLİR BALIKÇILIĞIN ÖNEMİ VURGULANIYOR

Film, İstanbul Boğazı’nın su altı görüntüleriyle, lüferin ekosistem içindeki rolünü ve sürdürülebilir avlanma politikalarının gerekliliğini de izleyicilere aktarıyor. Uzmanlar, lüferin popülasyonunun hızla azalmasının ardındaki nedenleri ve bu eşsiz türün geleceğe taşınması için alınması gereken önlemleri anlatıyor. Lüferin korunması adına avlanma kriterlerinin yeniden düzenlenmesi gerektiği vurgulanıyor.

BEYOĞLU’NDA İLK GÖSTERİM

Merakla beklenen ‘Lüfer Devri’ belgeseli, 12 Şubat 2025 tarihinde, saat 19.00’da Beyoğlu Sineması’nda izleyiciyle buluşacak. İstanbul’un denizle olan bağını en etkileyici şekilde anlatan yapım, hem doğa tutkunlarına hem de gastronomi meraklılarına unutulmaz bir deneyim sunmayı hedefliyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Netflix, Birce Akalay ve Olgun Toker’in Başrollerinde Yer Aldığı Mezarlık Dizisinin 2. Sezon Fragmanını Yayınladı

Netflix, başrollerinde Birce Akalay ve Olgun Toker’in yer aldığı, Abdullah Oğuz imzalı suç, cinayet ve adaletin karmaşık dünyasında geçen Mezarlık dizisinin 2. sezon fragmanını yayınladı. Mezarlık, 27 Şubat’ta sadece Netflix’te yayınlanacak.

Nefes kesici 8 bölümden oluşan dizinin 2. sezonunda izleyicileri yine Özel Suçlar Birimi’ndeki karmaşık vakalar, akıl oyunları ve çarpıcı gerçeklerle buluşturacak olan Mezarlık, yeni sezonunda üstü örtülen gerçekleri ortaya çıkarırken, ekibin kişisel hayat hikayelerini ve insani duygularını da gözler önüne seriyor.

Yönetmen koltuğunda Abdullah Oğuz ve Ömer Baykul’un yer aldığı, yapımcılığını Abdullah Oğuz ve Evren Oğuz’un birlikte üstlendiği dizinin senaryosunu ise Onur Böber ve Özden Uçar kaleme aldı. Dizinin yeni sezonunda Özel Suçlar Birimi başkomiseri Önem Özülkü ve ekibinin her yeni ipucu ile girdiği tehlikeli yolculuk, izleyiciyi bir kez daha soluksuz bırakacak. 

Oyuncu kadrosunda Birce Akalay ve Olgun Toker’e, Şehsuvar Aktaş, Hakan Meriçliler, Sezgin Uzunbekiroğlu, Cem Sürgit, Baran Güler, Arbil Tabur ve Elif Sevinç eşlik ediyor. 
 

Mezarlık 2. Sezon Hakkında:

İstanbul’da kadın cinayetleriyle mücadele etmek için kurulan Özel Suçlar Birimi’nin başına getirilen Başkomiser Önem Özülkü ve ekibi, birbirinden zorlu cinayetleri çözmeye devam etmektedir. Bir yanda yeni işlenen vakalar, diğer yanda yıllardır tozlu raflarda bekleyen faili meçhul dosyalar… Kahramanlarımız, cinayetleri tek tek aydınlatıp karanlığa ışık tutmaya çalışırken, yıllar sonra ortaya çıkan bir delil tüm ekibin hayatını alt üst eder. Kanıtları karartılmış eski bir dava dosyasına ait bu ipucu, yalnızca soruşturmayı değil, ekibin kendisini de yakından ilgilendirmektedir. Bu zorlu yolda başkomiser Önem ve ekibini, yalnızca suçlularla değil, kendi vicdanlarıyla da yüzleşecekleri büyük bir sınav beklemektedir.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Direnç kilosunu kırmak için tüyolar

Kilo vermekte zorlanan bireylerin rutinlerinin dışına çıkmaları gerektiğini belirten VM Medical Park Ankara Hastanesi’nden Diyetisyen Mervenur Gülşen, “Farkındalığı artırmanın en iyi yollarından biri besin tüketim kaydı tutmaktır.

Bireyler bu sayede günlük ne kadar su içtiklerini, hangi besinlerden ne kadar tükettiklerini ve egzersiz düzeylerini görebilirler. Bu da olası kaçamakların fark edilmesini sağlar” dedi.

VM Medical Park Ankara Hastanesi’nden Diyetisyen Mervenur Gülşen, direnç kilosunun ne olduğu hakkında açıklamalarda bulundu. Kilo verme sürecinin ilk başlarda hızlı ve motive edici başlayabileceğini dile getiren Dyt. Gülşen, bunun temel sebebinin vücudun yeni beslenme düzenine uyum sağlamaya çalışması olduğunu ifade etti. Dyt. Gülşen, “Bu süreçte öncelikle vücut ödem atar ve kilo kaybı hızlı olabilir. Ancak zamanla vücudun yeni beslenme sistemine uyum sağlamasıyla son kiloları vermek zorlaşabilir. Kimi zaman bireyler diyetlerine bağlı kalmalarına ve egzersiz yapmalarına rağmen tartıdaki rakamın değişmediğini gözlemleyebilirler. İşte bu duruma ‘direnç kilosu’ denir” diye konuştu.

DİRENÇ KİLOSU NEDEN ORTAYA ÇIKAR?

Direnç kilosunun ortaya çıkmasında birçok faktörün rol oynadığını vurgulayan Dyt. Gülşen, “Vücudun kilo vermeye direnmesi, sürekli aynı beslenme tarzını sürdürmek, hormonal bozukluklar, vitamin ve mineral eksiklikleri ya da sindirim sistemi sorunları gibi etkenlerden kaynaklanabilir” şeklinde konuştu.

BESİN TÜKETİM KAYDI TUTULABİLİR

Direnç kilosunu kırmak için uygulanabilecek önemli ipuçlarından bahseden Dyt. Gülşen, “Farkındalığı artırmanın en iyi yollarından biri, besin tüketim kaydı tutmaktır. Bireyler bu sayede günlük ne kadar su içtiklerini, hangi besinlerden ne kadar tükettiklerini ve egzersiz düzeylerini görebilirler. Bu da olası kaçamakların fark edilmesini sağlar” ifadelerini kullandı.

YÜKSEK PROTEİNLİ DİYET UYGULAYIN

Direnç kilosunu kırmak için rutinin dışına çıkılmasının önemine dikkat çeken Dyt. Gülşen, şu bilgileri paylaştı:

“Basit karbonhidrat alımını azaltmak hatta sıfırlamak, protein oranı yüksek bir beslenme planı uygulamak metabolizmayı hızlandırır ve yağ kaybını destekler. Mutlaka bir diyetisyen kontrolünde kalorisi kısıtlanmış ketojenik diyet uygulamak direnç kilosunu kırmada oldukça etkili bir yöntem olabilir. Ketojenik diyet yağ kaybını yüzde 95 oranında destekler ve incelmeyi hızlandırır. Eğer sadece yürüyüş yapıyor ya da düşük yoğunluklu egzersizlere yoğunlaşıyorsanız, rutininizi değiştirin. Haftada 2-3 kez yüksek yoğunluklu antrenmanlar (HITT) direnç kilosunun kırılmasına yardımcı olabilir” dedi.

STRESİ AZALTIN

Direnç kilosunun en önemli nedenlerinden birinin stres olduğunun altını çizen Dyt. Gülşen, “Diyet yapmak bazen vücutta ekstra stres yaratabilir. Direnç kilosunda kaldıkça stres oranı artar ve bu durum kortizol hormonunun fazla salınımına neden olur. Kortizol hormonu yüksek seviyelerde olduğunda vücut yağ depolamaya yatkın hale gelir. Bu yüzden stres yönetimi, direnç kilosunun kırılmasında kritik bir rol oynar” ifadelerini kullandı.

Açık hava egzersizleri ve doğru nefes teknikleri gibi uygulamaların da stres seviyesini düşürmeye yardımcı olabileceğini belirten Dyt. Merve Gülşen, direnç kilosuyla mücadelede bireylerin sadece beslenmeye değil, psikolojik açıdan iyi olmaya da özen göstermeleri gerektiğini söyleyerek sözlerini sonlandırdı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Vücudunuzun alarm butonu normalden farklı çalışıyor olabilir!

Panik atak halinde kalp çarpıntısı, nefes darlığı, baş dönmesi, terleme gibi fiziksel belirtilerle birlikte yoğun korku ve endişe hissedildiğini aktaran Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, “Genetik yatkınlık, çevresel faktörler, çocukluk döneminde yaşanan birtakım problemler panik bozukluk riskini artırabiliyor.” dedi. Atak sırasında dikkati başka yöne vermenin semptomların şiddetini azaltabileceğine vurgu yapan Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, kaçınma davranışlarının ise sorunu besleyebileceğini dile getirdi.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, panik atak hakkında bilgi verdi ve baş etme yöntemlerini anlattı.

Bazı kişilerde panik atak çok sık görülebiliyor… 

İçinde bulunduğumuz dünyada yaşanabilecek tehlikelere karşı kendimizi koruyabilmemiz ve tehditlere karşı mücadele edebilmemiz için vücudumuzda birtakım savunma mekanizmaları bulunduğunu dile getiren Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, “Yaşadığımız ortamda stres veren ve gerilim oluşturun herhangi bir durum karşısında vücudumuzda bulunan bu mekanizmalar alarma geçer. Bu alarmla birlikte gerilebilir ve korkabiliriz.” dedi.

Yaşanan bu endişe ve korku duygularının çok yoğun ve çok şiddetli yaşanmasına ‘panik atak’ denilebileceğini ifade eden Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, “Kısaca panik atak vücudumuzun tehditlere karşı kendini korumak adına harekete geçirdiği bir ‘alarm butonu’dur. Birçok insan hayatında bir ya da iki defa panik atak yaşamış olabilir. Ancak bazı kimselerde bu durum çok daha sık görülebilir. Yani bedenin tehditlere karşı kendini korumak için kullandığı bu alarm butonu bazı kişilerde normalden farklı olarak çok sık ve uygunsuz anlarda harekete geçebilir. Bu durumda panik sisteminde bozulma olduğunu ve artık durumun panik bozukluğa evrildiğini söyleyebiliriz.” açıklamasını yaptı.

Bu belirtilerden en az 4 tanesini yaşıyorsanız dikkat!

Panik atağın gerçekleştiği esnada çok yoğun korku ve endişe duygusu yaşandığına vurgu yapan Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, “Genellikle 10. dakikada en yoğun halini alır. Ataklar 10 ila 20 dakika arasında sürer, ancak bazı durumlarda bu süre 1 saati bulabilir.” dedi.

Panik atak durumunda birtakım düşünceler, duygular ve fiziksel semptomların görülebileceğine dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, şöyle devam etti:

“Kişi ‘öleceğim, kalp krizi geçiriyorum, felç oluyorum, boğuluyorum, deliriyorum’ gibi düşüncelere sahip olabilir. Göğüs ağrısı, nefes almada güçlük, vücutta uyuşma, karıncalanma, kalp atışının hızlanması, baş dönmesi, bulantı, terleme, sıcak basması ya da üşüme, bayılacakmış hissi gibi fiziksel belirtiler ile aşırı derecede korku ve endişe yaşama gibi yoğun duygular eşlik edebilir. Bununla birlikte kişi kendini dışarıdan izliyormuş   ve bedenini kendine ait bir beden değilmiş gibi hissetme (depersonalizasyon) ya da zaman akışında yavaşlama veya hızlanma (derealizasyon) gibi algıda bozulmalar yaşayabilir. Bu belirtilerden en az 4 tanesinin varlığı ve bu belirtilerin en az 10 dakika sürmesi yaşanılan duruma panik atak denilebilmesi için yeterlidir.”

Çocukluk travmaları panik bozukluğa neden olabiliyor!

Panik bozukluğun neden ortaya çıktığının net olarak bilinmediğini aktaran Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, “Genetik yatkınlık ve çevresel faktörler ektili olabiliyor. Yani ailesinde panik bozukluk olan birinde panik bozukluk görülme riski daha yüksektir. Bununla birlikte çocukluk döneminde yaşanan birtakım problemlerin ya da travmaların kişinin yaşamının ilerleyen dönemlerinde panik bozukluğu yaşamasında etkili olduğu düşünülüyor.” dedi.

Panik bozukluğa sahip kişilerin ilk etapta neden böyle bir problem yaşadıklarını anlayamayacakları ya da tetikleyici nedenleri fark edemeyebileceklerini aktaran Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, ilerleyen aşamalarda panik ataklarla birtakım olayların ilişkili olduğuna dair farkındalık yaşayabileceklerini söyledi.

Atak sırasında dikkat başka yöne verilmeli!

Panik atak yaşayan kişilerde vücutta oluşan herhangi bir semptoma fazlasıyla odaklanma ve durumu felakete dönüştürme durumu görülebildiğinin altını çizen Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, “Hafif bir kalp çarpıntısı hızlıca felaketleştirilip ‘kalp krizi geçiriyorum’ düşüncesine dönüştürülebilir.” dedi.

Bu esnada dikkati vücuttan alıp başka bir şeye yönlendirmenin mevcut semptomun kötüleşmesinin önüne geçebileceğini vurgulayan Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, “Yürüyüş yapılarak ya da çevrede bulunan birisiyle konuşarak dikkat dağıtılabilir. Bununla birlikte alkol almak ya da sıkça hastane acillerine başvurmak gibi panik atağın beslenmesini sağlayacak kaçınma davranışlarından da mümkün olduğunca kaçınılması gerekir. Genellikle kişilerin bu durumla tek başına mücadele edebilmesi pek mümkün olmaz. Bu nedenle ruh sağlığı uzmanlarından destek almaları önerilir.” şeklinde konuştu.

Tedavi farkındalığı artırır, farkındalık panik atak riskini azaltır…

Panik bozukluk tedavisinde hem psikoterapi desteğine hem de ilaç desteğine başvurulduğunu belirten Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, sözlerini şöyle tamamladı:

“İki tedavinin bir arada yürütülmesi tedaviden sonuç alınabilme olasılığının daha yüksek olmasını sağlar. Psikoterapi ile birlikte kişi, yaşadığı durumun ne olduğunu ve hangi işlevsiz düşüncelerinin ya da davranışlarının durumu şiddetlendirdiğini fark eder. Bu farkındalıkla birlikte hastalığı besleyen düşünceler ve davranışlar üzerinde değişikliklere gidebilir. Böylece panik atağın tekrardan nüksetme oranı ciddi oranda düşer.” 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı