Aylık arşivler: Şubat 2025

Carters’in İlkbahar-Yaz Koleksiyonu Miniklerle Buluşuyor!

Dünyada bebek ve çocuk giyiminde lider marka olan Carter’s, 2025 İlkbahar-Yaz koleksiyonunu minikler ve ebeveynler ile buluşturuyor.

Tüm Minycenter ve Carter’s mağazalarında minikler ve ebeveynler ile buluşan Carter’s tekstil koleksiyonları, nesillerdir ailelerin güvenini kazanan kalite ve yenilik mirasına dayanan, bebek ve çocukların ihtiyaçlarını en ince ayrıntısına kadar düşünen tasarımlardan oluşuyor.

Carter’s, yalnızca şıklığı değil, aynı zamanda miniklerin rahatlığını da önemsiyor. Her parçasında yumuşak ve kaliteli kumaşlar kullanıyor. Ebeveynlerin beklentilerine hitap eden, bebek ve çocukların konforuna uygun, kolayca giydirilebilen, rahat ve dayanıklı tasarımlar yaratıyor.

Amerika’da aileler tarafından çok beğenilen Purely Soft koleksiyonu da Carter’s 2025 yeni sezon İlk bahar/Yaz koleksiyonları arasında yer alıyor. Purely Soft koleksiyonu, sürdürülebilir, tüy kadar yumuşak, ipeksi ve esnek Oeko-Tex sertifikalı kumaşlardan üretilen her mevsime uygun tasarımları ile beğeniye sunuluyor.

Carters’ın 2025 İlkbahar-Yaz koleksiyonlarına, Minycenter ve Carter’s mağazaları ile carters.com.tr ve minycenter.com.tr adreslerinden ulaşabilirsiniz.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

BAREM sakinlerine moral konseri

Osmangazi Belediyesi bünyesinde faaliyet gösteren Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi’ndeki (BAREM) üyeler, düzenlen konserle moral buldu. 

Osmangazi Belediyesi tarafından Bursa’ya kazandırılan Türkiye’nin en büyük sosyal belediyecilik projesi BAREM bünyesinde yer alan Engelliler Bakım Merkezi (OBAM), Alzheimer Bakım Merkezi (ALBAM) ve Huzurevi bölümündeki üyeler,  Kalbimdeki Umut Ol Derneği Fevk-i Ala Türk Müziği Korosu’nun verdiği konser ile keyifli bir gün geçirdi. Koro üyeleri, seslendirdikleri Türk Sanat Müziği ve Türk Halk Müziği eserleri ile BAREM sakinlerine müzik ziyafeti sundu Eğlenceli dolu etkinliğin tadını çıkaran BAREM sakinleri de, söylenen şarkılara alkışlarla eşlik etti. Yaklaşık 2 saat süren konserde, hem eğlenceli hem de duygusal anlar yaşandı. Sıcak ve samimi bir ortamın oluştuğu konser sonunda BAREM sakinlerinin mutluluğu yüzlerine yansıdı.

Bursa Büyükşehir Başkan Vekili ve Osmangazi Belediye Meclis Üyesi Sinan Nergiz, konser sonunda Kalbimdeki Umut Ol Derneği Fevk-i Ala Türk Müziği Korosu üyelerine teşekkür plaketi takdim etti.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Oruç tutmak isteyen diyabetliler mutlaka doktorları ile görüşmeli

Ramazan’a sayılı günler kaldı. İstanbul Atlas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. M. Emel Alphan, Ramazan ayında dikkat edilmesi gerekenlere ilişkin tavsiyelerde bulundu.

Bazı diyabetlilerin de oruç tutmak istediğini belirten Alphan, oruç sırasında diyabetlilerin karşılaştığı hipoglisemi (şekerin düşmesi, hiperglisemi (şekerin yükselmesi), diyabetik ketoasidoz (koma), dehidrasyon (susuzluk) ve tromboz gibi risklerin arttığı uyarısında bulunarak diyabetlilerin oruç tutmadan önce mutlaka diyabet hekimi ve diyetisyeniyle görüşmesi gerektiğini söyledi.

İstanbul Atlas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. M. Emel Alphan, Ramazan’da doğru ve dengeli beslenmenin önemini vurgulayarak tavsiyelerde bulundu. 

Hicri takvimin 9’uncu ayına gelen ve Müslümanların oruç tuttukları ay olan Ramazan’ın 29 veya 30 gün sürdüğünü belirten Prof. Dr. Alphan, “Ramazan her yıl farklı bir zamana denk gelir. Bu ayda Müslümanlar güneşin doğuşu ile batışı arasında oruç tutarlar ve bu da bir gün boyunca hiçbir şey yememek anlamına gelir. Ramazanda oruç tutmak İslam’ın beş şartından biridir ve ergenlikten itibaren her Müslüman oruç tutmak isteyebilir” dedi.

Ramazan ayında yeme içme düzeni ve beslenme alışkanlıklarının normal günlere göre tamamen değiştiğini, bu nedenle çoğunlukla yeterli ve dengeli beslenmenin ihmal edildiğini kaydeden Prof. Dr. Alphan, “Ramazan ayının ülkemizde ayrı bir yeri var. Orucun vücudu toksinlerden temizleyici bir etkisi olduğu biliniyor. Ancak sağlıklı olmanın ilk şartı yeterli ve dengeli beslenmedir. Bu nedenle Ramazan’da beslenmemize çok dikkat etmek gerekiyor” dedi. 

Oruç sırasında öğünler arasındaki süre çok uzun

Oruç sırasında yiyecek ve içecek hiç tüketilmediği için öğünler arasındaki sürenin çok uzun olduğunu kaydeden Alphan, orucun süresinin meydana gelen fizyolojik değişiklikleri etkilediğini söyledi. Oruç tutmanın normal yeme biçimlerinden, uyku ve uyanıklık düzenlerine kadar büyük bir değişikliğe neden olduğunu ifade eden Alphan, Ramazan orucunda pek çok fizyolojik değişikliklerin olduğunu söyledi. 

Kan şekeri, kan yağları ve hormonlarda değişiklikler oluşuyor

Orucun yeme düzenlerini ve enerji alımını etkilediğini ifade eden Alphan, “Ramazan orucu sirkadiyen ritmin ve uyku düzenlerinin bozulmasına neden olur. Oruç sırasında sıvı ve elektrolit kaybının özellikle kötü kontrollü diyabet (şeker) hastalarında potansiyel zararlı etkileri olabilir. Oruç sırasında kan şekeri düzensizlikleri oluşur. Kan yağlarında değişiklikler meydana gelir. Kortizol, leptin, ghrelin gibi hormon düzeylerinde değişiklikler meydana gelebilir” uyarısında bulundu.

Oruç kan şekerini nasıl etkiler?

Orucun tüm yetişkin Müslümanlar için dini bir zorunluluk olmasına rağmen kronik hastalıkları olanlar dahil olmak üzere yaşlıların, uzun süre yolculuk yapanların ve menstrüasyon dönemindeki kadınların Ramazan orucundan muaf tutulduğunu hatırlatan Alphan, “Buna rağmen dinen Ramazan orucundan muaf olan pek çok kişi, hatta bazı diyabetliler bile oruç tutmak isteyebilirler. Ramazan ayı, diyabetli Müslümanlarda diyabetin yönetimi açısından büyük öneme sahiptir. Durumun metabolik doğası nedeniyle, diyabetli kişiler besin ve sıvı alımındaki belirgin değişikliklerden kaynaklanan komplikasyon riski altındadırlar. Bu yüzden diyabetliler eğer oruç tutmak isterlerse Ramazan başlamadan 1-2 ay önce mutlaka diyabet hekimi ve diyetisyeniyle görüşmelidirler” tavsiyesinde bulundu.  

Oruç sırasında diyabetlilerin karşılaştığı riskler artar

Ramazanda orucun, aralıklı bir açlık durumu olduğunu kaydeden Alphan, “Bu nedenle oruç, glukoneojenik (vücudun karbonhidrat dışı kaynaklardan glikoz sağlaması) faz ile kısmen örtüşen emilim sonrası bir durumdur. Açlık esnasında merkezi sinir sistemi ve diğer birçok doku, tercihen glikojenin yıkımıyla üretilen glikozu kullanır. Karaciğer glikojeni, beyin ve periferik dokular için yaklaşık 8-12 saat boyunca yeterli glikozu sağlayabilir. Ramazan orucu gibi her açlık periyodu, genellikle 12 saatten uzundur ve bu nedenle aralıklı glikojen tükenmesi ve yenilenmesi durumu olarak kabul edilebilir. Açlık diyabetlilerde ve insülin direnci olanlarda aşırı glikojen yıkımına ve glukoneogenezin artmasına neden olabilir. Ek olarak, Tip 1 diyabetlilerde ketogenez oluşumu artabilir. Sonuç olarak, oruç sırasında diyabetlilerin karşılaştığı riskler artar. Bunlar hipoglisemi (şekerin düşmesi, hiperglisemi (şekerin yükselmesi) diyabetik ketoasidoz (koma), dehidrasyon (susuzluk) ve trombozdur. Orucun yanı sıra, iftar yemeklerinin şölen havasında abartılması Ramazan ayında diyabetliler için riski arttırır” uyarısında bulundu.

Sahura kalkmamak enerji açığı oluşturur

Ramazan ayının oruç tutanlar için günde iki öğün şeklinde özel beslenme uygulanan ve alışılmışın dışındaki saatlerde yemek yemeyi gerektiren bir dönem olduğunu kaydeden Alphan, “İftar ve sahur gibi alışılmış öğünler dışındaki beslenme, gün boyu vücudun ihtiyacı olan enerji ve besin öğelerinin karşılanamamasına neden olabilir. Uykudan fedakârlık etmemek için sahura kalkılmaması durumunda, akşamdan alınan besinler yetersiz kalabilir. Gündüz en hareketli dönemde, bütün gün vücudun ihtiyacı olan enerji ve besin öğelerinin karşılanamaması sonucu oluşan enerji açığı, sağlığı olumsuz etkileyebilir. Yalnızca sağlıklı kişilerin oruç tutmaları ve bunun için de sağlıklı beslenme kurallarına uymaları gerekir. Tansiyonu yüksek olanların, diyabetlilerin mide hastalığı olanların (reflü ve ülser vb), böbrek hastaları ve böbreklerinde taş bulunanların, hamile ve emzikli kadınların oruç tutmaları sakıncalıdır” diye konuştu.

Sahur öğünü neden önemlidir?

Sahur öğününün mutlaka yapılması gerektiğini kaydeden Alphan, “Akşam yediği ile oruç tutmak ve 24 saatlik sürede 1 kez ve çok yoğun yemek yenmesi sağlık için uygun değildir, kilo almaya neden olabilir. Sahurda mideyi fazla yormayacak peynir, tam buğday ekmeği, zeytin, domates, salatalık, süt, ıhlamur gibi yiyecek ve içeceklerden oluşan kahvaltı yapılması, gün boyunca mahrum kalınacak suyun ihmal edilmemesi çok önemlidir” dedi. 

Sahurda besin değeri yüksek posalı yiyecekler tercih edilmeli

Sahurda arzu ediliyorsa çorbalara da yer verilebileceğini kaydeden Alphan, “Sahurda ne yenilirse yensin, midenin boşalması için gereken sürenin belirli olduğu (3 saatte mide boşalır) ve aşırı yemek yemenin sakıncalı olduğu, unutulmaması gereken en önemli hususlardan biridir. Sahurda aşırı yemek yerine daha yavaş sindirilen, besin değeri yüksek posalı yiyeceklerin seçilmesi, insülin salgısını uyararak çabuk acıkmaya neden olan beyaz undan yapılmış hamur işleri ve şekerden kaçınılması gereklidir. Sahurda tok tuttuğu gerekçesiyle pilav-makarna-börek ve komposto türü besinler yenilmesi, insülin salgılanmasında altta yatan problemi ortaya çıkarabilir. Bu yüzden özellikle diyabet açısından riskli kişilerin, hipoglisemisi (şeker düşüklüğü) olanların şeker yerine tatlandırıcı ile yapılmış komposto vb. kullanmaları uygun olur” diye konuştu.

İftarda şarküteri ürünleri tüketimine dikkat

Sağlıklı iftar öğünü ile ilgili tavsiyelerde bulunan Prof. Dr. M. Emel Alphan, “İftarda aşırı yemeği bir kerede yemek yerine, gece yatana kadar 2-3 öğün yapılmalıdır. Orucu su ile açmak ve iftarlık olarak da 1-2 zeytin yemek yeterlidir. İftarlık olarak sucuk, salam, sosis, yağlı peynir gibi şarküteri ürünlerinin aşırı tüketimi gereksizdir. Bu ürünlerle hem fazla kalori alınır hem de yağlı olan bu besinlerle kolesterol ve kan yağları yükselebilir. Bu, şişman olanların daha fazla kilo almasına ve kan yağları yüksek olanların da kan yağlarının yükselmesine neden olabilir” uyarısında bulundu. 

Orucu açtıktan sonra kısa ara verilmeli

Orucu açtıktan sonra kısa bir ara verilmesini öneren Alphan, “Çorba, salata ve 1 dilim ekmekle veya peynir, ekmek ve çayla oruç açıldıktan sonra, namaz gibi ibadetlerin yapılıp, 1 saat sonra ızgara veya haşlanmış et, balık, tavuk veya az yağlı etli sebze yemekleri veya etli dolma ve sarmalar, yoğurt, tam buğday ekmeği gibi yiyeceklerin tercih edilmesi uygun olur. Yemekten bir süre sonra 1-2 porsiyon meyve mutlaka yenilmelidir.  Eğer istenirse sütlü tatlı (tatlandırıcılı olabilir) veya yoğurt yenilebilir, gece süt içilebilir” dedi.

Tek öğünde aşırı yemek kilo aldırıyor

Hamurlu yiyecekler, aşırı yağlı börekler ve yağda kızartılmış yiyecekler, şerbetli hamur tatlılarının mideyi yorduğunu ve sağlıklı beslenme için gerekli olan diğer yiyeceklerin yenilmesini engellediğini kaydeden Alphan, “Oruç sırasında uzun süreli açlığa bağlı olarak metabolizma hızı azaldığı için tek öğünde aşırı yemek yenilirse, kilo alınır. İftardan sonra vücudun ihtiyacı kadar su ve sıvı besinlerin (2 litre/gün)  içilmelidir. Gece yatmadan önce de bir bardak süt içilmesi günlük kalsiyum ihtiyacını karşılaması açısından önemlidir.” dedi.  Prof. Dr. M. Emel Alphan, her iki öğünden sonra hemen yatağa girilmemesi ve ev içinde yürüme gibi egzersizler yapılmasının uygun olacağını sözlerine ekledi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Nilüfer Belediyesi Kent Tiyatrosu “Şvayk” Oyunuyla İstanbul’da

Nilüfer Belediyesi Kent Tiyatrosu’nun yeni oyunu “Şvayk”, 110. yıl etkinlikleri kapsamında Üsküdar Musahipzade Celal Sahnesi’nde seyirciyle buluşuyor.

 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, 110. yıl etkinlikleri kapsamında Nilüfer Belediyesi Kent Tiyatrosu’nu konuk ediyor. İstanbul seyircisi “Şvayk” isimli oyunu 26 Şubat-1 Mart 2025 tarihleri arasında Üsküdar Musahipzade Celal Sahnesi’nde; 3, 4 Mart 2025 tarihlerinde Kartal Bülent Ecevit Kültür Merkezi’nde seyredebilecek. 

 

Bertolt Brecht’in yazdığı, Yücel Erten çevirisiyle Doğu Yaşar Akal’ın yönettiği oyunda Ayşe Elif Kesoğlu, Ayşe Gülerman Kum, Ayşe Güreşçi, Batuhan Pamukçu, Duygu Yakasız, Gökhan Kum, İbrahim Ersoylu, Mert Tiryaki, Mesut Özsoy, Peker Sabuncu, Pınar Hande Ağaoğlu, Sultan Ahmet Çakır rol alıyor.

ŞVAYK

Köpek satıcısı Şvayk, günlerini Bayan Kopecka’nın Kupa Meyhanesi’nde boğazına pek düşkün arkadaşı Baloun ile geçirmektedir. Hitler’e karşı düzenlenen suikast hakkında sarf ettiği sözler yüzünden tutuklanır. Karşısındakileri şaşkına çeviren dil oyunları sayesinde hayatta kalmayı başarır, ama kendini İkinci Dünya Savaşı’nın dönüm noktası olan Stalingrad önlerinde bulur. Uçsuz bucaksız Rus steplerinde, düşman güçlü… Kış çok zor… Eve dönmek bir hayal…

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bakırköy Belediyesi’nden Sürdürülebilir Çevre İçin Resim ve Kısa Film Yarışması

Bakırköy Belediyesi, Dünya Çevre Günü etkinlikleri kapsamında ilçe genelindeki ilkokul ve ortaokul öğrencilerine resim, lise ve üniversite öğrencilerine kısa film yarışması düzenliyor.

“Geleceğe İz Bırak” temalı yarışmaların sonucunda başarı elde eden öğrencilere ödül verilecek.

Çevreyi korumaya yönelik çalışmalarına devam eden Bakırköy Belediyesi, Dünya Çevre Günü etkinlikleri kapsamında ilçe genelinde eğitim gören öğrencilere ödüllü resim ve kısa film yarışması düzenliyor. İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Müdürlüğünün gerçekleştirdiği “Geleceğe İz Bırak” temalı yarışmalara katılmak isteyen öğrenciler, www.bakirkoy.bel.tr adresindeki veya okul müdürlüklerine gönderilen ‘Yarışmacı Bilgi Formu’nu doldurarak başvuru yapabilecek. Düzenlenecek yarışmada, ilkokul ve ortaokul öğrencileri çevre sorunlarının çözümü noktasında yapılabilecek çalışmaları ve ilçe yöneticilerinden beklentileri kapsamında hayal ettikleri sürdürülebilir çevreyi resmedecek. Kısa film yarışması kapsamında ise iklim değişikliği, enerji verimliliği, yenilenebilir enerji, su verimliliği ve atık yönetimi konularında lise öğrencileri 3, üniversite öğrencileri 7 dakikalık film çekimi gerçekleştirecek.

En geç 09.05.2025 tarihinde saat 16.00’ya kadar Bakırköy Belediyesi İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Müdürlüğüne teslim edilecek olan yarışma eserleri kurul tarafından değerlendirildikten sonra sonuçlar 19.05.2025 tarihinde açıklanacak.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Büyükşehir’den geleneksel Ramazan etkinlikleri

Antalya Büyükşehir Belediyesi Ramazan ayı hazırlıklarını tamamladı. Büyükşehir Belediyesi’nin Karaalioğlu Parkı’na gerçekleştireceği Geleneksel Ramazan etkinliklerinde Zara, Uğur Önür, Ekin Uzunlar gibi ünlü isimler sahne alacak. Hacivat-Karagöz gölge oyunu, tasavvuf müziği ve yöresel geceler Ramazan Ayı boyunca Antalyalılar ile buluşacak. 

Antalya Büyükşehir Belediyesi, geleneksel Ramazan akşamlarını yaşatmak amacıyla Antalyalılar için dolu dolu bir program düzenleyecek. Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanan Geleneksel Ramazan etkinlikleri, 1 Mart-29 Mart tarihleri arasında Karaalioğlu Parkı’nda gerçekleştirilecek. Ramazan etkinlikleri konserlere, Hacivat-Karagöz gölge oyununa, meddah gösterisi, tasavvuf müziği ve yöresel gecelere ev sahipliği yapacak. 

YÖRESEL GECELER

Büyükşehir Belediyesi Ramazan etkinlikleri, her akşam saat 19.45’te Hacivat-Karagöz gölge oyunu, illüzyon gösterisi ile başlayacak. 1 Mart Cumartesi akşamı saat 20.30’da Yunus ÇUKURKAYA ile Tasavvuf Müziği Konseri ve Semazen Gösterisi ile start alacak Ramazan etkinliklerinde, 2 Mart Pazar akşamı Büyükşehir Belediyesi Bando ve Kent Orkestrası, 6 Mart Perşembe günü Ayça Aral, 7 Mart Cuma günü Yasin Ateş ve 8 Mart Cumartesi günü ise Zara konseri düzenlenecek. Etkinliklerde Erzurumlular, Konyalılar, Çanakkaleliler, Burdurlular, Şanlıurfalılar, Korkuteliler ve Kars-Iğdırlılar gecesi gibi yörelerin müzik ve kültürlerinin yaşatılacağı etkinlikler gerçekleştirilecek. 

GELENEKSEL RAMAZAN ETKİNLİKLERİ

Geleneksel Ramazan etkinliklerinde 22 Mart Cumartesi günü Ekin Uzunlar, 23 Mart Pazar günü VoSahne Antalyalılar ile buluşurken, İsmail Baha Süralsan Konservatuvarı’nın yanı sına tasavvuf müziği ve Kuran’ı Kerim tilaveti ile geleneksel Ramazan akşamları yaşatılacak. Karaalioğlu Parkı’nda kurulacak Ramazan çarsısında ise vatandaşlar alışverişten yeme-içmeye kadar birçok ihtiyacını karşılayabilecek.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Toplum Gönüllüleri Vakfı’nın Yeni Genel Müdürü Seçkin Karataş   

Türkiye’nin en yaygın gençlik vakfı Toplum Gönüllüleri Vakfı’nın (TOG) yeni Genel Müdürü uzun yıllar Toplum Gönüllüsü olarak görev yapan Seçkin Karataş oldu.

2002 yılından bu yana, “Gençlerin öncülüğünde, yetişkinlerin rehberliğinde” prensibiyle gençlerin toplumsal, çevresel sorumluluk projelerini destekleyen, burs ve mentorluk programlarıyla kişisel gelişimlerine katkı sağlayan Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG) yeni genel müdürünü duyurdu. TOG’un yeni Genel Müdürü; üniversite yıllarında vakıfla tanışıp, uzun yıllar Toplum Gönüllüsü olarak çalışan Seçkin Karataş’ın seçilmesi sivil toplum alanında bir kez daha öncü bir uygulama oldu.       

Marmara Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden mezun olan Seçkin Karataş, Boğaziçi Üniversitesi Executive MBA programını tamamladı. Toplum Gönüllüleri Vakfı ile ilk kez 2003 yılında tanışan Karataş, üniversite yıllarında TOG çatısı altında farklı projelerde gönüllü olarak yer aldı.      

Seçkin Karataş, kariyerine 2006 yılında L’Oréal’de pazarlama departmanında başlayıp farklı kategorilerde Marka Müdürü olarak görev aldı. 2011-2017 yılları arasında Pladis bünyesinde Godiva MENA ve Godiva Global Pazarlama Lideri olarak çalışıp ardından Yıldız Holding’de CFO İş Asistanı olarak görev yaptı. 2018-2024 yılları arasında AON ve ACM Agile bünyesinde farklı sektörlerdeki şirketlere danışmanlık veren Seçkin, bu süreçte birçok kurumun dönüşüm yolculuğuna liderlik edip çevik koçluk da yaptı. 2024 yılı itibarıyla Mentor Liderlik Danışmanlık bünyesinde üst düzey yönetici koçluğu ve mentorluk yaparken, aynı zamanda kurumsal şirketlere danışmanlık ve koçluk hizmeti sundu. Eğitim alanında da aktif rol alan Seçkin Karataş, Boğaziçi Üniversitesi İşletme ve Ekonomi Bölümü’nde “Kampüsten Kariyere Yolculuk” lisans dersini vererek gençlerin iş hayatına hazırlanmalarına destek olmaktadır.

TOG’daki yeni göreviyle birlikte, gençlerin potansiyellerini gerçekleştirirken onların       toplumsal ve çevresel  fayda odaklı projelerinin sürdürülebilir şekilde yaygınlaşması için çalışmaya devam edecektir.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kış Aylarında Canlı Bir Cilde Kavuşmak İçin…

Sivilceler, kırışıklıklar ve sarkmalar… Yaşın ilerlemesi ve çevresel faktörlerin de etkisi ile ciltte istenmeyen görünümler ortaya çıkabiliyor. Ancak son dönemlerde lazer teknolojilerindeki gelişmeler sayesinde genç ve sağlıklı bir cilt görünümü elde etmek mümkün olabiliyor.

 

Lazer ışığı ile ciltte mikro tüneller açarak cildin yenilenmesini sağlayan fraksiyonel karbondioksit lazer, sivilce ve yara izlerinin tedavisi ile yüz sarkması ve çatlakları yok etmek için kullanılıyor. Cilt yenileme ve gençleştirme, göz çevresi ve kazayağı adı verilen kırışıklıklarının düzeltilmesi, yüz ve boyun kırışıklıklarının azaltılması ile el üstü derisinin gençleştirilmesinde başarılı sonuçlar elde edilebiliyor. Memorial Kayseri Hastanesi Dermatoloji ve Kozmetoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Çağdaş Koç, fraksiyonel karbondioksit lazerlerle yapılan cilt yenileme işlemleri hakkında bilgi verdi.

 

Yeni hücre üretimi destekleniyor

İnsan cildinde yeni hücre üretimi 20 yaşların ortasından itibaren yavaşlamaya başlar. Cildin; büyüme, olgunlaşma ve yaşlanma konusunda genetik bir hafızası vardır. Cilt gençleştirme işlemlerinde estetiği bozan izler ve skarları yok etmek için yeni hücre üretimi desteklenir. Özellikle lazerler sayesinde cilde kontrollü uyarılar gönderilerek tembelleşmiş ve yavaş çoğalan alttaki sağlıklı hücreler uyarılır, sorunlu ve hasarlı hücreler yok edilerek yeniden daha sağlıklı ve genç hücrelerin üretilmesine yardımcı olunur. Fraksiyonel karbondioksit lazer, cilt üzerine minimum hasar vererek ince katmanları hassas bir şekilde kaldırmaktadır. 

 

Basitçe, lazerler güçlü ve dar spektrumlu ışınlardır. Cildin en üst tabakası olan epidermis, lazer ışınlarına karşı hassastır. Bu lazerler cilde çarptığında, enerji epidermal su moleküllerini ve onlarla birlikte epidermal hücreleri ısıtır ve buharlaştırır. Bu lazerler alttaki dokulara minimum hasar verir. Ve cildin yüzeysel katmanlarını yok ettiği için ablatif lazer olarak sınıflandırılır. Genel olarak, genç bir cilt görünümü elde etmek için kısa zamanda sonuç alınabilir. 

 

İşlemden sonra değişim başlıyor

Fraksiyonel karbondioksit işleminden sonra ciltte değişimler olacaktır. Yüzeysel lekeler kaybolurken, derin olanlar ise önemli ölçüde azalacaktır. Yeni epidermis eskisinin yerini aldığından tedavi edilen bölge daha pürüzsüz hale gelecektir. Kolajenin kasılması ve oluşumunun artması nedeniyle cilt daha sıkı ve gergin görünecektir. İşlem sonrasında aşağıdaki değişimlerin görülmesi olasıdır.

 

  • Epidermisi çıkarmak ciltteki kusurları da ortadan kaldırır. Kırışıklıklar, pürüzlü alanlar, pigmentasyon sorunları ve yüzeysel izler yok olacaktır.
  • Yoğun lazer ısısı hasarlı kolajen tellerini yakar ve gevşemiş kolajen dokuyu daraltır.
  • Cildin üst yüzeyinin soyulması bağışıklık sistemini uyarır.
  • İşlem vücudun doğal onarım mekanizmalarını harekete geçiren maddelerin salınmasına yol açar.
  • İyileşme süreci sırasında epidermal hücreler yeniden büyür ve cilt daha fazla kolajen üretir. Daha derin cilt katmanları da onarım ve yenilenme geçirir.

 

En uygun zaman kış ayları

Fraksiyonel karbondioksit lazer işlemleri sonrasında genellikle kişiye ve süreye bağlı olarak gerçekleştirilen 4-6 seans sonucunda önemli oranda iyileşme tespit edildiği belirlenmiştir. Bazı hastalarda 2 seansta çok iyi sonuç alınabilirken, bazılarında bu 8-10 seansa kadar uzayabilmektedir. Fraksiyonel karbondioksit lazerin en önemli özelliği işlem sonrasında hastaların konforu için 3-5 gün, çok nadiren de 1 hafta evde kalmaları gerekir. Çünkü güneş ve sıcak iyileşmeyi geciktirebilmektedir. Bunun için işlemin kış aylarında yapılması daha uygun olacaktır. Fraksiyonel karbondioksit lazer işlemini kesinlikle plastik cerrahların ve dermatoloji uzmanlarının yapması gerekmektedir.   

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Beynimizin gizemli dünyasına açılan pencere: Rüya

Rüyaların, beynimizin uyku sırasında belirli bölgelerinin farklı şekillerde çalışmasıyla oluştuğunu belirten uzmanlar, duygusal durumumuz ve bilinçaltı düşüncelerimizin rüyalarımızı şekillendirdiğini söylüyor.

Özellikle REM uykusunda aktif hale gelen beyin bölgelerinin, canlı ve hikâyesi olan rüyalar görmemizi sağladığını dile getiren Uzman Klinik Psikolog Zeynep Betül Alp, “REM uykusundan hemen sonra uyanan kişiler rüyalarını daha net hatırlayabilir. Ancak prefrontal korteksin düşük aktivite seviyesinden dolayı rüyalar hızla unutulmaya meyillidir.” dedi. Bilinçli rüya (lucid dream) görenlerin, rüyalarının farkında olup içeriğini yönlendirebildiklerine dikkat çeken Alp, tekrarlayan rüyalar ve kabuslarınsa çözümlenmemiş psikolojik konuların bilinçaltımızdaki yansımaları olabildiğini aktardı.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Zeynep Betül Alp, rüya görme mekanizmasının nasıl çalıştığını anlattı.

Uyku sırasında beynin belirli bölgeleri farklı şekillerde çalışarak rüyaları oluşturuyor…

Rüyaların, beynimizin uyku sırasında belirli bölgelerinin farklı düzeylerde çalışmasıyla ortaya çıktığını hatırlatan Uzman Klinik Psikolog Zeynep Betül Alp, “Özellikle REM uykusunda, beyin sapı tarafından tetiklenen sinyaller, talamus aracılığıyla kortekse iletilir ve böylece canlı, hikâyesi olan rüyalar görmeye başlarız.” dedi.

Bu süreçte amigdala ve hipokampus gibi duygularımızı ve hafızamızı yöneten bölgelerin aktif, mantıklı düşünme ve karar verme ile ilgili prefrontal korteksin aktivitesinin ise azalmış olduğunu dile getiren Alp, “Bu yüzden rüyalarda genellikle mantık dışı olaylarla karşılaşır, gerçek hayatta pek mümkün olmayan senaryolar yaşayabiliriz.” açıklamasını yaptı.

Duygusal durumumuz ve bilinçaltı düşüncelerimiz rüyalarımızı şekillendiriyor!

Rüyalarımızın içeriğinin, günlük yaşantımız, zihnimizde kalan olaylar ve bilinçaltımızda biriken düşüncelerle şekillendiğini aktaran Uzman Klinik Psikolog Zeynep Betül Alp, “Gün içinde yaşadığımız duygusal yoğunluk, stres veya kaygılar, gece rüyalarımızda yeniden karşımıza çıkabilir. Örneğin, bir sınav stresi yaşayan kişi, rüyasında hazırlıksız bir şekilde sınava girdiğini görebilir. Bununla birlikte, uzun süredir bilinçaltında kalan travmatik anılar veya bastırılmış duygular da rüyalar aracılığıyla işlenebilir.” dedi.

REM uykusu dışındaki evrelerde de rüya görmenin mümkün olduğuna dikkat çeken Alp, “Rüya görmek yalnızca REM uykusuna özgü değildir. NREM (Non-REM) evrelerinde de rüyalar oluşabilir, ancak bu rüyalar genellikle daha kısa, daha az görsel ve daha düşünsel bir yapıya sahiptir. REM rüyaları daha hareketli, hikâye gibi akan ve duygusal yönü güçlü rüyalar olurken, NREM rüyaları daha parçalı, daha az canlı ve genellikle düşünce akışına benzeyen içerikler barındırır.” şeklinde konuştu.

Rüyaları hatırlamak alışkanlık meselesi… 

Bazı insanlar rüyalarını daha net hatırlarken, bazılarının hiç hatırlamamasının kişisel beyin aktivitesiyle ilgili olduğunu açıklayan Uzman Klinik Psikolog Zeynep Betül Alp, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Özellikle REM uykusundan hemen sonra uyanan kişiler rüyalarını daha net hatırlayabilir. Ancak prefrontal korteksin düşük aktivite seviyesinden dolayı rüyalar hızla unutulmaya meyillidir. Aynı zamanda rüya hatırlama alışkanlık meselesidir. Rüya günlüğü tutan veya rüyalarına dikkat eden kişiler, zamanla daha fazla rüya hatırlamaya başlar.”

Bazıları rüyalarını yönlendirebiliyor…

Bilinçli rüya görme durumuna da değinen Uzman Klinik Psikolog Zeynep Betül Alp, “Lucid (bilinçli) rüya, kişinin rüya gördüğünün farkında olduğu ve hatta rüyanın içeriğini kısmen kontrol edebildiği özel bir rüya durumudur. Bu tür rüyalarda prefrontal korteksin normalden daha fazla aktif olduğu görülür, yani bilinçli düşünme süreci rüya sırasında devreye girer. Lucid rüya gören kişiler, rüyalarında belirli seçimler yapabilir, olayları yönlendirebilir ve bazen gerçek hayatta mümkün olmayan deneyimler yaşayabilir.” açıklamasını yaptı.

Çözümlenmemiş psikolojik konular tekrarlayan rüyalara neden olabiliyor…

Kabuslarınsa genellikle bilinçaltında yer etmiş korkularımızın, kaygılarımızın veya travmatik deneyimlerimizin bir yansıması olduğuna vurgu yapan Uzman Klinik Psikolog Zeynep Betül Alp, “Özellikle stresli, kaygılı dönemlerde kabuslar daha sık görülebilir. Tekrarlayan rüyalar ise genellikle çözümlenmemiş psikolojik konulara işaret eder. Zihnimiz, anlamlandıramadığı veya başa çıkamadığı bir durumu rüyalar aracılığıyla tekrar tekrar işlemeye çalışır. Bu tür rüyalar, bilinçaltımızın bize önemli bir mesaj vermeye çalıştığını gösterir.” dedi.

Rüyaların, beynimizin gizemli dünyasına açılan pencereler olduğunu ifade eden Alp, “Günlük yaşantımız, duygularımız ve bilinçaltımız, uyku sırasında farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Rüyaların bilimsel açıdan nasıl işlediğini anlamak, hem psikolojimizin hem de beynimizin çalışma sistemini çözmemize yardımcı olabilir.” diyerek sözlerini tamamladı. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Lüleburgaz Amatör Tiyatro Festivali 9 Mart’ta başlıyor

Lüleburgaz Belediyesi’nin birincisini bu yıl düzenleyeceği Lüleburgaz Amatör Tiyatro Festivali 9 Mart’ta başlıyor. Festival kapsamında toplam 23 tiyatro oyunu, sokak gösterileri, atölye ve söyleşiler gerçekleştirilecek. 

Lüleburgaz Belediyesi’nce ilki bu yıl düzenlenecek Lüleburgaz Amatör Tiyatro Festivali, 9 Mart’ta başlıyor.

Lüleburgaz Yıldızları Sanat Akademisi’nde 7 Nisan’a kadar sürecek festivalde Lüleburgaz’dan ve Türkiye’nin farklı şehirlerinden tiyatro ekipleri 23 farklı oyun sahneleyecek, sokak gösterileri, atölye ve söyleşiler gerçekleştirilecek.

KORTEJ 9 MART’TA 

Lüleburgaz Amatör Tiyatro Festivali, 9 Mart’ta saat 16:00’da Kongre Meydanı’ndan hareket edecek kortej yürüyüşüyle başlayacak.

Saat 17:00’da yine Kongre Meydanı’nda pandomim gösterisi gerçekleştirilecek.

Aynı gün saat 21:00’da Cahit Irgat Salonu’nda festivalin ilk oyunu ‘Düş Albay’, Raspiska Sanat tarafından sahnelenecek.

SÖYLEŞİLER VE ATÖLYELER LYSA’DA

Festival kapsamında atölye ve söyleşiler de gerçekleştirilecek.

15 Mart’ta Ceren Erginsoy’un katılımıyla Drama Atölyesi, 16 Mart’ta Hamit Demir’in katılımıyla Yaratıcı Drama Atölyesi, 22 Mart’ta oyuncu Serdar Orçin ve oyuncu Ece Dizdar’ın katılımıyla yazar Ferhat Uludere moderatörlüğünde söyleşi gerçekleştirilecek.

23 Mart’ta Kumpanya Lüleburgaz tarafından ‘Bir Düş Gibi Cahide Sonku’ başlığıyla yazar ve yönetmen Gökhan Erarslan’ın katılacağı söyleşi gerçekleştirilecek.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı