Aylık arşivler: Mart 2025

Dev orkestradan “Vatana Vefa” konseri

Dev orkestradan “Vatana Vefa” konseri

 

 

Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu öncülüğünde kurulan Şef Furkan Üstündağ yönetimindeki Kemer Belediyesi Gençlik Orkestrası, Kemer Belediyesi Türk Müziği Topluluğu ile Antalya Üstün Kent Orkestrası’ndan oluşan 200 kişilik oratoryo, Antalya’da Vatana Vefa konseri verdi.

 

Antalya Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM) düzenlenen konsere, CHP Kemer İlçe Başkanı Sedat Karakaya, Kemer Belediyesi Meclis Üyesi Cansın Efir, Muratpaşa Belediyesi Meclis Üyesi Görkem Durmaz, ATSO Kemer Temsilcisi Mehmet Çokseyrek ve davetliler katıldı.

 

Kemer Belediyesi Gençlik Orkestrası ile Antalya Üstün Kent Orkestrası’ndan oluşan 200 kişilik dev orkestranın şefliğini Kemer Belediyesi Gençlik Orkestrası Şefi Furkan Üstündağ yaptı.

 

Anlatıcılığını Salihcan Kılınç’ın yaptığı konserde, Emekli Subaylar TSM korosunun şefliğini Gönül Saykal, TEMAD korosunun şefliğini ise Sevgi Rodoplu yönetti.

 

Füsun Sovuksu ve Alper Kuş’un solist olarak çıktığı sahnede, konuk sanatçı olarak Türk halk müziğinin sevilen ismi Sümer Ezgü yer aldı.

 

Anadolu’nun yaşanmış öykülerinin müzik ve anlatımla sahneye taşındığı etkinlikte, Antalya Üstün Kent Orkestrası, Kemer Gençlik Orkestrası ve Cumhuriyet Korosu’nun oluşturduğu 200 kişilik dev kadro sahne aldı.

 

Yoğun ilgi gören “Vatana Vefa” oratoryosu, hem sanatseverlere duygu dolu anlar yaşattı hem de SMA hastası Yusuf Yiğit Bakırdağ bebeğin tedavisine katkı sağlamak için farkındalık oluşturdu.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Sarkopeni, düşme riskini artırıyor

Sarkopeni, düşme riskini artırıyor
Sarkopeniyi önlemede düzenli egzersiz ve dengeli beslenme etkili oluyor
Halk arasında “kas erimesi” olarak adlandırılan, yaş alma süreci ile kas kuvveti ve
fonksiyonunda ilerleyici kayıp ile karakterize edilen bir durum olan sarkopeni, hareket
kabiliyetini ve dengeyi olumsuz etkileyerek düşme riskini artırıyor. İstanbul Atlas
Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü Araştırma
Görevlisi Şevval Zeynep Girit, sarkopeniyi önlemenin en önemli adımlardan birinin düzenli
egzersiz alışkanlığı kazanmak, diğerinin ise sağlıklı ve dengeli beslenme olduğunu söyledi.
Kas dokusunun korunması için düzenli ve kaliteli uyku da şart…
İstanbul Atlas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü
Araştırma Görevlisi Şevval Zeynep Girit, Yaşlılar Haftası kapsamında “kas erimesi” olarak
bilinen sarkopeni ile ilgili değerlendirmede bulundu.
Sarkopeni, 60 yaş ve üzerini etkiliyor
Sarkopeninin yaş alma süreci ile kas kuvveti ve fonksiyonunda ilerleyici kayıp ile karakterize
edilen bir durum olduğunu belirten Girit, “Sıklıkla 60 yaş ve üzeri bireyleri etkileyen ve
görülme oranı yaşla birlikte artan bu durum, bireylerin hareket kabiliyetinde azalmaya sebep
olarak bağımsız yaşam sürmelerini kısıtlayan bir faktördür” dedi.
İlk belirtiler: Kas kütlesinde kayıp ve kas kuvvetinde azalma
Kas kütlesinde kayıp ve kas kuvvetinde azalmanın sarkopeninin ilk belirtilerinden biri
olduğunu kaydeden Girit, “Sarkopenisi olan yaşlı bireyler nesneleri kaldırmak, merdiven
çıkmak, yük taşımak gibi kas kuvveti gerektiren aktiviteleri yerine getirirken güçlük yaşar.
İlerleyen süreçte fiziksel performansta düşüş ile birlikte hareketlerde yavaşlama, sandalyeden
oturup kalkmakta güçlük gibi durumlar görülebilir. Kas kütle ve kuvvetindeki azalma ile ilişkili
olarak bireyler kondisyon kaybı yaşar, bu durum da bireylerin fiziksel aktiviteler sırasında
daha yorgun hissetmelerine yol açan bir durumdur” diye konuştu.
Sarkopeni çeşitli faktörlerden etkileniyor
Yaşlılarda sarkopeninin çeşitli faktörlerden etkilenen çok yönlü bir durum olduğunu ifade
eden Girit, “Bireyler yaş aldıkça kas kütlesi ve işlevinde doğal bir düşüş gerçekleşir. Ancak bu
süreçte yaşlanmanın yanında hormonal dengesizlikler, hareketsizlik, yetersiz beslenme ve
bazı kronik hastalıklar sarkopeninin hızlı bir şekilde ilerlemesine sebep olabilir” uyarısında
bulundu.
Hormon seviyelerinde azalma, sarkopeni gelişimine katkı sağlıyor
Yaşlandıkça kas protein sentezinde önemli rol oynayan çeşitli hormonlarda azalma meydana
geldiğini belirten Girit, “Özellikle östrojen, testosteron ve büyüme hormonu seviyelerinde azalma kas rejenerasyonunu ve protein sentezini olumsuz etkiler. Ayrıca D vitamini eksikliği,
kas kuvvet kaybı ile ilişkilidir. Bunların yanı sıra yaş alma ile birlikte artan kronik inflamasyon
kas yenileme ve büyüme sürecini yavaşlatır. Tüm bu faktörler sarkopeni gelişimine katkıda
bulunur” dedi.
Hareketsizlik kas yıkımını hızlandırıyor!
Kas kütlesi ve işlevini korumak için düzenli egzersizin çok önemli olduğunu belirten Girit,
“Düzenli egzersiz kas metabolizması üzerinde olumlu etkilere sahip iken hareketsizlik kas
protein sentezini azaltmakta, kas yıkımını da hızlandırmaktadır. Uzun vadede hareketsiz bir
yaşam biçimini benimseyen yaşlı bireylerde hormonal değişikliklere hareketsizlik dahil
olduğunda kas kütle ve kuvvetinde azalma hızlanır. Bu durum, hareket kabiliyetini ve dengeyi
olumsuz etkileyerek düşme riskini artırır ve bireyleri fiziksel aktiviteden uzaklaşmaya iterek
bir kısır döngü oluşturur” uyarısında bulundu.
Sarkopenide yetersiz beslenme önemli rol oynuyor
İleri yaş döneminde beslenmenin önemine işaret eden Girit, sarkopenide beslenmenin
etkilerine işaret ederek şöyle devam etti:
“Her bireyin yaşamını sürdürebilmesi ve günlük aktivitelerini devam ettirebilmesi için belirli
bir enerji ihtiyacı vardır ve bu enerji, yeterli ve dengeli beslenme ile sağlanır. Normal şartlar
altında enerji üretimi öncelikle karbonhidratlar ve yağlardan sağlanırken, kaynaklar yetersiz
olduğunda proteinler devreye girer ve enerji üretimi için kullanılmaya başlanır. Vücudumuzda
proteinler yoğun olarak kas dokusunda bulunur. Karbonhidrat ve yağların gerekli enerji
ihtiyacını karşılayamadığı durumlarda kaslardaki proteinler enerji üretiminde kullanılır. Bu
süreç, kas yıkımına neden olarak kas kuvvetinde ve kütlesinde azalmaya yol açar. Bu duruma
bağlı olarak halsizlik, kırılganlık ve fiziksel performansta düşüş görülebilir. Bu nedenle
sarkopenide yetersiz ve dengesiz beslenme önemli rol oynamaktadır.”
Sarkopeninin şiddeti kişiden kişiye değişiyor
Sarkopeninin herkeste aynı şekilde ve aynı hızda görülmediğini belirten Girit, “Kişinin yaşam
tarzı, beslenme alışkanlıkları, genetik faktörleri ve sağlık durumu sarkopeninin şiddetini
belirler. Düzenli egzersiz yapan, dengeli beslenen ve sağlıklı bir yaşam süren bireylerde kas
kaybı daha yavaş ilerlerken, hareketsiz bir yaşam tarzı sürenlerde daha hızlı olur. Örneğin,
yatağa bağımlılık, demans, yutma bozukluğu gibi faktörler, bireylerde beslenme ve aktivite
düzeyini olumsuz etkileyerek sarkopeni sürecini hızlandırır” diye konuştu.
Düzenli egzersiz alışkanlığı kazanılmalı
Araştırma Görevlisi Şevval Zeynep Girit, sarkopeninin önlenmesi için alınabilecek tedbirlere
değindi. Girit, şunları söyledi:
“Yaşlanmanın doğal bir parçası olarak ortaya çıkan sarkopeni tamamen önlenemese de
geciktirilmesi ve gelişiminin yavaşlatılması, yaşlı bireylerin günlük yaşam aktivitelerini bağımsız bir şekilde yerine getirebilmeleri, düşme ve düşmeye bağlı gelişebilecek
problemlerden korunmaları ve daha iyi bir yaşam kalitesine sahip olabilmeleri için oldukça
önemlidir. Sarkopeniyi önlemenin en önemli adımlardan biri, düzenli egzersiz alışkanlığı
kazanmaktır. Yaşlı bireylerde dirençli egzersizler, yürüyüş, yoga ve tai-chi kas kütlesini ve
kuvvetini korumaya yardımcı olur. Direnç egzersizleri, vücut ağırlığı ile yapılan hareketlerden
serbest ağırlık antrenmanlarına kadar geniş bir yelpazeye yayılabilir ve kas-iskelet sisteminin
güçlenmesini destekler. Aerobik egzersizler ise dolaşımı artırarak kaslara daha fazla oksijen
taşınmasını sağlar. Esneklik ve denge çalışmaları da düşme riskini azaltarak kas sağlığını
korumaya yardımcı olur.”
Egzersiz, dengeli beslenme ve iyi uyku şart
Egzersiz sürecinin yeterli ve dengeli beslenme ile desteklenmesi gerektiğini söyleyen Girit,
“Günlük protein alımına önem verilmeli, süt ve süt ürünleri, yumurta, balık, tavuk gibi protein
kaynakları tüketilmeli, D vitamini ve kalsiyum alımına dikkat edilmelidir. Kas
metabolizmasında hormonların önemli bir rolü vardır ve bazı hormonların salgılanması
sirkadiyen ritme bağlıdır. Bu nedenle, kas dokusunun korunması için düzenli ve kaliteli uyku
şarttır” dedi.
Sağlıklı yaşam alışkanlıkları benimsenmeli
Kronik hastalıkların vücutta kronik inflamasyona neden olarak kas yıkımını hızlandırabileceği
uyarısında bulunan Araştırma Görevlisi Şevval Zeynep Girit, sözlerini şöyle tamamladı:
“Alzheimer ve demans gibi hastalıklarda ise yutma ve beslenme bozuklukları kas kaybını daha
da artırabilir. Bu sebeple kronik hastalıkların düzenli takibi ve uygun tedavisi kas sağlığını
korumanın önemli bir parçasıdır. Yaşlanma kaçınılmaz bir süreç olsa da sağlıklı yaşam
alışkanlıkları benimseyerek kas kaybını en aza indirmek mümkündür. Düzenli egzersiz
yapmak, doğru beslenmek ve aktif bir yaşam sürmek, yaşlılıkta daha güçlü ve sağlıklı bir
vücuda sahip olmanın anahtarıdır.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Şehrin Tiyatrosu Ankara Seyircisiyle Buluştu

Şehrin Tiyatrosu Ankara Seyircisiyle Buluştu

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın 110 yıl etkinlikleri kapsamında Eskişehir’de başlattığı Büyük Türkiye Turnesi, Ankara’da sahnelenen “Savaş ve Barış” oyunuyla devam etti. 7 bölge ve onlarca şehri kapsayacak Büyük Türkiye Turnesi’nin rotasındaki ikinci şehir olan Ankara’da oyunumuz kapalı gişe sahnelendi. Lev Tolstoy’un yazdığı, Eva Mahkovic’in uyarladığı, Aslı Önal’ın çevirdiği, Aleksandar Popovski’nin yönettiği “Savaş ve Barış” 23 Mart 2025 Pazar günü 20.30’da Ankara Etimesgut Belediyesi 100 Yıl Cumhuriyet Kültür Merkezi’nde seyirci karşısına çıktı. Dekoru, kostümleri ve oyunculuklarıyla seyircisini 19 yüzyıl Rusya’sına götüren oyun, büyük beğeni kazandı. Oyunun sonunda söz alan Genel Sanat Yönetmeni Ayşegül İşsever: “Burada olmayı tercih ettiğiniz için hepinize çok teşekkür ediyorum. Biz bu sene 110 yılımızı kutluyoruz. Eski adıyla Darülbedayi, Güzellikler Evi tam 110 yaşında. Bu kucaklaşma çok beklenen bir kucaklaşmaydı. Bizi yalnız bırakmadınız. Çok teşekkür ediyorum. Nice oyunlara.” dedi. Büyük Türkiye Turnesi Eskişehir ve Ankara’nın ardından Antalya, Gaziantep, Diyarbakır, Van illerini takiben Türkiye’nin tüm bölgelerini kapsayacak şekilde devam edecek. SAVAŞ VE BARIŞ 1805 ve 1820 arasında geçen, tarihsel bir anlatı özelliği de taşıyan “Savaş ve Barış” Napolyon’un 1812’de Rusya’yı işgalinin hemen öncesinde hayatları tümüyle değişen Rus aristokrasisini konu edinir. Bir yanda aşk ilişkileri, aile ve salon hayatını anlatılırken, savaş ve savaşın geri dönülemez yıkımı da devam etmektedir. Savaş ve Barış, birçok yönüyle bir tarih anlatısının özelliklerini taşırken, aynı zamanda yaşama,inançlara, insanın yaşama amacına dair felsefi düşünceleri barındıran, politik ve sosyolojik çıkarımların yer aldığı destansı bir eserdir. Savaş ve muharebelerin, Napolyon ve Kutuzov gibi tarihi şahsiyetlerin arka fonu oluşturduğu oyunda, aşk hikâyeleri, kişisel zaaflar, aile içi çatışmalar ve kayıplar toplumun genelinden oyundaki her bir karaktere kadar uzanan bir panorama oluşturur. Oyunda Ayşegül İşsever, Berfin Berber, Can Başak, Defne Gürmen Yüksel, Deran Özgen, Dilara Demirdüzen, Doğan Altınel, Ersin Bağcıoğlu, İpek Uğuz, Melisa Demirhan, Mesut Çırak, Murat Bavli, Mutlu Güney, Ogeday Erkut, Osman Kaba, Salih Şimşek, Sefa Turan, Yağmur Topçu, Ali Rıza Kubilay, Ahmet Kahvecioğlu, Boran Bağcı, Cem Eyüpoğlu rol alıyor. İyi seyirler…

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Konya Büyükşehir Belediyesi “Yaşlılara Saygı Haftası” Kapsamında İftar Programı Düzenledi

Konya Büyükşehir Belediyesi “Yaşlılara Saygı Haftası” Kapsamında İftar Programı Düzenledi

Konya Büyükşehir Belediyesi, Yaşlılara Saygı Haftası kapsamında iftar programı düzenledi. Etkinlik, Meliha Ercan Huzurevi, Merkezsev Huzurevi ve İsmail Işık Huzurevi’nden büyüklerimizin katılımcılarla gerçekleştirildi. Katılımcılar, iftar programı öncesinde Mevlana Müzesi’ni ziyaret etti.


Konya Büyükşehir Belediyesi, 18-24 Mart Yaşlılara Saygı Haftası kapsamında iftar programı düzenledi.

Akyokuş Kasrı’nda gerçekleştirilen programa Meliha Ercan Huzurevi, Merkezsev Huzurevi ve İsmail Işık Huzurevi’nde kalan büyüklerimiz katıldı.

Katılımcılar, iftar programı öncesinde Mevlana Müzesi ziyaretiyle Konya’nın manevi değerlerini ve Mevlana’nın öğretilerini daha yakından tanıma fırsatı buldu.

Tarihi ve huzurlu atmosferde birlikte oruçlarını açan katılımcılar, bu anlamlı günün tadını çıkardı.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kolon Kanseri Belirti Vermeden İlerleyebilir, Erken Teşhisle Sağlığınızı Koruyun

Kolon Kanseri Belirti Vermeden İlerleyebilir, Erken Teşhisle Sağlığınızı Koruyun

Kolorektal kanserler, kalın bağırsak veya rektumda gelişen ve dünyada en sık görülen kanser türlerinden biridir. Erken tanı ve tedavi ile büyük ölçüde tedavi edilebilen bu hastalık, genellikle belirti vermediği için erken evrelerde fark edilmesi zor olabilir. Ancak günümüzdeki gelişmiş tanı ve tedavi yöntemleri sayesinde kolon kanseri hakkında bilinçli olmak, erken teşhis koymak ve tedavi sürecini başarıyla yönetmek mümkündür.

Yeni Yüzyıl Üniversitesi Gaziosmanpaşa Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. A. Kerim Oyman, kolon kanseri tarama, tanı ve tedavi yöntemleri hakkında önemli bilgiler paylaştı. “Kolorektal kanser, tarama programları ile erken teşhis edilebilen kanser türlerinden biridir. Henüz kansere dönüşmemiş poliplerin veya erken dönem lokalize kanserlerin tespit edilerek tedavi edilmesi mümkündür” dedi.

Kolon Kanserinde Erken Teşhis Hayat Kurtarır

Doç. Dr. A. Kerim Oyman, standart risk grubundaki 50-70 yaş aralığındaki bireyler için tarama önerilerini şu şekilde açıkladı: “İki yılda bir gaitada gizli kan testi ve on yılda bir kolonoskopi yapılması önerilmektedir. Son iki gaitada gizli kan testi negatif olan 70 yaşındaki bireylerde tarama sonlandırılmaktadır.”

Kolon Kanserinin Tanı Süreci

Kolon kanseri tanısının birkaç aşamada konulduğunu belirten Doç. Dr. A. Kerim Oyman, “İlk olarak gaitada gizli kan testi uygulanarak dışkıda kan olup olmadığı kontrol edilir. Kanserin erken evrelerinde dışkıda kan bulunabilse de bu testin tek başına kesin tanı koymada yetersiz olduğu unutulmamalıdır” diye konuştu.

Tanı sürecinde rektal muayenenin önemine de değinen Doç. Dr. Oyman, “Doktorun parmakla rektum bölgesini muayene ederek şüpheli kitleleri tespit etmesini sağlayan bu yöntem, özellikle rektum kanseri açısından büyük önem taşımaktadır” ifadelerini kullandı.

Kolonoskopinin de kolon kanserinin tespitinde kritik bir yöntem olduğunu belirterek, “Kolonoskopi, ışıklı bir endoskopi aleti kullanılarak kalın bağırsağın iç yüzeyinin incelenmesini sağlar. Şüpheli dokular alınarak biyopsi yapılır ve kanser hücrelerinin varlığı ile türü belirlenir. Biyopsi, kanserin evresi ve tedavi seçeneklerinin belirlenmesinde kritik bir rol oynar” dedi.

Kolonoskopi uygulanamayan hastalarda sanal kolonoskopi yönteminin tercih edildiğinin altını çizen Doç. Dr. Oyman, “Bilgisayarlı tomografi eşliğinde yapılan sanal kolonoskopi yöntemi ile bağırsaktaki kitleleri tespit etmek mümkündür” şeklinde konuştu.

Kolon Kanseri Tedavi Yöntemleri

Kolon kanseri tedavisinin hastalığın evresine, tümörün yerleşim yerine ve hastanın genel sağlık durumuna bağlı olarak değiştiğini belirten Doç. Dr. A. Kerim Oyman, en yaygın tedavi yöntemleri arasında cerrahi müdahale, kemoterapi ve immünoterapinin yer aldığını ifade etti.

“Cerrahi müdahale, erken evre kolon kanserlerinde tümörün ve çevresindeki dokuların alınmasını içerirken, ileri evre vakalarda tümörlü bölgenin çıkarılması ve sağlıklı dokunun birleştirilmesi gerekmektedir” diyerek, cerrahinin kolon kanserinde önemli bir tedavi yöntemi olduğunu vurguladı.

Kemoterapinin kanser hücrelerini yok etmek için kullanılan bir ilaç tedavisi olduğunu belirten Doç. Dr. Oyman, “Ameliyat sonrası kanserin nüks etmesini önlemek, ilerlemesini yavaşlatmak veya tümörü küçültmek amacıyla uygulanabilir. Hedefe yönelik tedavi ise kemoterapiye dirençli ileri evre kolon kanserlerinde, kanser hücrelerinin büyümesini ve yayılmasını engellemek için kullanılmaktadır” açıklamasında bulundu.

İmmünoterapi hakkında da bilgi veren Doç. Dr. Oyman, “Bağışıklık sistemini güçlendirerek kanser hücrelerine karşı savunma mekanizmasını harekete geçiren bu tedavi yöntemi, belirli kolon kanseri türlerinde etkili olabilir ve hastalığın ilerlemesini durdurabilir” dedi.

Beslenme ve Yaşam Tarzının Önemi

Kolorektal kanser gelişiminde obezite ve aşırı kalori alımının önemli bir risk faktörü olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Oyman, “Yapılan araştırmalar, artan vücut kitle indeksinin kolon kanseri riskini özellikle erkeklerde iki kat artırdığını göstermektedir” dedi.

Beslenmenin kolon kanseri üzerindeki etkilerine değinen Doç. Dr. Oyman, “Kırmızı et tüketimi ve özellikle işlenmiş etler, kolorektal kanser riskiyle ilişkilendirilmiştir. Yüksek lif içeren besinlerin tüketimi ise kolon kanseri riskini azaltabilir. Buğday kepeği, meyve ve sebzeler gibi lif açısından zengin gıdaların koruyucu etkisi olduğu düşünülmektedir. Akdeniz diyeti gibi sağlıklı beslenme alışkanlıkları da kanser riskini azaltmada etkili olabilir” açıklamasında bulundu.

Vitamin ve minerallerin önemine de dikkat çekerek, “D vitamini, kalsiyum ve magnezyum eksikliklerinin kolon kanseri gelişimini artırabileceği gösterilmiştir. Bu nedenle bu vitamin ve minerallerin yeterli miktarda alınması önerilmektedir” dedi.

Kolon kanseri riskini artıran faktörler hakkında bilgi vererek, “Fiziksel hareketsizlik, yüksek alkol tüketimi, sigara kullanımı ve diyabet gibi faktörlerin de kolon kanseri riskini artırdığı bilinmektedir” ifadelerini kullandı.

Erken Teşhis Hayat Kurtarır

Kolon kanserinin erken teşhis edildiğinde tedavi edilebilir bir hastalık olduğuna dikkat çeken Oyman, “Bu nedenle düzenli tarama testlerinin ihmal edilmemesi büyük önem taşımaktadır. Sağlıklı yaşam alışkanlıkları benimsemek, dengeli beslenmek ve düzenli egzersiz yapmak da kolon kanserinden korunmada etkili bir yol olabilir” dedi.

Düzenli sağlık kontrolleri ve tarama testleri sayesinde, hastalıklar erken tespit edilebilir ve tedavi süreci daha başarılı hale gelir. Bu nedenle, sağlık sorunlarını önceden fark edebilmek ve tedaviye erken başlamak için düzenli kontrollerin ihmal edilmemesi büyük önem taşır. Unutmayın, erken teşhis hayat kurtarır!

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Osmangazi Belediyesi’nden ‘Üreten Kütüphaneler’ konulu resim yarışması

Osmangazi Belediyesi’nden ‘Üreten Kütüphaneler’ konulu
resim yarışması
Osmangazi Belediyesi, 61 Kütüphane Haftası etkinlikleri kapsamında
ortaokul öğrencilerine yönelik resim yarışması düzenliyor. Yarışmaya son
başvuru tarihi 15 Nisan 2025
Osmangazi Belediyesi, çocukların kütüphanelere ve kitaba olan ilgisini
arttırmanın yanı sıra sanatsal yeteneklerini keşfetmelerine destekte
bulunmak adına ‘Üreten Kütüphaneler’ konulu resim yarışması düzenliyor.
61 Kütüphane Haftası etkinlikleri kapsamında düzenlenen yarışmaya,
Bursa’daki tüm ortaokul öğrencileri başvuru yapabilecek. Kendi anlatım
biçimine göre her türlü tekniği ve malzemeyi kullanmakta serbest olan
öğrenciler, yarışmaya en fazla bir eser ile katılabilecek. Yarışmaya katılan
resimlerin daha önce herhangi bir yarışmaya katılmamış ve herhangi bir
yerde yayınlanmamış, sergilenmemiş özgün bir çalışma olması gerekiyor.
Ortaokul öğrencileri, en geç 15 Nisan 2025 tarihine kadar eserlerini
Osmangazi Belediyesi’ne ait kütüphanelere ulaştırabilir. Yarışmaya katılmak
isteyen öğrenciler, şartname ve detaylı bilgiye www.osmangazi.bel.tr adresi
üzerinden ulaşabilecek. Yarışmanın ödül töreni, 18 Nisan 2025 Cuma günü
İsmail Hakkı Tonguç Bağış Kütüphanesi’nde yapılacak. Yarışmada dereceye
giren öğrenciler, çeşitli hediyelerin sahibi olacak.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Nazım Hikmet’in “Sevdalı Bulut”u Seyirciyle Buluştu

Nazım Hikmet’in “Sevdalı Bulut”u Seyirciyle Buluştu

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, Nazım Hikmet’in yazdığı, Ümran İnceoğlu’nun uyarladığı, Eftal Gülbudak’ın yönettiği “Sevdalı Bulut” adlı çocuk oyununu seyirciyle buluşturdu. Ayşe Kız’ın bahçesini savunurken yaşadıklarını anlatan çocuk oyunu “Sevdalı Bulut”, 23 Mart 2025 Pazar günü 12.00’de Üsküdar Musahipzade Celal Sahnesi’nde ilk gösterimini yaptı. Dekor ve kostüm tasarımıyla çocukları etkileyen, ses, ışık ve efekt tasarımıyla çocuklara renkli bir dünyanın kapılarını açan oyun uzun süre alkışlandı. Oyunun sonunda söz alan Sahne Direktör Yardımcısı Ertan Kılıç: “Aramızda olduğunuz için, bizi tercih ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Eftal Bey’e ve Ümran Hanım’a çok teşekkür ediyorum Nazım Hikmet’i tiyatromuza yeniden kazandırdıkları için. Çok kıymetli bir yazar. Çok güzel bir mesajla bitirdik oyunumuzu. Çok teşekkür ederiz her şey için. Sağ olun.” dedi. Müziğini Çiğdem Erken’in, dramaturgisini Ergün Özdemir’in, dekor-kostüm tasarımını Sebahat Çolakoğlu’nun, kukla-obje tasarımını Candan Seda Balaban’ın, koreografisini Eftal Gülbudak’ın, ışık tasarımını Fatih Kara, Mustafa Türkoğlu’nun, efekt tasarımını Caner Özdemir’in yaptığı, şarkı sözlerini Ümran İnceoğlu’nun yazdığı, fotoğraflarını Sadi Ayan’ın çektiği oyunda Ada Alize Ertem, Berk Samur, Canan Kübra Birinci, Emre Çağrı Akbaba, Enes Mazak, Erkan Akkoyunlu, Şeyda Arslan, Tuğçe Açıkgöz, Yasemin Güvenç rol alıyor. “Sevdalı Bulut” Oyununun Konusu: Dünyanın bir yerinde; Neredeyse her şeyin ve her yerin sahibi hırstan ve bencillikten gözü dönmüş bir adam, Ayşe Kız’ın binbir emekle ve çabayla yetiştirdiği, her türlü canlının uyum ve barış içinde yaşadığı bahçesini elinden zorla almaya çalışır. Ayşe Kız’ın bahçeyi savunurken verdiği bu haklı mücadelede Sevdalı Bulut ve dostları el ele vererek dayanışmayı büyütür. İyi seyirler…

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Büyükşehir, Cider Yolu’nda Asfalt Öncesi Çalışmalara Başladı

Büyükşehir, Cider Yolu’nda Asfalt Öncesi Çalışmalara Başladı

Manisa Büyükşehir Belediyesi tarafından yürütülen çalışmalar kapsamında, altyapı işlemleri tamamlanan Cider Yolu’nda asfalt öncesi dolgu ve sıkılaştırma çalışmalarına başlandı. Fen İşleri Dairesi Başkanı Dilek Yeltin, Cider Yolu’nu en kısa sürede tamamlayarak halkın hizmetine sunacaklarını belirtti.

 

18 yıldır çözülemeyen Cider Yolu sorunu, Manisa Büyükşehir Belediyesi’nin kararlı çalışmalarıyla çözüme kavuşuyor. Kent merkezinde Mimar Sinan Bulvarı’na alternatif olacak olan Cider Yolu, Manisa trafiğine can suyu olacak. Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’in öncülüğünde hayata geçirilen projede, altyapı işlemleri Manisa Su ve Kanalizasyon İdaresi (MASKİ) Genel Müdürlüğü tarafından tamamlanırken Fen İşleri Dairesi ekipleri de çalışmalarına başladı. Asfalt öncesi dolgu ve sıkılaştırma işlemleriyle yolun daha dayanıklı hale getirilmesi sağlanacak. Şehit Hasan Kuzu Caddesi’ne kadar olan bölümde yürütülen çalışmaları yerinde inceleyen Fen İşleri Dairesi Başkanı Dilek Yeltin, Yol Bakım Şantiyeler Koordinatörü Fatih Nakışçı ve Yol Yapım Şube Müdürü Mehmet Oral, ekiplerin aralıksız çalışmalarını sürdürdüğünü belirtti. 

 

“Çalışmaları hızla tamamlıyoruz”

Fen İşleri Dairesi Başkanı Dilek Yeltin, yapılan çalışmalar hakkında bilgi vererek, “Yeni açılacak Cider Yolu’ndayız. Altyapı işlemlerini tamamladıktan sonra asfalt öncesi en kritik aşama olan temel dolgu malzemesi serme ve sıkılaştırma işlemlerine başladık. Bu sürecin ardından asfalt çalışmalarına geçerek, 1. etabı tamamlanan Cider Yolu’nu Şehit Hasan Kuzu Caddesi’ne bağlayarak vatandaşlarımızın hizmetine sunacağız” dedi. 

 

Çalışmaların tamamlanmasıyla şehir içi trafiğinde büyük bir rahatlama sağlanması bekleniyor.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Gençlik takıntısı, benlik algısını temelden etkileyen psikolojik bir olgu


Gençlik takıntısı, benlik algısını temelden etkileyen psikolojik bir olgu

Günümüzde genç ve güzel görünme baskısının yoğun olduğunu belirten uzmanlar, bu durumun birçok bireyde ‘gençlik takıntısı’na yol açabildiğini söylüyor.

Bu takıntının sadece fiziksel değişimlerle değil, benlik algısıyla da doğrudan ilişkili olduğunu vurgulayan Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Bu takıntının üstesinden gelebilmek için, kişinin özgüvenini sadece dış görünüşten değil, bilgi, deneyim ve içsel gelişim gibi daha derin ve kalıcı özelliklerden beslemesi gerekir.” dedi. Medyanın ve toplumsal baskıların, yaşlanmayı bir kayıp gibi gösterdiğine dikkat çeken Taşkın, kişinin özgüvenini sadece dış görünüşe dayandırmasının, kaygı ve depresyon riskini artırabileceği uyarısını yaptı.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, yaş ilerledikçe bazılarında görülen gençlik takıntısı hakkında bilgi verdi.

Dış görünüşe dayalı bir özgüven gençlik takıntısını beraberinde getiriyor

Gençlik takıntısının, bireylerin benlik algısını doğrudan etkileyen karmaşık bir süreç olduğunu ifade eden Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Gençliğin, genellikle fiziksel çekicilik, enerji ve toplumsal başarı ile özdeşleştirildiği bir toplumda, bu dönemin kaybı, özgüven üzerinde büyük bir sarsıntıya neden olabilir.” dedi.

İnsanların, gençliklerini kaybettikçe, kendi değerlerini ve yeteneklerini sorgulamaya başlayabileceklerine dikkat çeken Taşkın, “Bu, özellikle dış görünüşe dayalı bir özgüven geliştirmiş kişiler için daha belirgindir. Yani, gençlik takıntısı sadece fiziksel bir kayıp değil, bireyin kendini değerli hissetme biçiminin de bir kaybıdır. Eğer bir kişi, gençliğin getirdiği enerjiyi, güzelliği ve dinamizmi kendi kimliğiyle özdeşleştiriyorsa, yaşlanma süreci bu kimlik arayışını zorlaştırabilir.” şeklinde konuştu.

Özgüven, bilgi, deneyim ve içsel gelişim gibi derin ve kalıcı özelliklerden beslenmeli!

Bu tür takıntıların, sadece dışarıdan gelen yorumlarla değil, bireyin içsel dünyasında da bir gerilim yarattığını aktaran Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Kendini yaşlanmış ve değersiz hisseden bir kişi, sosyal ilişkilerde ve profesyonel hayatta daha fazla yalnızlık hissi yaşayabilir.” dedi.

Bu takıntının üstesinden gelebilmek için, kişinin özgüvenini sadece dış görünüşten değil, bilgi, deneyim ve içsel gelişim gibi daha derin ve kalıcı özelliklerden beslemesi gerektiğine vurgu yapan Taşkın, gençlik takıntısının sadece dışsal bir sorun değil, bireyin benlik algısını temelden etkileyen psikolojik bir olgu olduğuna işaret etti.

Medya ve toplumsal baskılar nedeniyle, yaşlanmak bir tehdit olarak algılanıyor…

Medya ve toplumsal güzellik standartlarının, yaşlanma algısını büyük ölçüde şekillendirdiğini dile getiren Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Genellikle yaşlanma bir kayıp ve olumsuz bir süreç olarak sunulur. Gençlik genellikle, güzellik ve dinamizmle özdeşleştirilir. Bu da yaşlılıkla birlikte fiziksel çekiciliğin azaldığı ve değer kaybedildiği algısını pekiştirir.” dedi.

Bu durumun insanların yaşlanmayı, zayıflık, mutsuzluk ve yalnızlık gibi duygularla ilişkilendirmesine yol açtığına dikkat çeken Taşkın, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Toplum, genç yaşta fiziki çekiciliği bir başarı göstergesi olarak kabul ederken, yaşlanmayı adeta bir ‘kusur’ gibi gösteriyor. Özellikle kadınlar, medya tarafından sürekli genç ve pürüzsüz olmaya zorlanırken, yaşlılık dönemi sadece ‘görünüşteki bir gerileme’ değil, toplumsal olarak ‘değersizleşme’ gibi algılanabiliyor. Toplumsal baskılar, bireylerin yaşlanma sürecini kabullenmelerini zorlaştırırken, onlara sürekli genç görünme ve yaşlanmayı erteleme baskısı yapar. Sonuç olarak, yaş almak bir süreçken, yaşlanmak, genellikle bir tehdit olarak algılanır. Oysa yaşlanma, sadece biyolojik değil, aynı zamanda zenginleştirici bir deneyim de olabilir. Eğer toplum, yaşlanmayı olgunluk ve derinlik ile ilişkilendirseydi, yaşlanma daha sağlıklı ve olumlu bir süreç olarak görülebilirdi.”

Yaş almak ve yaşlanmak farklı kavramlar… 

“Yaş almak ve yaşlanmak, sanki birbirinin aynıymış gibi kullanılan kavramlar ama psikolojik açıdan bakıldığında aralarında büyük bir fark var.” diyen Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, yaş almanın, sadece bir takvim sayfasını çevirmek gibi olduğunu ve her yıl bir rakam daha eklendiğini söyledi. Bunun sadece dışsal bir değişim, biyolojik bir süreç olduğunu da sözlerine ekleyen Taşkın, yaşın bir sayı olduğunu ve bu sayının içsel dünyamızda bir değişim yaratmayabileceğini aktardı ve devam etti: 

“Oysa yaşlanmak, çok daha derin, psikolojik bir dönüşüm sürecidir. Yaşlanmak, zamanla şekillenen bir felsefedir. Yaş aldıkça, fiziksel görünümdeki değişimlerden ziyade, dünyaya bakış açımızın, değerlerimizin ve deneyimlerimizin ne kadar evrildiğini fark ederiz.

Psikolojik olarak yaşlanmak, büyümek, olgunlaşmak, hatalarımızdan ders alıp kendimizi yeniden şekillendirmek demektir. Bu, her yaşta bir yenilik keşfetmek gibi bir şeydir. Yaşlanmak, hayatı daha derin bir şekilde kavramak, içsel huzuru bulmak, geçmişi kabul edip geleceği daha bilinçli kucaklamak demektir.”

Genç görünme baskısı, kaygı ve depresyonu tetikleyebiliyor!

Sürekli genç görünme baskısının, bireylerin kimlik ve benlik algısını derinden etkileyebileceğini vurgulayan Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Bu tür bir baskı, kişilerin kendilerini yalnızca fiziksel görünümleriyle tanımlamalarına ve içsel dünyalarını ikinci plana atmaları sonucunu doğurur. Bu noktada, bireyler ‘yeterli’ olabilmek için sadece dışsal onayları arayarak, içsel kaynaklarını ve psikolojik esnekliklerini ihmal edebilirler. Çoğunlukla bu, bir tür ‘görünüşsel kimlik’ yaratmaya yol açar ve kişinin yaşamda gerçekten kim olduğunu sorgulamasına sebep olur.” dedi.

Dış görünüşe dayalı bu baskının, zamanla daha derin psikolojik problemlere yol açabileceğinin altını çizen Taşkın, sözlerini şöyle tamamladı:

“Kaygı ve depresyon, bu takıntılı düşüncelerin sonucunda ortaya çıkabilir, çünkü kişi, sürekli genç görünmek için harcadığı enerjinin, bir tür varlık kanıtlama çabası olduğunu fark etmeyebilir. Bu içsel çatışma, kişiyi ‘olduğu gibi kabul edilmek’ yerine, ‘sürekli bir onay arayışına’ sokar. Sosyal ilişkilerde ise, genç görünme baskısı, yüzeysel bağlar kurmaya yol açabilir. Çünkü birey, ilişkilerinde kendi gerçek benliğini sergilemek yerine, başkalarına bir ‘maskeyle’ yaklaşır, bu da gerçek bağlar kurmayı engeller. 

Klinik açıdan, bu baskının etkileriyle başa çıkarken, bireylere içsel kimliklerini keşfetmeleri ve sadece dışsal güzellikten daha fazlasını değerli görmeleri yönünde rehberlik yapmak önemlidir. Onlara, dış görünüşün geçici olduğunu ve gerçek anlamda özgürlüğün, kendi içsel kaynakları ve kabulüyle geldiğini göstermeye çalışmak gerekir.”

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Nilüfer’de “Çağımızın Vebası Obezite” konuşuldu

Nilüfer’de “Çağımızın Vebası Obezite” konuşuldu

Nilüfer Belediyesi’nin düzenlediği “Çağımızın Vebası Obezite” başlıklı söyleşide, uzman isimler obezitenin nedenlerini ve tedavi yöntemlerini paylaştı.

Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi, günümüzün önemli sağlık sorunlarından biri olan obezite ile ilgili söyleşiye, ev sahipliği yaptı. Acil Tıp Uzmanı Dr. Kamuran Çelik moderatörlüğünde gerçekleştirilen söyleşiye; Genel Cerrahi ve Gastroenteroloji Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Murat Çaycı, Psikiyatr Uzmanı Prof. Dr. İbrahim Taymur ve Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Pınar Köksal katıldı.
Konuşmacılar, obezitenin sadece kilo fazlalığı olmadığı, aynı zamanda birçok ciddi hastalığa da zemin hazırladığını vurguladı. Obezitenin nedenlerini aşırı ve yanlış beslenme, hareketsiz yaşam, psikolojik faktörler ve genetik yatkınlık olarak sıralayan uzmanlar, sağlıklı ve dengeli beslenme, düzenli fiziksel aktivite, stres yönetimi ve uyku düzeni gibi faktörlerin obeziteyle mücadelede kritik rol oynadığı aktardı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı