Aylık arşivler: Mart 2025

Atalarının izini İzmir’de sürüyor

Atalarının izini İzmir’de sürüyor

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, Yunanistan’ın Attika bölgesinin İraklio Belediye Başkanı Nikolaos Babalos’u makamında ağırladı. Kökleri Çeşme Alaçatı’ya dayanan Babalos, aile geçmişiyle ilgili bilgi edinmek için Başkan Tugay’dan destek istedi. Yardımcı olacaklarını ifade eden Tugay, İraklio ve İzmir arasındaki ilişkileri geliştirmek için de üzerine düşeni yapacağını belirtti.

Yunanistan’ın Attika bölgesinde bulunan İraklio Belediye Başkanı Nikolaos Babalos, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’ı ziyaret etti. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tugay, Yunanistan ile her temasında iki ülke arasındaki yakınlığı hissettiğini belirterek “Aynı bölgede birbirine çok benzeyen bir kültürü yaşıyor olmamız da bunun doğal bir sonucu. İzmir, tarih boyunca Türklerin ve Rum kökenli insanların komşu ve dost olarak yaşadığı bir şehir olmuştur. O günlerden bugünlere aktarılan bu kültür, hala hissediliyor. Bizim için çok önemli olan bir diğer konu ise Atatürk’ün Selanik’te doğmuş olması. Komşumuzla dostluk ve yakınlık kurmak, her zaman arzu ettiğimiz bir şeydir. İraklio’nun dostluğu bu yüzden bizim için büyük önem taşıyor. İlişkimizi geliştirmek için üzerime düşen her türlü sorumluluğu yerine getirmeye hazırım” diye konuştu. AA

Babalos: Kardeş şehir olalım
İraklio Belediye Başkanı Nikolaos Babalos ise babaannesi ve dedesinin Alaçatılı olduğunu belirterek “Çocukluğumda bana hep burayı anlatırlardı. Bugüne kadar İzmir’e gelme fırsatım olmamıştı, ilk defa geliyorum” dedi. Babalos, 1920’li yıllarda Alaçatı’da yaşayan atalarının arşiv kaynaklarına erişebilmek için destek istedi. Başkan Tugay ise Çeşme Belediye Başkanı Lal Denizli ile görüşeceğini ve gerekli araştırmaların yapılması konusunda destek vereceğini ifade etti.
İki şehrin kültürel ve tarihsel açıdan pek çok ortak yönü olduğunu belirten Babalos, sözlerini şöyle tamamladı: “Yakın olmamızın büyük önemi olduğunu ifade etmek isterim. Ayrıca, resmi olarak sizlere kardeş kent teklifi de göndereceğim” dedi.  

“Türk halkı için en iyisini diliyorum”
Türkiye’deki siyasi sürece de değinen Babalos, “Sizin için olumlu gelişmeler diliyorum. Hem İstanbul hem de genel olarak Türk halkı için en iyisini diliyorum. Türkiye’nin geleceği kesinlikle batıda” dedi. Tugay ise, “İnsanlarımızın geçmişten gelen kültürel zenginlikleri, demokrasiyi inşa edeceğimiz en sağlam ve özel temeli oluşturuyor. Bu temeli koruyup güçlendirebilmek için dostluklarımızı da artırmamız büyük önem taşıyor” şeklinde konuştu.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Sağlıklı beslenme takıntısı mental hastalık boyutuna varabilir!

Sağlıklı beslenme takıntısı mental hastalık boyutuna varabilir!

Son yıllarda sağlıklı beslenmeye yönelik farkındalığın arttığını belirten uzmanlar, ancak bazı kişilerin bu durumu takıntı haline getirebildiğini söylüyor.

Ortoreksiya Nervoza olarak adlandırılan bu bozukluğun, kişinin gününün büyük bir kısmını en saf ve doğal yiyecekleri araştırmaya ve hazırlamaya ayırmasına neden olduğuna dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Emine Akın Aytop, “Kişiler katı ve kısıtlayıcı diyetler uygularlar. Dışarıda yemek yeme konusunda yoğun bir kaygı duyarlar.” dedi. Bu durumun sosyal izolasyona neden olabildiğini de aktaran Aytop, özellikle mükemmeliyetçi ve obsesyonel düşünce yapısına sahip bireylerde sık görüldüğünü vurguladı.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Emine Akın Aytop, Ortoreksiya Nervoza olarak adlandırılan sağlıklı beslenme takıntısı hakkında açıklama yaptı.

Sağlıklı beslenmeye çalışmak iyi ama…

Son yıllarda sağlıklı beslenmeye yönelik farkındalığın arttığını dile getiren Uzman Klinik Psikolog Emine Akın Aytop, “Sosyal medyada ve televizyon kanallarında veya bir araya gelen kişiler arasında sık sık sağlıklı beslenmenin ne kadar değerli olduğu konuşuluyor.” dedi.

Bir açıdan sağlıklı beslenmeye çalışmanın, bunun hakkında sohbet etmenin ve içerikler izlemenin iyi bir şey olduğunu ifade eden Aytop, “Bir taraftan da bazı bireyler bu sağlıklı beslenme durumuna karşı aşırı bir takıntı geliştirebiliyor. Kişi sürekli sağlıklı beslenme konusunda araştırma yapıyor. ‘Nasıl en sağlıklı, en saf, en doğal yiyeceği bulabilirim’ diye sürekli kafa yoruyor. Gününün belirli bir kısmını hatta belki çok uzun bir kısmını bu konuya ayırabiliyor. Bu noktada takıntılı boyuta varan bir ‘sağlıklı beslenmeye çalışma’ mücadelesi ortaya çıkıyor. Buna da ‘Ortoreksiya Nervoza’ diyoruz.” açıklamasını yaptı.

İkili ilişkiler bozulabiliyor, sosyal izolasyona neden olabiliyor 

Ortoreksiya Nervoza’nın en belirgin semptomunun, kişinin gününün önemli bir kısmını saf ve doğal beslenmeye yönelik araştırmalar gerçekleştirmesi ve bu yiyecekleri hazırlamaya ayırması olduğuna vurgu yapan Uzman Klinik Psikolog Emine Akın Aytop, “Kişiler katı ve kısıtlayıcı diyetler uygularlar. Dışarıda yemek yeme konusunda yoğun bir kaygı duyarlar. Çünkü dışarıda yemek yerlerse, daha sonrasında suçlu hissedebilecekleri yiyecekleri yiyebilirler. Onlara göre sağlıksız olan yiyecekleri yemek durumunda kalabilirler.” dedi.

Bu durumda olan kişilerin sosyal hayatlarında bazı zorluklar yaşayabildiklerini aktaran Aytop, şunları söyledi:

“Kişi herhangi bir restorana veya kafeye gidiyor, orada bir şeyler yiyip içmiyor. Yerse suçluluk duyuyor ya da kendi yiyeceğini içeceğini götürüyor. Bu durumda ‘en iyisi gitmeyeyim’ diye düşünebiliyor. Bu da bir noktadan sonra sosyal izolasyona yol açabiliyor. Bu durumdan mustarip olan kişiler bir taraftan da çevrelerinin de o şekilde beslenmesi için baskıda bulunabiliyorlar. Tabii ki bu da onların kişiler arası ilişkilerine zarar verebiliyor.”

Tedavi, multidisipliner bir yaklaşımla ele alınmalı

Ortoreksiya Nervoza’nın tedavisine multidisipliner bir şekilde yaklaşılmasının çok değerli olduğuna dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Emine Akın Aytop, “Bir taraftan beslenme ve diyetetik alanında bir uzmandan ve psikoterapi tarafından destek almak; bir taraftan da gerekli görülmesi halinde bir psikiyatrist desteği almak sürece olumlu bir şekilde tesir edecektir. Elbette aile ve sosyal destek de bu süreçte çok değerli olacaktır.” şeklinde konuştu.

Mükemmeliyetçi bireylerde sıklıkla görülebiliyor… 

Ortoreksiya Nevroza ve sosyal medya ilişkisine de değinen Uzman Klinik Psikolog Emine Akın Aytop, “Bu konu hakkında sosyal medyada çok fazla içerik var. Sağlıklı beslenmeye yönelik hangi gıdaların daha sağlıklı, hangilerinin sağlıksız olduğuna yönelik paylaşım bombardımanına maruz kalıyoruz. Dolayısıyla sosyal medyanın tabii ki bir etkisi var ama buradaki tek faktörün sosyal medya olduğunu söyleyemeyiz.” dedi. 

Psikolojik ve biyolojik yatkınlıkların, sosyal faktörlerin birçok mekanizmanın bu bozukluğun oluşmasında devreye girdiğinin altını çizen Aytop, sözlerini şöyle tamamladı:

“Ortoreksiya Nervoza mükemmeliyetçi bireylerde ve obsesyonel düşünmeye yatkın kaygılı bireylerde sık görülen bir durum. Ayrıca dansçılar, sporcular ya da modeller gibi belirli vücut formunu korumak durumunda olan bireylerde yaygın bir şekilde görülebilir.”

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Amir Ateş besteleri musiki severlerle buluşacak

Büyükşehir Belediyesi, “Amir Ateş Besteleri ve Ramazan” dinletisi ile gönüllerin ve kulakların pasını silecek

 

Amir Ateş besteleri musiki severlerle buluşacak

 

Büyükşehir Belediyesi, Kocaeli’nin yetiştirdiği en kıymetli değerlerden biri olan bestekâr Amir Ateş’in bestelerini Ramazan ayında Kocaelili musiki severlerle buluşturacak.

 

DİNLETİ SDKM BÜYÜK SAHNEDE

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Ramazan ayının ruhunu ve manevi atmosferini yansıtacak özel bir müzik etkinliğine ev sahipliği yapacak. Bu bağlamda Büyükşehir, Kocaeli’nin yetiştirdiği en kıymetli değerlerden biri olan bestekâr Amir Ateş’in bestelerini Ramazan ayında Kocaelili musiki severlerle buluşturacak. “Amir Ateş Besteleri ve Ramazan” dinletisi 24 Mart Pazartesi akşamı gerçekleştirilecek. SDKM Büyük Sahne’de saat 21.30’da başlayacak dinletiye tüm vatandaşlar ücretsiz olarak katılabilecek. Gecede sevilen sanatçı Feyzullah Çelebi, üstat Amir Ateş’in sevilen eserlerini seslendirecek.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

22 Mart Dünya Su Günü

22 Mart Dünya Su Günü
Yarının suyunu bugünden koruyalım

Küresel iklim krizinin etkilerini en aza indirmek ve kuraklıkla mücadele etmek için çalışmalarını sürdüren İzmir Büyükşehir Belediyesi İZSU Genel Müdürlüğü,  2000 yılında yüzde 60 olan kayıp-kaçak seviyesini yıllardır süren içme suyu hattı çalışmaları sayesinde yüzde 27 oranına kadar düşürdü. 2024 yılında 151 kilometrelik içme suyu hattı yenilenirken, 507 kilometrelik yeni içme suyu şebekesi döşendi. Kentin geleceğini garanti almak için yeni su kaynaklarının yaratıldığı, mevcut kaynakların korunarak atık suların değerlendirildiği vurgulanırken, suyun tasarruflu kullanılması çağrısı yapıldı.  

İzmir Büyükşehir Belediyesi, küresel ısınma ve kuraklığa bağlı olarak yaşanabilecek muhtemel su sıkıntılarının önüne geçmek ve tüm yerleşim birimlerinde yurttaşların sağlıklı suya eşit olarak ulaşmasını sağlamak için önemli çalışmalar yürütüyor. Kentin geleceğini garanti alacak yeni su kaynakları yaratan, mevcut kaynakları koruyarak atık suları değerlendiren İzmir’in yerel yönetimi, 2024 yılında 150 kilometrenin üzerinde içme suyu şebekesi yenileyerek su kayıplarının ciddi oranda önüne geçti. Çevre yerleşimlerde özellikle yaz aylarında yaşanan su sıkıntısı çözülürken, yeni kuyular açıldı. İçme suyu şebekeleri ve su depoları yenilenerek yurttaşların sağlıklı su içmesi sağlandı. İZSU yetkilileri, kentin uzun yıllar su ihtiyacını karşılayabilmek amacıyla kısa, orta ve uzun vadeli olarak önlemler aldıklarını hatırlattı.

“Suyu tasarrufu kullanalım”
Küresel iklim değişikliğinden etkilenecek kentlerin en başında gelen İzmir’de bilimsel çalışmalar ve araştırmalar doğrultusunda su tasarrufu ve yeni su kaynakları yaratma çalışmalarına ağırlık verdiklerini belirten İZSU yetkilileri, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yalnız ulusal ölçekte değil, küresel ölçekte de büyük ve öncü çevre projeleri tasarladığını ve uyguladığını söyledi. İZSU Genel Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen kullanılmış sular ve yağış sularının toplanarak uzaklaştırılması, geri kazanımı, içme sularının güvenli ve sağlıklı bir şekilde yurttaşlara ulaştırılması, su kaynakları ile deniz, göl, akarsu kıyılarının evsel ve endüstriyel etkenlerle kirlenmesinin önlenmesi ve İzmir’de sürdürülebilir su yönetimi anlayışının yaygınlaştırılması çalışmalarının bu anlamda önemine vurgu yapan yetkililer şöyle devam etti:
“Küresel ısınmanın getirdiği susuzluk, dünyanın karşı karşıya kaldığı en büyük tehlike. Tüm dünyada su giderek çok daha kritik bir önem taşıyor ve bu nedenle ‘sürdürülebilir, akıllı su yönetimi’ ön plana çıkıyor. Yeni yatırımlarımız devam ediyor ancak sınırlı kaynaklarımızı en etkin şekilde kullanmalıyız. Aldığımız önlemler ve oluşturduğumuz ilave su kaynakları ile kentimizde su sıkıntısı yaşamamak için örnek çaba gösteriyoruz. Ancak suyu tasarruflu kullanmak herkes için bir yaşam biçimi olmalı. İzmirli vatandaşlarımızı her zaman suyu tasarruflu kullanmaya davet ediyoruz”.

Küresel ısınma tehdidine karşı İZSU neler yapıyor?

  • 2024-2025 yılları arasında 507 kilometre uzunluğunda yeni içme suyu şebekesi imalatı yapıldı.
  • İlave su kuyusu açılarak yeni su kaynakları yaratıldı, su depoları yenilendi. 
  • Su kaçaklarını önlemek amacıyla eski tip sayaçlar yenilenerek faturalandırılamayan su kayıplarının önüne geçildi.
  • SCADA sistemi kullanılarak kentteki içme suyu kaynakları ve tesisleri bir kumanda merkezinden bilgisayar aracılığıyla izlenebiliyor. Oluşturulan izole sayaç bölgeleri uzaktan izlenerek içme suyu şebekesindeki basınç kontrol ediliyor, arıza tespit ve giderme çalışmaları ile su kayıpları azaltılıyor.
  • 2000 yılında yüzde 60 olan kayıp-kaçak seviyesi yıllardır süren içme suyu hattı çalışmaları sayesinde yüzde 27’ye kadar geriledi. Bu kapsamda 2024 yılında 151 km içme suyu hattı daha yenilenerek kayıp-kaçak azaltıldı. Bu çalışmalar 2025 yılında da hız kesmeden devam edecek.
  • İZSU Genel Müdürlüğü evsel, endüstriyel, tarım ve hayvancılık tesislerini denetleyerek gerekli önlemleri almasını sağlıyor. Kaçak yapılar tespit ediliyor, yapı yasağı olan alanlarda yıkım yapılması için denetimler sürdürülüyor.
  • Havza Koruma Planları ile su havzalarının bilimsel verilerle korunması sağlanıyor.
  • 2050 hedef yılı için İZSU tarafından hazırlanan İzmir İçme Suyu Master Plan Raporu doğrultusunda, Düvertepe, Başlamış, Çamlı, Değirmendere ve Bostanlı barajlarının yapımı için İZSU ile DSİ arasında protokol çalışmaları sürüyor.
  • Güzelbahçe ve Buca kuyularının kullanıma açılması için çalışmalar yürütülüyor. Göksu, Sarıkız ve Halkapınar’da yeni kuyular açılarak kente ilave su kaynağı kazandırılıyor.

İzmir’in mevcut su kaynakları
İZSU Genel Müdürlüğü, kente yılda 307 milyon metreküpün üzerinde su sağlıyor. Yılda 586 milyon metreküplük arıtma kapasiteli içme suyu arıtma tesislerine sahip İZSU’da 15 konvansiyonel, 40 paket arıtma tesisi bulunduruyor. İzmir’in içme suyu ihtiyacının yüzde 59’luk kısmını Göksu, Sarıkız, Çavuşköy, Halkapınar, Pınarbaşı, Sarnıç ve muhtelif sahalarda yer alan yer altı suyu kaynaklarından sağlıyor. Ayrıca 13 baraj ve gölet de yüzde 41’lik kısmı karşılıyor.  

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 50’si şiddetli su kıtlığı yaşıyor

22 Mart Dünya Su Günü

Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 50’si şiddetli su kıtlığı yaşıyor

Türkiye suyunu korumazsa, gelecekte geri dönüşü olmayan bir krizle karşı karşıya kalabilir

Suyun önemine dikkat çekmek, su kaynaklarının korunması konusunda farkındalık yaratmak için her yıl 22 Mart, Dünya Su Günü olarak anılıyor ve toplumu bilinçlendirme çalışmaları gerçekleştiriliyor. İstinye Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bestami Özkaya, dünyada giderek artan su kriziyle ilgili görüşlerini paylaşarak alınması gereken önlemlerle ilgili uyarılarda bulundu. Özkaya’nın verdiği bilgilere göre, dünya üzerinde 2.2 milyar insan hala güvenli içme suyuna erişemiyor. Özkaya, su tasarrufunun bireylerden hükümetlere kadar herkesin sorumluluğunda olduğunu belirterek su tasarrufu konusunda alınabilecek önlemleri sıraladı. Türkiye’nin su verileriyle ilgili de bilgi veren Özkaya, “Suyumuzu korumazsak, gelecekte geri dönüşü olmayan bir krizle karşı karşıya kalabiliriz” diyerek bu konuya dikkat çekti.

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından ilan edilen Dünya Su Günü her yıl 22 Mart’ta su ile ilgili farkındalık çalışmaları yapılarak anılıyor. İnsanlığın en önemli kaynaklarından biri olan su, iklim kriziyle birlikte giderek daha da önem kazanıyor. Su kaynaklarını korumak, doğru kullanım ve tasarruf önlemleriyle mümkün. “Dünya, insanlığın sorumsuz üretim ve tüketim alışkanlıkları nedeniyle geri dönüşü olmayan bir eşiğe yaklaşıyor” diyen İstinye Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bestami Özkaya, bilim insanlarının artık yeni bir jeolojik çağa girdiğimizi belirttiğini söylüyor: ‘Antroposen Çağı’ ya da diğer bir ifadeyle ‘İnsan Çağı’. Bu çağ, insan faaliyetlerinin gezegen üzerinde kalıcı ve yıkıcı etkiler bıraktığı bir dönemi temsil ediyor. Peki, insanın doğa üzerindeki bu hakimiyeti nasıl bir geleceğe yol açıyor? Su krizi, Antroposen Çağı’nın neresinde duruyor? Dünyadaki su kaynaklarının mevcut durumu nedir? Temiz su kaynaklarını korumak neden bu kadar önemli? Su tasarrufu için neler yapılabilir? Prof. Dr. Bestami Özkaya, 22 Mart Dünya Su Günü vesilesiyle suyun önemini ve su kaynaklarını korumak için yapılması gerekenleri anlattı.

1 milyar insan hala güvenli içme suyuna erişemiyor

Dünyadaki su sorunuyla ilgili çarpıcı bilgiler veren Prof. Dr. Bestami Özkaya, şunları söyledi:

“UNDP’nin 2020 yılında yayınladığı 30. İnsani Gelişme Raporu, bu gerçeği çarpıcı verilerle ortaya koyarken, çevresel unsurları ilk kez insani gelişmenin bir parçası olarak ele alıyor. Raporda, insanın doğanın düzenine uymak yerine kendi düzenini oluşturduğu ve bunun sonucunda doğal kaynakların kendini yenileme kapasitesini aştığı vurgulanıyor. Buna göre, dünya nüfusunun hızla artması ve iklim değişikliğinin etkileri, su kaynaklarını ciddi şekilde tehdit ediyor. 2.2 milyar insan hala güvenli içme suyuna erişemiyor. Bu, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 28’ine denk geliyor. 3.5 milyar insan güvenli şekilde yönetilen sanitasyon hizmetlerinden yoksun. Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 50’si şiddetli su kıtlığı yaşıyor. Dünya nehir havzalarının yüzde 20’si, iklim değişikliğine bağlı olarak yüzey sularında hızlı değişimler yaşıyor. Bu, sel ve kuraklık olaylarının artmasına neden oluyor. Son 50 yılda buzulların kütlesi rekor düzeyde azaldı. Bu durum, tatlı su kaynaklarının geleceği için büyük bir tehdit oluşturuyor. Suyla ilgili afetler, afetlerden etkilenen insanların yüzde 90’ından fazlasını ve altyapı kayıplarının yüzde 95’ini etkiliyor. Bu veriler, su kaynaklarının ne kadar kritik bir durumda olduğunu gözler önüne seriyor. COP29 Deklarasyonu, bu sorunlara dikkat çekerek, suyun iklim değişikliğiyle mücadelede merkezi bir role sahip olduğunu vurguluyor.”

Sulak alanların yüzde 85’i son 300 yılda yok oldu

Temiz su kaynaklarını korumanının pek çok önemli nedeni olduğunun altını çizen Prof. Dr. Özkaya, “Temiz su kaynakları hem insan sağlığı hem de ekosistemlerin devamlılığı için hayati öneme sahip. Güvenli içme suyuna erişim, temel bir insan hakkıdır. Kirli su, kolera, tifo ve diğer bulaşıcı hastalıkların yayılmasına neden olur. Her yıl 485.000 kişi, kirli su kaynaklı hastalıklar nedeniyle hayatını kaybediyor. Ekosistemlerin korunması açısından da su kaynaklarını korumak önemli. Su kaynakları, tatlı su ve deniz ekosistemlerinin devamlılığı için kritik öneme sahiptir. Su kirliliği ve aşırı kullanım, biyolojik çeşitliliği tehdit ediyor. Örneğin, sulak alanların yüzde 85’i son 300 yılda yok oldu. Su, tarımın temelidir. Dünya genelinde tarım, toplam su kullanımının yüzde 70’ini oluşturuyor. Su kıtlığı, gıda üretimini doğrudan etkileyerek açlık ve yetersiz beslenme riskini artırıyor. Su, enerji üretimi, sanayi ve turizm gibi sektörler için vazgeçilmez bir kaynaktır. Su kıtlığı, ekonomik büyümeyi engelleyebilir ve yoksulluğu artırabilir. COP29 Deklarasyonu, su kaynaklarının korunmasının iklim değişikliğiyle mücadelede hem uyum hem de azaltım açısından kritik olduğunu vurguluyor” dedi.

Havzalarda su kaynakları, kendini yenileme kapasitesini aşmış durumda

Türkiye’deki su durumunu da değerlendiren Özkaya, “Ülkemiz, artan nüfus ve iklim değişikliği etkileriyle birlikte ciddi bir su kriziyle karşı karşıya. Kişi başına düşen kullanılabilir su miktarının 2030’da 1.200 metreküpe, 2050’de ise 1.069 metreküpe düşmesi bekleniyor. Bu rakamlar, Türkiye’yi su kıtlığı yaşayan bir ülke konumuna getiriyor. Nehir havzalarına bakıldığında, 25 havzadan sadece dokuzunda su stresi bulunmuyor. Dört havza kesin kıtlık riski altındayken, beş havzada su seviyesi kıtlık düzeyinde ve yedi havzada su stresi yaşanıyor. Özellikle Marmara, Gediz ve Büyük Menderes gibi havzalarda su kaynakları, kendini yenileme kapasitesini aşmış durumda” dedi.

Su kirliliği de ciddi bir sorun haline geldi

Su kirliliğinin ciddi bir sorun haline geldiğini vurgulayan Özkaya, şunları söyledi:

“Tarım, sanayi ve kentleşmenin yoğun olduğu bölgelerde su kirliliği de ciddi bir sorun haline geldi. Eğirdir Gölü, Tuz Gölü ve Gediz Deltası gibi sulak alanlar kirlilik tehdidi altında. Su kaynaklarının korunması ve verimli kullanımı için acilen modern sulama yöntemlerine geçiş, atık su geri kazanımı ve doğa temelli çözümlerin hayata geçirilmesi gerekiyor. Türkiye’de tatlı suyun yüzde 73’ü tarımda kullanılıyor, ancak yaygın olarak uygulanan salma sulama yöntemi, suyun verimsiz kullanımına ve toprak erozyonuna neden oluyor. Modern sulama sistemlerine geçiş, su tasarrufu sağlarken tarımsal verimliliği de artırabilir. Sanayi ve kentsel alanlarda ise atık su geri kazanım projeleri ve su kayıplarının önlenmesi büyük önem taşıyor. Özellikle yağmur suyu hasadı gibi doğa temelli çözümler, su kaynaklarını çeşitlendirerek kuraklık riskine karşı etkili bir koruma sağlayabilir. Türkiye, su politikalarında reforma giderek havza bazlı yönetim planları ve Su Şurası kararlarıyla adımlar atmaktadır. Ancak hedeflenen sürdürülebilir su yönetimine ulaşmak için daha fazla çaba gerekiyor. Suyumuzu korumazsak, gelecekte geri dönüşü olmayan bir krizle karşı karşıya kalabiliriz.”

Su tasarrufu yapılmazsa sağlıkla, ekonomiyle ilgili sorunlar baş gösterebilir

“Kuraklık, su kaynaklarının azalmasına neden olan en büyük tehditlerden biri” diyen Prof. Dr. Özkaya, su tasarrufu yapılmadığı takdirde meydana gelebilecek sorunlarla ilgili ise şunları söyledi: 

“İklim değişikliği, kuraklık olaylarının sıklığını ve şiddetini artırıyor. Su tasarrufu yapılmazsa, şu sorunlar kaçınılmaz hale gelebilir: Su kıtlığı, tarım üretimini düşürerek gıda fiyatlarının artmasına ve gıda güvensizliğine neden olabilir. Hidroelektrik santraller, suya bağımlıdır. Su kaynaklarının azalması, enerji üretimini olumsuz etkileyebilir. Su kıtlığı, özellikle kırılgan bölgelerde göçlere ve çatışmalara yol açabilir. Örneğin, Orta Doğu ve Afrika’da su kaynakları üzerindeki rekabet, bölgesel istikrarsızlığı artırıyor. Su kıtlığı, temiz suya erişimi daha da zorlaştırarak salgın hastalıkların yayılmasına neden olabilir. COP29 Deklarasyonu, su tasarrufunun önemine dikkat çekerek, su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi için entegre yaklaşımların benimsenmesini öneriyor.”

Su tasarrufu, bireylerden hükümetlere kadar herkesin sorumluluğunda

Hükümetlerden bireylere kadar herkesin su tasarrufu konusunda yapması gerekenlerin olduğunu belirten Özkaya “Su tasarrufu, bireylerden hükümetlere kadar herkesin sorumluluğundadır” diyerek sürdürülebilirlik için alınması gereken acil önemleri anlattı:

“Hükümetler, şirketler, bireyler herkes bu konuda çaba göstermelidir. Hükümetler; Entegre Su Kaynakları Yönetimi (IWRM) gibi su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi için entegre yaklaşımlar benimsemeli. Sulak alanların restore edilmesi, yağmur suyu hasadı gibi doğa temelli çözümleri (NbS) desteklemeli. Kuraklık ve sel gibi suyla ilgili afetlere karşı erken uyarı sistemleri geliştirmeli. Su kirliliğini önlemek için su kalitesi izleme sistemleri kurulmalı. Şirketler, üretim süreçlerinde su kullanımını azaltacak teknolojilere yatırım yapmalı. Atık suların arıtılarak yeniden kullanılması teşvik edilmeli. Tarım sektöründe damla sulama gibi su tasarrufu sağlayan yöntemler yaygınlaştırılmalı. Bireyler de aldıkları önlemlerle su tasarrufuna katkı sunabilir. Örneğin, evlerde su tasarruflu musluklar, duş başlıkları ve tuvaletler kullanılmalı. Suyun değeri konusunda farkındalık artırılmalı, israf önlenmeli. Bahçe sulama gibi ihtiyaçlar için yağmur suyu kullanılmalı. Kentsel dönüşüm uygulamalarında yaygınlaştırılmalı.”

Teknolojinin sunduğu çözümlerden de yararlanılabilir

Su tasarrufu için teknolojinin sunduğu çözümlerden de yararlanılabileceğine dikkat çeken Özkaya, COP29 Deklarasyonu ve UNDP 2020 raporu verilerini aktardı:

“COP29 Deklarasyonu, suyun iklim değişikliğiyle mücadelede merkezi bir role sahip olduğunu vurgulayarak, küresel su güvenliği için somut adımlar atılmasını hedefliyor. Deklarasyon, su kaynaklarının korunması, suyla ilgili afetlerin önlenmesi ve su tasarrufunun teşvik edilmesi için uluslararası iş birliğini güçlendirmeyi amaçlıyor. Ayrıca, Bakü Su Diyaloğu gibi platformlarla suyla ilgili iklim eyleminin sürekliliğini sağlamayı hedefliyor. UNDP’nin 2020 İnsani Gelişme Raporu, insanın doğa üzerindeki hakimiyetinin ekolojik dengeyi nasıl tehdit ettiğini açıkça ortaya koyuyor. Raporda, “doğal kaynakların kendini yenileme kapasitesini aşan tüketim alışkanlıklarımız, gezegenin sınırlarını zorluyor” ifadesi, su krizinin boyutlarını anlamak için çarpıcı bir uyarı niteliğinde. Yeni bir fırsat olarak, yapay zekâ (AI), makine öğrenmesi (ML) ve büyük veri (big data) gibi yenilikçi teknolojilerin, su yönetimine entegrasyonu fırsat oluşturabilir. Özellikle su kayıp-kaçaklarının azaltılması, su kalitesinin izlenmesi ve kuraklık yönetimi gibi alanlarda bu teknolojiler, daha verimli ve sürdürülebilir çözümlerin önünü açabilir. Ancak, teknolojinin sunduğu çözümlerin yanı sıra, derin öğrenme modelleri gibi AI sistemlerinin eğitimi sırasında kullanılan büyük veri merkezlerinin soğutma ihtiyacı, su kaynakları üzerinde yeni bir baskı oluşturuyor! Örneğin, bir AI modelinin eğitimi sırasında ciddi miktarlarda su tüketilebiliyor. Bu durum, teknolojinin sunduğu fırsatlar kadar, sorumlu kullanımının da ne kadar kritik olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Suyun geleceği hem doğayla uyumlu politikalar hem de teknolojinin akıllıca entegrasyonuyla şekillenecek. Unutmayalım: Su, sadece bir kaynak değil, yaşamın ta kendisidir.”

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

ASSSM’de nisan yağmuru gibi sanat programı

ASSSM’de nisan yağmuru gibi sanat programı

Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi (AASSM), nisan ayı için dopdolu bir kültür sanat programı hazırladı. Çok sayıda konser ve atölye çalışmalarının yer alacağı nisan programında, AASSM 5. Uluslararası Barok Müzik Festivali ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinlikleri de olacak.

İzmirliler, Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nin nisan programı ile İzmirliler yine sanata doyacak. 2 Nisan Çarşamba günü “Selçuk Yöntem ile Biraz Şiir Biraz Şarkı” adlı anlatımlı konseriyle başlayacak nisan programında, AASSM 5. Uluslararası Barok Müzik Festivali, senfoni orkestrası konserleri, Aşık Veysel’i anma konseri, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinlikleri yer alacak.

Selçuk Yöntem ile Biraz Şiir Biraz Şarkı
Usta oyuncu ve sunucu Selçuk Yöntem, 2 Nisan Çarşamba günü saat 20.00’de Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi Büyük Salon’da Biraz Şiir Biraz Şarkı adlı anlatımlı konser düzenleyecek. Konserde Selçuk Yöntem’le cazın ritminde şiirle dolu bir yolculuğa çıkılacak. Dünya prömiyeri Londra’nın en prestijli sahnelerinden Cadogan Hall’da gerçekleştiren özel etkinlik, birçok şairin eserlerini özgün caz besteleriyle buluşturuyor. Selçuk Yöntem’in etkileyici sesi ve yorumuyla canlanacak şiirler, quartetin olağanüstü müzikalitesiyle birleşerek seyirciye unutulmaz anlar yaşatacak.

AASSM 5. Uluslararası Barok Müzik Festivali
AASSM 5. Uluslararası Barok Müzik Festivali kapsamında da beş konser gerçekleştirilecek. Barok müziğin önde gelen isimlerini sanatseverlerle buluşturan festivalin açılış konseri, 7 Nisan’da Leandro Marziotte & İzmir Barok olacak. Konser, Küçük Salon’da saat 20.00’de düzenlenecek. Festival, 9 Nisan Çarşamba günü saat 20.00’de Küçük Salon’da gerçekleştirilecek “Cello Duo” konseri ile devam edecek. Festival kapsamında 19 Nisan Cumartesi günü saat 20.00’de Küçük Salon’da “Aydınlanma Çağı’nda Trio Sonat” Musica Mundi (Camara) konseri var. 26 Nisan Cumartesi günü saat 20.00’de Küçük Salon’da Muhteşem Sinyora konseri gerçekleştirilecek. Festival, 27 Nisan Pazar günü saat 20.00’de Küçük Salon’da yapılacak Baroquest & Marton Borsanyi konseri ile son bulacak.

Senfoni orkestrası konserleri
AASSM, 9 Nisan Çarşamba günü saat 20.00’de Büyük Salon’da Yaşar Üniversitesi Kuruluş Yıl Dönümü Konseri’ne ev sahipliği yapacak. Konser, ücretsiz olarak sahnelenecek. İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmed Adnan Saygun Senfoni Orkestrası Konseri ise 10 Nisan Perşembe günü saat 20.00’de Büyük Salon’da olacak. Nil Venditti şefliğindeki konserde Elvin Hoxha Ganiyev solistliği üstlenecek. 11 Nisan Cuma günü saat 20.00’de Büyük Salon’da ise “Ertuğrul Köse Anısına” İzmir Devlet Senfoni Orkestrası Konseri düzenlenecek.

Aşık Veysel anılacak
12 Nisan Cumartesi günü halk ozanı Aşık Veysel için anma konseri yapılacak. İzmir Büyükşehir Belediyesi Metropol Orkestrası Şefi Şenol Şentürk’ün yöneteceği Aşık Veysel Anma Konseri, saat 21.00’de Büyük Salon’da ücretsiz olarak sahnelenecek. Olten Filarmoni Orkestrası Konseri ise 16 Nisan Çarşamba günü saat 20.30’da Büyük Salon’da olacak. İzmir Devlet Senfoni Orkestrası Konseri de 18 Nisan Cuma günü saat 20.00’de Büyük Salon’da düzenlenecek.

23 Nisan’a özel atölye ve konserler
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kapsamında iki konser olacak. İzmir Büyükşehir Belediyesi Çoksesli Çocuk Koroları, anlatıcı Didem Tarlalı eşliğinde 23 Nisan Çarşamba günü Büyük Salon’da saat 17.30’da ücretsiz konser verecek. İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’nın konseri de 25 Nisan Cuma günü Büyük Salon’da saat 20.00’de olacak. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle atölye çalışması da yapılacak. 27 Nisan Perşembe günü 11.00-12.00 saatleri arasında düzenlenecek Bayram Neşesi Yaratıcı Drama Atölyesi’nin kayıt ve bilgisi için aassm.org.tr adresi ziyaret edilebiliyor.

Pek çok sergi var
AASSM’de ücretsiz sergiler de yer alacak. Bu kapsamda 4-20 Nisan tarihleri arasında Gülay İpekeşen’in “Son Sergi” aslı resim sergisi Üst Kat Batı Galeri bölümünde, 8-20 Nisan tarihleri arasında Fikret Doğan Rüzgarlı’nın Mimas’ın Ardıçları heykel sergisi ise Giriş Kat Galeriler bölümünde olacak. 15-27 Nisan tarihleri arasında Amazonlar ve Titanlar karma sergisi Alt Kat Galeri bölümünde, 22 Nisan-6 Haziran tarihleri arasında İtalya Konsolosluğu Peccioli fotoğraf sergisi Giriş Galeriler bölümünde ve 22-28 Nisan tarihleri arasında Sağlıklı Yaş Alma ve Dayanışma Merkezi karma sergisi ise Üst Kat Galeriler bölümünde ziyaretçilerini ağırlayacak.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Tarımın can suyu Büyükşehir’den

Büyükşehir Belediyesi’nin yüzde 50 hibeli ilkbahar dönemi yem bitkisi tohumu ve gübre desteğine çiftçiler yoğun ilgi gösteriyor

 

Büyükşehir’in tohum ve gübre desteğine üreticilerden yoğun ilgi;

Tarımın can suyu Büyükşehir’den

 

Büyükşehir Belediyesi’nin tarım ve hayvancılığı geliştirmek amacıyla başlattığı “2025 Yılı İlkbahar Yem Bitkisi Tohumu ve Gübre Destek Projesi” çiftçilere yüzde 50 hibeli tohum ve gübre desteği sağlıyor. Çiftçiler, proje kapsamında sunulan tohum ve gübre desteğine büyük ilgi gösteriyor.

 

ÇİFTÇİLER, DESTEKTEN ÇOK MENNUN

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin en önemli kırsal kalkınma hamlelerinden olan, üreticilerin gelir düzeyinin artırılmasının ve tarımsal üretimin sürdürülebilirliğinin hedeflendiği destek projeleri ile üreticilerin yüzü gülüyor. Mazot, tohum, gübre, sera ve meyve fidesi başta olmak üzere onlarca destek projesi yürüten Büyükşehir, çiftçilerin üretim süreçlerinde karşılaştığı zorlukların aşılmasına yardımcı oluyor.

 

1500 ÇİFTÇİYE TOHUM VE GÜBRE DESTEĞİ

Büyükşehir Belediyesi Muhtarlık İşleri Dairesi Başkanlığı Tarımsal Hizmetler Şube Müdürlüğünce il genelinde yürütülen yüzde 50 hibeli yem bitkisi tohumu ve gübre destekleme projesi kapsamında yaklaşık bin 500 çiftçiye yüzde 50 hibeli 700 ton 15-15-15 gübresi ile 70 ton (4500 paket) dane mısır ve silajlık mısır tohumu verilecek. Destekten yararlanmak isteyen üreticilerden talepler alınmaya devam ediyor.

 

BAŞVURU MERKEZLERİNDE YOĞUNLUK YAŞANIYOR

Yem bitkisi tohumu ve gübre desteğini sevinçle karşılayan çiftçiler, başvuru merkezlerinde yoğunluk oluşturuyor. Özellikle başvuruların ilk günlerinde, tarımın yoğun olarak yapıldığı İzmit ve Kandıra ilçesindeki üreticiler, sabahın erken saatlerinden itibaren Büyükşehir Belediyesi Muhtarlık İşleri Dairesi Başkanlığı Tarımsal Hizmetler Şube Müdürlüğüne (Valilik yanı, Real AVM otoparkında) ve Kandıra Belediyesi yeni hizmet binasındaki Büyükşehir Çiftçi Başvuru Merkezine akın etti. Yoğunluk nedeniyle herhangi bir sorun yaşamaması için gerekli önlemleri alan görevliler, üreticilerin taleplerini bekletmeden almak için yoğun mesai harcıyor. Gübre desteğinden sadece yem bitkisi tohumu alan üreticiler yararlanabilecek.

 

ÇİFTÇİLER DESTEKTEN MEMNUN

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin tarımsal üretimi desteklemek amacıyla başlattığı yem bitkisi tohumu ve gübre desteği üreticiler tarafından büyük bir memnuniyetle karşılanıyor. Çiftçiler, verilen desteklerin üretim süreçlerine önemli katkılar sunduğunu ve maliyetlerini hafiflettiğini belirtiyor. Çiftçiler, aynı zamanda bu desteklerin devamını beklediklerini ifade ediyorlar.

 

“TÜR DESTEKLER MALİYETLERİMİZİ HAFİFLETİYOR”

İzmit Bayraktar’da yaşayan Ayfer Sert, “Yıllardır çiftçilik yapıyorum. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin desteğinden yararlanmak için buradayım. Mısır tohumu ve gübre almak için talepte bulundum. Bu tür destekler bizim maliyetlerimizi hafifletiyor, çok büyük bir katkı sağlıyor. Böyle desteklerin devamını bekliyoruz. Büyükşehir Belediyesi’ne teşekkür ediyorum” dedi.

 

“BÜYÜKŞEHİR ÇOK GÜZEL KATKILAR SAĞLIYOR”

İzmit Şahinler Köyü’nden Birol Ergin, “Yaklaşık 24 dönüm arazimde dane ve silajlık mısır, 16 dönümde ise yonca ekiyorum. Yüzde 50 hibeli tohum ve gübre desteğinden yararlanmak için kaydımı yaptırdım. Büyükşehir Belediyesi bu dönemde bize çok güzel katkılar sağlıyor. Kendilerine teşekkür ediyorum. Bu destekler gerçekten çok önemli” ifadelerini kullandı.

 

“BÜYÜKŞEHİR’İN DESTEKLERİNDEN ÇOK MEMNUNUZ”

Kartepe Köseköy’den Mehmet Durmuş ise, “Suadiye’de 7,5 dönüm tarlam var. Mısır silajı ekiyorum ve hayvan yetiştiriyorum. Büyükşehir Belediyesi’nin verdiği desteklerden çok memnunuz. Yıllardır bu desteklerden faydalanıyoruz. Allah razı olsun başkanımızdan. Bizim için çok değerli bir katkı” diye belirtti.

 

“EKONOMİK AÇIDAN BÜYÜK FAYDASI OLUYOR”

Kandıra’dan Gökhan İzgi de “Bize yapılan destekler çok faydalı. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne ve özellikle Başkanımız Tahir Büyükakın’a çok teşekkür ediyorum. Ayıcık mısır tohumu desteği alıyorum ve bu mısırları hayvanlarımıza yem olarak veriyoruz. Silajlık mısır da hayvanlarımız için besi olarak çok faydalı. Bu desteklerinde çiftçiler olarak bize, ekonomik açıdan çok büyük faydası oluyor. Bu tür desteklerin devam etmesini umuyoruz” açıklamasını yaptı.

 

“ÇİFTÇİLER İÇİN BÜYÜK KOLAYLIK SAĞLIYOR”

Kandıra’dan bir başka üretici Hayati Karaman, “Tohum, gübre, mazot gibi desteklerden daha önce de yararlandık. Şimdi de yem bitkisi tohumu ve gübre almak için kaydımı yaptırıyorum. Çok memnunuz. Tahir Başkanımıza teşekkür ediyoruz, sağladığı destekler biz çiftçiler için büyük kolaylık sağlıyor” dedi.

 

“TAHİR BAŞKANIMIZA ÇOK TEŞEKKÜR EDİYORUZ”

Yine Kandıra’da üretim yapan İsa Taşkın, “Mısır tohumu, gübre, mazot gibi desteklerle Kocaeli tarımına büyük katkılar sağlanıyor. Büyükşehir Belediyesi destek vermese, bazı çiftçi arkadaşlarımız üretim yapamayacak durumdalar. Tahir Büyükakın Başkanımıza çok teşekkür ediyoruz. Allah kendisinden razı olsun. Bu tür desteklerin devamını bekliyoruz” ifadelerini kullandı.

 

“ZOR ZAMANLARIMIZDA BİZE KOLAYLIK SAĞLIYOR”

Kandıralı diğer üretici Yılmaz Akman, “Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin verdiği tarımsal desteklerden çok memnunuz. Bu destekler çiftçiler için adeta can suyu oluyor. Zor zamanlarımızda bize kolaylık sağlıyor, bu nedenle çok minnettarız. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne ve başkanımıza teşekkür ederiz” diyerek görüşlerini belirtti.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Şehir Tiyatroları Mevlana İdris’i oyunuyla yad etti

Kocaeli Şehir Tiyatroları, Mevlana İdris’i anma programında “Radyo Tiyatrosu: Mevlâna İdris’ten Masallar” adlı oyunu sahneledi

 

Şehir Tiyatroları Mevlana İdris’i oyunuyla yad etti

 

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, geçtiğimiz sezon sahneye taşıdığı “Radyo Tiyatrosu: Mevlâna İdris’ten Masallar” adlı oyunu bu kez İstanbul’da öğrenciler ile buluşturdu. Etkinlikte sahnelenen oyun izleyenlerden büyük alkış aldı.

 

MEVLANA İDRİS’İN ANISI YAŞATILIYOR

Çocuk edebiyatının önemli kalemlerinden olan ve 2022 yılında yaşamını yitiren şair ve yazar Mevlana İdris Zengin’in anısı Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu tarafından yaşatılıyor. Geçtiğimiz sezon Mevlana İdris Zengin’in vefat yıldönümünde sahnelenen ve seyirciler tarafından tam not olan bu özel proje, İstanbul’da bulunan bir özel okul öğrencileri ile buluşturuldu.

 

OYUN İSTANBUL’DA ÇOCUKLARLA BULUŞTU

İstanbul’daki bir özel okul tarafından düzenlenen Mevlâna İdris’i anma programına özel olarak davet edilen Kocaeli Şehir Tiyatroları, oyunu öğrencilerle buluşturdu. Etkinlikte sahnelenen oyun izleyenlerden büyük alkış aldı. Merhum Mevlana İdris’in yazdığı hikâyelerden “Bulut Çocuk”, “Tuz” ve “Behram Geri Dön” adlı üç masalın seslendirildiği performans, çocukları ve yetişkinleri eşsiz bir sanatsal yolculuğa çıkardı.

 

SAHNEDE EŞSİZ BİR DENEYİM YAŞANDI

Radyo tiyatrosu, görselliğin olmadığı ve yalnızca ses kullanılarak icra edilen bir sanat türüdür. Ancak Kocaeli Şehir Tiyatroları bu geleneği sahneye taşıyarak, izleyicilerin canlı ses efektleri eşliğinde izleyerek dinlediği yenilikçi bir format sundu. Mevlâna İdris eserleriyle Kocaeli Kitap Fuarı’nda da çocukların gönlünde taht kurmuştu. Usta kalemin anısını sahnede yaşatmaya devam eden Kocaeli Şehir Tiyatroları, çocukluğumuzun “Radyo Tiyatrosunu” görsel ve işitsel hafızayla sahneye taşıyor.

 

MEVLÂNA İDRİS KİMDİR?

Mevlâna İdris Zengin, 15 Mart 1966’da Kahramanmaraş’ın Andırın ilçesinde doğdu. 1989 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. İkindi Yazıları, Diriliş, Dergâh, Albatros, Geniş Zamanlar ve Gerçek Hayat gibi birçok dergi ve gazetede şiir, hikâye ve denemeleri yayımlandı. Çocuk edebiyatı alanında çok sayıda kitap kaleme alan Mevlâna İdris, 7 Haziran 2022 yılında kalp rahatsızlığı sonucu vefat etti.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Şehzadeler Kenti’ne 35.92 Milyar Liralık Yatırım DSİ’den Manisa’ya 219 Tesis

Şehzadeler Kenti’ne 35.92 Milyar Liralık Yatırım
DSİ’den Manisa’ya 219 Tesis

Son 22 yılda Manisa’ya 35,92 milyar liralık yatırım yapan DSİ Genel Müdürlüğü, 219 tesisi tamamlayarak vatandaşların hizmetine sundu. Manisa’da 236 bin 450 dekar araziyi modern sulamaya açtıklarını belirten DSİ Genel Müdürü Mehmet Akif Balta, bu projeler sayesinde bölge üreticisine geçen yıl 2 milyar 9 milyon 825 bin lira ek gelir sağlandığını açıkladı.

Su Yönetimi ve Sürdürülebilir Tarım İçin Çalışmalar Devam Ediyor
Tarım ve Orman Bakanlığı Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü, tarımda modern sulamayı yaygınlaştırma, taşkın risklerini azaltma ve sağlıklı su temini konusunda çalışmalarını sürdürüyor. DSİ Genel Müdürü Balta, suyun stratejik öneminin arttığına dikkat çekerek, suyun yönetilmesinin büyük önem taşıdığını vurguladı. Ayrıca, yapay zekâ destekli sulama otomasyonu ile su kullanımının azaltılmasına yönelik çalışmalar yapıldığını ifade etti.

Manisa’ya 34 Baraj, 13 Gölet, 16 Yeraltı Depolama
Manisa’ya 22 yılda 34 baraj, 13 gölet ve 16 yeraltı depolama tesisi inşa eden DSİ, bu tesislerle Manisa’daki su depolama hacmini 1 milyar 824 milyon m³’e çıkardı. Bu yatırımlar, sulu tarımın yaygınlaşmasını ve ürün verimliliğinin artmasını hedefliyor.

236 Bin 450 Dekar Araziye Modern Sulama
2023 yılından itibaren Manisa’da 72 sulama tesisi inşa eden DSİ, 236 bin 450 dekar araziyi modern sulama sistemleriyle tanıştırdı. Bu projeler sayesinde Manisa ekonomisine yılda 2 milyar 9 milyon lira katkı sağlandı. DSİ Genel Müdürü, Manisa’nın Türk tarımının başkenti olması için projelerine devam edeceklerini belirtti.

Su Baskını ve Taşkın Koruma Çalışmaları
Manisa’da 103 yerleşim yeri ve 140 bin 650 dekar araziyi taşkınlardan korumak için çalışmalar yürütüldü. Gediz, Nif ve Alaşehir Çayı gibi önemli bölgelerde dere ıslahı yapıldı.

Arazi Toplulaştırma ve HES Yatırımları
DSİ, Manisa’da 119 bin 450 dekar arazide arazi toplulaştırma çalışmaları yaparak, bölge üreticisine 71 milyon 670 bin lira ek kaynak sağladı. Ayrıca, Manisa’da kurulu 2 HES tesisi, yıllık 23 milyon kWh enerji üretim kapasitesine sahip.

Manisa’nın Tarımda Kalkınması Hedefleniyor
DSİ Genel Müdürü Mehmet Akif Balta, Manisa’nın tarım alanında daha fazla kalkınması için gece gündüz çalışacaklarını belirtti. Manisa’nın Türk ekonomisi için önemli bir yer edindiğini ve bu konuda tüm projelerin hızla tamamlanacağını söyledi.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Buca’nın kent belleği gün yüzüne çıkıyor

Buca’nın kent belleği gün yüzüne çıkıyor
– Başkan Görkem Duman, Kent Belleği Sergisi için çağrısını yineledi

Buca Belediyesi, ilçenin tarihi ve kültürel mirasını yansıtan nesnelerin yer alacağı Kent Belleği Sergisi için bağış toplamayı sürdürüyor. Pembe Köşk’te hayata geçecek sergi için vatandaşlara çağrısını yineleyen Buca Belediye Başkanı Mimar Görkem Duman, “Gelin, Buca’mızın geçmişini hep birlikte geleceğe taşıyalım” dedi.

Buca Belediyesi, geçmişe dair hatıralara sahip çıkarak toplumsal birlikteliğin inşasına katkı koyan bir projeye imza attı. Buca’nın tarihi köşklerinden biri olan Pembe Köşk’te can bulacak Kent Belleği Sergisi kapsamında, anı değeri yüksek, Buca’nın tarihine dokunacak objeler toplanmaya başlandı. Yakın zamanda hizmete açılması planlanan sergi için vatandaşlara çağrısını yineleyen Buca Belediye Başkanı Görkem Duman, “Vatandaşlarımızdan anı değeri yüksek, Buca’mızın tarihine dokunacak objelerini bağışlamalarını bekliyoruz. Gelin, Buca’mızın geçmişini hep birlikte geleceğe taşıyalım” diye konuştu.

DÖNEM MATERYALLERİ TOPLANIYOR
Buca Belediyesi, sergi kapsamında vatandaşlardan Buca’ya ve Buca’daki yaşama dair her türlü materyali, geçmiş dönemde tarımda, hayvancılıkta, gündelik yaşamda kullanılan araç ve gereçleri, dönem kıyafetlerini, fotoğraf, kartpostal, mektup, harita, çizim, resim gibi her türlü yazılı ve görsel belgeyi bağış olarak kabul ediyor.

Buca Belediyesi’nden yapılan açıklamada, bağışta bulunmak isteyen vatandaşların,  Erdem Caddesi numara 92’de bulunan Kütüphane ve Müzeler Müdürlüğü’ne bağışlarını teslim edebilecekleri;  439 10 10 (Dahili 2410) nolu telefon hattını arayarak da detaylı bilgi alabilecekleri açıklandı.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı