Aylık arşivler: Mart 2025

Doç. Dr. Emine Yıldırım: “Meme kanseri her yıl yaklaşık 20 bin kadını etkiliyor”

İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından düzenlenen Meme Kanserinde Tedaviye Yön Veren Stratejiler Sempozyumu’nda kanser ve tedavisinde yeni gelişmeler tartışıldı. Sempozyum Başkanı, İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Emine Yıldırım, meme kanserinin Türkiye’de her yıl yaklaşık 20 bin kadını etkilediğini belirterek erken tanı ve bireyselleştirilmiş tedavi sayesinde sağ kalım oranlarında çok önemli iyileşmeler sağlandığını söyledi.

Vadi Kampüs Dr. Ralph A. Defronzo Oditoryumu’nda gerçekleştirilen sempozyumda meme kanseri ve tedavi süreçleri cerrahi, radyoloji ve onkoloji oturumlarında ele alındı. 

Prof. Dr. Ersoy Kocabıçak: “Kanser tedavisinde multidisipliner yaklaşım önemli”

İstanbul Atlas Üniversitesi Rektörü, Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ersoy Kocabıçak, kanserin doğası gereği tek bir disiplinin çözeceği bir hastalık olmadığını belirterek multidisipliner yaklaşımın önemini vurguladı: “Bugün burada genel cerrahi, radyoloji ve onkoloji branşlarından uzmanlar bir arada. Bunu çok önemsiyoruz çünkü biliyoruz ki başarıya giden yol beraber çalışmaktan geçiyor, aynı dili konuşmaktan geçiyor. Çünkü bir cerrahın ameliyatta neler çektiğini bir radyoloğun bilmesi gerekiyor ya da radyoloğun neye bakarak tanı koyduğunu bir cerrahın bilmesi gerekir. Onkologun nasıl bir tedavi stratejisi yapacağını yine bir cerrahın bilmesi gerekir ve bunları beraberce konuşmaları gerekir. Bu anlamda dünyada ve ülkemizde multidisipliner yaklaşımı benimseyen genel cerrahi, radyolojiyi ve onkolojiyi tek çatı altında bir araya getiren ve ekiplerin bir arada çalışmayı başarabildiği merkezler ilerleme açısından hız kazanıyor.”

Kanser tedavisinin çok zorlu bir süreç olduğunu, bununla beraber son 30-40 yılda tümörün teşhis ve tedavisiyle ilgili çok ciddi gelişmeler olduğunu belirten Prof. Dr. Kocabıçak, “Bu gibi sempozyumların asıl önemli özelliği şu: Tek bir konuya odaklanmış olmaları ve güncel bilgiyi paylaşmaları. Düşünür Francis Bacon, bilgi güçtür diyor. Ama hangi bilgi ve nasıl bir güç? Eskimiş bilgi belki de zararlı bir güç. Güncel ve kanıtlanmış bilgi gerçek güç herhalde. Bu nedenle bu tür sempozyumların önemini hatırlatmak istiyorum. Bu sempozyumun da önemli katkılar sunacağına inanıyorum” diye konuştu.

Prof. Dr. Faruk Aydın: “Kadın sağlığında önemli yeri olan konu yeni gelişmelerle ele alınacak”

İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Faruk Aydın, sempozyumun amacının meme kanseri tedavisindeki gelişmeler ve bunun yansımalarının tartışılması ve bilimsel olarak kanıtlanmış doğrular üzerinden tedavi algoritmalarının değerlendirilmesi olduğunu söyledi. Prof. Dr. Aydın, “Bu doğrultuda fikir alışverişinde bulunmayı ve meme kanserinde tedaviye yön veren stratejiler üzerindeki araştırmalarınızı ve deneyimlerinizi paylaşmanızı amaçlıyoruz. Kadın sağlığında çok önemli olan bir konuyu yeni gelişmeleriyle alanında çalışan hekimlerin bir arada ele alması çok kıymetli. Özellikle değerli tartışmacıların ve katılımcıların katkıları sayesinde meme kanserinde tedaviye yön veren stratejilerin farklı boyutlarına dair derinlemesine bilgiler edinmeyi umuyoruz. Sempozyumumuzun üniversitemize ve tüm katılımcılara yararlı olmasını diliyorum” dedi.

Doç. Dr. Emine Yıldırım: “Meme kanserindeki güncel yaklaşımları tartışıp yeni stratejileri değerlendireceğiz”

Sempozyum Başkanı, İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Emine Yıldırım, “Bugün burada alanında uzman akademisyenler olarak meme kanserindeki güncel yaklaşımları tartışmak, yeni stratejileri değerlendirmek amacıyla bir araya geldik. Bu sempozyum yalnızca bilimsel bir bilgi paylaşımı değil aynı zamanda multidisipliner iş birliğinin de göstergesi olacaktır” dedi.

Kanserde tedavi süreçleri dinamik bir yapıya sahiptir

Meme kanserinin Türkiye’de her yıl yaklaşık 20 bin kadını etkilediğini belirten Doç. Dr. Yıldırım, “Bu çok yüksek bir sayı ve erken tanı, bireyselleştirilmiş tedavi sayesinde sağ kalım oranlarında da çok önemli iyileşmeler sağlanmaktadır. Tedavi süreçleri dinamik bir yapıya sahiptir. Cerrahiden sistemik tedaviye, radyoterapiden hormon terapiye, immün terapiden genetik analizlere kadar geniş bir yelpazeyi kapsar. Biz de sempozyumumuzda son gelişmeleri değerlendirip en etkin tedavi yaklaşımlarını konuşmayı amaçlıyoruz” diye konuştu.

Üç oturumda gerçekleşti

Meme Kanserinde Tedaviye Yön Veren Stratejiler Sempozyumu, cerrahi, radyoloji ve onkoloji olmak üzere üç oturumda gerçekleşti. Türk Cerrahi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Güldeniz Karadeniz Çakmak,  Prof. Dr. Arda Kayhan, Prof. Dr. Nebi Serkan Demirci, Prof. Dr. Teoman Yanmaz’ın oturum başkanlıklarını yaptığı oturumlarda uzman isimler meme kanseri ve tedavisinde yeni yaklaşımları her yönüyle inceledi. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Borçelik, Su Güvenliği Programı’nda CDP’den En Yüksek Notu Aldı

Borusan Grup şirketlerinden Borçelik, sürdürülebilirlik yolculuğunda önemli bir kilometre taşına daha ulaştı. Borçelik, dünyanın en büyük çevresel raporlama platformu olan CDP’nin 2024 yılı değerlendirmesi sonucunda, Su Güvenliği Programı’nda A skoru ile “Liderlik”, İklim Değişikliği Programı’nda ise B skoru ile “İyi Yönetim” seviyesinde yer aldı.

Türkiye’nin en kaliteli galvanizli çelik üreticisi Borçelik, dünyanın en saygın çevresel raporlama platformlarından CDP’nin (Carbon Disclosure Project) yaptığı değerlendirmeye göre 2024 yılında küresel düzeyde Su Güvenliği Programı’nda A skoru, İklim Değişikliği Programı’nda ise B skoru alarak çevresel taahhüdünü bir kez daha ortaya koydu. A’dan F’ye kadar bir skorlama skalası bulunan CDP’de Borçelik’in Su Güvenliği Programı’nda aldığı skor “Liderlik”, İklim Değişikliği Programı’nda aldığı skor ise “İyi Yönetim” seviyesinde değerlendirildi. 

 

Kâr amacı gütmeyen uluslararası bir kuruluş olan CDP, kurulduğu 2000 yılından bu yana, özellikle karbon emisyonları (iklim değişikliği), su güvenliği ve ormansızlaşma konularında şirketlerin sürdürülebilirlik performanslarını değerlendiren bir platform. CDP, 2024 yılında 24.800’den fazla şirketin çevresel konulardaki bilgilerini derleyip analiz ederek global liderleri belirledi. Şirketlerin ve hükümetlerin sera gazı emisyonlarını azaltmalarına, ayrıca su kaynaklarını ve ormanları korumalarına yardımcı olmayı amaçlayan CDP, puanın hesaplandığı metodolojiyi dikkate alarak bağımsız bir değerlendirme yapabilmek için çevresel etkiler, riskler ve fırsatlarla ilgili verileri topluyor. 

 

Kerem Çakır: “Gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak için yenilikçi çözümler geliştirmeye devam edeceğiz”

 

Borçelik İcra Kurulu Başkanı Kerem Çakır, CDP Su Güvenliği Programı’nda A skoru ve İklim Değişikliği Programı’nda B skoru alınmasından duyduğu memnuniyeti dile getirirken şu ifadeleri kullandı: “Sürdürülebilir su yönetimi, düşük karbon ekonomisi ve çevresel risklerin azaltılması konusunda proaktif yaklaşımlarımızı sürdürmeye kararlıyız. Gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakma hedefimiz doğrultusunda, yenilikçi çözümler geliştirmeye ve sürdürülebilirlik alanındaki liderliğimizi güçlendirmeye devam edeceğiz.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Antalya’ya Gelişi Antalya Büyükşehir Cumhuriyet Meydanı’nda Haluk Levent coşkusu yaşanacak

Antalya Büyükşehir Belediyesi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Antalya’ya gelişinin 95. yılını coşkuyla kutlayacak. Atatürk’ün Antalya’ya geliş etkinlikleri kapsamında 6 Mart Perşembe günü ünlü sanatçı Haluk Levent, Cumhuriyet Meydanı’nda, saat 21.00’de Antalyalılarla buluşacak. Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, Haluk Levent konserine tüm Antalyalıları davet etti.

 

Atatürk’ün 6 Mart 1930 tarihinde Antalya ziyaretinin 95. yılı anlamlı etkinliklerle kutlanacak. Antalya Büyükşehir Belediyesi, etkinlikler kapsamında 6 Mart Perşembe günü ünlü sanatçı Haluk Levent’i halkla buluşturacak. Ünlü sanatçı Haluk Levent, 6 Mart Perşembe günü saat 21.00’de Cumhuriyet Meydanı’nda Antalyalılara muhteşem bir konser verecek. Haluk Levent, birinden coşkulu şarkılarını Antalyalılar ile birlikte seslendirecek. Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, Antalyalıları Haluk Levent konserine ve Atatürk’ün Antalya’ya gelişinin 95’inci yılını coşkuyla kutlamaya davet etti.

AKM’DE 11.00’DE KUTLAMA PROGRAMI

Öte yandan 6 Mart Atatürk’ün Antalya’ya gelişinin 95’inci yılı kutlamaları kapsamında, 6 Mart Perşembe saat 11.00’da AKM Aspendos Salonu’nda anma programı düzenlenecek.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Şehirleşmeyle artan gürültü, işitme cihazını yaygınlaştırıyor

Son yıllarda giderek artan işitme cihazı kullanımıyla, bu cihazlara dair farkındalık da önemli ölçüde arttı.

Bu nedenle kulak sağlığıyla ilgili toplumda doğru bilinen yanlışların daha önemli hale geldiğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı Prof. Dr. Bülent Evren Erkul, “Sanılanın aksine fazla kir birikimi, duyma yetisinin kaybedilmesine bile yol açabilir. Yaşlılık dışında işitme kaybına zemin hazırlayan faktörler; şehir hayatında gürültüye maruz kalma, genetik yatkınlık, bazı antibiyotikler, baş-boyun travmaları, kabakulak, kızamık ve menenjit gibi bazı enfeksiyonlar olarak sıralanabilir” dedi.

 

İşitme cihazı kullanımının sıklaştığına değinen Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı Prof. Dr. Bülent Evren Erkul, “İşitme kaybı farkındalığının iyileşmesi, teknolojik gelişmelerin cihazları daha işlevsel hale getirmesi, gürültüye maruziyetin artması ve yaşlı nüfusun yoğunlaşması gibi etkenler, bu cihazları yaygınlaştırdı. Üstelik kimileri tarafından kulağı tembelleştirdiğine inanılsa da aslında beynin adaptasyonunu destelediği söylenebilir. Günümüz teknolojisi sayesinde de yapay zekâ destekli, gürültü engelleyici ve Bluetooth bağlantılı versiyonlarını hatta beyin aktivitelerini analiz ederek konuşmaları daha iyi anlamaya yardımcı olan modellerini bile piyasada bulmak mümkün” şeklinde konuştu. 

 

Tüplü dalış kulak zarını delebilir

Kulağın karmaşık bir yapıya sahip olduğunu ve çeşitli rahatsızlıkların işitme işlevini etkileyebileceğini vurgulayan Prof. Dr. Bülent Evren Erkul, “En yaygın sağlık sorunları arasında; bakteriyel veya viral enfeksiyonlardan kaynaklanan orta kulak iltihabı, kulak kiri birikmesi, iç kulaktaki sıvı basıncının artmasıyla oluşan Meniere Hastalığı, orta kulaktaki kemiklerin fonksiyon kaybına neden olan genetik hastalık Otoskleroz, bağışıklık sistemi bozuklukları veya dolaşım sorunları nedeniyle aniden ortaya çıkabilen işitme kayıpları ve travma, tüplü dalış gibi sebeplerle kulak zarının farklı boyutlarda delinmesi bulunuyor” dedi. 

 

İşitme cihazları doğru kullanılmazsa ağrıya sebep olabilir  

İşitme cihazlarının bireylerin duyma yetilerini artırdığını hatırlatan Erkul, “Mevcut işitme kapasitesini destekleyerek, seslerin daha net algılanmasını sağlayarak ve çınlamaları azaltarak hastanın yaşam kalitesini artırır ancak hastalığı yüzde yüz tedavi edemez ya da ilerlemesini durduramaz” şeklinde konuştu.

Yanlış kullanımlarda nadir de olsa bazı yan etkiler oluşabileceğinin altını çizen Erkul, “Hatalı kullanım kulakta tahrişe veya kulak ağrısına neden olabilir. Bu yüzden cihazın doğru ayarlandığından emin olunmalı, kulakta tahriş veya ağrı olup olmadığı kontrol edilmeli ve cihaz düzenli olarak temizlenmeli. Aynı zamanda cihazın nemden uzak tutulması ve uzun süre kullanılmadığında kapatılması ömrünü de artırır” dedi.

 

Duyma yetisinin yaşam kalitesini direkt etkilediği unutulmamalı

Kulak zarı deliği, kronik orta kulak enfeksiyonları ve Otoskleroz gibi rahatsızlıkların ameliyatla tedavi edilebileceğini söyleyen Prof. Dr. Erkul, “İşitme becerisi, yaşam kalitesini doğrudan etkileyen önemli bir konudur. Erken teşhis ve doğru tedavi yöntemleriyle işitme kaybının etkileri minimize edilebilir. İşitme cihazları her ne kadar kesin bir tedavi sunmasa da kullanıcıların günlük yaşantısını büyük ölçüde kolaylaştırır. Önemli bir işlev olan duyma kabiliyetini kaybetmemek için düzenli kontroller ve sağlıklı yaşam alışkanlıkları ile kulak sağlığına gereken özen verilmelidir” dedi.

 

KBB Uzmanı Prof. Dr. Bülent Evren Erkul, kulak ve işitme sağlığını korumak için 5 tavsiyede bulundu:

  1. Yüksek sesli ortamlarda kulak koruyucu kullanılmalı.
  2. Kulak çubuğundan uzak durarak hijyene dikkat edilmeli. Örneğin ıslatılmış bir pamuk yardımıyla kulak kanalı girişinin temizlenmesi yeterlidir.
  3. Ototoksik ilaçlar yalnızca doktor kontrolüyle tercih edilmeli.
  4. Dalış ve uçak seyahati gibi kulakta basınca neden olan aktivitelerde gerekli tüm tedbirler alınmalı.
  5. Kulak enfeksiyonlarının tedavisi geciktirilmemeli.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Akbank, S&P Global “Sürdürülebilirlik Yıllığı”nda Yer Aldı, Sektöründe En Yüksek Skor Artışını Sağladı

Akbank, S&P Global’in “2025 Sürdürülebilirlik Yıllığı”nda yer alan sayılı kurumlardan biri ve sektöründe en yüksek skor artışını sağlayarak “Industry Mover” unvanını kazanan tek Türk bankası oldu.

 

Akbank, S&P Global tarafından gerçekleştirilen Kurumsal Sürdürülebilirlik Değerlendirmesi (Corporate Sustainability Assessment – CSA) sonuçlarına göre, güçlü ÇSY performansıyla bankacılık sektöründe ilk %15’lik dilimde yer alarak “2025 Sürdürülebilirlik Yıllığı”na (The Sustainability Yearbook) girmeye hak kazandı. Bununla birlikte, Akbank, sektöründe en yüksek skor artışını sağlayarak “Industry Mover” unvanını kazanan tek Türk bankası oldu.

 

Akbank Finansal Yönetim Genel Müdür Yardımcısı Türker Tunalı, bu önemli gelişmeye ilişkin şu değerlendirmede bulundu: “Akbank olarak sürdürülebilirliği sadece çevreyle sınırlamıyor; insanı, toplumu ve hayatın her alanını içine alan kapsamlı bir stratejiyle hareket ediyoruz. Net sıfır hedefimizden çeşitlilik ve kapsayıcılık çalışmalarımıza, Akbank Gençlik Akademisi’nden sürdürülebilir finansman çözümlerimize kadar, çevresel ve toplumsal değer yaratma misyonumuzu kararlılıkla sürdürüyoruz. S&P Global’in “2025 Sürdürülebilirlik Yıllığı”na giren sayılı kurumdan biri olmamız ve ‘Industry Mover’ unvanını almamız, bu çalışmalarımızın uluslararası arenada da takdir edildiğini gösteriyor. Gelecek nesiller için sürdürülebilir ve kapsayıcı bir ekosistem yaratma yolunda öncü adımlar atmayı sürdüreceğiz.”

 

Dünyanın en saygın sürdürülebilirlik değerlendirmelerinden biri olarak kabul edilen The Sustainability Yearbook için 2025 yılında 62 farklı sektörden 7.690 kurum değerlendirildi. Bu kurumlar arasından 780’i yılın en iyi sürdürülebilirlik performansına sahip şirketleri arasında gösterilerek Yearbook’a dahil edildi. Türkiye’den bu prestijli listeye 6 kurum girmeye hak kazanırken, “Industry Mover” unvanına layık görülen sadece 2 kurum oldu. Banka, Ekim 2024’te de Dow Jones Sürdürülebilirlik Endeksi’ndeki puanını 12 puan artırarak 65’e yükseltmiş ve sürdürülebilirlik alanındaki güçlü ilerlemesini tescillemişti. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Obezitenin Neden Olduğu Başlıca 8 Hastalık!

Fast food tüketiminin artması, düzensiz beslenme ve hareketsiz yaşam nedeniyle hem ülkemizde hem de dünyada büyük bir risk haline gelen obezite, birçok hastalığa da davetiye çıkarmaktadır. Obezite, sağlığı bozabilecek aşırı yağ birikimiyle tanımlanan kronik bir hastalıktır. Dünya çapında yetişkinlerde görülen obezite 1990’dan bu yana 2 katından fazla artmış ve ergenlik çağındaki obezite ise 4 katına çıkmıştır. Ülkemizde her 3 kişiden 1’ini etkileyen bu hastalıktan korunmak ve beraberinde gelebilecek rahatsızlıklara karşı önlem almak artık hayati önem taşımaktadır. Düzenli diyet ve spor ile yeterli kilo veremeyen kişilerin uzman desteği alarak obezite cerrahisinden fayda görebileceği unutulmamalıdır. Memorial Antalya Hastanesi Genel Cerrahi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alihan Gürkan “4 Mart Dünya Obezite Günü” nedeniyle obezite hakkında bilinmesi gerekenleri anlattı.

 

Sağlığın en büyük düşmanlarından biri de obezite!

 

Obezite sadece kozmetik bir endişe değildir, birçok hastalık ve sağlık sorunu riskini artıran tıbbi bir sorundur. Bunlara kalp hastalığı, diyabet, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, karaciğer hastalığı, uyku apnesi ve bazı kanserler dahil olabilir. Obezite, bedenin yağ kütlesinin yağsız kütleye oranın aşırı artması sonucu, boy uzunluğuna göre vücut ağırlığının arzu edilen düzeyin üstüne çıkmasıdır. Vücut kitle indeksi (VKİ); boy ve kilonun ölçümüyle bulunur ve şişmanlığın yanında obez olup olunmadığını gösteren, en güvenilir hesaplamalardan biridir. Normal bir insanda ideal vücut kitle indeksi 19 ila 24.9 aralığında olmalıdır.

 

Yaşam kalitesini oldukça düşürüyor

 

Bazı insanların kilo vermede sorun yaşamasının birçok nedeni vardır. Genellikle obezite, diyet, fiziksel aktivite ve egzersiz seçimleriyle birlikte kalıtsal, fizyolojik ve çevresel faktörlerden kaynaklanır. Obezite, Tip 2 diyabet ve kalp hastalığı riskini artırabilir, kemik sağlığını ve üremeyi etkileyebilir, bazı kanserlerin artışı da yine obeziteyle ilişkili olabilmektedir. Obezite genel yaşam kalitesini düşürür. Eskiden zevk alınan fiziksel aktiviteler yapılamaz hale gelir. Kişiler halka açık yerlere gitmekten çekinebilir. Obezitesi olan kişiler ayrımcılıkla bile karşılaşabilir. Obezite uyuma, giyinme, araba kullanma veya hareket etme gibi kişilerin yaşam kalitesini oldukça etkiler.

 

Obezitenin neden olabileceği hastalıklara dikkat!

 

  1. Kalp hastalığı
  2. Yüksek tansiyon
  3. Yüksek kolesterol
  4. Obstrüktif uyku apnesi
  5. Tip 2 diyabet
  6. İnme
  7. Kanser
  8. Kısırlık

 

Obezite kişiye göre değişmekle birlikte şu durumlara da neden olabilir;

  • Depresyon
  • Utanç
  • Sosyal izolasyon
  • Daha düşük iş başarısı

 

Obezite cerrahisi için uygun aday olmanız gerekiyor

 

Vücut kitle indeksi 30’un üzerinde olup yandaş hastalığı olanlar ile VKİ 35’in üzerinde olan diyet denemeleri başarısız olan tüm hastalar obezite cerrahisi için aday olabilmektedir.

 

Obezite cerrahisi için uygunluk kriterleri şunlardır;

 

•Hastaların 18-65 yaş arası olması

•Vücut kitle indeksi 30-40 ile 40 ve üzeri olması

•Vücut kitle indeksi 30-40 arası olanlarda; şeker, uyku apnesi, hipertansiyon, astım, eklem ağrıları gibi ek hastalıkların olması 

 

Aşırı kilo nedeniyle oluşan sağlık sorunları ortadan kalkıyor

 

Sleeve gastrektomi işleminde midenin bir kısmı ayrılır ve vücuttan çıkarılır. Midenin kalan kısmı tüp benzeri bir yapıya dönüştürülür. İşlem genellikle karnın üst kısmındaki birden fazla küçük kesiden laparoskopik olarak yapılır. Mide küçüldüğü için alınan besin miktarı da daha az olur. Ayrıca iştahı düzenleyen hormon olan ghrelin daha az üretilir ve bu da yeme isteğini azaltır. Ayrıca obezite cerrahisi bağırsaklardaki kalori ve besin emilimini etkilemez. Obezite cerrahisi sayesinde aşırı kilo nedeniyle gelişen hormonal değişiklikler, yüksek tansiyon veya kalp hastalığı gibi sağlık sorunları tamamen ortadan kalkabilir. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

8 Mart’ta Balçova’nın konuğu Oya Başar olacak

Balçova Belediyesi, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde usta oyuncu Oya Başar’ı konuk edecek. ”Olacak O kadar” adlı televizyon programı ile hafızalara kazınan Başar, Balçova Belediyesi’nin 8 Mart etkinliklerine katılacak. İ

lk olarak saat 16.30’da Ekonomi Üniversitesi Konferans Salonu’nda kadın sorunları ile ilgili söyleşi gerçekleştirecek olan sanatçı, saat 20.00’de de aynı salonda ikili ilişkilere kadınların bakışını mizahi olarak anlatan “Plastik Aşklar” adlı komedi oyununu sahneleyecek. Söyleşide Başar’a, oyuncu Yüksel Ünal, tiyatro oyununda ise oyuncu Ebru Kural eşlik edecek. Ali Cüneyd Kılcıoğlu tarafından yazılan oyunun yönetmenliğini ise Orçun Uçal yapıyor.

Plastik Aşklar Ekibi, oyunu şu sözlerle anlatıyor: “Usta oyuncu Oya Başar’ın ve başarılı oyuncu Ebru Kural’ın muhteşem performansı ile kendinizden çok şey bulacağınız bir kahkaha tufanına hazır olun. Bizden, bizim içimizden sımsıcak bir komedi… Kendinizle ne kadar barışıksınız ya da küs? Hiç düştünüz mü içinizdeki terk edilişin tuzağına? Plastik Aşklar, tıpkı yaşadığımız zamandaki aşklar gibi…

Bu yapaylıkla dalga geçebildiniz mi? Gittiğiniz her ortamda, hayatın en ortasında yüzünüze iliştirdiğiniz bir Mona Lisa gülüşüyle sıyrılabildiniz mi tüm olumsuzluklardan, aşktan, sevdadan? Bir tarafta eğitimli, kültürlü, hayatla eğlenebilen, avam ama bir o kadarda alaturka bir kadın; diğer tarafta çekingen, kendini savunmaktan korkan, geleneklerden bihaber saf bir kadın…

Mayıs ayı, Hıdırellez günü, doğa uyanmaya baharı getirmeye hazırdır. Farklı geçmişlerden, farklı serüvenlerden gelen bu iki kadın kendi baharlarını, karşılaştıkları bu gecede acaba neye evirecekler? Ödüllü komedi oyunu ”Plastik Aşklar” seyirciye unutamayacağı dakikalar vadediyor.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Nefes Borusu Yüzde 95 Kapandı, 10 Saatlik Ameliyatla Hayata Döndü

Herpes virüsüne bağlı ensafalit nedeniyle entübe edilerek 52 gün yoğun bakımda kalan tıp fakültesi birinci sınıf öğrencisi Ahmet Yasin Sarıçiçek (21) tedavi edilip uyandırılınca solunum yolunda gelişen darlık nedeniyle nefes almakta güçlük çekti.

Akciğerleri temiz çıkan, iki kez nefes borusunu genişletmek için operasyon geçiren ama iyileşemeyen Sarıçiçek, Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Sina Ercan tarafından yapılan 10 saatlik zorlu bir ameliyatla sağlığına kavuştu. Prof. Dr. Ercan, “Hasta bize geldiğinde nefes borusu yüzde 95 kapalıydı. Entübe edilip yoğun bakımda kalan hastalarda nefes borusunun hasar alabildiğini görüyoruz. Eğer hızlı müdahale edilmezse hasta ömür boyu, trakeostomi ile yaşamak zorunda kalabilir” dedi.

 

İSTANBUL’DA yaşayan tıp fakültesi birinci sınıf öğrencisi Ahmet Yasin Sarıçiçek (21) doğum günü kutladıkları akşam yüksek ateş ve baş ağrısı şikayetiyle hastaneye başvurdu. Soğuk algınlığı teşhisi konulan Yasin, antibiyotik tedavisi verilerek taburcu edildi. Durumu hızla kötüleşen ve tekrar doktora giden Sarıçiçek’e, yapılan testler sonucunda herpes virüsüne bağlı ensefalit (beyin iltihabı) teşhisi konuldu ve entübe edilerek yoğun bakıma alındı. 52 günlük yoğun bakım sürecinin ardından solunum yolunda gelişen darlık nedeniyle nefes almakta güçlük çeken Ahmet Yasin, Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi’nden Prof. Dr. Sina Ercan ve ekibinin gerçekleştirdiği zorlu bir ameliyatla sağlığına kavuştu.

“PROF. DR. SİNA ERCAN: NEFES BORUSUNDA DİKİŞLERİ TUTACAK SAĞLAM DOKU YOKTU”

Ahmet Yasin Sarıçiçek’in durumunu değerlendiren Prof. Dr. Sina Ercan, ameliyatın ne kadar karmaşık olduğunu şu sözlerle anlattı:

“Hastamı ilk gördüğümüzde, entübasyona bağlı gelişen bu darlığın oldukça hassas bir noktada olduğunu fark ettik. Ses tellerine çok yakın bir bölgede olduğu için ameliyat oldukça zorlu olacaktı. İlk yapılan tomografilerde durumu inceledik ancak ameliyat sırasında karşılaştığımız tablo çok daha ağırdı. Gırtlak bölgesindeki kıkırdak yapılar ciddi şekilde hasar görmüştü ve onarımı için sağlam bir doku bulmak neredeyse imkansızdı. Bu nedenle ameliyat sırasında dokular ek yapılan dikişleri tutmadığı için ekleme işlemine ikinci kez baştan başlamak zorunda kaldık. Çünkü attığımız dikişleri tutabilecek sağlıklı bir doku mevcut değildi. Üstelik hastanın ikinci bir ameliyat şansı da yoktu.”

“AMELİYAT SONRASI DARLIĞIN TEKRARLAMAMASI ÇOK KRİTİK”

Ameliyat sonrası sürecin en kritik aşamalarından birinin darlığın tekrar oluşmasını engellemek olduğunu belirten Prof. Dr. Ercan, “Bu tür ameliyatlarda en büyük risk, yapılan işlemin sağlıklı bir şekilde iyileşmemesi ve darlığın tekrar oluşmasıdır. Eğer eklediğimiz bölgede tekrar bir darlık gelişseydi, bir daha cerrahi müdahale şansımız olmayabilirdi. Bu yüzden kritik bir karar alarak, hastanın hassas ve nispeten zayıf dokularda yapılan ek bölgesinin zorlanmadan iyileşebilmesi için koruyucu bir trakeostomi açtık. Trakeostomiyi, ameliyat bölgesini etkilemeyecek şekilde planladık. Bu kararın ne kadar doğru olduğunu daha sonraki süreç içerisinde gördük. Yaklaşık üç hafta sonra trakeostomiyi kapatma şansımız oldu ve ameliyat bölgesi sorunsuz bir şekilde iyileşti” diye konuştu.

‘YANLIŞ MÜDAHALELER SORUNU BÜYÜTEBİLİR’

Sarıçiçek’in ameliyatının titizlikle planlanması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Sina Ercan, yanlış yapılan cerrahi müdahalelerin sorunu daha da büyütebileceğini belirterek, “Hastamızın nefes borusundaki daralan bölge çok uzun olmasa da son derece kritik bir konumdaydı. Kıkırdak yapıları tamamen tahrip olmuştu. Bu aşamada doğru tedavi yöntemini belirlemek büyük önem taşıyordu. Endoskopik lazer, stent gibi yöntemler bazen yanlış kullanıldığında, sorun daha da büyüyebiliyor. Özellikle ses tellerine yakın bölgelerde yapılan hatalı müdahaleler, problemin içinden çıkılmaz hale gelmesine neden olabiliyor. Bizim temel hedefimiz, hastanın nefes alma, konuşma ve ses fonksiyonlarını koruyarak sağlıklı bir iyileşme sağlamaktı. Çok şükür, bu süreci başarıyla tamamladık” ifadelerini kullandı.

“SARIÇİÇEK: NEFES ALMAKTA ZORLANDIM, HAYAT KALİTEM DÜŞTÜ”

Yaşadığı süreci anlatan Ahmet Yasin Sarıçiçek, “Çeşitli tedaviler denendi, iki defa balon dilatasyon ameliyatı geçirdim ama maalesef yeterli olmadı. Nefes alma sorunum artarak devam ediyordu ve bu durum hayat kalitemi ciddi şekilde etkiliyordu. Normal bir şekilde yürümek, derslerime odaklanmak hatta günlük basit aktiviteleri yapmak bile zorlaşmıştı. Sonunda, çok şükür Sina Hocam’a ulaştım” dedi.

‘İLK GÖRÜŞMEMİZDE BANA GÜVEN VERDİ’

Ameliyat sürecine nasıl karar verdiğini anlatan Sarıçiçek, doktoruna duyduğu güveni şu sözlerle dile getirdi: “Sina Hocam beni ilk gördüğünde, ‘Ben halledeceğim’ dedi. O an gerçekten emin ellerde olduğumu hissettim. Acil olarak ameliyata alındım ve operasyon sonrası sağlığıma kavuştum. Artık rahatlıkla nefes alabiliyorum, hayatıma geri döndüm, eğitimime devam ediyorum, okuluma gidip gelebiliyorum. En önemlisi, sağlıklı bir şekilde nefes alıp verebiliyorum ve bu beni çok mutlu ediyor. Bunu tamamen Sina Hocam’a borçluyum.”

“ACABA TEKRAR NEFES ALABİLECEK MİYİM?”

Ameliyat öncesindeki endişelerini de paylaşan Sarıçiçek, “Ameliyat öncesinde büyük kaygılarım vardı. ‘Acaba tekrar nefes alabilecek miyim?’ Diye düşünüyordum, çünkü gerçekten çok zor bir durumdaydım. Ama kendimi güvenli ellerde hissediyordum. Ameliyattan sonra uyandığımda ise ilk fark ettiğim şey, tekrar nefes alabildiğimdi. O an tüm kaygılarım sona erdi ve gerçek hayatıma, asıl yaşamıma dönebildim.”

“SİNA HOCAM BENİM İDOLÜM, GELECEKTE BEN DE İYİ BİR DOKTOR OLACAĞIM”

Tıp fakültesinde eğitimine devam eden Ahmet Yasin, yaşadığı bu sürecin kendisini daha da motive ettiğini söyledi. Sarıçiçek, “Ben okumayı, öğrenmeyi çok seviyorum. Eğitim hayatım benim için en değerli şeylerden biri. İnşallah gelecekte ben de bir doktor olacağım. Tıp okumayı gerçekten çok seviyorum ve başarılı bir doktor olmak için elimden geleni yapacağım. Sina Hocam bana büyük bir emek harcadı, onun sayesinde hayata yeniden adapte olabileceğime inandım. Ben de ileride onun gibi insanların hayatına dokunan bir doktor olmak istiyorum. O benim idolüm. Bana bu yolda büyük bir kapı açtı ve hayatımı geri verdi. Kendisine sonsuz teşekkür ediyorum” diye konuştu.

BABA İLHAN SARIÇİÇEK: “HASTALIĞI DOĞUM GÜNÜNDE BAŞLADI”

Ahmet Yasin Sarıçiçek’in babası İlhan Sarıçiçek, oğlunun yaşadığı süreci şu sözlerle anlattı: “Oğlum Ahmet’in hastalığı, doğum gününde arkadaşlarıyla eğlenmeye gittiği gün başladı. Akşam eve geldiğinde baş ağrısı çektiğini söyledi. Ateşi de yükselince hemen hastaneye götürdük. İlk muayenede basit bir soğuk algınlığı olduğu düşünüldü, antibiyotik verilip eve gönderildik. Ancak gece şikayetleri artınca yeniden hastaneye gitmek zorunda kaldık. Yapılan testler sonucunda herpes virüsüne bağlı ensefalit teşhisi konuldu ve oğlum yoğun bakıma alındı. 28 Ocak’ta başlayan bu süreç, 22 Nisan’a kadar hastanede devam etti. 52 gün boyunca entübe edildi, yoğun bakımda kaldı. Sonrasında servise alındı, taburcu oldu ama sorunlar bitmedi.”

 ‘5-6 AY BOYUNCA NEFES ALMAKTA ZORLANDI’

Ahmet Yasin’in eve döndükten sonra nefes alma sorunları yaşamaya devam ettiğini anlatan baba İlhan Sarıçiçek, “Asıl problem nefes alamamasıydı. Temmuz ayında ameliyat olana kadar, yani yaklaşık 5-6 ay boyunca sürekli sıkıntılar yaşadı. Fizik tedaviye başlaması gerekiyordu ama nefes darlığı nedeniyle bu bile mümkün olmadı. Günlük hayatını devam ettiremiyordu. Farklı doktorlara danıştık ama kesin bir çözüm bulamadık. En sonunda Sina Hocamıza ulaştık.”

‘BALGAM YA DA TÜKÜRÜKLE BİLE BOĞULMA RİSKİ VARDI’

Baba Sarıçiçek, yaşadıkları endişeli sürece de şu sözlerle değindi; “O dönem bizim için çok zordu. Yapılan ilk muayenede Ahmet Yasin’in nefes borusunun yüzde 90-95 oranında tıkalı olduğunu söyledi. O kadar kritik bir durumdaydı ki, sadece bir balgam veya tükürükle bile boğulma tehlikesi vardı. Bu yüzden acilen yatış yapıldı ve sabah ameliyata alındı. Elbette endişeliydik ama Sina Hocamızın güven veren yaklaşımı sayesinde süreci biraz daha rahat atlatabildik.”

‘BUGÜN MUTLUYUZ, MİNNETTARIZ’

Ameliyat sonrasındaki süreçle ilgili konuşan baba, oğlunun sağlığına kavuşmasının kendileri için büyük bir sevinç olduğunu belirtti: “O zor günleri tekrar yaşamak istemiyorum. Gerçekten çok ağır bir süreçti. Evladım, 20. yaş gününde böyle bir rahatsızlık geçirdi. Tam hayatının baharındayken, spor yapan, sağlıklı bir gençken bir anda böyle büyük bir komplikasyon yaşadı. Biz de şok üstüne şok yaşadık. Ama bugün geldiğimiz noktaya baktığımızda içimiz rahat ve mutluyuz. Ahmet Yasin tekrar sağlığına kavuştu ve hayatına devam ediyor. Emeği geçen herkese minnettarız.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Erkport ve Noatum Maritime, Global Ro-Ro ve Bitmiş Araç Taşımacılığı için Ortaklık Kurdu

Roll-on/Roll-off (Ro-Ro) taşımacılığında yıllara dayanan deneyimi ve operasyonel gücü ile öne çıkan Türkiye merkezli Erkport, AD Ports Group’un bir kolu olan Noatum Maritime ile yeni bir ortak marka (JV) kurarak otomotiv, hacimli yük ve Ro-Ro taşımacılığı alanında entegre bir hizmet modeli oluşturuyor. Bu ortaklık, Erkport’un sektördeki derin bilgi birikimi ve operasyonel uzmanlığını, Noatum Maritime’ın uluslararası ağıyla birleştirerek Ro-Ro lojistiğinde yeni bir çağı başlatmayı hedefliyor.

Anlaşma kapsamında Erkport, ortak girişimde %40 paya sahip olacak ve mevcut filosu, operasyonel kapasitesi ve lojistik ağı ile yeni yapının temel taşlarından birini oluşturacak. Noatum Maritime ise %60’lık hisse ile küresel bağlantıları ve lojistik altyapısıyla bu iş birliğine katkı sağlayacak.

Otomotiv endüstrisinin kritik limanlarını birbirine bağlayarak şekillenecek olan “United Global Ro-Ro”, hem otomotiv sektörü için özel çözümler sunacak hem de ağır ve hacimli yüklerin etkili bir şekilde taşınmasını sağlayacak. Bu yeni yapı, Avrupa, Akdeniz, Güney Afrika, Arap Körfezi ve Asya’da Ro-Ro hat hizmetlerinin etkinliğini ve erişimini genişleterek sektörde dönüşüme öncülük edecek.

Erkport, Ro-Ro taşımacılığındaki pazar deneyimi ve operasyonel kabiliyetleri ile ortaklıkta anahtar bir rol oynuyor. Erkport’un mevcut filosu, Noatum Maritime’ın Container Ro-Ro (ConRo), Pure Car and Truck Carrier (PCTC) ve Ro-Ro gemileriyle tamamlanarak optimize edilmiş bir filo yapısı oluşturulacak. Toplamda 11 geminin beş farklı hizmet hattında faaliyete başlaması planlanıyor.

Erkport Yönetim Kurulu Başkanı Tolga Emrah Gezgin, konuya ilişkin yaptığı açıklamada: “Bu ortaklık, Ro-Ro taşımacılığı ve bitmiş araç lojistiği alanında yeni bir sayfa açıyor. Erkport olarak yıllar içinde kazandığımız uzmanlığı ve sektördeki güvenilirliğimizi, Noatum Maritime’ın küresel ağı ve lojistik yetenekleriyle birleştirerek büyük bir sinerji yaratacağımıza inanıyoruz. Bu ortaklık, güvenlik, kalite ve deneyimi bir araya getirirken, rekabetin önemli unsurlarından biri olan hız faktörünü de göz ardı etmiyor. Birlikte, sektörde yeni bir standart oluşturmayı hedefliyoruz” dedi.

Noatum Maritime tarafından yapılan açıklamada ise, AD Ports Group Denizcilik ve Taşımacılık Kolu CEO’su Kaptan Ammar Al Shaiba, “Bu ortaklık sayesinde Ro-Ro denizcilik endüstrisinde büyük bir ilerleme kaydedeceğiz. Erkport’un Ro-Ro operasyonlarındaki deneyimi ve sektördeki etkin varlığı, bu iş birliği için kritik bir unsur. Güçlerimizi birleştirerek hem bölgesel hem de küresel anlamda daha etkili ve verimli taşımacılık hizmetleri sunacağımıza inanıyoruz” ifadelerini kullandı.

Erkport ve Noatum Maritime’ın bu ortaklık ile, Ro-Ro hat hizmetlerinin küresel ayak izini genişletirken, sektörde sürdürülebilir ve yenilikçi bir iş modelini hayata geçirmeyi amaçlıyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Dubai Ekonomi ve Turizm Departmanı 153 Otele Dubai Sürdürülebilir Turizm Belgesi Verdi

Dubai’nin temiz enerji hedeflerine ve Birleşmiş Milletler’in 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na (UNSDGs) katkıda bulunan Dubai Sürdürülebilir Turizm Belgesi (DST), bu yıl ikinci kez sahiplerini buldu.  2023 yılında 70 otele verilen belge sayısı, bu yıl %118’lik artışla 153 otele yükseldi. Dubai’de 18 otel altın kategori belgesi alırken, 64’ü gümüş ve 71’i bronz belge aldı. DST belgesi, Dubai Ekonomi ve Turizm Departmanı’nın “19 Sürdürülebilirlik Gerekliliği” ne en yüksek düzeyde uyum sağlayan otellerine verildi.

 

Dubai Ekonomi ve Turizm Departmanı (DET), 153 otele Dubai Sürdürülebilir Turizm (DST) Belgesi verdi. Geçen yıl 70 otele verilen belge, bu yıl %118 artışla 153 otele verildi. Bu artış, Dubai’nin konaklama sektöründe sürdürülebilirliği önceliklendirme konusundaki kararlılığını ve şehrin sürdürülebilir bir destinasyon olarak artan itibarını pekiştiriyor.

 

İlki Temmuz 2023’te verilen DST Belgesi, Dubai’nin iddialı çevresel hedefleri ve yeşil gelecek vizyonu ile uyumlu olarak sürdürülebilir uygulamalara olağanüstü bağlılık gösteren otelleri kapsıyor. Oteller, enerji verimliliği, su tasarrufu, atık yönetimi ve çalışan katılımı gibi alanları kapsayan kapsamlı ’19 Sürdürülebilirlik Gerekliliği’ çerçevesinde değerlendiriliyor. Altın, gümüş ve bronz kategorilerinde üç aşamalı bir ödül sistemi sunan sertifikalar, 26 Şubat’ta Atlantis The Royal’de düzenlenen özel bir törenle sahiplerini buldu.

 

DST belgesi girişimi, temiz enerji hedeflerine ve Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (UNSDGs) 2030’a katkıda bulunurken, aynı zamanda Dubai Ekonomi Ajandası D33’ün hedefleriyle de uyumlanıyor. Bu belge, Dubai’yi iş ve eğlence için küresel bir merkez haline getirme hedefini de destekliyor.

 

2024 yılı performanslarına göre değerlendirilen oteller arasında Atlantis, The Palm; Atlantis The Royal; Jumeirah Al Qasr; Jumeirah Dar Al Masyaf; Le Royal Méridien Beach Resort & Spa ve Grosvenor House, a Luxury Collection Hotel Dubai’nin arasında olduğu 18 otel, altın kategoride ödüllendirilirken, 64 otel gümüş ve 71 otel bronz ödül aldı. Bu oteller, Dubai Hükümeti Mükemmellik Programı kapsamında bağımsız denetçiler tarafından titizlikle değerlendirilirken sürdürülebilirlik girişimlerinin DET’in ’19 Sürdürülebilirlik Gerekliliği’ çerçevesinde en yüksek standartları karşıladığı belgelendi.

 

DET Kurumsal Strateji ve Performans CEO’su ve DET Çevresel Sürdürülebilirlik ve Sosyal Sorumluluk Komitesi Başkanı Yousuf Lootah“Dubai Sürdürülebilir Turizm Belgesi ile ödüllendirilen otel sayısının giderek artmasından gurur duyuyoruz. Bu girişimin başarısı, şehrimizin vizyoner liderliğinin bir kanıtı olurken, konaklama sektörünü sürdürülebilir turizm için küresel bir referans noktası haline getirme stratejik taahhüdümüzü pekiştiriyor. Paydaşlarımızın ve ortaklarımızın desteği, bu değişimi yönlendirmede hayati bir rol oynuyor ve sürdürülebilirlik hedeflerimize önemli adımlar atmamıza olanak sağlıyor. Tüm kazananları tebrik eder, sürdürülebilirliğe olan bağlılıkları için diğer tüm adaylara da teşekkür ederiz. Bu, Dubai’nin daha geniş çevresel hedefleri ve D33 Ajandası ile uyumlu olarak şehri ziyaret etmek, yaşamak ve çalışmak için en iyi yer haline getirme yolunda önemli bir adım. Birlikte, daha yeşil, daha dirençli bir Dubai inşa ediyoruz ve bu şehrin gelecek nesiller için canlı, yaşanabilir ve cazip bir destinasyon olarak kalmasını sağlıyoruz” dedi.

 

 

Atlantis Dubai Sürdürülebilirlik ve Deniz Hayvanları Operasyonları İcra Direktörü Kelly Timmins ise konuyla ilgili açıklamasında; “Atlantis, The Palm ve Atlantis The Royal’in Altın DST Belgesi ile ödüllendirilmesinden büyük memnuniyet duyuyoruz. Bu ödül, sorumlu ve sürdürülebilir konaklamaya olan bağlılığımızın bir göstergesi. Sürdürülebilirlik, faaliyetlerimizin merkezinde yer alıyor ve 2021’de başlatılan Atlantis Atlas Projesi aracılığıyla hem insanlara hem de gezegene fayda sağlayacak şekilde iş yapmaya çalışıyoruz. Atlantis Atlas Projesi’nin dört temel ayağı olan “Sorumlu İşletme”, “Eğitim & Farkındalık”, “Koruma & Hayvan Refahı” ve “İnsan & Kültür” ile çalışanlarımızı ve misafirlerimizi anlamlı sürdürülebilirlik çabalarına katılmaya teşvik ediyoruz. Dubai Ekonomi ve Turizm Departmanı tarafından belirlenen ‘19 Sürdürülebilirlik Gerekliliği’, çevresel uygulamalarımızı sürekli geliştirmemiz için sağlam bir çerçeve sağlıyor.”

 

Jumeirah Al Qasr ve Jumeirah Dar Al Masyaf Genel Müdürü Peter Roth“Sürdürülebilirlik, operasyonlarımızın merkezinde yer alıyor. Dubai Ekonomi ve Turizm Departmanı tarafından verilen Altın DST Belgesi’ni almaktan dolayı gurur duyuyoruz. Bu ödül, Dubai’nin sürdürülebilir turizmde küresel çabalarda ön sıralarda yer almasına yönelik taahhüdümüzü yansıtıyor.”

 

Grosvenor House ve Le Royal Méridien Beach Resort & Spa’nın Çoklu Tesis Genel Müdürü Pam Wilby“Altın DST Belgesi’ni aldığımız için çok mutluyuz. Misafirlerimize unutulmaz deneyimler yaşatırken, daha fazla sürdürülebilirlik odaklı hizmetler sunmaya odaklanıyoruz. Bu belge, sürdürülebilir uygulamaları operasyonlarımızın her alanına entegre etme taahhüdümüzü doğruluyor.”

 

Bir yıl boyunca geçerli olan DST Belgesi, otellerin sürdürülebilirlik alanındaki çabalarını sürekli olarak geliştirmelerinin önemini vurguluyor. Bu sertifikaya sahip oteller, yeşil konaklama konusunda öncü olurken, aynı zamanda diğer oteller için de örnek oluyor. 

 

DST Belgesi, BAE’nin Net Zero 2050 Stratejisi ile uyumlu, karbon nötrlüğe ulaşma, inovasyonu teşvik etme ve karbon emisyonlarını azaltma hedeflerine katkıda bulunuyor. Karbon Hesaplayıcı platformu, Dubai Can gibi sürdürülebilirlik girişimleri ve Dubai 2040 Kentsel Ana Planı gibi projelerle destekleniyor. DST, Şubat 2022’den bu yana Refill for Life girişimiyle, 500 ml’lik tek kullanımlık plastik su şişelerinin kullanımını 30 milyondan fazla azaltan Dubai Can gibi sürdürülebilirlik hareketlerine destek veriyor. Bunun yanı sıra, DUBAI REEF projesiyle dünyanın en büyük tek amaçlı yapay resif geliştirme girişimini başlattı. Sürdürülebilir turizm stratejisi aynı zamanda, yeşil ve rekreasyon alanlarının boyutunu iki katına çıkarmayı, doğa rezervleri ve kırsal doğal alanların emirliğin toplam alanının %60’ını oluşturmasını sağlamayı ve halka açık plajların toplam uzunluğunu %400 artırmayı hedefleyen Dubai 2040 Kentsel Ana Planı tarafından yönlendiriliyor. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı