Aylık arşivler: Mayıs 2025

Büyükakın: KO-MEK en büyük iyilik hareketinden biridir

Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Doç.Dr.Tahir Büyükakın, KO-MEK’in Gölcük ilçe sergisinde yaptığı konuşmada, “KO-MEK bu kentin en büyük iyilik hareketlerinden biridir. Şehrimizde her iki kadından birinin yolunun kesiştiği KO-MEK sadece öğreten değil, geleceği birlikte kuran yapıdır” dedi.

EL EMEĞİ ÜRÜNLER BEĞENİ TOPLADI

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Meslek ve Sanat Eğitim Kursları (KO-MEK), “Orta Asya’dan Anadolu’ya Ortak Mirasımız” temalı sergilerinin açılışına devam ediyor. Kursiyerlerin bir yıl boyunca ürettiği el emeği göz nuru ürünlerin vatandaşlarla buluştuğu sergilerde birbirinden güzel ürünler göz kamaştırdı. Eşsiz eserlerin yer aldığı Gölcük ilçe sergisinin açılışına Büyükşehir Belediye Başkanı Doç. Dr. Tahir Büyükakın’ın yanı sıra; Gölcük Belediye Başkanı Ali Yıldırım Sezer, ilçe protokolü ve çok sayıda vatandaş katıldı.

LİBYA’DA DOKTORDU, KO-MEK’TE KENDİNİ BULDU

Gölcük Kongre Sarayı’nda gerçekleştirilen Gölcük ilçe sergisinin açılışı saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Gölcük ilçe sergisinin açılışının ardından Türkmenistanlı öğrenciler yöresel dans gösterisi düzenledi. Libya’da hematoloji doktoru olarak görev yaparken ülkede yaşanan iç karışıklıklar nedeniyle Türkiye’ye sığınmak zorunda kalan Lina Kılıçkaya, açılışta kursiyerler adına konuşma yaptı. Libya’daki iç karışıklıktan sonra Türkiye’ye gelerek evlendiğini ifade eden Kılıçkaya, “Gölcük KO-MEK Kurs Merkezi’nde dikiş, örgü ve yabancılar için Türkçe kurslarına kayıt oldum. Artık istediğim her şeyi dikebiliyorum. Kurslar sayesinde çok arkadaşım oldu. Bizlere bu imkânı sunan Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanımıza teşekkür ediyorum” dedi.

“KO-MEK BİZİM İÇİN AİLE YUVASI OLDU”

KO-MEK kurslarının önemine değinen Başkan Büyükakın ise şunları söyledi: “Kursiyerlerimiz buralarda sadece eğitim almıyor, aynı zamanda ‘KO-MEK Bohçası’ ile evlenecek kızlarımıza çeyiz desteği, ‘KO-MEK Vefası’ ile ihtiyaç sahiplerine destek olmak gibi birçok sosyal sorumluluk projesi de gerçekleştiriyor. KO-MEK sizler ve bizler için bir aile yuvası oldu. Buralar hem eğitim yeri hem de rehabilite merkezi olarak sizler için hizmet etmeye devam ediyor.

“LÜTFEN GÜCÜNÜZÜN FARKINDA OLUN”

KOMEK, kimi zaman yabancı ülkelerden gelen vatandaşlarımız için hayata tutunma vesilesi oldu, kimi zaman fakir sofralarına misafir oldu, kimi zaman da afet bölgelerine sağanak yağmur gibi yardım yağdırdı. Bunu 6 Şubat depremlerinde hep birlikte gördük. Filistin’i hiçbir zaman unutturmadınız, bundan sonra da unutturmayacaksınız. Burası artık en güçlü kadın STK’sı haline gelmiş durumda. Bu kentte yapılacak birçok şeyde sizin farkındalık oluşturmanız mümkün. Lütfen gücünüzün farkında olun. Orta Asya’dan Anadolu’ya uzanan ortak mirasımızla şu anda 1500’e yakın Orta Asyalı öğrenci kentimizde eğitim görüyor.

“BU MİLLETİN GELECEĞİNİ ÖNEMSEMELİYİZ”

Huzurun bedelini kaybetmeden anlayabilmek gerekir. Bugün burada huzurla yaşayabiliyorsak, bu geçmişte gözünü kırpmadan bu topraklar için canını feda edenlerin sayesindedir. Geleceğimize sahip çıkalım ki çocuklarımız huzur içinde yaşasın. Şimdiye kadar çok güzel işler yaptınız ama şimdi çok daha fazlasını yapmalısınız. Çünkü bu milletin geleceğini önemsememek gibi bir hakkımız yok. Bu devlet, ‘bana ne’ anlayışıyla ayakta durmadı.” Gölcük Belediye Başkan Ali Sezer Yıldırım ise, “Biz büyük bir aileyiz. İlçemizdeki vatandaşlarımızın özellikle meslek sahibi olabilmesi ve aile ekonomisine katkıda bulunması bizim için çok önemli. Bu serginin hayırlı olmasını diliyor, emeği geçenlere teşekkür ediyorum” dedi.

ÜRÜNLERİ TEK TEK GEZEREK BİLGİ ALDI

Konuşmaların ardından resim branşı kursiyerleri Başkan Büyükakın’a tablo hediye etti. Daha sonra KO-MEK Bohçası yakın zamanda düğünü olacak olan kursiyere hediye edildi. Ardında açılışa katılan protokol ve çocuklar hep birlikte açılış kurdelesini keserek sergi alanını gezdi. Başkan Büyükakın, kursiyerlerle tek tek sohbet ederek ürünler hakkında bilgi aldı.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Zootropolis 2’den ilk fragman ve afiş yayınlandı

2016 yılında En İyi Animasyon dalında Oscar® kazanan “Zootropolis”in büyük heyecanla beklenen devam filmi “Zootropolis 2” için yepyeni bir fragman yayınlandı. Fragmanda, sevilen karakterler Judy Hopps (Ginnifer Goodwin’in sesiyle) ve Nick Wilde (Jason Bateman’ın sesiyle) yeniden bir araya gelirken, gizemli yeni karakter piton yılanı Gary De’Snake (Ke Huy Quan’ın sesiyle) de izleyiciye sunuluyor.

26 Kasım’da vizyona girecek olan filmde Judy ve Nick, Zootropolis’e gelişiyle şehri altüst eden Gary De’Snake’in ardından büyük bir gizemin peşine düşüyor. Bu sıradışı görevi çözebilmek için şehrin daha önce hiç keşfetmedikleri bölgelerine sızmak ve yepyeni kılıklara bürünmek zorundalar. Filmin yönetmeni, senaristi ve yaratıcı direktörü Jared Bush’un açıklamasına göre, bu kez izleyicileri çok daha geniş bir dünya bekliyor. 

Bush, “Zootropolis’in çılgın ve devasa dünyasına herkesi tekrar davet etmekten heyecan duyuyoruz. Bu kez izleyicileri daha önce hiç görmedikleri bölgelere götüreceğiz” dedi. Yeni filmin hikayesine dair ipuçları da veren Bush, “Yarı sucul memelilerin bataklıklarından uçsuz bucaksız çöl kumullarına ve daha büyük gizemlere kadar Judy ve Nick birçok yeni arkadaşla tanışacak, hem dünyayı hem kendilerini hem de kasabaya yeni gelen bir yılanı keşfedecek” ifadelerini kullandı.

Yönetmen Byron Howard ise, “Fragmanda, Zootropolis’in en iyi tekno grubu LEMEEENS’in orijinal şarkısı ‘ZUTU’ da yer alıyor. Süperstar Gazelle’in turnesinden dönen Hans-Peter, Gūnther, Spielt ve DJ’leri Spaß, bu özel geri dönüşü kutlamak için şehre özel bu şarkıyı hazırladı!” dedi.

Oscar® ödüllü yönetmenler Jared Bush ve Byron Howard ile yapımcı Yvett Merino ortaklığıyla doğan “Zootropolis 2”de ayrıca Fortune Feimster ve Quinta Brunson’ın yanı sıra Gazelle rolüyle geri dönen Shakira da seslendirme kadrosunda yer alıyor.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Nilüfer’de Karadeniz rüzgarı esecek

Nilüfer Belediyesi, Karadeniz kültürünü Bursa’da yaşatacak. FSM Hastane Alanı’nda 30 Mayıs ile 1 Haziran tarihleri arasında 3 gün düzenlenecek festivalde; yerel lezzetler, alışveriş stantları, konser ve etkinliklerle dolu bir Nilüfer Karadeniz Festivali gerçekleştirilecek.

Nilüfer Belediyesi, Karadeniz kültürünü herkesle buluşturmak amacıyla 1. Karadeniz Festivali düzenliyor. Fatih Sultan Mehmet Bulvarı (FSM) Hastane Alanı’nda renkli etkinliklerin yapılacağı festival için dolu dolu bir program hazırlandı. Karadeniz lezzetleri, alışveriş stantları, halk oyunları ve aktivite alanlarının yer alacağı festivalde çocuklar için de özel oyun alanları hazırlanacak.

Festivalde ziyaretçiler, düzenlenecek konserlerle de keyifli anlar yaşayacak. Festival kapsamında 30 Mayıs akşamı Tuğçe Kandemir, 31 Mayıs akşamı ise Ekin Uzunlar sahneye çıkacak. 1 Haziran’da ise Karadeniz’in sevilen yerel sanatçıları izleyicilerle buluşacak.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Can ve Canan Leylek Yuvalarına Geldi

Bursa’nın İznik ilçesinde yürek ısıtan bir doğa olayı yaşandı. Geçtiğimiz günlerde yuva yapmak için ilçenin merkezine gelen ancak uygun alan bulamayınca geri dönen leylekler, İznik Belediyesi’nin örnek bir çalışmasıyla yeniden yuvalarına kavuştu.

İznik Belediyesi, Başkan Kağan Mehmet Usta’nın talimatıyla leyleklerin ihtiyaçlarına kayıtsız kalmayarak saat kulesinin tepesine özel bir leylek yuvası yerleştirdi. Bu girişimin ardından halk tarafından Can ve Canan isimleri verilen iki leylek yuvaya gelerek yerleşti ve yuva yapımına başladı. O anlara tanık olan İznikliler ise büyük mutluluk yaşadı.

Belediye yetkilileri, doğaya ve tüm canlılara duyarlı bir şehircilik anlayışı benimsediklerini belirterek ilçede benzer projelerin devam edeceğini açıkladı. Özellikle göçmen kuşların barınabileceği güvenli alanlar oluşturmak için yeni çalışmaların planlandığı bilgisi paylaşıldı.

İznik halkı, Can ve Canan’ın her yıl tekrar gelmesini umarak leylek yuvasını sahiplenmiş durumda. Doğaya duyarlı bu yaklaşım, ilçede hem çevre bilincini artırdı hem de gönüllerde yer etti.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Ödül rekortmeni ve eleştirmenlerin gözdesi ‘The Bear’, 4. sezonuyla 26 Haziran’dan itibaren sadece Disney+’ta

“İnsanlar restoranlara hizmet almak, rahatlamak ve bir an olsun başka hiçbir şey düşünmemek için giderler.” Düşünce tarzları bu olsa da Carmen “Carmy” Berzatto, Sydney Adamu ve Richard “Richie” Jerimovich başta olmak üzere tüm mutfak ekibi kendini, yeniden kaos ve kargaşanın tam merkezinde bulacak ancak gün sonunda hiçbir zaman yalnız olmadıklarını ve aslında bir aile olduklarını fark edecekler. 

21’i Emmy, 5’i ise Altın Küre başta olmak üzere sayısız prestijli ödül töreninden toplamda 114 ödüle layık görülen ve daha ilk sezonuyla “kült” mertebesine erişen ‘The Bear’ın 4’üncü sezonundan ilk resmi fragman paylaşıldı. Fragmanda Jamie Lee Curtis’in geri döndüğü sürprizinin müjdelendiği dizinin yeni sezonunda Carmy, Sydney ve Richie sadece mutfağın günlük temposuna ayak uydurmakla yetinmeyip, aynı zamanda The Bear’ı bir üst seviyeye taşımaya doğru kararlı bir şekilde ilerliyor. Her an yeni bir zorlukla karşılaşan ekip, bu serüvende hem aralarındaki uyumu yakalayıp aile olduklarını fark etmek hem de karşılarına çıkan engelleri birlikte aşmak zorunda kalacak. Bu sezon mükemmellik arayışı, sadece daha iyi olmak değil; gerçekten neyin uğruna mücadele etmeye değer olduğunu keşfetmekle ilgili.

Jeremy Allen White, Ayo Edebiri, Ebon Moss-Bachrach, Abby Elliott, Lionel Boyce, Liza Colón-Zayas, Matty Matheson, Oliver Platt ve Molly Gordon’ın başrollerini paylaştıkları ‘The Bear’ın yaratıcı koltuğunda Christopher Storer oturuyor. 10 bölümden oluşan yeni sezonuyla 26 Haziran’dan itibaren sadece Disney+’ta seyredilebilecek dizinin yeni sezonunda ocakların altı yanacak, tüm travmalar ve zorluklar kendini göstermeyi ihmal etmeyecek ve gösteri yeniden başlayacak. 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Ödüllü yazar Yavuz Ekinci Nilüfer’de okurlarıyla buluştu

Ödüllü yazar Yavuz Ekinci, Koza Buluşmaları’nın konuğu oldu. Son kitabı “Aziz” ile okurlarıyla buluşan Tekin, korku ve umut kavramlarını değerlendirerek, sanatın ölümsüzlükle ilişkisini anlattı.

Nilüfer Belediyesi tarafından düzenlenen “Koza Buluşmaları”nın bu ayki konuğu ödüllü yazar Yavuz Ekinci oldu. Hakan Akdoğan moderatörlüğünde, Koza Kütüphane’de, “Hafızanın Kırılganlığı, Sanatın Dayanıklılığı” başlığıyla düzenlenen söyleşide, Ekinci, son romanı “Aziz”i, edebiyata olan bakışını ve sanatın ölümsüzlük ile ilgili olan bağlantısını anlattı.

Çıkardığı 10’uncu kitabı “Aziz”in hikayesini anlatan Yavuz Ekinci şöyle konuştu: “Aziz Mirzade, üç kuşak koleksiyoncu olan bir aileden geliyor. Aziz’in hayali daha parlamamış bir sanatçıyı keşfetmek, onun hamisi ve komisyoncusu olmak. Böylece 16 yaşındaki Timur’u keşfediyor. Timur kısa sürede dünya çapında bir sanatçı oluyor ve 27 yaşına geldiğinde büyük bir sergi açıyor. Bu sergide de intihar ediyor. Sonrasında Timur’un insan sırtına dövme olarak yaptığı 3 yeni eseri olduğu daha ortaya çıkıyor. Romanda da Aziz’in bu eserlerin peşine düşmesini anlatıyorum.”

“Oldum olası farklı hayatlar yaşamak istedim” diyen Ekinci, bunun da bir hikayeyi okuyup, izleyerek ya da yazarak mümkün olduğunu söyledi. Bir hikayeyi yazarak onu en üst düzeye getirilebileceğini belirten Ekinci, yazıyla kurduğu bağın da buradan geldiğini ifade etti. Her yazdığı metinde yeni bir hayatı deneyimleyebildiğini dile getiren Ekinci, “Her yazdığımız metin hem biziz hem biz değiliz. Edebiyat; başkansının hikayesini kendi hikayenmiş gibi anlatmak, kendi hikayeni de başkasının hikayesiymiş gibi anlatma sanatıdır. Her yazdığım metne kendimden bir şeyler katarım” dedi.

“KORKU VE UMUT ARASINDA SIKIŞIYORUZ”

İnsanın umut ve korku arasında sıkışmış durumda olduğunu vurgulayan Ekinci, “Bütün eylemlerimizi bu iki uç arasındaki sıkışmışlık belirler. İnsanoğlu ölümlü olduğunu biliyor. En büyük umudu ise ölümsüz olmak. En büyük korkusu da unutulmaktır. Bu unutulma korkusu ve ölümsüz olma arzusu arasında sıkışmış her insan arayışa girer. Kimi bunu bir eser üreterek yapar, kimisi de sanat eseri koleksiyonlarını biriktirerek var olma tutkusunu yaşar” diye konuştu.

Söyleşinin sonunda katılımcılardan gelen soruları yanıtlayan Yavuz Ekinci, kitaplarını da imzaladı.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Başkan Topaloğlu’ndan Ramazan Kar’a plaket

Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu, 18-24 Mayıs tarihleri arasında kutlanan Müzeler Haftası dolayısıyla Kemer Belediyesi Kültür Evi Sorumlusu Ramazan Kar’a plaket verdi. Başkan Topaloğlu’na, Kemer Belediye Başkan Yardımcısı Semih Top ve Kemer Belediyesi Sağlık İşleri Müdürlüğü Sorumlusu Arzu Erkan Dursun eşlik etti. 

Başkan Topaloğlu ve beraberindekiler, Liman Caddesi’nde yer alan ve Kemer’in kent belleği olma özelliği taşıyan Kültür Evi’ni ziyaret ederek, Kültür Evi Sorumlusu Yerel Tarihçi Ramazan Kar’dan bilgi aldı.

Kültür Evi’nin turizme büyük katkı sağlamasında emekleri olan Ramazan Kar’a teşekkür ederek Müzeler Haftasını kutlayan Başkan Topaloğlu, “Kemer Belediye meclis üyelerimizin ve yerel tarihçimiz Ramazan Kar’ın destekleriyle Kültür Evi’ni Kemer turizmine kazandırdığımız günden bu yana burası büyük ilgi görüyor. Kültür Evi’nde sergilenen tarihi belgeler, fotoğraflar, kitaplar, değerli objeler ve Kemer’in kent belleğini taşıyan eski eşyaların hepsi Ramazan Kar’a ait. Özellikler yerli ve yabancı misafirlerimiz ve öğrencilerimiz burayı çok beğeniyor. Müzeler Haftası dolayısıyla Ramazan Bey’i tebrik ediyorum. Çalışmalarında başarılar diliyorum.” dedi. 

Başkan Topaloğlu, ziyaret sonrası Kültür Evi anı defterini de imzalayarak duygu ve düşüncelerini kaleme aldı. 

Başkan Topaloğlu ve beraberindekiler, Ramazan Kar’a plaket vererek, hatıra fotoğrafı çektirdi.  

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Doğayla Birlikte Varız: Biyolojik Çeşitliliği Korumak Yaşamı Korumaktır

TEMA Vakfı, Dünya Biyolojik Çeşitlilik Günü’nde herkesi biyolojik çeşitliliği koruyarak doğayla uyum içinde yaşamaya ve bu yönde harekete geçmeye çağırdı. Vakfın Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, “Aldığımız her nefeste, yediğimiz her lokmada doğanın izleri var. Ancak ormanlarımız, sulak alanlarımız hızla yok oluyor, denizlerimizde yaşam azalıyor. Doğal alanlarımızı korumak; yaşamak için yaşatmak zorundayız.” sözleriyle biyolojik çeşitliliğin insan yaşamı için taşıdığı öneme dikkat çekti.

Biyolojik çeşitliliğin hızla azaldığı günümüzde, tüm teknolojik ilerlemelere rağmen su, gıda, ilaç, enerji ve barınma gibi en temel ihtiyaçlarımız için hâlâ doğaya muhtacız. Bu nedenle doğal varlıklarımızı korumak ve doğayla uyum içinde yaşamak yalnızca bir sorumluluk değil, aynı zamanda yaşamın sürdürülebilirliği için bir zorunluluk.

İşte bu yüzden, Birleşmiş Milletler tarafından her yıl 22 Mayıs’ta kutlanan Dünya Biyolojik Çeşitlilik Günü, biyolojik çeşitliliğin gezegenimiz ve insanlık için taşıdığı yaşamsal öneme dikkat çekmeyi amaçlıyor. Bu yılın teması olan “Doğa ile Uyum ve Sürdürülebilir Kalkınma” doğrultusunda TEMA Vakfı, insanlığın doğayla olan ilişkisini yeniden değerlendirmesi ve doğanın hızla kaybedilen zenginliğine karşı acil önlemler alınması gerektiğini vurguluyor.

Sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin yalnızca %17’si tamamlandı 

Biyolojik çeşitlilik kaybının gezegenin güvenli sınırlarını aştığını hatırlatan TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, sürdürülebilir kalkınma hedeflerinde ciddi bir hayal kırıklığı yaşandığını ve bugüne kadar yalnızca %17’sinin tam anlamıyla karşılanabildiğini belirterek, biyolojik çeşitliliğin korunması için “Sorumlu Üretim ve Tüketimİklim Eylemi, Sudaki Yaşam ve Karasal Yaşam başlıkları altındaki 41 hedef için artık oyalanma değil, hiç gecikmeden somut adımlar atma zamanı.” dedi.

Biyolojik çeşitliliğin yaşamın temeli olduğunun altını çizen Ataç, “Gıdamızın %80’ini bitkilerden sağlıyoruz. Hâlâ tıbbi ilaçların büyük bölümü için doğadaki bitkilere ihtiyacımız var. Ancak bize yaşam veren, bizi yaşatan canlıların yaşam alanları hızla yok oluyor; habitatlar parçalanıyor, türler yok oluyor.   İnsanlığın gezegende baskın tür haline gelmesiyle birlikte memelilerin %85’inin yok oldu. Son 50 yılda biyolojik çeşitlilik kaybının ise %73’e ulaştığı bildiriliyor. Bu kayıplar sadece ekolojik açıdan değil, aynı zamanda insan sağlığı ve gıda güvenliği açısından da ciddi riskler yaratıyor.” ifadelerinde bulundu. 

Dünya’da son 30 yılda Türkiye’nin yaklaşık 5,5 katı kadar orman alanı yok edildi 

Habitat kaybının, biyolojik çeşitlilik kaybının en önemli nedeni olduğunu vurgulayan Ataç, karasal biyolojik çeşitliliğin %80’ini barındıran ormanların hızla azaldığına işaret ederek şunları söyledi; “Son 30 yılda dünyada, Türkiye’nin yaklaşık 5,5 katı kadar orman alanı tahrip edildi. Dünya üzerindeki memeli biyokütlesinin sadece %4’ünün yabanıl türlerden oluşması, yapılan tahribatının boyutunu açıkça ortaya koyuyor. Günümüzde her 3 saniyede, bir futbol sahası büyüklüğünde orman yok oluyor ve bu tahribatın %90’ı yeni tarım alanı açmak için gerçekleşiyor.” Türkiye, orman varlığını artıran ender ülkeler arasında yer alsa da ormanların farklı amaçlarla kullanımına izin veren yasal düzenlemeler, orman habitatlarını parçalıyor. Bu duruma da dikkat çeken Ataç, “2012–2023 yılları arasında yaklaşık 577 bin hektar orman, başta madencilik, enerji ve ulaşım olmak üzere define aramak dâhil otuzdan fazla kullanım amacıyla tahsis edildi.” ifadelerini kullandı.

Ülkemizin üç biyocoğrafik bölgenin kesişim noktasında yer aldığını ve yalnızca Türkiye’ye özgü binlerce türe ev sahipliği yaptığını vurgulayan TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, “Türkiye, zengin biyolojik çeşitliliğe sahip ender ülkelerden biri olmasına rağmen, bu zenginliği korumaya yönelik mevcut korunan alanlar açısından ne yazık ki yetersiz durumda. Dünya genelinde 2030 yılına kadar karasal ve denizel alanların en az %30’unun koruma altına alınması hedeflenirken; Türkiye’de bu oran karasal alanlarda yalnızca %8, denizel alanlarda ise %6 seviyesinde kalıyor. Bu oranlar, dünya ortalamasının yarısından az.” ifadeleriyle koruma çabalarının mevcut biyolojik çeşitliliği güvence altına almaktan uzak olduğunu dile getirdi.

Sulak alan türleri %60 oranında azaldı

Diğer yandan, bitki ve hayvan türlerinin %40’ına, balık türlerinin ise %30’una ev sahipliği yapan sulak alanlar da hızla yok ediliyor. 1700 yılından bu yana Türkiye’nin dört katı kadar, yaklaşık 3,4 milyon km² sulak alan kaybedildiğini kaydeden Ataç, “Bu nedenle sulak alanlara bağlı türlerin %25’inin nesli tehlike altında. 1970’ten bu yana sulak alan türlerinin popülasyonu %60 oranında azaldı. Bu yok oluşun başlıca nedenleri yeni tarım alanları açma çabaları ve aşırı sulamadır.” şeklinde konuştu. Ataç, iklim değişikliğinin biyolojik çeşitlilik kaybını derinleştiren bir diğer önemli etken olduğunu söyleyerek, “1,5 °C’lik küresel ısınma durumunda mercan resiflerinin %90’ı, 2 °C’de ise %99’u yok olabilir. Bu yalnızca deniz yaşamı değil, tüm ekosistem dengesi ve insanlık için geri dönülemez sonuçlar doğurur.” uyarısında bulundu.

Her yıl 20 milyon hektar tarım arazisi bozuluma uğruyor

Yalnızca yeni açılan tarım alanlarının değil, mevcut tarım arazilerinin de bozulduğunu söyleyen Ataç, “Günümüzde ormanlar ve sulak alanlar, tarım alanı açmak amacıyla büyük ölçüde yok edilirken; mevcut tarım arazileri de sürdürülebilir olmayan uygulamalar nedeniyle hızla verimliliğini kaybediyor. Her yıl yaklaşık 20 milyon hektar tarım arazisi; erozyon, yanlış arazi kullanımı, aşırı sulama ve kimyasal girdiler nedeniyle bozuluma uğruyor. Bu durum yalnızca toprağın sağlığını değil, aynı zamanda içerisindeki biyolojik çeşitliliği de tehdit ediyor. Ayrıca, kentsel atıkların yanı sıra aşırı kimyasal gübre ve pestisit kullanımı, denizlerde yaşamın tamamen sona erdiği ‘ölü zonlar’ın oluşmasına yol açıyor. Marmara Denizi, bu sorunun en çarpıcı örneklerinden biri olarak karşımızda duruyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Sürdürülebilir yaşam için ortak sorumluluk almalıyız

İnsan faaliyetlerinin doğa üzerindeki tahribatını somut verilerle ortaya koyan Deniz Ataç, “Bilmeliyiz ki doğada, biz insanlar dışındaki tüm canlıların bir işlevi var ve yaşamımız onların varlığına bağlı. Bu noktada insanlar, hiç şüphesiz doğaya en büyük etkiyi yapan ve aynı zamanda akılcı kararlar alabilme kapasitesine sahip canlılar. Bu nedenle aklın yolundan ilerlemeli, kendimizi dünyanın sahibi olarak değil; tüm canlılarla paylaştığımız bir yaşam alanının parçası olarak görmeliyiz. Devletler de bu anlayışı mevzuatlarına yerleştirmeli; korunan alanları artırmalı ve ekosistemlerin işleyişine zarar veren uygulamalardan kaçınmalıdır.” dedi.

Ataç, sürdürülebilir yaşam ve biyolojik çeşitliliği korumak için “Kurucu Onursal Başkanlarımızın bu konudaki sözleri bugün de bizlere yol gösteriyor. Merhum Kurucu Onursal Başkanımız Toprak Dedemiz Hayrettin Karaca’nın dediği gibi, ‘İhtiyacımız kadar tüketelim, bize yaşam sunanları yaşatalım.’ Yine merhum Kurucu Onursal Başkanımız, Yaprak Dedemiz A. Nihat Gökyiğit’in her zaman vurguladığı gibi, ‘Evrenin o akıl almaz düzenini dengede tutan, biyolojik zenginliktir.’ TEMA Vakfı olarak A. Nihat Gökyiğit Biyolojik Çeşitlilik Projesi ile ülkemizdeki biyolojik çeşitliliğin korunmasının hayati önemini bir kez daha hatırlatmak istiyoruz.” sözleriyle herkesi ortak sorumluluk almaya davet etti.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Sevda-Cenap And Müzik Vakfı koroları 27. Türkiye Korolar Şenliği’nde

Sevda-Cenap And Müzik Vakfı (SCAMV), 1996 yılından bu yana Vakfın uzun yıllar sponsorları arasında yer aldığı ve ilk yıldan itibaren Akyurt Çocuk Korosu başta olmak üzere korolarıyla katılmaya devam ettiği şenlik, 23 Mayıs – 1 Haziran 2025 tarihleri arasında Ankara’da İstek Ankara Okulları Konser Salonu’nda gerçekleşecek. 

115 koronun katılımıyla gerçekleşecek olan 27. Türkiye Korolar Şenliği’nde SCA Müzik Vakfı Kadınlar Korosu ve SCA Müzik Vakfı  Dostluğun Sesi Korosu da konserler verecek. Bu yıl 27’inci yılını kutlayan şenlik, birden fazla bağımsız melodik yapının uyum içinde bir araya gelişiyle oluşan ses topluluklarının buluştuğu Türkiye Polifonik Korolar Derneği’nce düzenleniyor.

Kadınlar ve Dostluğun Sesi korolarının konser tarihleri

Şenlik kapsamında; kadınların müzikle üretmelerini sağlamak, yarım kalmış eğitimlerini sürdürmek, gizli yeteneklerini ve bastırılmış duygularını açığa çıkarmak, boş zamanlarını değerlendirmek amacıyla kurulan SCA Müzik Vakfı Kadınlar Korosu’nın konseri 23 Mayıs Cuma günü saat 19.30’da gerçekleşecek. Konserde şef Cihan Can yönetimindeki SCA Müzik Vakfı Kadınlar Korosu’na piyanoda Hazal Zübeyde Hasırcıoğulları, mandolinde Mualla Ayözcan ve Hülya Sağır eşlik edecek.

Çeşitli meslek gruplarından gelen kadınlardan oluşan SCA Müzik Vakfı Dostluğun Sesi Korosu ise Şef Zuhal Kaynar yönetiminde 29 Mayıs Perşembe günü, saat 20.00 oturumunda konser verecek. Koroya piyanosuyla Elvan Alpağut Uluçınar eşlik edecek.

SCA Müzik Vakfı, Ankara’daki koroların evi oldu

SCA Müzik Vakfı’nın mekân sponsoru olarak desteklediği şef Cihan Can yönetimindeki Farkındalığın Gücü Derneği Farkındalık Korosu, şef Zümra Azizoğlu, şef Hilal Bıçaklar ve şef Cihan Erdem Sönmez yönetimindeki Muammer Sun Eğitişim Korosu, şef Nilgün Tuzkaya yönetimindeki Muzaffer Arkan Çoksesli Korosu, şef İnci Tığlı Ayağ yönetimindeki Alegria Korosu ve Vista Korosu da şenliğe katılarak konser verecek. 

Çoksesli müziğin ülkemizde tanıtılması ve yaygınlaştırılması için çalışmalar yapan ve insan sesi ile yaratılan bunun en güzel örneklemelerinden biri olan koro müziğinin eğitimine de büyük önem veren Kavaklıdere’de SCA Müzik Vakfı’nın sanatsal buluşma noktası olan And Sanat’da gerçekleşen provalar ile adeta Ankara’da koroların da evi oldu.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Malkara’nın meşhur peynir helvası, Türk Mutfağı Haftası’nda Saray halkıyla buluştu

İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından organize edilen Türk Mutfağı Haftası kapsamında, Malkara Belediyesi olarak ilçemize özgü lezzetlerden biri olan peynir helvası, Saray ilçesinde kurulan halk pazarında vatandaşlara ikram edildi.

Malkara’nın geleneksel tatlısı peynir helvası, pazar alışverişine gelen vatandaşlara ikram edildi. Türk mutfağının zenginliğini tanıtmak ve yerel tatları daha geniş kitlelere ulaştırmak amacıyla gerçekleştirilen bu ikram, Saray halkı tarafından büyük ilgi gördü.

Malkara Belediye Başkanı Nergiz Karaağaçlı Öztürk yaptığı açıklamada; “Türk Mutfağı Haftası kapsamında ilçemizin önemli bir değeri olan peynir helvamızı Saray halkıyla buluşturduk. Katkılarından dolayı Yaman Peynircilik sahibi Sayın Tevfik Yamanoğlu’na teşekkür ediyorum. Malkara Belediyesi olarak, yerel lezzetlerimizi tanıtarak kültürel değerlerimizi yaşatmaya ve gelecek kuşaklara aktarmaya devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı