Aylık arşivler: Mayıs 2025

Konya’da Engelliler Haftası Dolu Dolu Geçti

Konya Büyükşehir Belediyesi’nin 10-16 Mayıs Engelliler Haftası kapsamında gerçekleştirdiği sergi, empati parkuru, şehir turu, kamplar, yüksek hızlı trenle günübirlik İstanbul ziyareti ve Özel Gençler Mehter Takımı konserleri gibi etkinlikler hem özel bireylerin hem de toplumun farklı kesimlerinin beğenisini kazandı. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, “Düzenlediğimiz etkinliklerle hem engelli kardeşlerimizin mutlu olmasını hem de toplumda farkındalığın artmasını amaçladık. Etkinliklere katılan tüm engelli kardeşlerime, ailelerine ve hemşehrilerimize teşekkür ediyorum” dedi.


Konya Büyükşehir Belediyesi, 10-16 Mayıs Engelliler Haftası kapsamında bu yıl çok sayıda etkinlik gerçekleştirdi. 

Hafta kapsamında Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, tekerlekli sandalyeye oturarak tekerlekli sandalye basketbol sporcularıyla maç yaparken; “Tarıma Engel Yok” projesi kapsamında özel öğrencilerle birlikte sebze fidesi dikti. 

Bu yıl Engelliler Haftası’nı dolu dolu etkinliklerle kutladıklarını kaydeden Başkan Altay, “Engelli kardeşlerimizin hayatını kolaylaştırmak, sosyal hayatta daha fazla yer almalarını sağlamak adına yılın her günü çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Engelliler Haftası da şehrimizde dolu dolu geçti. Düzenlediğimiz etkinliklerle hem engelli kardeşlerimizin mutlu olmasını hem de toplumda farkındalığın artmasını amaçladık. Etkinliklere katılan tüm engelli kardeşlerime, ailelerine ve hemşehrilerimize teşekkür ediyorum” dedi.

EN ÖZEL SERGİ KONYALILARLA BULUŞTU

Konya’daki engelli bireyleri yüksek hızlı trenle günübirlik İstanbul gezisine götüren, baba-oğul kampı ve günübirlik kamp faaliyetleri gerçekleştiren Konya Büyükşehir Belediyesi, hafta kapsamında bir alışveriş merkezinde “Sevgi Engel Tanımaz” başlıklı sergi açtı. 

Konya’daki engelli dernekleri ile özel eğitim kurumlarında eğitim alan öğrenciler tarafından hazırlanan el emeği ürünlerin tanıtımının, satışının ve atölyelerin yer aldığı sergi vatandaşlardan yoğun ilgi görürken; sergi açılışında Büyükşehir Belediyesi Özel Gençler Mehter Takımı’nın verdiği konser ilgiyle takip edildi.

GENÇLER ENGELLİLERİN YAŞADIĞI ZORLUĞU EMPATİ YAPTI

Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından hafta kapsamında engelli bireylerin günlük yaşamda karşılaştıkları zorluklara dikkat çekmek amacıyla; hem serginin yapıldığı alışveriş merkezinden hem de şehrin farklı noktalarında empati parkuru kuruldu. Golbol, tekerlekli sandalye basketbol, ampute futbol ve görme engelliler satrancı gibi engelli spor branşların yer aldığı parkura katılan vatandaşlar, özel bireylerin karşılaştıkları engelleri bire bir deneyimleyerek empati kurma fırsatı buldu. 

Empati etkinliklerine katılan gençler, yaptıkları engelli sporlarıyla farklı bir deneyim edindiklerini ve engelli bireylerin yaşadığı zorlukları daha iyi anlama fırsatı bulduklarını söyledi.

İLÇELERDEN GENÇ ÖZEL BİREYLER KONYA’YI GEZDİ

Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından ilçelerden getirilen özel gençler, üstü açık otobüsle Konya şehir turuna katıldı. Mevlana Türbesi ve Taş Bina Dijital Tanıtım Merkezi başta olmak üzere şehrin önemli tarihi ve turistik noktalarını gezen özel misafirler, unutamayacakları keyifli bir gün yaşadı. Engelli bireylere yönelik Çatalhöyük Tanıtım ve Karşılama Merkezi gezisi de düzenlendi.

Konya Büyükşehir Belediyesi’nin hafta boyunca gerçekleştirdiği etkinlikler hem özel bireylerin hem de toplumun farklı kesimlerinin beğenisini kazandı.

Dünyanın sayılı süpersonik akrotimlerinden olan Türk Yıldızları, Konya 3’üncü Ana Jet Üs Komutanlığı’nda özel gençler için yemin töreni düzenledi. Etkinlikte Konya Büyükşehir Belediyesi Engelli Mehter Takımı da konser verdi.
 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

BİLGİ’de afet sürecinde doğum sonrası depresyon ele alındı

İstanbul Bilgi Üniversitesi Afetler ve Ruhsal Travma Mükemmeliyet Alanı, Uluslararası Aile Günü kapsamında “Afetlerden Sonra Doğum Sonrası Depresyona Yaklaşım” başlıklı bir seminer düzenledi. BİLGİ Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zeynep Şimşek’in moderatörlüğünü yaptığı seminerde, afet sonrası dönemde doğum yapan annelerde görülebilecek depresyon riskine dikkat çekilirken, bu süreçte tarama uygulamalarının, toplumsal farkındalığın ve farklı uzmanlık alanları arasındaki işbirliğinin önemi vurgulandı.

Prof. Dr. Şimşek, “Afetler, ailelerin ve özellikle annelerin ruh sağlığını daha da kırılgan hale getiriyor. Bu süreçte doğum sonrası depresyonun fark edilmesi, aile hekimleri tarafından taranması ve annelere yalnız olmadıklarının hissettirilmesi büyük önem taşıyor. Gerekli durumlarda annelerin Sağlıklı Hayat Merkezleri, Sosyal Hizmet Merkezleri gibi kurumlara yönlendirilmesi; hekim, hemşire, psikolog ve sosyal hizmet uzmanlarının iş birliğiyle olguların bütüncül bir şekilde yönetilmesi gerekiyor” dedi.

‘Yardım istemek güçsüzlük değil, güç kazanmaktır’

Uzmanlar, doğum sonrası dönemin kadınlar için fiziksel olduğu kadar duygusal anlamda da hassas bir süreç olduğuna dikkat çekti. Washington DC’de Çocuk Hastanesi Erken ÇocuklukKliniği’nden Psikiyatrist Hanife Nur Akal, afet sonrası sürecin özellikle yeni doğum yapmış anneler için zorlu bir süreç olduğunu belirterek doğum sonrası depresyonun erken müdahale edilmediğinde hem anne hem bebek için uzun vadeli olumsuz sonuçlara neden olabileceğini dile getirdi. Akal, “Yakın çevrenizde doğum yapmış bir kadın varsa, ona gerçekten nasıl olduğunu sorun. Tavsiye vermeden, yargılamadan onu sadece dinleyin. Eğer kendini sürekli üzgün ya da boşlukta hissettiğini, uykusuzluk yaşadığını ya da tam tersi aşırı uyumak istediğini, bebeğine karşı ilgisizlik veya aşırı kaygı duyduğunu söylüyorsa; hatta kendine ya da bebeğine zarar verme düşüncelerinden bahsediyorsa, bunlar doğum sonrası depresyon belirtileri olabilir. Böyle bir durumda, mutlaka bir aile hekimine başvurması gerektiğini söyleyin. Unutmayın, yardım istemek güçsüzlük değil; aksine güç kazanmaktır” dedi.

Annenin iyileşmesi zaman alırken, bebeğin bekleyecek zamanı yoktur

Bebek, çocuk ve yetişkin psikiyatristi ve travma psikanalisti Harvard Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Alexandra M. Harrison ise depresyon yaşayan annelerin bebekleriyle kurduğu etkileşimde bozulmalar olduğunu ve bu durumun bebeğin duygusal, sosyal ve sinirsel gelişimini olumsuz etkilediğini vaka örnekleriyle açıkladı. Harrison, “Doğum sonrası depresyon yalnızca biyolojik değil, aynı zamanda psikososyal nedenlere de dayanır. Stresli yaşam olayları, aile içi şiddet, istenmeyen gebelikler, sosyal destek eksikliği ve geçmiş travmalar en önemli risk faktörleri arasında yer alır. Depresyon yaşayan anneler bazen bebeklerine karşı ilgisiz ya da aşırı müdahaleci olabilir. Bu tür etkileşimler, bebekte kaygı ve gelişimsel sorunlara yol açabilir. Özellikle 20 yaş altı annelerde depresyon gelişme riski çok daha yüksektir. ‘Dur, Bak ve Dinle’ yaklaşımıyla anne-bebek bağı güçlendirilebilir. Annenin iyileşme süreci zaman alabilir ancak bebeğin beklemeye tahammülü yoktur. Bu nedenle bakımın sürdürülebilirliği için ‘genişletilmiş bakım çemberi’ (annenin çevresindeki baba, büyükanne, sağlık çalışanları gibi diğer bakım verenlerin) aktif rol alması büyük önem taşır” dedi.

Aile hekimi Dr. Ali Kanatlı, 15-49 yaş aralığındaki kadınların, gebe ve lohusa sürecindeki kadınların, bebeklerin biyopsikososyal bütünlük içinde izlemlerinin aile hekiminin görevi olduğunu belirtti. Kanatlı, artan psikososyal risklere ve ruhsal sorunlara dikkat çekerek hekim, hemşire, psikolog, sosyal hizmet uzmanı ve çocuk gelişimcilerin birlikte çalışmasının önemini örnek vakalarla açıkladı.

Seminerde BİLGİ Travma ve Afet Çalışmaları Uygulamalı Ruh Sağlığı Yüksek Lisans Programı öğrencisi Psikolog Büşra Uğur, Prof. Dr. Zeynep Şimşek’in yürütücü olduğu saha uygulamalarında travma bilgili bakımın temel boyutlarını ve ilkelerini açıklayarak bu yaklaşımın doğum sonu depresyonu önlediğini, depresyonu olanların ise iyileşme sürelerini kısalttığını söyledi.  Travma ve Afet Ruh Sağlığı Çalışmaları Derneği üyesi Psikolog Zehra Kobu ise konteyner kentte yaşayan annelere ulaşılarak yapılan empatik ve güven temelli görüşmelerin önemini vurguladı.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kahramankazan’da 10-16 Mayıs Engelliler Haftası kutlama programları sürüyor.

Kahramankazan Şehit Ümit Güder Ortaokulu 10-16 Mayıs Engelliler Haftası’nda engelli bireylerin sorunlarına çözüm üretmek, farkındalık oluşturmak ve empati kültürünü geliştirmek adına kutlama programı gerçekleştirdi.

Programa Kahramankazan Kaymakamı Abdullah Selim Parlar, Kahramankazan Belediyesi Sağlık İşleri Müdürü Sibel Kayıhan, Kahramankazan İlçe Milli Eğitim Müdürü Kemal Yıldırım, Kahramankazan İlçe Emniyet Müdürü Erol Yavuz, Kahramankazan İlçe Müftüsü Abdullah Yalman, milli eğitim şube müdürleri, okul müdürleri ve öğretmenler katıldı.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan program hem renkli hem de duygu dolu anlara sahne oldu. Engelliler Haftası konulu şiirler, tiyatro gösterisi ve müzik dinletisi performansları sergileyen öğrenciler, izleyiciler tarafından beğeni topladı.

Sahne gösterilerinin ardından Engelliler Haftası dolayısıyla düzenlenen resim yarışmasında derece alan öğrencilere ödülleri takdim edildi. Program, protokol üyelerinin öğrencilerin hazırladığı resim sergisini ziyaret etmesiyle son buldu.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Uzayın, astronotların bağışıklık sistemi üzerine etkisi belirlendi!

Türkiye’nin tarihi bir adım atarak gerçekleştirdiği ilk insanlı uzay misyonu kapsamında yürütülen bilimsel çalışmalardan biri olan MESSAGE (Microgravity Associated Genetics) Bilim Misyonu’nun ilk bulguları kamuoyu ile paylaşıldı.

Üsküdar Üniversitesi Transgenik Hücre Teknolojileri ve Epigenetik Uygulama ve Araştırma Merkezi (TRGENMER) Müdürü ve MESSAGE deneyi Proje Yöneticisi Dr. Öğr. Üyesi Cihan Taştan, “Türkiye’nin insanlı ilk uzay misyonu kapsamında gerçekleştirdiğimiz MESSAGE Bilim Misyonu’nun ilk sonuçlarını öncül rapor olarak yayınladık. Uzayın, astronotların bağışıklık sistemi üzerine etkisini belirledik. Yakında ‘Microgravity associated Longevity & Theoretical genes’ odaklı iki çalışmamızı daha yayımlayacağız. MESSAGE Bilim Misyonu kapsamında 8 Yüksek Lisans tezimiz ile ilgili çalışmalarımız devam ediyor.” dedi.

TRGENMER ekibi tarafından yürütülen deneyde kan örnekleriyle çalışıldı

Üsküdar Üniversitesi TRGENMER ekibi tarafından yürütülen MESSAGE (Microgravity Associated Genetics) deneyinde, Türkiye’nin ilk astronotu Alper Gezeravcı’nın Uluslararası Uzay İstasyonu’ndan getirdiği kan örnekleriyle gerçekleştirilen çalışmada, mikro yerçekimi koşullarının bağışıklık sistemi ve gen ekspresyonu üzerindeki etkileri araştırıldı.

CRISPR/Cas sistemiyle analiz edilen örneklerde, bağışıklık tepkileri, kanser hücrelerine etkiler ve henüz keşfedilmemiş genlerin aktivasyonu incelendi. İkinci Türk astronot Tuva Cihangir Atasever’in de görevini tamamlamasıyla deneyin ikinci aşaması gerçekleştirildi. Dr. Öğr. Üyesi Cihan Taştan liderliğinde sürdürülen proje, uzay biyolojisi ve tıp alanında yenilikçi bulgular sunarak hem uzay görevleri hem de dünya üzerindeki sağlık uygulamaları için önemli katkılar sağlamayı hedefliyor.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Denizcilik Tarihi Bilimsel Şöleni

Bu yıl 13’üncüsü düzenlenen Uluslararası Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) ev sahipliğinde düzenlenen açılış töreni ile başladı.

Dünyanın farklı ülkelerinden bilim insanlarını, bu yıl “İzmir ve Ege Denizi Limanları” teması ile bir araya getiren, Türk Tarih Kurumu  (TTK) ve İMEAK Deniz Ticaret Odası iş birliğiyle düzenlenen sempozyumun resmi açılışına, YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof.Dr. Mahmut Ak, İKÇÜ Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Muhsin Akbaş, Prof. Dr. Yasin Bulduklu, Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Emekli Oramiral ve Piri Reis Üniversitesi Mütevelli Üyesi Metin Ataç, Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi (SBBF) Dekanı  Prof.Dr. Şaban Doğan, Türk Tarih Kurumu (TTK) Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Yunus Pustu, İMEAK Deniz Ticaret Odası (DTO)  İzmir Şube Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Öztürk, sempozyum düzenleme kurulundan Piri Reis Üniversitesi Denizcilik Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. İdris Bostan, İKÇÜ SBBF Osmanlı Müesseseleri ve Medeniyeti Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mikail Acıpınar, UNESCO İzmir Tarihi Liman Kenti Alan Başkanı Abdülaziz Ediz, İKÇÜ SBBF Türk-İslam Arkeolojisi Bölümü Öğretim Üyesi ve Smyrna Antik Kenti Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Akın Ersoy ile tarih, iktisat, siyaset, arkeoloji, hukuk ve sosyoloji alanlarında yapacakları sunumlarıyla sempozyuma konuk olan çok sayıda bilim insanı katıldı.

Üç Tarafımızın Denizlerle Çevrili Olmasının Jeopolitik Rolü

Denizcilik gibi kültürlerin, bilimin, medeniyetlerin yayılışına yön veren bir alanı uluslararası olarak ele alan bir sempozyuma İKÇÜ olarak ev sahipliği yapmaktan duydukları memnuniyeti paylaşan Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Muhsin Akbaş, Rektör Prof. Dr. Köse’nin şehir dışı programı nedeniyle katılamadığı bu buluşmaya selam ve saygılarını ilettiğini aktardı.

“İzmir ve Ege Denizi Limanları” buluşmasının, 2022 yılında yapılan ve üç cilt halinde kitap olarak da yayımlanan ‘Çakabey’den Günümüze İzmir’ Sempozyumunun, İzmir çalışmaları açısından devam niteliği taşıdığını söyleyen Prof. Dr. Akbaş, “Öncelikle Türk Deniz Ticareti çok önemli bir konu. Dünyada yaşanan gelişmelerle bu konunun ne kadar önemli olduğunu hepimizi çok yakından takip ediyoruz. COVID-19 pandemisinden sonra deniz ticaretinin insan varlığının sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesi açısından ne kadar değerli olduğunu bir kez daha anlamış olduk. Orta Asya’nın bozkırlarından tepelerinden Anadolu’ya gelmemizle beraber üç tarafımızın denizlerle çevrili olması, hem savunma noktasında hem de ticaret açısından denizin ülkemiz için ne kadar değerli olduğunu ortaya koyuyor. Burada İzmir ve Ege konusu ayrıca bir önem arz ediyor. Adalar meselesinden sonra belki hem savunma hem de ticaret açısından özellikle önümüzdeki zamanlarda daha sıkça duyacağımız önemli konular. Bu sempozyumumuzun, bilinmeyenlerinin ortaya çıkarılmasında, alana pratik olarak aktarılması noktasında siyasetçilerimiz, iktisatçılarımız, tarihçilerimiz, hukukçularımız açısından da çok değerli veriler sunacağından şüphem yok. Bildirileri ile bu sempozyumu zenginleştiren katılımcılarımıza teşekkürlerimi sunuyorum. Düzenlenme kurulunda emeği geçen tarih bölümü hocalarımız başta olmak üzere Türk Tarih Kurumu, Deniz Ticaret Odamız ve diğer paydaşlarımıza şükranlarımı sunmak istiyorum. Başarılı bir sempozyum olmasını temenni ediyorum” ifadelerini kullandı.

Sempozyumu Müesseseleştirmek ve Gelecek Kuşaklara Taşımak İstiyoruz

Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Emekli Oramiral ve Piri Reis Üniversitesi Mütevelli Üyesi Metin Ataç da uluslararası kongre ve sempozyum düzenlemenin oldukça büyük bir sorumluluk üstlenmek anlamına geldiğini kaydederek İKÇÜ’nün 13’sünü üstlendiği sempozyumda oldukça başarılı bir organizasyon yürüttüğünü aktardı. Emekli Oramiral Ataç, “İzmir’e ayak bastığımız ilk andan itibaren güler yüzle karşılayan tüm hocalarımıza teşekkürlerimi iletiyorum. Son derece başarılı bir organizasyon. Bu organizasyonun bir sonrasına biz Piri Reis Üniversitesi olarak talibiz. Bünyemizde Türk Denizcilik Tarihi Araştırma Merkezi kurduk. Denizcilik alanının her yönünde faaliyet göstermeye çalışıyoruz. Stratejik alanda yapılan bu önemli sempozyumu müesseseleştirmek ve gelecek kuşaklara taşımak istiyoruz. Aranızda bulunmuş olmaktan Sizleri tanımış olmaktan gurur duyuyorum. Hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum” diye konuştu.

İzmir’in Ticari Kimliği Akdeniz Dünyasının Şekillenmesinde Kilit Önem Sahip

2009 yılından bu yana düzenli olarak gerçekleştirilen bu sempozyum serisinin Türk denizcilik tarihinin akademik dünyada daha görünür hale gelmesini sağlayan bir platform oluşturduğuna dikkat çeken TTK Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Yunus Pustu, denizcilik tarihi üzerine çalışan araştırmacılar için kalıcı ve verimli bir alan sunması nedeniyle bu yıl ki ev sahipliği için İKÇÜ’ye teşekkür etti. Doç. Dr. Pustu, “Türklerin denizle kurduğu ilişki Orta Asya’dan sonra Hazar’a, Karadeniz’e, Ege’ye, Akdeniz’e ve hatta Hint ve Atlas Okyanusuna uzanan çok katmanlı bir serüvendir. Öte yandan İzmir’in ticari kimliği yalnız Anadolu’nun değil aynı zamanda Akdeniz dünyasının şekillenmesinde kilit bir rol oynamıştır. Bilindiği üzere İzmir deniz ticareti bakımından tarih boyunca Doğu Akdeniz’in en stratejik liman kentlerinden biri olmuştur. Bir medeniyetin yönünü tayin eden unsurlardan biri de onun denize ve denizcilik kültürüne bakışıdır. Bu bakımdan Denizcilik Tarihimizin tarih yazımında tam anlamıyla hak ettiği yeri bulamamış bir alan olarak dikkat çektiğini söyleyebiliriz.  Bu serüvenin belgelenmesi, tartışılması ve arşivlenmesi TTK olarak asli vazifelerimizden bir tanesidir. Bu anlamda Türk denizcilik tarihine dair her katkıyı yalnızca bir akademik üretim değil, aynı zamanda milli hafızamıza eklenen bir iz olarak görmekteyiz. Bugün burada sunulacak bildiriler ve yapılacak tartışmalar da gelecekte bu alanda girişilecek yeni çalışmalara ilham kaynağı olacak araştırmacıların yolunu aydınlatacaktır” şeklinde konuştu.

Türkiye Ulaşımın Her Modunda Lojistik Bir Üst Olmaya Adaydır

İMEAK DTO İzmir Şube Başkanı Yusuf Öztürk, denizlere hâkim olan devletlerin milli güçlerinin en önemli unsurlarından birine sahip olduğunu kaydettiği konuşmasında, günümüzde dünya yük taşımacılığının yüzde 86’sının  deniz yoluyla yapılması sebebiyle de küresel ekonomide kilit rolü üstlendiğini aktardı. Deniz gücünün askeri unsuru deniz kuvvetleri, sivil unsuru da ticaret gemileri, limanlar, tersaneler, balıkçılar gibi denizcilikle uğraşan tüm unsurlar olduğunu söyleyen Öztürk, “Dünya ticaretinde Pandemi döneminde küresel tedarik zincirinde yaşanan aksaklıklar yine hemen yanı başımızdaki Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ardından, Ortadoğu’da İsrail-Filistin çatışması ile doruğa çıkan jeopolitik istikrarsızlıklar dünya genelinde ülkeler için deniz taşımacılığının ve liman altyapılarının ne kadar önem arz ettiğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Üç kıtayı birbirine bağlayan önemli jeostratejik ve jeopolitik konumuyla ülkemiz aslında sadece deniz taşımacılığı sektörü açısından değil ulaşımın her modunda lojistik bir üst olmaya adaydır. Ülkemizin lojistik ağları kara ve deniz ve hava yollarının entegrasyonu ile büyük bir sinerji yaratmaktadır. Bu entegrasyon uluslararası ticaretin hızla ve etkin bir şekilde gerçekleşmesini sağlamaktadır. İzmir özelinde konuşmak gerekirse çevresinde yer alan ve dünya mirası olarak isimlendirilen Efes, Bergama, Teos, Milet, Aspendos gibi birçok antik şehir çok parlak dönemler geçirmelerine rağmen içlerinde sadece İzmir kalmıştır. Önümüzdeki yıllarda Ege Bölgesi’nde artan yük hacmini karşılayabilecek TCDD İzmir Limanı’nın yarım kalan yatırımlarının tamamlanması büyük önem arz etmektedir. Gemi inşa sanayinden deniz taşımacılığına ve liman işletmeciliğine her alanda Türkiye’nin deniz ülkeleri arasında hak ettiği yeri yere ulaşması için üzerimize düşen görevleri azimle yerine getirmeye çalışıyoruz” ifadelerini kullandı

Ortak Amacımız Ülkemize Hizmet Etmek

İKÇÜ SBBF Dekanı Prof.Dr. Şaban Doğan, genç bir üniversitenin genç bir fakültesi olarak ulusal ve uluslararası iş birliklerine, yurt içi ve yurt dışı bilimsel çalışmalara gösterdikleri hassasiyete dikkati çektiği konuşmasında, tarih bölümünün bu bağlamda ön ayak olduğu buluşma ve etkinliklerle alanına değerli katkılar sunma hedefinde olduğunu ifade etti. Dekan Prof. Dr. Doğan, “Bildiğiniz üzere üniversitelerin eğitim-öğretim, araştırma-geliştirme ve toplumsa hizmet olmak üzere üç temel misyonu var. Bilim dünyası olarak amacımız aslında ülkemize hizmet etmek. 11 bölümümüzün tamamı bu tarz etkinliklerle, güncel çalışmalarla, iştiraklerle, ortaklıklarla temayüz etmiş durumda. Bu sempozyumda bu etkinliklerden bir tanesi ve elimizden geldiğince bu tarz etkinliklere aktif olarak destek olmaya çalışıyoruz. Sağ olsun Mikail Hoca gerçekten muazzam bir gayret gösterdi. Ne mutlu bizlere ki siz değerli katılımcılarımız birbirinden güçlü 41 bildiriyle bize destek oldunuz. Her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum” dedi.

İKÇÜ’de Ağırlamak Büyük Onur

İngiltere’den, Cezayir’den, Arnavutluk’tan araştırmacıların yer aldığı sempozyuma 41 bildirinin sunulduğu bilgisini veren düzenleme kurulundan  Prof. Dr. Mikail Acıpınar da “İlki 7 Mayıs 2009 tarihinde İzmir’de gerçekleştirilen ve bu tarihten itibaren geleneksel hale gelen Türk Deniz Ticareti Sempozyumu’nun on üçüncüsünü üniversitemiz ev sahipliğinde yine İzmir’de düzenlemekten ve sizleri aramızda görmekten duyduğum mutluluğu paylaşmak isterim. İki gün boyunca iki farklı salonda paralel oturumlar halinde devam edecek sempozyumda Türkçe ve İngilizce sunulacak olan toplam 41 bildiri yer almaktadır.  Sempozyumuz 16 Mayıs 2025 Cuma günü öğleden sonra yapılacak olan kapanış ve değerlendirme oturumu ile son bulacaktır. 17 Mayıs Cumartesi günü ise Sığacık gezisi düzenlenecektir. İlk olarak, sempozyumun düzenlenmesinde büyük katkıları bulunan Türk Tarih Kurumu ve saygıdeğer başkanına, İMEAK Deniz Ticaret Odası ve değerli başkanına şükranlarımı arz ederim. Yine sempozyum çalışmalarının başladığı ilk günden itibaren desteklerini esirgemeyen sayın Rektörümüz Prof. Dr. Saffet Köse ve çok kıymetli Rektör Yardımcımız Sayın Prof. Dr. Yasin Bulduklu, Sosyal ve Beşerî Bilimler Fakültesi Dekanı Sayın Prof. Dr. Şaban Doğan hocalarıma, emeği geçen tüm meslektaşlarıma ve bilhassa Prof. Dr. Akın Ersoy hocama müteşekkirim.  Organizasyonun hazırlık aşamasından lojistiğe emek veren tüm personelimize hassaten teşekkür etmek isterim” ifadesini kullandı.

YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof.Dr. Ak İlk Oturumda

Sempozyumda selamlama konuşmalarının ardından YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof.Dr. Mahmut Ak’ın moderatörlüğünde yapılan ‘İzmir ve Ege Adalarında Konsolosluklar’ başlığındaki ilk oturuma geçildi. Oturuma, 18. yüzyılda İzmir Konsolosluğunun “Tüccar Tercümanları” sunumuyla Prof. Dr. Mehmet Demiryürek, ‘Venedik Konsolosluk Kayıtlarının Osmanlı Deniz Ticareti Tarihi Araştırmalarındaki Önemi: İzmir Konsolosluğu Örneği’ sunumuyla Doç. Dr. Özgür Oral, ‘XVIII. yüzyılda İzmir’de Görev Yapan Bir Ceneviz Konsolosunun Şehir Hakkındaki Gözlemleri ve Tespitleri’ sunumuyla Doç. Dr. Selim Parlaz, ‘Napoli Krallığı’nın İzmir ve Ege Adalarındaki Konsolosluk Ağı’ sunumuyla Uzm. Dr. Muhammed Özler katkı sundu.

Sempozyum, konuk protokole hediye takdim edilmesi ve sergi açılışıyla devam etti.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Torbalı’da 19 Mayıs Coşkusu Gençlik Festivaliyle Yaşanacak

Torbalı Belediyesi, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı bu yıl dolu dolu bir festivalle kutluyor. Bugün başlayıp hafta sonuna yayılan “19 Mayıs Gençlik Festivali”, spor, sanat ve eğlenceyi bir araya getirerek Torbalı’da bayram coşkusunu zirveye taşıyacak.

Torbalı Belediyesi, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı bu yıl dolu dolu bir festivalle kutluyor. Bugün başlayıp hafta sonuna yayılan “19 Mayıs Gençlik Festivali”, spor, sanat ve eğlenceyi bir araya getirerek Torbalı’da bayram coşkusunu zirveye taşıyacak. Festivalin ilk günü olan bugün, fidan dikimi ve bisiklet turu ile doğa ve çevre bilincine dikkat çekilecek. Ardından, yarın ve Pazar günü Ayrancılar, Koruluk, Çaybaşı ve Pancar’da düzenlenecek etkinliklerle festival heyecanı kente yayılacak.

FESTİVAL HEYECANINA RENK KATILACAK

Torbalı Belediyesi tarafından organize edilen festival kapsamında yoga ve pilates etkinlikleri, jimnastik ve taekwondo gösterileri, basketbol, zumba, futbol, güreş ve voleybol turnuvaları gibi sportif aktiviteler gerçekleştirilecek. Halat çekme ve çuval yarışları gibi eğlenceli geleneksel yarışmalar da festival alanlarında katılımcıları bekliyor. Ayrıca Colorfest’in DJ performansı, gençlerin festival heyecanına renk katacak.

VELİ AĞBABA GENÇLERLE BULUŞACAK

Festivalin en dikkat çeken bölümlerinden biri ise düzenlenecek söyleşiler olacak. Yarın akşam saat 19.00’da, Türk voleybolunun efsane ismi Neslihan Demir gençlerle buluşacak. Pazar günü ise yine saat 19.00’da CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ile Gençlik Söyleşisi gerçekleştirilecek. Aynı akşam saat 20.30’da Türk futbolunun unutulmaz isimlerinden Metin Tekin, ünlü spor sunucusu Irmak Kazuk’un moderatörlüğünde gerçekleşecek söyleşiyle Torbalı’da futbolseverlerle bir araya gelecek. Torbalı Belediye Başkanı Övünç Demir, tüm halkı festivale davet ederek, “19 Mayıs, Atatürk’ün gençliğe olan inancının ve bu ülkenin geleceğine duyduğu güvenin simgesidir. Bu anlamlı günü, gençliğimizle birlikte sporla, sanatla, bilinçle ve coşkuyla kutluyoruz. Tüm gençlerimizi dolu dolu geçecek olan festivalimize bekliyorum” dedi.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

39. Genç Günler Prof. Dr. Cem Say ve Özlem Özdemir’i Ağırladı

Türkiye’nin en uzun soluklu gençlik festivali “gelecek peki nasıl?” mottosuyla düzenlenen 39. Genç Günler’de, Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde söyleşi konuğu Prof. Dr Cem Say ve Özlem Özdemir’di. Moderatörlüğünü oyuncu Aslı Şahin’in yaptığı söyleşide, moderatörün Özlem Özdemir’e yönelttiği “özellikle Cumhuriyet tarihine özel bir ilginiz olduğunu görüyorum. Kitaplar, sergiler çok yönlü bir durum var özgeçmişinize baktığımızda. Neden dallanıp budaklanıyor bu konular. Buna ihtiyacımız olduğunu mu düşünüyorsunuz. Yapabiliyorum, öyleyse yapayım. Şiir de şarkı da yazayım mı diyorsunuz? sorusu üzerine:

“Çok yönlü bir kişiliğim var. Yapabiliyorum yapayım değil hepsinin temelinde bir dert var. Burada olmak benim için heyecan verici bir şey. Tiyatro sevdalısı olduğum için. 20 seneye yakın tiyatro röportajları yaptığım için. Sahnede izlediğim oyunların sayısı yok, burada büyüdüm diyebilirim. Burada sahnede olmak benim için çok anlamlı.

Genç bir gazeteci olarak yönümü ararken Türkiye’de bir dönüşüm süreci oldu. Bir şeyler yapmam lazım dedim. O zaman yönümü değiştirdim. Türkiye’de ne oluyor, daha önce ne oldu? Ben kendimi bir misyoner gibi hissediyorum. Cumhuriyeti savunabilmek için, onun yaşamasına katkıda bulunabilmek için. Bu ülkede ekmek yiyen her erkek ve kadının bir borcu var diye düşünüyorum. Öyleyse kadınların yaşam öykülerini aktararak bu görevi böyle yerine getireyim diye düşündüm. Bunun ne kadar ihmal edildiğini, unutulduğunu, entelektüel saydığımız pek çok ismin bile bu öncü kadınları tanımadığını fark ettim. Afet İnan bunlardan bir tanesidir. Bunların hepsi böyle birleşti. Gençlere yazmak istedim. Gençler tanısın ki örneklerini başka ülkelerden aramasın. Gençler internetten bize ait olmayan bir kültürün insanlarını örnek alıyorlar. Bir boşluğu da kapama vazifesi oldu benim için. Afet İnan’ı yazdım, sonra Türkan Saylan belgeseli yaptım. Bu insanların hakkını savunmak gibi bir görev üstleniyorum, çünkü rahatsız oluyorum.   

7 Kitabım var, 8’incisini yazıyorum. Okuma oranımız belli. Afet İnan’ı yazdım, 100. Yılda Öncü Kadınlar’ı yazdım. Sonra düşündüm gençlere nasıl ulaşabilirim. Bir sergi hazırladım 100. Yılda Öncü Kadınlar’la ilgili. Türkan Saylan Belgeseli yaptım. Türkiye’nin ilk kadın valisi üzerine çalışıyorum. Meselemiz erişebilmek. Bizim tarihimiz ve örneklerimiz insanlara nasıl erişebilir diye uğraşıyorum. Her şey Cumhuriyet için.”

Aslı Şahin’in “yapay zekayı şu anda hiç bilmeyen bir insan nasıl onu nasıl verimli bir şekilde kullanabilir?” sorusuna cevaben Prof. Dr. Cem Say:

“Herkesin kendi meslek alanlarına dağılarak onu keşfetmesi gerekir. Bu çok çok yeni bir buluş. Şaşırtıcı bir buluş. 2018 civarında fark ettik ki biz bilgisayarları eskiden olduğundan çok daha insan dilini karşılıklı konuşacak şekilde eğitebiliyoruz. Ona o kadar çok metin gösteriyoruz ki aynı zamanda ona insanlığın üretmiş olduğu her şeyi öğretmiş oluyoruz. Esasen o her şeyi bilen bir şey. Bu Google’ın yerine geçmekten çok daha potansiyeli olan bir şey. Dünyadaki bütün yazıları okumuş ve bütün dilleri bilen birine sadece bunu yaptırmazsınız herhalde. Herkesin iş sahasında yaptığı şeyleri buna da bir yaptırmayı denemesi lazım. Önce bunu öğrenciler kullandılar. Okumaya ve yazmaya dayalı ödev sistemini birden çökertti tabi. Yazıya dayalı işlerin tamamında ciddi ciddi herkesin bunu yapmayı denemesi lazım. Benim tecrübem bazı işleri benden daha kısa süre içinde, bazen hatalı bir şekilde yapıyor. Ben onun yazdığı şeyleri kontrol ediyorum.”

Aslı Şahin: “Bu noktada biz doğru bilgiye nasıl ulaşacağız?”

“Bize birisi bir şey söylediğinde o şeyi olabildiğince farklı kaynaklardan teyit edecek beceriler, bir de gerçek dünyanın nasıl işlediğine dair fizik kanunlarına, ekonomi kanunlarına aykırı bir şey söylediğinde ‘bir dakika’ diyebilecek şekilde temel hayat bilgisini çocuklara kazandırabilmemiz lazım. Her şeyi ezberletme çağı artık geçti. Onlar zaten bir yerde duruyor. Onun için çoklu kaynaklardan teyit etmeniz, akla mantığa yer vermeniz gerekiyor. Benim tavsiyem herkesin yapay zekaya bir şans vermesi.

Aslı Şahin: “İnternetin bir de karanlık tarafı var. Eskiden bilgilerimizi saklayalım her şeyimizi bilmesinler diyorduk, şimdi ise tüm bilgilerimizi giriyoruz. Buradaki dengeyi nasıl sağlayacağız?”

“Ben o dengeyi kendi adıma kaçırdım zaten. Bu Google denen şey ne büyük nimet farkında mıyız? O bu hizmeti bedava sağlıyor. Ama biz de ona kendi verilerimizi sağlıyoruz. Bu ilişkiden ben karlı mı çıkarıyorum, zararlı mı çıkıyorum bunu tartmamız lazım. İsteyen verilerini gizlesin ama bir bilgisayarcı olarak diğerinin yararlarını vurgulamadan geçmiyorum. 100 yıl önce kralların bile sahip olmadığı şeyleri biliyoruz. Bunun en hızlı gidilebilecek yolu bilmek gibi acayip faydaları var. Dengeyi herkes kendisi kursun.”

Aslı Şahin’in “Yapay zeka verileri bizden aldığı için ataerkil bir yere evrilir mi?” sorusu üzerine:

“İnsan verisinden öğrenen sistemlerde bu dediğiniz aynen böyle oluyor. Chatgpt’nin önceki versiyonunda şöyle bir deney var. O sizin yazdığınız metni devam ettirme makinası aslında. Bir araştırmacı şöyle bir şey denemiş. 2 Müslüman diye başladığında binayı patlattılar, katlettiler diye yapay zeka devam etmiş. Ama 2 budist diye yazdığında ibadetlerini yaptılar diye devam etmiş. Çünkü üretildiği ülkenin metinleri tarafından oluşturulmuş yapay zekada durum bu. Open Ai şirketinin yaptığı en önemli buluşlardan biri chatgpt’ye nasıl böyle şeyler dedirtmeyiz. Yapay zekaya ahlak nasıl öğretiriz? gibi şeyler.

Konuşmaların ardından seyirci sorularına geçildi. Bir seyircinin “yapay zeka sahte sanat eserleri üretiyor. Yapay zekayı nasıl denetleyeceğiz ve bunu denetleyecek insan gücümüz var mı?” sorusu üzerine Prof. Dr. Cem Say:

“Az önce bahsettiğim temel bilgileri herkese önce sunmamız lazım. Bir sürü uyduruk sanat üretmek bir problem tabi. Daha önce grafik tasarımcılığın bir değeri vardı. Şimdi çıt diye onun 10.000 tanesini üretebiliyoruz. Çevirmenlik gibi bir sanat olarak görülen mesleklerin değeri azalıyor. Bizim gibi teknoloji insanları şunu yapıyor. ‘Biz bunu yaptık.’ Ama siyasetçilerin bunun üzerinde çalışması, eğitim müfredatına koyması vb. yapması gerekiyor.

Bir diğer seyirci sorusu ise:

“Chatgpt’nin çok fazla enerji tükettiği, gezegenle olan ilişkimizin çok zayıfladığı ve bunun insanlık için bir tehdit haline geldiğini düşünüyorum. Bu konuda sizin fikirlerinizi merak ediyorum. Böyle bir endişeniz var mı geleceğe dair?”di.

Prof. Dr. Cem Say soruya cevaben:

“Bilim ve teknoloji insanlığa faydası mı oldu zararı mı oldu diye düşünürsek hep iyiye gitmiş. Ömürlerimiz uzamış, çeşitli hastalıklara çareler bulunmuş. 2 Alman kimyager sayesinde gübre yapmak o kadar kolay olmuş ki, bir hesaplamışlar bu 2 insan sayesinde insan nüfusunun yarısı hayatta. Onlar olmasa besin üretemeyecektik. Buna rağmen her şey sonlu bir gezegenin içinde oluyor ve gezegen bitti. Bilim insanları bir şeyler buluyor ve sanmadıkları şeyler de ortaya çıkıyor. Ortaya çıkan çeşitli sorunlara, Afrika’nın ısınması, kitlesel işsizlik gibi sorunlara insanların politik bir cevap vermesiyle çözülecek bu sorunlar.” dedi.

Söyleşi konuklara çiçek ve plaket takdim edilmesiyle sona erdi.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kabızlığa karşı en etkili silah: Su, lif ve hareket!

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Gastroenteroloji ve Dahiliye Uzmanı Prof. Dr. Aytaç Atamer, kabızlığın nedenlerini ve risk faktörlerini açıklayarak, beslenme ve günlük rutin değişiklikleriyle nasıl önlenebileceği hakkında bilgi verdi.

Su tüketiminin yetersiz kalması kabızlığın en önemli nedenlerinden…

Kabızlığın günümüzde çok sık karşılaşılan önemli bir sağlık sorunu olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Aytaç Atamer, “Bir kişiye kabız diyebilmemiz için haftada üçten az dışkılama seferinin olması gerekir.” dedi.

Yine de dışkılama sayısının tek başına kabızlık belirtisi sayılamayacağını aktaran Prof. Dr. Aytaç Atamer, “Zor ve sert dışkılama, elle ya da parmakla çıkartılmış olması, büyük abdestini yaparken zorlanma ve tam boşaltım sağlanamaması gibi durumların hepsini kabızlık olarak adlandırmak mümkün. Kabızlığın oluşmasındaki en önemli faktör beslenme ve diyet alışkanlığıdır. Sağlık sorunu olmayan kişilerde, özellikle yeteri kadar su ve lifli gıda tüketilmediği durumlarda kabızlık ortaya çıkar. Maalesef günümüzde su yeterince içilmiyor. Bunun yerine çok fazla çay, kahve, kola gibi gazlı içecekler tercih ediliyor, ancak bunlar suyun yerini tutmaz.” şeklinde konuştu.

Orta ve ileri yaşlı kadınlar daha çok şikayetçi!

Kabızlığın her cinsiyette ve her yaşta görülebildiğini dile getiren Prof. Dr. Aytaç Atamer, “Ancak kabızlık daha çok orta-ileri yaşlarda ve kadınlarda sık görülüyor.” dedi.

Yaşlılarda kabızlığın daha sık görülmesinin nedenlerine değinen Atamer, şunları söyledi:

“Yaşlanmayla beraber bağırsak hareketlerinin yavaşlamış olması, yeteri kadar su tüketilmemesi, hazır gıdalar tercih edilmesi ve en önemlisi de hareketsizlik kabızlığın önde gelen nedenleridir. Kullanılan ilaçlar da kabızlığa neden olabilir. Bu nedenle yaşlı bireylerin sosyal hayata karışması ve aktif yaşamaları kabızlığın önlenmesinde önemli rol oynayan faktörler arasında gelir.”

Ek bir hastalık yoksa, lifli gıda tüketimi kabızlığı önleyebilir!

Kabızlığın tedavisinde, öncelikle kabızlığın nedeninin ortaya konulması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Aytaç Atamer, “Bir uzman tarafından kabızlığı olan hastanın araştırılması gerekir. Eğer bir hastalığa bağlı olmadan gelişen bir kabızlık söz konusu ise tedavide en önemli faktör, diyettir. Bu nedenle bol miktarda lifli diyet tüketilmeli, beraberinde bol miktarda su alınması gerekir.” dedi.

Lif alımı için öğle ve akşam yemeklerinde sebze, ara öğünlerde ise meyve tüketilmesini öneren Atamer, “Tüketilen 2 litreye yakın su ise bağırsaklarda lifli gıdaların etkileşmesine bağlı olarak kitle etkisi oluşturur ve bağırsak hareketlerini artırarak bağırsakları çalıştırır. Özellikle düzenli yapılan yürüyüşler ve egzersizler bağırsak hareketlerini artırır. Bunun dışında kuru incir, kuru erik bol miktarda tüketilmeli, bol miktarda su içilmeli. Bunlara dikkat edildiğinde bağırsak hareketleri de artar. Alkol ve sigaradan uzak durulması gerekir. Ne kadar mutlu ve hareketli olursak bağırsaklarımız da o kadar mutlu ve hareketli olmuş olur ve böylece kabızlık sorunumuzu engellemiş oluruz.” açıklamasını yaptı.

Yaşlılarda kabızlığı önlemenin anahtarı hareket ve su tüketimi!

Yaşlılarda, yaşlılığın getirmiş olduğu bağırsak hareketlerinin yavaşlamasına ve metabolizmanın yavaşlamasına bağlı olarak ek hastalıklar olabileceğine değinen Prof. Dr. Aytaç Atamer, “Yaşlılarda ortaya çıkan kabızlık sorunlarını çözmek için ortaya çıkan ek hastalıkların uygun hekimler tarafından tedavi edilmesi gerekir. Bunun yanı sıra muhakkak yaşlılarımızın hareket etmesine önem vermeliyiz ve bol su içmelerini sağlamalıyız. Yaşlılıkta susama hissi de azalır ve yeteri kadar su içilmez. Gerekirse bağırsak hareketini düzenleyen ilaç tedavisine de başlanabilir.” ifadelerini kullandı.

Tuvalet refleksini bastırmak kabızlığı artırıyor!

Kabızlık şikayeti olan kişilerde gereken tedavinin zamanında yapılmaması durumunda gaitanın sertleştiğini, taşlaştığını ve giderek bağırsağın boşalmasının zorlaştığını vurgulayan Prof. Dr. Aytaç Atamer, “Bu gibi durumlarda diyet düzenlemesinin yanında ilaç tedavisi de verilebilir.” dedi.

Özellikle kadınların dışarıda tuvalete gitmeme alışkanlığı olduğunu kaydeden Atamer, “Bu durum, gelen refleksi kırmak anlamına geliyor. Refleks kırıldığı zaman, vücut gaita yapma ihtiyacını erteliyor ve zamanla kabızlık artıyor. Bu sebeple kişinin tuvalet ihtiyacı geldiğinde uygun bir mekan bulup hemen ihtiyacını gidermeli. Uzun süren kabızlık bağırsaklarda uzamaya, hareketsizliğe yol açar. Bu sorun bağırsaklarda kansere neden olmaz fakat hayatı zor ve çekilmez bir hâle getirebilir. Bağırsaklar ikinci beynimizdir. Hareket, bol sıvı ve bol lifli diyetle kabızlığı çözmek mümkündür.” açıklamasını yaptı.

Atamer ayrıca, sabahları aç karnı bir bardak ılık su içmenin bağırsak hareketlerini artıracağını ve kabızlığı önleyeceğini ifade etti ve “Buna gastrokolik refleks denir. Bu şekilde bağırsaklarımızın boşalması kolaylaşır. Tuvalette ayakları hafifçe yükseğe çekmek de daha rahat boşaltım sağlar.” diyerek sözlerini tamamladı.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Ebru ve Kaat’ı sergisi Konak Kültürevi’nde

Nilüfer Belediyesi’nin düzenlediği Ebru ve Kaat’ı Atölyesi’nin yıl sonu sergisi izlenime açıldı.

Nilüfer Sanat Atölyeleri’nin yıl sonu sergileri kapsamında düzenlenen Ebru ve Kaat’ı sergisi Konak Kültürevi’nde açıldı. 8 ay boyunca eğitim alan çocuk ve yetişkinlerden oluşan 24 kursiyerin eserlerinin bulunduğu sergide, uzun soluklu çalışmalar ve eğitmen Dilek Erim’in eserleri de sanatseverlerin beğenisine sunuldu.

Serginin açılışına katılan Nilüfer Belediye Başkan Yardımcısı Bukle Erman, büyük özveri gerektiren ebru ve kaat’ı sanatı için emek veren eğitmen ve kursiyerleri tebrik etti. Erman, katılımcılara, “Umuyoruz ki sizlerin de ilgisi devam eder. Sanat yolculuğunuz daim olsun” diye konuştu.

Eğitmen Dilek Erim ise kaat’ı ve ebruyu tamamen geleneksel yöntemlerle hazırladıklarını dile getirdi. Erim, bir sonraki nesillere kalıcı eserler bırakmak için de çalıştıklarını söyledi.

26 kaat’ı ve 65 ebrunun yer aldığı sergi, 21 Mayıs’a kadar gezilebilecek.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bakırköy’de “19 Mayıs Gençlik Şenliği” Düzenleniyor

Bakırköy Belediyesi, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı dolayısıyla bir dizi etkinlik düzenliyor. 17-19 Mayıs tarihleri arasında ilçenin farklı noktalarında gerçekleşecek olan kültür ve sanat etkinlikleri ile gençliğin coşkusu tüm Bakırköy’ü saracak.  

Cumhuriyetin ilanının başlangıcı olan, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının 1919’un 19 Mayıs’ında ilk adımlarını Samsun’a atmalarının 106. yılı Bakırköy’de coşkuyla kutlanacak. 17 Mayıs Cumartesi günü saat 14.00’de Yeşilköy Sahili’nde başlayacak olan şenlik kapsamında; modern dans, folklor, konser, DJ etkinliklerinin yanı sıra Ragıp Savaş’ın moderatörlüğünü yapacağı  ‘Açık Mikrofon’ etkinliği ile söz gençlerde olacak. 18 Mayıs Pazar günü düzenlenecek olan spor turnuvaları, saat 10.00’da Sanatçılar Parkı ve Atatürk Spor ve Yaşam Köyü’nde gerçekleştirilecek. Atatürk Spor ve Yaşam Köyü içinde bulunan Etüt Merkezi’nde ayrıca, resim sergisi de vatandaşlarla buluşturulacak. 19 Mayıs Pazartesi günü ise, Cumhuriyet Meydanı tüm gün boyunca bayram coşkusuna ev sahipliği yapacak. Saat 14.00 ile 20.00 arasında sürecek olan şenliğin üçüncü günü DJ etkinliği ile başlayacak. Dans gösterisi, Aktivist Melisa Akkuş’un İklim Değişikliği söyleşisi, konser, teknoloji konulu açık mikrofon etkinliği, gitar ve bağlama dinletisi, ritmik jimnastik ve halk oyunları gösterisi ile devam eden program Bakırköy Spor Kulübü Milli Sporcuları Kadir Furkan Genç ve Zeina Gaballa için gerçekleştirilen ödül töreni ile taçlanacak. 19 Mayıs programı, İKÜ Orkestra performansı ile keyifli bir kapanış yapacak.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı