Yıllık arşivler: 2025

BRICS Nükleer Platformu’nun ilk uzman paneli Çin’de düzenlendi

CIENPI-2025 Fuarı kapsamında uzmanlar enerji sektöründe modern çözümlerin uygulanmasına yönelik en iyi uygulamaları ele aldı 

BRICS Nükleer Platformu’nun ilk uzman paneli nisan ayı sonunda Çin’de yapıldı. ‘Nükleer Enerjinin Gelişimini Etkileyen Temel Faktörler’ konulu etkinlik, BRICS ülkeleri ve Çin, Rusya, Brezilya, Güney Afrika, İran ve diğer ülkeler dahil olmak üzere BRICS’e ortak ülkelerin hükümet kuruluşları ve ilgili kuruluşların temsilcileri ile ASEAN Enerji Merkezi ve Dünya Nükleer Birliği (WNA) temsilcilerini bir araya getirdi. Panelin moderatörlüğünü Çinli Beijing Review dergisinin muhabiri Tao Xing yaptı. 

Panel, nükleer enerji kaynaklarının verimli tahsisine yönelik yeni yaklaşımlar, sektördeki güncel eğilimler ile dengeli küresel kalkınma ve enerji güvenliği için katılımcı ülkeler arasında iş birliği beklentileri üzerine odaklandı. Güney Afrika’dan Platformun Baş Koordinatörü Elsie Pule ve Brezilya Nükleer Faaliyetleri Geliştirme Derneği (ABDAN) Başkanı Celso Cunha, panelin açış konuşmalarını yaptı. Nükleer enerjiyle ilgili çalışmalara yeni başlayan ülkelerin temsilcileri için panel, toplumun karşı karşıya olduğu çevresel ve sosyal zorlukları ele almak için nükleer gelişmelerin enerji ve enerji dışı uygulamalarındaki en iyi pratikleri öğrenmek için bir fırsat yarattı.  

Çin SNURDC Uranyum Kaynakları Departmanı Müdür Yardımcısı Chen Xin konuya ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Nükleer endüstrideki genç uzmanların, ileri teknolojilere sahip ülkelerden deneyimli uzmanların desteğine ihtiyacı var. Panel, BRICS nükleer örgütlerinin temsilcilerine ortak projelerin geliştirilmesi için etkileşim kurma fırsatı sağladı” dedi.  

Rosatom Doğu Asya Genel Müdürü Artem Goncharuk da, “Panel, BRICS örgütleri ve ortakları arasında ortak çalışma için büyük ve henüz kullanılmamış bir potansiyel olduğunu bir kez daha doğruladı. İlerlemeye ve ‘iz bırakan adımlar atmaya’ devam edeceğiz. Bir sonraki uzman paneline yönelik hazırlıklar çoktan başladı” diye konuştu.  

Bir sonraki panel, 21 Mayıs 2025 tarihinde, Brezilya’da Nükleer Ticaret ve Teknoloji Borsası (NT2E) sergi ve konferansı kapsamında düzenlenecek.  

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Yapay zekâya olumlu bakan hayata da olumlu bakıyor

Yapılan yeni bir araştırma, yapay zekâya olumlu yaklaşanların depresyon, anksiyete ve stres düzeylerinin daha düşük olduğunu ortaya koydu. İstinye Üniversitesi Psikoloji Bölümü Arş. Gör. Fatma Betül Yılmaz, Yıldız Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Seydi Ahmet Satıcı, Milli Savunma Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Sinan Okur ile Norveç Bergen Üniversitesi’nden Dr. Simone Grassini’nin de yer aldığı araştırma kapsamında bireylerin yapay zekâ tutumu ile psikolojik durumları analiz edildi. Buna göre yapay zekâya olumlu yaklaşan yetişkinlerin genel yaşam memnuniyetinin daha yüksek olduğu tespit edilirken, bu kişilerde depresyon gibi ruhsal rahatsızlıkları yaşama ihtimalinin de azaldığı saptandı.

“TÜRKÇE’YE UYARLAYARAK TÜRKİYE’DEKİ TUTUMA BAKTIK”

İstinye Üniversitesi Psikoloji Bölümü Ar. Gör. Fatma Betül Yılmaz araştırmanın ilk aşamasında Norveç Bergen Üniversitesi’nden Dr. Simone Grassini’nin geliştirdiği “Artificial Intelligence AttitudeScale-4 (AIAS-4”) ölçeğinin Türkçe’ye uyarlamasının yapıldığını söylüyor:

“Araştırmamızda kullandığımız ölçek Norveç Bergen Üniversitesi’nden Dr. Simone Grassini tarafından geliştirildi. Türkçe’deki geçerlilik ve güvenirlik testlerinin ardından bu testi Türkiye’deki yetişkinler üzerinde uyguladık. Sonuçta yapay zekâya yönelik tutum ile kişilik özellikleri ve psikolojik durum arasında bağlantı keşfettik.”

“OLUMLU YAPAY ZEKÂ TUTUMU PSİKOLOJİK SIKINTIYI AZALTIYOR”

Arş. Gör. Yılmaz, ikinci aşamadaysa yapay zekâ tutumunun ruh sağlığı ve kişilik özellikleri ile ilişkisine odaklanıldığını ifade ediyor. Yapay zekâya olumlu yaklaşanların depresyon, stres ve anksiyete düzeylerinin daha düşük çıktığını ifade eden bilim insanı, “Yapay zekâya karşı olumlu bir tutum içinde olanların depresyon, anksiyete ve stres düzeyleri daha düşük bulundu. Psikolojik sıkıntının; yapay zekâ tutumu ve ruh sağlığı arasındaki ilişkide aracı rolü olduğu görüldü. Yani olumlu yapay zekâ tutumu psikolojik sıkıntıyı azaltıyor ve bunun sonucunda da mental sağlığımız güçleniyor” diye konuşuyor.

Çalışma kapsamında kişilik özellikleri ve yapay zekâ tutumu arasındaki ilişki de araştırıldı. Dışadönüklük, sorumluluk ve deneyime açıklık gibi kişilik özellikleri ile olumlu yapay zekâ tutumu arasında ilişki olduğu görüldü. Bununla birlikte nörotizm (duygusal dengesizlik) ile olumsuz yapay zekâ tutumu arasında da bağlantı var.

İstinye Üniversitesi Psikoloji Bölümü Ar. Gör. Fatma Betül Yılmaz bu yönde araştırmaların devam edeceği bilgisini de paylaşıyor.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Başkan Tugay’dan Hırvatistan’a İEF daveti

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, 26. Uluslararası Bayındır Çiçek Festivali kapsamında İzmir’e gelen Hırvat Türk Dostluk Derneği Başkanı, İzmir Akdeniz Akademisi Akademi Kurulu Üyesi Goran Beus Richembergh ve Hırvat Klarnet Dörtlüsü sanatçılarını ağırladı. Başkan Tugay, Richembergh ve ekibini 94. İzmir Enternasyonal Fuarı’na da davet etti. 
 
Bu yıl 26. kez düzenlenen Uluslararası Bayındır Çiçek Festivali için kente gelen Hırvat Türk Dostluk Derneği Başkanı, İzmir Akdeniz Akademisi Akademi Kurulu Üyesi Goran Beus Richembergh ve Hırvat Klarnet Dörtlüsü sanatçıları, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’ı makamında ziyaret etti. Görüşmede, iki ülke arasındaki dostluk ilişkileri ve iş birliklerinin geliştirilmesi gündeme geldi. 
 
Kültürel paylaşım devam edecek
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, Richembergh ve ekibini bu sene 94’üncüsü düzenlenecek İzmir Enternasyonal Fuarı’na (İEF) davet ederek kültürel paylaşımı bu platformda da devam ettirmeyi önerdi.
 
“Katkı sunmaya hazırız”
Hırvat Türk Dostluk Derneği Başkanı Goran Beus Richembergh ise derneğin çalışmalarından bahsetti. 31 yıldır Türk kültürünü Hırvatistan’da tanıtmayı amaçladıklarını belirten Richembergh, İzmir’in kardeş kenti olan Hırvatistan’ın Split şehri ile ilişkilerin daha da geliştirilmesi için her türlü katkıyı sunmaya hazır olduğunu belirtti.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kimya sektörünün ihracatı 4 ayda 10 milyar doları aştı

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, Türkiye’nin ihracatı nisan ayında yüzde 8,5 artışla 20,9 milyar dolar olarak gerçekleşti. En yüksek 2’inci Nisan ayı ihracatı elde edildi. Nisan ayında 2,6 milyar dolarlık ihracat gerçekleştiren kimya sektörü ise nisan ayında en çok ihracat yapan ikinci sektör oldu. Sektörün dört aylık ihracatı 10 milyar doları aştı.

Kimya sektörünün nisan ayı ihracat rakamlarını değerlendiren İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, “Kimya sektörümüz nisan ayında 2,6 milyar dolar değerinde kimyevi maddeler ve mamulleri ihracatı gerçekleştirdi. İhracatımız geçen yıla kıyasla bu yıl Nisan ayında yüzde 4,9 arttı. Bu yıl ilk dört aylık ihracatımız ise 10 milyar doları aştı. ABD’nin başlattığı yeni tarife savaşlarının da katkısıyla küresel olarak ekonomide belirsizliğin hakim olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Böylesine zorlu bir süreçte ülkemiz açısından elbette riskler olduğu kadar fırsatlar da olacaktır. Kimya sektörünün ihracatta çatı kuruluşu İKMİB olarak, sektörümüzü desteklemeye, üretim ve ihracata devam ediyoruz. Bu zorlu dönemi tüm paydaşlarımızla güçlerimizi birleştirerek, birlik ve beraberlik içinde atlatacağımıza inanıyoruz. Bu mücadelemizde devletimizin ihracatçılarımıza vereceği yeni teşvikler de büyük önem taşıyor. Özellikle finansmana erişim bakımından yeni destekler bekliyoruz. Tüm ihracatçılarımıza göstermiş oldukları gayretlerden dolayı teşekkür ediyorum. Hep birlikte kimya sektörünün gücünü dünyaya göstermek için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz” dedi.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Çocuğunuzun omurgasını hiç kontrol ettiniz mi?

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Onur Yaman, özellikle ergenlik dönemindeki çocuklarda ortaya çıkmaya başlayan skolyozun belirtileri, teşhisi ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.

Skolyoz bu belirtilerle kendini gösteriyor!

Omurganın ön arka planında sağa ya da sola doğru oluşan eğriliğinin skolyoz olarak tanımlandığını aktaran Prof. Dr. Onur Yaman, “Belirti olarak da özellikle ergenlik dönemindeki çocuklarda ilk ortaya çıkan bulgulardan bir tanesi sırttan baktığınızda görülen eğrilik.” dedi.

Yaman diğer belirtileri şöyle sıraladı:

“Arkadan baktığınızda bu çocukların omuzları arasında bir asimetri vardır. Bir omuz diğerine göre daha yukarıda ya da aşağıda olabilir. Çocuk pantolon giydiğinde ya da kemer giydiğinde bunda bir asimetri, bir tarafın diğerinden yüksek durması gibi farklılıklar görülebilir. Bu çocuklar öne doğru eğildiğinde bir tarafta diğerine göre bir tümseğin olduğunu görülür. Bu noktada skolyozun kesin teşhisi için bir doktora başvurmaları gerekir.”

Ailelere önemli görev düşüyor!

Skolyozun teşhisinde anne babalara önemli bir görev düştüğüne dikkat çeken Prof. Dr. Onur Yaman, “Çocuklarının sırtını incelemeli, omuzlar arasında bir asimetri, kalçada birinde diğerine göre bir yükseklik farkı ya da sırtında bir tümseklik bir eğrilik varsa mutlaka doktora başvurmalılar.” dedi.

Yaman, doktorun gereklilik halinde çekeceği skolyoz filmiyle çocukta skolyoz olup olmadığını çok kısa sürede belirleyebileceğini kaydetti.

Skolyoz ilerleyici olabildiğinden takip edilmesi önemli!

Skolyozun ilerleyici bir hastalık olduğunu dile getiren Prof. Dr. Onur Yaman, “Cinsiyete, skolyozun tipine, bulunduğu bölgeye ve yaşa göre ilerleme eğilimi değişebilir. Dolayısıyla bu hastaların sıkı ve yakından takip edilmesi gerekir.” dedi.

Skolyozun formlarına göre tedavi seçenekleri olduğunun altını çizen Yaman, sözlerini şöyle tamamladı:

“Özellikle ergenlik döneminde boyun hızlı uzamasıyla birlikte uygun olan çocuklarda korse tedavisi uygulanabilir. Bazen bazı formlarında da bu çocuklarda shot egzersiz dediğimiz sırt egzersizleriyle beraber skolyozun ilerlemesini engelleyebiliriz. Bunu engelleyemediğimiz dönemlerde derecenin belirli bir limitin üstüne çıktığı hallerde de bu çocuklarda cerrahi olarak bunları tedavi edebilmekteyiz.” 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Lüleburgaz Belediyesi’nin Hıdırellez Şenlikleri 4 Mayıs’ta

Lüleburgaz Belediyesi’nin 23’üncü Hıdırellez Şenlikleri 4 Mayıs’ta Lüleburgaz Kent Ormanı’nda gerçekleştirilecek. Her yıl büyük bir coşku ve heyecanla gerçekleştirilen Hıdırellez Şenlikleri’nde bu yıl Tarık Mengüç sahne alacak.

Lüleburgaz Belediyesi, baharı geleneksel Hıdırellez Şenlikleri ile karşılayacak.

23’üncüsü bu yıl düzenlenecek Hıdırellez Şenlikleri, 4 Mayıs’ta Lüleburgaz Kent Ormanı’nda gerçekleştirilecek.

Kırklareli Roman Dernekleri Federasyonu ile Lüleburgaz Müzisyenler ve Roman Halk Dansları Kültür Yardımlaşma Dayanışma Derneği iş birliği ile gerçekleştirilecek 23’üncü Hıdırellez Şenlikleri saat 12:00’da başlayacak.

Saat 16:00’da halk oyunu gösterileri ile sürecek olan Hıdırellez Şenlikleri’nde Tarık Mengüç sahne alacak.

Şenlikte Lüleburgaz Belediyesi Halk Oyunları Topluluğu, Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED) Balkan Dansları Topluluğu ve Güliz Mert Roman Dansları Topluluğu da gösterilerini sunacak.

OTOBÜS SEFERLERİ DÜZENLENECEK

23’üncü Hıdırellez Şenlikleri dolayısıyla Kent Ormanı’na vatandaşların kolay ulaşımı için de otobüs seferleri düzenlenecek.

4 Mayıs Pazar günü saat 12:00’dan itibaren yeni tören alanından Kent Ormanı’na ücretsiz otobüs seferleri gerçekleştirilecek.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Başka Sorular Söyleşi Programı’nın Nisan ayı konuğu Serap Ekizler Sönmez oldu!

Zeliha Eliaçık’ın sunduğu Başka Sorular söyleşi programının bu ayki konuğu Serap Ekizler Sönmez oldu. 30 Nisan Çarşamba akşamı saat 19.30’da, Zeytinburnu Kültür Sanat’ta gerçekleştirilen söyleşide Serap Ekizler Sönmez; geometrik desenlerin serüveni hakkında bilgi verdi.  

Başka Sorular’da her ay kültür, akademi ve sanat dünyasından değerli isimlerle birlikte toplumu ilgilendiren konulara mercek tutuluyor. Zeliha Eliaçık’ın moderatörlüğünü yaptığı programda bu ay, Serap Ekizler Sönmez ile “İslam Sanatında Geometrik Desenler” konulu bir söyleşi gerçekleştirildi.

“Çalışma alanımın merkezinde gelenekteki geometrik desenler var.”

Serap Ekizler Sönmez, asıl çalışma alanının İslam sanatındaki geometrik desenler olduğunu söyledi:

“Çalışmalarımı pergele benzetirsem bunun sabit ayağı geometrik desenlerin gelenekte nasıl üretildiği sorusudur. Bu konuda eski bilim ve sanat insanları nasıl refleks gösteriyordu, bunun izini sürmeye çalışıyorum. Bir deseni analiz ederken ne düşünüyorlardı, nasıl hareket ediyorlardı? Bu soruların peşindeyim.”

“Bilim ve sanat tarih boyunca iç içe geçmiştir.”

Serap Ekizler Sönmez, geometrik desenleri sağlam bir zemine oturtmak için bilim ve sanat tarihine bütüncül bakmak gerektiğini söyledi:

“Geometrik desenler üzerinden bir felsefe inşa edilmiş ise bunun kesinlikle o dönemin düşünce dünyasıyla ilgisi vardır, diye düşünüyorum. Çünkü bilim ve sanat tarih boyunca iç içe geçmiş. Bilim bir yerde yükselirken sanat çökmemiş. Hele geometri gibi bir alan söz konusu olunca geometri tarihini ve onun üzerinden düşünce tarihini sağlam bir zemine oturtmamız gerekir.”

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Tolga Çevik ve İbrahim Büyükak’ın başrollerinde yer aldığı, ailecek keyifle izlenebilecek yeni orijinal film ‘Kalender Pide’ şimdi Disney+’ta yayında.

The Walt Disney Company’nin tüm dünyada milyonlarca üyeye sahip dijital yayın platformu Disney+’ın, Türkiye’nin sevilen komedyenleri Tolga Çevik ve İbrahim Büyükak’ı bir araya getirdiği ‘Kalender Pide’ filmi bugün Disney+’ta yayına girdi. Fırat Parlak ve Koray Şahin’in yapımcılığını üstlendiği, senaryosunu İbrahim Büyükak’ın kaleme aldığı ve Ömer Sinir’in yönetmen koltuğunda oturduğu ‘Kalender Pide’nin oyuncu kadrosunda Tolga Çevik ve İbrahim Büyükak dışında Esra Ruşan, Almila Ada, Mustafa Kırantepe ve Gafur Uzuner gibi usta ve genç isimler birlikte yer alıyor.

‘Kalender Pide’, babasından kalan ve son zamanlarda işleri iyi gitmeyen restoranının mal sahibi tarafından satışa çıkarıldığını öğrenen Kalender’in (Tolga Çevik), hayatına hiç beklenmedik şekilde giren Öcü (İbrahim Büyükak) ile beraber bu satışı engellemek için aradığı yolları eğlenceli bir dille anlatıyor. 

Birbirlerinin hayatlarına tesadüfen giren iki karakterin yaşadığı zorluklar ve onların başına gelen komik olayları anlatan film, Disney+’ta yayında!

Disney+ Türkiye’nin 12 Şubat’ta hayata geçirdiği yeni reklam özelliği ile, platforma özel orijinal yapımlar, gişe rekorları kıran filmler, ödüllü ve eleştirmenlerce beğenilen dizilerin yer aldığı herkese hitap eden içerik kütüphanesi sürekli büyüyerek izleyicilerle buluşmaya devam ederken, hem üyelere hem de reklamverenlere yeni fırsatlar sunuluyor.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Şefkat ve kabul stresi azaltıyor!

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi, NP Etiler ve NP Feneryolu Tıp Merkezi, Türk Psikolojik Danışma Rehberlik Derneği ve Pozitif Psikoloji Enstitüsü paydaşlığında Üsküdar Üniversitesi tarafından bu yıl 7’ncisi gerçekleştirilen Uluslararası Pozitif Psikoloji Kongresi, bu alanda çalışmalar yürüten dünyaca tanınmış uzman isimleri ağırladı.

Doç. Dr. Thomas Field: “Öz-şefkat ve öz-kabul yaşam kalitesini artırıyor”

İki gün süren kongrenin bu yılki teması, “Nörobilim Temelli Pozitif Psikoloji” olarak belirlendi. Kongrede “Onur Konuğu” Oregon Eyalet Üniversitesi’nden Doç. Dr. Thomas Field, çevrimiçi olarak “Sinirbilime Dayalı Bilişsel Davranış Terapisi Hakkında Kısa Başlangıç” konusunu ele aldı.

Bilişsel davranışçı terapinin (BDT) nörobilimsel temellerini pozitif psikoloji bakış açısıyla ele alan Doç. Dr. Thomas Field, öz-şefkat, kendini sevme ve öz-kabul gibi kavramların insan psikolojisindeki dönüştürücü gücüne dikkat çekti ve “Öz-şefkat ve öz-kabul yaşam kalitesini artırıyor” dedi.

Sunumunda, bilginin beyinde ve bedende nasıl işlendiğini nörobilimsel bir bakış açısıyla aktaran Doç. Dr. Thomas Field, bu sürecin pozitif psikolojiyle nasıl uyum sağlayabileceğini örneklerle açıkladı. Bilişsel davranışçı terapinin temel yapı taşlarına değinen Doç. Dr. Thomas Field, kişinin çevresel stres veya zorlukla karşılaştığında, bu durumu nasıl algıladığına dair geliştirdiği inançların, duygusal tepkilerini ve davranışlarını doğrudan etkilediğini vurguladı.

“Pozitif ya da negatif inançlar, kişinin olaylara yüklediği anlamı ve buna karşı geliştirdiği davranışları belirler. Bu da öfke, utanç ya da bağımlılığa kadar uzanabilen sonuçlara neden olabilir” diyen Doç. Dr. Thomas Field, geleneksel BDT’nin bilinçli ve rasyonel düşünceye odaklandığını ve bu süreçte prefrontal korteksin aktif rol oynadığını kaydederek, “Bilişsel terapide amaç, bireyin duruma ilişkin düşüncelerini sorgulaması ve gerekirse değiştirmesidir” diye ekledi.

Doç. Dr. Thomas Field: “İnsan, duygusal tepkileri üzerinde kontrol sahibidir”

ABD’li nörobilim uzmanı Doç. Dr. Thomas Field, duygusal regülasyonun nörobilimsel temellerine dikkat çekerek, bireylerin yaşadıkları olaylara verecekleri duygusal tepkiler üzerinde tam kontrole sahip olduklarını vurguladı. 

“İşinizi kaybetmek üzere olduğunuzu öğrendiğinizi düşünün. Bu durumda nasıl hissedeceğinizi ve nasıl tepki vereceğinizi siz belirlersiniz.” diyen Doç. Dr. Thomas Field, kişinin yalnızca kendi tepkilerinden sorumlu tutulabileceğini ifade etti.

Stresli bir durumla karşılaşıldığında, beynin ilk olarak tehdidi algılayacağını ifade eden Doç. Dr. Thomas Field, “Nörobilim temelli BDT, bireyin otomatik tepkilerini ve temel inançlarını fark etmesini sağlayarak daha sağlıklı başa çıkma yolları geliştirmesine olanak tanır.” dedi.

Otomatik tepkiler, beynin alt yapılarında gerçekleşiyor

Doç. Dr. Thomas Field, stresli durumlarda bireylerin verdiği tepkilerin sadece bilinçli düşünce süreçleriyle değil, beynin otomatik işleyişiyle de şekillendiğini belirterek, şöyle devam etti:

“Nörobilim temelli bilişsel davranışçı terapi (BDT) modeli, kişinin yaşadığı duygusal ve fiziksel tepkilerin, çoğu zaman farkındalık düzeyinin ötesinde geliştiğini ortaya koyuyor. Bir aile ferdiyle yaşanan sözlü tartışmalarda, kişi düşüncelerini net bir şekilde ifade etmekte zorlanabilir. Bu durum, beynin savunma sistemlerinin hızla devreye girmesiyle ilgilidir. Aynı, 10 metre önümüzde aniden duran bir araba gibi. Hemen frene basarız ama bu tepkiyi neden verdiğimizi düşünmeyiz. Bu tür otomatik tepkiler, beynin alt yapılarında gerçekleşiyor. Ancak burada önemli bir nokta var; bu tür tepkileri düşünmeden verdiğimiz için, kişinin hissettiği şeylerden sorumlu tutulması adil olmaz. Çünkü beyin otomatik bir hayatta kalma mekanizmasını devreye sokuyor. Özellikle çocuklarla yapılan terapilerde, ‘önce düşün, sonra hareket et’ yaklaşımı bazı çocuklar için mümkün olmayabiliyor.” 

Farkındalık aşaması ve yukarıdan aşağıya beyin süreci

Nörobilim temelli BDT modelinde, farkındalık aşamasında, bireyin bedeninde bir aktivasyon hissettiğini kaydeden Doç. Dr. Thomas Field, “Kalp atışı hızlanır, korku ya da öfke gibi duygular açığa çıkar. Bu bedensel tepkiler yukarıdan aşağıya beyin süreciyle, düşüncelerle şekillenir. Örneğin, trafikte ‘Bu kadar kötü sürücülerle karşılaştığım için daha dikkatli olmalıyım’ gibi bir düşünce hem rahatlama sağlar hem de olumlu sonuçlara yol açar. Aksi halde, daha fazla öfke ve stresle sonuçlanabilecek bir döngüye girilebilir.” ifadesinde bulundu.

Şefkat ve kabul, stresi azaltabilir

“Kendimize karşı daha şefkatli ve kabul temelli yaklaştığımızda, stresle baş etme becerilerimiz de artar” diyen Doç. Dr. Thomas Field, “Yaşanan durumları sadece tehdit olarak algılamak ve duyguları bastırmak, çaresizlik ve tükenmişlik gibi duygulara yol açabiliyor.” şeklinde konuştu.

Nörobilim temelli VDT yaklaşımıyla farkındalık geliştiriliyor

Psikolojik destek süreçlerinde nörobilim temelli Vücut-Duygu-Tepki (VDT) yaklaşımının, danışanların bedensel farkındalıklarını artırarak anksiyete ile başa çıkmalarına katkı sağladığını anlatan Doç. Dr. Thomas Field, yalnızca bedensel tepkilerin değil, bu tepkilere eşlik eden düşüncelerin de yeniden yapılandırılması gerektiğine dikkat çekti. Doç. Dr. Thomas Field, “Bedenimize iyi bakmadığımızda uyku, beslenme ve egzersiz gibi temel ihtiyaçlarımızın karşılanmaması ve duygusal regülasyon zorlaştırabilir.” diyerek sözlerini noktaladı. 

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Su boyları ve dağ yamaçları arasında bir tarih: “Türk Tarihinin Dağları, Gölleri ve Nehirleri”

VakıfBank Kültür Yayınları (VBKY), “Türk Tarihinin Dağları, Gölleri ve Nehirleri” adlı kitabı okurlarıyla buluşturuyor. Okan Yeşilot’un editörlüğünde hazırlanan bu çalışma, Türk dünyasının tarihî coğrafyasına odaklanarak, Türklerin kültür ve medeniyetinin şekillenmesinde önemli bir rol oynayan doğal unsurları inceliyor. Kitap, Ötüken’den Tuna Nehri’ne kadar uzanan geniş bir coğrafyada yer alan dağlar, göller ve nehirleri uzmanların kaleminden detaylı bir şekilde ele alıyor.

 

VBKY’nin tarih kitaplığı, “Türk Tarihinin Dağları, Gölleri ve Nehirleri” kitabıyla genişlemeye devam ediyor. Türk halklarının göç yollarını belirleyen unsurlar, aynı zamanda sosyal örgütlenme, yerleşim düzeni ve tarımsal faaliyetler gibi alanlarda da önemli rol oynamıştır. Türk tarihindeki dağlar, doğal birer sınır oluşturarak hem savunma stratejilerini etkilemiş hem de belirli bölgelerin kültürel kimliğini şekillendirmiştir. Nehirler, Türk toplumları için sadece su kaynağı olmakla kalmamış, ticaret, ulaşım ve sınır belirleme açısından da stratejik önem taşımıştır. Göller ise yerleşim alanlarının seçiminde ve ekonomik faaliyetlerde önemli rol oynamıştır. Türkler; Sibirya, Mançurya, Moğolistan, Kuzey Çin, Gansu, Doğu Türkistan, Tibet, Kuzey Hindistan, Afganistan, Batı Türkistan, Kafkasya, İran, Anadolu, Balkanlar, Karadeniz’in kuzeyi, Doğu Avrupa, Arabistan Yarımadası ve Kuzey Afrika gibi birçok coğrafyada devletler kurdu. Aynı zamanda da bu bölgelerdeki medeniyetlere katkı sağladı. Bu geniş coğrafyanın sınırları içerisinde yer alan dağlar, göller ve nehirler gibi doğal unsurlar, yalnızca fizikî coğrafyanın belirleyici özellikleri olmakla kalmamış, aynı zamanda Türklerin siyasi, askerî, ekonomik ve kültürel yönelimlerini de derinden etkilemiştir.

Bu kitapta Türk Dünyasının kültür ve medeniyetinin şekillenmesinde rol oynayan Türk Dünyasının tarihî coğrafyası ele alınmış, devamında ise Orhun Irmağı ve Ötüken, Sarı Irmak, Selenge Nehri, Baykal Gölü, Tanrı Dağları, Isık Göl, Altay Dağları, Talas Nehri, Yenisey Nehri, İrtiş Nehri, Tobol Nehri, Aral Gölü, Sır Derya, Ceyhun Nehri, İdil Nehri, Hayber Geçidi ve Hindukuş Dağları, Zayenderud Nehri, Kafkas Dağları, Hazar Denizi, Aras Nehri, Derbent, Kuban, Nil Nehri, Meriç Nehri, Tuna Nehri ve Sakarya Nehri alanının uzmanları tarafından kaleme alınmıştır. 

 

 

Kitaptan:

 

“Binlerce yıllık Türk tarihini çok geniş alanlarda inceleme imkânımız bulunmaktadır. Kuzey Kore’den Macaristan ovalarına kadar uzanan coğrafi kuşak üzerinde Türk kökenli halkların bıraktıkları izlere rastlarız. Bu çok uzun kuşakta dikkat edilirse, ırmakların bir başka ifade ile su boylarının önemli olduğunu görüyoruz. Bu açıdan bozkırlardaki Türk hayatı su boylarında oluşmuş ve yükselmiştir ifadesi yanlış olmaz. Gerçek anlamda en doğuda Kerulen, en batıda Tuna ırmakları Türklerin kültürel sınırları olarak kabul edilebilir. Bu arada doğudan batıya sayısız su kaynağını da yeri geldiğince dile getirmek gerekir: Sır Derya, Yenisey, İrtiş, İdil (Volga), Don, Dnyeper, Dnyester, Prut, Sakarya, Fırat, Dicle, Aras, Çoruh, Kızılırmak, Seyhan ve Ceyhan gibi. Her birinin kıyılarında Türk kökenli bir topluluğun yükseldiğini görürüz. Dolayısıyla Avrasya Türk tarihi bir anlamda “su boyları medeniyeti” olarak tanımlanabilir. Bunların içinde Türk tarih ve kültürüne damga vurmuş ırmaklardan birisi de Orhun Irmağı’dır. Orhun Irmağı, yakınında bulunan Türk tarihinin eşsiz anıtları Kül Tegin ve Bilge Kağan yazıtları dolayısıyla 1890’larda ünlenmiş; özellikle ülkemizde duygusal olarak yaygın bir kullanıma kavuşmuştur. Yazıtlarda geçen Ötüken bölge adı ile birlikte anılmaya başlayan Orhun Irmağı havalisinin tamamı Ötüken’i temsil etmez. Ötüken daha geniş bir bölgenin adıdır.”

 

 

 

 

 

Yazar Hakkında;

Giresun’un Piraziz ilçesinde doğdu. İlkokulu Gökçeali’de, ortaokul ve liseyi Samsun Ladik Akpınar Öğretmen Lisesi’nde bitirdi. 1988 yılında kazandığı Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Tarih Öğretmenliği Bölümünden 1992 yılında mezun oldu. Yüksek lisansını Prof. Dr. Nesrin Sarıahmetoğlu danışmanlığında “Hacı Zeynelabidin Tagiyev’in Hayatı ve Faaliyetleri” adlı teziyle yaptı. Doktorasını Prof. Dr. Abdülkadir Donuk danışmanlığında “Hasan Melikzade Zerdabi’nin Hayatı ve Faaliyetleri” adlı teziyle tamamladı. 1995-96 yıllarında Azerbaycan Bakü Devlet Üniversitesi’nde misafir öğretim elemanı olarak bulundu. 1997-98 yıllarında Uluslararası Türk-Kazak Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi’nde öğretim görevliliği yaptı. 2008 yılında Marmara Üniversitesi’nde doçent unvanı aldı, 2014 yılında da aynı üniversitede profesörlüğe atandı. Hâlen Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Kafkasya Tarihi Anabilim Dalında öğretim üyesi ve Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü müdürü olarak görev yapmaktadır. Yayımlanmış kitaplarından bazıları şunlardır: Şah’ın Ülkesinde (2014), Hacı Zeynelabidin Tagiyev (2015), Ateş Çemberinde Azerbaycan (2022)

 

 

 

KÜNYE

Yayınevi: VBKY

Kategori: Tarih

Kitabın adı: Türk Tarihinin Dağları, Gölleri ve Nehirleri

Editör: Okan Yeşilot

Son Okuma: Ali Kılıç

Proje Editörü: Ömer Uzunağaç

Sayfa sayısı: 592

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı