Yıllık arşivler: 2025

Doğayla Uyumlu Yaşamalıyız: Plastik Kirliliğine Son Ver, Yaşamı Koru!

TEMA Vakfı, Dünya Çevre Günü’nde plastik kirliliğinin çevre, iklim ve insan sağlığı üzerindeki etkilerine dikkat çekerek toplumun tüm kesimlerini acilen birlikte harekete geçmeye çağırdı. Vakfın Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, “Dünya plastik içinde boğuluyor; bu kirlilik, iklim krizinden halk sağlığına, biyolojik çeşitlilik kaybından sosyal refaha kadar birçok alanda çevresel tehditler yaratıyor.” dedi.

Bugün, üretim ve tüketim biçimlerimiz nedeniyle dünyada yaklaşık 10 milyar ton plastik üretilmiş durumda. Bu plastiklerin yaklaşık %90’ı doğada kalıcı atık haline gelerek toprağımıza, su varlıklarımıza, gıdamıza ve hatta insan vücuduna kadar ulaşıyor. Bu tablo, artık kaybedecek zamanımız olmadığını ve doğayla uyumlu bir yaşam kurmanın her zamankinden daha önemli hale geldiğini gösteriyor.

Küresel çevre sorunlarına dikkat çekmek ve ortak eylemi teşvik etmek amacıyla her yıl, 5 Haziran’da kutlanan Dünya Çevre Günü, önemli bir farkındalık günü niteliği taşıyor. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) öncülüğünde bu yıl “Plastik Kirliliğine Son Ver – Beat Plastic Pollution” temasıyla gezegenimizi plastik kirliliğinden kurtarmak için acil bir çağrı yapılıyor.

Plastik her yerde: Toprakta, suda, hatta vücudumuzda

Gözle görülemeyecek kadar küçük plastik parçaları olan ve gezegenimizin her köşesine sızan mikroplastikler, bugün yalnızca deniz canlılarında değil; insan plasentasında, akciğer dokusunda ve kan dolaşımında dahi tespit ediliyor.

TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, bu durumun yaşamın devamlılığı için ciddi bir tehdit oluşturduğuna dikkat çekerek, “Plastik kirliliği, halk sağlığını ciddi biçimde tehdit eden yapısal bir krizdir. Pasifik Okyanusu’nda oluşan ve ‘7. Kıta’ olarak anılan 1,6 milyon kilometrekarelik plastik yığını – Türkiye’nin iki katından büyük – bu kirliliğin ulaştığı küresel boyutu açıkça ortaya koyuyor. Günde yaklaşık 2 bin çöp kamyonu dolusu plastik atık denizlere, nehirlere ve göllere karışıyor. Her yıl ise yaklaşık 19 ila 23 milyon ton plastik su ekosistemlerine taşınarak doğal yaşam alanlarını bozuyor ve biyolojik çeşitliliği tehdit ediyor.” ifadelerinde bulundu.

“Plastik kirliliği sadece bir atık sorunu değil, iklim krizinin görünmeyen yakıtıdır”

Plastik kirliliğinin iklim sistemlerini de doğrudan etkilediğine işaret eden Ataç, bu kirliliğin doğal yaşam alanlarını ve ekosistemleri bozarak iklim değişikliğine uyum sağlama kapasitelerini azalttığını; milyonlarca insanın geçim kaynakları, gıda üretim olanakları ve sosyal refahı üzerinde doğrudan olumsuz etkiler yarattığını belirtti:

“Plastik kirliliği sadece bir atık yönetim sorunu değil, iklim krizinin görünmeyen yakıtıdır. Tek kullanımlık plastik üretiminin yaklaşık %98’i fosil yakıtlara ve petrokimyasallara dayanıyor. Yani petrolden plastiğe, plastikten krize uzanan bir döngüyle karşı karşıyayız. Fosil yakıt bazlı plastiklerin üretimi, kullanımı ve bertarafı sırasında ortaya çıkan sera gazı emisyonlarının, 2040 yılına kadar küresel karbon bütçesinin %19’una ulaşacağı öngörülüyor. Bu nedenle plastik kirliliği artık iklim krizinin doğrudan bir bileşenidir.”

Türkiye’nin kapsamlı ve bağlayıcı bir plastik stratejisine ihtiyacı var

TEMA Vakfı, plastik kirliliğiyle mücadelede politika izleme, karar verici kurumlarla diyalog geliştirme ve kamuoyunu bilinçlendirme çalışmaları yürütüyor. Bu kapsamda Ataç, Türkiye’de yürürlükte olan yasal düzenlemelerin önemli adımlar içerdiğini, ancak tek kullanımlık plastiklerin yasaklanması ve üretici sorumluluğunun artırılması gibi alanlarda daha güçlü ve bağlayıcı stratejilere ihtiyaç duyulduğunu söyledi.

2019’da başlayan plastik poşet ücretlendirme ve Depozito Yönetim Sistemi gibi uygulamaların olumlu ancak sınırlı etkiler yarattığını vurgulayan Deniz Ataç, “Plastik üretimini azaltmaya yönelik açık hedeflerin henüz belirlenmediğini görüyoruz. Türkiye’nin hâlâ Avrupa’dan en fazla plastik atık ithal eden ülkelerden biri olması, bu krizin başka bir boyutuna işaret ediyor. Geri dönüştürülemeyen atıkların büyük kısmı yakılarak bertaraf ediliyor; bu süreçte 1 ton plastiğin yakılmasıyla 2,9 ton karbondioksit salınıyor. Bu sorunu ancak doğa ile uyumlu, döngüsel bir üretim ve tüketim modeliyle aşabiliriz.” ifadeleriyle somut adımlar atılması gerektiğine dikkat çekti.

Çözüm mümkün: Doğayla uyumlu bir yaşam için harekete geçmeliyiz

Plastik kirliliğini durdurmanın mümkün olduğunu, ancak bunun için üretim ve tüketim sistemlerinde köklü bir dönüşüme ihtiyaç duyulduğunu vurgulayan Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, toplumun tüm kesimlerini birlikte harekete geçmeye çağırdı:

“Tüketimi en baştan azaltmalı, tek kullanımlık ürünlerin (plastik su şişesi, plastik çatal, kaşık, bardak, pipet, poşet, ambalaj, plastik kaplar vb.) yerine yeniden kullanılabilir alternatifleri tercih etmeli, atıkları kaynağında ayrıştırmalı ve yerel yönetimleri bu sürece aktif şekilde dâhil etmeliyiz. Bireylerin, kurumların ve karar vericilerin bu dönüşümün bir parçası olması gerektiğine inanıyoruz. Bugün değilse, ne zaman?”

Son olarak bu dönüşümün yalnızca sistemler düzeyinde değil, bireylerin sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarında da gerçekleşmesi gerektiğini belirten Ataç, erken yaşta kazandırılan doğa farkındalığının önemine dikkat çekti. Bu kapsamda, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı iş birliği ve Tetra Pak Türkiye’nin desteğiyle yürüttükleri Sıfır Atık Eğitim Projesi ile çocukların doğa dostu alışkanlıklar ve atık yönetimi konusunda farkındalık kazandırmayı hedeflediklerini dile getirerek bugüne kadar, yaklaşık 1 milyonun üzerinde çocuğa ve 120 bin öğretmene ulaştıklarını kaydetti. Sıfır atık yaklaşımının yalnızca geri dönüşümü kapsamadığına; özellikle esas olanın daha az tüketmek, başta plastikler olmak üzere atık miktarımızı azalmak, yeniden kullanmak ve tamir etmek gibi alışkanlıklara dikkat çeken proje içerikleri sayesinde, doğal varlıkların korunması ve atık yönetimi konularında farkındalık oluşturulması amaçlanıyor.

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Dünya Çevre Günü’nde İklim Değişikliğinin Etkilerine Odaklanan “Bu Son Şansımız mı?” Gösterimi Salt’ta Başlıyor

Salt’ın, kurucusu Garanti BBVA tarafından desteklenen Bu son şansımız mı? gösterim programı, iklim değişikliğinin çevresel ve toplumsal boyutlarına odaklanıyor. Sekiz belgesel filmden oluşan 2025 seçkisi, toplulukların çevresel adalet arayışlarından endüstrileşmenin uzun vadeli etkilerine, suyun hem yaşamın kaynağı hem de hayatta kalmaya yönelik bir mücadele alanı oluşuna vurgu yapıyor.

Salt Beyoğlu’ndaki Açık Sinema’da gerçekleştirilecek program, 5 Haziran Perşembe saat 19.00’da yönetmen Pat O’Neill’in Water and Power [Su ve İktidar] filmiyle başlayacak. 1990 Sundance Film Festivali’nde Belgesel Büyük Jüri Ödülü’nü kazanan film, Los Angeles’taki su kıtlığının kent peyzajını ve toplumsal yapıları nasıl şekillendirdiğini gözler önüne seriyor. 10 Haziran Salı saat 19.00’da gösterilecek Şarap Rengi Deniz, sıcaklıkların küresel ortalamadan yüzde 20 daha hızlı arttığı Akdeniz’de meydana gelen çarpıcı değişimlerin izini sürüyor. Yenilenebilir enerji girişimleri ile yeşil ekonomi ilkelerini gündeme getiren belgesel, yerel mücadeleleri daha geniş çaplı sürdürülebilirlik sorunlarına bağlıyor. 12 Haziran Perşembe saat 19.00’da Açık Sinema’da yer alacak Silence of the Tides [Gelgitlerin Sessizliği], Hollanda ve Almanya’dan Danimarka kıyılarına uzanan ve dünyanın en büyük gelgit alanlarından biri olan Wadden Denizi’ne odaklanıyor. 17 Haziran Salı saat 19.00’da gösterilecek Leviathan, bir zamanlar dünyanın balina avcılığı merkezi olarak ünlenmiş ve Herman Melville’in Moby Dick’ine sahne olmuş New Bedford odağında Kuzey Amerika’daki balıkçılık endüstrisinin zorlu çalışma koşullarını kayda alıyor. 19 Haziran Perşembe saat 19.00’da gösterilecek The Forgotten Space [Unutulan Alan] ise 1950’lerden itibaren liman kentlerini ve küresel lojistiği yeniden yapılandıran konteyner taşımacılığını ele alıyor. 67. Venedik Film Festivali’nin Orizzonti bölümünde Jüri Özel Ödülü’nü kazanan belgesel film, küresel ticaretin genellikle göz ardı edilen insani maliyetine dikkat çekiyor. 

Gösterimler, 21 Haziran Cumartesi günü Living Water [Yaşam Suyu]El botón de nácar [Sedef Düğme] ve In Our Water [Bizim Suyumuz] filmleriyle devam edecek. 

5-21 Haziran tarihlerinde Salt Beyoğlu’ndaki Açık Sinema’da gerçekleştirilecek program herkesin katılımına açık ve ücretsizdir. Ayrıntılı bilgi için: saltonline.org

Salt’ın Bu son şansımız mı? gösterimleri, kurucusu Garanti BBVA tarafından desteklenmektedir.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Rektör Prof. Dr. Budak Ege Üniversitesi ailesiyle bayramlaştı

Ege Üniversitesinde Kurban Bayramı dolayısıyla bayramlaşma töreni düzenlendi. Ege Üniversitesi Rektörlüğü bahçesinde gerçekleştirilen programa Rektör Prof. Dr. Necdet Budak’ın yanı sıra üniversite üst yönetimi, senato üyeleri, idari ve akademik çalışanlar katıldı.

Bayramlaşma töreninde konuşan Rektör Prof. Dr. Necdet Budak, “Millî ve dini duygularımızı en derinden hissettiğimiz, paylaşmanın, yardımlaşmanın ve sevgi dolu kalplerin bir araya geldiği bir Kurban Bayramı’na daha kavuşmanın heyecanını yaşıyoruz. Bayramlar, sadece bir ibadetin yerine getirildiği günler değil; aynı zamanda gönüllerin birleştiği, kırgınlıkların son bulduğu, sevgi ve muhabbetin çoğaldığı kıymetli zamanlardır. Kurban ibadeti, bizlere teslimiyetin, fedakârlığın ve paylaşmanın en derin anlamlarını öğretir. Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’in samimiyeti ve teslimiyeti, bugün hâlâ gönüllerimize ışık tutan bir inanç timsalidir. Bu anlamlı ibadetin ruhunu yaşatmak, sadece bir hayvanı kurban etmek değil, aynı zamanda benliğimizdeki bencilliği, kibri ve kırgınlıkları da kurban etmektir” dedi.

“Bayramlar, kardeşlik ve birlikteliğin en güzel örneğidir”

Prof. Dr. Budak, “Bayramlar, kardeşlik ve birlikteliğin en güzel örneklerinin sergilendiği, aile bağlarının güçlendiği ve manevi değerlerin ön planda olduğu özel günlerdir. Birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularıyla kenetlendiğimiz böyle anlamlı bir günden aldığımız ilhamla, 70. yılını geride bırakan Ege Üniversitesi ailesi olarak, ülkemizin yarınları için eğitim ve araştırma alanlarında var gücümüzle çalışıp, başarılı çalışmalara yine hep birlikte imza attık. Kuruluşunun 70. Yılında Ege Üniversitesi, Araştırma Üniversitesi unvanına sahip, Türkiye’nin ilk Kurumsal Tam Akreditasyon Belgesini almış, Öğrenci Memnuniyetinde A Plus olmuş, YÖK nezdinde Milli Yenilik ile Avrupa Birliği nezdinde Araştırmacı İnsan Kaynakları Mükemmeliyet Ödüllerine sahip,  uluslararasılaşmadan dijitalleşmeye engelsiz üniversiteden yeşil ve spor dostu kampüse kadar Türk yükseköğretim sistemimize birçok alanda örnek olan öncü bir üniversite haline gelmiştir.  Bu başarıda emeği geçen tüm mensuplarımıza ayrı ayrı teşekkür ediyor, şükranlarımı sunuyorum. Kurban Bayramı’nın bütün insanlığa huzur ve barış getirmesini dileyerek, Ege Üniversitesi ailesinin tüm mensuplarının Kurban Bayramı’nı en içten duygularla kutluyor,   hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Aileniz ve sevdiklerinizle birlikte sağlıklı, huzurlu, mutlu bir bayram geçirmenizi dilerim” diye konuştu.

Konuşmasının ardından Rektör Prof. Dr. Necdet Budak, Ege Üniversitesi ailesi ile bayramlaştı.

         Prof. Dr. Budak, ayrıca çeşitli akademik birimlere ziyaretlerde bulunarak çalışanların bayramını kutladı.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

A101 Girişimcilik Ekosistemini Girişim 101 ile Buluşturuyor

13.500’ü aşkın mağazasıyla Türkiye’nin en yaygın perakende zinciri olan A101, teknoloji odaklı çözümler üreten girişimcileri “Girişim 101” çatısı altında bir araya getirerek perakende sektörünün geleceğine yön veriyor.

Türkiye’nin 81 ilinde ve tüm ilçelerinde faaliyet gösteren, 13.500’ü aşkın mağazası ve 1.200’ün üzerinde tedarikçisiyle ülkenin en yaygın perakende zinciri olan A101, yenilikçi vizyonunu girişimcilik ekosistemine taşıyor. Tekno-Perakende odağıyla perakende ve teknolojiyi buluşturan A101, perakende teknolojilerinden sürdürülebilirliğe, satış sonrası hizmetlerden pazarlama çözümlerine kadar birçok alanda teknoloji odaklı projeleriyle fark yaratan girişimcileri ‘’Girişim 101’’ ile bir araya getiriyor.

1 Temmuz 2025 tarihinde DotsHub’ta (Yıldız Mahallesi, Çırağan Caddesi No:44, 34347 Beşiktaş/İstanbul) gerçekleştirilecek etkinlik, A101’in dijital dönüşüm, müşteri deneyimi ve sürdürülebilir büyüme stratejileriyle uyumlu çözümler geliştiren girişimcilere görünürlük sağlarken, potansiyel iş birliklerinin de zeminini oluşturacak.

Katılım Koşulları ve Başvuru Süreci
 Etkinliğe katılmak isteyen girişimciler, başvurularını egirişim – girişim101 Başvuru Formu üzerinden gerçekleştirebilecek. Başvuru süreci 18 Haziran tarihine kadar devam edecek. Başvuru sürecinde girişimcilerden, sundukları çözümün teknik altyapısını, hedeflediği sorunu ve potansiyel iş birliği alanlarını detaylandırmaları bekleniyor.

A101’in ilgili birimleri ve üst düzey yöneticilerinin de katılım sağlayacağı etkinlikte, başvuru sürecinde seçilen girişimciler, projelerini jüriye ve katılımcılara sunma fırsatı yakalayacak. Girişimcilerin sahnede sunacakları çözümler; yenilikçilik, uygulanabilirlik ve iş birliklerine açıklık kriterleri üzerinden değerlendirilecek.

Prestijli Ödüller ve A101 ile İş Birliği Şansı
 Etkinlik kapsamında ilk üçe giren girişimciler maddi ödül kazanma şansı yakalayacak. Birinciye 150.000 TL, ikinciye 100.000 TL, üçüncüye ise 70.000 TL ödül verilecek. Girişimciler için prestijli bir vitrin işlevi görecek bu organizasyon, A101’in yenilikçi çözümlere olan açıklığını ve teknolojiye dayalı büyüme stratejisini bir kez daha vurguluyor.

A101 Ticaret ve Pazarlama İcra Kurulu Üyesi Volkan Yıldız, Girişim 101 için “A101 olarak dijitalleşmeyi sadece bir teknoloji yatırımı değil, stratejik bir dönüşüm aracı olarak görüyoruz. Girişim 101, bu yaklaşımımızın sahaya yansıyan en somut örneklerinden biri. Sektörümüzdeki yeni çözümlere erken aşamada dokunmak, onları desteklemek ve birlikte büyümek bizim için çok kıymetli. Tekno-Perakende vizyonumuz doğrultusunda, mağazalarımızı dijital çözümlerle dönüştürürken; girişimcilik ekosisteminden gelen inovatif fikirleri bu dönüşümün bir parçası haline getiriyoruz. Bu platform sayesinde sadece girişimcilerle iş birliği kurmakla kalmıyor, aynı zamanda geleceğin perakende dünyasını bugünden şekillendirme fırsatı yakalıyoruz. Girişimcilik ekosistemini perakende ölçeğiyle buluşturduğumuz bu platform, yalnızca A101’in değil, sektörün dönüşümüne de katkı sunacak.” değerlendirmesinde bulundu.

A101 Pazarlama Müdürü Yeliz Yahşi Bilgiç ise “Girişim 101 ile inovatif fikirlerin gelişimini desteklemeyi ve bu fikirleri A101’in dijital yetkinlikleriyle buluşturmayı amaçlıyoruz. Girişimcilere sağladığımız bu fırsatlarla, sürdürülebilir ve yaratıcı çözümlerin perakende sektörüne entegre edilmesini hedefliyoruz.” ifadelerini kullandı.

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

EÜ’de “Dünden Bugüne Türk Dünyasında Ortak Alfabe Meselesi’’ konuşuldu

Ege Üniversitesi(EÜ) Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsünde (TDAE) “Dünden Bugüne Türk Dünyasında Ortak Alfabe Meselesi” adlı konferans gerçekleştirildi.  Konferans; Türk Dünyası Sosyal, Ekonomik ve Siyasal İlişkiler Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vefa Kurban başkanlığında yürütülmekte olan, “Türkçe ve Türkiye’nin Artan Politik Ekonomik Gücü” isimli projenin etkinlikleri kapsamında yapıldı.

Konferansın açılış konuşmasını yapan Türk Dünyası Araştırmaları Enstitü Müdürü Prof. Dr. Abdullah Temizkan, “Türk Dünyasında ortak alfabe sorunu öteden beri konuşulan en önemli kültürel konulardan biridir.  Kuruluşundan beri Türk halklarının önemli meselelerini gündeme taşıyan Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü’nde bu meseleyi, konuyu çok iyi bilen Prof. Dr. İbrahim Şahin’den dinlemenin çok faydalı olacağını düşünüyorum” dedi.

“Asıl amaç, eğitim ve bilimi halka yayılmak”

Alfabe meselenin ortaya çıkış sebebini, geçmişini ve geleceğini değerlendiren Türk Dili ve Lehçeleri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İbrahim Şahin, “Esasen bu meselenin ortaya çıktığı 19. asrın ikinci yarısında, tüm Türk halkları Arapça harflerle yazıp çiziyordu. Yani ortak bir alfabede oldular, ancak bu alfabeyle Türkçe yazma ve yazılanların okunması sırasında sürekli sorunlar yaşandı. Bu nedenle kullanılan alfabenin ölçünlü bir yazı sistemi olmadığı anlaşıldı. Ortak Latin alfabesinin kabulü meselesi, Avrupa’yı yakından tanıyan İdil-Ural, Kafkaslar ve Osmanlı aydınları tarafınca dile getirildi. Onların asıl amacı eğitim ve bilimin halka yayılmasıydı. Bu da ancak daha kolay yazılıp okunabilen bir yazı sistemiyle mümkün olabilir” diye konuştu

Prof. Dr. Şahin, “Ortak Latin harfleri idealinin arkasından koşan aydınların asıl amacı; birleştirilecek alfabe üzerinden Türk halkları arasında ortak bir konuşma ve edebî dile erişmektir. 1926 ve 1927 yılında Bolşevik rejimin desteğiyle Bakü’de düzenlenen kurultaylarla Türk halkları, ortak bir Latin alfabesine geçti.  Ancak bu süreç yalnız 10 yıl kadar sürdü. 1937-38 yıllarında bu kurultaya katılan delegelerin hepsi, İnsan Kasabı Stalin tarafından katledildi.  1939-40 yılında ise Latin harflerine geçen Türk halkları, Kiril harflerine geçmek zorunda bırakıldılar. SSCB’nin yıkılışı sonrasında, 1991 yılından itibaren ortak Latin alfabesi konusunda taleplerin yeniden yükseldiği, en nihayetinde 2024 yılının Eylül ayında bağımsız Türk Cumhuriyetlerinden görevli dilcilerin oluşturduğu bir kurul, 34 harflik ortak Latin harflerini belirledi ve tüm ilgili kurumların bu alfabeye geçmesi konusunda tavsiyede bulunuldu” diye konuştu.

“Terminoloji birleştirmesi Türk halkları için önemli”

Türk halklarının birbirlerini anlamaya başlaması için tüm alanlardaki terminolojisini birleştirmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Şahin, “Ortak alfabeye geçmek yalnız bir alfabe meselesi değildir. Sembolik pek çok anlamları vardır ve Türk devletlerinin ortak bir alfabede buluşmasını istemeyen dış güçler bulunmaktadır. Türk halkları ortak bir alfabede buluşacaklarsa, bu ancak Türk Devletleri çatısı altında, ekonomik, siyasi, askeri, sosyal alanlarda daha fazla iş birlikleriyle ve bu ülkelerin ortaya koyacağı caydırıcılıkla mümkün olabilecektir. O vakit 160 yıldır gerçekleştirilemeyen bu ülkü hayat bulacaktır. Ayrıca, halkta şöyle bir kanaat var; sanki ortak alfabeye geçince Türk halkları birbirlerini anlamaya başlayacak. Hayır, yine anlamayacak. Türk halklarının birbirlerini anlamaya başlaması için tüm alanlardaki terminolojisini birleştirmesi gerekmektedir. Aslına bakarsanız bu konu daha önemlidir. Bu nedenle akademik camianın alfabe meselesini gündemde tutmak yanında, yapması gereken çok daha önemli işler olduğunu düşünüyorum” dedi.

Konuşmanın ardından dinleyicilerden gelen sorular cevaplandırıldı ve İzmir Azerbaycan Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Perviz Altay tarafından Prof. Dr. Şahin’e “Teşekkür Belgesi” takdim edildi.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Sürat Kargo, Filo Yatırımlarını Çevre Odaklı Yaklaşımla Güçlendiriyor

Sıfır atık projeleri, elektrikli araç yatırımları ve yeşil teknoloji çözümleriyle öne çıkan Sürat Kargo, çevre dostu taşımacılık vizyonunu her geçen gün daha ileriye taşıyor. Sürat Kargo özellikle şehirler arası taşımalarda kullanılmak üzere filosuna kattığı yeni araçlarla, yükleme-boşaltma döngülerinde verimlilik artışı sağlamayı ve çevreye duyarlılığını bir adım öteye taşımayı hedefliyor.

Sürat Kargo Genel Müdürü Cem Oğuz 5 Haziran Dünya Çevre Günü vesilesiyle yaptığı açıklamada, “Kamyon kullanımını azaltarak, Römork çekebilen kamyonlara dayalı yeni bir ana hat modeli oluşturuyoruz. Bu sistemde araçlar, aktarma merkezine ulaştığında mevcut yükünü bırakıp yeni römorkunu alarak yola devam ediyor. Örneğin üç aktarma merkezine gönderdiğimiz altı aracı bu modelle iki araca indirerek hem zamandan hem maliyetten tasarruf sağlıyoruz. Yeni nesil araçlarımızla filomuzu gençleştirirken, daha az yakıt tüketimi ve düşük karbon emisyonuyla çevre dostu taşımacılığı yaygınlaştırıyoruz. İlk etapta yıllık bazda 2400 ana hat seferini azaltarak, toplamda 75 ton yakıt tasarrufu sağlayacağız. Bu verimlilik karbon ayak izimizi yaklaşık 35 ton azaltacaktır.” diye konuştu.

“Yeni operasyon modelimizi hayata geçirdik”

Yeni operasyon modelinin ilk etapta İkitelli-Maltepe-Sakarya ve Ankara-Adana-Gaziantep hatlarında devreye alınacağını belirten Oğuz şu ifadeleri kullandı: “Yeni araçların filomuza katılmasıyla birlikte, bu modeli ilerleyen etaplarda diğer hatlarda da hayata geçirmeyi planlıyoruz. Sürdürülebilirlik, bizim için bir tercih değil, bir sorumluluktur. Sürat Kargo olarak çevresel etkilerimizi en aza indirmek amacıyla bütünsel bir yaklaşımla hareket ediyor; sıfır atık projeleri, elektrikli araç yatırımları ve yeşil teknoloji uygulamalarıyla sektörümüze öncülük ediyoruz. Yeni filo yatırımlarımızla, daha fazla kargoyu daha az kaynakla taşırken karbon ayak izimizi azaltıyor, operasyonel verimliliğimizi artırıyoruz.”

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bayraklı’da ‘Çevre Günü’ şenliği – Çocuklar çizdi, belediye çöp kamyonlarıyla ilçe sokaklarına taşıdı

Bayraklı Belediyesinin anaokulu öğrencileri tarafından yapılan sıfır atık ve iklim değişikliği temalı resimler çöp kamyonlarına uygulandı. 23 Nisan etkinlikleri kapsamında kurulan demokrasi sandığında çocuklar tarafından oylanarak seçilen resimler, artık çöp kamyonlarının üstünde ilçe sokaklarında gezecek. Sıfır atık, iklim değişikliği ve israf konularında farkındalık yaratmak amacıyla Çevre Günü kapsamında düzenlenen etkinlikte, öğrencilerin atık malzemelerden ürettikleri ürünler de beğeni kazandı. TEMA gönüllüleri ise karbon ayak izi ölçümleri yaparak bireysel çevre etkilerine dikkat çekti. Başkan İrfan Önal, “Doğayı, çevreyi korumak hepimizin sorumluluğu. Geri dönüşümden yeşil alan projelerine, farkındalık eğitimlerinden park ve çevre yatırımlarına kadar birçok alanda kararlılıkla çalışmaya devam ediyoruz” dedi.

ATIK MALZEMELERİ SANAT ESERLERİNE DÖNÜŞTÜRDÜLER
Bayraklı Belediyesi İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Müdürlüğü tarafından Dünya Çevre Günü kapsamında organize edilen etkinlikler, 100. Yıl Matematik ve Zeka Oyunları Parkı’nda gerçekleştirildi. Etkinliğe Bayraklı Belediye Başkanı İrfan Önal, eşi Gökçe Pişkin Önal, belediye meclis üyeleri, TEMA gönüllüleri ve vatandaşlar katıldı. Etkinlikte, çocukların atık malzemelerle hazırladığı geri dönüşüm sergisi büyük ilgi gördü. Birer sanat eserine dönüşen atık malzemelerden oluşturulan sergi, ziyaretçilerden tam not aldı. Kurulan Sıfır Atık Noktası’na getirilen bitkisel atık yağ, pil, elektronik eşya ve atık ilaçlar geri dönüşüme kazandırıldı. TEMA Vakfı Bayraklı İlçe Sorumluları da etkinlikte yer aldı. TEMA gönüllüleri, vatandaşların karbon ayak izlerini ölçerek çevreye olan bireysel etkiler konusunda farkındalık oluşturdu. Etkinlikte, bitkisel atık yağ standı kurularak, atık yağ getiren vatandaşlara çeşitli hediyeler de verildi. Ayrıca doğa dostu yaşam alışkanlıkları hakkında birebir bilgilendirmeler yapıldı.

ÇOCUKLAR ÇİZDİ, SEÇTİ, BELEDİYE ÇÖP KAMYONLARINA YAPIŞTIRDI
Bayraklı Belediyesine bağlı anaokullarındaki öğrencilerin çizdiği sıfır atık, doğa, çevre ve geri dönüşüm temalı resimler Bayraklı sokaklarında dolaşmaya başladı. Öğrencilerin çizdiği ve 23 Nisan Karnavalı kapsamında kurulan Demokrasi Standı’nda sergilenerek yine çocuklar tarafından oylanarak seçilen birbirinden güzel resimler, farkındalık yaratmak amacıyla Bayraklı Belediyesi tarafından çöp kamyonlarına giydirildi. Etkinlikte sergilenen kamyonlar, Bayraklı sokaklarında çocukların resimleri ve imzalarıyla dolaşmaya başladı.

KÜRESEL İKLİM KRİZİNE KARŞI TASARRUF ŞART
Bayraklı Belediye Başkanı İrfan Önal, “Doğayı korumak, çevremizi temiz tutmak ve yaşanabilir bir dünya bırakmak hepimizin ortak sorumluluğu. Bayraklı Belediyesi olarak bu sorumluluğun farkındayız. Bu nedenle doğayı merkeze alan, sürdürülebilirlik ilkeleriyle hareket eden bir yerel yönetim anlayışını benimsiyoruz. Küresel iklim krizinin, su kıtlığının ve doğa tahribatının her geçen gün artarak büyüdüğü bir çağda yaşıyoruz. Kuraklık nedeniyle barajlardaki doluluk oranlarının düşüklüğü, İzmirimizde de su sorununun önümüzdeki süreçte daha önemli boyutlara ulaşacağını gösteriyor. Bu nedenle suyun tasarruflu kullanımı büyük önem taşıyor. Bayraklı Belediyesi olarak biz üzerimize düşeni yapıyor, parklarımızda ve su gerektiren işlerde tasarrufa gidiyoruz. Ancak bu sorumluluğun hepimize ait olduğunun bilinmesi gerekiyor. Değişim küçük adımlarla başlar. Bir çöpü yere atmamakla, bir fidan dikmekle, çocuklarımıza doğa sevgisi aşılamakla başlar. Çevre mücadelesi yalnızca belediyelerin ve kurumların değil; her bireyin, her ailenin, her çocuğun görevidir. Bu vesileyle çocuklarımızın sıfır atık, iklim değişikliği, doğa ve çevre temalı resimleri, el işi ürünler, sergileri ve bu konudaki çalışmaları çok değerli, çok anlamlı. Bayraklı Belediyesi olarak Hem farkındalık yaratmak hem de örnek olmak amacıyla çocuklarımızın hayallerini ilçemizin sokaklarına taşıdık. Emeği geçen tüm öğrencilerimize, eğitmenlerimize teşekkür ediyorum” dedi.

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

“II. Uluslararası Hemşirelik Mezunları Deneyim Paylaşımı Sempozyumu”

Ege Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi tarafından “II. Uluslararası Hemşirelik Mezunları Deneyim Paylaşımı Sempozyumu” düzenlendi. Sempozyuma, Hemşirelik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayşegül Dönmez, Dekan Yardımcıları Prof. Dr. Fatma Orgun, Doç. Dr. Eda Dolgun, Hemşirelik Fakültesi Mezunlarla İlişkiler Temsilciliği Başkanı Doç. Dr. Özlem Demirel Bozkurt, EÜ Hemşirelik Mezunları Dernek Başkanı Doç. Dr. Renginar Öztürk Dönmez, Sempozyum Eş Başkanı Prof. Dr. Serap Özer, mezunlar, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.

 Ege Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Prof. Dr. İnci Erefe Konferans Salonu’nda yapılan program kapsamında hemşirelik mesleğinin tarihsel gelişimi ve Ege Üniversitesi hemşirelik Fakültesinin mezunlarının alana olan katkısı ile ilgili bilgiler paylaşıldı.

Sempozyumun açılışında konuşan Dekan Prof. Dr. Ayşegül Dönmez, “Üniversitemiz ve Fakültemiz 1955 yılında ilk yolculuğuna, ilk öğrencisi ve ilk mezunu olan Prof. Dr. İnci Erefe hocamızla başlamıştır. Türkiye ve Avrupa’da ilkleri barındıran bir süreç yaşadık. Biz, bu bağlamda Türkiye’de iz bırakmış, marka bir fakülteyiz ve çok sayıda hemşire mezun veriyoruz. Akreditasyon sürecimizi fakülte olarak devam ettiriyoruz ve Türkiye’de Hemşirelik Lisans Programında bir ilk olarak 5 yıllık akreditasyonu biz aldık. Ayrıca, Ege Üniversitesinin ilk Rektörü Sayın Prof. Dr. Muhittin Erel “Ege Üniversitesi’nin kurulma amacı hemşirelik okulu açmaktı”. demiştir. ‘Bu çok kıymetli bir şey. Biz bu onurla mesleğimize, öğrencilerimize ve mezunlarımıza sahip çıkıyoruz’” diye konuştu.

 “Mezunlarımızın başarıları hepimize motivasyon kaynağı oluyor”

Doç. Dr. Özlem Demirel Bozkurt, “Türkiye’nin seçkin üniversitelerinden biri olan üniversitemiz, mezunlarıyla olan ilişkisini güçlendirmeyi ve iletişimin sürekliliğini sağlamayı her zaman ilke edinmiştir. Fakültemizde şimdiye kadar değerli hocalarımızın önderliğinde farklı yıllarda mezun buluşmaları düzenledik. Fakültemizin mezunlarının sağlık sistemine sunduğu katkılarla gurur duyuyoruz. Bu katkıların yeni nesillere aktarılmasını çok kıymetli buluyoruz. Mezunlarımızın başarı hikayeleri hepimizin umut ve motivasyon kaynağı olacaktır. Burada anlatılan hikayeler tüm katılımcılara ilham verecektir” dedi.

Doç. Dr. Renginar Öztürk Dönmez, “Fakültemiz, bu zamana kadar alana 7.487 nitelikli mezun hemşire kazandırmıştır. Bu süreçte emeği geçen tüm akademik kadroya en içten saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Fakültemiz, ulusal ve uluslararası düzeyde tercih edilen, dünya standartlarında akademisyenler ve hemşireler yetiştiren modern bir eğitim kurumudur.  Mezunlarımız farklı alanlarda istihdam ediliyor ve fakülteyi başarıyla temsil ediyorlar. Bugün konuşmalarını dinleyeceğimiz mezunlarımız, başta Türkiye’nin farklı illeri olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde; ABD, İzlanda ve Çek Cumhuriyeti’nde akademisyen ve klinik hemşire olarak görev yapıyorlar” diye konuştu.

 “Sempozyumda hemşireler deneyimlerini aktardı”

Açılış konuşmalarının ardından, sempozyumun “Kuşaklar Boyu Hemşirelik” başlıklı ilk oturumun başkanlığını Prof. Dr. Serap Özer ve Hemşire Nejla Salman yaptı. Panelde 1985 Yılı,  40.Yıl Mezunu Prof. Dr. Süheyla Özsoy, 1995 yılı, 30.yıl Mezunu Hemşire Nebiye Burak, 2005 yılı, 20.yıl mezunu Hemşire Gülşen Öz, 2015 yılı, 10.yıl mezunu Arş. Gör. Dr. Elif Gençer Şendur ve 2024 yılı mezunu Hemşire Başak Yazıcı konuşmalar gerçekleştirdi. Sempozyumun “Yurt Dışında Ege Üniversiteli Olmak” başlıklı oturumunun başkanlığını Doç. Dr. Özlem Demirel Bozkurt ve Doç. Renginar Öztürk Dönmez yaptı. Bu Sempozyumda Ege Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi 2002 yılı Mezunu Associate Professor Deniz Harputlu İzlanda’dan, 2017 yılı mezunu Dilek Nural Arslan Çek Cumhuriyeti’nden ve 2017 yılı Mezunu Nurcan Soyluer Amerika’dan deneyimlerini paylaştı.

Öğrencilerin Mezunlarla buluştuğu Sempozyum, koreograflığını Doç. Dr. Bora Okdan’nın üstlendiği EÜ Devlet Türk Musikisi Konservatuarı halk oyunları gösterisiyle son buldu.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Çocuklar kırtasiye atıklarını biriktirdi, Adel/Faber-Castell ile geleceği renklendirdi!

Yarım asrı aşkın süredir Türkiye’de kırtasiye denince akla ilk gelen firma olan Adel/Faber-Castell, “Kalite”, “Yenilikçilik”, “Başarma Tutkusu” ve “İyilik” değerleriyle gelecek nesillerin gelişimini desteklemeye devam ediyor.  Bu anlayış doğrultusunda projelerini sürdüren Adel/Faber-Castell, çevre bilinci yüksek nesiller yetiştirilmesine katkı sunmak amacıyla Özel Anabilim Eğitim Kurumları ile anlamlı bir projeye imza attı.

“Atma, Geri Dönüştür, Geleceği Renklendir!” sloganı ile hayata geçirilen proje, Özel Anabilim Eğitim Kurumları’nın Sancaktepe, Maltepe ve Ümraniye kampüslerinde, Adel/Faber-Castell Ar-Ge Ekip Lideri Elif Öz Çetin’in gerçekleştirdiği ve yaklaşık 1800 öğrencinin katılım gösterdiği bilgilendirme sunumları ile başladı. Marka ekibi tarafından yapılan sunumlarda öğrencilere; geri dönüşümün çevresel sürdürülebilirlik açısından önemi, atıkların nasıl ayrıştırılması gerektiği ve atık kırtasiye malzemelerinin sulu boya gövdesine dönüşüm süreci adım adım aktarıldı. Aynı zamanda plastiklerin döngüsel ekonomiye uyumu ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri sektörel deneyimle harmanlanarak oyunlaştırılmış içeriklerle anlatıldı. Proje, atık kırtasiye malzemelerinin toplanması için okullara atık toplama ünitelerinin yerleştirilmesi ile devam etti.

Özel Anabilim Eğitim Kurumları öğretmenlerinin de desteğiyle yaklaşık bir ay süren atık toplama sürecinin ardından Adel/Faber-Castell, öğrenciler tarafından biriktirilen kırtasiye atıklarını geri dönüşüm yolculuğuna çıkararak rengârenk sulu boyalara dönüştürdü. Kullanılmış plastiklerden üretilen gövdesiyle Faber-Castell markalı sulu boyalar, daha fazla çocuğun yaratıcılığına ve gelişimine katkı sağlamak amacıyla Çevre Koruma Haftası’nda Koruncuk Vakfı’na bağışlandı. Gerçekleştirilen bu proje ile çocuklara hem çevre ve atık toplama bilinci kazandırıldı ve atıkların nasıl geri dönüştürülebileceği uygulamalı olarak aktarıldı, hem de üretilen ürünler başka öğrencilere ulaştırılarak iyiliğin yayılması sağlandı.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bursa’nın ipek böceği kozaları usta oyuncuların fotoğraflarını süsledi

Osmangazi Belediyesi, Bursalı sanatçı Belgin Ersavaş’ın Yeşilçam’ın usta oyuncularının fotoğraflarını Bursa’da yetişen ipek böceği kozaları ile süsleyerek hazırladığı ‘Yeşilçam ve Kozanın Dansı Nostalji Sergisi’ni sanatseverler ile buluşturdu.

Yeşilçam’ın usta oyuncularının fotoğrafları Bursa’nın incisi ipek böceği kozasıyla birleşti. Bursalı Sanatçı Belgin Ersavaş, Yeşilçam oyuncularının en beğenilen fotoğraflarını ipek böceği kozası kullanarak süsledi. Usta sanatçı Ersavaş, sergide kullanacağı resimleri süslerken Bursa’nın dağ yöresinin tarihi kadın başlıklarını da kullandı. Panorama 1326 Fetih Müzesi’nde ziyarete açılan ‘Yeşilçam ve Kozanın Dansı Nostalji Sergisi’nde Nazım Hikmet’in Bursa Cezaevinde yattığı yıllarda kendi yaptığı el işlemeli eseri de yer aldı. Serginin açılışına Bursa Büyükşehir Başkan Vekili Sinan Nergiz, Osmangazi Belediye Başkan Yardımcısı Mücahit Yıldızhan, Sanatçı Belgin Ersavaş ve sanatseverler katıldı.

“Bursa İpekböceği Kozasını unutturmadan sahip çıkmaya çalışıyorum”

Sergi hakkında bilgi veren Bursalı sanatçı Belgin Ersavaş, “Yeşilçam sanatçılarının fotoğraflarını ipek böceği kozası ve Bursa dağ yöresinin tarihi kadın başlıklarını kullanarak süslediğim sergimi sanatseverlerin beğenisine sundum. Sergide ayrıca Nazım Hikmet’in Bursa Cezaevinde yattığı yıllarda kendisinin yapmış olduğu el işlemesi eseri de yer alıyor. Bursa ipekböceği kozasını unutturmamaya, gelenek ve kültürümüze sahip çıkmaya çalışıyorum. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin ışığında yetişmiş bir sanatçı olarak sanatımı sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyorum” dedi.

Serginin açılışının ardından protokol üyeleri ve sanatseverler sergide bulunan birbirinden özel eserleri inceleme fırsatı buldu.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı