Yıllık arşivler: 2025

EÜ Konservatuvarında “Özbek Makam Müziği” paneli gerçekleşti

Ege Üniversitesi (EÜ) Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı (DTMK) Ses Eğitimi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Özge Gülbey’in moderatörlüğünde “Özbek Makam Müziği” başlıklı panel ve dinleti etkinliği gerçekleştirildi. EÜ Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı etkinlik salonunda düzenlenen panele DTMK Müdürü Prof. Dr. Ali Maruf Alaskan, akademik ve idari personel, öğrenciler ve sanatseverler katıldı.

Etkinlikte, Yunus Rajabi Özbek Ulusal Müzik Sanatları Enstitüsü sanatçı öğretim elemanları; Guzal Muminova, Farux Abduazimov, Ravshan Abduazimov, Rasulbek Abdurahmonov ve Marjona Tosheva konuşmacı ve sanatçı olarak yer aldı. Sanatçılar, sunum esnasında Özbek makam müziği ve Özbek ulusal enstrümanları hakkında bilgiler vererek Özbek kültürel mirasını sundukları dinleti ile katılımcılara aktardı.

Sanatçılar aynı zamanda bir hafta süreyle konservatuvarda sanatsal araştırma ve çalışmalar yürüterek  Özbek ve Türk müziklerinin stüdyo kayıtlarını EÜ Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı Kayıt Stüdyosunda gerçekleştirdi. 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

TEMA Vakfı: Toprağı İyileştirmek, Doğayı ve Geleceği Korumaktır

TEMA Vakfı, Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü’nde, yaşamın kaynağı olan toprak varlığının hızla tükenmekte ve sağlığını kaybetmekte olduğunu vurgulayarak herkesi sorumluluk almaya çağırdı. Arazi tahribatı, iklim krizi ve giderek artan kuraklık tehdidiyle mücadelenin odağında arazilerin üretkenliğinin ve toprak sağlığının bulunduğuna dikkat çeken Vakfın Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, “Artık gezegenin taşıma kapasitesini aştığımız çok açık. Arazi tahribatı, iklim kriziyle birleşerek çölleşmeyi hızlandırıyor. Gecikmeden doğada açılan yaraları iyileştirmeli, toprağın kaybolan üretkenliğini tekrar kazandırmalıyız.” dedi.

İnsan faaliyetlerinin neden olduğu arazi tahribatı ve iklim krizi, dünyanın dört bir yanında gıda güvenliğini, su varlıklarını, geçim kaynaklarını ve gezegendeki yaşamı tehdit ediyor. Her yıl Mısır büyüklüğünde, yaklaşık 100 milyon hektar arazi üretkenliğini ve toprak sağlığını kaybediyor. Bu tehditlerin ortadan kaldırılabilmesi için arazi tahribatının engellenmesi, tahrip edilen arazilerin iyileştirilmesi ve kaybolan üretkenliğin geri kazandırılması, yani arazi restorasyonu büyük önem taşıyor.

Birleşmiş Milletler tarafından her yıl 17 Haziran’da kutlanan Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü, çölleşme ve kuraklık konusunda farkındalık yaratmayı ve çözümler üretmeyi amaçlıyor. Bu yıl “Arazi Restorasyonu Yap, Fırsatları Açığa Çıkar” temasıyla,  arazi restorasyonu için ayrılan kaynakların yetersizliğine dikkat çekilerek acil eylem çağrısı yapılıyor.

Sağlıklı toprak; gıda güvenliğinin, sosyal refahın ve kuşaklar arası adaletin temelini oluşturuyor. TEMA Vakfı, bu özel günde arazi tahribatının dünya ekonomisine yıllık maliyetinin 10 trilyon ABD doları olduğunu belirterek, arazi tahribatının yalnızca çevresel değil, aynı zamanda toplumsal ve ekonomik boyutları olan küresel bir sorun olduğuna dikkat çekti. Vakıf, bu sorunun engellenmesi ve arazi restorasyonu için toplumun tüm kesimlerini sorumluluk almaya ve harekete geçmeye çağırıyor.

Dünyadaki kurak alanlar Türkiye’nin 7,5 katı kadar genişleyecek

Arazi tahribatı ve iklim krizi, kuraklığı daha da artırıyor. 2000 yılından bu yana yaşanan kuraklık olaylarında %29’luk bir artış gözlemlendi. Son otuz yılda, dünya genelindeki toprakların dörtte üçünden fazlası, önceki 30 yıla kıyasla daha kurak hale geldi. Bu durum, özellikle kurak bölgelerde yaşayan 3 milyar insanın yaşamını doğrudan etkiliyor.

TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, bu tablo karşısında toprağın korunmasının ve iyileştirilmesinin doğayla uyumlu yaşamın vazgeçilmez bir parçası olduğunu hatırlatarak şunları söyledi:

“Bugün dünya ekonomisinin %50’si doğadan elde ediliyor. Ancak kısa vadeli kazançlar uğruna doğa sürekli tahrip ediliyor. Doğadan alıyor, ancak ona neredeyse hiç yatırım yapmıyoruz. Eğer önlem alınmazsa, yüzyıl sonunda kurak alanlar Türkiye’nin 7,5 katı – yani 5,8 milyon km²- kadar genişleyecek. Bu sadece toprak verimliliğinin ve gıda üretiminin azalması değil; aynı zamanda su kıtlığı, yoksulluk ve iklim krizinin derinleşmesi anlamına gelir.”

Türkiye’nin yarısı çölleşme riski altında

TEMA Vakfı, tam 31 yıl önce “Türkiye Çöl Olmasın!” sloganıyla bu hayati tehdide dikkat çekmiş ve bu sorunu Türkiye’nin gündemine ilk kez bu kadar güçlü biçimde taşımıştı. Deniz Ataç, gelinen noktada çölleşme tehlikesinin daha da derinleştiğini belirterek “İklim krizinin etkisiyle yağışlar azalıyor, su varlıklarımız yok oluyor; Türkiye’de çölleşmeye maruz kalan alanlar ise hızla artıyor. Türkiye topraklarının %50’si yüksek çölleşme riski altında. 2001–2020 yılları arasında kurak iklime sahip alanlar %5,4 oranında arttı. Sürdürülebilir olmayan tarım uygulamaları, erozyon ve aşırı gübre kullanımı topraklarımızın üretkenliğini azaltıyor. Yanlış ürün tercihleriyle yer altı su seviyemiz hızla azalıyor, sulak alanlarımız yok oluyor. Bu durumu tersine çevirmek ise bizim elimizde. ” ifadelerinde bulundu.

“Doğaya yatırım yapma zamanı”

Tüm bu veriler, hem Türkiye’de hem de dünya genelinde toprağın korunması ve eski sağlığına kavuşturulması için acil adımlar atılması gerektiğini açıkça gösteriyor. Toprağın ve doğal varlıkların korunmasına katkı sağlayabilmek için birlikte hareket edilmesinin önemini vurgulayan Deniz Ataç, “Bugün neden olduğumuz arazi tahribatı ve bunun sonucu oluşan çölleşme, kuşaklar arası adaleti ortadan kaldırıyor. Bu adaleti yeniden sağlamak; doğaya olan yükümüzü azaltmaktan, arazi tahribatına karşı durmaktan, bu alanda etkili politikalar geliştirmekten ve arazi restorasyonu yoluyla doğayı iyileştirmekten geçiyor. Bunun için tahrip olmuş ormanların yeniden orman haline getirilmesi, çayır ve meraların ıslah edilmesi, sulak alanların geri kazanılması, tarım arazilerinde ise erozyonu önleyen, toprak organik madde içeriğini artıran ve toprak sağlığını koruyan sürdürülebilir tarım tekniklerinin uygulanması gerekiyor. Üstelik arazi restorasyonu çalışmalarına yapılacak her bir yatırımın getirisi 30 katına kadar ulaşabiliyor. Şimdi doğaya yatırım yapma zamanı. Çünkü toprağı iyileştirmek; yalnızca bugünü değil, doğayı ve geleceğimizi de korumaktır.” dedi.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Gayrimenkullerin Sürdürülebilirliği, Sürdürülebilirlik Yolculuğunun En Önemli Bileşeni

2016 yılından beri gayrimenkul ve makine değerleme ve danışmanlık sektöründe hizmet sunan Aden Değerleme, gayrimenkul sektörüne fikir önderliği yapan çatı kuruluş GYODER’in 2. Ankara Gayrimenkul Zirvesi’nde sürdürülebilir gelecek sponsoru oldu. Aden Değerleme, 17 Haziran 2025 tarihinde gerçekleştirilecek zirvede, katılımcıları geliştirmekte olduğu sürdürülebilirlik raporlaması ve yönetim platformu olan Resuwo markası ile tanıştıracak. Sürdürülebilirlik raporu hazırlayan firmaların rapor hazırlama sürecinde risk ve fırsatları belirlemesine rehberlik sağlaması amacıyla geliştirilmiş Resuwo, hazırlanmış şablonlar ve eşleştirilmiş standard açıklamaları ile kullanıcılarına kolaylık sunacak.

Yenilenebilir ve sürdürülebilir bir dünya için geleceğe değer katıyor

Uluslararası standartlardaki değerleme raporlarıyla, gayrimenkul ve makine parkına ilişkin ihtiyaçlara çözüm sunan, değerleme sektörünün gelişmesi ve bilimsel bir yapıya kavuşturulması yolunda katkıda bulunmak amacıyla hareket eden Aden Değerleme, “Yeşil Değerleme” hizmetiyle de uluslararası standartlarda sürdürülebilirlik odaklı raporlamalar sunuyor.

Gayrimenkul değerini etkileyen faktörler arasında artık sürdürülebilirlik performansının da yer aldığını belirten Aden Değerleme İş Geliştirme Müdürü Ece Çalışkan Vural; “Sürdürülebilirliği merkezine koyan bir marka olarak, GYODER 2. Ankara Gayrimenkul Zirvesi’nde sürdürülebilirlik alanını sahiplendik. Aden Değerleme, sadece bugünü değil yarını da düşünen bir bakış açısına sahip. Geliştirme sürecinin son aşamasında olan Resuwo platformumuz ile bu vizyonu genişletiyor ve şirketlerin sürdürülebilirlik performanslarını profesyonelce yönetmelerine yardımcı oluyoruz. Aden Değerleme olarak, müşterilerimizin ihtiyaçları doğrultusunda yenilikçi ürün ve markalar geliştiriyoruz. İlk markamız olan Envanterus ile varlık yönetiminde sistematik bir yapı sunarken, şirket çalışanları ve paydaşlarımızın katkılarıyla yayımladığımız 361 Derece Dergisi ile de sektöre bilgi paylaşımında önemli bir kaynak oluşturduk.’’ dedi. 

Kentsel dönüşüme engel olan koşullara da değinen Ece Çalışkan Vural sözlerine; “Kentsel dönüşüm hakkında okuryazarlığın yetersiz olması, hak sahiplerinin yanlış bilgilendirme nedeniyle dönüşüme karşı çıkması, güven ortamının zedelenmesi, yapım süreçlerindeki kalite ve problemleri gibi sebeplerle kentsel dönüşüm süreçleri uzuyor. Tüm bunların dışında, finansman konusu ise kentsel dönüşüm sürecinin belki de en kritik ve belirleyici unsurudur. Bu engelin çözümlenebilmesi için gayrimenkul geliştirmede yeni finansman modelleri konuşuluyor. Finansman dışındaki yapısal engellerin aşılabilmesi için ise kamuoyu bilgilendirme süreçlerinin güçlendirilmesi; kamu, özel sektör ve akademik iş birliklerinin geliştirilerek dönüşüm sürecinin topluma doğru, açık ve şeffaf şekilde aktarılması gerekiyor. Biz Aden Değerleme olarak kentsel dönüşüm sürecindeki danışmanlık faaliyetlerimize devam ederken bir yandan da sivil toplum hareketleri aracılığıyla toplumun bilinçlenmesine katkıda bulunuyoruz.” diyerek devam etti.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Antik Çağın İzlerini Camla Buluşturan Sergi Selçuk Efes Kent Belleği’nde

“Camda Antik Ege Koleksiyon Sergisi” ilk kez Selçuk Efes Kent Belleği’nde sanatseverlerle buluştu. Seferihisar Belediyesi ve Ürkmez Sanat Yerleşkesi iş birliğiyle düzenlenen sergide, Antik Ege’nin mirasını, cam ve seramik uygulamalar ile birleştiren eserler büyük beğeni topladı.

Cam/Seramik Esinhanesi Sanatçıları Gülten Kular ve Melih Kular öncülüğünde çalışmalarını tamamlayan kursiyer sanatçıların birbirinden dikkat çeken eserlerinden oluşan sergi 30 Haziran’a kadar Selçuk Efes Kent Belleği’nde ziyaretçilere açık kalacak.

Camda Antik Ege Koleksiyon Sergisi’ne Selçuk Efes Kent Belleği’nde ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyduğunu belirten Efes Selçuk Belediye Başkan Yardımcısı Bilgi Keskin; “Üzerinde çok çalışılmış muhteşem bir sergiye ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyduk. Camda Antik Ege Koleksiyonu İlham Veren Kent Efes Selçuk’un da ruhuna çok uygun bir sergi. Biz de Seferihisar Belediyesi gibi sanata çok değer veren bir belediyeyiz. Seferihisar Belediyesi’ne, Ürkmez Sanat Yerleşkesi’ne ve emeği geçen herkese teşekkür ederiz. Daha güzel iş birliklerinde buluşmak diliyoruz” dedi.

GÜLTEN KULAR: ANTİK DÜNYAYI BUGÜNÜN SANATIYLA HARMANLADIK

Cam/Seramik Esinhanesi Sanatçılarından Gülten Kular sergide yer alan eserlerde antik değerlerle günümüz sanat anlayışını birleştirmek istediklerini belirterek; “Binlerce yıl öncesinden süregelen Antik Ege’nin izini camın büyülü dünyasında buluşturduğumuz sergide hepinizle bir arada olmaktan heyecan duyuyoruz. Ege’nin denizinden, rüzgarından, mitolojisinden motiflerine kadar Antik Ege’nin kültürel mirasını cama işleyerek geçmişe bir merhaba deyip geleceğe de selam vermek istedik. Antik dünyayı bugünün sanatı ile harmanlamak istedik” dedi.

ANTİK ÇAĞIN SANATÇILARINA BİR SELAM GÖNDERDİK

Cam/Seramik Esinhanesi Sanatçılarından Melih Kular; Sergide yer alan eserlerin uzun bir çalışma sonrasında ortaya çıktığını belirterek; “Eserlerin üzerinde pek çok tarihi kişiliğin ve pek çok tarihi öykünün betimlendiğini görüyorsunuz ama eser açıklamalarında dikkat edileceği üzere tamamında o eserleri yapanların kim olduğuna dair bir bilgi yok. Biz aslında o eserleri yapan sanatçılara binlerce yıl öteden bir selam göndermek istedik” dedi.

Kursiyer Sanatçı Gülşen Gümüş ise; kurs sürecinin keyifli geçtiğini belirterek Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel’e ve belediye emekçilerine teşekkür etti.

Kursiyer Sanatçı Haluk Everekli çalışmalarda Gülten Kular ile Melih Kular’ın büyük katkısı olduğunu belirterek; “Selçuk’ta yer alan müzede bundan tam 3200 yıl önce yapılmış olan eserler yer alıyor. Bizler de şu anda tam 3200 yıl sonra bu medeniyetin yapmış olduğu eserleri tekrar cama nakşederek aynı camı yeniden hayata geçiriyoruz. Biz bu eserleri Cam/Seramik Esinhanesi Sanatçılarımız Gülten ve Melih Hocalarımızın yol göstericiliği ile meydana getirdik. Onlar bizim ışık kaynağımız. Biz o ışığa uçan pervaneleriz. Onların bilgi birikimi, onların deneyim yoğunluğu ve onların dünya görüşünün bize verdiği ışıkla biz bu eserleri meydana getirdik” dedi.

Yapılan açılış konuşmalarının ardından katılımcılar Camda Antik Ege Koleksiyon Sergisi’nde yer alan eserleri beğeniyle gezdiler.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Renault Group’ta üst düzey görev değişimi

Beş yıldır Renault Group’un CEO’luk görevini yürüten Luca de Meo, otomotiv sektörü dışındaki yeni fırsatları değerlendirmek üzere görevinden ayrılma kararı aldığını açıkladı.

Yönetim Kurulu Başkanı Jean-Dominique Senard’ın çağrısıyla toplanan Renault Group Yönetim Kurulu, Luca de Meo’nun dönüşüm ve yeniden yapılanma sürecine katkılarından dolayı kendisine teşekkür etti. De Meo’nun görevden ayrılma kararının 15 Temmuz 2025 itibarıyla yürürlüğe gireceği açıklandı. Bu tarihe kadar görevini sürdürecek olan de Meo’nun ardından, önceden belirlenen halefiyet planı doğrultusunda yeni CEO’nun atanmasına yönelik süreç başlatıldı. Yönetim Kurulu, şirketin dönüşüm stratejisinin yeni dönemde de hız kesmeden devam edeceğine ve mevcut yönetim ekibinin bu süreci başarıyla yürüteceğine duyduğu güveni vurguladı.

Konuya ilişkin değerlendirmede bulunan Yönetim Kurulu Başkanı Jean-Dominique Senard, şu ifadeleri kullandı: “Luca de Meo, beş yıl boyunca Renault Group’u hak ettiği konuma yeniden taşımak için büyük bir çaba gösterdi. Onun liderliğinde şirketimiz sağlıklı bir temele kavuştu, etkileyici bir ürün gamına sahip oldu ve büyüme sürecine yeniden girdi. Luca de Meo yalnızca mükemmel bir endüstri lideri değil, aynı zamanda yaratıcı, adanmış, tutkulu ve ilham verici bir kişilik. Bugün, birlikte üstesinden geldiğimiz zorluklar ve geçirdiğimiz yıllar için tüm şirket olarak kendisine teşekkür ediyoruz. Kendi adıma, bu unutulmaz yolculuk boyunca kurduğumuz ilişkinin kalitesini her zaman hatırlayacağım. Bu vesileyle, bu sembolik şirketin yeniden yapılanmasında bizlerle birlikte çalışan tüm çalışanlarımıza da içten teşekkürlerimi sunuyorum.”

Görevden ayrılmasına ilişkin açıklamada bulunan Luca de Meo ise “Hayatta bazen bir işin tamamlandığını bildiğiniz bir an gelir. Renault Group’ta geçirdiğimiz beş yıldan kısa bir sürede çok büyük zorluklarla karşılaştık. Ancak birçok kişinin imkânsız olarak gördüğü hedefleri gerçeğe dönüştürdük. Bugün elde edilen sonuçlar her şeyi açıkça ortaya koyuyor; bunlar şirket tarihimizin en güçlü başarıları arasında yer alıyor. Güçlü bir ekibimiz ve çevik bir organizasyonumuz var. Ayrıca, gelecek nesil ürünler için stratejik planımız hazır. Bu nedenle bayrağı devretme zamanının geldiğine karar verdim. Geleceğe hazır, dönüşümünü tamamlamış bir şirket bırakıyor ve deneyimimi farklı sektörlerde değerlendirmek üzere yeni bir yolculuğa çıkıyorum. Renault Group’a liderlik etmek büyük bir ayrıcalıktı. Bu hem insani hem de endüstriyel anlamda hayatımda bir kez yaşanabilecek bir deneyimdi. Bu nedenle, görevim boyunca tutkularıyla, bağlılıklarıyla ve inançlarıyla şirketi ileriye taşıyan, ‘Renaulutioner’ adını verdiğim tüm çalışanlara sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum. Onlar bu şirketin gerçek itici gücü. Ayrıca birkaç yıl önce beni bu göreve layık gören, destek ve güvenini esirgemeyen Jean-Dominique Senard’a ve projelerimize inanan Yönetim Kurulu’na da teşekkür ederim. Ve en güzeli henüz gelmedi…” dedi

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Egeli bilim insanı Doç. Dr. Burçin Kaymaz’dan yenilikçi ve özgün bir proje daha…

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Burçin Kaymaz’ın yürütücülüğünü yaptığı “Çinko Tabanlı Metal Organik Çerçeve Taşıma Sistemi ile Yeni Sentetik Kannabinoidlerin Lösemide İmatinib Direncinin Kırılması Üzerine Etkilerinin Proteomiks ve RNA Dizileme Bütünleşik Biyoinformatik Aracılı Bir Yaklaşımla Terapötik Etkinliğinin Araştırılması” başlıklı proje TÜBİTAK 1001 Ar-Ge Proje Çağrıları kapsamında desteklenmeye uygun bulundu. Proje ile kronik myeloid lösemi hastalığının tedavisinde kullanılan İmatinib’e karşı geliştirilen ilaç direnci sebebiyle, sentetik kannabinoidlerin KML üzerindeki terapötik etkinliği ve biyouyumlu ilaç sistemleri olan metal organik kafesler kullanılarak bu etkinliğin artırılması biyoinformatik ile bütünleyici bir yaklaşımla araştırılacak.

Doç. Dr. Burçin Kaymaz’ı makamında ağırlayan Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, kendisini çalışmalarından dolayı tebrik ederek başarılar diledi. Rektör Prof. Dr. Budak, “Ege Üniversitesi ülkemizin güçlü sağlık altyapısına sahip yükseköğretim kurumları arasında ilk sıralarda yer alıyor. Bünyesindeki sağlık temalı akademik birimleri ile bir yandan insan ve toplum sağlığına yönelik tanı ve tedavi hizmeti sunarken diğer yandan da yürütülen bilim çalışmalarla literatüre önemli katkılar sunuyor. Bu kapsamda Tıp Fakültemiz öğretim üyesi Doç. Dr. Burçin Kaymaz’ın yürütücülüğünü yaptığı, multidisipliner bilim ekibi tarafından hazırlanan proje TÜBİTAK tarafından desteklenmeye uygun bulundu.   Türkiye Yüzyılı’nda üniversitemizi sağlık alanında dünyanın referans aldığı bir sağlık merkezi konumuna yükselmesine katkı sunan hocamızı ve ekibini çalışmalarından dolayı tebrik ediyorum. Tam akredite bir araştırma üniversitesi olarak sağlık temalı çalışmalarımızı tüm birimlerimizle multidisipliner bir şekilde sürdürmeye devam edeceğiz” dedi.

Proje hakkında bilgi veren Doç. Dr. Burçin Kaymaz, “Bu proje kapsamında yeni tasarım sentetik kannabinoidlerin (4F-MDMB-BUTICA, ADB-BUTINACA, MDMB-4en-PINACA ve daha eski JWH-018) tekil ve tirozin kinaz inhibitörü İmatinib ile kombinasyonlu terapötik çalışmaları, sağlıklı kontrol lenfosit hücre hattı NCIBL2171, İmatinib yanıtlı K562 ve İmatinib’ e direnç kazandırılmış K562/İma1.2 KML hücre modellerinde gerçekleştirilecektir. İlaç direncini kırma ve sağlıklı hücrelerin maruz kaldığı ilaç toksisitesi azaltma amacıyla bu proje kapsamında biyouyumlu çinko tabanlı metal-organik kafesler ilaç taşıma sistemi olarak kullanılacaktır. Bu ilaç taşıma sistemi ile sağlıklı hücrelere ilaç salınımının engellenmesi, ilaç etkinliğinin sadece kanserli hücrelerde görülmesi beklenmektedir. Projede kullanılan sentetik kannabinoidlerin BCR::ABL1 onkojenik kimerik proteinini hedef almasını amaçlamaktadır. Bu bağlamda gerçekleştirilen in-silico moleküler kenetleme çalışmaları ile, seçilen SK’lerin BCR::ABL1’ e bağlanma afinitesi saptanmış ve İmatinib’in bağlanma afinitesi ile karşılaştırılarak terapötik etkide bulunacağı önbulgu olarak gösterilmiştir. Bu amaçla gerçekleştirilecek sitotoksisite ve kombinasyon analizleri, apoptotik-hücre döngüsü tutulması-ROS deteksiyonu analizleri sonrasında proteomiks ve RNASeq-dizileme sonuçlarının biyoinformatik analizlerle entegrasyonu ile SK’lerin tekil ve kombinasyon terapötik etkinlikleri belirlenecektir. Multidisipliner bir yaklaşımla hazırladığımız bu proje önerisindeki analizlerle in vitro olarak belirlenen İmatinib ilaç yanıtı ve direncine ilişkin potansiyel hedef genler ve/veya yolaklar ile hasta örneği veri setleri arasında bir korelasyon olup olmadığı araştırılacak ve klinik bağlantı ilk kez ortaya konacaktır” dedi.

“Proje multidisipliner bilim ekibi tarafından hazırlandı”

Yürütücülüğünü Doç. Dr. Burçin Kaymaz’ın yaptığı proje ekibinde; İYTE Fen Fakültesi Kimya ABD öğretim üyesi Prof. Dr. Gülşah Şanlı ve Araş. Gör. Ezgi Vural, İEÜ Mühendislik Fakültesi Biyomühendislik öğretim üyesi Dr. Öğr. Üyesi Yağmur Kiraz Durmaz ve yüksek lisans öğrencisi Tuğba Yeni, EÜ Madde Bağımlılığı, Toksikoloji ve İlaç Bilimleri Enstitüsü öğretim üyesi Prof. Dr. Serap Annette Akgür, EÜ Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ABD Doktora Öğrencisi Hülya Çinar ve Dr. Ecz. Fazilet Esra Düzdağ yer alıyor.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Ayvalık Amfitiyatrosu Sezonu İki Muhteşem Oyunla Açıyor

Ayvalık Belediyesi, yaz sezonunu tiyatroseverler için unutulmaz iki özel gösterimle karşılıyor. Ayvalık Belediye Tiyatrosu’nun organizasyonuyla gerçekleşecek etkinlikler, 27 ve 28 Haziran tarihlerinde Ayvalık Belediyesi Amfitiyatrosu’nda izleyiciyle buluşacak. Her iki oyundan da elde edilen gelir, Ayvalık dışında eğitim gören öğrencilerin yararlandığı Ayvalık Eğitime Destek Derneği’ne aktarılacak.

27 Haziran’da “Bir Garip Orhan Veli” Sahne Alıyor

Sezonun ilk oyunu, usta oyuncu Reha Özcan Kumpanyası tarafından sahnelenen “Bir Garip Orhan Veli” olacak. Ölümsüz şair Orhan Veli Kanık’ın yaşam sevincini, tutkularını ve İstanbul aşkını anlatan oyun; Murathan Mungan’ın güçlü kalemi, Reha Özcan’ın etkileyici performansı ve yönetmenler Murat Sarı ile Ayşegül Hardeyn’in modern sahne yorumuyla hayat buluyor. Müzik ve görselliğin ustalıkla harmanlandığı bu özel yapım, izleyenlere unutulmaz bir deneyim vaat ediyor.

28 Haziran’da “Seni Alırsa Fırtına” Tek Gece İçin Sahnede

Amfitiyatro sezonunun ikinci gecesinde, Ayvalık’ın mübadele tarihinden ilham alan ve daha önce 37 kez kapalı gişe oynanan “Seni Alırsa Fırtına” tiyatroseverlerle buluşacak. Bu yaz yalnızca bir kez sahnelenecek oyunun en büyük sürprizi ise başrolünde usta oyuncu Arzu Yanardağ’ın yer alacak olması. Yanardağ, artık Ayvalık Belediye Tiyatrosu çatısı altında bu özel yapımda sahne almaya devam edecek. Ayvalık Belediyesi Amfitiyatrosu, bu iki etkileyici oyunla kültür-sanat sezonuna güçlü bir giriş yapıyor. Tüm sanatseverler davetlidir.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İZSEM’de ücretsiz psikolojik destek hizmeti

İzmir Büyükşehir Belediyesi, Küçük Çiğli’deki İzmir Sağlık ve Esenlik Merkezi’nde (İZSEM) yetişkin, çocuk ve ergen danışanlara yönelik ücretsiz ruh sağlığı hizmetine başladı. İki uzman klinik psikolog eşliğinde koruyucu ve önleyici ruh sağlığı hizmeti almak isteyen vatandaşlar, 153 Hemşehri İletişim Merkezi’ni arayabiliyor.

İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmirlilerin ruh sağlığını desteklemek amacıyla kurduğu psikolojik destek birimleri ile kent genelinde hizmet vermeye devam ediyor. Sağlık İşleri Dairesi Başkanlığı’na bağlı olarak yürütülen bu hizmet, hem yetişkinler hem de çocuk ve ergenler için erişilebilir, ücretsiz ve profesyonel bir psikolojik destek ağı sunmayı hedefliyor. Bu kapsamda İZSEM bünyesinde yer alan psikolojik destek birimi, İzmirli yurttaşlara ruh sağlığı hizmeti vermeye başladı. Uzman klinik psikologlar Başak Ormankıran ve Ela Cengar Çulha, yetişkin, çocuk ve ergen danışanlarıyla bireysel görüşme ve grup çalışmaları gerçekleştirerek psikolojik destek sağlıyor.

Sayısını artırmayı hedefliyoruz

Uzman Klinik Psikolog Başak Ormankıran, “Çocuk ve yetişkin danışanların problem çözme becerisi ve kişilerin günlük hayatta yaşamış oldukları ve yönetmekte zorlandıkları durumlara ilişkin baş etme yöntemlerini güçlendirmek üzere bilişsel ve davranışçı çalışma yöntemlerini uygulayarak hizmet veriyoruz. Görüşmelerimizi düzenli seanslar şeklinde yürütüyoruz. Psikolojik destek almak isteyenler 153 Hemşehri İletişim Merkezi’ni arayıp başvuruda bulunabiliyor. Ardından meslektaşlarımızdan oluşan triaj ekibimiz vatandaşı arayarak psikolojik destek taleplerine yönelik bilgi alıyor ve İZSEM’e yönlendiriyor. Biz de uygun takvimi oluşturup danışanlarla görüşme sürecini başlatıyoruz. İZSEM ve psikolojik destek birimlerimizin sayısını artırmayı hedefliyoruz” dedi.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Lazer olamayanlar için göz içi kontakt lens tedavisi

Gözlük takmadan güne başlayamıyor, denize girdiğinizde hiçbir şey görememek canınızı sıkıyor, yağmurlu havalarda ise ıslanan ve buğulanan camların rahatsızlığını mı yaşıyorsunuz? Görüş konforu kaybolan ve “artık gözlük kullanmaktan bıktım” diyen kişilerin sayısı günümüzde giderek artıyor. Özellikle aktif yaşam süren gençler ve estetik kaygısı duyanlar başta olmak üzere pek çok kişi, teknolojinin sunduğu olanaklardan da faydalanarak gözlük sorununa kalıcı çözüm arıyor. Gözlükler uzun yıllardır en güvenli çözüm olarak görülse de modern tıp görme kusurları için daha etkili çözümler geliştiriyor. Gözlüğe alternatif olan en güncel yöntemler hakkında bilgi veren Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Mustafa Demir “Gözlükten kurtulmak isteyenler için elbette uygun bir yöntem bulunabilir; hatta bir yerine iki farklı tedavi tekniğinin kombine edilmesiyle de çözüm üretilebilir ama her yöntem herkes için uygun olmayabilir. Gözlükten kurtulmada kişiye özel tedavi esastır. Bu yola çıkarken en önemli adım, yetkin ve deneyimli bir göz doktoruna başvurup detaylı bir göz muayenesinden geçmektir” diyor. Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Mustafa Demir, gözlükten kurtulmada en güncel 5 yöntemi anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu. 

 

  • Lazer göz ameliyatları (LASIK, PRK, SMILE)

Gözlüğe alternatif olan tedavilerin en başında lazer geliyor. Lazer tedavisinde gözün saydam tabakası olan korneaya şekil verilerek, kırma kusuru ortadan kaldırılıyor. Gözün damlayla uyuşturulması, ardından lazer cihazıyla göz numarasına uygun planın uygulanması neştersiz, dikişsiz, çok kısa süren bir işlemle gerçekleştiriliyor. Hastaların oldukça konforlu olduğunu aktardığı bu yöntemin en büyük avantajı, iyileşmenin hızlı ve kalıcı olması. Hastalar çoğu zaman birkaç gün içinde normal yaşantısına dönüyor. Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Mustafa Demir bu yöntemin; 18 yaşından büyük, son bir yıldır göz numarası sabit kalmış, kornea yapısı normal olan kişilere uygulandığını belirterek “Ancak keratokonus, ciddi göz kuruluğu, göz tansiyonu gibi sorunları olan hastalara uygulanmıyor. Her hasta için uygun lazer tipi farklı olduğundan, uygun tekniğe, detaylı muayene ve yetkin doktor ile birlikte karar verilmesi gerekir” diyor. 

  • Göz içi kontakt lensler (ICL – Fakik Lens)

Kalıcı lens olarak da tarif edilen göz içi kontakt lenslere dair Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Mustafa Demir “Lazer olamayanlar için önemli bir seçenek. Özellikle korneası ince olan veya lazerin riskli olacağı hastalarda bu yöntemi öneriyoruz. Gözün içine, doğal mercekle iris arasına, kişiye özel üretilmiş bir lens yerleştiriyoruz. Dışarıdan görünmüyor, rahatsız etmiyor ve çok net bir görüş sağlıyor” diyor. Yüksek numaralı miyop, hipermetrop veya astigmatı olan hastalar için uygun olan bu yöntem göz yapısını değiştirmiyor ve istenirse geri alınabiliyor. Ancak göz içi yapısı dar olan, göz tansiyonu riski bulunan ya da kronik göz hastalığı olanlar için önerilmiyor. Ameliyat sonrası düzenli kontroller, özellikle göz içi basıncını takip etmek gerekiyor.

  • Akıllı mercek (Trifokal – Edof Lens) uygulamaları

45 yaşından sonra pek çok kişi hem uzağı hem yakını görememeye başlıyor ki bu durum doğal bir süreç olarak kabul ediliyor. Bu noktada devreye akıllı lensler giriyor. Katarakt ameliyatına benzer bir işlemle gözün doğal merceği çıkarılıyor, yerine hem uzak hem yakın görmeyi sağlayan özel bir mercek yerleştiriliyor. Bu yöntem yakın gözlükten kurtulmak isteyen, kataraktı başlamış ya da lazer için geç kalmış hastalar için uygulanıyor. Fakat retina problemi olanlar, diyabetin göze zarar verdiği hastalar için önerilmiyor. Akıllı mercek uygulamasının çok kişisel bir karar olduğuna dikkat çeken Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Mustafa Demir “Kişinin mesleğine, bilgisayar karşısında geçirdiği süreye, gece araç kullanıp kullanmadığına göre mercek tipi belirlenmelidir. Doğru hasta doğru mercekle buluştuğunda, ömür boyu gözlüksüz bir yaşam mümkündür” diyor.

  • Monovizyon Lazer (Tek göz yakına ayarlama)

Hem uzağı hem yakını tek mercekle göremeyenler için bu yöntem bir denge kuruyor. Genellikle dominant olmayan göze yakın görme için küçük bir ayar yapılırken, diğer göz uzak görüş için olduğu gibi bırakılıyor. Beyin zamanla bu dengeye alışıyor. Genellikle 40–50 yaş arası hastalar için uygulanıyor. Okuma gözlüğünden kurtulmak isteyen, lazer için uygun gözü olan kişiler bu yöntemle rahatlıyor. Fakat herkes bu dengeye uyum sağlayamıyor. Bu nedenle işlemden önce mutlaka deneme lensleriyle test yapılması gerekiyor. Uyum sağlayanlarda ise hem kitap okumak hem de araba kullanmak gözlüksüz hale geliyor.

  • Hibrit yaklaşımlar (Kombine yöntemler)

Tek bir yöntemle çözüm bulamayan hastalar için lazer ve lens gibi kombine çözümler gerekiyor. Yani gözlükten kurtulma süreci bazen tek hamleyle değil, birkaç yöntemin birlikte uygulanmasıyla gerçekleşiyor. Bu yaklaşımların tamamen kişiye özel olduğuna işaret eden Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Mustafa Demir şöyle diyor: “İleri yaş hastalar, çok yüksek numaralı gözlük kullananlar ya da hem yakın hem uzak sorunu yaşayanlar bu gruba giriyor. Ama her yöntemin avantajı kadar riski de olabileceğini unutmamak gerekir. Doğru planlama, sabır ve doktor önerilerine sadık kalmak çok önemlidir.”

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

“Düşten Düşünceye Zamansız Kadınlar” Gösterimi Burhaniye’de Gerçekleştirildi

Araştırmacı Yazar İlknur Güntürkün Kalıpçı’nın anlatımıyla hazırlanan ve Burhaniyeli kadınların görsel sunumlarıyla zenginleştirilen “Düşten Düşünceye Zamansız Kadınlar” gösterimi, Ören Amfi Tiyatro’da izleyiciyle buluştu.

Gösterime Burhaniye Belediye Başkanı Ali Kemal Deveciler eşi Nuriye Deveciler ile birlikte katıldı. Belediye Başkan Yardımcısı Ayten Tuna, Belediye Meclis Üyeleri Aşkıbirce Uzkurt, Çiğdem Karasakal Avcu ve Esra Ersoy ile Uluslararası Kadınlar Dayanışma Derneği İstanbul Şube Başkanı Şima Sunder’inde katılım sağladığı gece sonunda Belediye Başkan Yardımcısı Ayten Tuna, başta Burhaniye Belediye Başkanı Ali Kemal Deveciler olmak üzere, Burhaniye Belediyesi Kent Tiyatrosu, Gençlik Merkezi ve Sosyal Destek Hizmetleri Müdürlüğü’ne katkılarından dolayı teşekkür etti.

Ayrıca bu anlamlı gösterimi Burhaniyelilerle buluşturduğu için İlknur Güntürkün Kalıpçı’ya çiçek takdim etti. Etkinliğe katılan tüm kadınlara katılım belgeleri sunuldu.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı