Yıllık arşivler: 2025

Xiaomi ve Mehmet Turgut’tan Doğayla Sanatın Kesiştiği Bir Yolculuk: “Zirve”

Teknolojiyi sanatla buluşturan özel gecede, Xiaomi Türkiye ile ünlü fotoğraf sanatçısı Mehmet Turgut’un iş birliğiyle hayata geçirilen “Zirve” projesi tanıtıldı. Proje kapsamında Turgut, Xiaomi 15 Ultra’nın profesyonel düzeydeki mobil fotoğrafçılık yeteneklerini kullanarak, Nemrut Dağı’nın büyüleyici manzaralarını ölümsüzleştirdi. Projeye adını veren bu zirve yolculuğu, yalnızca fiziksel değil, sanatsal anlamda da bir keşif niteliği taşıyor.

“Zirve” projesine özel hazırlanan kısa film etkinlikte ilk kez gösterildi. Mehmet Turgut, gösterim ardından, bu sıra dışı yolculuğun perde arkasını ve yaratım sürecini paylaştı. Xiaomi 15 Ultra ile mobil fotoğrafçılığın sunduğu yaratıcı özgürlüklere dikkat çeken Mehmet Turgut, şu ifadeleri kullandı: 

“Nemrut’un zirvesine tırmanmak sadece fiziksel bir yolculuk değildi; tarihle, doğayla ve kendi içimdeki sınırlarla yüzleştiğim bir serüvendi. Xiaomi 15 Ultra, bu yolculuğun en sessiz ama en güçlü tanığıydı. Teknoloji artık sadece bir araç değil; hayal gücünün doğal uzantısı. Marcus Aurelius’un dediği gibi: ‘Kendine hükmeden, dünyaya da hükmeder.’ Bu projede kendime ve zamana hükmetmeye çalıştım.”

Gecenin devamında konuklar, Turgut’un küratörlüğünde sergiyi gezerek, yaşamın ihtişamıyla teknolojinin gücünün buluştuğu kareleri yakından inceleme fırsatı buldu. Sergide özellikle Nemrut’ta gün doğumu ve Kommagene kalıntılarının mistik atmosferini yansıtan kareler izleyicilerden büyük beğeni topladı.

Xiaomi’nin Mehmet Turgut iş birliğiyle gerçekleştirdiği proje, markanın yalnızca teknoloji alanında değil; sanat ve yaratıcılık dünyasında da güçlü bir yer edinmeyi amaçladığını bir kez daha ortaya koyuyor. Mobil fotoğrafçılığın sınırlarını yeniden tanımlayan “Zirve”, teknolojiyle ilhamın kesiştiği unutulmaz bir deneyim olarak akıllarda kaldı.

Etkinliğe Teoman, Güven Kıraç, İlayda Çevik, Özlem Süer, İlkin Karacan Karakuş, Nuri Şekerci gibi sanat dünyasından ünlü isimler de katıldı.

Xiaomi Türkiye, kullanıcılarına yalnızca ileri teknoloji sunmakla kalmayıp; onları sanata, hikayelere ve yaratıcılığa yakınlaştıran projelerle de ilham vermeye devam edecek.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İstinye Üniversitesi ve QNB’den stratejik iş birliği

Öğrencilerin kariyer gelişimlerini desteklemek ve iş dünyasına hazırlık süreçlerini güçlendirmek amacıyla İstinye Üniversitesi ile QNB arasında bir iş birliğine imza atıldı. Bu iş birliği kapsamında öğrencilere; staj imkanları, proje bazlı çalışmalar, özel eğitim programları ve sektör profesyonelleriyle doğrudan etkileşim fırsatları sunulacak. Protokol imza törenine İstinye Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş, QNB Nakit Yönetimi ve Dış Ticaret Direktörü Rahşan Tiken Kavas, İstinye Üniversitesi Connectom Başkanı Doç. Dr. Okan Yaşar, rektör yardımcıları ve üniversite ile QNB yöneticileri katıldı.

“Günümüzde üniversiteler topluma önderlik etmeli”

İstinye Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş, üniversitelerin topluma liderlik etme rolüne vurgu yaparak şöyle konuştu:

“Bu iş birliği, eğitim, AR-GE, teknoloji ve toplumsal sorumluluk gibi alanlarda üniversite-sanayi ortaklığının güçlü bir örneğidir. Öğrencilerimizin sahada deneyim kazanmaları ve sektörle entegre olmaları açısından çok kıymetli bir adım.”

“Bu iş birliğiyle öğretmeyi ve öğrenmeyi önemsiyoruz”

QNB Nakit Yönetimi ve Dış Ticaret Direktörü Rahşan Tiken Kavas ise şunları söyledi:

“İstinye Üniversitesi ile gerçekleştirdiğimiz bu iş birliği hem bilgi ve deneyim paylaşımı hem de gençlerin bakış açılarıyla kendimizi güncelleme fırsatı sunuyor. Öğretmeyi ve öğrenmeyi önemsiyoruz.”

“QNB, İstinye Üniversitesi ile bir ilke imza atıyor”

Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hatice Gülen, bu protokolün QNB için de bir ilk olduğuna dikkat çekerek şunları ifade etti:

“QNB’nin üniversite ile imzaladığı ilk protokol olma özelliğini taşıyan bu iş birliği, ileride farklı projelere de kapı aralayacak. Özellikle dijitalleşme, yapay zekâ ve veri yönetimi gibi alanlarda ortak çalışmalar yürütmeyi hedefliyoruz.”

“İSÜ Connectom Girişimcilik Merkezi, sağlık, teknoloji ve eğitimi önceliyor”

İstinye Üniversitesi Connectom Girişimcilik ve Kuluçka Merkezi Başkanı Doç. Dr. Okan Yaşar, iş birliğinin sağlık, teknoloji ve girişimcilik alanlarına katkı sağlayacağına dikkat çekerek şunları söyledi:

“İSÜ Connectom olarak, sağlık, teknoloji, eğitim ve girişimcilik odaklı iş birliklerine büyük önem veriyoruz. QNB ile imzaladığımız bu protokolün her iki kuruma da somut faydalar sunacağına inanıyorum.”

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

QNB Sigorta’nın kurucusu olduğu emeklilik yatırım fonu, 2024’ün getiri lideri seçildi

Sağlık, Hayat ve Ferdi Kaza sigortaları ile Bireysel Emeklilik branşlarında hizmet veren QNB Sigorta, emeklilik fonlarındaki başarısını prestijli bir ödülle daha taçlandırdı. QNB sigortanın kurucusu olduğu ve QNB Portföy tarafından yönetilen CHA kodu ile işlem gören QNB Sağlık Hayat Sigorta ve Emeklilik A.Ş. OKS Dengeli Değişken Emeklilik Yatırım Fonu, Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği (TSPB) tarafından bu yıl 10’uncusu düzenlenen TSPB Altın Boğa Ödülleri kapsamında “2024 Emeklilik Yatırım Fonları Getiri Lideri” kategorisinde Altın Boğa Ödülü’ne layık görüldü.

 Ödüle yönelik değerlendirmede bulunan QNB Sigorta Genel Müdürü Pınar Kuriş; “QNB Sigorta olarak yalnızca bugünü değil, geleceği de güvence altına almayı amaçlayan bir yaklaşımla hareket ediyoruz. Kurucusu olduğumuz ve QNB Portföy tarafından yönetilen emeklilik yatırım fonlarımızın sürdürülebilir başarısı, bizim için büyük bir gurur kaynağı. Bu başarının da TSPB gibi saygın bir kurum tarafından ödüllendirilmesinden dolayı büyük mutluluk duyuyoruz” dedi.

 

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Allianz Türkiye BES emeklileriyle bir araya geldi

Bireysel emeklilik alanında fark yaratan çözümleriyle 1,3 milyon katılımcıya hizmet veren Allianz Türkiye, BES’ten emeklilik hakkı kazanan müşterileri için anlamlı bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Allianz Tower’da düzenlenen “Allianz, Emeklileri ile Buluşuyor” etkinliğine İstanbul Bilgi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu da konuşmacı konuk olarak katıldı. 

“Başarımızda Allianz Türkiye’ye güvenen emeklilerimizin payı büyük”

Allianz Türkiye Bireysel Emeklilik ve Hayat Sigortaları Genel Müdür Yardımcısı Fisun Koç Doğan, emeklilerle bir araya geldiği toplantıda, Allianz Türkiye’nin uzun vadeli ve sürdürülebilir iş modeliyle bireysel emeklilik sistemindeki liderliğine dikkat çekti. Başarılarının arkasındaki en önemli gücün, sisteme güvenen ve bu süreci sabırla sürdüren emekliler olduğunu vurgulayan Koç Doğan, “Sizler, Allianz ailesinin değerli üyelerisiniz. Bugün burada sizlerle bir arada olmak, bu süreci birlikte hatırlamak ve kutlamak bizim için büyük bir mutluluk ve gurur. İyi ki varsınız, katılımınızla bizleri onurlandırdınız” dedi.

Koç Doğan, konuşmasında Emeklilik Gelir Planı’nın emeklilik sürecinin en önemli adımlarından biri olduğunun altını çizerek, uzun vadeli birikimlerin düzenli ve sürdürülebilir gelir akışına dönüşmesinin finansal güvence açısından büyük önem taşıdığını belirtti. Bireysel Emeklilik Sistemi’nin (BES), Otomatik Katılım Sistemi (OKS) ile birlikte bugün 17 milyonun üzerinde katılımcıya ulaştığını hatırlatan Koç Doğan, sistemin yüzde 30 devlet katkısı ve enflasyon üzerinde getiri gibi avantajlarıyla sadece bir tasarruf değil, aynı zamanda güçlü bir yatırım aracı haline geldiğini ifade etti.

2025 yılının ilk çeyreği itibarıyla Gönüllü BES’te 9,7 milyon katılımcıya ulaşıldığını belirten Koç Doğan, “Allianz Türkiye olarak bireysel emeklilik alanında 1,3 milyon katılımcıya yenilikçi çözümler sunuyoruz. Sistemdeki net katılımcı artışının yaklaşık her altı sözleşmesinden biri Allianz aracılığıyla gerçekleşiyor. Bu da bize duyulan güvenin ve müşterilerimizle kurduğumuz güçlü bağın en önemli göstergesi” dedi. Koç Doğan, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Bu uzun soluklu yolculukta bizlere eşlik eden, sisteme güvenerek birikimlerini değerlendiren ve bugün emeklilik dönemine huzurla ulaşan siz değerli katılımcılarımıza gönülden teşekkür ediyoruz.”

Geçmişin deneyimi ile geleceğe öneriler

Etkinlikte, Allianz Türkiye Finansal Danışmanlık Direktörü Mustafa Humanızlı’nın moderatörlüğünde, Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu da global piyasalardaki gelişmeleri ve Türkiye ekonomisinin mevcut durumunu değerlendirdi. Etkinliğin soru-cevap bölümünde ise Allianz emeklileri hem deneyimlerini paylaştı hem de genç Allianz çalışanlarına geleceğe dair tavsiyelerde bulundu. Bir emeklinin genç çalışanlara yönelik “Tecrübelerimizi paylaşmak, bu ailenin bir parçası olduğumuzu hissettiriyor. Sizlere güveniyoruz, Allianz’ı daha da ileriye taşıyacağınızdan eminiz” sözleri de salondan büyük alkış aldı.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Tiroid bozuklukları anksiyeteye sebep olabiliyor

Metabolizmadan ruh haline kadar pek çok sistemi etkileyen tiroid problemleri, tiroid bezinin görevlerini yerine getirememesiyle ortaya çıkıyor. Bu işlev bozuklukları sıklıkla; hormon üretiminde aşırılık yani hipertiroidizm veya yetersiz üretim anlamına gelen hipotiroidizm olarak kendini gösteriyor. Bu iç salgı bezi ile ilgili sağlık sorunlarının kadınlarda daha sık görüldüğünü paylaşan Anadolu Sağlık Ataşehir Tıp Merkezi’nden Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Fulya Akın, “Bu durumun temel nedeni, otoimmün yani bağışıklık sistemi hastalıklarının kadınlarda daha sık görülme eğilimidir. Ayrıca yaşlılarda görülme sıklığı artsa da gençler ve hatta çocuklarda da tiroid hastalıklarına rastlanılabileceği bilinmeli” dedi.

 Toplumda en sık karşılaşılan tiroid hastalıkları; Haşimato, Graves, tiroid nodülleri ve tiroid kanseridir. Bu bezde salgılanan hormonların beyin fonksiyonları üzerinde doğrudan etkili olduğunu bu yüzden de depresyon ile bağlantılı olabileceğini belirten Anadolu Sağlık Ataşehir Tıp Merkezi’nden Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Fulya Akın, “Özellikle hipotiroidizm; yorgunluğa, motivasyon eksikliğine veya konsantrasyon güçlüğüne yol açarken, hipertiroidizm anksiyete, sinirlilik ve ruhsal dalgalanmalara neden olabilir. Bu nedenle, depresyon veya anksiyete belirtileri olan kişilerin tiroid fonksiyonlarının değerlendirilmesi son derece önemli” şeklinde konuştu.

İyotlu tuz tiroide iyi geliyor

Tiroid hastalıklarının belirtilerinin, hastalığın türüne ve şiddetine göre değişiklik gösterebileceğini ifade eden Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Fulya Akın, “Hipertiroidizmde sinirlilik, huzursuzluk, hızlı kalp atışı, kilo kaybı, iştah artışı, terleme, sıcak intoleransı, titreme, uyku sorunları ve guatr yani tiroid bezinin büyümesi görülebilir. Hipotiroidizmde ise yorgunluk, halsizlik, kilo alma, kabızlık, soğuk intoleransı, cilt kuruluğu, saç dökülmesi, unutkanlık, depresyon ve guatr ortaya çıkabilir. Bu hastalıkların gelişiminde hem genetik hem de çevresel faktörler birlikte rol oynar. Ailede hastalık öyküsü varsa kişinin de tiroitle ilgili bir problem yaşama olasılığı artar. Bunun yanı sıra iyot alımı, radyasyona maruz kalma, bazı enfeksiyonlar, stres ve sigara kullanımı gibi çevresel unsurlar da hastalığın tetiklenmesinde veya seyrinde etki gösterebilir. Öyle ki iyotlu tuz kullanan gelişmiş ülkelerde tiroid ile ilgili rahatsızlıkların görülme oranı düşüktür” dedi.

Ömür boyu tedavi ‘ilaca bağımlı bir hayat’ anlamına gelmez

Tiroid hastalıklarının teşhisinin genellikle fiziksel muayene, kan testleri ve bazen de görüntüleme yöntemleriyle konulduğunu açıklayan Prof. Dr. Fulya Akın, “Örneğin fiziksel muayenede doktor tiroid bezinin büyüklüğünü ve kıvamını değerlendirebilir. Tedavide ise hipotiroidizm genellikle ilaçla kontrol altına alınır. İlaç, vücudun ihtiyaç duyduğu hormon seviyesini yerine koyarak şikayetleri ortadan kaldırır ve çoğu zaman ömür boyu kullanılması gerekebilir. Ancak bu, ‘ilaca bağımlı’ bir hayattan ziyade, vücudun ihtiyaç duyduğu bir hormonun yerine konmasıdır. Hipertiroidizmde ise ilaçlardan, radyoaktif iyot tedavisinden veya cerrahiden yararlanılabilir. Tiroid kanseri de genellikle cerrahi, radyoaktif iyot tedavisi bazen de hormon tedavisi veya radyoterapi ile başarılı bir şekilde tedavi edilebilir” dedi.

 Sağlıklı yaşam alışkanlıkları tedaviye destek oluyor

Tiroid tedavisinde ilaç temel olsa da beslenme ve yaşam tarzı değişikliklerinin destekleyici rol oynayabileceğini söyleyen Akın, “Dengeli ve sağlıklı beslenme her hastalıkta olduğu gibi olmazsa olmaz. Ek olarak tiroid bezi fonksiyonlarının özellikle ihtiyaç duyduğu iyot, selenyum ve çinko gibi bazı minerallerin yeterli alımı da çok kıymetli. Bağışıklık sistemini destekleyerek inflamasyonu azaltmaya yardımcı olabilecek anti-inflamatuar bir beslenme düzeninin de oldukça fayda sağlayabileceğini söylemek mümkün. Stresi yönetmek, düzenli uyku ve egzersiz de genel sağlığı iyileştirerek daha iyi hissetmeye yardımcı olabilir. Ancak unutulmamalıdır ki, beslenme ve yaşam tarzı değişiklikleri tek başına yeterli olmadığı için mutlaka doktor kontrolü ve ilaç tedavisiyle birlikte uygulanmalı” dedi.

Tedavi sonrası takip çok önemli

Tiroid ile ilgili rahatsızlıklarda takip sürecinin, hastalığın türüne ve tedavi yöntemine göre değişiklik gösterebileceğini vurgulayan Akın, “Örneğin hipotiroidizmde genellikle hormon seviyelerini kontrol etmek ve ilaç dozunu ayarlamak için düzenli aralıklarla kan testleri yapılır. Hipertiroidizmde tedaviye yanıtı değerlendirmek ve nüksü takip etmek için düzenli doktor kontrolleri ve kan testleri önemlidir. Tiroid nodüllerinde ise bu kitlelerin büyüklüğünü ve yapısını takip etmek için periyodik ultrasonografilere ihtiyaç duyulur. Her kanser türünde olduğu gibi tiroid kanserinde de tedavi sonrası nüksü erken tespit etmek ve olası komplikasyonları yönetmek için düzenli doktor kontrolleri, kan testleri, tümör belirteçleri, tiroid ultrasonografisi ve tüm vücut iyot taraması gibi görüntüleme yöntemlerden yararlanılabilir. Kısaca, tiroid hastalığı tanısı almış kişilerin doktorlarının önerdiği takip programına uymaları ve kontrollerini aksatmamaları hayati önem taşır” uyarısında bulundu.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Heyecan Dolu Bölümleriyle ‘Kaçakçıların Peşinde: Karayip Devriyesi’ 5 Haziran Perşembe 23.00’de National Geographic Ekranlarında Başlıyor!

AMO ve HSI ekiplerinin Karayipler’de kokain kaçakçılığıyla mücadelesini gözler önüne seren ‘Kaçakçıların Peşinde: Karayip Devriyesi’nde, uyuşturucu kartellerinin ABD ve Avrupa’ya açılan kapısı haline gelen “Karayip Koridoru”nda ajanlar milyonlarca dolarlık kokaini ele geçiriyor, suç ağlarını çökertiyor.

Heyecan dolu bölümleriyle “Kaçakçıların Peşinde: Karayip Devriyesi”, 5 Haziran Perşembe 23.00’te National Geographic’te başlıyor.

Bilimin, keşfin ve hikâye anlatımının gücüne inanarak 130 yılı aşkın bir süredir dünyanın en güvenilir markalarından biri olmayı sürdüren National Geographic’in birbirinden iddialı yapımlarını D-Smart, Digiturk ve TOD, KabloTV, S Sport Plus, Tivibu ve TV+ platformlarından izleyebilirsiniz.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Prof. Dr. Amanova, “Komuz atalarımızın sesi, ruhumuzun aynasıdır”

Ege Üniversitesi (EÜ) Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı (DTMK) öğretim üyesi Prof. Dr. Özge Gülbey’in moderatörlüğünde “Kırgız Müziği ve Türk Dünyası” adlı söyleşi gerçekleştirildi. EÜ Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı etkinlik salonunda düzenlenen söyleşiye DTMK Müdürü Prof. Dr. Ali Maruf Alaskan, akademik ve idari personel, öğrenciler ve sanatseverler katıldı. Etkinlikte, Prof. Dr. Feza Tansuğ, Prof. Dr. Abdullah Akat ve Prof. Dr. Roza Amanova’nın konuşmacı olarak yer aldı. Prof. Dr. Roza Amanova, sunumu sırasında Kırgız kültürü müzik mirasını ‘komuz’ eşliğinde ve kendi bestesini seslendirerek katılımcılara keyifli anlar yaşattı.

Kırgızistan Cumhuriyeti Halk Sanatçısı Prof. Dr. Rosa Amanova, “Bizim müziğimiz yalnızca seslerden ibaret değil, kuşaktan kuşağa aktarılan bir hafızadır. Bu hafıza; Kırgız halkının ruhunu, doğayla olan ilişkisini ve yaşam felsefesini yansıtır. Komuz bizim için sadece telli bir çalgı değildir. O, atalarımızın sesi, ruhumuzun aynası, kültürümüze ait bir semboldür. Komuz’un tınıları, destanlarımızın her bir dizesine can verir, hikâyelerimizi daha da derinleştirir. Enstrümantal müziğimizle jest dilimiz, yani beden hareketlerimiz, çoğu zaman birbiriyle bütünleşir. Parmaklarımızın tellerdeki dansı, kollarımızın her bir hareketi, anlattığımız destanın duygusunu, coşkusunu veya hüznünü yansıtır. Bu bütünleşme sayesinde, destanlarımız sadece kulaklara değil, tüm benliğe hitap eder. İşte bu yüzden, sözlü kültürümüz Komuz’un büyülü sesiyle, jestlerin anlatımıyla ve kuşaktan kuşağa aktarılan bu hikâyelerle capcanlı kalmaya devam ediyor. Bizler de bu mirası korumak ve gelecek nesillere aktarmak için var gücümüzle çalışıyoruz.” diye konuştu.

Müzik aletlerimi EÜ Etnografya Müzesine bağışladım”

Tüm müzik aletlerini Ege Üniversitesi Etnografya Müzesine bağışladığını söyleyen Prof. Dr. Feza Tansuğ, “Profesör Roza Amanova yalnızca Kırgızistan’da değil, tüm Türk dünyasında müzik denildiğinde akla gelen önemli isimlerden biridir. Roza hocamızdan dinlediğimiz gibi temel Kırgız halk çalgısı olan komuz, diğer telli çalgılardan farklı olarak perdesizdir. Kırgızların yaşantısında hem vokal hem de çalgısal müzik önemli bir yer tutmaktadır. Bu müzik türü; halkın hafızasını, duygularını ve toplumsal değerlerini yansıtan bir kültürel ifadedir. Bu çalgıyı aynı zamanda üniversitemizin etnografya müzesinde de görebilirsiniz.” dedi.

 “Karadeniz müziği, sınırları aşan kültürel mirastır”

İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Müzikoloji Bölümü Etnomüzikoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdullah Akat, “Karadeniz müziği, sadece Türkiye’nin Doğu Karadeniz bölgesiyle sınırlı değildir. Aynı zamanda Balkanlar, Kafkasya, Kırım ve Anadolu gibi bölgeler  ile etkileşim içindedir. Karadeniz müziğine dair tarihî kayıtlar önemlidir. Özellikle, I. Dünya Savaşı sırasında Almanlar tarafından kaydedilen Kırım Tatar askerlerinin türküleri gibi arşiv materyaller, bölgenin müzik kültürünün anlaşılmasına olanak tanıyan değerli kaynaklardır.  Karadeniz müziği sadece yerel bir olgu değil, bölgesel ve tarihi etkileşimlerle şekillenen zengin bir kültürel mirastır” diye konuştu.

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Garanti BBVA sürdürülebilirlik temalı sendikasyonunu yüzde 100 oranında yeniledi

Garanti BBVA, yurt dışı borçlanma programı kapsamında, Sürdürülebilir Borç Finansmanı Çerçevesi ile uyumlu, 367 gün ve 734 gün vadeli olmak üzere toplam dört dilimden oluşan sendikasyon kredisi sağladı. Haziran dönemi sendikasyon işlemine gösterilen yoğun talep sonucunda, 367 gün vadeli iki dilimin yanı sıra 734 gün vadeli iki yeni dilim daha açıldı. 

95.750.000 ABD doları ve 99.275.000 euro olmak üzere iki dilimden oluşan 367 gün vadeli krediye ek olarak, yine 191.500.000 ABD doları ve 36.000.000 milyon euro tutarında iki dilimden oluşan 734 gün vadeli kredi sağlandı. Kredinin 367 gün vadeli dilimlerinin toplam maliyeti, dolar ve euro cinsinden sırasıyla SOFR + %1,60 ve Euribor + %1,35; 734 gün vadeli dilimlerin maliyeti ise SOFR + %2,00 ve Euribor + %1,75 olarak gerçekleşti.

3 Haziran 2025 tarihinde imzalanan ve sürdürülebilir borç finansmanı çerçevesiyle uyumlu olarak gerçekleştirilen bu başarılı işleme, 20 ülkeden 43 banka katıldı.

Konuya ilişkin değerlendirmede bulunan Garanti BBVA Genel Müdürü Mahmut Akten, şunları söyledi: 

“Uluslararası piyasalardan yeni bir kaynak sağlamanın ve bu işlemi başarıyla tamamlamanın memnuniyetini yaşıyoruz. Sendikasyonumuza gelen talebin büyüklüğü, uluslararası yatırımcıların Garanti BBVA’ya ve ülkemize duyduğu güvenin güçlü bir göstergesidir. Sürdürülebilirliği temel alan bu kredi anlaşmasıyla reel sektörün dış ticaret finansmanına katkıda bulunurken, aynı zamanda ülke ekonomisine uzun vadeli destek sağlamayı sürdürüyoruz. Sürdürülebilir finans alanında öncü bir banka olarak, finans sektörünün bu dönüşümdeki kritik rolünü yıllar önce öngördük ve sürdürülebilirliği ana iş stratejimize entegre ettik. Bu kapsamda, 2018–2025 yılları arasında en az 400 milyar TL sürdürülebilir finansman sağlama hedefimize Nisan ayı itibariyle ulaştığımızı gururla söyleyebilirim. 2020 yılında dünyada bir ilke imza atarak başlattığımız sürdürülebilirlik kriterlerine endeksli sendikasyon yapısını başarıyla sürdürüyoruz. Haziran dönemindeki işlemimiz gerek katılan banka sayısı gerekse sağlanan kaynak tutarı bakımından yoğun talep gördü. Elde edilen fonlar da yine BBVA Grubu’yla belirlediğimiz sürdürülebilirlik ilkelerine uygun alanlarda kullandırılacak. Bu sayede hem dış ticaret işlemlerine kaynak sağlıyor hem de iklim kriziyle mücadele ve kapsayıcı büyüme hedeflerine katkı sunan projelere finansman yaratıyoruz. Garanti BBVA olarak, uluslararası piyasalardaki gücümüz ve sürdürülebilirlik vizyonumuzla ülke kalkınması için değer katmaya devam edeceğiz.”

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Karaciğer naklindeki önemli gelişmeler uluslararası kongrede tartışıldı

Karaciğer nakilleri ile ilgili dünyadaki en büyük organizasyon olan Uluslararası Karaciğer Nakli Derneği (ILTS) tarafından “Karaciğer Naklinde Geleceği Şekillendiren Yenilikler” temasıyla organize edilen ILTS 2025 Kongresi, Singapur’da gerçekleştirildi. Kongrede, Türkiye’yi, başkanlığını Ege Üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Zeki Karasu’nun yaptığı Türk Karaciğer Araştırmaları Derneği temsil etti.

EÜ Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Zeki Karasu’yu makamında ağırlayan Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, “Tam akreditasyona sahip sağlık temalı araştırma üniversitemiz, uluslararası arenada daha çok görünür olmaya, daha nitelikli bilimsel faaliyetler yürütmeye ve iş birlikleri yapmaya devam ediyor. Başkanlığını Üniversitemiz Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Zeki Karasu’nun yaptığı ekip, ülkemizi Singapur’da düzenlenen ILTS 2025 Kongresinde temsil etti. Üniversitemizin uluslararası görünürlüğüne ve bilinirliğine sunduğu katkıdan dolayı Prof. Dr. Zeki Karasu’yu ve beraberindeki ekibi tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum” dedi.

         Kongreyi değerlendiren Prof. Dr. Zeki Karasu, “Bu önemli buluşma, Türkiye’nin karaciğer nakli alanındaki bilimsel katkılarının ve uluslararası iş birliklerinin altını bir kez daha çizdi. Gelişen teknoloji, multidisipliner yaklaşımlar ve yenilikçi uygulamaların paylaşıldığı bu kongrede; karaciğer hastalıkları, nakil cerrahisi ve iş süreçleri alanındaki en güncel gelişmeler tartışıldı. 72 ülkeden bilim adamlarının katıldığı etkinlikte tarihte ilk defa Türk Karaciğer Derneği Paneli gerçekleştirildi. Karaciğer nakilleri alanında uluslararası sahada ülkemizin saygınlığını artıran bu organizasyon tüm katılımcılardan takdir topladı” dedi.

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Başkan Altay: “Herkesi Sağlıklı Kalmak Adına Bisiklet Sürmeye Davet Ediyorum”

Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, 3 Haziran Dünya Bisiklet Günü dolayısıyla düzenlenen etkinlikte bisikletseverlerle birlikte Bisiklet Tramvayı’nda yolculuk yaparak İstanbul Yolu’nda pedal çevirdi. Başkan Altay, “Konya, 680 kilometreyle Türkiye’de açık ara en çok bisiklet yoluna sahip şehir. Yollar yapmak yetmiyor, bisiklet yolunu kullanan insanlara ihtiyacımız var. Okula giderken, işe giderken, sağlıklı kalmak adına herkesi bisiklet sürmeye davet ediyorum” dedi.


Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, 3 Haziran Dünya Bisiklet Günü dolayısıyla bisiklet derneklerinin üyeleri ve bisikletseverlerle bisiklet sürme etkinliğine katıldı.

Etkinlik kapsamında bisikletseverlerle birlikte Kültürpark’tan bisiklet tramvayına binerek Fırat Caddesi Kavşağı’na kadar yolculuk yapan Başkan Altay, İstanbul Yolu’ndaki bisiklet yollarından Japon Parkı’na kadar bisiklet sürdü.

Etkinliğin ardından açıklama yapan Başkan Altay, 3 Haziran Dünya Bisiklet Günü’nde, insanın keyfini yerine getiren, çocukluğunu hatırlatan ve sağlıklı kalmasını sağlayan güzel bir etkinlik yaptıklarını söyledi.

“BİSİKLET YOLUNU KULLANAN İNSANLARA İHTİYACIMIZ VAR”

Kültürpark’tan bisiklet tramvayıyla Fırat Caddesi Kavşağı’na kadar geldiklerini, oradan da dünyanın en güzel güzergahlarından biri olan İstanbul Yolu’na çıkarak Japon Parkı’na kadar bisikletin keyfini yaşadıklarını kaydeden Başkan Altay, “Konya, 680 kilometre bisiklet yoluyla Türkiye’de açık ara en çok bisiklet yoluna sahip şehir. Yollar yapmak yetmiyor, bisiklet yolunu kullanan insanlara ihtiyacımız var. Onun için derneğimize çok teşekkür ediyorum. Etkinliğe katılan herkese çok teşekkür ediyorum” diye konuştu.

“SAĞLIKLI KALMAK ADINA HERKESİ BİSİKLET SÜRMEYE DAVET EDİYORUM”

Konya Büyükşehir Belediyesi olarak bisiklet kullanımının artması ile ilgili özellikle öğrenciler için Güvenli Bisiklet Yolu etkinlikleri düzenlediklerini anımsatan Başkan Altay, “Bisiklet yollarımızın standardını artırıyoruz, şehirdeki bisiklet sayısını arttırmak için çaba sarf ediyoruz. ‘Güle Oynaya Camiye Gel’ projemiz kapsamında 100 bin çocuğumuzu bisikletle kavuşturduk. Bisiklet Destek Aracımız ile ilçelerimizdeki çocuklarımızın bisikletlerini tamir ediyoruz. İnşallah Konya hızla bir bisiklet şehri olacak. Bunun için her yaştan vatandaşımızın bisiklet kullanması gerekiyor. Okula giderken, işe giderken, sağlıklı kalmak adına herkesi bisiklet sürmeye davet ediyorum” ifadelerine yer verdi.

Etkinliğe katılan bisikletseverler de bisiklet şehri Konya’da yaşamaktan mutluluk duyduklarını belirtirken, Konya’da bisiklet kültürünün daha çok yaygınlaşması gerektiğini ifade etti. Bisiklet sürücüleri Dünya Bisiklet Günü’nde kendilerini yalnız bırakmayan Başkan Altay’a da teşekkür etti.
 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı