Yıllık arşivler: 2025

İzmir iki önemli sergiye ev sahipliği yapıyor

İzmir Büyükşehir Belediyesi, ocak ayında Sevgili Pinocchio Sergisi ve 101. Yılında 101 Kadın Şiddete Hayır Diyor Uluslararası Resim Sergisi’ne ev sahipliği yapacak.

Yeni yılı kültür sanat etkinlikleri ile karşılayan İzmir Büyükşehir Belediyesi, 3 Ocak-28 Şubat tarihleri arasında Sevgili Pinocchio Sergisi’ne, 10 Ocak 2025-31 Ocak tarihleri arasında ise 101. Yılında 101 Kadın Şiddete Hayır Diyor Uluslararası Resim Sergisi’ne ev sahipliği yapacak.

Dünyanın en ünlü kuklası İzmir’de

Sevgili Pinocchio Sergisi, Konak Metro Sanat Galerisi’nde 3 Ocak Cuma günü saat 09.00’da ziyaretçilere açılacak. Serginin resmi açılışı ise 10 Ocak günü saat 19.00’da yapılacak. Açılışta, serginin küratörü Giulio Iacchetti ve İzmir İtalya Konsolosu Daniele Bianchi de yer alacak. İtalya Müzeler Müdürlüğü’nün hazırladığı ve şimdiye dek üç ülkede sergilenen Sevgili Pinocchio Sergisi’nin dördüncü durağı İzmir olacak. Dünyanın en tanınmış kuklası olan Pinocchio, İtalyan grafiker ve kukla sanatçıları tarafından kendi özgünlükleriyle tasvir edilerek yeniden yaratıldı. Özgün Pinocchio yorumları, 28 Şubat tarihine kadar İzmirlilerle buluşacak. Serginin ziyaret saatleri ise hafta içi 09.00-17.30, hafta sonu 10.00-18.00 olarak belirlendi.

“101 Kadın Şiddete Hayır Diyor”

101. Yılında 101 Kadın Şiddete Hayır Diyor Uluslararası Resim Sergisi, 10 Ocak-31 Ocak tarihleri arasında Tarihi Bıçakçı Han’da düzenlenecek. ”Medeniyetin evrensel dili sanat, iyileştirir, güzelleştirir, güçlendirir” sloganıyla yola çıkan Sevgi Çemberi Derneği, kuruluşunun 101. yıl dönümünde 101 ressamla birlikte kadına yönelik şiddet ve ayrımcılıkla mücadeleyi ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin azaltılmasına yönelik küresel farkındalık yaratmayı amaçlıyor. 10 Ocak Cuma günü saat 14.00’te açılacak sergiye, dünyanın en büyük kadın gönüllü hizmet kuruluşlarından biri olan Inner Wheel’in 244. Bölge Federasyonu Başkanı Zeynep Pamukçu, Inner Wheel Uluslararası Yönetim Kurulu Üyesi İclal Kardıçalı, Inner Wheel Ulusal Komite Başkanı Gülgün Dolunay ve Atakent Inner Wheel Kulübü geçmiş dönem Başkanı ve sergi koordinatörü Şükran Aydın da katılacak. Serginin ziyaret saatleri hafta içi 09.30-17.00 arası olarak belirlendi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Selçuklu Belediyesi, çocukların bayramı olan şivlilikte onlar için eğlenceli etkinlikler düzenledi

Konya kültürüne özgü bir gelenek olan ve çocukların şivlilik coşkusu ile taçlanan üç ayların başlangıcı Selçuklu Belediyesi’nin çocuklar için düzenlediği etkinliklerle dolu dolu geçti. Selçuklu Belediyesi hizmet binasında sabah erken saatlerde şivlilik dağıtımı ile başlayan etkinlikler öğleden sonra sosyal tesiste çocuklar için düzenlenen eğlenceli aktivitelerle devam etti.

 

Selçuklu Belediyesi Sosyal Tesisi’nde düzenlenen programda Hacivat Karagöz ve Nasrettin Hoca sahne gösterisi, eğlenceli atölye etkinlikleri, yüz boyama faaliyetleri ve çocuklara süt ikramı yapıldı. Sosyal tesis önünde çocukların katılımı ile bir basın açıklaması yapıldı. Gazze, Doğu Türkistan, Ukrayna ve dünyadaki tüm çocuklar için kardeşlik mesajı verildi. Etkinlik çocuklar tarafından yapılan kardeşlik temalı dua ile son buldu.

 

Etkinliğe katılan çocuklar kendilerine güzel bir gün yaşatan Selçuklu Belediyesi’ne teşekkür etti.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Beylikdüzü’nde kültür sanat etkinlikleri 2025’e iddialı başlıyor

Beylikdüzü Belediyesi’nin Ocak ayı kültür-sanat etkinlikleri kapsamında tiyatrodan konserlere kadar birçok seçkin içerik sanatseverlerin beğenisine sunulacak.

Beylikdüzü Atatürk Kültür ve Sanat Merkezi’nde bu ay neredeyse her gün bir oyun ya da bir konser izlemek mümkün. Beylikdüzü Belediye Tiyatrosu oyuncularının hazırladığı Ne Oynuyoruz ve Hastalık Hatası oyunları ise Beylikdüzü Sahnesi’nde ücretsiz olarak sahnelenecek.

Beylikdüzü Belediyesi 2025’in ilk ayında da sanatseverler için oldukça zengin bir program hazırladı. Beylikdüzü Atatürk Kültür ve Sanat Merkezi (BAKSM) bu ay 20’den fazla tiyatro oyununa ev sahipliği yapıyor. BAKSM sahnesinde bu ay neredeyse her gün bir oyun ya da bir konser izlenebilecek. Seni Seviyorum İyi ki Ayrılmışız, Kadınlık Bizde Kalsın, Şakşakçılar, Kürk Mantolu Madonna, Geç Bunları Nazım, Erkek Aklı Oksimoron, Bir Baba Hamlet, Aşk Hikâyen Düşmüş, Ahududu ve Kadın Kafası adlı oyunlar tiyatroseverlerle buluşacak. Ayrıca “Nilgün Belgün’le Aşk ve Komedi” adlı müzikli danslı gösterisi, Doğu Demirkol’un tek kişilik gösterisi ve Meksika Çıkmazı adlı komedi programı da ocak ayı takviminde yer alıyor. Yine Beylikdüzü Belediye Tiyatrosu oyuncularının hazırladığı Ne Oynuyoruz ve Hastalık Hatası oyunları ise Beylikdüzü Sahnesi’nde ücretsiz olarak sahnelenecek.

Çocuklara özel oyunlar

Ocak ayında çocuklar için de Şu Bizim Çocuklar, Rapunzel, Sevimli Dinozor, Peter Pan: Kurak Ada, Oliver Twist, Maşa ile Koca Ayı Sürpriz Gösteri, Kral Şakir ve Kapadokya Macerası, Sermet Erkin ile İnteraktif İllüzyon Gösterisi ve Enver Ertaş’ın The Illisionist tiyatro ve gösterileri sahnelenecek.

Müzikseverler Beylikdüzü Sahnesi’nde buluşacak

Ayrıca uluslararası ödüllere sahip Marmara Flüt Orkestrası, “Beylikdüzü Cumhuriyet Korosu” ve  Bizimkent Türk Sanat Müziği Korosu da Beylikdüzü Sahnesi’nde müzikseverlerle buluşacak. Sanatseverler, www.beylikduzu.istanbul adresindeki etkinlik takviminden tüm detaylı bilgiye ulaşabilir.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kış mevsiminde “göz kuruluğu” riskine dikkat!

Göz yüzeyini nemli tutan gözyaşı üretiminin yeterince olmaması ya da gözyaşının kalitesinin bozulması sonucu ortaya çıkan göz kuruluğu, gözlerde yanma, batma, kızarıklık ve yabancı cisim hissi gibi belirtilerle kendini gösteriyor.

İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Hasan Kızıltoprak, kış mevsiminde kuru ve soğuk havaların ve özellikle kapalı alanlarda kullanılan ısıtma sistemlerinin, havadaki nem oranını düşürerek gözlerin kurumasına yol açabileceğini söyledi. Kapalı alanlarda nemlendirici cihazlar kullanmak, bol su tüketmek ve suni gözyaşı damlalarıyla gözleri nemlendirmenin faydalı olabileceğini belirten Kızıltoprak, Omega-3 yağ asitlerinden zengin bir diyetin gözyaşı kalitesini iyileştirmede etkili olabileceğini kaydetti.

İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Hasan Kızıltoprak, göz kuruluğunun nedenleri ve önlenmesine ilişkin değerlendirmede bulundu.

Göz kuruluğunun, göz yüzeyini nemli tutan gözyaşı üretiminin yeterince olmaması ya da gözyaşının kalitesinin bozulması sonucu ortaya çıkan bir durum olduğunu belirten Kızıltoprak, “Gözyaşının eksikliği veya kalitesindeki sorun, göz yüzeyinin kurumasına ve tahriş olmasına neden olur. Bu durum, gözlerde yanma, batma, kızarıklık ve yabancı cisim hissi gibi belirtilerle kendini gösterir” dedi.

Menopoz döneminde tetiklenebiliyor

Göz kuruluğunun başlıca nedenlerini uzun süre bilgisayar veya telefon ekranına bakmak, rüzgârlı veya kuru havalarda bulunmak ve yaşlanmaya bağlı olarak gözyaşı üretiminin azalması olarak sıralayan Kızıltoprak, “Ayrıca hormonal değişiklikler, özellikle menopoz döneminde kadınlarda, göz kuruluğunu sıkça tetikleyebilir. Bunun yanında antihistaminik, antidepresan veya beta bloker gibi ilaçların kullanımı da gözyaşı üretimini olumsuz etkileyebilir” uyarısında bulundu.

Uzun süre kontakt lens kullanımı da kuruluğa neden olabilir

Bazı sağlık sorunlarının da göz kuruluğuna yol açabileceğini kaydeden Kızıltoprak, “Örneğin Sjogren Sendromu, diyabet veya romatoid artrit gibi hastalıklar gözyaşı bezlerini etkileyebilir. Uzun süre kontakt lens kullanımı veya LASIK gibi cerrahi müdahaleler de kuruluğa neden olabilir. Çevresel faktörler, beslenme eksiklikleri (özellikle omega-3 yağ asitleri) ve yetersiz su tüketimi de göz kuruluğunun yaygın sebeplerindendir” diye konuştu.

Gözde yanma, batma ve kuruluk hissi oluşuyor

Göz kuruluğunun genellikle gözde yanma, batma veya kuruluk hissiyle kendini gösterdiğini ifade eden Kızıltoprak, “Bazı insanlar, gözlerinde yabancı bir cisim varmış gibi rahatsızlık hissedebilir. Özellikle ekran karşısında uzun süre vakit geçirdiğinizde veya rüzgârlı, kuru bir ortamda bulunduğunuzda bu belirtiler daha da belirginleşebilir. Gözlerde kızarıklık, bulanık görme ve ışığa karşı hassasiyet de sık karşılaşılan diğer belirtiler arasındadır” dedi.

Gözlerde sulanma da görülebilir

Göz kuruluğunda bazen gözlerde sulanma da görülebildiğini söyleyen Kızıltoprak, “İlginç bir şekilde, göz kuruluğu olan kişilerde gözlerde sulanma da görülebilir. Bu, gözlerin kuruluğa tepki olarak fazla miktarda ama yetersiz kaliteye sahip gözyaşı üretmesinden kaynaklanır. Ayrıca, göz kapaklarınız ağırlaşmış gibi hissedebilir ve kontakt lens kullanıyorsanız lenslerinizi takarken rahatsızlık duyabilirsiniz” dedi.
 
Kapalı alanlardaki ısıtma sistemlerine dikkat!

Göz kuruluğunun her mevsimde görülebildiğini ancak bazı mevsimsel faktörlerin bu durumu tetikleyebildiğini ifade eden Kızıltoprak, “Örneğin yaz aylarında sıcak hava ve rüzgâr kuruluğa neden olabilirken, kış mevsiminde kuru ve soğuk havalar, özellikle de kapalı alanlarda kullanılan ısıtma sistemleri, havadaki nem oranını düşürerek gözlerin kurumasına yol açabilir. Ayrıca kış aylarında rüzgârlı havalarda dışarıda bulunmak da gözyaşı buharlaşmasını artırabilir.
Kış mevsiminde göz kuruluğu yaşayanlar, gözlerinde yanma, batma, kızarıklık ve yabancı cisim hissi gibi belirtilerle daha sık karşılaşabilir. Kapalı alanlarda nemlendirici cihazlar kullanmak, bol su tüketmek ve suni gözyaşı damlalarıyla gözleri nemlendirmek bu dönemde oldukça faydalıdır” tavsiyesinde bulundu.

Gözyaşı miktarı ve kalitesi ölçülebiliyor

Göz kuruluğu teşhisinde genellikle bir göz doktorunun yaptığı detaylı muayenenin yeterli olduğunu belirten Kızıltoprak, şunları söyledi: “Doktor öncelikle şikayetlerinizi dinler ve belirtilerinizi değerlendirir. Göz yüzeyinizde herhangi bir tahriş veya hasar olup olmadığını incelemek için özel boyalar kullanabilir. Bu boyalar, kuruluk nedeniyle göz yüzeyinde oluşmuş hasarları daha net görmeye yardımcı olur. Ayrıca gözyaşı miktarını ve kalitesini değerlendirmek için ‘Schirmer Testi’ gibi basit testler uygulanabilir. Bu testte, gözyaşı üretimini ölçmek için göz kapaklarınıza ince bir kâğıt şerit yerleştirilir. Daha detaylı bir inceleme gerekirse, gözyaşı filminin ne kadar hızlı buharlaştığını ölçen testler de yapılabilir. Bazı durumlarda, kuruluğun altta yatan bir sağlık sorunundan kaynaklanıp kaynaklanmadığını anlamak için başka tıbbi testler gerekebilir. Doktorunuzun yaptığı bu değerlendirmeler, doğru teşhis ve uygun tedavi planı için oldukça önemlidir.”

Suni gözyaşı damlaları kullanılabilir

Göz kuruluğunun genellikle tedavi edilebilen bir durum olduğunu ve tedavinin altta yatan nedenlere göre şekillendirildiğini kaydede Kızıltoprak, “Hafif vakalarda, suni gözyaşı damlaları kullanmak oldukça etkili bir yöntemdir. Bunlar göz yüzeyini nemlendirerek kuruluk hissini azaltır. Aynı zamanda ekran başında uzun süre vakit geçiriyorsanız, sık sık göz kırpmayı hatırlamak ve 20-20-20 kuralını uygulamak (her 20 dakikada bir, 20 saniye boyunca 20 metre uzağa bakmak) da rahatlama sağlayabilir” diye konuştu.

Omega-3 ve ceviz gözyaşı kalitesini iyileştirmede etkili oluyor

Doç. Dr. Hasan Kızıltoprak, daha ciddi vakalarda doktorların gözyaşı üretimini artırmaya yönelik ilaçlar reçete edebildiğini ya da gözyaşının gözde daha uzun süre kalmasını sağlamak için gözyaşı kanallarını kısmen kapatma (punctal tıkaç) yöntemini önerebileceğini kaydetti. Kızıltoprak, “Omega-3 yağ asitlerinden zengin bir diyet, gözyaşı kalitesini iyileştirmede etkili olabilir ve göz sağlığınızı destekler. Bu nedenle balık, balık yağı takviyeleri, ceviz ve keten tohumu gibi besinleri tüketmeye özen gösterin. Eğer göz kuruluğunuz Sjogren sendromu, diyabet veya romatoid artrit gibi altta yatan bir hastalıktan kaynaklanıyorsa, bu hastalıkların tedavi edilmesi de göz kuruluğunun kontrol altına alınmasına yardımcı olur. Tedavi sürecinizde göz doktorunuzla düzenli iletişimde olmanız oldukça önemlidir” diye konuştu.

Kornea tabakası zarar görebilir

“Göz kuruluğu tedavi edilmez veya ihmal edilirse, zamanla göz yüzeyinde daha ciddi sorunlar ortaya çıkabilir” uyarısında bulunan Kızıltoprak, “Örneğin gözdeki kornea tabakası kuruluk nedeniyle zarar görebilir ve bu durum enfeksiyon riskini artırabilir. Ayrıca sürekli tahrişe bağlı olarak korneada küçük yaralar ya da ülserler oluşabilir. Bu yaralar tedavi edilmezse, görme kaybına kadar varabilecek ciddi komplikasyonlara yol açabilir” diye konuştu.

Günlük yaşamı olumsuz etkileyebilir

Uzun süreli göz kuruluğunun aynı zamanda yaşam kalitesini de olumsuz etkileyebileceğini ifade eden Kızıltoprak, “Gözlerde sürekli yanma, batma ve rahatsızlık hissi günlük aktiviteleri zorlaştırabilir. Bulanık görme ve ışığa hassasiyet gibi belirtiler nedeniyle okuma, bilgisayar kullanma veya araba sürme gibi işler güçleşebilir. Bu yüzden göz kuruluğu belirtilerini hafife almamak ve düzenli bir şekilde tedavi uygulamak hem göz sağlığınızı korumak hem de yaşam kalitenizi artırmak için önemlidir” diye konuştu.

Bazı basit ama etkili alışkanlıklar edinilebilir

Göz kuruluğunu önlemek için günlük yaşamda bazı basit ama etkili alışkanlıklar edinilebileceğini kaydeden Kızıltoprak, “Öncelikle bol su içmek vücudunuzu nemli tutar ve gözlerinizin kurumasını önlemeye yardımcı olur. Ayrıca gözlerinizi korumak için kuru ve rüzgârlı havalarda güneş gözlüğü kullanmayı ihmal etmeyin. Ev veya ofis ortamında ise nemlendirici cihazlar kullanarak havadaki nem oranını artırabilirsiniz. Bu, özellikle kış aylarında ısıtma sistemlerinin havayı kuruttuğu durumlarda oldukça faydalıdır. Ekran başında uzun süre vakit geçiriyorsanız sık sık göz kırpmayı unutmamalısınız. Eğer gözlerinizde kuruluk hissettiğiniz anlar oluyorsa suni gözyaşı damlaları kullanmak da iyi bir önlem olacaktır. Bu basit adımlarla göz sağlığınızı koruyabilirsiniz!”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Ayla Algan kabri başında anılıyor

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, tiyatro sanatçısı, sinema oyuncusu ve eğitimci Ayla Algan’ı, vefatının 1. yıl dönümünde kabri başında anıyor.

Anma töreni, 4 Ocak 2025 Cumartesi günü saat 11.00’de Aşiyan Mezarlığı’nda Ayla Algan’ın kabri başında yapılacak.

Not: Anma töreni için saat 10.15’te Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nden servis kalkacaktır.

Ayla ALGAN

1936’da İstanbul‘da doğdu. Babası Girit göçmeni tüccar Vedat Kasman, annesi ressam Nevzat Kasman‘dır. Ailenin tek çocuğu olan Ayla Algan, çocukluğunda piyano, bale ve şan dersleri aldı. 5 yaşında başladığı piyano öğrenimini lise öğrenimi için Fransa‘ya gidene kadar 11 yıl boyunca sürdürdü. Ortaokulu İstanbul’daki Notre Dame de Sion‘da, liseyi Fransa’daki Versay Lisesi’nde okudu. Lise öğrenimi devam ederken tanıştığı Beklan Algan (1933 – 2010) ile evlendi. Eşi Beklan Algan ile birlikte Amerika’da New York Actor Studio Actor’s Repertuary Theatre’s of Broadway’de sahne eğitimi alan sanatçı, Türkiye’ye döndükten sonra İstanbul Şehir Tiyatroları‘nın kadrosuna girdi ve 1961’de Tarla Kuşu oyunu ile tiyatroda ilk rolünü oynadı. Aynı yıl Hamlet oyununda rol aldı; hem Ophelia hem de erkek rolü olmasına rağmen Hamlet karakterini canlandırmıştı. Bu nedenle “Erkek Hamlet” olarak anıldı. 1965’te Fizikçiler oyunuyla İlhan İskender En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’ne layık görüldü ancak tiyatronun kolektif bir sanat olduğu gerekçesiyle geri çevirdi. 1966’da Muhsin Ertuğrul‘un istifası üzerine Şehir Tiyatroları’ndan ayrıldı, bir süre LCC Language and Culture Center Tiyatro Okulu’nda tiyatro öğretmenliği ve oyuncu çalıştırma dersleri verdi. Buradan Macit KoperTaner BarlasCezmi BaskınMeral Çetinkaya ve Rutkay Aziz gibi değerli oyuncu ve yönetmenler çıktı.

1964’te yönetmenliğini Ertem Göreç‘in yaptığı, senaryosu Vedat Türkali‘ye ait olan Karanlıkta Uyananlar filmi ile ilk kez sinema dalında çalışmalara başladı. 1966’da Atıf Yılmaz‘ın yönettiği Ah Güzel İstanbul filminde ilk kez başrol oynadı.

1971’de Paris‘in ünlü konser salonu Olimpia’da sahneye çıkan Algan, 1972 yılında Paris‘te Jean L. Bazault yönettiği Recamier Tiyatrosu’ndaPeter Brook‘un Tiyatro Atölyesine davetli olarak katılmıştır. 1972-1979 yılları arasında Paris‘te yaşadı ve müzikle ilgilendi. 1972’de Turizm Bakanlığı’nın isteği üzerine Yunus Emre‘nin 650. yıl dönümü için bir albüm hazırladı. 1975 yılında dünyaya gelen kızına Yunus Emre’den esinlenerek “Sevi” adını koydu. 1973’te Bulgaristan’daki Uluslararası Altın Orfe Şarkı Yarışması’nda savaş karşıtı bir şarkı söyleyerek ikincilik ödülünü alan Algan’a aynı yıl devlet sanatçısı unvanı verildi ve “UNICEF Onur Ödülü”‘ne layık görüldü. 1977’de Polonya Sopot Festivali’nde Oda Kızılderililerinin sorunları üstüne bir şarkı ile Dünya birinciliği kazandı.

1980’de Berlin‘e gitti, Schaubühne Tiyatrosu‘nda dört yıl boyunca Tuncel KurtizŞener ŞenMacit Koper gibi sanatçılarla işçi tiyatrosu yaptı. 1984 yılında ise Erol KeskinBeklan AlganProf. Cevat ÇapanTaner BarlasAhmet LevendoğluMacit KoperHaluk ŞevketYekta KaraMüge GürmanMetin DenizErgüder Yoldaş, Prof. Süleyman VelioğluOben Güney gibi meslektaşlarıyla BİLSAK Tiyatro Atölyesi’ni kurdu.

1988 yılında ise Beklan Algan, Erol Keskin, Haluk Şevket Ataseven ile birlikte Tiyatro Araştırma Laboratuvarı (TAL)’ı kurdu ve burada pek çok deneysel projeye imza atarak genç tiyatro oyuncularının eğitimine katkıda bulundu. Ayrıca 1996 yılında İstanbul Şehir Tiyatroları‘nda Genel Sanat Yönetmeni Yardımcılığı yaptı. 1999-2001 sezonunda Kenan Işık’ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları‘nda sahnelediği Şeyh Galip’in “Aşk Hastası” oyununu oynadıktan sonra, Şehir Tiyatroları’ndan emekli oldu.  Ayla Algan, “Seni Seviyorum Rosa“, “Harem Suare“, “O da Beni Seviyor” gibi onlarca filmde ve “Biz Size Aşık Olduk”, “Üzgünüm Leyla”, “Aliye” gibi çeşitli dizilerde rol almıştır. Ayrıca “Yaratıcı ve Çağdaş Tiyatro Teknikleri Kursu” ile de ünlü oyunculara oyuncu koçluğu yapmıştır.

Koroporte Sanat Grubu’nun hem tiyatro eğitmeni hem de anlatıcısı olarak, Koroporte’nin İş Sanat’ta sahnelenen “Hayvanlar Karnavalı 2005-2006-2007” ve “Bir Sergiden Tablolar 2007-2008” gösterilerinde rol almıştır. 2011 yılında İstanbul Drama Sanat Akademisi Genel Sanat Yönetmenliği ve bunun yanında, tiyatro ve yaratıcı drama metodu kullanarak yabancı dil eğitimi olan “İngilizce Tiyatro Sertifika Programı” ve “Sinema-Tiyatro Oyunculuk Atölyesi” eğitmenliği görevlerini üstlenmiştir.

Şehir Tiyatroları’nda Rol Aldığı Oyunlar:

Tarla Kuşu

Sinekler

Amerikalı Peygamber

Moliere Ya Da Kara Komplo

Hamlet

Fizikçiler

Çil Horoz

Sezuan’ın İyi İnsanı

Gülnihal

Coriolanus

Bir Yaz Gecesi Rüyası

Kuşlar

Aşk Hastası

Moliere Ya Da Kara Komplo

Misyon- Bir Devrimi Anmak

İstanbul’un Gözleri Mahmur

Sabaha Az Kala

Benden Sonra Tufan … Olmasın

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bakırköy Belediye Tiyatroları’nda boş kalan koltuklar artık gençlerin

Bakırköy Belediyesi aldığı meclis kararıyla gençleri ücretsiz olarak tiyatroyla buluşturuyor.

Bakırköy Belediye Tiyatroları’nda sahnelenecek oyunlarda boş kalan koltuklar, 25 yaş altındaki gençlere ücretsiz olarak ayırılıyor. Gençleri tiyatroyla ücretsiz olarak buluşturacak olan, “Koltuk Senin” uygulaması 1 Ocak 2025 tarihi itibariyle başladı.

Bakırköy Belediyesi Meclisi’nde alınan karar doğrultusunda, 1 Ocak 2025’ten itibaren Bakırköy Belediye Tiyatroları’nda sahnelenecek oyunlarda boş kalan koltuklar, 25 yaş altındaki gençlere, gösterimden bir saat önce hazır bulunmaları ve koltuk kapasitesinin uygun olması koşuluyla ücretsiz olarak tahsis ediliyor.

“Gençlere sanatı ulaşılabilir kılıyoruz”
Gençlere sanatı ulaşılabilir kılmak için, “Koltuk Senin” uygulamasını başlattıklarını belirten Bakırköy Belediye Başkanı Doç. Dr. Ayşegül Ovalıoğlu, “Ekonomik zorlukların gençlerimiz üzerinde yarattığı baskının farkındayız. Özellikle öğrencilerimiz, kısıtlı bütçelerle eğitimlerini sürdürürken kültür sanat etkinliklerine katılmakta zorlanabiliyor. Bu nedenle, gençlerimize sanatı ulaşılabilir kılmak için böyle bir adım attık ve Bakırköy Belediye Tiyatroları’mızda 25 yaş altı gençlerimize bir ayrıcalık sunmak istedik” ifadelerini kullandı.

“Koltuk senin”

Sanatın erişilebilir olması çok önemli olduğunu belirten Ovalıoğlu, “Bakırköy’ü kültür ve sanatın merkezi yapma hedefiyle çalışırken, gençlerimizin bu sürecin en önemli aktörlerinden biri olduğunu düşünüyoruz. Sanata erişim imkânı sunduğumuz her genç, kültürel zenginliği yüksek bir toplum olma hedefimize katkı sağlayacak. ‘Koltuk Senin’ diyerek attığımız bu adım, Bakırköy Belediyesi olarak, gençlerimizi bu değerli yolculukta destekleme çabamızın bir yansımasıdır” dedi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

6 asırlık sanat LYSA’da yaşatılıyor

Yaklaşık 600 yıllık bir geçmişse sahip olan Edirnekari sanatı, Lüleburgaz Yıldızları Sanat Akademisi’nde yer alan Nevin Erbil Atölyesi’nde gelecek kuşaklara aktarılıyor. 

Kültür ve Turizm Bakanlığı Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı Edirnekari sanatçısı Yaşar Saltık önderliğinde gerçekleştirilen kursta kursiyerler bu sanatın temel tekniklerini ve süsleme motiflerini öğreniyorlar.

Lüleburgaz Yıldızları Sanat Akademisi’nde (LYSA) yer alan Nevin Erbil Atölyesi’nde gerçekleştirilen Edirnekari kursu, yaklaşık 600 yıllık bu sanatın gelecek kuşaklara aktarılmasına olanak sağlıyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı Edirnekari sanatçısı Yaşar Saltık önderliğinde gerçekleştirilen kursta kursiyerler bu köklü sanatın inceliklerini detaylı bir şekilde öğreniyor.

Kursiyerlerin ahşap, mukavva gibi eşyaların üzerine işlediği rengarenk motifler dikkat çekiyor.

‘LÜLEBURGAZ MOTİFLERİ’ İŞLENİYOR
Kursiyerlerin çalıştıkları motifler arasında Lüleburgaz’ın Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi, Kadı Ali Camii, Avcı Mehmet Çeşmesi gibi kültürel hazinelerinde kullanılan motifler de yer alıyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı Edirnekari sanatçısı Yaşar Saltık; “Edirnekari, geleneksel Osmanlı el sanatı. Edirne’nin başkent olduğu dönemde ustalar tarafından üretilmiş bir el sanatı. Ahşap üzerine geleneksel motiflerin çalışıldığı bir el sanatı. Lüleburgaz’da bu sanatı yaşatmaya çalışıyoruz. Ahşap üzerine geleneksel motiflerle özellikle Lüleburgaz’a ait motifleri işliyoruz. Yaşadığımız şehrin değerlerin i ön plana çıkarmak gibi bir meselemiz var. Son 2 yıldan beri iki defa ‘Lüleburgaz Motifleri’ sergisi yaparak bunları yaşatmaya çalışıyoruz. Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi, Kadı Ali Camii, Avcı Mehmet Çeşmesi ve Lüleburgazla ilgili kitaplardan derlediğimiz motifleri çalışarak sunduk. 30’a yakın motif çıkardık. Özellikle Kadı Ali Camii’nin, Sokullu Mehmet Paşa Camii’nin kubbesini çalıştık, dua kubbesini çalıştık, kervansarayı çalıştık, şadırvandaki lale, sümbül, karanfil gibi motifleri çalıştık. Lüleburgaz’da var olan, üretilen motifleri sonraki kuşaklara tanıtmaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Sağlıklı bir ileri yaş gebeliği için dikkat etmeniz gerekenler

Son yıllarda dünya genelinde 35 yaşından sonra ilk kez anne olanların sayısında artış yaşanıyor. Doğurganlık üzerinde olumsuz etkileri bulunan ileri yaş gebeliklerinin aynı zamanda gebelik sürecinin sağlığı üzerinde de önemli etkileri bulunuyor. Sağlıklı bir gebelik için doğru önlemler alındığında, ileri yaşta gebeliklerin başarılı bir şekilde tamamlanmasının mümkün olduğunu belirten Liv Hospital Kadın Hastalıkları, Doğum ve Perinatoloji Uzmanı Doç. Dr. Miraç Özalp, “Uzman görüşü ve erken tarama testleri, anne ve bebek sağlığı açısından kritik öneme sahip” dedi. 

 

Son yıllarda ilk bebek için 35 yaş ve sonrasını tercih eden anne adaylarının sayısı oldukça yüksek. 35 yaş ve üzerindeki anne yaşı, “ileri anne yaşı” olarak kabul ediliyor ve bu eğilim, kadınların artan eğitim düzeyi, yüksek istihdam oranları ve güvenilir doğum kontrolüne erişiminin bir sonucu olarak öne çıkıyor. Bununla beraber kadınların doğurganlık kapasitesi 32 yaşından sonra kademeli olarak azalmaya başlıyor. Bu düşüşün temel nedeni ise doğrudan yaşa bağlı olarak oosit (yumurta hücresi) sayısının azalması ve oositlerin kalitesinin düşmesi. Yaş ilerledikçe oositlerde bölünme hataları artıyor böylece gebelik şansı azalabiliyor. Ayrıca sigara içme, çevresel faktörler, bazı tıbbi ve cerrahi müdahaleler de oosit kalitesini ve yumurtalık rezervini olumsuz etkileyebiliyor.

İleri yaş gebeliklerde anne kadar bebekte risk altında 

İleri anne yaşının, sadece doğurganlık üzerinde değil, aynı zamanda gebelik sürecinin sağlığı üzerinde de önemli etkileri bulunduğuna dikkat çeken Liv Hospital Kadın Hastalıkları, Doğum ve Perinatoloji Uzmanı Doç. Dr. Miraç Özalp, maternal yaşın artmasıyla başta hipertansiyon ve diyabet olmak üzere kanser, obezite, kardiyovasküler, renal ve otoimmün hastalıklar gibi tıbbi durumların sıklığının artabileceğini belirtti. Özalp’e göre erken gebelik kaybı, ektopik gebelik, çoğul gebelik, plasental problemler ve artmış sezaryen oranları da bu yaş grubu gebelerde daha sık karşılaşılan problemler arasında yer alıyor. İleri yaş gebelikler, aynı zamanda anne kadar bebekler için de bazı problemlerin gelişme riskini artırıyor. Down sendromu gibi kromozomal anomaliler, yapısal malformasyonlar, düşük doğum ağırlığı, erken doğum ve ölü doğum riski anne yaşının artmasıyla birlikte daha sık karşılaşılan problemlerin başlıcaları arasında yer alıyor. İleri anne yaşı ve buna bağlı gelişme ihtimali artan problemler, bu dönemki gebelikleri, yüksek riskli gebelik sınıfına sokabiliyor. 

Erken tarama testleri hayati öneme sahip

Hal böyle olunca bu yaş grubundaki kadınların sağlıklı bir gebelik süreci geçirebilmeleri açısından, gebelik öncesi dönemde bir perinatoloji veya kadın doğum uzmanından danışmanlık almaları, uygun bir vücut kitle indeksine sahip olmaları, sigara ve alkolden uzak durmaları ve folik asit takviyesi almaları oldukça önem kazanıyor. Gebelik elde edilince, fetal kromozomal ve genetik hastalıkların taranmasının ve tanınmasında kullanılan testler ve işlemler hakkında gebelerin bilgilendirilmesinin gerektiği vurgulayan Özalp şu noktaların altını çizdi: “Bebeğin sağlık durumu ve gelişebilecek yapısal problemlerin tespiti açısından, 11-14 hafta ve 18-23 hafta arasında ultrason taramalarının bir perinatoloji uzmanı tarafından yapılması oldukça önemlidir. Bu yaş grubundaki gebeler, artmış preeklampsi riski nedeniyle düşük doz aspirin profilaksisi ve artmış venöz tromboemboli riski nedeniyle düşük molekül ağırlıklı heparin profilaksisi açısından dikkatli bir şekilde değerlendirilmelidir. Aynı zamanda 24-28.haftalarda yapılan gestasyonel diyabet taraması, ek risk faktörlerinin bulunduğu hastalarda daha erken bir dönemde yapılabilir. Sağlıklı bir gebelik için doğru önlemler alındığında, ileri yaşta gebeliklerin başarılı bir şekilde tamamlanması mümkün. Bunun içinse uzman görüşü ve erken tarama testleri, anne ve bebek sağlığı açısından kritik öneme sahiptir.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Gaziemir Belediyesi’nden 6 bin 222 can dosta şefkat eli

Gaziemir Belediyesi veteriner sağlık hizmetleri kapsamında 2024 yılında 6 bin 222 hayvanın tedavisini ve bakımını yaptı,120 can dostu da sahiplendirerek yeni bir yuvaya kavuşturdu.

Gaziemir Belediyesi, sokak hayvanlarının sağlıklı ve güvenli bir yaşam sürmesi için yürüttüğü veteriner sağlık hizmetleriyle, sokak hayvanlarının her türlü sağlık ve bakım gibi rehabilitasyon işlemlerini yapıyor. Sokak hayvanlarının kısırlaştırma, salgın hastalıklara karşı aşılama, sahiplendirme, kimliklendirip kayıt altına alma, barındırma, tedavi gibi tüm ihtiyaçlarını karşılayan hizmetler veren belediye, özel donanımlı kliniğinde hayvanların ameliyatlarını da yapıyor. Sokakta yaşayan hayvanların tüm bakım işlemlerini ve sağlık taramasını yapan belediye personeli, hayvanların kayıt işlemlerini yaparak kimliklendirdikten sonra aldıkları bölgeye geri bırakıyor. Sokakta yaşayamayacak durumda olanlar ise bakımevlerine yerleştirilerek güvenli bir ortamda yaşamaları sağlanıyor. Belediyenin veteriner sağlık hizmetleri kapsamında, 2024 yılında 6 bin 222 hayvanın tedavi ve bakımı yapıldı. Çalışmalar kapsamında 204 köpek, bin 187 kedi olmak üzere toplam bin 391 hayvanın kısırlaştırma işlemi yapıldı.

Sokakta yaşayan hayvanların tüm sağlık sorunlarıyla ilgilenen belediyenin Veteriner İşleri Müdürlüğü, araç çarpması ve doğa olaylarında yaralanan hayvanların da tüm tedavilerini yapıyor. Yaralanan hayvanlara ilk müdahaleyi olay yerinde yapan ekipler, daha sonra özel donanımlı araçla yaralı hayvanı polikliniğe taşıyarak burada tedavi ediyor. Gerekli durumlarda ameliyat yapan veteriner hekimler, cerrahi müdahalenin ardından yaralı hayvanları belediyenin Geçici Hayvan Bakım Evi’nde kontrol altında tutuyor ve tedavi programı uyguluyor. Sağlığına kavuşturduğu hayvanların sahiplendirmesini de yapan belediye, 120 can dostun yeni bir yuvaya kavuşmasını sağladı.

Sokak hayvanlarına daha iyi bir yaşam sunmak için çalıştıklarını belirten Gaziemir Belediye Başkanı Ünal Işık, “Hayatı paylaştığımız can dostlarımızın sağlığı, güvenliği ve huzuru için hiçbir fedakârlıktan kaçınmıyoruz. Her birinin hak ettiği sevgiyi ve yaşam koşullarını sağlamak için özveriyle çalışıyoruz. Sokakta yaşayan can dostlarımızı yaşatmak için çalışmaya devam edeceğiz” diye konuştu. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Güne bir fincan kahveyle başlamak sağlıklı mı?

Kahvenin sağlık üzerindeki etkilerini ve sabah kahvesi alışkanlığının avantajlarını ve dezavantajlarını değerlendiren Prof. Dr.  Nilgün Tekkeşin, kahvenin bazı potansiyel sağlık yararları olsa da bazı dezavantajlarının da bulunduğunu söyledi. “Güne bir fincan kahveyle başlamak sağlıklı mıdır?” sorusuna Prof. Dr. Nilgün Tekkeşin, “Bu sorunun cevabı birkaç faktöre bağlıdır. Genel olarak, orta düzeyde kahve tüketiminin (günde yaklaşık 3-5 fincan) çoğu insan için güvenli olduğu gösterilmiştir.” diye yanıt verdi.

Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi (İngilizce) Tıbbi Biyokimya Bölümünden Prof. Dr. Nilgün Tekkeşin, kahvenin sağlık üzerindeki etkilerini ve sabah kahvesi alışkanlığının avantajlarını ve dezavantajlarını değerlendirdi.

Sağlıklı olup olmadığı konusunda devam eden bir tartışma var!

Kahvenin, dünyanın en popüler içeceklerinden biri olduğunu ve birçok kişinin güne bir fincan kahve ile başladığını anlatan Prof. Dr. Nilgün Tekkeşin, “Kahvenin bazı sağlık yararları olduğu gösterilmiş olsa da güne bir fincan kahve ile başlamanın sağlıklı olup olmadığı konusunda devam eden bir tartışma var.” dedi.

Kahvenin faydaları…

Kahvenin, zihinsel uyanıklığı artırabilen ve bilişsel performansı iyileştirmeye yardımcı olabilen uyarıcı olan kafein içerdiğini ifade eden Prof. Dr. Nilgün Tekkeşin, “Kafeinin ayrıca metabolizmayı hızlandırdığı, enerji seviyelerini artırdığı ve atletik performansı iyileştirdiği gösterilmiştir. Ek olarak, kahve iltihabı azaltmaya ve hücre hasarına karşı korumaya yardımcı olabilen antioksidanlar açısından zengindir. Çalışmalar ayrıca kahvenin başka sağlık yararları da olabileceğini göstermiştir. Örneğin, bazı araştırmalar kahve tüketiminin Tip 2 diyabet, karaciğer hastalığı ve belirli kanser türleri geliştirme riskini azaltabileceğini öne sürmüştür. Ancak, bu alanlardaki kanıtlar kesin değildir ve kahvenin sağlık etkilerini tam olarak anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.” diye konuştu.

Kahvenin dezavantajları…

Kahvenin bazı potansiyel sağlık yararları olsa da bazı dezavantajlarının da olduğunu dile getiren Prof. Dr. Nilgün Tekkeşin, “Kahveyle ilgili en büyük endişelerden biri kafein içeriğidir. Çok fazla kafein tüketmek sinirlilik, kaygı ve uykusuzluk gibi yan etkilere yol açabilir. Ek olarak, kafein kan basıncında ve kalp atış hızında geçici bir artışa neden olabilir ve bu da kardiyovasküler sorunları olan kişiler için sorunlu olabilir.” şeklinde konuştu.

Hassas midesi olan kişiler için aç karnına kahve içmek sorun…

Kahveyle ilgili bir diğer endişenin ise asitliği olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nilgün Tekkeşin, “Kahve asitli bir içecektir ve asit reflü ve mide ekşimesi gibi sindirim sorunlarına neden olabilir. Hassas midesi olan kişiler için aç karnına kahve içmek özellikle sorunlu olabilir.” ifadesinde bulundu.

Güne bir fincan kahveyle başlamak sağlıklı mıdır?

“Güne bir fincan kahveyle başlamak sağlıklı mıdır?” sorusuna ilişkin de Prof. Dr. Nilgün Tekkeşin, “Bu sorunun cevabı birkaç faktöre bağlıdır. Genel olarak, orta düzeyde kahve tüketiminin (günde yaklaşık 3-5 fincan) çoğu insan için güvenli olduğu gösterilmiştir. Ancak hamile olan, kardiyovasküler sorunları olan veya kafeine karşı hassasiyeti olan kişiler kahve tüketimlerini sınırlamak veya tamamen kaçınmak isteyebilirler.” dedi.

Kahveye şeker veya krema eklemeyin!

Prof. Dr. Nilgün Tekkeşin, güne bir fincan kahveyle başlamayı seven birinin bunu daha sağlıklı bir alışkanlık haline getirmek için yapılabilecek birkaç şey olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:

“Öncelikle, kahvenize şeker veya krema eklemekten kaçının, çünkü bunlar ekstra kalori ekleyebilir ve kilo alımına katkıda bulunabilir. Bunun yerine, biraz badem sütü eklemeyi veya kahvenizi sade içmeyi deneyin.

Vücudunuzun kahveye nasıl tepki verdiğine de dikkat etmelisiniz. Sinirlilik veya kalp çarpıntısı gibi olumsuz yan etkiler yaşıyorsanız, kahve tüketiminizi sınırlamak veya kafeinsiz kahveye geçmek isteyebilirsiniz. Ek olarak, asit reflü gibi sindirim sorunları yaşıyorsanız, aç karnına kahve içmekten kaçınmak veya daha düşük asitli bir kahve karışımına geçmek isteyebilirsiniz.”

Güne kahve ile başlamak…

Tıbbi Biyokimya Uzmanı Prof. Dr.  Nilgün Tekkeşin, sözlerini şöyle tamamladı:

“Güne bir fincan kahveyle başlamak, ölçülü tüketildiği ve olumsuz yan etkilere neden olmadığı sürece birçok kişi için sağlıklı bir alışkanlık olabilir. Kahvenin bazı potansiyel sağlık yararları olsa da kafein içeriği ve asitliği gibi dezavantajlarının farkında olmak önemlidir. Güne bir fincan kahveyle başlama kararı kişisel bir karardır ve kişisel tercihlere ve sağlık endişelerine dayanmalıdır.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı