Yıllık arşivler: 2025

Ege Üniversitesi, Pediatrik Toroskopi alanında dünyaca ünlü cerrahları ağırladı

Ege Üniversitesi, Pediatrik Toroskopi alanında dünyaca ünlü cerrahları ağırladı

 Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ege Üniversitesi Deney Hayvanları Uygulama ve Araştırma Merkezi, Ege Üniversitesi Medya Uygulama ve Araştırma Merkezi, Türkiye Çocuk Cerrahları Derneği, European Pediatric Surgeons’ Association (EUPSA), European Society of Paediatric Endoscopic Surgeons (ESPES) ve International Pediatric Endosurgery Group (IPEG) iş birliğinde  “Ege Üniversitesi Uluslararası İleri Düzey Pediatrik Toroskopi Çalıştayı” gerçekleştirildi.

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı ev sahipliğinde gerçekleştirilen çalıştaya çocuk cerrahisi alanında dünya çapında tanınan uzman isimler katıldı. Sağlık ve bilim iletişimi alanındaki başarılı çalışmalarıyla dikkat çeken Ege Üniversitesi Medya Uygulama ve Araştırma Merkezi (EGEMM) tarafından “Ege Üniversitesi Uluslararası İleri Düzey Pediatrik Toroskopi Çalıştayı” kapsamında eş zamanlı ameliyatların yer aldığı programın canlı yayınını başarıyla yapıldı.

Çalıştayın koordinatörlüğünü Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zafer Dökümcü üstlendi. Çalıştay kapsamında, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı 1 ve 4 numaralı ameliyathanelerinde aynı anda gerçekleştirilen cerrahi girişimler,  Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Muhiddin Erel Amfisindeki katılımcılara canlı olarak aktarıldı.

“Dünya çapında cerrahlar deneyimlerini paylaştı”

Çalıştaya, çocuk cerrahisi alanında dünya çapında tanınan uzman isimler katıldı. Çalıştay kapsamında; Dr. Dariusz Patkowski, Dr. Steven Rothenberg, Dr. Arnaud Bonnard ve Dr. Satoshi Ieiri gibi alanında uzman ünlü hekimler, ameliyatlarını başarıyla gerçekleştirdi.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Soner Sarıkabadayı’dan Yeni Hit! ‘Dönemem Ona’ Çıktığı Gün YouTube Trendlerinde

Türk pop müziğinin hit makinesi Soner Sarıkabadayı, yeni şarkısı “Dönemem Ona” ile yine zirveye oynuyor! Şarkının video klibi, yayınlandığı gün YouTube trendlerinde ilk 5’e girerek büyük ilgi gördü.

Söz ve müziği kendisine ait olan “Dönemem Ona”, güçlü melodisiyle dinleyicileri etkisi altına alırken, klibi de izleyicilerden tam not aldı. Soner Sarıkabadayı, bu yeni hit ile müzik listelerinde uzun süre adından söz ettireceğe benziyor!

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Akseki’de alabalık tesisi kurulacak

Akseki’de alabalık tesisi kurulacak
Antalya Büyükşehir Belediyesi şimdi de
alabalık yetiştiriciliğini yaygınlaştıracak
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in yerelden kalkınma hamlesi
doğrultusunda tarım ve hayvancılığa desteği aralıksız sürüyor. Antalya Büyükşehir
Belediyesi, Akseki’de alabalık yetiştiriciliğini de desteklemek ve yaygınlaştırmak üzere
çalışma başlattı.

Antalya Büyükşehir Belediyesi Akseki’de alabalık çiftliği kurmak için çalışma başlattı.
Kurulacak tesis için Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Jale Korun,
Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Mehmet Gökoğlu, Prof. Dr. Nalan Gökoğlu,
Emekli Öğretim Üyesi Ferhat Çağıltay’ın katılımıyla oluşturulan ekip, Antalya Büyükşehir
Belediyesi Tarımsal Hizmetler Dairesi Başkanlığı’ndan Araştırma Geliştirme Proje Şube
Müdürü Dr. Deniz İlaslan ile birlikte Akseki’de teknik inceleme yaptı.
PROJELENDİRME ÇALIŞMASI BAŞLADI
Akseki İlçesi, Değirmenlik Mahallesi, Gözbaşı Mevkiinde bulunan 5 bin 783,53 m2 alana
sahip iki katlı kagir lokanta ile değirmen ve tarla niteliğine sahip olan alanın düzenlenmesi ve
gökkuşağı alabalığı yetiştiriciliği yapılarak aktif hale getirilmesi amacıyla işletmeye yapılan
ziyaret sonrası teknik heyet tarafından rapor hazırlandı. Raporda tesiste yapılacak gökkuşağı
alabalığı üretiminin yıllık 15 ton olması planlanıyor. Alanda yapılacak iyileştirme çalışmaları
kapsamında üretim için 5 adet beton havuz yapılacak. Mevcut işletmede yer alan su toplama
alanının etrafı düzenlenerek, oluşturulacak yapay havuza bırakılacak belli sayıdaki gökkuşağı
alabalıklarının gelen misafirlerce sportif oltacılık ile yakalanarak bir çeşit rekreasyon sahasına
dönüştürülmesi planlanıyor. İşletmenin ana su kaynağından çıkan ve buradan atıl durumda
bulunan eski değirmen binasının çarklarına dökülen sular, bu değirmen binasına
yerleştirilecek dinamo sistemi ile elektrik enerjisine dönüştürülecek. İşletmenin elektrik
ihtiyacının bir kısmı da bu şekilde karşılanmış olacak.
YENİ İSTİHDAM ALANI
Sağlıklı ve değerli bir protein kaynağı olan alabalık yetiştiriciliğini yaygınlaştırmak ve
geliştirmek için çalışmalarını sürdüren Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından Akseki’de
kurulması planlanan Alabalık Tesisinde teorik ve uygulamalı eğitimlerin yanı sıra, uygun
alanlara çiftlikler kurularak alabalık yetiştiriciliğinin yaygınlaştırılması hedefleniyor. Bu
sayede Antalya’nın iç kesimlerinde alabalık yetiştiriciliği yaygınlaştırılarak yeni istihdam
alanları yaratılmış olacak.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Vodafone Grubu’nun Çevre Performansına Bir Kez Daha CDP’den Tam Not

 

 Vodafone Grubu’nun Çevre Performansına Bir Kez Daha CDP’den Tam Not

Vodafone Grubu, çevre konusundaki şeffaf yaklaşımı ve iklim değişikliğiyle mücadelede sergilediği yüksek performans nedeniyle, bir kez daha global çevre kuruluşu Carbon Disclosure Project(CDP)’nin  A listesinde yer aldı. Vodafone’un Türkiye’de Çevresel, Sosyal, Yönetişim alanında yaptığı çalışmalar da listede yer alınmasında etkili oldu.  

 

7 Nisan 2025 – Vodafone Grubu, iklim değişikliğiyle mücadelede sergilediği yüksek performans ve kurumsal şeffaflık nedeniyle, kâr amacı gütmeyen global çevre kuruluşu CDP’nin her yıl en başarılı şirketleri sıraladığı A listesinde yer aldı. CDP’nin 2024 iklim değişikliği anketi için ilgili verileri paylaşan Vodafone’un bu prestijli listede yer almasında, emisyonların durdurulması, iklim risklerinin azaltılması ve düşük karbon ekonomisinin geliştirilmesine yönelik çalışmaları etkili oldu. 

 

Vodafone Grubu’nun CDP A listesinde yer almasını değerlendiren Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Hasan Süel, şunları söyledi:

 

“Vodafone’un bir kez daha CDP A listesine dahil edilmesi, Grubumuzun iklim değişikliğiyle mücadelede ne kadar etkili bir strateji izlediğinin ve bu konuda başarıyla devam ettirdiği şeffaf yaklaşımın bir göstergesi. Doğanın korunduğu, net sıfır emisyonun olduğu bir gelecek için şirketler olarak neler yaptığımızı paylaşmamız önem taşıyor. Bu nedenle, CDP A listesinde yer almanın sadece bir puan olmanın ötesinde bir anlamı var. Türkiye’de yaptığımız çalışmalar da listede yer alınmasında etkili oldu. Herkes için dijital bir gelecek inşa etme vizyonumuz doğrultusunda, dijital dönüşüm projelerimizle işletmelerin verimliliklerini artırıyor, ülkemizin dijital altyapısına katkı sağlarken toplumun tüm kesimlerinin bu gelişimden faydalanabilmesi için çalışıyoruz. Çevresel, Sosyal, Yönetişim konularına önem veriyoruz. Özellikle net sıfır emisyon hedefimiz doğrultusunda emin adımlarla ilerliyoruz. Vodafone Türkiye olarak geçtiğimiz mali yılda Kapsam 1 ve Kapsam 2 emisyonlarımız baz yılımız olan 2020’ye göre %94,59 oranında azalırken, Kapsam 3 emisyonlarımızda %72,9 oranında düşüş yaşandı. Kalan emisyonlarımızın azaltımı için enerji tüketimimizi düşürmeye, enerjiyi daha verimli kullanmaya, yeni teknolojilere ve yenilenebilir enerjiye yatırım yapmaya odaklanıyoruz. Sürdürülebilir bir gelecek için çalışmaya devam edeceğiz.”

 

Türkiye’de 24 ton atığın yeniden kullanımını sağladı

 

Vodafone Türkiye, net sıfır emisyon hedefiyle hem kendi operasyonlarında iklim krizinin etkilerini en aza indirmeyi, hem de dijital altyapısı ve IoT çözümleri ile müşterilerinin karbon ayakizini azaltmasına destek olmayı amaçlıyor. 2023-24 mali yılında, şirketin sera gazı emisyonları bir önceki yıla paralel seyrederek 15.095 ton CO2 düzeyinde, toplam enerji tüketimi ise 701,54 GWh olarak gerçekleşti. Baz istasyonlarının enerji yoğunluğu, baz yıl olan 2020’ye kıyasla %59,87 oranında azaltılarak 0,12 GWh/petabayt seviyesine düşürüldü. Vodafone tesislerinde üretilen 1,19 GWh yenilenebilir elektrikle bir önceki yıla göre üretim kapasitesi %9,17 artırıldı. Şirket, IoT hizmetleriyle, bir önceki yıla (195.300 ton) oranla ciddi bir artış yakalayarak, müşterilerinin 527.107 ton karbon emisyonunu engellemesine katkı sağladı. Vodafone, faaliyetleri sonucu oluşan 1.492 ton e-atığı geri dönüşüm ve geri kazanım süreçlerine dahil ederken, 24 ton atığın yeniden kullanımını sağladı. Toplam 1.516 ton e-atığın %98’i döngüsel ekonomiye ikincil hammadde olarak kazandırıldı. “Bu Atıklar Kod Yazıyor” projesiyle bugüne kadar 22 tondan fazla e-atığın geri dönüşümü sağlandı.

 

130 ülkeden 24 binden fazla şirket yanıt verdi

 

Londra merkezli uluslararası bir kuruluş olan CDP, halka açık şirketlerin doğal kaynakları ve doğal sermayeyi nasıl kullandıklarını, faaliyetleriyle sınırlı kaynakların yeniden üretimini nasıl etkilediklerini ve bu alandaki risklerini nasıl yönettiklerini yatırımcılara raporlamalarına aracılık ediyor. CDP’nin her yıl kamuoyuyla paylaştığı açıklama ve puanlamalar, iş dünyasının çevre konusundaki şeffaflığını yansıtan altın standart olarak kabul ediliyor. CDP puanları, yatırım ve satınalma kararlarının verilmesinde önemli rol oynuyor. 2024’te, tüm küresel kurumsal finansal varlıkların dörtte birine eşit olan 700’den fazla yatırımcı, şirketlerden CDP’nin platformu aracılığıyla çevresel etkiler, riskler ve fırsatlar hakkında veri açıklamasını talep etti. 130 ülkeden 24 binden fazla şirket yanıt verdi ve küresel piyasa değerinin üçte ikisini temsil etti.

 

Bağımsız bir metodoloji kullanılıyor

 

CDP, söz konusu şirketleri değerlendirirken detaylı ve bağımsız bir metodolojiden yararlanıyor. A’dan D’ye kadar yapılan puanlamada, şirket açıklamasının kapsamı, şirketin farkındalık düzeyi ve çevresel riskleri yönetme becerisinin yanı sıra hırslı ve anlamlı hedefler koymak gibi çevresel liderlikle çağrıştırılabilecek en iyi uygulamalara imza atmış olması da dikkate alınıyor. Açıklama yapmayan ya da yetersiz bilgi sunan şirketlere F veriliyor. 

 

%80 puan alma şartı geldi

 

CDP, 2024’te, talep edilen bilgilerin ayrıntı düzeyini artırmak ve ilgili çerçeveler ve standartlarla uyumunu güçlendirmek için anketini elden geçirdi. Ayrıca, tüm sektörlerde çevresel performans çıtasını yükseltmek için yeni “temel kriterler” getirdi. Buna göre, kuruluşlar artık “A” listesine girebilmek için açıklamanın tüm bölümlerinde %80 puan almak durumunda.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kanserle Mücadelede Büyük Bir Adım: Yüzde 34’lük Azalma!

Kanserle Mücadelede Büyük Bir Adım: Yüzde 34’lük Azalma!

Kanser, dünyada her yıl milyonlarca insanı etkiliyor ve günümüzde en önemli sağlık sorunlarının başında geliyor. Erken teşhis ve doğru tedavi yöntemleriyle kontrol altına alınabilen bu hastalık, toplumsal farkındalığın artmasıyla daha etkin bir şekilde mücadele edilebilir hale geliyor. Amerikan Kanser Derneği’nin 2025 yılına dair öngörülerine göre, dünya genelinde özellikle kolorektal kanserler ve rahim ağzı kanseri gibi türlerin görülme oranındaki artış dikkat çekiyor. Ancak modern tıp teknikleri ve gelişen tedaviler sayesinde kanserden ölüm oranlarında ciddi bir düşüş yaşanıyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Hakan Harputluoğlu, kanserde erken teşhis ve doğru tedavi yöntemlerinin önemini vurgulayarak konu ile ilgili önemli bilgiler verdi.

 

Kanserden ölüm oranlarında %34 azalma var

 

Kanser, vücuttaki hücrelerin kontrolsüz büyümesiyle ortaya çıkan bir hastalıktır. Modern tıp sayesinde bu hastalık artık daha erken teşhis edilebilirken, doğru tedavi yöntemleriyle başarılı sonuçlar elde edilmektedir. 1991 ile 2022 yılları arasında kanserde ölüm oranında %34 oranında bir azalma kaydedilmiştir. Yaklaşık 4,5 milyon ölümün önüne geçildiği belirtilmektedir. Bu önemli düşüşün; sigara kullanımının azalması, kanserlerin daha erken aşamalarda teşhis edilmesi ve tedavi yöntemlerinin gelişmesiyle mümkün olduğu ifade edilmektedir. Amerikan Kanser Derneği’nin tahminlerine göre 2025 yılında, yalnızca ABD’de yaklaşık 2 milyon yeni kanser vakası ve 618 bin kansere bağlı ölüm görülebilir. Ancak erken teşhis stratejisi ve sağlıklı yaşam alışkanlıkları sayesinde bu rakamların azaltılması mümkün olabilecektir.

 

Kanser riskini artıran faktörlere dikkat!

Kanser, vücuttaki hücrelerin kontrolsüz büyüyerek yayılması sonucu oluşan bir hastalıktır. Birçok farklı türü bulunan kanserin başlıca nedenleri şunlardır:

– Genetik Faktörler: Ailede kanser öyküsü olan bireylerin kansere yakalanma olasılığı daha yüksektir.  

– Sigara ve Alkol Tüketimi: Sigara, akciğer kanseri başta olmak üzere pek çok kanser türünün en önemli nedenlerinden biridir. Alkol tüketimi de benzer şekilde risk oluşturur.  

– Sağlıksız Beslenme ve Obezite: İşlenmiş gıdalar, fazla şeker tüketimi ve fast food alışkanlıkları, özellikle bağırsak ve mide kanseri riskini artırmaktadır.  

– Radyasyon ve Zararlı Kimyasallar: Güneşe aşırı maruz kalma ve bazı kimyasal maddelerle temas, deri kanseri gibi türlerde riski büyük ölçüde artırır.  

 

 

Kanserden korunmada sağlıklı yaşam alışkanlıkları önemli

 

Kanserin kesin bir tedavisi olmasa da, sağlıklı yaşam alışkanlıkları ile bu hastalıktan korunmak büyük ölçüde mümkün olabilir. Kanserle mücadelede alınabilecek önlemleri şu şekilde sıralanmaktadır:  

 

-Sağlıklı Beslenme: Vitamin, mineral ve lif açısından zengin sebze-meyve tüketimi bağışıklık sistemini destekler.  

-Düzenli Egzersiz: Haftada en az 150 dakika orta yoğunlukta fiziksel aktivite yapmak, kanser riskini azaltabilir.  

– Sigara ve Alkolden Uzak Durmak: Tütün ürünlerinden ve fazla alkol tüketiminden kaçınmak, kanser riskini ciddi oranda azaltır.   

– Güneşten Korunma: UV ışınlarına karşı koruma sağlamak ve güneşin en yoğun olduğu saatlerde dışarıda bulunmamak, deri kanseri riskini azaltabilir.  

– Düzenli Taramalar: Kanserin erken teşhisi için belirli yaş grupları ve risk faktörlerine uygun olarak tarama testleri yaptırmak önemlidir.   

 

Kanser taramalarınızı ihmal etmeyin!

 

Kanserin tedavi edilmesinde en kritik faktörlerden biri hastalığın erken teşhis edilmesidir. Meme kanseri, rahim ağzı kanseri, prostat kanseri ve kolon kanseri gibi türlerde düzenli taramalar ve testler hayat kurtarıcı olabilir:  

 

– Meme Kanseri için: Mamografi taraması

– Rahim Ağzı (Serviks) Kanseri için: Smear testi

– Prostat Kanseri için: PSA testi

– Kolon Kanseri için: Kolonoskopi  

 

 

Kanser tedavilerindeki gelişmeler umut veriyor

 

 Kanserle mücadelede tıp dünyasında yaşanan gelişmeler, bu hastalığa yakalanan bireylere umut vermekte ve hekimler için de yol gösterici olmaktadır. İşte kanser tedavisindeki yenilikçi yaklaşımlar:  

  • Bağışıklık tedavileri ve hassas tıp yaklaşımları, kanser tedavisinde büyük ilerlemeler sağlamaktadır.
  • Genetik testler, bireylerin kansere yatkınlığını belirleyerek erken teşhisi mümkün kılmaktadır.
  • Yeni kemoterapi ve radyoterapi yöntemleri, daha etkili ve yan etkileri az olan tedavi seçenekleri sunmaktadır.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kanser tedavisinde kas kaybı ile mücadelede beslenme kritik rol alıyor

Egeli bilim insanı Doç. Dr. Dyt. Derya Hopancı Bıçaklı’dan kanser hastalarına altın değerinde tavsiyeler

Kanser tedavisinde kas kaybı ile mücadelede beslenme kritik rol alıyor

 Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Onkoloji Diyetisyeni Doç. Dr. Dyt. Derya Hopancı Bıçaklı, 1-7 Nisan Ulusal Kanser Haftası dolayısıyla kanser hastalarının tedaviye uyumunda beslenmenin öneminden bahsetti. 

Kanserde beslenme sürecinin; hastalık oluşmadan önce, tanı konulduktan sonra ve iyileşme sonrası olmak üzere üç aşamada değerlendirildiğini belirten Doç. Dr. Derya Hopancı Bıçaklı, ilk olarak hastalık oluşmadan önce yeterli ve dengeli beslenmenin kritik rol oynadığını vurguladı. Beslenmenin kanser riskini azaltmada ve hastaların yaşam kalitesini artırmada önemli bir faktör olduğunu söyleyen Doç. Dr. Derya Hopancı Bıçaklı, toplumun bu konuda bilinçlendirilmesi gerektiğini ifade etti.

Beslenme tedavisinin önemli bir parçası olan Akdeniz diyetinin hastalık oluşmadan önce ve tedavi bittikten sonraki dönemde kritik öneminden bahseden Doç. Dr. Derya Hopancı Bıçaklı, “Akdeniz diyeti kanser hastalarında, sağlıklı ve dengeli beslenme modeli olarak öne çıkıyor. Doğal ve besleyici gıdaları temel alan, balık, salatalar, zeytinyağlı sebze yemekleri, kuru baklagiller, fermente süt ürünleri, meyve ve tam tahıllar bir beslenme modelinin kanserden korunmada en etkin diyet yaklaşımında sıvı tüketimi de kritik rol oynuyor. Özellikle tedavi sürecinde, günlük olarak en az 1,5-2 litre su tüketilmesi önemlidir; bazı kemoterapi süreçlerinde ise bu miktarın artırılması gerekebilir. Su dışında, çay, ıhlamur, çorba ve komposto gibi içeceklerin de yüzde 80’i sıvı olarak kabul edilse de, suyun öncelikli olarak tercih edilmesi gerektiğini unutmamalıyız” dedi.

“Düzenli beslenme ve gıda güvenliği şart”

Kanserden korunmada düzenli beslenmenin ve gıda güvenliğinin hayati bir rol oynadığını vurgulayan Doç. Dr. Hopancı Bıçaklı, “Düzenli beslenme, yalnızca ne yediğimizle değil, aynı zamanda yaşam tarzımızla da doğrudan ilişkilidir. Gece boyunca yeterli uyku alarak, sabah, öğle ve akşam dengeli bir şekilde besin alımını sağlamak oldukça önemlidir. Özellikle fast food, fritözde kızartılmış yiyecekler, yanmış, kavrulmuş besinler, hijyenik olmayan ortamlarda hazırlanan gıdalar ve tarım ilaçlarından arındırılmamış besinler ciddi sağlık riskleri taşır. Ayrıca, bayat baharatlarda bulunan aflatoksinler kanser riski açısından büyük bir tehlike oluşturur. Bu nedenle, taze, güvenilir ve hijyenik besinleri tercih etmek son derece önemlidir” dedi.

Alkol ve tütün kullanımının kanserin başlıca nedenleri arasında yer aldığını ifade eden Doç. Dr. Hopancı Bıçaklı, “Bu zararlı alışkanlıklardan kesinlikle kaçınılmalıdır. Obezite ise 13 farklı kanser türüyle ilişkilendirilmektedir. Özellikle ailesel yatkınlık taşıyan bireylerde, yağ dokusunun yarattığı riskler nedeniyle ideal vücut ağırlığının korunması büyük önem taşır” dedi.

“Ameliyat öncesi yeterli beslenme, sonrasındaki iyileşme süreciyle doğrudan ilişkilidir”

Doç. Dr. Hopancı Bıçaklı, “Kanser tanısı aldıktan sonra hastaların yüzde 60’ı bir veya birden fazla operasyon geçirir. Bu süreçte yeterli beslenme, iyileşme sürecinde kritik bir rol oynar. Hastaların beslenme durumu mutlaka değerlendirilmelidir. Uluslararası kılavuzlar, hastaların ameliyat öncesinde mutlaka desteklenmesini öneriyor. Özellikle yetersiz beslenen üst gastrointestinal sistem ameliyatı geçirecek hastalar ciddi bir beslenme yetersizliği içindeyse, ameliyat ertelenerek en az 14 gün süreyle beslenme desteği sağlanmalıdır. Kanser hastalarında malnütrisyon, yani yetersiz veya dengesiz beslenme, ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Malnütrisyon, organ fonksiyon bozukluklarına ve hastalığın seyrinin kötüleşmesine neden olabilir. Bu nedenle riskli hastalar için önceden beslenme planları oluşturuyor ve kişiye özel beslenme destekleri uyguluyoruz. Kemoterapi ve radyoterapi gören hastalar ise mutlaka bir onkoloji diyetisyeni ile görüşmelidir. Alınan kemoterapi ilaçlarına ve radyoterapinin uygulanma bölgesine bağlı olarak hastalarda çeşitli düzeylerde beslenme bozuklukları oluşur. Örneğin, baş-boyun bölgesine radyoterapi alan hastalarda tükürük salgısı azalabilir, diş kayıpları yaşanabilir, mukozit ve çiğneme-yutma güçlükleri oluşabilir. Bu nedenle her hasta için özel bir beslenme planı oluşturulması gerekmektedir” diye konuştu.

“Kas kaybını önlemek için beslenme desteği gerekli”

Kanserde kas kaybının, iyileşme sürecini zorlaştırdığını, bağışıklık sistemini zayıflattığını, tedaviye yanıtı olumsuz etkilediğini ve yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürdüğünü vurgulayan Doç. Dr. Derya Hopancı Bıçaklı, “ Kas kaybını önlemek için hastaların yeterli protein almasının yanı sıra egzersiz yapılması önemlidir. Yeterli besin tüketemediğini düşündüğümüz hastalarda beslenme destek ürünleri devreye girer. Bu destek ürünleri, içilebilir takviyeler olabileceği gibi, gerektiğinde tüple beslenme (enteral beslenme) veya damardan beslenme (parenteral beslenme) şeklinde de uygulanabilir. Kök hücre nakli sırasında bağışıklık sistemi baskılandığı için, hastaların besin kaynaklı enfeksiyonlardan korunabilmesi amacıyla steril diyet uygulanması gerekir. Özellikle beyaz kan hücreleri düştüğünde, temiz, taze ve pastörize ürünlerden oluşan bir diyet planı yapılır. Bu süreçte bağırsağın korunmasına yönelik beslenme tedbirleri de büyük bir önem taşır” dedi.

“Bilgi kirliliğine dikkat!”                                                                                                                                                                                                          

Kanser tedavisinde beslenme konusunda bilgi kirliliğine dikkat çeken Doç. Dr. Hopancı Bıçaklı, “Hastalar ve hasta yakınları, doğru bilgiye ulaşmak için mutlaka bir onkoloji diyetisyenine danışmalıdır. Yanlış beslenme önerileri ve gereksiz kısıtlamalar, hastanın tedavi sürecini olumsuz yönde etkileyebilir. Tedavi süreci tamamlandıktan sonra, hastalığın tekrar etmesini önlemek için sağlıklı beslenme alışkanlıklarının sürdürülmesi önemlidir. Bu noktada Akdeniz diyeti öne çıkmaktadır. Ayrıca, egzersiz, beslenme ile birlikte düşünülmeli ve kas fonksiyonları düzenli olarak takip edilmelidir. Olası güçsüzlük durumlarında ise hızlıca önlem alınmalıdır” dedi.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Hamilelikte Kaçınmanız Gereken 10 Önemli Hata!

     Dikkat! Bu hatalar sağlığınızı tehdit ediyor!

              Erken doğumdan bebekte gelişim geriliğine… 

             Hamileliğin  6. ayından sonra sırtüstü uyumayın! 

  Vitamin takviyelerini asla gelişigüzel kullanmayın, çünkü… !

                     Hamilelikte Kaçınmanız Gereken 10 Önemli Hata!

            

Hamilelik  her kadının yaşamındaki en özel ve hassas dönemlerinden biri kuşkusuz. Anne adayının  hamilelik dönemindeki en büyük arzusu ise bebeğini sağlıklı bir şekilde kucağına almak oluyor. Dolayısıyla,  bu süreçte kendisinin ve bebeğinin sağlığını tehdit eden tüm alışkanlıklardan büyük bir özenle kaçınıyor. Ancak, önemsiz sanılan veya farkında olmadan yapılan bazı hatalar var ki ciddi sağlık sorunlarıyla sonuçlanabiliyor. Örneğin; erken doğuma veya bebekte gelişim geriliğine yol açması gibi! Acıbadem Altunizade Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Burak Güler,  hamilelik sürecinin sağlıklı ilerleyebilmesi için kaçınılması gereken hatalar hakkında bilgi edinmenin son derece önemli olduğunu vurgulayarak,  “Bu dönemde yaşam tarzına dikkat eden, düzenli beslenme, yeterli ve kaliteli uyku ile egzersiz döngüsünde yaşayan anne adaylarının hem gebelik süreci daha kolay geçmekte hem de bebeklerinin doğum sonrası sinir sistemi ile zeka gelişimi daha iyi olmaktadır” diyor. Peki, hamilelik sürecinde en sık yapılan hatalar nelerdir? Hangi yanlış alışkanlıklardan kaçınmak gerekir? Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Burak Güler,  hamilelik döneminde uzak durmanız gereken 10 önemli hatayı ve bunların yerine uygulamanız gereken doğru alışkanlıkları anlattı! 

 

HATA: Hareketsiz kalmak 

Hamilelik döneminde, anne adayları, fiziksel aktivitenin düşük riskini artırabileceği kaygısına kapılabiliyorlar. Ancak, hamilelik sürecinde kanda pıhtılaşmaya olan eğilim arttığı için mutlaka hareket etmeniz gerektiğini belirten Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Burak Güler,  “Uzun süre hareketsiz kalmak özellikle bacak damarlarında pıhtı oluşma riskini artırabilir ve bu durum hem annede hem de bebekte ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir” uyarısında bulunuyor. 

DOĞRUSU: Hamilelik döneminde, doktorunuzun önerdiği sınırlar içinde, düzenli olarak hareket etmeyi alışkanlık edinin. Günlük yürüyüşler, hafif egzersizler ve aktif bir yaşam tarzı, bu süreci daha sağlıklı ve konforlu hale getirebiliyor. 

 

HATA: Yetersiz veya aşırı beslenmek

Hamilelik döneminde yapılan en büyük hatalardan biri olan yetersiz veya dengesiz beslenmek kan şekerinde ani düşüşlere ve bunun sonucunda bayılma hissi, baş dönmesi, sinirlilik ile terlemeye neden olabilirken bebekte de gelişim geriliği gibi sorunlara yol açabiliyor. Aynı zamanda yine büyük bir hata olan aşırı kilo alımı da gebelik diyabeti ve hipertansiyon risklerini yükselterek sizin ve bebeğinizin sağlığını tehlikeye atabiliyor. Ayrıca aşırı kilo alımıyla birlikte doğum süreci de zorlaşıyor. 

DOĞRUSU: Hamileliğin başından itibaren öğünlerinizi düzenli ve dengeli tüketerek hem kan şekerinizin ani düşüşlerini önleyebilir, hem de bebeğinizin sağlıklı gelişimine destek olabilirsiniz. 3 ana öğünle başlayıp sonrasında ara öğünlerle birlikte sık sık ve küçük porsiyonlar halinde beslenmeye geçmeniz aşırı kilo alımını engeller ve hamilelikte oluşabilecek diyabet ile tansiyon problemlerinin önüne geçer. Hamilelikte karbonhidrat, protein ve yağdan dengeli beslenmek önemlidir. Günlük aldığınız kalorilerin yaklaşık yüzde 50-55’i karbonhidratlardan, yüzde 15-20’si proteinlerden ve yüzde 25-30’u sağlıklı yağlardan oluşmalıdır. 

 

HATA: Vitamin takviyelerini bilinçsizce kullanmak

Hamilelik sürecinin sağlıklı ilerleyebilmesi için ilaç ve vitamin takviyelerinin bilinçli kullanılması şart! Dolayısıyla, Sağlık Bakanlığı’nın önerdiği ve doktorunuzun sizin için uygun gördüğü vitaminleri düzenli olarak kullanmanız gerekiyor. Ancak dikkat!   Önerilenin dışında ek vitamin takviyeleri almanız veya yüksek dozda kullanmanız doz aşımına bağlı olarak mide bağırsak şikayetlerinin artması ve böbrekte taş gelişimi gibi olumsuz etkiler oluşturabiliyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Burak Güler, tam tersine bu vitaminleri düşük dozda veya yetersiz almanızın da erken doğum riskini artırabileceği uyarısında bulunarak, “Yetersiz vitamin kullanımı aynı zamanda hamilelik boyunca kan değerlerinde azalma yaparak; yorgunluk, çarpıntı ve baygınlık gibi sorunlar yaşanmasına neden olabilir” diyor.

DOĞRUSU: Tüm ilaç ve takviyeleri doktorunuzun kontrolünde, düzenli olarak ve ihtiyacınız doğrultusunda kullanmaya özen gösterin. 

 

HATA: Yetersiz miktarda su içmek

Özellikle hamilelik döneminde, bebeğin büyümesiyle birlikte, idrar kesesine baskı artıyor ve bu durum sık idrara çıkmaya neden olabiliyor. Birçok anne adayı sık tuvalete gitmemek için su tüketimini azaltabiliyor. “Ancak bu büyük bir hatadır!” uyarısında bulunan Dr. Burak Güler, “Su alımının yetersiz olması; dehidrasyon, kabızlık, idrar yolu enfeksiyonları ve amniyon sıvısının azalması gibi ciddi sorunlara yol açabilir” diyor. 

DOĞRUSU: Hamilelik sürecinde vücudun artan sıvı ihtiyacını karşılamak için yeterli miktarda su tüketmeniz çok önemli.  2006 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir çalışmanın verilerine göre; günlük ortalama 2,3 litre (yaklaşık 10 bardak) su ve sıvı tüketmek gerekiyor.  Bunun yanı sıra; yiyeceklerden alınan ek suyla toplam sıvı alımı 3 litreye kadar çıkabiliyor. Ancak, su ihtiyacı bireysel farklılıklar gösterebiliyor ve ortam sıcaklığı, nem, fiziksel aktivite, egzersiz ile hastalık gibi faktörler bu miktarı değiştirebiliyor. Hamilelik sürecinde gün boyunca düzenli aralıklarla su içerek hem kendi sağlığınızı hem de bebeğinizin gelişimini desteklemeyi ihmal etmeyin. 

 

HATA: Altıncı aydan sonra sırt üstü uyumak

Sizin ve bebeğinizin sağlığı için uyku pozisyonuna dikkat etmeniz de büyük bir öneme sahip. Altıncı aydan sonra sırt üstü uyumamaya dikkat edin. Hamilelik ilerledikçe büyüyen bebek ve rahim ana damarlarınıza baskı yaparak kan akışını azaltabiliyor. Bu durum, tansiyon düşüklüğü, nabız değişiklikleri ve baygınlık hissi gibi sorunlar yaşamanıza yol açabiliyor. Plasentaya giden kan akımını azaltması sonucu da bebeğinizin oksijenlenmesini olumsuz etkileyebiliyor. Bunun sonucunda bebeğinizde ani kalp atım yavaşlaması gibi sorunlar gelişebiliyor. 

DOĞRUSU: Özellikle hamileliğin 6. ayından sonra sol yana yatmaya özen gösterin. Sol yana yatmanız kan dolaşımını artırıyor, tansiyon dengesini koruyor ve bebeğinizin daha iyi beslenmesini sağlıyor. 

HATA: Testleri düzenli yaptırmamak

Hamilelik sürecinde, kadın ve doğum hekimleri tarafından belirli aralıklarla kan testleri ve bazı laboratuvar testleri isteniyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Burak Güler, bu testleri zamanında yaptırmanızın sizin ve bebeğinizin takibi açısından büyük bir önem taşıdığına dikkat çekerek, “Örneğin, ikili test, üçlü-dörtlü test, şeker tarama testi ve detaylı ultrason gibi taramalar belirli haftalarda yapılmalıdır. Özellikle bazı testlerde bu dönemlerin kaçırılması durumunda telafisi mümkün olmayan sorunlar gelişebilir” diye konuşuyor. 

DOĞRUSU: Düzenli doktor kontrollerine giderek testlerinizi hekiminizin önerdiği aralıklarda yaptırmanız, sağlıklı bir hamilelik süreci geçirmenize yardımcı olacaktır.

 

HATA: Uyku düzenine dikkat etmemek

Hamilelik sürecinde uyku kalitesi ile süresi anne adayının ve bebeğin sağlığı için büyük öneme sahip. Öyle ki gece 5 saatten az uyuyan anne adaylarında preeklampsi (gebelik zehirlenmesi) ve erken doğum riskinin arttığı yapılan çalışmalar tarafından ortaya konmuş. Ayrıca uyku problemleri olan hamilelerde doğum sırasında yorgunluk nedeniyle doğum süreci zorlaşabiliyor. Bunların yanı sıra uyku kalitesi düşük olan anne adaylarında doğum sonrası depresyon görülme riski de artıyor. 

DOĞRUSU: Uyku düzeninizi koruyarak hem sağlıklı bir hamilelik süreci geçirebilir hem de doğuma daha iyi hazırlanabilirsiniz. Bu nedenle, hamilelik boyunca günde 8-10 saat kaliteli uyumaya özen gösterin. Özellikle hamileliğin son aylarında düzenli ve yeterli süre uyumanız doğum sürecine daha dinç ve güçlü hazırlanmanıza yardımcı olacaktır. 

 

HATA: Pişmemiş et ve et ürünleri tüketmek

Hamilelik döneminde her besinin tüketilmesi önerilmiyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Burak Güler, özellikle çiğ veya az pişmiş et ve et ürünlerinden kaçınmak gerektiği uyarısında bulunarak,  “Zira bu tür gıdalar, toxoplasma gondii paraziti taşıyabilir ve hamilelikte enfeksiyona yol açabilir. Bu enfeksiyon hamileliğin erken döneminde düşük riskini artırabilirken, ilerleyen haftalarda bebeğin sinir sistemini olumsuz etkileyerek gelişim geriliğine neden olabilir” diyor.

DOĞRUSU: Etlerin iyi pişirildiğinden emin olmalı, çiğ ete dokunduktan sonra ellerinizi mutlaka iyice yıkamalısınız.

 

HATA: Yanlış egzersizler yapmak 

Hamilelik sürecinde düzenli olarak egzersiz yapmanız hem sizin hem de bebeğinizin sağlığına olumlu katkı sağlıyor. “Ancak bu egzersizler doktorunuz tarafından planlanmalı ve hamileliğinizin seyrine uygun olmalıdır” uyarısında bulunan Dr. Burak Güler, sözlerine şöyle devam ediyor: “Her anne adayının sağlık durumu ve hamileliğin ilerleyişi farklıdır. Dolayısıyla hatalı egzersiz seçimi anne ve bebek sağlığı açısından risk oluşturabilir. Örneğin, preeklampsi sorunu yaşayan bir anne adayının ödem problemi olabileceği için el bilekleri ve ayak bileklerine fazla yük bindiren egzersizler önerilmez” diyor.

DOĞRUSU: Hamilelik sürecine uygun bir egzersiz programı belirlemek için doktorunuz veya bir fizyoterapist ile birlikte hareket etmeyi asla ihmal etmeyin. 

 

HATA: Kozmetik ürünlerin içeriğine dikkat etmemek

Hamilelikte anne adaylarının yaptıkları bir başka önemli hata ise kozmetik ürünlerinin içeriğine dikkat etmemek oluyor.  Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Burak Güler, her güzellik ürününün güvenli olmadığını vurgulayarak, “Çünkü cilt tarafından az miktarda da olsa emilen bazı kimyasallar bebeğe ve hamilelik sürecinde daha hassas hale gelen cilde zarar verebilir. Bu nedenle, özellikle retinoidler (A vitamini türevleri), salisilik asit, hidrokinon, formaldehit, ftalatlar, parabenler ve ağır metaller içeren ürünlerden kaçınılmalıdır” diyor.

DOĞRUSU: Doğal ve güvenilir içeriklere sahip ürünleri tercih etmeniz sizin ve bebeğinizin sağlığı için en doğru seçim olacaktır. 

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

“Kolon Kanseri Genç Nüfusta da Belirgin Şekilde Artıyor”

“Kolon Kanseri Genç Nüfusta da Belirgin Şekilde Artıyor”

 

Kolon kanseri özellikle 50 yaş üstü kişilerde sıklığı artan ve tüm kanserler arasında üçüncü sırada yer alan ciddi bir sorun. Her yıl dünyada yaklaşık 900 bin kişinin sinsi ilerleyen kolon kanseri nedeniyle hayatını kaybettiğine işaret eden Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Meltem Ergün, sorunu çok daha ciddi boyutlara getirecek bir noktaya dikkat çekti. Son yıllarda yapılan araştırmaların kolon kanseri vakalarının genç yetişkinler arasında endişe verici bir şekilde arttığını gösterdiğini belirten Prof. Dr. Ergün, “Amerikan Kanser Derneği’nin (ACS) Mart 2024’te yayımladığı bir rapora göre, her beş yeni bağırsak kanseri vakasından biri 40’lı yaşların başında veya daha genç bireylerde teşhis edilmektedir.” Diye hatırlattı.

 

Kolon kanserinin dünyada en yaygın görülen üçüncü kanser türü olduğunu hatırlatan Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Meltem Ergün, dünyada yaklaşık 900 bin kişinin bu hastalıktan hayatını kaybettiğini söyledi. İstatistiklere göre her iki cinsiyet için önemli bir sorun olan kolon kanserleri için 40 yaş altındaki kişilerde görülme ivmesinin artmasının tabloyu çok daha ciddi boyutlara taşıdığını ifade eden Prof. Dr. Ergün, gençlerdeki bu artışa neden olabilecek noktalara işaret etti. 

GENÇLER RİSK ALTINDA

Amerikan Kanser Derneği’nin (ACS) Mart 2024’te yayımladığı rapordaki verileri aktaran Prof. Dr. Ergün, “Genellikle 50 yaş üstü kişilerde görülen kolorektal kanser, 40’lı, 30’lu hatta 20’li yaşlardaki kişileri de giderek daha fazla etkiliyor. Her beş yeni bağırsak kanseri vakasından biri 40’lı yaşların başında veya daha genç bireylerde teşhis edilmektedir. Bu durum, genç nüfus arasında kolon kanseri vakalarının belirgin bir şekilde arttığını göstermektedir.” Dedi

“AMERİKAN KANSER DERNEĞİ TARAMA YAŞINI 45’E DÜŞÜRMÜŞTÜ”

50 yaş altı erkeklerde kansere bağlı ölümlerin önde gelen nedeni olmasının verdiği endişeyle birlikte 2018 yılında Amerikan Kanser Derneğini harekete geçirdiğini hatırlatan Prof. Dr. Ergün, 2018 yılında kolerektal tarama için önerilen yaş sınırını 45’e düşürdüğünü belirtti. Düzenli tarama, kolorektal kanserin erken teşhisi veya önlenmesi için çok önemli bir araç olduğu için bu kararın alındığını anlatan Prof. Dr. Ergün, “Çünkü önceleri daha çok 50 yaş ve üzeri bireylerde görülen bu hastalık, artık 20’li ve 30’lu yaşlardaki kişilerde de sıkça teşhis ediliyor. Dolayısıyla farkındalığın çok daha erken yaşlarda başlaması ve gerekli önlemlerin alınması gerekiyor.” Dedi. 

KIRMIZI BAYRAK KALDIRTACAK BELİRTİLER

2024 yılında Journal of the American Medical Association Dergisinde yayınlanan ve 50 yaş altı yaklaşık 25 milyon kolorektal kanser hastasını kapsayan ve 81 çalışmayı inceleyen bilimsel incelemedeki verileri aktaran Prof. Dr. Meltem Ergün, “Erken başlangıçlı kalorektal kanserli hastalarda en sık görülen belirtinin dışkıda gizli kan olduğu gösterilmiş. Bunun yanında karın ağrısı, kansızlık ve değişen bağırsak alışkanlıkları da yaygın şikayetler olarak belirlenmiş. Genel olarak ileri yaş gruplarında görülen kolon kanseri belirtileri de benzerdir. Ancak erken yaşlarda bu sorunlar farklı sağlık sorunlarıyla da karıştırılabiliyor. Belki akla gelmiyor. Yemekle ilgili bir duruma ya da yorgunluğa bağlanabiliyor. Bu durum da tanıda gecikmelere yol açtığı için insanların konuyla ilgili farkındalığının artırılması çok önemli.” Diye konuştu. 

KOLON KANSERİ GENÇLERDE NEDEN ARTIYOR?

Kolon kanseri vakalarının özellikle, Z kuşağı, Y kuşağı ve X kuşağındaki bu artış eğiliminin neden kaynaklandığının tam olarak bilinmediğine işaret eden Prof. Dr. Ergün, sözlerine şöyle devam etti: “Gençlerdeki bu artışın nedenleri arasında obezite, hareketsiz yaşam tarzı, batı tarzı beslenme, aşırı şeker tüketimi ve çevresel faktörleri işaret etmektedir. Özellikle yüksek miktarda kırmızı et ve işlenmiş gıda tüketimi, düşük lif alımı ve aşırı alkol kullanımı, kolon kanseri riskini artıran etkenler arasında bulunmaktadır. Bu veriler ışığında, gençlerin kolon kanseri konusunda bilinçlenmesi ve erken teşhisin önemini kavraması hayati önem taşımaktadır. Sağlıklı beslenme alışkanlıkları edinmek, düzenli egzersiz yapmak ve rutin sağlık kontrollerini aksatmamak, kolon kanseri riskini azaltmada etkili adımlar olacaktır. ”

TARAMALARA NE ZAMAN BAŞLANMALI?

Kolon kanseri özellikle erken evrelerde hiçbir belirti vermeden sinsi şekilde ilerlediğinin altını çizen Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Meltem Ergün, “Özellikle polipler ve küçük tümörler bağırsaklarda belli büyüklüğe gelene kadar fark edilemeyebilir. Bu nedenle özellikle risk grubunda yer alan kişilerin herhangi bir şikâyeti olmasa da düzenli tarama testlerinden geçmesi çok önem taşır. Çünkü erken evrede yakalandığında kolon kanserinin tedavi şansı çok yüksektir.” Diye konuştu. 

Kalın barsak kanseri olan hastaların birinci derecede yakınlarına hastalığın ortaya çıktığı yaştan 10 yıl önce kolonoskopi taramalarına başlanması gerektiğini hatırlatan Prof. Dr. Ergün, “Mesela babası 45 yaşında kolon kanseri olan kişide taramalar (45-10=35) 35 yaşında başlamalıdır. Eğer kolonoskopide hiç polip lezyon vb saptanmazsa 10 yıl tekrar işlem gereği olmayacaktır.” Dedi. 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Turgay Saka hem söyledi hem besteledi hem de yönetti

Son dönemin dikkat çeken seslerinden Turgay Saka, yeni projesiyle müzikseverleri şaşırttı!..

Hem sahnelerde hem de profesyonel müzik kariyerinde adından sıklıkla söz ettiren Saka, “Ben Artık Ben Değilim” şarkısı ile duygusal bir başkaldırı, bir iç hesaplaşmanın da kapılarını açtı… 

Ruhsuzlaşan bir dünyada, kendini kaybetmiş hisseden herkesi etkileyecek olan “Ben Artık Ben Değilim”in sözleri aynı zamanda projenin yapımcılığını da yapan Zafer Kerey’e, bestesi Turgay Saka’ya ve yenilikçi düzenlemesi ise Atınç Tombak’a ait…

Şarkının sözleri, hayata karşı yorulmuş ama bunu dışa vurmaktan çekinen, her geçen gün biraz daha içsel bir boşluğa düşen herkesin ruh haline tercüman oluyor. “Ben Artık Ben Değilim”, günümüz insanının içsel yalnızlığını ve tükenmişliğini anlatan cesur bir manifesto niteliğinde dikkatleri üzerine çekecek…

Ve tabii, projenin en dikkat çekici yönlerinden biri de Turgay Saka’nın kendi klibini kendisinin çekmiş olması… Kendisinin ilk yönetmenlik deneyimini yaşadığı bu projede Turgay Saka, duygularını şu sözlerle paylaştı:

“Müzik her zaman benim için bir ifade biçimi oldu, ama şimdi bir adım daha ileri giderek görsel anlamda da bir şeyler yaratmak istedim. Klibin her karesi, şarkının ruhunu en iyi şekilde yansıtabilmek için tasarlandı. Bu süreç hem beni çok heyecanlandırdı hem de müzikle olan bağımı daha da güçlendirdi, dilerim ki aynı duygularda buluşuruz.” 

Turgay Saka’nın yeni şarkısı ”Ben Artık Ben Değilim” Kerey Production etiketiyle tüm dijital müzik platformlarında ve klibi NetD kanalında yayında!..

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Baldız’ın Afişi Heyecan Yarattı

Bu yılın iddialı projeleri arasında yer alan ‘Baldız’ filminin afişi görücüye çıktı.

Yapımını Berton Medya’nın üstlendiği, Hamdi Alkan’ın hem yönetmen koltuğuna oturduğu hem de oynadığı, senaryosunu Kamuran Süner’in kaleme aldığı, başrollerinde ise Oya Başar, Asuman Dabak, Ayşegül Asar, Pedro Karami, Damla Aslanalp ve Emel Müftüoğlu gibi isimlerin rol aldığı ‘Baldız’ filminin afişi, sinemaseverlerin beğenisine sunuldu. 2025’in gülme garantili filmi Baldız, 18 Nisan’da seyirciyle buluşacak.

Baldız filminde, ‘Baldız’ (Fatoş) karakterine Oya Başar, hayat verdi. Ayşegül Asar Ayşegül’ü, Hamdi Alkan, Nadir’i, Asuman Dabak Mine’yi, Emel Müftüoğlu Sevda’yı, Damla Aslanalp Yasemin’i ve Pedro Karami Roberto’yu canlandırdı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı