Yıllık arşivler: 2025

Sefo ve Jako’dan Yepyeni Bir Hit: ‘Nar’ Yayında!

    
Türk rap sahnesinin öne çıkan isimlerinden Sefo, yetenekli rapçi Jako ile birlikte hazırladığı yeni şarkısı “Nar” ile dinleyicilerle buluştu. Hiphop ve rap türünde üretilen bu eğlenceli ve chill atmosferli parça, güçlü beat’leri ve dikkat çekici sözleriyle dikkat çekiyor.

“Nar” tüm dijital müzik platformlarında yayında!

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Aybars Gülümser ‘hacibab’dan Yeni Tekli: ‘Anarya’

Aybars Gülümser, sahne ismiyle hacibab, müzik kariyerinde yeni bir döneme imza atıyor! Alternatif rap, hip-hop ve trap pop türlerinin etkileyici harmanı ile karşımıza çıkan “Anarya” adlı teklisi, Balbazar Records etiketiyle müzikseverlerle buluşuyor.

“Anarya” ile hacibab, hem lirikal derinlik hem de yenilikçi soundlar arayan dinleyicilere hitap ediyor. Parçanın sözleri, modern hayatın karmaşasını ve bireysel savaşları, kendine özgü bir şekilde yansıtırken, güçlü beat’ler ve hipnotik melodilerle bu derin duyguları daha da derinleştiriyor.

hacibab, müziğinde sadece türler arası geçişlerle değil, aynı zamanda güçlü bir anlatımla da dikkat çekiyor. “Anarya”, duygusal bir yolculuğa çıkarken aynı zamanda dinleyiciyi hipnotize eden ritimleriyle, onu dinlemekten vazgeçiremiyor.

Yeni teklisi ile hacibab, müzikseverlere kendini keşfetme fırsatı sunuyor. Parça, dijital müzik platformları üzerinden yayında!

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Rumeys’ten Yeni Şarkı: Zaman

Türk müzik dünyasının dikkat çeken isimlerinden Rumeys, yepyeni şarkısı “Zaman” ile müzikseverlerin karşısında! Duygusal sözleri ve etkileyici melodisiyle öne çıkan bu eser, sanatçının güçlü yorumuyla buluşarak dinleyicilere unutulmaz bir deneyim sunuyor.

Şarkının söz ve müziği tamamen Rumeys imzası taşıyor. Düzenlemesi ise başarılı aranjör Asil Atay tarafından yapıldı. “Zaman”ın yapımcılığını Formuna Medya üstlenirken, prodüktörlüğünü Musa Çiçek, yapım koordinatörlüğünü ise yine Asil Atay gerçekleştirdi.

“Zaman”ın duygusal tınıları, modern altyapısı ve Rumeys’in özgün vokali, dinleyicilerden tam not alacak bir performans vaat ediyor.

Formuna Medya etiketiyle tüm dijital platformlarda yayınlanan “Zaman,” hem sözleriyle hem de müziğiyle bir başucu eseri olmaya aday. Şarkı, kalplere dokunan hikayesiyle dinleyenleri derin bir yolculuğa çıkarıyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

“Sahte Cennet-Muamma” Oyunu Nevşehir’de Sahnelenecek

Nevşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü tarafından, gençler arasında giderek artan madde ve teknoloji bağımlılığının etkilerini anlatan tiyatro oyunu sahnelenecek. 

“Sahte Cennet- Muamma” adlı tiyatro gösterisi 16 Ocak 2025 Perşembe günü Nevşehir Belediyesi Kapadokya Kültür ve Sanat Merkezinde izleyiciyle buluşacak.

Gençler üzerinde yıkıcı etkiler yaratan bağımlılıkların işleneceği gösteri izleyicilere farkındalık kazandırmayı amaçlıyor. Gösteri 2 farklı seans olarak sahnelenecek ve her seans öncesinde Nevşehir İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü (KOM) tarafından gelen vatandaşlara madde ve teknoloji bağımlılığı konularında bilgilendirme yapılacak.

“Sahte Cennet-Muamma” Oyunu seans saatleri şu şekilde; 1. Seans 14.00 – 2. Seans 19.30

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Türkiye Varlık Fonu “TVF’nin Ekonomiye Kattığı Değer Her Geçen Yıl Büyüyor…”

 Türkiye ekonomisine stratejik yatırımlarla değer katmayı amaçlayan Türkiye Varlık Fonu (TVF), her yıl gerçekleştirdiği üç aşamalı denetim yapısının son ayağı olan 2023 Yılı Mali Tabloları ve Faaliyetleri ile İlgili Denetim Raporlarını TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda sundu. TVF Genel Müdürü Arda Ermut, yaptığı sunumda, fonun stratejik hedeflerine, finansal performansına ve ekonomik katkılarına dikkat çekti.

“Gelecek Nesillere Güçlü Bir Ekonomi Bırakmak…”

TVF Genel Müdürü Arda Ermut, fonun misyonunu şu sözlerle özetledi:

“Stratejik yatırımlarımızla Türkiye’den bölgesel ve küresel liderler çıkarılmasını destekliyor, finansal piyasaların gelişimine katkı sağlıyoruz. Amacımız, gelecek nesillere ekonomisi güçlü bir ülke bırakmak.”

Ermut, TVF’nin kısa süre içinde ulusal ve uluslararası alanda kaydettiği başarılarla Türkiye’nin uzun vadeli ekonomik istikrarına önemli katkılar sağladığını vurguladı:

“Bugüne kadar tüm iş süreçlerimizi geliştirerek kârlılığımızı artırdık, portföyümüzdeki hiçbir şirketi satmadık.”

TVF’nin portföyünde finansal hizmetlerden teknolojiye, ulaştırmadan enerjiye kadar toplam 31 şirket, 2 lisans ve 46 gayrimenkul bulunduğu açıklandı.

Finansal Performansta Güçlü Artış

Ermut, TVF’nin finansal performansını değerlendirerek, konsolide net dönem kârının 225 milyar TL’den yaklaşık 321 milyar TL’ye çıktığını belirtti.

“Fon’un özkaynakları 914 milyar TL’den yaklaşık 1,5 trilyon TL’ye yükselerek önemli bir büyüme gösterdi. TVF’nin güçlü bilançosu, sağlıklı nakit akışı ve büyüme hedefleri sayesinde geleceğe güvenle bakıyoruz.”

Türkiye Teknoloji Fonu: Geleceğe Yatırım

TVF’nin teknoloji alanındaki yatırımlarını da vurgulayan Ermut, Türkiye Teknoloji Fonu (TTF) ile Türkiye’deki girişim sermayesi ekosistemini desteklediklerini ifade etti:

“TTF, tohum öncesinden ileri aşamalara kadar teknoloji girişimlerine yatırım yapıyor. Amacımız, Türkiye’nin stratejik ve teknolojik bağımsızlığını güçlendiren lider şirketler yetiştirmek.”

 Şans Oyunları ve Yasadışı Bahisle Mücadele

TVF’nin şans oyunları yönetim modelini modernize ettiğini belirten Ermut, kamuya aktarılan kaynakların %66 artarak 931 milyon dolara ulaştığını söyledi. Ayrıca yasa dışı bahisle mücadelede sağlanan başarıya dikkat çekti: “Sunulan yeni model, yasa dışı bahisle mücadaleye ciddi katkı sağlıyor.”

Ekonomiye Güç Katan Örnekler: Türkiye Sigorta ve Türk Telekom

TVF yatırımlarının gücünü gösteren örnekler arasında Türkiye Sigorta ve Türk Telekom’un değer artışı öne çıktı.

Ermut, bu şirketlerde temettü sonrası değer artışının Türkiye Sigorta için TVF’nin payına tekabül eden hisse değeri ve elde edilen temettü gelirleri ile birlikte değerlendirildiğinde yaklaşık 1,65 milyar ABD doları ve  Türk Telekom’un payına tekabül eden değer artışının ise 900 milyon ABD doları seviyesine ulaştığını belirterek TVF’nin yatırımlarından duyduğu gururu dile getirdi.

Son olarak Ermut, TVF’nin büyüme hedefleri doğrultusunda çalışmalarına hız kesmeden devam edeceğini vurguladı ve “Ülkemizin ekonomik istikrarına sunduğumuz katkıdan gurur duyuyoruz” ifadelerini kullandı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kış Hastalıklarına Karşı 8 Kritik Öneri

Kış aylarında özellikle solunum yollarını ilgilendiren grip, farenjit, larenjit, bronşit ve zatürre gibi hastalıklar kapımızı daha fazla çalıyor.

Kapalı ortamlarda daha çok zaman geçirmek, hareketsizliğin artması, güneş ışığından yeteri kadar faydalanamamak, sıvı alımının azalması, soğuk havaya uyum sağlamak için vücudun daha fazla enerji harcaması, soğuk havanın mukozayı kurutarak enfeksiyon gelişimine imkan sağlaması gibi etkenler hastalığa adeta davetiye çıkarıyor! Bağışıklığımızın güçlü olması ise bu hastalıkların oluşumundan sorumlu olan viral ve bakteriyel patojenlerin vücudumuza ciddi bir zarar vermeden yok olmalarını sağlıyor. Acıbadem Kozyatağı Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Özcan İnal, güçlü bir bağışıklık sistemi için vazgeçilmez üç kuralın “Düzgün ve doğru beslenmek, sıvı alımını ihmal etmemek, yeterli ve kaliteli bir uyku” olduğuna dikkat çekiyor. İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Özcan İnal, kış aylarında hastalıklardan korunmak için insanlarla yakın temastan kaçınmamız gerektiğini de belirterek, “Zira, öksürme ve hapşırmayla yayılan damlacıkların solunmasıyla mikroplar kolayca bulaşabiliyor. Oldukça sıcakkanlı bir Akdeniz toplumuyuz; selamlaşırken sarılmak ve öpüşmek adetlerimizde var. Ancak özellikle hastalıkların yoğun olduğu kış aylarında hastalıklardan korunmak için daha faza tedbir almamız çok önemli. Bu nedenle karşılıklı konuşmalarda aramızdaki mesafenin en az 70 cm olmasına özen göstermeliyiz” diyor.

 

Kapalı ve kalabalık ortamlardan uzak durun

Solunum yolları enfeksiyon etkeni olan virüs ve bakterilerin öksürme, hapşırma ve aksırmayla ortama yayılmaları sizi kısa sürede enfekte edebiliyor. İç Hastalıkları UzmanıDr. Özcan İnal, “Kalabalık ve kapalı ortamlarda hava kurudur ve bu tablo da virüs ile bakterilerin solunum yollarında kolayca yayılmasına sebep oluyor. Dolayısıyla zorunlu olmadıkça kapalı ve kalabalık ortamlarda bulunmayın. Ayrıca bulunduğunuz odayı sık sık havalandırın” diyor.

 

İnce ama kat kat giyinin!

Kalın kıyafetlerimizle kapalı bir alana veya daha sıcak bir mekana girdiğimizde, terliyoruz. İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Özcan İnal, aşırı sıcak ile soğuk farkının vücut direncimizi düşürdüğünü, terli giysiler içinde kalmanın da hastalıklara davetiye çıkardığını belirterek, “Ter vücudumuzda buharlaşırken vücut ısımızın düşmesine, bunun sonucunda üşümemize yol açıyor. Vücut ısısının düşmesi, metabolizmanın yavaşladığı bir tablodur. Düşük vücut ısısında kalp, dolaşım ve solunum sistemleri işlevlerini normal şekilde yapamazlar ve bu durum özellikle kış aylarındaki enfeksiyon hastalıklarına zemin hazırlar. Bu nedenle kış aylarında terletmeyen ve vücudu soğuğun etkisinden koruyacak olan pamuklu kıyafetler seçin” diyor. Dr. Özcan İnal, terlemeyi önlemek için çok kalın tek bir kazak yerine ince ama kat kat kıyafetler giymeniz gerektiğini vurgulayarak, “Zira, kat kat giyindiğinizde kıyafetler arasında oluşan hava tabakası yalıtım etkisi sağlıyor ve bu sayede vücudunuzu soğuktan daha iyi koruyor. Ayrıca bulunduğunuz ortamın sıcaklığına göre giydiğiniz bazı kıyafetlerinizi çıkararak terlemekten korunabilirsiniz” bilgisini veriyor. Dr. Özcan İnal, baş ve boyun bölgenizi soğuk etkisinden koruyacak olan atkı, şapka ve boyunluk gibi kıyafetlere de mutlaka önem vermeniz gerektiğini söylüyor.

 

Su içmeyi ihmal etmeyin

Kış aylarında susuzluk ihtiyacı elbette azalıyor, ancak zararlı bakteri ile virüslerin vücuttan atılmaları ve hücresel aktivitenin maksimum düzeye ulaşması için sıvı alımı çok önemli. Sıvı alımının büyük kısmının suyla karşılanması gerektiğini belirten İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Özcan İnal, “Her gün 2 – 2.5 litre su içmeyi alışkanlık edinin. Ayrıca çorba ve ayran gibi içeceklerle de sıvı alımını desteklemenizde fayda var” diyor.

Uykunun süresi kadar zamanlaması da önemli

Bağışıklık sisteminde görevli olan sitokinler, lökositler ve antikorlar uykuda daha çok üretiliyorlar. Dolayısıyla yeterli ve kaliteli uyku hastalıklara yakalanmayı önleyebildiği gibi hastalık sürecini de kısaltabiliyor. İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Özcan İnal, kaliteli bir uyku için sürenin yanı sıra zamanlamanın da önem taşıdığına işaret ederek, “En az 6-7 saat uyumak ve gece geç saatlerde değil, saat 22:00 – 23:00 sıralarında yatmak gerekiyor. Zira, uyku hormonu melatonin saat 22:00 gibi artmaya başlıyor ve 02:00 ile 04:00 saatleri arasında en üst seviyeye ulaşarak zirve yapıyor. Vücut bioritmine uygun zaman diliminde; sessiz, sakin, uykuyu bölen uyaranların olmadığı ortamda uyumak bağışıklık sisteminizi güçlendirecektir” diyor.

 

El hijyenine dikkat edin

Toplu taşıma araçları, okul ve kapalı alışveriş merkezleri gibi çok sayıda kişilerin bulunduğu alanlarda el temasından kaçının, ellerinizi yıkamadan yüzünüze temas etmeyin. Unutmayın bulaşın en önemli yollarından biri eller oluyor. Özellikle çocuklarınıza el yıkama alışkanlığını kazandırın. El dezenfektanı ve kağıt mendil kullanımına önem verin.

 

C vitamininden zengin besinler tüketin

Yeterli taze sebze ve meyve tüketmeniz vücudunuz için gerekli olan vitamin ile mineral desteğini sağlamanızda önemli bir rol üstleniyor. İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Özcan İnal, “Unutmayın, yeterli ve dengeli beslenmek, bağışıklık sisteminizin işleyişinde olmazsa olmazlardandır. Kış aylarında ayrıca özellikle bağışıklık sistemini güçlendiren portakal, mandalina, greyfurt, kırmızıbiber, kırmızı pancar, turp, lahana ve pazı gibi C vitamininden zengin besinler tüketmeye özen gösterin. Yine balık doğal omega 3 kaynağı olarak bağışıklık sisteminin güçlü bir destekleyicisidir. Kış aylarında haftada 2 gün balığı sofranızdan eksik etmeyin” bilgisini veriyor. Dr. Özcan İnal, doğal beslenme yoluyla karşılanamayan bir eksiklik söz konusuysa mutlaka vitamin ve mineral desteği almanız gerektiğini belirterek, “Mümkünse kışa girerken rutin tetkiklerinizi yaptırın ve vitamin ile mineral değerlerinizi kontrol ettirin” diyor.

 

 Hareketsiz kalmayın ama vücudunuzu fazla da yormayın!

Kış aylarında havaların soğumasıyla beraber “Hastalanırım” kaygısıyla çoğumuz dışarıya çıkmaktan kaçınıyoruz. Ancak hareketsiz bir yaşam bağışıklık sistemimizin zayıflaması ve kilo alımıyla sonuçlanabiliyor. Dolayısıyla havanın çok soğuk olmadığı günlerde, öğle saatlerinde, en az 45’er dakikalık tempolu yürüyüş yapmayı ihmal etmeyin. Yürüyüş sırasında vücut ısınızın düşmemesi için bere, eldiven ve atkı gibi koruyucu aksesuarlar kullanmanız ise çok önemli. Ancak hareketsizliğin yanı sıra aşırı yorucu hareketler ve yoğun sportif faaliyetler de sağlığımızı olumsuz etkileyebiliyor. Özellikle soğuk havalarda yapılan spor ağzımızdan nefes almaya bağlı olarak solunum yollarımızın soğuk havayla doğrudan teması sonucu olumsuz etkileniyor. Bu nedenle soğuk havalarda dışarıda spor yapmaktan kaçının veya sporu günde 30 dakikayla sınırlı tutmaya özen gösterin.

 

Dinlenmeye zaman ayırın

Vücudumuzun kendini yenileme ve onarma gibi muhteşem bir özelliği var. Özellikle bağışıklık sistemimizin revizyonu istirahatle oluyor. Dolayısıyla hücrelerinizin kendilerini onarmaları ve yenilemeleri için dinlenmeniz, ağır iş temposundan zaman zaman uzaklaşmanız ve stres kontrolü sağlamanız önerilen diğer bir yaklaşımı oluşturuyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Keçiören’de Serviks Kanseri Farkındalık Etkinliği

Keçiören Belediyesi tarafından Serviks Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında serviks kanseri farkındalığını artırmak ve önleme çalışmalarını desteklemek amacıyla bilgilendirme etkinliği düzenlendi.

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Tıp Fakültesi öğretim üyeleri ve beraberindeki heyet, Kalaba Kent Meydanı’nda vatandaşlara serviks kanseri, risk faktörlerini, belirtilerini ve korunma yollarını aktardı. Hastalığa dikkat çekmek üzere düzenlenen etkinlikte tedavi yöntemleri ve tarama programları detaylı şekilde tanıtılarak vatandaşlar bilinçlendirildi.

Erken teşhisin önemi vurgulandı

Serviks kanserinin önlenebilir bir hastalık olduğuna ve düzenli taramaların hayat kurtarabileceğine dikkat çeken Doktor Gizem Işık Solmaz, “Dünyada en sık görülen kanser türlerinden biri olan serviks kanseri, erken evrede tespit edildiğinde önlenebilmektedir. Düzenli taramalar ve HPV aşısı, bu kanser türüne karşı en etkili koruyucu yöntemlerdir” dedi. Solmaz, “Kadınların bu konuda bilinçlenmesinin, kendi sağlıklarını koruma yolunda atacakları en önemli adımlardan biri” diye konuştu. Öte yandan vatandaşlara, Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezi (KETEM) ve Toplum Sağlığı Merkezlerinde tarama testlerinin ücretsiz olarak yapıldığına dair bilgi verildi. Bu taramaların, hastalığın erken evrede tespit edilmesinde büyük önem taşıdığı vurgulandı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Avrupa’da HabercaddesiTV sevgisi

Yaklaşık bir yıl önce yayın hayatına başlayan dijital Tv kanalı habercaddesitv, Almanya başta olmak üzere Fransa, Hollanda, İsviçre , ABD, Azerbaycan, Özbekistan ve Türkmenistan gibi birçok ülkede  büyük ilgi görüyor.

Şahsenem, Meral Konrat, Funda Akosman, Oylum Tan, Almina Besra Babar, Nergis Limanlı, Tolga öz ve Dilek Kaya,Alparslan Selçuk, Habib Babar, Alparslan Selçuk ve Duygu Aslan  gibi birçok ismin program yaptığı habercaddesitv’nin yeni projeleriyle 2025 yılına damga vuracağını belirten habercaddesitv yönetim kurulu Başkanı Erol Taylan Tandoğan, ‘Ortağım Habib Babar ile birlikte kurduğumuz dijital kanalımız kısa sürede büyük çıkış yakaladı. Yeni yayın kuşağında sinemadan, magazin dünyasına, siyasetten, esnaf,işçi, memur ve gençliğin sesi olacağız. Yeşilçam kuşağında bizleri maziye götürecek sinema filmlerine yer verilecek. Tabii medya dünyasının çok önemli bir ismiyle görüşme halindeyiz. Haftada bir ekrana gelecek Haber Analizini de o usta isim sunacak’dedi.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kuveyt Türk Yatırım’dan İlk Kira Sertifikası (Sukuk) İhracı: 2,5 Kat Talep Aldı

Yenilikçi çözümleri, güvenilir yatırım danışmanlığı ve gelecek vizyonuyla katılım finans sektörüne güçlü bir giriş yapan Kuveyt Türk Yatırım, ilk kira sertifikası (sukuk) ihracını gerçekleştirdi. Şirket, 400 milyon TL tutara ulaşan ilk ihracıyla sektördeki iddiasını somut bir başarıyla ortaya koydu.

Türkiye’nin katılım esaslı ilk ve tek yatırım menkul değerler şirketi Kuveyt Türk Yatırım, kurumsal finansman alanındaki faaliyetlerine güçlü bir başlangıç yaptı. Sukuk ihracında uzmanlığını ortaya koyan şirket, ilk işleminde 200 milyon TL olarak planlanan ihraca yaklaşık 2,5 kat yatırımcı talebi alarak AK Finansal Kiralama A.Ş. (AKLease) için yaptığı işlemi toplamda 400 milyon TL tutarla başarıyla tamamladı.

Kuveyt Türk Yatırım Genel Müdürü Dr. Selman Ortaköy, “Sermaye Piyasası Kurulu’ndan aldığımız faaliyet izninin ardından, sadece beş ay gibi kısa bir sürede ilk sukuk ihraç işlemimizle sektördeki iddiamızı somutlaştırdık. Bu başarı, güçlü ekibimizin ve sektörel uzmanlığımızın bir göstergesidir. Yenilikçi finansal çözümlerle reel ekonomiyi desteklemek, şirketlerin büyümesine ve projelerine kaynak yaratmak temel hedeflerimiz arasında yer alıyor. Gelecekte de sukuk gibi katılım finans araçlarını daha geniş bir yatırımcı kitlesiyle buluşturarak güvene dayalı ve sürdürülebilir finansman modelleriyle sektöre yön vermeyi sürdüreceğiz” dedi.

Kuveyt Türk Yatırım, Sukuk İhraçlarıyla Kurumsal Finansman Stratejisini Geleceğe Taşıyor

Sukuk, varlığa dayalı bir sermaye piyasası aracı olarak kamu ve özel sektör şirketleri için güçlü bir finansman kaynağı oluşturuyor. Kuveyt Türk Yatırım, sukuk ihraçlarıyla şirketlere projelerini finanse etme, işlerini büyütme ve sürdürülebilir bir finansman kaynağına erişme imkânı sunuyor. Katılım finans prensiplerine uygun olarak geliştirilen sukuk; varlık, hizmet ya da projeler üzerinden kurumsal finansman sağlıyor ve faizsiz kazanç imkânı sunuyor.

Deneyimli kadrosuyla başarılı sukuk ihraçlarına imza atan Kuveyt Türk Yatırım, KT Sukuk Varlık Kiralama Anonim Şirketi aracılığıyla doğrudan varlıkların dayanak varlık olarak gösterilmesi suretiyle yatırımcılardan toplanan taleplere uygun kira sertifikası ihraçlarını gerçekleştiriyor. Yatırımcılar, bu ihraçlar sayesinde belirli aralıklarla varlık gelirlerinden paylarına düşen kazancı elde ederken, sukuk ikincil piyasalarda işlem görme özelliğiyle yüksek likidite avantajı sunuyor.

Kuveyt Türk Katılım Bankası’nın yüzde 100 iştiraki olarak kurulan Kuveyt Türk Yatırım, katılım finans prensipleri doğrultusunda müşterilerine kapsamlı, yenilikçi ve kişiselleştirilmiş çözümler sunmayı hedefliyor. Yatırım dünyasında güven, bilgi ve sürdürülebilir değerler üzerine inşa edilen bir yaklaşımı benimseyen Kuveyt Türk Yatırım, güçlü uzmanlığı ve müşteri odaklı stratejisiyle şirketleri finansal hedeflere ulaştırmanın ötesinde, geleceğe doğru kalıcı değerler kazandırma sorumluluğunu üstleniyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kullanma tarihi geçmiş ilaçlar çevre ve insan sağlığı için tehdit oluşturuyor

İlaç kullanımının oldukça fazla olduğu ülkemizde, neredeyse her evde kullanılmayan, miadı dolmuş ilaçlar bulunabiliyor. Bu ilaçların bertaraf edilmesi ve geri dönüşümü de hayati önem arz ediyor.  Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Toksikoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hilmi Orhan, kullanım süresi dolmuş ilaçların geri dönüşümünün insan ve çevre üzerinde etkilerinden bahsetti.

İlaçların da gıdalar gibi bozulabileceğini söyleyen Prof. Dr. Hilmi Orhan, “Son kullanma tarihi geçmiş ilaçların kimyasal yapısı bozulabilir ve bunun birkaç önemli sonucu vardır. En başta bozulmuş bir ilaç beklediğimiz tedavi edici etkiyi göstermeyebilir. Ayrıca ilacın bozulmasıyla oluşan yeni kimyasal maddeler, bu şekilde kullanılması durumunda tam tersi toksik etki de gösterebilirler. Bunun yanı sıra son kullanma tarihi geçen ilaçların çöpe atılması, lavabo ya da tuvalete dökülmesi sonucu çevre ve dolayısıyla insanlar için oluşturduğu riskler vardır. İlaç adını verdiğimiz kimyasal madde karışımları çevredeki canlılar üzerinde birtakım zararlı etkilere neden olabilmektedirler. Örneğin antibiyotikler, sadece insan vücudundaki bakterileri değil çevredeki bakterileri de öldürebilir. Ancak atılan ilaçlar çevreye yayıldıklarında büyük oranda seyrelecekleri için çevredeki bakteri ya da virüsleri öldürmediği gibi onların antibiyotiğe karşı direnç geliştirmesine neden olur. Bunun sonucu şudur, o antibiyotiğin kullanılması gerek hastalıklara yakalananlarda ilaç etkisini yeterince gösteremez ve iyileşme sağlanamaz” dedi.

Prof. Dr. Orhan, “Bunların yanı sıra doğada yaşayan birçok canlı türünün çevresel ilaçlar nedeniyle de olumsuz etkilenmesi doğal çeşitliliği bozmakta ve ekolojik sistemlere zarar vermektedir. Bu durum dönüp dolaşıp yine insanları olumsuz etkilemektedir, çünkü içinde yaşadığımız yerküre büyük ve tek bir sistemi oluşturur, bu sistemin dengesindeki her türlü bozulma tüm canlılarla birlikte insanları da olumsuz etkiliyor” diye konuştu.

    “Geri dönüşüm ekonomi açısından da önem arz ediyor”

İlaçların etkin şekilde geri dönüştürülmemesi ve çevreye atılması durumunda çevresel kirlenmeye neden olduğunu söyleyen Prof. Dr. Hilmi Orhan, “Kimyasallar, daha çok toprağa ve sulara karışarak bitkilere, hayvanlara nüfuz eder ve beslenme yoluyla tekrar dönüp insan sağlığını etkiler. Arıtma sistemleri ile bu kimyasalların ancak bir kısmından kurtulabiliyoruz, kaldı ki her yerde arıtma tesisi mevcut olmadığından ilaçların çevre ve insan sağlığı üzerindeki zararını etkin engellemek için ilaçları geri dönüştürmeliyiz” diye konuştu.

Prof. Dr. Hilmi Orhan, “İlaçların geri dönüşümü için birkaç yöntem var. Yakma işlemi bunlardan birisi ancak bu yöntem sorunu tam çözmediği için artık çok tercih edilmiyor. Çünkü yakma işlemi kurtulmaya çalıştığınız kimyasalların yanma ürünleri olan başka kimyasallara dönüşmesi demektir. Bazen bu yanma ürünleri ana maddeler kadar hatta daha da zararlı olabilmektedir. Bir de geri dönüşüm yöntemi var. İlaç moleküllerinin parçalanması yüzde yüz olmayabilir, önemli kısmı sağlam kaldıysa dönüştürülerek tekrar kullanılabilir. Ancak bu yöntem çok maliyetli olduğu için büyük ölçekte tercih edilmiyor. Anabilim dalımız dahil bazı araştırma merkezlerinde ve üniversitelerde araştırma amaçlı kullanılacak ilaç etkin maddelerinin elde edilmesi için bir yöntem olarak kullanılıyor ancak bu işlemin hacmi çok düşük. Geri dönüşümün bir başka yönü ekonomik boyutunun da olması. Çöpe atılan her ilaç bir kayıptır ve etkin bir şekilde dönüştürülmezse çevre kirliliğinin neden olacağı sağlık sorunları da artmakta, dolayısıyla ülkenin sağlık harcamalarında artışa neden olmaktadır. Toplam çevresel kirlilik içerisinde çevreye atılan ilaçların payı yüksek görünmeyebilir, ancak buraya kadar özetlediğim etkileri açısından önlem almamızı gerektirecek kadar önemli bir konudur. Çevreye yayılan kimyasalların arıtılmaları için devletler tarafından büyük harcamalar yapılıyor. Bununla birlikte sağlık harcamaları yükseliyor, bu da ülke ekonomisini önemli ölçüde etkiliyor” dedi.

“Kullanılmayan ilaçlar eczanelere teslim edilmeli”

Geri dönüşüm konusunda toplumun daha da bilinçlenmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Hilmi Orhan, “İlaçların geri dönüştürülmesi konusunda toplumda bilgi eksikliği var. Bu bilincin geliştirilmesi lazım. İlaçların çöpe atılmadan, lavabolara dökülmeden eczanelere götürülüp işin uzmanı olan eczacılara teslim edilerek tüm bu çevresel ve sağlık risklerinin önüne geçilmesi gerekir. Bu bilinçli, medeni yurttaşlar olarak hepimizin görevi. Bu konuda Fakültemizin öncülük ettiği bir çalışma, İzmir Eczacı Odası ile birlikte 10 yıl önce başlatılmıştı. Bu projede belirli bazı eczaneler iade noktası olarak seçilmişti. Günümüzde sayıları daha da artmış olan söz konusu eczaneler ve bu eczanelerde bulunan geri dönüşüm kutuları ile süresi dolmuş ilaçlar toplanıyor ve uygun şekilde geri dönüştürülüyor. Fakültemizin de öncülük ettiği bu projede bilgilendirme amaçlı posterler, afişler, broşürler hazırlanmış eczanelerin vitrinlerine asılarak sosyal medya paylaşımları yapılmıştı. Bu bilgilendirmelerin periyodik olarak tekrarlanması gerekiyor ki yaygınlaşsın ve toplum bilgi sahibi olsun” diye konuştu.

Prof. Dr. Orhan, “Yurttaşlarımız vurguladığım gibi bilinçli, birlikte yaşadığı insanları ve çevrenin iyiliğini önemseyen bireyler olarak süresi dolmuş ya da kullanılmayan ilaçlar konusunda kendi eczacılarına danışabilir ve eczacıları aracılığı ile bu ilaçların hem çevresel zararlarını önleyebilir hem de ekonomiye geri kazandırılmalarını sağlayabilirler” dedi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı