Yıllık arşivler: 2025

The Walt Disney Studios, Türkiye’de Ve Dünyada 2024’ün En Çok Gişe Yapan Stüdyosu Oldu

The Walt Disney Studios yapımları, 2024 yılında Türkiye’de yaklaşık 1 milyar TL gişe hasılatı ve 5.742.333 seyirciyle yaklaşık %46’lık pazar payına ulaştı. Bu başarı, Disney’i yabancı film stüdyoları arasında Türkiye’nin en başarılı stüdyosu konumuna taşıdı. Disney, aynı zamanda dünya genelinde 5,46 milyar dolar gelir elde ederek küresel anlamda da en başarılı stüdyo oldu. 2019’dan bu yana dünya çapında 5 milyar doları aşan ilk stüdyo olarak Disney, son 9 yılın 8’inde küresel gişe liderliğine ulaşmayı başardı.

Disney yapımları yıl boyunca sinemaseverleri salonlara topladı. Ters Yüz 2, yaklaşık 2,5 milyon izleyiciye ulaşarak Türkiye’de 2024 yılının en çok izlenen yabancı filmi olurken aynı zamanda Türkiye tarihinin en çok izlenen yabancı animasyon filmi ünvanını kazandı. Öte yandan, Deadpool ve Wolverine ise yaklaşık 1,5 milyon izleyiciyle 2024 yılında Ters Yüz 2’den sonra en çok izlenen yabancı film olmayı başardı. Bu başarıyla Deadpool ve Wolverine tüm zamanların en çok izlenen süper kahraman filmleri arasına girdi.

Türkiye’de büyük bir hayran kitlesine sahip olan Moana’nın yeni macerası Moana 2, 2024’ün en çok izlenen 3. yabancı animasyon filmi oldu. Moana 2, yaklaşık 1 milyon kişi tarafından sinemada izlenirken, 175 milyon TL’nin üzerinde bir gişe hasılatı elde etti. Bu başarıya katkı sağlayan filmler arasında, halen vizyonda olan Mufasa: Aslan Kral, 2024 yılında yaklaşık 110 bin seyirciyi sinema salonlarına çekti. Ayrıca, “Maymunlar Cehennemi: Yeni Krallık “417 bin, “Zavallılar” 213 bin ve “Alien: Romulus” 119 bin izleyiciye ulaşarak önemli bir başarı elde etti. 

Disney, 2024’te de sinema endüstrisindeki gücünü ve başarısını bir kez daha gösterdi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Gölcük Belediyesi, Türk müziğinin efsane ismi Zeki Müren’i anmak üzere özel bir gece düzenleyecek.

Gölcük Belediyesi, Zeki Müren’i vefatının 29’uncu yılında unutmadı. Bu kapsamda Gölcük Belediyesi; eserleri ve yaptığı bestelerle yaşadığı döneme damga vuran ve besteci, söz yazarı ve yorumcu Zeki Müren için 10 Ocak Cuma günü konser programı düzenleyecek. Kazıklı Kervansarayı Kültür Yapısı’nda düzenlenecek olan ‘Zeki Müren Şarkıları Konseri saat 20.00’da başlayacak. Programda “Sanat Güneşi” olarak tanınan sanatçının en güzel şarkıları, Gölcük Belediyesi Türk Sanat Müziği Gölcük Korosu tarafından seslendirilecek.

 

Gölcük Belediye Başkanı Ali Yıldırım Sezer, tüm hemşehrilerini ücretsiz olarak düzenlenecek konsere davet etti.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

2025 ekonomik program ile “Kararlılık Yılı” İhracatçı döviz kurunda enflasyon kadar artış istiyor

Türkiye’ye 2024 yılında 18,4 milyar dolar döviz kazandıran Egeli ihracatçılar 2025 yılını ekonomik program ile “Kararlılık Yılı” olarak niteledi. Egeli ihracatçılar, rekabetçiliklerini koruyabilmek için enflasyon kadar artan döviz kuru taleplerini dillendirdiler.

 

“2024 yılı ihracat performansı değerlendirme ve 2025 yılı öngörüleri toplantısı”nda konuşan Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, “2023 yılında hedefimiz mevcudu korumak hedefimiz olacak demiştim. 2024 yılına girerken de hedefimiz mevcudu korumaktı, bizim için “Bir Ümit Yılıydı” ancak “Ayakta Kalma yılı” oldu. 2025 ise ekonomik program ile “Kararlılık Yılı” olacak. 2024 yılını yüzde 1 artışla 18,4 milyar dolar ihracatla geride bıraktık. Bunu da tarım ve maden sektörlerinin ihracat başarısına borçluyuz. Sanayi ihracatımız 9,5 milyar dolar, tarım ürünleri ihracatımız yüzde 4 artışla 7,6 milyar dolar olarak gerçekleşti. Madencilik ihracatımız yüzde 23 artışla 1,3 milyar dolara ulaştı.” dedi. 

 

111 ülke ve bölgeye ihracatımızı artırdık

 

Başkan Eskinazi, “2024 yılında 216 ülke ve bölgeye ihracat gerçekleştirirken 111’ine ihracatımızı artırdık. Almanya’ya 1,7 milyar dolar, ABD’ye yüzde 8 artışla 1,6 milyar dolar, İtalya’ya 1 milyar dolar, İspanya’ya 988 milyon dolar, Birleşik Krallık’a yüzde 7 artışla 939 milyon dolar ihracat gerçekleştirdik. 2024’de Avrupa Birliği 9,3 milyar dolarla ihracatımızın önemli bir bölümünü oluşturdu.” diye konuştu. 

 

2024 yılı bütün sektörlerimize ağır bir yük getirdi

 

Ticaret Bakanlığı’nın 2023 yılından beri açıklamaya başladığı faaliyet illeri istatistiğine göre Ege Bölgesinin ihracatı 2024 yılında 43 milyar dolara ulaştığını açıklayan Başkan Eskinazi, sözlerine şöyle devam etti:

 

“2024 yılında Türkiye geneli iller sıralamasında ise İzmir 23,8 milyar dolar ihracatla üçüncü sırada yer alıyor. Faaliyet istatistiği verileri, üretimi ve ihracatı İzmir’de olan ancak şirket merkezi farklı şehirde olan ihracat kayıtlarının tutulma kriterleri baz olarak oluşturuluyor.”

 

İstihdam üzerindeki yükler azaltılmazsa ve kur hedefi tutmazsa 280 milyar dolarlık OVP hedefi de tutturulamayacak

 

Jak Eskinazi, “Son yıllarda hedeflerde önemli sapmalar yaşandı. Daha önce 267 milyar dolar olan OVP hedeflerimiz, 264 milyar dolara çekildi ve bu rakam üzerinde de tekrar düşüşler yaşandı. Bu sene 262 milyar dolarda kaldık. İhracat hedeflerinde 3 milyar dolarlık bir geri çekilme var. Önümüzdeki dönemde OVP hedeflerinin gerçekçi bir çerçeveye oturtulup oturtulamayacağı da belirsiz. Merkez Bankası 22 ay sonra ilk kez faiz indirimine gitti. Bu küçük de olsa bizlerde bir moral etkisi yarattı.” dedi. 

 

Yeni şartlar ve zorlama tedbirler bu sıkışık zamanda ihracatçılarımıza kredileri kullanmakta engeller teşkil ediyor

 

Başkan Eskinazi, “Ülkemizin en önemli ekonomik sorunu yüksek enflasyon. Enflasyon normal seviyelere düşmeden faizlerin istediğimiz noktaya inmesi de mümkün değil. Merkez Bankası geçtiğimiz günlerde ihracat ve döviz kazandırıcı hizmetlerde reeskont kredisi faiz maliyetinin %29,93’e düşürüldüğünü açıkladı. Kurların düşük kaldığı bu dönemde, reeskont kredisi faizinin vade sonuna bırakılması da isabetli olacaktır. İhracatçıların krediye olan bağlılığı, sektörlerimizin ne kadar zorlandığının bir başka kanıtı. Ayrıca Merkez Bankasının bu kredileri verirken istemiş olduğu yeni şartlar ve zorlama tedbirler bu sıkışık zamanda ihracatçılarımıza bu kredileri kullanmakta engeller teşkil etmektedir.” diye konuştu. 

 

Üretim maliyetleri yüksek, krediler pahalı, finansman yok

 

Jak Eskinazi, “Enerji fiyatlarının yüksek olması, rekabetçi olamayışımızın önemli bir nedeni. Yenilenebilir enerji kaynaklarını etkin kullanmamız ve fabrikalarda öz-tüketim enerjisi üretiminin desteklenmesi gerekiyor. Ancak, mevzuat eksikliği nedeniyle bu konuda da geri kalıyoruz. Üretim maliyetleri yüksek, krediler pahalı, finansman yok. Kur düşük, kazanç da yok. Kârlılık olmayınca yatırımlardan çok uzak kalıyoruz.” dedi.   

 

Türkiye’de büyük fabrikalarda işçilik maliyeti 1500 dolardan aşağı değil 

 

Başkan Eskinazi, “Emek yoğun sektörlerdeki en büyük sıkıntı işçilik ücreti. Bugün Türkiye’de büyük fabrikalarda işçilik maliyeti 1500 dolardan aşağı değil. Dünyada rekabet ettiğimiz ülkelerde işçilik ücreti 200-300 dolarlarda. Onlar %50-60 randımanla çalışıyor, biz %85-90 randımanla çalışıyoruz. 2025 yılından itibaren faiz indirimleriyle ihracatçının finansmana erişebildiği bir yıl olmasını temenni ediyoruz. Yüksek enflasyona giden yolda, en önemli sorun da verimlilik. Ülkemizde istihdamın önemli bir kısmı, ne yazık ki, verimsiz alanlarda yoğunlaşmış durumda. Katma değer yaratmayan faaliyetler, bireysel kısa vadeli kazançlar sağlasa da, uzun vadede toplumsal kalkınmayı destekleyemiyor.” diye konuştu. 

 

Tekstil sektörü hakkında da bilgi veren Başkan Eskinazi, “Türkiye geneli tekstil ihracatımız 9,4 milyar dolar olarak gerçekleşirken Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliğimizden yaptığımız ihracat ise 469 milyon dolar oldu. Bölgemizden yapılan tekstil ihracatında ise bir önceki yılın aynı dönemine göre %8 azalma görüldü. Tekstil sektörü, hazır giyim sektörü ile birlikte istihdamın yoğun olduğu sektörler arasında oldukları için 2024 yılında, istihdam kaybının en yoğun hissedildiği sektörlerden oldular. 2024’te personel maliyetlerinin artışı, kurdaki artış ile enflasyondaki artış dengesizliği, sektörü mali olarak zor bir sürece soktu ve kapanmaların yoğun yaşandığı bir yıl oldu maalesef.” dedi. 

 

Ertan: 2 milyar 354 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdik

 

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı ve Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği Başkanı Yalçın Ertan, “Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği olarak 2024 yılı ihracat hedefimiz olan 2,2 milyar {{tooLongContent}}rsquo;ı aşarak bölgemiz firmalarının üstün çabaları ile 2 milyar 354 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdik. 2024 yılı boyunca, global çapta yaşanan yavaşlama, savaşlar ve krizler göz önünde bulundurulduğunda, sektörel bazda karşılaşılan zorluklara rağmen, yeni pazar arayışlarımız, sürdürülebilir üretim konusunda attığımız adımlar ile ihracatçı firmalarımızın tecrübesi ve başarısı, hedeflerimize ulaşmamızda bize çok büyük katkı sağlamıştır.” dedi. 

 

Türkiye’deki iş gücü, enerji ve üretim maliyetleri Uzakdoğu ülkeleri ile rekabet edebilecek seviyede değil

 

Başkan Ertan, “2023 yılının ikinci yarısında enerji maliyetlerinde yapılan iyileştirmeler ve yeni devreye alınan kapasiteler ile artan üretim ve ihracat tonajlarımız üretimde bir canlanma yaratsa da ne yazık ki Türkiye’deki iş gücü, enerji ve üretim maliyetleri Uzakdoğu ülkeleri ile rekabet edebilecek seviyede değil. Uzakdoğu ülkeleri karşısında zayıflayan rekabet gücümüz ve küresel ekonomideki dalgalanmalar ile enflasyonun yarattığı küresel talep daralmasının etkilerini en büyük ihraç pazarımız olan Avrupa’ya ihracatımızda bariz bir şekilde hissediyoruz.” diye konuştu. 

 

Kapasite kullanım oranımız mevcut durumda %60’lar seviyesinde

 

Yalçın Ertan, “Türk üreticiler, özellikle iç piyasada düşük maliyetlerle sunulan ve geniş bir yayılım gösteren Çin menşeli çelik ürünlerinin etkisiyle ciddi zararlar yaşamakta. Çin’in devlet destekli üretim politikaları ve düşük iş gücü maliyetleri, bu ürünlerin Türkiye piyasasında yerli ürünlere kıyasla daha cazip fiyatlarla satılmasına neden olmakta. Sektördeki birçok firma küçülme eğiliminde, bazıları ise faaliyetlerini durdurma noktasına geldi. Kapasite kullanım oranımız mevcut durumda %60’lar seviyesinde. Bizler sektör olarak çok daha yüksek kapasite kullanım oranları ile çalışabilecekken, girdi maliyetlerinin artışı bu anlamda sektörü zorluyor. Avrupa, ABD bizim ana ihraç pazarlarımız ve bu pazarların ikamesi yok. Kapasite kullanım oranlarımızın bu kadar düşük seyrettiği bu zorlu dönemde devlet desteklerine ve finansmana erişimin kolaylaştırılmasına, ithalata karşı korunmacı önlemlerin hızla devreye alınmasına ihtiyacımız olduğunun da tekrar altını çizmek isterim.” dedi. 

 

ABD’nin korumacı önlemlerine devam edip etmeyeceğini yakından takip ediyoruz

 

Başkan Ertan, “Diğer taraftan, Orta Doğu küresel ticareti doğrudan etkileyen önemli bir kriz haline gelen İsrail-Filistin savaşı ve getirdiği belirsizlik, Süveyş Kanalı’ndan geçişlerde ciddi gecikmelere yol açmakta. Sevkiyat sürelerinin uzaması navlun maliyetlerinin artmasına neden olurken, bu durumu fırsata çeviren ülkelerden biri Türkiye oldu. Kriz ortamında, Süveyş Kanalı’ndaki sıkıntılar yüzünden alternatif arayan firmalar rotasını Türk üreticilerine yöneltti ve özellikle yassı mamul sektöründe ülkemizin yassı ürün ihracat artışına büyük etkisi oldu. ABD tarafına baktığımızda ise Donald Trump’ın ABD’nin 47. başkanı seçilmesinin ardından korumacı önlemlerine devam edip etmeyeceği konusunu da yakından takip ediyoruz. 2018 yılından beri ülkemize uygulanan ilave vergi uygulamasına alışkın olan Türk ihracatçıların Trump’ın yeni döneminin getireceklerine göre yatırım ve üretimlerini şekillendirerek ihracatlarına devam edeceklerine inanıyorum. 2025 yılı öngörülerimize dayanarak 2024’ün devamında bu yıl da oldukça zorlu bir yıl geçireceğimizi düşünüyoruz.” diye konuştu. 

 

Uçak: Tarihimizde ilk defa ihracatımız 6 milyar doları aştı

 

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı ve Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, “2024 yılı ihracatçımız için gerçekten uzun ve zorlu bir yıl oldu. Tüm zorluklara rağmen Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği olarak ihracatımızı 1 milyar 314 milyon dolar olarak gerçekleştirmeyi başardık. 2024 yılında ihracatımızın bu seviyelerde kalmasını sağlayan Birliğimiz üyelerini üstün gayretlerinden ötürü kutlamak istiyorum. Türkiye genelinde de yaş meyve sebze ve meyve sebze mamulleri ihracatımızın toplamı 2024 yılı sonunda tarihimizde ilk defa 6 milyar doları aşarak 6 milyar 131 milyon dolara ulaştı. Bu rakamlar hem bizleri gururlandırdı hem de 2025 yılına umutla bakmamızı sağladı. Son yıllarda ihracatımızın odak noktasını üretimin kalitesini iyileştirmek olarak belirlemiştik. 2025 yılında da ana hedefimiz üretim odaklı olacak.” dedi. 

 

Başkan Uçak, “2025 yılında hız kesmeden devam etmek istiyoruz. Bu hedefle 44 firmamızın katılımıyla başlattığımız yeni URGE projemiz 2025 yılı için bize ışık tutacak. Ticaret Bakanlığımızın da sağladığı destek ile projedeki firmalarımızın talepleri doğrultusunda yeni pazarlarda yeni müşteriler bulmayı hedefliyoruz. Yine 2024 yılında ilk defa İzmir’de gerçekleştirdiğimiz ve sektörümüzün göz bebeği olan Interfresh Fuarına bu yıl çok daha güçlü bir şekilde katılım sağlayarak hem İzmirimizin hem de sektörümüzün tanıtımını büyük bir gururla üstleneceğiz.” diye konuştu. 

 

Zandar: 2024’ün en çok kaybettiren sektörüyüz

 

Ege Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Erkan Zandar, “2024’ün en çok kaybettiren sektörüyüz. Türkiye geneli yüzde 18, Birliğimizden yüzde 9 kayıpla 2024 yılını kapattık. Ocak 2024’de bu sene sektör küçülür demiştim bu senede ya bu seviyelerde yada yüzde 10 aşağı kapatılır. 2024 yılında yaşanılan tüm negatifliğin 2025’de devam etmemesi için faaliyetlerimizi belirledik. Suudi Arabistan’da temaslarımıza devam edeceğiz.” dedi. 

 

Sertbaş: Sanayi istihdamındaki toplam kayıp 438.628 kişi

 

Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Burak Sertbaş, “Sene başında yaptığımız tahminlerde toparlanmanın yılın son çeyreğinde olmasını bekliyorduk. Ancak ana pazarımız Avrupa’daki durgunluğun beklenenden uzun sürmesi sonucu toparlanma beklentilerimizi 2026 başına ertelemek durumunda kaldık. Açıkçası pandemi sonrası açılma dönemindeki siparişleri şu an arıyoruz. Sektör gerileme döneminde. Pandemi sonrası sektörün artan ihracatı maalesef saydığımız etmenler nedeniyle son yıllarda düşüş trendinde. Türkiye geneli hazırgiyim ihracatımız 2023 yılında 19,2 milyar dolar olarak gerçekleşmişti, bu seneyi ise %7 düşüşle 17,9 milyar dolarla kapatıyoruz. EHKİB olarak geçen seneye göre ihracatımızı az da olsa artırdık, dolar bazında %4 artışla 1 milyar 388 milyon dolar ihracat yaptık. Her ne kadar toplam ihracatımızı korumaya başarabilsek de artan maliyetlerimiz nedeniyle sektörde karlılık düştü. Sektörümüz tekstil ile beraber bundan yaklaşık 2 yıl öncesinde 1,2 milyon kişiye istihdam sağlıyordu. En güncel SGK rakamlarına göreyse (Ağustos 2024) zirveyi gördüğümüz 2022 yılına kıyasla 233.789 kişilik istihdam kaybı yaşadık. Aynı dönemde sanayi istihdamındaki toplam kayıp 438.628 kişi. Yani, sanayide istihdam edilip ayrılan ya da işsiz kalan her 2 çalışandan 1’i tekstil ve konfeksiyon sektöründen ayrılmış.” dedi.

 

Rakiplerimize göre %40-50 daha pahalıyız

 

Başkan Sertbaş, “Üretim düşüşü şirket kapanmaları, konkordatoları artırdı. İhracatımızın düşmesiyle kapasite kullanım oranımız %84’lerden yüzde %77 seviyelerine gerilemiş durumda. Bildiğiniz üzere asgari ücret 22.104 TL olarak açıklandı. Bu rakamla ilgili farklı kesimlerden farklı yorumlar gelebilir ancak bunu tartışmanın manası yok. Her zaman savunduğumuz gibi burada önemli olan insanlarımızın alım gücünün korunması yoksa 2 ay sonra bu tutarda açlık sınırının altında kalması halinde başa dönmüş oluruz. Rakip ülkelerle kıyaslandığında son dönemde artan maliyetlerimiz nedeniyle rakiplerimize göre %40-50 daha pahalıyız. Aslında Ortadoğu’daki savaş nedeniyle Asya’dan Avrupa’ya tedarik zincirinde yaşanılan sıkıntılar bizim gibi Avrupa’ya yakın konumda bulunan ülkeler açısından avantaj yaratıyor fakat ülkemizdeki maliyetlerin rakiplerle kıyaslandığında yüksek olması bu avantajı tam manasıyla kullanmamıza engel oluyor. Burada en büyük rakibimiz ucuz işçilik gücü ve coğrafi konumundan ötürü Mısır. Son dönemde ülkemizden de Mısır’a çok sayıda yatırım yapan hazırgiyim/tekstil firmamız bulunuyor. Bu noktada hazırgiyim sektörünün potansiyeli ve ülkemiz için vazgeçilmez olduğunun altını çizmek istiyorum.” diye konuştu. 

 

Öztürk: 2024 yılında sektörümüz 11,9 milyar dolarlık ihracat ile gıda ihracatımızda %33’lük pay almıştır

 

Ege Hububat Bakliyat ve Yağlı Tohumlar İhracatçıları Birliği Başkanı Muhammet Öztürk, “2024 yılında sektörümüz 11,9 milyar dolarlık ihracat ile gıda ihracatımızda %33’lük pay almıştır. Birliğimizin ihracatı 965 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. 2023 yılına göre sektör ihracatımız %10 düşüş göstermiştir. Bu düşüşün en önemli nedenleri; birçok hububat ve bakliyat ürününün ihracatına ve ayrıca buğday gibi sektörlerimizde hammadde olarak kullandığımız ürünlerin ithalatına getirilen kısıtlamalar ve döviz kurunun düşüklüğü olmuştur. Ayrıca, Hindistan ile yapılan Mutabakat Zaptı’na rağmen Hindistan’ın Türkiye’den beyaz haşhaş tohumu ithalat kotası ilan etmemesi nedeniyle ihracatımız beklenen seviyede gerçekleşmemiştir. Yukarıda bahsetmiş olduğum konuların çözümlenmesini umduğumuz 2025 yılında Birliğimiz ihracat hedefini 1,2 milyar dolar olarak belirledik ve bu hedefe ulaşmak adına yoğun bir pazarlama takvimi oluşturduk.” dedi. 

 

 

Işık: 1,8 milyar dolar ihracat gerçekleştirdik

 

Ege İhracatçı Birlikleri Organik Ürünler ve Sürdürülebilirlik Koordinatörü ve Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mehmet Ali Işık, “2024 yılı, hepimiz için pek çok zorluğun yaşandığı bir yıl oldu. 2024 sezonu için Türkiye genelinde 1,8 milyar dolar hedef açıklamıştık. Ve bu hedef yaklaşık 1,8 milyar dolar olarak gerçekleşti. Türkiye genelinde geçen sene sezonu 1,6 milyar dolar ile kapatmıştık. Bu yıl, 417 bin tonluk ihracatımızla ülkemize 1,8 milyar dolarlık gelir kazandırdık ve dünya liderliğimizi koruduk. Çekirdeksiz kuru üzüm, kuru incir ve kuru kayısı ihracatımız, bu başarının temel taşları oldu. Özellikle Avrupa’daki pazar payımız %44 gibi yüksek bir seviyede seyrederken, ABD, Avusturalya, İngiltere gibi pazarlarda da büyümeyi başardık.” dedi. 

 

Hindistan pazarlarını hedefleyen Turquality projemiz için Ticaret Bakanlığı onayımızı aldık

 

Başkan Işık, “Çekirdeksiz kuru üzüm ihracatımız 180 bin ton olarak gerçekleşti ve değer bazında %15 artışla 534 milyon dolar gelir elde ettik. Dünya kuru üzüm ihracatının %32’si tek başına ülkemiz tarafından gerçekleştirildi. Kuru incir ihracatımız, 63 bin ton olarak gerçekleşti ve değer bazında %25 artışla 337 milyon dolarlık bir gelir sağladı. Bu ürün, Türkiye’nin prestij sembollerinden biri olmayı sürdürüyor. Kuru kayısı ihracatımız ise miktar olarak bir önceki yıla göre %9 artışla 77 bin ton olarak gerçekleşti. Bununla birlikte, ihracat geliri %2 artarak 411 milyon dolar seviyesinde kaldı. Tüm bu başarıların yanında, sürdürülebilirlik adına önemli adımlar attık. Üretim miktarının ve kalitesinin artırılması için ilgili bakanlıklarımızla iş birliği içinde çalıştık. Ayrıca Hindistan pazarlarını hedefleyen Turquality projemiz için Ticaret Bakanlığı onayımızı aldık. Ege İhracatçı Birlikleri olarak, 2018 yılında başlattığımız “Turkish Tastes” Turquality Projesi ile bugün önemli bir eşik aşılmış bulunmaktadır. ABD’deki pazar hedeflerimize adım adım yaklaşırken, bu ülkedeki faaliyetlerimizi daha da genişletmek için stratejik adımlar atmaktayız.” diye konuştu. 

 

 

Tokatlıoğlu: “Maden ihracatı 6 milyar dolara ulaştı”

 

2024 yılında Türkiye’nin maden ihracatının yüzde 5 artışla 6 milyar dolar olduğu bilgisini veren Ege Maden İhracatçıları Birliği Başkan Yardımcısı Faik Tokatlıoğlu, maden ihracatında doğal taş ihracatının 1,9 milyar dolar olduğunun altını çizdi. 

 

Ege Maden İhracatçıları Birliği olarak ihracatlarını yüzde 23’lük artışla 1 milyar 300 milyon dolara taşıdıklarını aktaran Tokatlıoğlu, “Sektörel ihracatımızım büyük çoğunluğunu doğal taş oluşturdu. İhracat rakamları az da olsa olumlu bir tablo çizse de son günlerde maalesef sadece sektörün değil tüm ihracatçıların belini büken gelişmeler oluyor. Ekim ayı başında 37.80₺/€ olan kur bugün 36.50₺/€ idi. Bu sürede TL mevduat sahibi %10 kazanırken, ihracatçının dövizi %3,5 düştü maalesef. 2024 yılı boyunca %12-17 aralığında artış gösteren döviz kurları, Avrupa’daki resesyon göstergeleri, 2000€’ya ulaşan giydirilmiş asgari ücret maliyeti ile ihracatçı ve üreticiler için olumlu konuşmak pek mümkün görünmüyor. 2023 yılı KAR Yılı değil AR Yılı olacak demiştim. 2024 yılı da KAR Yılı değil DAR Yılı oldu. 2025 yılı bu gidişle KAR Yılı değil KOR ATEŞ yılı olacak” dedi. 

 

2024 yılında fuarlar, sektörel ticaret heyetleri ve alım heyetleriyle ihracatı artırma çabası içinde olduklarını paylaşan Tokatlıoğlu 2025 yılında da yoğun bir takvim oluşturduklarını söyledi. Tokatlıoğlu sözlerini şöyle tamamladı: “Xiamen Doğal Taş ve Teknolojileri Fuarı’na milli katılım organizasyonumuzu gerçekleştireceğiz. 2025 yılında ABD, Polonya, İngiltere, Romanya, Sırbistan, Avustralya ve Kazakistan’a heyet düzenlemeye yönelik hazırlıklarımıza da devam ediyoruz. 2024 yılında ara verdiğimiz Amorf Doğal Taş Proje ve Tasarım Yarışmasını beşincisini 2025 yılında gerçekleştireceğiz.”

 

Gürle: “ABD’de fuar, 7 ülkede sektörel ticaret heyeti yapacağız”

 

2023 yılında 906 milyon dolar olan ihracatlarını, 2024 yılında yüzde 4,25’lik bir artışla 946 milyon dolara yükselttikleri bilgisini veren Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Fuat Gürle, bu ihracatta kağıt sektörünün 576 milyon dolar, mobilya sektörünün 212 milyon dolar ve odundışı orman ürünleri sektörünün 122 milyon dolarlık payla temsil edildiklerini vurguladı. 

 

İhracatlarını artırmak için 2024 yılı içinde Fas, Suudi Arabistan, Hindistan’a yönelik sektörel ticaret heyetleri yaptıkları bilgisini veren Gürle, “2025 yılında da yoğun bir takvimimiz olacak. Şubat ayında mobilya sektörüne yönelik Irak’a, Mart ayında baharat sektörüne yönelik Brezilya’ya Sektörel Ticaret Heyetleri yapacağız. 2025 yılı içerisinde ayrıca, Suudi Arabistan, Fas-Tunus, Kazakistan ve Hindistan Sektörel Ticaret Heyetleri ile bir tanesi Modeko fuarıyla eş zamanlı olacak şekilde 3 adet Mobilya Sektörel Alım Heyeti düzenlemeyi planlıyoruz. ABD-Chicago’da 9-11 Haziran 2025 tarihleri arasında düzenlenecek olan NeoCon Show’25 mobilya fuarı Türkiye milli katılımını gerçekleştireceğiz. 2024 yılı içerisinde bu konuyla ilgili olarak fuar idaresiyle görüşmelerimizi tamamlayarak firmalarımıza duyuruya çıktık. Birliğimizin mobilya sektörüne yönelik ilk milli katılım organizasyonu olacak olması sebebiyle heyecanımız çok büyük. Ülkemizde endüstriyel tasarım kültürünün oluşturulması amacıyla düzenlediğimiz EzberBozan Mobilya Tasarım Yarışmasının hazırlıklarını sürdürüyoruz” şeklinde konuştu. 

 

 

Girit: Su ürünleri ve hayvansal mamuller sektörü 1 milyar 724 milyon dolar ihracat gerçekleştirmiştir

 

Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı Bedri Girit, “Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller Sektörü, 2024 yılında ihracatını 2023 yılına göre %12 artışla 1 milyar 724 milyon $ olarak gerçekleştirmiştir. Sektör, Genel Sekreterliğimizin toplam ihracatı 18 milyar 414 milyon $ ihracatımızda ise % 9’luk pay almıştır. 2024 yılında ihracat gerçekleştirilen alt sektörler sırasıyla, 1 milyar 293 milyon dolarla su ürünleri, 173 milyon dolarla yumurta, 149 milyon dolarla kümes hayvanları etleri, 63 milyon dolarla süt ve süt ürünleri, 17 milyon dolarla kırmızı et ve sakatat, 16,5 milyon dolarla bal, 13 milyon dolarla diğerleridir. 2024 yılında en çok ihracat gerçekleştirilen ilk 5 ülke sırasıyla, 196 milyon dolarla Rusya, 180 milyon dolarla İtalya, 153 milyon dolarla İngiltere, 151 milyon dolarla Yunanistan, 142 milyon dolarla Hollanda’dır.” dedi. 

 

Umur: 947 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdik

 

Ege Tütün İhracatçıları Birliği Başkanı Ömer Celal Umur, “2024 yılında Türkiye genelinde toplam bir önceki yıla göre %6’lık bir artışla 978 milyon dolarlık yaprak tütün ve tütün mamulleri ihracatı gerçekleşmiştir. Ege Tütün İhracatçıları Birliği olarak bu rakamın %97’sini yani 947 milyon dolarını gerçekleştirmiş bulunuyoruz. 2024 yılında gerçekleştirilen toplam 978 milyon dolarlık ihracatın 327 milyon doları yaprak tütün ihracatı ve 651 milyon dolarlık kısmı tütün mamulü ihracatı olarak gerçekleşmiştir. Ülke bazında değerlendirecek olursak, yaprak tütün ihracatın en çok ihracat yaptığımız ilk 3 ülke sırasıyla İran, Belçika ve ABD olmuştur. Mamul ihracatında ise Irak, ABD ve Birleşik Arap Emirlikleri ilk 3 ülkeyi oluşturmaktadır. Sektörümüz, yarattığı istihdam, ihracat geliri ve sağladığı katma değer ile Türkiye ekonomisinde önemli bir yere sahiptir. Yaprak tütün, ticari değeri en yüksek tarım ürünlerimizden biri olarak öne çıkmaktadır.2025 yılı, ihracatın ön planda olduğu, dengeli ve sürdürülebilir büyümenin sağlandığı bir yıl olma potansiyeli taşımaktadır.” Diye konuştu. 

 

 

Uygun: “AB’den 30 bin ton kota istiyoruz”

 

 

Türkiye’nin 2024/25 sezonunda 475 bin ton zeytinyağı rekoltesiyle dünya ikincisi olacağını söyleyen Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Emre Uygun, Avrupa Birliği’nin ülkemize tanıdığı yıllık 100 tonluk zeytinyağı kotasının çok yetersiz olduğunu, AB’den 30 bin ton kota alınması için çaba içinde olduklarını vurguladı. 

 

 

Türkiye’nin sofralık zeytin ihracatının yüzde16 artarak 192 milyon dolardan 224 milyon dolara yükseldi bilgisini veren Uygun, en fazla ihracat yaptıkları ilk 3 ülkenin Almanya, Irak ve Romanya olduğunu belirtti. Uygun, “2024 yılında dökme ve varilli zeytinyağı ihracatına getirilen kısıtlamalar nedeniyle zeytinyağı ihracatımız geçen yıla kıyasla yüzde 16 düşüş ile 535 milyon dolar olarak gerçekleştirildi. Eylül ayından itibaren kısıtlamaların tamamen kaldırılması, Türk zeytinyağımızın yurtdışında daha geniş bir erişime sahip olmasını ve rekabet gücümüzün artmasını sağladı. 750 bin ton sofralık zeytin ve 475 bin ton zeytinyağı rekoltesini ihraç edeceğimiz 2025 yılında 1 milyar dolar ihracat hedefliyoruz. 2028’de ise 1,5 milyar dolar seviyesine çıkarmak için çalışacağız” dedi. 

 

Celep: “İhracat Türk ekonomisinin motoru”

 

İhracatı Türk ekonomisinin motoru olarak konumlayan Türkiye İhracatçılar Meclisi Yönetim Kurulu Üyesi Birol Celep, “Büyümemizin itici gücü ihracat. Orta Vadeli Programda ortaya konulan hedeflere ulaşmak için yoğun bir mesai yaptık. TİM ve Birlikler olarak 58 ülkeye 135 heyet düzenledik, 350’ye yakın fuara katıldık. Küresel ihracattaki payımızı yüzde 1,08’e çıkardık ve yeni rekorlara imza attık.

2024 yılını 262 milyar dolar ihracatla geride bıraktık. 2025 yılı için belirlenen 279,6 milyar dolar ihracat hedefine ulaşmak için var gücümüzle çalışacağız” dedi. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kanlı Nigar Foça’dan Aydın’a

Foça Belediyesi Tiyatro Grubu Aydın Büyükşehir Belediyesi daveti üzerine geçtiğimiz hafta sonu ‘’Kanlı Nigar’’ oyununu Aydın Büyükşehir Belediyesi Şükran Güngör Yıldız Kenter Kültür Merkezi Tiyatro Salonunda oynadı.

Sadık Şendil, Hayali Küçük Ali’nin yazdığı modern karagöz oyunlarından biri olan ‘’Kanlı Nigar’’ Foça Belediye Tiyatrosu Oyuncuları tarafından geçtiğimiz yıl oynanmaya başlamıştı. Seyircisinden gelen olumlu yorumlar üzerine 3 kez Foça’da sahnelenen oyuna bu kez Aydın Büyükşehir Belediyesi talip oldu.

4 Ocak Cumartesi günü Foça’dan yola çıkan Foça Belediye Tiyatrosu oyuncuları akşamına Aydın seyircisine unutulmaz bir performansla sanat dolu bir akşam yaşattılar. Oyun sonunda seyircisinden tam not alan tiyatro oyunu için oyunculara yoğun ilgi vardı. Sahne sonrası oyunculara ve seyircilere yaptığı konuşmada Oyun Yönetmeni Erdal Dinçer ‘’ Davetiniz için Foça Belediyesi Tiyatrosu Oyuncuları ve Foça Belediye Başkanı Saniye Bora Fıçı adına buradayız. Bizleri seyrettiğiniz için herkese çok teşekkürlerimi sunarım.’’ dedi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Şehrin Tiyatrosu Ataşehir Seyircisiyle İlk Kez Buluştu

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, 110. yıl etkinlikleri kapsamında “Uçurtmanın Kuyruğu” oyununu Ataşehir seyircisiyle ilk kez buluşturdu.

 

Savaş Dinçel’in yazdığı, Barış Dinçel’in yönettiği “Uçurtmanın Kuyruğu” 7 Ocak 2025 Salı günü İnal Aydınoğlu Kültür Merkezi Şener Şen Sahnesi’nde seyirci karşısına çıktı.

 

Dekoru, kostümleri ve oyunculuklarıyla seyircisini büyüleyen “Uçurtmanın Kuyruğu”, ayakta alkışlandı.

 

İstanbul’un her noktasına oyunlarını götürmeyi hedefleyen İBB Şehir Tiyatroları, klasik ve çağdaş oyunlarını İstanbul’un birçok ilçesinde seyirciyle buluşturmaya devam edecek.

 

UÇURTMANIN KUYRUĞU

Çocukluğu babası tarafından otoriteyle bezenmiş, sıkı bir disiplinle yetiştirilmiş, bu disiplin ve otorite kendisi için saplantıya dönüşmüş bir adam, hayatına son vermeye karar verir. İntihar mektubunu yazıp bitirdiği an kapı çalar. Karşısında ilk defa gördüğü, tanımadığı bir misafir vardır. Gelen adam hayatına ve tüm çocukluğuna dair her şeye hakimdir. Zaman geçtikçe sohbet ilgi çekici bir hal alır. Etkileyici bir iç hesaplaşma başlar. Oyunda Gün Koper, Ali Yoğurtçuoğlu rol alıyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kuveyt Türk’ten Sarıkamış Allahuekber Dağı Şehitlerini Anma Milli Bilinç Kampı’na destek!

120 kişinin katılım gösterdiği etkinlik, gençlerin tarih bilincini güçlendirmeyi ve vatan sevgisini pekiştirmeyi amaçlıyor.

 

Kuveyt Türk, Sarıkamış Harekatı’nın 110. yılında, Türkiye İzcilik Federasyonu (TİF) tarafından 19.’su düzenlenen “Allahuekber Dağı Şehitlerini Anma Milli Bilinç Kampı”nın resmi sponsorluğunu üstlendi. Zorlu iklim koşullarında gerçekleştirilen anma ve milli bilinç kampına, 120 kişi katılım gösterdi. 2017 yılından bu yana kampa destek veren Kuveyt Türk de izcilik ve dağcılık tecrübesi olan çalışanlarından oluşan ekibiyle faaliyete katılım gösterdi. 

22 Aralık 2024’te Erzurum’da buluşan izciler, Yakutiye Medresesi’nden Havuzbaşı Kent Meydanı’na kadar süren bir fener alayı düzenledi. Aynı gün, Sarıkamış Şehitleri Fotoğraf Sergisi, Havuzbaşı Kent Meydanı önünde ziyarete açıldı. Sergide Sarıkamış Harekâtı’na dair görseller ile fotoğraf sanatçısı Bülent Bay’ın milli bilinç kamplarında çektiği kareler sergilendi.

 

109 yıl önceki zorluklar hissedildi, “Şehadetin Tefekkürü” uygulaması gerçekleştirildi

24 Aralık Salı günü Gaziler köyünde düzenlenen anma töreninde, şehitlerimizi onurlandırmak üzere Türk bayrağı törenle izcilere teslim edildi. Daha sonra izciler Allahuekber Dağları’nın Kaynakyayla bölgesine doğru yürüyüşe geçti. Hissedilen sıcaklığın -17 dereceye ulaştığı zorlu koşullarda, katılımcılar üç saatlik yürüyüşün ardından şehitliğe vardı. 25 Aralık Çarşamba günü izciler, askerlerimizin donarak şehit oldukları Fırıntepe Şehitliği’ne hareket etti. Karla kaplı patika yollarda ilerleyen izciler, yaklaşık 2,5 saatlik zorlu bir yürüyüşün ardından şehitliğe ulaştı. Şehitliğin çevresinde daire şeklinde konuşlanan katılımcılar, kar üzerine sırt üstü uzanarak ve gözlerini kapatarak 5 dakika boyunca “şehadetin tefekkürü” adı verilen anlamlı bir uygulama gerçekleştirdi. Daha sonra kamp alanına dönen izciler, yatsı namazının ardından Kaynakyayla Camii’nde düzenlenen mevlit ve hatim duasına katıldı.

 

 İzciler geceyi zorlu koşullarda geçirdi

İzciler, çetin hava koşullarında çadırlarında uyku tulumlarında geceyi geçirerek şehitlerin o dönem yaşadığı zorlukları daha derinden anlamaya çalıştı. Sabah olduğunda çadırlarını toplayan izciler, Kaynakyayla Şehitliği’ni ziyaret ederek dualar etti. Kaynakyayla’da düzenlenen törenin ardından tek sıra halinde dönüşe geçen grup, yaklaşık 3 saatlik bir yürüyüşle önce Kaynak köyüne, ardından Gaziler köyüne ulaştı. Kapanış töreni sonrası Erzurum’a doğru yola çıkan izciler, kampa katılmanın kendileri için unutulmaz bir onur kaynağı olduğunu dile getirdi. Altı gün süren bu anlamlı etkinliğin ardından izciler, 27 Aralık Cuma günü memleketlerine döndü.

 

Kuveyt Türk’ten milli değerlere destek

“Değerlerimizle büyüyoruz” yaklaşımıyla hareket eden Kuveyt Türk, Türkiye’nin yerel ve milli değerlerini korumak, yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak adına pek çok sosyal sorumluluk projesine destek veriyor. 2017 yılından bu yana Türkiye İzcilik Federasyonu’na sponsorluk desteği sağlayan Kuveyt Türk, sadece Sarıkamış Allahuekber Dağı Şehitlerini Anma Milli Bilinç Kampı’na değil, aynı zamanda Çanakkale 57. Alay Milli Bilinç Kampı’na da hem sponsorluk desteği sağlıyor hem de çalışanlarıyla etkinliklerde aktif olarak yer alıyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Çocuklar için güvenli diş tedavisi nasıl olmalı? Anestezi kullanımı hafife alınmamalı!

Genel anestezi ve sedasyon yöntemlerinin özellikle diş hekimi korkusu olan, uzun süreli tedavi gerektiren veya özel gereksinimli çocuklar için ideal olduğunu dile getiren Doç. Dr. Barış Karabulut, “Bir merkezde çocuk ya da yetişkin hastaların uyutularak tedavi edilebilmesi için A tipi ağız diş sağlığı merkezi lisansı ve ruhsatının alınmış olması ve tam teşekküllü bir ameliyathaneye sahip olması şarttır.” dedi. Doç. Dr. Barış Karabulut ayrıca, komplikasyon riskini en aza indirmek için işlem öncesi tıbbi tetkiklerin yapılması ve hastaların tıbbi geçmişlerinin bilinmesinin de şart olduğuna vurgu yaptı.

Üsküdar Diş Hastanesi Çocuk Diş Hekimi Doç. Dr. Barış Karabulut, çocuklarda genel anestezi ve sedasyon ile yapılan diş tedavileri hakkında bilgi verdi.

Anestezi işlemleri esnasında ve sonrasında pek çok komplikasyon görülebilir!

Genel anestezi ve sedasyon işlemleri için herhangi bir yaş sınırı bulunmadığını dile getiren Doç. Dr. Barış Karabulut, “Önemli olan işlem öncesi gerekli tüm tıbbi ve radyolojik tetkiklerin yapılması, tam teşekküllü bir ameliyathane ortamında ehil bir anestezi ekibinin olmasıdır.” dedi.

Anestezi işlemleri esnasında ve sonrasında hafiften şiddetliye pek çok komplikasyon görülebildiğini ifade eden Doç. Dr. Barış Karabulut, bu komplikasyonların kolaylıkla ortadan kaldırıldığını söyledi. Doç. Dr. Barış Karabulut, “Önemli olan yeterli tecrübede ameliyathane ekibinin ve sağlık alt yapısı üst düzeyde olan bir kurumun seçilmesidir.” diye konuştu.

“Anestezi bazen çok hafife alınıyor!” 

Diş uygulamalarında anestezinin bazen çok hafife alındığını kaydeden Doç. Dr. Karabulut, öncelikle hangi çocuklara genel anestezi altında tedavi uygulanacağının belirlenmesinin önemine vurgu yaptı. Doç. Dr. Barış Karabulut, şunları anlattı:

“Genel anestezi ve sedasyon diye iki başlık var aslında. Sedasyon anestezinin daha hafif hali. Tıbbın tüm dallarında olduğu gibi her zaman basitten zora doğru gitmek ana hedefimizdir. Öncelikle mümkün olan hastalarda sedasyon yöntemi denenmeli. Sedasyonla genel anestezi arasında önemli farklar bulunuyor. Sedasyonda entübasyon yapılmasına gerek kalmadan basit ve kısa süreli işlemler kolaylıkla yapılabilir. Kişinin bilinci yerinde olabilir. Hafif uyaranlara cevap verir sadece. Buna bilinçli sedasyon diyoruz. Daha uzun süreli ve komplike işlemler için derin sedasyon tercih edilir. Derin sedasyonda hasta tam uyku halindedir ancak kendi kendine soluk alıp verebilir.”

Diş tedavisinde anestezi kullanımı için tam teşekküllü bir ameliyathane şart!

Bir merkezde çocuk ya da yetişkin hastaların uyutularak tedavi edilebilmesi için A tipi ağız diş sağlığı merkezi lisansı ve ruhsatının alınmış olması gerektiğini belirten Doç. Dr. Barış Karabulut, “Tam teşekküllü bir ameliyathane olması şarttır. Anestezi cihazları, anestezi teknisyeni, hemşiresi, tüm ilaçları, yani olası komplikasyonlarda müdahale edecek anestezi ekibi, tekrar hayata döndürecek ekibin hazır bulunması gerekir. Genel anesteziden sonra en az 4 saat hasta gözlem altında tutulmalı, her şeyin normal olduğuna emin olunduktan sonra taburcu edilmelidir.” dedi.

Anestezi öncesinde hastalara her zaman belli tahlillerin yapılması gerektiğini ve tüm tıbbi geçmişin de bilinmesinin önemli olduğunu kaydeden Doç. Dr. Karabulut, “Hasta, eski hastalıkları, geçirmiş olduğu ameliyatları, kullandığı ilaçları anestezi uzmanıyla paylaşmalı. Operasyondan hemen önce tekrar bir muayene ile operasyona uygunluk değerlendirilir. Operasyon esnasında çok dikkatli çalışmak, kanama kontrollerinin iyi yapılması olası komplikasyonları önlemede son derece önemlidir.” şeklinde konuştu.

Sedasyon, hastanın çok kısa sürede normal hayatına dönmesini sağlıyor

Sedasyonun genel anesteziden en önemli avantajının çoğunlukla hava yoluyla hasta uyutulduğu için sedasyon bittiği anda vücutta ilacın kalmaması olduğunu söyleyen Doç. Dr. Barış Karabulut bu sebeple hastanın taburcu olması ve normal hayatına dönmesinin çok kısa sürdüğünü söyledi.

Genel anestezi sırasında sıklıkla nazal entübasyon yapılabildiğini ifade eden Doç. Dr. Barış Karabulut Karabulut, burun mukozasının çok duyarlı olduğunu ve mutlaka kanama kontrolünün çok dikkatli yapılması gerektiğini vurguladı.

Diş hekimlerinin ağız ortamında çalıştığı için genelde nazal entübasyon yapılmasını istediklerini anlatan Doç. Dr. Karabulut, “Burunda deviasyon, polip veya aşırı darlık durumunda ısrarcı olmayıp ağızdan entübasyonla da çalışabiliriz.” dedi.

Korkulmamalı ancak ciddiye alınmalı

Anestezi ile diş tedavisi konusunda hastalara ‘gözünüzde büyütecek kadar korkulacak bir olay da değil, ama çok hafife alınacak bir olay da değil’ dediklerini kaydeden Doç. Dr. Barış Karabulut, “Bu işlemlerin doğru bir yerde, doğru bir hekimle, yetkin bir ekip ve yeterli altyapının olduğu bir hastane ortamında yapılması şart.” şeklinde konuştu.

Özel gereksinimli çocukların da anestezi uygulamalarıyla tedavi edildiğini kaydeden Doç. Dr. Karabulut, burada da sedasyon veya anestezi arasındaki ayrımı, yapılacak işlemlerin süresinin belirlediğini aktardı.

Genel anestezi, yapılan işlemlerin kalite ve başarısını artıran bir avantaj sağlıyor…

Diş hekiminden çok korkan yetişkin hastalara da genellikle sedasyonun uygulandığını anlatan Doç. Dr. Barış Karabulut, sözlerini şöyle tamamladı:

“Yaş sınırı yok. Yeni doğandan yetişkinlere kadar her yaş grubu hastaya, özellikle yetişkinler için söylüyorum, diş hekimi korkusu olan, öğürme refleksi olanlara da uyguluyoruz. Bu tip hastalar ağızlarını belli bir seviyeden fazla açınca veya ağıza ayna dahi girdiğinde öğürmeye başlarlar ve tedavileri neredeyse imkansız hale gelir. Ayrıca çok fazla seans gerektiren, koltukta uzun süre tedavi zamanı gerektiren işlemler tek seferde bitirilmiş olur. Mesela ağır diş çekimleri, implant uygulamaları, ölçü aldırma…Yabancı hastalarda da sağlık turizmi kapsamında kısa zaman diliminde işlemlerinin bitmesi gerekiyor. Genel anestezi altında bütün diş çekimleri, kanal tedavileri, dolgular, implantlar yapılıyor. Ölçüleri alınıyor, hemen geçici protezleri yapılıp hastaya uygulanıyor. Bu da hastalar ve klinikler için zamandan tasarrufun yanında yapılan işlemlerin kalite ve başarısını artıran bir avantaj sağlıyor.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Arabesk müzik türü değil, kitlesel bir olay!

Ferdi Tayfur’u halkın sahiplendiğini ve hiç vazgeçmediğini de anlatan Prof. Dr. Nazife Güngör, “Çünkü O hep onlarla kalmayı başardı. Ne yaşam tarzını ne de müzik formunu hiç değiştirmedi, değiştirmeye de çalışmadı.

Dolayısıyla da kitlelerin sevgisini hiç yitirmedi.” dedi. Arabeskin, bir müzik türü olmaktan çok kitlesel bir olay olduğunu kaydeden Güngör, “Bir kitle kültürü ya da bugünkü adıyla bir popüler kültürel türdür. Orada müzik sanatının incelikleri, notalar, enstrümanlar, söyleniş tarzı çok da önemli değil, önemli olan şey sanatçının kim olduğu, hangi yaşam koşullarından geldiği, nasıl yaşadığı ve ne söylediğidir.” dedi.

 

Üsküdar Üniversitesi Rektörü, İletişim Bilimci Prof. Dr. Nazife Güngör, Arabesk müziğin en önemli isimlerinden Ferdi Tayfur’un ölümünün ardından arabesk konusunu değerlendirdi.

Halk kendinden bilirse daha çok sahipleniyor

Aynı zamanda 1993 yılında ‘Arabesk’ isimli bir kitabı da kaleme alan Prof. Dr. Güngör, arabesk müziğin en önemli isimlerinden Ferdi Tayfur’un 1970’li yılların arabeskine damgasını vurmuş bir isim olduğunu söyledi. Güngör, “Melankolik şarkı sözleri, hüzün dolu nağmeleriyle halkın gönlünde taht kurmuş bir sanatçı. Halkın sevgisini kazanmasının tek nedeni şarkılar değil elbet. Halk kendinden bilirse daha çok sahiplenir. Ferdi Tayfur’u halk kendinden bildi. Yaşam tarzıyla, yaşam mücadelesiyle O halktan biriydi, dolayısıyla da halkın sesi olabilmişti. 1960’ların ve 70’lerin toplumsal değişim sürecinin müzikteki yansımasıydı Ferdi Tayfur. Kırdan kente göçün neden olduğu bunalım sürecine ses vermişti. Yerinden edilmişliğin, ancak yer edinememişliğin umutsuzluğuna belki de bir nebze umut olmuştu şarkılarıyla. Kentte henüz kabul göremeyen yeni kentlinin kenardaki yolculuğuna yoldaş, duygudaş olmuştu belki de yanık sesiyle.” dedi.

Arada kalmışlığın sesiydi arabesk…

1970’ler Türkiye’sinin bir yandan kırdan kente göçe hazırlıksız yakalanmış olduğunu, dolayısıyla da işsizlik, yoksulluk ve yersizliğin toplumda büyük bir kaosa neden olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nazife Güngör, şöyle devam etti:

“İstanbul başta olmak üzere büyük kentlerin çevresini gecekondular sarmıştı. İnsanlar kendi olanaklarıyla inşa ettikleri derme çatma evlerde, alt yapıdan, elektrik, su, ulaşım olanaklarından yoksun biçimde yaşama tutunmaya, yeni yaşamlarına uyum sağlamaya çalışıyorlardı. Kırdan kopmuşlardı, ancak kentli de olamamışlardı. İşte bu arada kalmışlığın sesi olmuştu arabesk şarkıların hüzün dolu sözleri. Müzik değildi mesele, müzikte dile gelen sözlerdi, bazen umut veren, bazen de umutsuzluğu ören şarkı sözleri. Huzurum kalmadı, batan güneş, yuvasız kuşlar, yaktı beni, bırak şu gurbeti, yüreğimde yara var…”

Halkın sesi olabilmişti Ferdi Tayfur…

Sanatçının yaşam tarzının da önemli olduğunu ve Ferdi Tayfur’un tam da burada hayran kitlesiyle bütünleştiğini dile getiren Prof. Dr. Nazife Güngör, şunları söyledi:

“Gecekondulular sevmişti Ferdi’yi. Onu kendilerinden biri gibi görüyorlardı çünkü. O da zaten şarkılarına kendi yaşam mücadelesini yansıtıyordu. Dinleyicisiyle empati kurmak, onları anlamak, onlara ulaşabilmek hiç zor değildi Ferdi için. O da kırdan, yoksulluktan çıkıp gelmişti İstanbul’a, tutunmaya çalışıyordu yaşama, kendisini kabul ettirmeye, uyumlanmaya. Zordu, hem de çok zordu. Ama gayret ederek, umudu besleyerek olacaktı. Olmalıydı. Kendi yaşam mücadelesi, acıları, umutsuzluktan umuda kıvranışları şarkılarında dile gelmişti. Dolayısıyla da halkın sesi olabilmişti Ferdi Tayfur.   Plakları kapış kapış, konserlerine yüzbinler katılıyordu. Kimisi için Ferdi Abi, kimisi için Ferdi Baba olmuştu. Arabeskin de kralı ilan edilmişti.”

Arabeskin böylesine ilgi görmesinin nedeni neydi?

Bir taraftan da bu yeni müzik formuna ilişkin tartışmalar başladığını hatırlatan Prof. Dr. Nazife Güngör, “En iyi müzik okullarında eğitim alanlar, müziğin en kalitelisini yapanlar kitlelerden o kadar da ilgi görmezken bu yeni tarzın böylesine ilgi görmesinin nedeni neydi acaba? Müzisyenler, müzik araştırmacıları, sosyologlar, sosyal psikologlar işin aslını öğrenmek için harekete geçmişlerdi. Pek çok çalışma yapıldı, yazılıp çizildi. Kitleleri bu denli etkileyen neydi acaba? Bu dünyadan ve de bu toplumdan nice müzisyen gelip geçmişti. Türküler, halk deyişleri, klasik müzik, sanat müziği vs. Ama ilk kez bir müzik formu kitlesel düzeyde ilgi görüyordu. Ferdi Baba, Orhan Baba, Müslim Baba vs. Halk sevdi bu sanatçıları. Yaptıkları müziğin sanat değerini tartışmak çok da önemli değil bence. Oraları çoktan geçtik. Kitleleri bir biçimde yakaladılar ve kendilerine bağladılar. Bunu boş ya da anlamsız bir olay olarak değerlendirmek de doğru olmaz. Demek ki kitlelerin duygu dünyasına girebildiler. Ama duygu dünyasına girebilmek, kitlelerle bütünleşebilmek için aslında aynı yaşam deneyimlerine sahip olmak da çok önemli. İşte Ferdi Tayfur’un, Orhan Gencebay’ın, Müslüm Gürses’in kitlelerce sahiplenilmesinin belki de en temel nedeni bu.” şeklinde konuştu.

Kitleler değişim istemezler…

Ferdi Tayfur’u halkın sahiplendiğini ve hiç vazgeçmediğini de anlatan Prof. Dr. Nazife Güngör, “Çünkü O hep onlarla kalmayı başardı. Ne yaşam tarzını ne de müzik formunu hiç değiştirmedi, değiştirmeye de çalışmadı. Dolayısıyla da kitlelerin sevgisini hiç yitirmedi. Kitleler değişim istemezler. Uyum sağlamaları zordur çünkü. Kendilerine benzeyene koşarlar o nedenle de. Arabesk sanatçılarının bunca ilgi görmelerinin en temel nedenlerinden biri bu bence.” dedi.

Arabesk bir müzik türü değil…

Arabeskin, bir müzik türü olmaktan çok kitlesel bir olay olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nazife Güngör, “Bir kitle kültürü ya da bugünkü adıyla bir popüler kültürel türdür. Orada müzik sanatının incelikleri, notalar, enstrümanlar, söyleniş tarzı çok da önemli değil, önemli olan şey sanatçının kim olduğu, hangi yaşam koşullarından geldiği, nasıl yaşadığı ve ne söylediğidir. İşte Ferdi Tayfur’u Ferdi Tayfur yapan tam da budur. Bir diğer nokta ise kitlesel olanın aynı zamanda politik ve ideolojik de olabilmesidir. Arabesk müziğin ve sanatçılarının kitlesel düzeyde beğeni kazanmalarının önemli bir nedeni de budur. Halkın ilgisini çeken, kitleler tarafından sahiplenilen sanatçılar veya sanat olayları çoğu zaman popüler siyasetin aygıtı haline getirilebilmekte, ideolojik bir değer yüklenebilmektedirler. Türkiye’de özellikle de 1980’lerin başından itibaren arabesk olayının popüler siyasetin aracı haline geldiğini görüyoruz. Bu nedenle de arabesk müzik sanatçıları çoğu zaman politik olarak da konumlandırılmışlardır.” diye konuştu.

Arabesk Türkiye’de kendi tarzını buldu…

Kitlesel düzeyde popülerlik kazanan sanatçıların çoğunun bir biçimde politik olarak konumlandırıldığı, ideolojik olarak anlamlandırıldığının da söylenebileceğini ifade eden Prof. Dr. Nazife Güngör, “Ancak zamanla arabesk müziğin de en azından Türkiye’de kendi tarzını bulduğu ve kendisine özgü bir müzikal form olarak müzik sanatı içindeki yerini aldığını görüyoruz. Bunun için zorlu bir mücadele süreci gerekiyordu. Arabesk müzik sanatçılarının belki de en zorlu mücadeleleri bu yönde oldu. Yasaklamalar, kısıtlamalar, ama son kertede kendi dinleyici kitlesi olan bir müziğin yaşam hakkının olduğu da kabul edildi. İşte Ferdi Tayfur da bu yöndeki mücadelenin öncü isimlerinden biri olarak Türkiye’nin popüler müziği olan arabeskin gelişmesine, yerleşmesine büyük emek verdi. Halkın sesi oldu. Halkın sevgisini kazandı, kitlelerin beğenisini topladı. Emekler boşa gitmedi, kitlelerin sevgisi, bağlılığı devam etti. Nitekim son yolculuğuna da gözyaşları, şarkılar ve alkışlarla uğurlandı.” şeklinde sözlerini tamamladı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

EÜ’de “Tarihsel Süreçte Anadolu’da Atık Yönetimi” sergisi düzenlendi

Ege Üniversitesi (EÜ) Edebiyat Fakültesi, EÜ İzmir Araştırma ve Uygulama Merkezi, Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Fen Fakültesi ve DEÜ Mühendislik Fakültesi iş birliğinde yürütülen “Küçük Menderes Bölgesindeki Kırsal Yerleşim Yerlerinde Atık Giderme Alışkanlıklarının Geçmişten Günümüze Karşılaştırılması” isimli TÜBİTAK 3005 projesi kapsamında  “Tarihsel Süreçte Anadolu’da Atık Yönetimi” başlıklı sergi gerçekleştirildi.

EÜ Edebiyat Fakültesi Fuaye Alanında düzenlenen serginin küratörlüğünü EÜ İzmir Araştırma ve Uygulama Merkez Müdürü Doç. Dr. Olcay Pullukçuoğlu Yapucu ve DEÜ Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serpil Özmıhçı üstlendi. Sergiye EÜ Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yusuf Ayönü’nün yanı sıra fakültelerin akademisyenleri ve öğrenciler katıldı.

Sergi hakkında konuşan Doç. Dr. Pullukçuoğlu Yapucu,  “Bu bir TÜBİTAK Projesi. Bizler disiplinlerarası bir proje gerçekleştirdik. Dokuz Eylül Üniversitesi ve Ege Üniversitesi ile Çevre Mühendisliği Bölümü, İstatistik Bölümü ve Tarih Bölümleri olarak TÜBİTAK’a ortaklaşa başvurduk. Bu proje, sosyal bilimlerin de uygun gördüğü TÜBİTAK 3005 projesidir. Sergimiz, hazırladığımız proje ekibimizin sahadaki çalışmalarını özetleyen fotoğraflardan oluşmaktadır. Materyallerimizi sergilemek, yeniden değerlendirme ile neler yapılabilir ana hatlarıyla görmek istedik” diye konuştu.

“Hedefimiz atık sorununa bir çıkış yolu aramak”

Gerçekleştirilen TÜBİTAK 3005 projesi ile ilgili bilgi veren Doç. Dr. Pullukçuoğlu Yapucu, “Hedefimiz geçmişin unutulmuş atık giderme alışkınlarının günümüze nasıl uyarlanabildiğini görmektir. Elbette ki bu bir çıkış yolu. Gezegenimizin geldiği nokta ortada. ‘Atıktan nasıl kurtulabiliriz?’, ‘Geçmişte bu soruna nasıl bir çözüm üretilebiliyordu?’ gibi sorular üzerine bir çalışma yapmayı hedefledik. Çalışmalarımıza 2022 yılında başladık ve sahada devam ettik. Küçük Menderes Bölgesini ele aldık. O bölgede kırsalda yürüttüğümüz çalışmalarda hatırlanan atık giderme alışkanlıklarını derlemeye çalıştık ve günümüz teknolojisi ile kayıt altına aldık. Geçmişin alışkanlıklarıyla günümüzü bu şekilde karşılaştırmaya çalıştık. Şimdi ise köylere giderek gençlere yönelik eğitimler veriyoruz. Önümüzdeki günlerde İzmir’in  Bayındır ilçesine birkaç okulda eğitim vermek için gideceğiz. Hedefimiz atık sorununa bir çıkış yolu aramaktır” dedi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Legends of Istanbul Başlıyor!

Dijital teknoloji ile klasik tiyatro anlatımını birleştiren ve etkileyici bir performans ile sahneye taşıyan Legends of Istanbul, 12 Ocak Pazar günü saat 16.00’da Sultanahmet Abud Efendi Konağı sahnesinde izleyicilerle buluşuyor.

 

Eşsiz bir sahne deneyimiyle izleyicilerle buluşmaya hazırlanan Legends of Istanbul, dünyanın en kadim şehirlerinden biri olan İstanbul’un binlerce yıllık büyüleyici geçmişini sahnede yaşatmayı hedefliyor.  Sultanahmet Abud Efendi Konağı sahnesinde izleyicilerle bir araya gelecek olan Legends of Istanbul’un ilk gösterimi 12 Ocak Pazar günü saat 16.00’da yapılacak. 

 

İstanbul’un Sırlarla Dolu Hikayelerini Büyülü Bir Atmosferde Keşfetme Fırsatı Sunuyor

 

Tarihi efsanelerin ve kültürel zenginliklerin görkemli bir anlatımla hayat bulduğu Legends of Istanbul, izleyicilere İstanbul’un sırlarla dolu hikayelerini büyülü bir atmosferde keşfetme fırsatı sunuyor. Gösteride, İstanbul’un en ikonik hikayeleri ve efsaneleri, dijital perde, görsel efektler, büyüleyici danslar ve usta oyunculuklarla sahnede canlanıyor. İngilizce seslendirme ile sahnelenecek olan gösteride, Türkçe ve İngilizce altyazılar da izleyicilere sunulacak.

 

Tarihi Kahramanlar Sahnede Yeniden Hayat Buluyor

 

Mitolojik kahraman Medusa’nın hikayesinin yanı sıra, Legends of Istanbul adlı gösteride İstanbul’un tarihi kahramanları Hürrem Sultan, Mimar Sinan ve Hezarfen Ahmet Çelebi gibi karakterler de yeniden hayat buluyor. Galata Kulesi’nden uçuş, fetih sahnelerindeki kahramanlıklar ve Ayasofya’nın tarihsel yolculuğu, gösteride unutulmaz bir şekilde izleyicilere sunuluyor.

 

İstanbul’un derinlerine yolculuk yaptıran gösterinin en dikkat çeken bölümleri arasında Yerebatan Sarnıcı’nda Medusa’nın laneti, Kız Kulesi’nin kehanetle örülü yılan prenses hikayesi, Hezarfen’in Galata’dan gökyüzüne uzanan özgürlük yolculuğu ve Osmanlı ihtişamının sembolü Süleymaniye Camisi’nin inşa süreci yer alıyor.  Gösteride kullanılan dijital sahne tasarımları, özel ışık oyunları ve ses efektleri, İstanbul’un tarihi dokusunu çağdaş bir şekilde yansıtıyor. İzleyiciler, gerçeklik ve hayal gücü arasında sınırları zorlayan bir sanat deneyimiyle büyüleniyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı