Yıllık arşivler: 2025

Karpal Tünel Sendromu Hakkında 5 Kritik Bilgi

Modern çağda yoğun teknoloji kullanımının da etkisiyle ülkemizde hızla yaygınlaşan Karpal Tünel Sendromu, yaşam kalitesini son derece olumsuz etkiliyor. Özellikle 40-60 yaşları arasında yaygın görülen ve sıklığı erkeklerde ilerleyen yaşla, kadınlarda ise menopozla birlikte artan bu hastalığın kişiyi adeta canından bezdirdiğini belirten Acıbadem Fulya Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Kahraman Öztürk “Günlük yaşantımızda en sık kullandığımız organımız ellerimiz. El bileğinde sinir sıkışması sonucu ortaya çıkan Karpal Tünel Sendromu ihmal edilmemesi gereken önemli bir hastalık. Ancak hastalar çoğu kez ilerlemiş sorunlarla doktora başvurarak erken tanı ve tedavinin imkanlarını kaçırabiliyorlar” diyor. Prof. Dr. Kahraman Öztürk, toplumda yaygın görülmesine rağmen yeterli farkındalığın bulunmadığı Karpal Tünel Sendromu hakkında bilinmesi gereken 5 kritik noktayı anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu. 

                   

 

  • Hastalığa zemin hazırlayan etkenlere dikkat!

 

Karpal Tünel Sendromuna yol açan risk faktörleri arasında; uzun süreli ve aralıksız el bileği bükülü pozisyonda bilgisayar ve klavye kullanımı, çalgı çalmak gibi tekrarlayan el ve el bilek hareketleri, şişmanlık, hamilelikte sıvı tutulumunun yol açtığı ödem, diyabet (şeker hastalığı), hipotiroidi gibi hormonal bozukluklar ve romatoid artrit gibi enflamasyon ile seyreden hastalıklar önemli rol oynuyor. Hastalık ayrıca karpal kanal içinde yer alan gangliyon kisti gibi tümoral yapıların basısı ya da kötü kaynamış el bilek kırıkları sonrası da görülebiliyor.

 

  • Bu şikayetlerle kendini gösteriyor!

 

Prof. Dr. Kahraman Öztürk hastalığın başlıca belirtilerini şöyle açıklıyor: “Başlangıçta hafif dokunma ve basınç duyularında kayıplar gözlenir. Hastaların en belirgin şikayetleri; baş parmak, işaret ve orta parmak ile yüzük parmağın dış yarısında kısmi ya da tam duyu kaybı, başparmak kas bölgesinde erime, elde terleme bozukluğu ve gece ellerinde sızlama ve uyuşma ile uykudan uyanmadır. ‘Gece uykudan uyanıyorum ve elimi nereye koyacağımı şaşırıyorum’, ‘eşyaları düşürüyorum’ gibi şikayetlerle başvuruyorlar. Ayrıca topluiğne gibi küçük nesneleri kavrama ve tutmada güçlük çektiklerini ve anahtarı tutamadıklarını, omuzlarına yayılabilen ağrının da yaşam kalitelerini düşürdüğünü belirtiyorlar.”  

 

  • El becerisi kaybına yol açabiliyor!

 

Başlangıçta elde duyu azalması şikayetleri ile kendini gösteren Karpal Tünel Sendromu’nun erken evrelerinde median sinirin dağılım bölgesinde ağrı, uyuşma ve karıncalanma şikayetleri olduğunu belirten Prof. Dr. Öztürk “Sürecin son aşamasında ise; sinir üzerine artan bası sonucu başparmak tenar kas grubunda erime ile kas gücü ve el becerisi kaybı meydana gelebilir. Gece yarısı parmaklarında sızlama ile uyanan hastalar eldeki ağrı ve uyuşmanın geçmesi için ellerini sallarlar ve ellerinin pozisyonunu sürekli değiştirme ihtiyacı hissederler” diyor.

 

  • Karpal Tünel Sendromu’na karşı etkili önlemler!

 

El bileğini zorlayan, tekrarlayıcı hareketlerden kaçının. Ellerinizi ve el bileklerinizi zorlamayacak ama güçlendirecek egzersizler yapmak ödemi önleyeceği ve kasları güçlendireceği için koruyucu olacak, şikayetleri de azaltacaktır. Sürekli bilgisayar kullanıyorsanız dik tıklama cihazı (fare) kullanmanız, elinizin bükülü çalışmasını önleyerek şikayetlerinizin ortaya çıkmasını önleyecektir. Müzisyenler ve diş hekimlerinde el bilek ve parmak kullanımının doğru pozisyonda kullanıma modifiye edilmesi de şikayetleri azaltır veya ortadan kaldırır.

 

  • İleri evrede cerrahi tedavi gerekiyor

 

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Kahraman Öztürk erken tanının, tedaviyi kolaylaştırdığını vurgulayarak, tedavinin, hastalığın şiddetine göre şekillendiğini söylüyor. Erken evrede ilaç tedavisi, fizik tedavi ve egzersiz, ortopedik cihazlar ve yaşam tarzı değişiklikleri ile şikayetlerde düzelme olmaması durumunda cerrahi tedaviye başvurduklarını belirten Prof. Dr. Öztürk “Konservatif tedavinin yarar sağlamadığı hastalar ile bulguları ilerleyen ve geç dönemde başvuran ileri evre hastalarında cerrahi tedavi yapılır. Ameliyat sonrası, hastaların bir hafta süre ile el bileği hareketlerini kısıtlaması ve nötral pozisyonda üç hafta gece ateli kullanması önerilir. Hastalar, 3-4 hafta sonunda tüm el ve el bilek aktivitelerine başlaması için teşvik edilir. Başparmak bölgesindeki kasların eridiği ileri evrelerde el becerisini tekrar kazanmak için tendon transferi yapılabilir” diyor. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kültür ve Sanatla Gelişen Kahramankazan

Ankara Kent Konseyi Kültür Sanat Meclisi tarafından “Aksiyona Geç” sloganıyla düzenlenen Ankara Kültür Sanat (AKS) 101 Çalıştayı’na Kahramankazan Belediye Başkanı Selim Çırpanoğlu katıldı. Moderatörlüğünü Alper Kaya’nın yaptığı “Yerel Yönetimlerde Kültür Sanat” oturumunda konuşan Başkan Çırpanoğlu, Kahramankazan’da gerçekleştirilen ve planlanan kültür sanat projelerine dair önemli açıklamalarda bulundu.

 

”Kahramankazan’ın Kimliğini Sanatla Güçlendireceğiz”

 

Başkan Çırpanoğlu, Kahramankazan’ın hızla büyüyen bir ilçe olduğunu ancak gelişimini henüz tamamlayamadığını ifade ederek şunları söyledi:

“Kahramankazan’ımızın eti meşhur, sanayisi meşhur. Artık kültür ve sanat alanında da çeşitli çalışmalara adım atacağız. Her kentin bir kimliği var. Kahramankazan, kuvvetli sanayisiyle artık Ankara’nın değil, İç Anadolu’nun sanayi başkenti olma noktasında hızla ilerliyor. Tabi sanayi şehirlerinde o enerjiyi artırmak için kültürel ve sanatsal faaliyetlerin artırılması gerekiyor. Bu noktada sanayisiyle, tarımıyla, lojistiğiyle, savunmasıyla ünlü olan Kahramankazan’a artık bir belediye başkanı dokunuşu yapmak gerekiyor.

Kahramankazan Belediye Başkanı olduktan sonra şunu gördük: Kahramankazan büyüyor ama gelişemiyor. Henüz gelişmesini tamamlamamış bir şehir. Büyüme ile gelişme maalesef doğru orantıda olmuyor. Biz Kahramankazan’ın gelişmesi için kültürel ve sanatsal etkinliklerimizle beraber tüm çalışmalarımızı başlattık.”

 

Büyükşehir Belediyesi’nin kültür sanat çalışmalarına verdiği desteğin önemine değinen Başkan Çırpanoğlu, farklı şehirlerden ilham aldıklarını belirtti:

“Böyle bir Büyükşehir Belediye Başkanımız olmasından dolayı hakikaten gurur duyuyoruz. Bize destek olduğu gibi bizlere kültür sanat anlamında da önümüzü açmış durumda. Ben tabi iyi bir öğrenciydim ama belediye başkanlığında kopya çekiyorum. Eskişehir’deki sanatsal faaliyetleri Kahramankazan’la bağdaştırmaya çalışıyorum.

 

Kahramankazan’ımızın nüfusu gitgide artıyor. Kahramankazan ve Ankara doğuluların batısında, batılıların doğusunda, Türkiye’nin ortasında bir yer. O yüzden bütün kültürlere açık olmak zorunda. Kahramankazan büyük bir göç çektiği için doğudan gelen arkadaşlarımın getirdiği bir kültür var, batıdan gelen arkadaşlarımın getirdiği bir kültür var ve Ankara’nın kendi kültürü var. Bizim bu armoniyi sağlamamız gerekiyor.”

 

“Hayal Kurarken Masraftan Kaçmamak Lazım”

Kültür ve sanat çalışmalarında hayallerin büyük önem taşıdığını belirten Başkan Çırpanoğlu, “Hayal kurarken masraftan kaçmamak lazım. ‘Senfoniyle İlahiler’ diye bir program vardı. Bu beni çok etkilemiş bir program. Bir gün Kahramankazan’da bu senfoniyle ilahiler programını yapmak benim için büyük bir hedef. Bu noktada Ankara Kent Konseyi ile de bir çalışma yapmak istiyorum. Sanat ruhun gıdasıdır ama küçük ilçelerde takviye gıdadır” dedi.

 

“Satı Kadın Enstitüsü’nü Kuruyoruz”

Sanatsal ve kültürel çalışmalarda önemli bir adım atarak Satı Kadın Enstitüsü’nü kuracaklarını açıklayan Başkan Çırpanoğlu, şu bilgileri paylaştı:

“Kahramankazan’da sanatsal, kültürel, tarihi ve sportif alanlarda Ankara’nın ve ilçelerimizin araştırmalarıyla alakalı Türkiye’nin dört bir yanından sempozyumlar düzenleyeceğiz. Ankara’mızın sanatının, tarihinin ortaya çıkarılmasıyla alakalı bir faaliyet olacak. Kazan’ın köklerine inmeye çalışıyoruz. Bununla ilgili Karalar bölgemizde çalışmalarımıza başladık. Tarih severleri ilçemize çekeceğiz.”

 

Uluslararası Kavurma Festivali Düzenlenecek

Kahramankazan’ın meşhur eti ve kavurmasını tanıtmak için bu yıl ilk kez Uluslararası Kavurma Festivali düzenleyeceklerini belirten Başkan Çırpanoğlu, şöyle konuştu:

“Kavurma Festivalimiz bu sene ilk defa gerçekleştirilecek. Kavurma Festivali uluslararası olacak. Kavurmanın 40 halini Kahramankazan’da sizlerin beğenisine sunacağız. Uluslararası yapmamızın sebebi de hem kavurmanın başka ülkelerdeki versiyonu var; İspanya’daki kavurmanın, Portekiz’deki kavurmanın, Türkiye’nin dört bir yanından kavurmanın yapılma şekilleri Kahramankazan’da sunulacak. Kahramankazan’ın kavurmasını tüm ziyaret edenlere ve Türkiye’ye sunacağız. Kazan’ın etini Türkiye’ye tanıtmak istiyoruz.”

 

“Çocuk Tiyatroları Çalışmalarına Başladık”

Başkan Çırpanoğlu, çocuk tiyatrolarına özel bir önem verdiklerini ve bu konuda çalışmalara başladıklarını vurguladı. Sanata verilen para bir şekilde fazlasıyla size dönecektir diyen Başkan Çırpanoğlu: İmam Gazali’nin bir cümlesi var ‘Eğitimi pahalı zannedenler siz bir de cehaletin bedelini düşünün’ diye. Her insanın bir kabiliyeti vardır. Bu kabiliyeti öne çıkarabilmek için bizim insanlardaki sanatsal ve kültürel faaliyetleri öne çıkarmamız gerekiyor. Sanatçı yetiştirmeyi önemsiyoruz. İnsanların kendindeki yeteneği fark edebilmesi için belediyelere büyük iş düşüyor” dedi.

 

Başkan Çırpanoğlu, Kahramankazan’ı kültür ve sanat alanında geliştirmek için projelerine kararlılıkla devam edeceklerini belirterek konuşmasını tamamladı.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Nur Sürer, “Mukadderat” filminin hikayesini anlattı

Antalya Film Festivali’nde en iyi film ödülünü kazanan “Mukadderat” filminin başrol oyuncusu Nur Sürer ile filmin yönetmeni ve yapımcısı, Nilüfer Belediyesi’nin düzenlediği “Bir Yönetmen, Bir Söyleşi” etkinliğinde Bursalı sanatseverlerle buluştu.

Önce Mukadderat filmini izleyen sanatseverler ardından düzenlenen söyleşide filmin hikayesini dinledi.

Nilüfer Belediyesi’nin düzenlediği “Bir Yönetmen, Bir Söyleşi” etkinliğine bu ay Mukadderat filmi ve ekibi konuk oldu.

Filmin yönetmeni Nadim Güç, başrol oyuncusu Nur Sürer ve yapımcı Rodi Kayım’ın katılımıyla “Mukadderat” filminin özel gösterimi gerçekleştirildi. Konak Kültürevi’nde düzenlenen etkinliğe, Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir de katıldı. Eşini kaybettikten sonra yalnız kalma korkusuyla yeniden evlenmek isteyen, ailesinin ve çevrenin tüm tepkilerine rağmen ticarete atılan Sultan’ın hikayesini anlatan film, ilgiyle izlendi.

Film gösteriminin ardından düzenlenen söyleşide konuşan başrol oyuncusu Nur Sürer, Bursalı olduğunu hatırlatarak, Nilüfer’in sosyal ve sanatsal etkinlikleriyle tüm Bursa’ya örnek olduğunu belirtti. “Mukadderat” filmindeki karakteri ile bağ kurduğunu ifade eden Sürer, “Sultan karakterini çok sevdim. Bu filmin büyük bir parçası olmaktan dolayı çok mutluyum. Bağımsız bir filmin Türkiye’de başarı elde ettiğini görmek çok güzel” dedi.

İlk sinema filmi deneyimini “Mukadderat” ile yaşayan yönetmen Nadim Güç ise, filmin senaryosunun gerçek bir hikayeden esinlendiğini açıkladı. Güç, “Senaristimiz Erdi Işık’ın annesi, filmimizin geçtiği Kastamonu Cide’de ilk pansiyon işleten kadınlardan biri. Senaristimiz de Sultan rolünü Nur Sürer’i düşünerek yazdı. Onun gücü ve varlığı bu filme çok şey kattı” diye konuştu.

Yapımcı Rodi Kayım ise bağımsız sinemanın önemine değinerek, “Bağımsız filmlerin getirisi çok düşük. Ancak bağımsız sinemayı yaşatmalıyız. Filmlere ilgi olursa biz de daha çok seyirciye daha fazla film üretme hevesine sahip oluruz” ifadelerini kullandı.
Program sonunda Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, sanatçılara günün anısına hediye verdi. Başkan Şadi Özdemir, sanatçıların topluma hizmet ettiğini belirterek, katılımları için Nur Sürer, Nadim Güç ve Rodi Kayım’a teşekkür etti.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kadına şiddete “resim” ile hayır dediler

101’inci yılında 101 Kadın Şiddete Hayır Diyor Uluslararası Resim Sergisi, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından kente kazandırılan Basmane’deki Tarihi Bıçakçı Han’da açıldı. 101 ressamla birlikte kadına yönelik şiddet ve ayrımcılıkla mücadeleyi ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin azaltılmasına yönelik küresel farkındalık yaratmayı amaçlayan sergi, 31 Ocak’a kadar ziyaretçilere açık olacak.

”Medeniyetin evrensel dili sanat, iyileştirir, güzelleştirir, güçlendirir” sloganıyla yola çıkan Sevgi Çemberi Derneği, kuruluşunun 101. yıl dönümünde 101 ressamla 101. Yılında 101 Kadın Şiddete Hayır Diyor Uluslararası Resim Sergisi’ni açtı. Tarihi Bıçakçı Han’da 31 Ocak’a kadar ziyaretçilere açık olacak sergi, kadına yönelik şiddet ve ayrımcılıkla mücadeleyi ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin azaltılmasına yönelik küresel farkındalık yaratmayı amaçlıyor. Sergiye, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’ın eşi Öznur Tugay, dünyanın en büyük kadın gönüllü hizmet kuruluşlarından biri olan Inner Wheel’in 244. Bölge Federasyonu Başkanı Zeynep Pamukçu, Inner Wheel Uluslararası Yönetim Kurulu Üyesi İclal Kardıçalı, Inner Wheel Ulusal Komite Başkanı Gülgün Dolunay ve Atakent Inner Wheel Kulübü geçmiş dönem Başkanı ve sergi koordinatörü Şükran Aydın da katıldı. Serginin ziyaret saatleri hafta içi 09.30-17.00 arası olarak belirlendi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Üsküdar Belediye Başkanı Sinem Dedetaş’ın Katılımıyla Sanatçı Muhammet Mağ’ın Onion-Nun “N Böldü” Çağdaş Hat Sergisi Üsküdar’da Açıldı

Üsküdar Belediye Başkanı Sinem Dedetaş:

“Bizim köklerimizde var olan sanatın çok güzel yorumlarıyla karşılaşacağız. Kendisini reddeden gelişemez, birlik ve bütünlük olamaz. O yüzden geçmişimize, bizim olana sahip çıkmaya devam edeceğiz”

 

Küratörlüğünü Belkıs Kamut Aktürk’ün yaptığı, sanatçı Muhammet Mağ’ın Onion-Nun “n böldü” adlı çağdaş hat sergisi Üsküdar’da açıldı.

 

Nevmekan Sahil’de düzenlenen serginin açılışına Üsküdar Belediye Başkanı Sinem Dedetaş, Üsküdar Kaymakamı Adem Yazıcı, Üsküdar Müftüsü İbrahim Yavuz, Üsküdar belediye başkan yardımcıları, meclis üyeleri ve davetliler katıldı.

 

Geleneksel Türk sanatı olan hat sanatını modern plastik sanatlarla bir araya getirerek sıra dışı bir deneyim sunan sergide, minimalizmin “Az çoktur” felsefesinden yola çıkan eserler, beyaz rengin farklı tonları, dokunsal etkiler ve sade biçimlerle izleyiciyi derin bir görsel ve düşünsel yolculuğa çıkarıyor. 

 

Eserlerde kullanılan erken dönem “Kufi” yazısı, asimetrik hat formları ve katman katman işlenmiş detaylar, koleksiyonu benzersiz kılan unsurlar arasında yer alıyor.

 

“n böldü” koleksiyonu, Türk sanatının köklü geleneğini korurken, onu modern bir estetikle yeniden yorumluyor. 

 

Serginin açılışında konuşan Üsküdar Belediye Başkanı Sinem Dedetaş, sanatçıların eserlerinde çok şey anlattıklarını, sanatın en güçlü tarafının sayfalarca yazıya dökülse bile anlatılamayacak, cümlelerle ifade edilemeyecek şeyin eserde anlatılabilmesi olduğunu aktardı.

 

Eserlerin incelendiğinde ‘Birlik’ düşüncesi belireceğini belirten Dedetaş, “Türk ve İslam sanatı, bizim köklerimizde var olan sanatın bugün çok güzel yorumlarıyla karşılaşacağız. Kendisini reddeden gelişemez, birlik ve bütünlük olamaz. O yüzden geçmişimize, bizim olana sahip çıkmaya devam edeceğiz. Burada birleşmeye devam edeceğiz.” dedi.

 

“Kendimizle, kimliğimizle, bu topraklarla, geçmişimizle övünmemiz gerektiğini düşünüyorum”

 

“Genelde birbirimizi eleştirmeyi çok seviyoruz.” diyen Dedetaş, “Bazı şeyleri bu toprak insanı olarak yaptığımızda hemen bir ötekini çok kolay eleştiriyoruz. İyi anlamda eleştireceğiz tabii; ama yermekten vazgeçmemiz gerektiğini düşünüyorum. Kendimizle, kimliğimizle, bu topraklarla, geçmişimizle övünmemiz gerektiğini düşünüyorum. Çok kıymetli sanatlarımız, sanatçılarımız var.” ifadelerini kullandı. 

 

Dedetaş, şöyle devam etti:

 

““Az çoktur” diyor sanatçımız. Çok kıymetli bir söz. İki şeyden meydana geliyoruz; madde ve mana. Bir madde üzerinde, eser üzerinde manayı göreceğiz hep birlikte. Doldurmamız gereken tarafı göreceğiz. Madde vücudumuz gibi, sahip olduğumuz her şey gibi gelip geçici. Mana kalıcı. Benim için de hayatın iki özeti var; biri aşk, biri sanat. Aşkı iki türlü yorumlayabilirsiniz; sevdiğinize ve yüce olana. Öbür tarafta sanatın pek bir yorumu yok. Hayatı anlamlı kılan, manayı veren şey aslında sanatın ta kendisi. O yüzden sanatçımıza, Belkıs Hanım’a çok teşekkür ediyorum. Hüsn-ü Hat sadece güzel yazı değil manayı arayan da bir tarafı var. O yüzden bugün dolacağımız mana ile ben de çok mutluyum.” 

 

“Çok engin, çok derin bir kültüre, tarihi birikime sahibiz”

 

Üsküdar Kaymakamı Adem Yazıcı da Üsküdar’ı tanımlarken İstanbul’un kalbi, gözbebeği, merkezi, Boğazın incisi ve aynı zamanda ilçenin ilim irfan yurdu, tarih kenti, sanat şehri olarak nitelendirdiklerini belirtti. 

 

İlçeyi asla bir sanayi kenti olarak nitelendiremeyeceklerini söyleyen Yazıcı, “Herhangi bir sanayi ve fabrika yok. Çok engin, çok derin bir kültüre, tarihi birikime sahibiz. Üsküdar’ımızı fethi gören şehir olarak adlandırırız. Bin yıllık kadim geleneğimiz, kültürümüz ve tarihimiz var. Hat sanatı da bizim geleneksel Türk sanatlarımızdan, el sanatlarımızdan bir tanesi. Üsküdar’ımızda hat sanatçısı, yazar, şair yetiştirmiş olan bir ilçemiz. Bu tür sergileri önemsiyoruz. Ben sanatçılarımızı kutluyorum. Kıymetli belediye başkanımızı hem sanata hem de tarihe verdiği önemden dolayı kutluyorum.” diye konuştu.

 

Muhammet Mağ da sergide görülecek “Nun harfi”nin bir şifre değil, görünmeyeni ve kuşatıcı birliği ifade eden bir sembol olduğunu söyleyerek, “Nun geldiği kelimeyi tekilden alıp çoğul hale getirir, biz bilincine gönderme vardır. Bizler de bu sergide ‘n böldü’ derken bizlik bilincinin şu dönemlerde aşırı ihtiyacımız olan o duygusal alana sanatçı olarak gönderme yapıyoruz. Sanatçılar olarak konuşmayı beceremeyiz, eserlerimizle anlatırız. Bizlik bilincine hep beraber, Sayın Üsküdar belediye Başkanımız Sinem Dedetaş Hanımefendi’nin ev sahipliğinde bu felsefeyi, ihtiyaç duyduğumuz duyguyu önemli olanın değerli olanla yer değiştirdiği sosyolojik ortamda, değerli olana da bir gönderme yaparak hepinize hoş geldiniz diyorum.” şeklinde konuştu.

 

Belkıs Kamut Aktürk de Üsküdar için yapabileceği her şeyi yapmak istediğini ve en iyi sanat alanıyla yapabileceğini düşündüğünü kaydederek, hat sanatının Türk sanatı olduğunu dile getirdi.

 

Aktürk, “Hat demek nokta demek, noktaların birleşmesinden çizgiler, harfler, kelimeler, cümleler kuruluyor. Biz bugün o cümlelerin en güzellerini kurmak için buradayız.” dedi.

 

Konuşmaların ardından Başkan Dedetaş, Kaymakam Yazıcı ve diğer katılımcılar kurdele keserek serginin açılışını yaptı.

 

Eserleri tek tek inceleyen ve hakların bilgi alan Dedetaş ve Yazıcı, hatıra fotoğrafı da çektirdi.

 

Sergi 9 Şubat Pazar gününe kadar 11.00 ile 20.00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

DESA’dan Sermaye Artırımı Hamlesi

DESA Deri Sanayi ve Ticaret AŞ, Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) 9 Ocak 2025 tarihli bülteninde duyurulduğu üzere, şirketin 245.000.000 TL olan mevcut ödenmiş sermayesinin %100 arttırılarak 490.000.000 TL’ye çıkarılması yönünde yapmış olduğu bedelsiz sermaye artırımı başvurusunun onaylandığını duyurdu.

Bu adım, DESA’nın sermaye yapısını güçlendirme, büyüme hedeflerini destekleyecek bir finansal yapı oluşturma ve hissenin likiditesini arttırma amacıyla gerçekleştirildi. Bedelsiz sermaye artırımı ile mevcut yatırımların daha da güçlendirilmesi ve hissedarlara uzun vadeli fayda sağlanması hedefleniyor.

DESA CEO’su Burak Çelet, konuyla ilgili yaptığı açıklamada; “DESA olarak, sürdürülebilir büyümeye verdiğimiz önemin altını bir kez daha çiziyoruz. Sermaye artırımı hamlemiz, şirketimizin ödenmiş sermayesini enflasyonist etkilere karşı koruyup güçlendirirken, hissedarlarımız ve özellikle küçük yatırımcılarımız için daha güçlü bir geleceğe zemin hazırlıyor. Tamamı özkaynaklarımız tarafından karşılanan ve bedelsiz gerçekleştirilen bu sermaye arttırımının tüm yatırımcılarımız için hayırlı olmasını diliyoruz.” dedi.

DESA, Türkiye’nin öncü deri markası olarak yerel ve küresel pazarlarda liderlik hedeflerini destekleyen stratejik adımlar atmaya devam ediyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

“Helikopter ebeveynlik” ruhsal ve sosyal gelişim için riskler barındırıyor

“Çocuğunun her adımını kontrol eden, sürekli denetleyen ve ona neredeyse hiç nefes alma alanı bırakmayan anne babaları” tanımlamak için kullanıllan helikopter ebeveynlik, çocuğun ruhsal ve sosyal gelişimi için riskler taşıyor.

İstanbul Atlas Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. T. Gül Şendil, aşırı kontrolün çocuklarda özgüven eksikliği, duygusal stres ve riskli davranışlarda bulunma eğilimine yol açabileceği uyarısında bulundu. Şendil, ebeveynlerin biraz geri çekilerek çocukların hayatı kendi yollarıyla öğrenmesine izin vermesi gerektiğini vurguladı.

İstanbul Atlas Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. T. Gül Şendil, çocuğunun her adımını kontrol eden ebeveynler için kullanılan helikopter ebeveynlik ve bu ebeveynlik tarzının çocuğun gelişimi üzerindeki etkilerini değerlendirdi.

Helikopter ebeveynlik teriminin “Çocuğunun her adımını kontrol eden, sürekli denetleyen ve ona neredeyse hiç nefes alma alanı bırakmayan anne babaları” tanımlamak için kullanıldığını belirten Şendil, “Ebeveynler bunu genelde ‘en iyisini yapmak’ adına yapıyor ama araştırmalar bunun çocukların ruh sağlığından kariyer seçimlerine kadar pek çok alanda ciddi sorunlara yol açtığını gösteriyor” diye konuştu.

Özgüven eksikliği ve duygusal strese neden oluyor
Helikopter ebeveynliğin, çocuklarda kaygı ve depresyon riskini artırdığına dair birçok çalışma bulunduğunu belirten Şendil, “Aşırı kontrol, çocuklarda özgüven eksikliğine ve duygusal strese sebep oluyor. Örneğin bir araştırmaya göre bu tarz ebeveynlik, çocuklarda ‘mükemmeliyetçi’ bir yapıya neden oluyor. Bunun sonucu olarak, çocuklar kendilerini sürekli baskı altında hissediyor ve asla yeterince iyi olmadıklarını düşünüyorlar. Bazı anne babalar, çocuklarının eğitim hayatına o kadar müdahale ediyor ki bu durum, çocuğun ders çalışma isteğini bile olumsuz etkiliyor. Çocuklar, ders çalışmayı bir “zevk” değil, sadece anne babasını memnun etmek için yaptığı bir görev olarak görüyor. Bu da uzun vadede akademik başarının düşmesine yol açıyor” uyarısında bulundu.

Kariyer seçimlerinde kararsız oluyorlar
Ayrıca çocukların kariyer seçimlerinde daha kararsız olduklarını ve hata yapma korkusuyla yeni fırsatlara açık olamadıklarını ifade eden Şendil, “Aşırı müdahaleci ebeveynlerin çocukları, arkadaşlık ve romantik ilişkilerde kendilerini yeterince başarılı hissetmiyor. Çocuklar, kendi kararlarını almakta zorlandıkları için sosyal çevrelerinde bağımsız bir birey gibi hareket edemiyorlar. Bu da uzun vadede ilişki problemlerine yol açıyor” diye konuştu.

Riskli davranışlara yol açabiliyor
Ebeveynlerin her konuda çocuklarını korumaya çalışırken aslında onların bağımsızlık geliştirme şansını da ellerinden aldığına dikkat çeken Şendil, “Bu durum, bazı çocuklarda riskli davranışların ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Örneğin, bir araştırmada aşırı kontrol edilen gençlerin daha fazla alkol kullandığı tespit edilmiş. Çünkü bu gençler, bağımsızlıklarını kanıtlamak için farklı yollara başvuruyorlar” dedi.
Gerektiğinde rehberlik edilmeli

Helikopter ebeveynler için en önemli tavsiyenin, çocuklarının bağımsızlıklarını teşvik etmek ve karar verme süreçlerinde onlara daha fazla alan tanımak olduğunu belirten Şendil, “Çocukların hata yapmasına izin vermek, onların gelişimi için kritik öneme sahip. Unutmayın, çocukların yanında olmak elbette önemli. Ama bu, onları sıkıca kontrol etmek anlamına gelmiyor. Daha çok, onları desteklemek ve gerektiğinde rehberlik etmek şeklinde olmalı. Çocukların kendi ayakları üzerinde durmalarına fırsat verildiğinde hem daha sağlıklı bireyler yetişir hem de ebeveynler gereksiz bir yıpranmadan korunmuş olur” diye konuştu.

Çocukların deneyimleyerek öğrenmesine izin verilmeli
Prof. Dr. T. Gül Şendil, sözlerini şöyle tamamladı: “Sonuç olarak helikopter ebeveynlik niyet olarak iyi görünse de uzun vadede çocukların hem ruhsal hem de sosyal gelişimi için ciddi riskler taşıyor. Belki de en iyisi, biraz geri çekilip çocukların da hayatı kendi yollarıyla öğrenmesine izin vermek. Çünkü hayat, deneyimlerden öğrenildiğinde daha anlamlı.”

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Vegan bireylerde depresyon riski artıyor! En büyük nedeni de aile ve çevre baskısı…

Vegan beslenmenin, hem faydaları hem de zararları olduğuna dikkat çeken Psikiyatri Uzmanı Dr. Mert Sinan Bingöl, “Zayıflamaya yardımcı olmak, tip 2 diyabet ve kalp hastalıkları riskini azaltmak gibi faydaları varken, vücut bağışıklığının zayıflaması, kansızlık, unutkanlık artışı, yorgunluk, kemik hastalıkları, ruhsal hastalıklar riskini arttırmak gibi riskleri de vardır.” dedi. Çoğu vegan bireyin depresif hissetmeye daha meyilli olduğuna vurgu yapan Dr. Mert Sinan Bingöl, “Bu durumun muhtemel nedenleri olarak aile ve toplum baskısı nedeniyle dışlanma korkusu, sürekli her ortamda kendilerini birilerine uzun uzun açıklama ve kabul ettirme zorunluluğu hissetmeleri, tercihlerine saygı duyulmaması, anlaşılamamaları nedeniyle yalnız hissetmeleri ve önyargılara maruz kalmaları sayılabilir.” açıklamasını yaptı.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Mert Sinan Bingöl, vegan beslenmenin ruh sağlığı üzerindeki etkisinden bahsetti.

Veganizm birçok kişi için vicdani gelişimin bir parçası…

Vejetaryen bireylerin yüzde 10’unun vegan bireylerden oluştuğunu ifade eden Psikiyatri Uzmanı Dr. Mert Sinan Bingöl, “Dünya Hayvan Vakfı’ verilerine göre, dünya genelinde vegan yaşam tarzını benimseyen yaklaşık 90 milyon birey bulunuyor. Buradan hareketle dünya nüfusunun yüzde 1,1’inin vegan olduğu söylenebilir. Vegan bireylerin büyük çoğunluğu, kadınlardan oluşuyor.” dedi.

Veganizmin, diğer diyetlerden farklı olarak, sadece bir ‘beslenme’ çeşidi olarak görülmediğini hatırlatan Dr. Mert Sinan Bingöl, “Veganizm aynı zamanda hayvanların ‘yaşam haklarını savunan’ etik ve politik bir anlayışın ürünüdür. Birçok birey açısından, vicdani gelişimin bir parçası olarak görülür. Veganlar, et ve hayvanlardan elde edilen süt ve süt ürünleri, bal, yumurta gibi hiçbir ürünü tüketmezler. Bazı veganlar, hayvan kaynaklı ipek, deri, yün gibi giysileri ve hayvansal yağ içeren sabunları da kullanmazlar. Hatta vegan bireyler sirk, boğa güreşi, hayvanat bahçesi gezisi ve at yarışları gibi etkinliklere katılmayı etik bulmazlar.” açıklamasını yaptı.

Vegan beslenme depresif süreçleri tetikliyor!

“Vegan beslenmenin, bir taraftan zayıflamaya yardımcı olmak, tip 2 diyabet ve kalp hastalıkları riskini azaltmak gibi faydaları varken, öte yandan vücut bağışıklığının zayıflaması, kansızlık, unutkanlık artışı, yorgunluk, kemik hastalıkları, ruhsal hastalıklar riskini arttırmak gibi riskleri de vardır.” diyen Dr. Mert Sinan Bingöl, şunları söyledi:

“Bildiğimiz gibi duygularımız yediğimiz besinleri etkiler, yediğimiz besinler de duygularımızı etkiler. Beslenme ile psikiyatrik bozukluklar arasındaki en güçlü ilişki ‘depresyon’ riski için bulunmuştur. Vegan tipi beslenmenin, bireylerde protein, kalsiyum, demir, çinko, B12 vitamini, D vitamini, yağ asitleri açısından yetersizlikler oluşturması nedeniyle beyin kimyasallarını olumsuz etkilediği ve depresif süreçleri tetiklediği bilinmektedir.”

Vegan beslenen bireylerin en büyük sorunu tercihlerine saygı duyulmaması…

Vegan beslenmenin ruh sağlığına en olumlu etkisinin, bireyin sadece kendisini değil, aynı zamanda başka bir canlının yaşama hakkını önemseyerek vicdani duruş sergilemesi olduğunu aktaran Psikiyatri Uzmanı Dr. Mert Sinan Bingöl, “Diğer canlıların yaşam koşullarına değer vererek saygı göstermesinin sonucunda, kişiye anlamlı bir yaşam sunar.” dedi.

Bunun dışında çoğu vegan bireyin depresif hissetmeye daha meyilli olduğuna vurgu yapan Dr. Mert Sinan Bingöl, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu durumun muhtemel nedenleri olarak aile ve toplum baskısı nedeniyle dışlanma korkusu, sosyal ortamlardan kaçınma, vegan ürünlere ulaşmanın maddi güçlükleri ve kısıtlı erişim, sürekli her ortamda kendilerini birilerine uzun uzun açıklama ve kabul ettirme zorunluluğu hissetmeleri, duygularını çoğu zaman bastırmak zorunda kalmaları, tercihlerine saygı duyulmaması veya tercihlerinin sorgulanması, anlaşılamamaları nedeniyle yalnız hissetmeleri, aşağılanma, önyargılara maruz kalma sayılabilir. Tüm bunların sonucunda, birey, kendisini değersiz ve ötekileştirilmiş olarak hissetmektedir. Araştırmalar, bu tarz olumsuzlukların bazı vegan bireyler üzerinde depresyon, kaygı, stres, öfke gibi psikososyal riskler oluşturduğu sonucuna varılmıştır.”

Bazı çalışmalarda vegan tipi beslenmenin depresif belirtileri azalttığı yönünde bulgular elde edildiğini hatırlatan Dr. Mert Sinan Bingöl, çoğu çalışmayla da hem diyetteki demir, B12, demir, çinko, Omega-3 yağ asitlerinin eksikliği nedeniyle, hem de bireysel, ailesel ve çevresel zorluklar nedeniyle vegan bireylerin depresyon riskinin arttığı sonucuna varıldığını kaydetti.

Vegan bireylerin, ruhsal sorunları aşmaları için öneriler…

Vegan beslenmenin hem yararı hem zararı görülebildiğine vurgu yapan Psikiyatri Uzmanı Dr. Mert Sinan Bingöl, sözlerini şöyle tamamladı:

“Bireylerde protein, kalsiyum, demir, çinko, B12 vitamini, D vitamini, yağ asitleri açısından yetersizlikler görülmemesi için, bu beslenme tarzının diyetisyen kontrolünde uygulanması gerekir. Diyetlerindeki besin içeriklerinin dengeli olması, düzenli uyku ve düzenli egzersiz yapmaları önemlidir. Ayrıca vegan bireylerin, sıklıkla ailelerinden olumsuz tepkiler almaları nedeniyle, daha fazla üzüntü, öfke, stres gibi psikososyal risk faktörleriyle baş etmek durumunda kalmamaları için, ailelerin vegan bireylere anlayışla yaklaşmaları önemlidir.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kuzey Denizi Rotası’nda 2024 yılında 37,9 milyon ton kargo taşındı

Rusya Devlet Nükleer Enerji Kuruluşu Rosatom, 2024 yılında Kuzey Denizi Rotası’nda (NSR) toplam 37,9 milyon ton kargo sevkiyatı yapıldığını açıkladı. NSR’de, 2024 yılında ulaşılan bu rekor seviye; 2023 yılına kıyasla 1,6 milyon tondan fazla bir artışı temsil ediyor.   

Rosatom Genel Müdürü Aleksey  Likhachev, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Nükleer buzkıran filosunun 65. yıldönümü sadece kargo taşımacılığında yeni rekorların kırıldığı bir yıl değildi. Ocak ayında buzkıran Leningrad’ı ve kasım ayında Chukotka’yı denize indirdik. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in her iki törene de katılması, bu gelişmelerin ülke için ne kadar önemli olduğunu kanıtlıyor. Yeni yıldan birkaç gün önce buzkıran Yakutia’ya bayrak çekildi. 2024 yılındaki bir diğer önemli gelişme ise Putin’in, Büyük Kuzey Denizi Rotası konseptini desteklemesiydi. Bu konsept, önümüzdeki birkaç on yılda Arktik’de gelecekteki çabalarımızı yönlendirecek. Kaliningrad’dan Vladivostok’a kadar nehir limanları ve demiryollarıyla bağlanacak ilgili altyapıyla birlikte yeni bir nakliye rotası oluşturma göreviyle karşı karşıyayız” dedi.  

2024 yılında ayrıca rekor sayıda (92) transit sefer yapılmış ve 2013 yılında taşınan kargo hacminin yaklaşık 1,5 katı olmak üzere 3 milyon tonun üzerinde rekor bir transit kargo hacmi taşınmıştır. NSR ve bu rotanın güvenliğine olan talep 2024 yılında arttı. GlavSevmorput (Kuzey Deniz Rotası Başmüdürlüğü), yılın başından bu yana NSR sularında, izne dayalı seyrüsefer için tarihi bir seviye olan 1.312 başvuruyu inceledi (bir takvim yılında verilen önceki maksimum izin sayısı 1.228 idi). 

GlavSevmorput’un desteğiyle, 2024 yılında şimdiye kadarki en büyük konteyner gemisi NSR’yi geçti. Gemi, 11 Eylül’de Zhelaniya Burnu yakınlarında rotaya girdi ve 17 Eylül’de Dezhnev Burnu yakınlarından ayrılarak tüm yolculuğunu altı günden kısa bir sürede tamamladı.

Rosatom’a bağlı Atomflot’un nükleer buzkıran gemilerinin mürettebatı, GlavSevmorput uzmanlarının desteğiyle 976 buzkıran gemisine refakat etti ve 72 gemiye bilgi ve seyrüsefer desteği sağladı. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İznik Belediyesi’nden Çocuklar İçin Macera Dolu Animasyon: “Macera İznik”

İznik Belediyesi, çocuklara hem eğlenceli vakit geçirtecek hem de İznik’i tanıtacak özel bir projeye imza attı. “Macera İznik” isimli animasyon filmi, İznik Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü tarafından hazırlandı ve belediyenin sosyal medya hesaplarından izleyiciyle buluştu.

 

Çınar, Toprak, Yağmur ve Zeytin isimli dört renkli karakterin maceralarını konu alan film, çocuklara İznik’in tarihi, kültürel ve doğal güzelliklerini eğlenceli bir şekilde anlatmayı hedefliyor. Yapay zeka teknolojisi kullanılarak hazırlanan bu yenilikçi proje, hem görsel kalitesi hem de hikayesiyle dikkat çekiyor.

 

Belediye Başkanı Kağan Mehmet Usta konuyla ilgili yaptığı açıklamada “Çocuklarımızın ilçemiz hakkında küçük yaşlardan itibaren bilgi sahibi olacağı, eğlenerek öğreneceği animasyon filmimiz yayınlandı. Bu animasyonda çocuklarımız ilçemizin tarihi ve kültürel değerleri hakkında bilgi edinirken aynı zamanda da eğlenceli zaman geçirecekler. Çınar, Toprak, Yağmur ve Zeytin ile birlikte İznik’in binlerce yıllık tarihine yolculuk yapacaklar. Önümüzdeki süreçte bu tarz çalışmalarımızın devamını çocuklarımız ile buluşturacağız. Çalışmada emeği geçen arkadaşlarımızı tebrik ediyorum, herkese iyi seyirler diliyorum” dedi.

 

İznik Belediyesi, bu filmle çocukların İznik’e olan ilgisini artırmayı ve onların kültürel mirasa sahip çıkmalarını sağlamayı amaçlıyor. İzleyiciler, “Macera İznik”i belediyenin sosyal medya hesaplarından ücretsiz olarak izleyebiliyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı