Yıllık arşivler: 2025

Hayalleri gerçeğe dönüştürmenin psikolojisi…

Hayalleri gerçeğe dönüştürmenin, güçlü bir içsel motivasyon ve doğru stratejilerle mümkün olabileceğini belirten Uzman Klinik Psikolog Sena Kalaz Güven, ilk adımı atmanın önünde öz-yeterlilik inancı ve sosyal desteğin rolü gibi psikolojik engeller olabileceğini söyledi.

Başarısızlık korkusunu aşmak için olumlu öz-konuşma, mindfulness ve hedefleri küçük adımlara bölme gibi yöntemlerin önemli olduğuna değinen Uzman Klinik Psikolog Sena Kalaz Güven “Başarısızlık korkusunu aşmak için, başarısızlıkları bir öğrenme fırsatı olarak görmek ve yeniden çerçevelemek faydalıdır.” dedi. Çevresel faktörlerin sağladığı destek ve yarattığı stresin, bireyin motivasyonunu doğrudan etkilediğine dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Sena Kalaz Güven, hayal kurmanın kişisel hedeflere ulaşmada bir rehber ve motivasyon kaynağı olduğunu, ancak bu hayallerin eyleme geçirilebilir şekilde planlanması gerektiğini vurguladı.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Sena Kalaz Güven, hayallerin gerçekleştirilebilmesi için hangi adımların atılması gerektiği ve içsel motivasyonun nasıl sağlanacağı konusunda bilgi verdi. 

İçsel inançlar, çevresel faktörler, geçmiş deneyimler ve psikolojik engeller ilk adımı belirliyor

Kişinin hayallerini gerçekleştirmek için ilk adımı atmaya karar verme sürecinin, birçok psikolojik faktörün etkileşimiyle şekillendiğini ifade eden Uzman Klinik Psikolog Sena Kalaz Güven, “İçsel motivasyon, kişinin hedefe ulaşırken kendini anlamlı ve tatmin olmuş hissetmesiyle ilgilidir. Bu duygu, adım atmayı teşvik eder. Öz-yeterlilik, kişinin belirli bir görevde başarılı olacağına olan inancıdır ve yüksek öz-yeterlilik, harekete geçme isteğini artırır.” dedi.

Ancak, başarısızlık korkusu, kaygı ve belirsizlik gibi duyguların, harekete geçmeyi engelleyebileceğine dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Sena Kalaz Güven, “Sosyal destek, çevremizdeki kişilerin cesaretlendirici rolüyle kişiyi teşvik edebilirken, toplumsal onay arayışı da adım atma kararını etkileyebilir. Kişinin geçmiş deneyimleri de önemli bir rol oynar. Başarılı deneyimler güven duygusu yaratırken, başarısızlıklar çekingenliğe yol açabilir. Bilinçli ve bilinçdışı inançlar, bireyin ne kadar cesur olacağı üzerinde etkili olabilir. Örneğin, ‘başaramam’ düşüncesi, kişiyi harekete geçmekten alıkoyabilir. Ayrıca, hedeflerin netliği, zaman yönetimi ve planlama becerisi de kritik öneme sahiptir. Eğer kişi hedefe giden yolu ve atılması gereken adımları belirlemişse, harekete geçmek daha kolay hale gelir. Sonuç olarak, bir kişi ilk adımı atarken, içsel inançları, çevresel faktörler, geçmiş deneyimler ve psikolojik engellerin birleşimi kararlarını yönlendirir.” şeklinde konuştu.

Başarısızlıkları bir öğrenme fırsatı olarak görmek gerekir…

İlk adımı atmaya karar vermekte karşılaşılan psikolojik engelleri aşmak için çeşitli stratejiler uygulanabileceğini dile getiren Uzman Klinik Psikolog Sena Kalaz Güven, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İlk olarak, büyük hedeflerin korkutucu olabileceği göz önünde bulundurularak, hedefi küçük ve ulaşılabilir adımlara bölmek önemlidir. Bu, kişiye başarı duygusu kazandırır ve motivasyonu artırır. Ayrıca, içsel eleştirmenin engellerini aşmak için olumlu öz-konuşma teknikleri kullanılabilir. Kişi kendine ‘başarabilirim’ gibi destekleyici ifadelerle yaklaşarak özgüvenini güçlendirebilir. Korku ve kaygıyı yönetmek için mindfulness gibi teknikler, duyguları kabul etmeyi ve buna rağmen adım atmayı sağlar. Sosyal destek almak da kritik bir stratejidir; aile, arkadaşlar veya mentorlar kişinin cesaretini artırabilir ve yol almasını kolaylaştırabilir.

Başarısızlık korkusunu aşmak için, başarısızlıkları bir öğrenme fırsatı olarak görmek ve yeniden çerçevelemek faydalıdır. Ayrıca, görselleştirme teknikleriyle hedefe ulaşmayı zihinsel olarak canlandırmak, kişiye güven ve motivasyon kazandırır. Detaylı bir planlama yaparak hedefe ulaşmak için atılacak adımlar netleştirilebilir, bu da karar alma sürecini basitleştirir. Kişinin, başkalarının beklentilerinden bağımsız olarak kendi değerleri ve hedefleri doğrultusunda hareket etmesi de önemlidir. Küçük başarıları takip etmek ve kutlamak, ilerlemenin somut bir göstergesi olurken, esneklik ve adaptasyon yeteneği, yolunda engeller çıkarsa strateji değiştirmeyi mümkün kılar. Tüm bu stratejiler, kişinin ilk adımı atma sürecini kolaylaştırır ve psikolojik engelleri aşmasına yardımcı olur.”

Çevresel faktörlerin sağladığı destek ve yarattığı stres kişinin içsel motivasyonunu şekillendiriyor 

Kişinin kendini motive etme sürecinde çevresel faktörlerin, özellikle aile, arkadaşlar ve iş ortamının büyük bir rol oynadığına vurgu yapan Uzman Klinik Psikolog Sena Kalaz Güven, “Bu faktörler hem pozitif hem de negatif yönde etkileyebilir. Aile, bireyin duygusal desteği, güven duygusu ve değerler sistemi açısından önemli bir kaynak olabilir. Pozitif bir aile ortamı, kişiyi cesaretlendirir ve hedeflerine ulaşma konusunda güçlü bir motivasyon sağlar.” dedi.

Arkadaşların da benzer şekilde sosyal destek sunarak, birlikte belirlenen hedeflere ulaşma yolunda kişinin kararlılığını artırabileceğini belirten Uzman Klinik Psikolog Sena Kalaz Güven, “İş ortamı da motivasyonu doğrudan etkiler. Destekleyici ve ödüllendirici bir iş ortamı, çalışanların daha verimli ve motive olmalarını sağlar. Ancak toksik bir iş ortamı, sürekli baskı, olumsuz eleştiriler veya adil olmayan ödüllendirme sistemi, kişinin özgüvenini sarsarak motivasyonu olumsuz yönde etkileyebilir.” açıklamasını yaptı.

Çevresel faktörlerin olumlu etkisinin, kişinin hedeflerine ulaşmaya yönelik enerjisini artırırken, olumsuz etkilerin ise kaygı, stres ve tükenmişlik gibi durumları tetikleyebildiğinin altını çizen Uzman Klinik Psikolog Sena Kalaz Güven, çevresel faktörlerin sağladığı destek ve yarattığı stres seviyesinin, kişinin kendi içsel motivasyonunu doğrudan şekillendirdiğini söyledi.

Hayallerin pratiğe dökülmesi ve adım adım hedeflere dönüştürülmesi önemli!

Hayal kurmanın, kişisel hedeflere ulaşma yolunda güçlü bir araç olabileceğine değinen Uzman Klinik Psikolog Sena Kalaz Güven, “Çünkü bireyin ideal bir geleceği zihinsel olarak canlandırması, ona hem motivasyon hem de net bir yol haritası sunar. Psikolojik olarak, hayal kurma, beynin hedeflere yönelik olumlu duygular uyandırmasına ve hedefe ulaşmanın nasıl bir şey olacağına dair güçlü bir görselleştirme yapmasına yardımcı olur. Bu süreç, kişinin özgüvenini artırabilir ve başarıya ulaşmanın mümkün olduğu inancını pekiştirebilir.” dedi.

Ayrıca, hayal kurmanın, bireyi hedefe ulaşmak için gereken adımları ve stratejileri düşünmeye teşvik ettiğini dile getiren Uzman Klinik Psikolog Sena Kalaz Güven, sözlerini şöyle tamamladı:

“Böylece kişisel planlamayı ve problem çözmeyi destekler. Bir hedefe dair hayaller, bireyin motivasyonunu sürdürmesine yardımcı olabilir, çünkü zihinsel olarak başarılı olma görüntüsü, kaygıyı azaltır ve zorluklarla karşılaşıldığında dayanıklılığı artırır. Bununla birlikte, aşırı hayal kurma, gerçekçi olmayan beklentiler oluşturabilir ve kişiyi harekete geçmekten alıkoyabilir, bu yüzden hayallerin pratiğe dökülmesi ve adım adım hedeflere dönüştürülmesi önemlidir. Özetle, hayal kurma, kişisel hedeflere ulaşma sürecinde bir rehber ve motivasyon kaynağı olarak işlev görür, ancak gerçekçi ve eyleme geçirilebilir bir şekilde uygulanmalıdır. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Barış Manço Unutulmaz Şarkılarıyla Gölcük’te Anılacak

Gölcük Belediyesi, Türk müziğinin efsanelerinden biri olan Barış Manço’yu, ölüm yıl dönümü olan 1 Şubat’ta düzenleyeceği “Barış Manço Şarkıları Konseri” ile anacak.

 

Gölcük Belediyesi, Türk müziğinin efsane ismi Barış Manço’yu vefatının 26. yıldönümünde anmak amacıyla özel bir etkinlik düzenleyecek. 1 Şubat 2025 Cumartesi günü, saat 19.30’da Kazıklı Kervansarayı Kültür Yapısı’nda gerçekleştirilecek olan “Barış Manço Şarkıları Konseri” ile muhteşem sanatçının şarkıları, müzikseverlerle buluşacak. Konserde, Barış Manço’nun en sevilen ve hafızalarda iz bırakan şarkıları, solist Yasin Koçman tarafından seslendirilecek.

 

ANILARDAN SİLİNMEYEN ŞARKILAR DOLU BİR GECE

Ücretsiz düzenlenecek olan konserde; “Dönence” ve “Gülpembe” gibi Manço’nun anılardan silinmeyen eserleri ile dinleyicilere nostaljik bir akşam sunulacak. Gölcük Belediye Başkanı Ali Yıldırım Sezer, bu anlamlı konsere tüm hemşehrilerini davet etti.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

43. Uluslararası Efes Selçuk Deve Güreşleri Festivali Heyecanı Başlıyor!

43. Uluslararası Efes Selçuk Deve Güreşleri Festivali, 19 Ocak’ta Pamucak Güreş Arenası’nda gerçekleşecek. Güreş severleri Efes Selçuk’ta bir araya getirerek olan festival heyecanlı anlara sahne olacak.

Bu yıl da heyecanlı dakikaların yaşanacağı güreşlere Ege, Akdeniz ve Marmara Bölgelerinden gelecek pehlivan develer katılacak. Toplam 120 devenin katılacağı 43. Uluslararası Efes Selçuk Deve Güreşleri Festivali’nde belirlenecek 5 çift pehlivan deve Altın Artemis Ödülü için güreşecek.

Türkiye’nin tek uluslararası deve güreşi festivali olan Efes Selçuk Deve Güreşleri Festivali bu yıl 43. yıl gururuna yakışır şekilde Selçuk Efes Kültür ve Turizm Vakfı organizasyonuyla İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Efes Selçuk Belediyesi’nin desteği ile düzenleniyor.

Deve güreşlerinin Kırkpınar’ı olarak da bilinen festival, 43. yıl heyecanı ile 19 Ocak Pazar günü Pamucak Güreş Arenası’nda binlerce güreş severi ağırlayacak.

Geçmiş yıllarda en yüksek seyirci sayısıyla Guinness Rekorlar Kitabı’na giren, uluslararası basının da yakından takip ettiği Efes Selçuk Deve Güreşleri Festivali, aynı zamanda Dünya Festivaller Kitapçığı’nda da yerini almayı başardı.

Her yıl Ocak ayının üçüncü Pazarı yapılan ve bu yıl 43.sünün düzenleneceği Uluslararası Efes Selçuk Deve Güreşi Festivali için tüm hazırlıkların tamamlandığını, Ege, Marmara ve Akdeniz bölgelerinin en ünlü pehlivan develerinin güreşler için hazır olduklarını kaydeden Selçuk Efes Kültür ve Turizm Vakfı Yönetim Kurulu üyeleri, tüm güreş severleri 19 Ocak Pazar günü saat 10.00’da Pamucak Arena’da yapılacak olan güreşlere davet etti.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Ege Üniversitesi’nde “Kara Kalem Sergisi” açıldı

Ege Üniversitesi (EÜ) Sağlık, Kültür ve Spor Daire Başkanlığı ev sahipliğinde, Resim Topluluğu tarafından “Kara Kalem Sergisi” sanatseverlerin beğenisine sunuldu.

Öğrenciler bir yıl boyunca edindikleri bilgileri tuvale yansıtarak performanslarını sergilediler. Katılımcılara farklı bir perspektif sunmak ve öğrencilerin resim yaparak stresten uzaklaşmalarını sağlamak amaçlandı.

Sergi hakkında bilgi veren Ege Üniversitesi Resim Topluluğu üyesi Nursel Koyutürk, “Eğitim boyunca öğrendiğimiz tekniklerle ortaya çıkan eserler, topluluğumuzun üyelerinin sanatsal yolculuklarının birer yansıması oldu.  Sergimizde her bir eser farklı bir bakış açısını ve duyguyu yansıtırken, topluluğumuzun üyelerinin sanatsal gelişimlerini de gözler önüne seriyor. Hem katılımcılarımız için bir ifade alanı yaratmak ve derslerin verdiği stresten uzaklaşmak hem de üniversite topluluğumuza sanatın gücünü göstermek adına bu sergi büyük bir anlam taşıyor”  diye konuştu.

Ege Üniversitesi Resim Topluluğu her yıl geleneksel olarak düzenlenen Kara Kalem Sergisi, bu yıl da büyük bir katılımla beğeni topladı. Sergi, 31 Ocak tarihine kadar ziyaretçilere açık olacak.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

EÜ Etnografya Müzesi’nde Eski Smyrna’dan metal eserlerle geçmişe ışık tutuldu

Ege Üniversitesi (EÜ) Etnografya Müzesi’nde “Müze Söyleşileri” kapsamında “Eski Smyrna’dan Metal Eserler ve Üretime İlişkin Veriler” söyleşisi düzenlendi.

EÜ Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü öğretim görevlisi Prof. Dr. Haluk Sağlamtimur’un moderatörlüğünü üstlendiği söyleşide Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü öğretim görevlisi Prof. Dr. Duygu Sevil Akar, sunum gerçekleştirdi. Eski Smyrna’dan metal eserlerin anlatıldığı söyleşiye, Müze Müdürü Doç. Dr. Dilek Maktal  Canko,  sanatseverler ve öğrenciler katıldı.

Prof. Dr. Duygu Sevil Akar, Eski Smyrna’da kazıların düzenli olarak 1948 yılında başladığını söyleyerek, “Kazılara bazen ara verilse de bu zamana kadar toplayabildiğimiz metal eserleri kayıt altına aldık. Topladığımız eserleri tipoloji yaparak sınıflandırmanın yanı sıra analoji yöntemini kullanarak tespit etmeye çalıştık. Bini aşkın silah parçalarını içeren bir koleksiyona sahibiz. Koleksiyon; altın, gümüş, bronz, kurşun, demir hammaddelerinden oluşmaktadır. Koleksiyon içerisinde de en büyük grubu silahlar oluşturmaktadır” dedi.

“Smyrna çok savaşa sahne olmuştur”

Koleksiyondaki silahların içerisinde ok uçlarının en büyük paya sahip olduğundan bahseden Prof. Dr. Akar, “Silahların çok olmasının sebebi, Smyrna’ın çok fazla savaşa sahne olmasıdır. Silahın yanında kargılar, javelinler, kılıçlar, zırhlar, miğferler gibi eserler de var. Koleksiyonda ikinci en büyük grup da süs eşyaları ve elbise aksesuarlarıdır. Üçüncü grup ise metal kaplardır. Küçük gruplar halinde de tıp, kozmetik, tarım ve balıkçılık aletleri, figürinler gibi eserler mevcut. Adakları da ayrı bir grup olarak değerlendiriyoruz” diye konuştu.

Prof. Dr. Akar, 10 yıllık süreçte sınıflandırmaya çalıştıkları metal eserleri   içerisinde barından bir yayın çıkarmak istediklerini de sözlerine ekledi.  Söyleşinin sonunda Prof. Dr. Haluk Sağlamtimur, Prof. Dr. Duygu Sevil Akar’a ‘Teşekkür Belgesi’ takdim etti.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Tuvalette telefon alışkanlığı hemoroid sebebi

Dünyada en sık rastlanılan hastalıklardan biri olan hemoroid hastalığı, her dört kişiden birini etkiliyor. İlk belirtileri kanama ve ağrı olan hemoroidal hastalığın ana nedeninin sürekli ve aşırı ıkınma olduğunun altını çizen Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Vafi Atalay, “Bu hastalıkla özellikle günümüzde, tuvalete telefonla gitme alışkanlığı nedeniyle dışkılamaya konsantre olmayanlarda daha sık karşılaşılıyor” dedi.

 

Toplumda sanılanın aksine hemoroid bir hastalık değil herkeste bulunan anatomik bir yapı. Bu yapının iltihaplanması sonucu hemoroid şikayetlerinin oluştuğunu açıklayan Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Vafi Atalay, “Hemoroid dokusu, anüsün tam kapanmasını sağlayarak istemsiz gaz ve dışkı kaçışını önlemeye yardımcı olur. Bu damarsal yapıların şişerek sarkması ise hemoridal hastalıkları oluşturur. Halk arasında bu hastalıklara kısaca hemoroid ya da basur deniyor” şeklinde konuştu.

 

Hemoroid belirtileri göz ardı edilmemeli

Rektal kanama, ağrı veya dışarıya sarkan doku gibi semptomların varlığında vakit kaybetmeden bir sağlık merkezine başvurulması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Vafi Atalay, “Makattan gelen her kanamanın kaynağı hemoroid olmayabilir. Bu hastalık toplumda yaygın olarak bilindiği için çoğu kişi kanamanın nedeninin bu olduğunu düşünür ve doktora başvurmaya gerek duymaz. Kanamanın tümör veya başka bir bağırsak hastalığının da sinyali olabileceği unutulmamalı ve ciddiye alınmalı” dedi.

Uzun süre hemoroid tedavisi alan genç hastalarda da tümör ile karşılaşabildiklerini ekleyen Prof. Dr. Vafi Atalay, “Kolorektal kanser dünyada en sık rastlanan türlerden biri, görülme sıklığı yükselirken rastlanma yaşı gittikçe düşüyor. Bu yüzden rektal kanama varsa mutlaka kolonoskopi yaptırılmalı” uyarısında bulundu.

 

Hamilelik sürecinde risk artıyor

Hamilelik sırasında hormonal değişikliklerin kabızlığı arttırdığını ve basınç artışına bağlı olarak da hemoroide sık rastlandığını hatırlatan Prof. Dr. Atalay, “Doğum sırasında aşırı ıkınma ile hemoroid daha çok büyür ve emzirme dönemde şikâyet yaratmaya devam eder. Ancak hamilelik sırasında bebeğe etkileri açısından hemoroid ilaçları kullanılmaz, doğum sancılarını erkenden başlatabileceği için sıcak su banyosu da önerilmez. Bu sebeple hamilelik ve emzirme sürecinde hemoroidal hastalıklar konusunda yaşam tarzı ve beslenme dışında bir tedavi yöntemi tavsiye edilmez. Hastanın şikayetleri doğumdan sonra da devam ederse, hemoroid ameliyatı en az 6 ay sonra yapılabilir” şeklinde konuştu.

 

Yaşam alışkanlıkları değiştirilmeli

Kabızlığa meyilli kişilerin özellikle dikkat edebileceği bazı noktalar olduğunu paylaşan Atalay, “Tuvalete çıkmayı kolaylaştıran lif bakımından zengin meyve ve sebze ağırlıklı bir beslenme düzenini benimsemek, dışkılama esnasında uzun süre ıkınmamak ve gün içinde bol su içmek gibi basit ama etkili yaşam tarzı değişiklikleriyle hemoroidin önüne geçilebilir. İlaç tedavisinde ise hemoroid damarlarını büzüştüren ilaçlar kullanılabilir. Bu tedavi yöntemi kanamayı ve ödemi azaltabilir ancak rahatsızlığı tamamen yok etmez bu yüzden en etkili seçenek standart hemoroid ameliyatıdır” bilgilerini verdi.

 

Tedavi edilmezse anemiye yol açabilir

Hemoroidin ciddiye alınmadığı için tedavisine başlanılamadığı durumlarda bölgedeki kanamaya bağlı olarak ciddi bir anemi yani kansızlık gelişebileceğinin altını çizen Atalay, “Bunun sonucunda da ufak bir efor ile nefesinizin daralacağı kadar yorgun hissetmeye başlarsınız. Ten renginiz soluklaşır. Anemi özellikle ileri yaşlarda kalbi ekstra yorar ve hatta kalp yetmezliği bulguları ortaya çıkartabilir. İhmal edilen hemoroidler dışarı çıktıktan sonra ödemlenip yeniden içeriye giremeyebilir, makattaki şişlik de artacağı için bölgede kangrene ve ülserlere zemin hazırlanır. Bu gibi senaryolarda acil ameliyat şarttır, ani müdahalelere mecbur kalmadan yani hastalığın ilerlemesini beklemeden bir sağlık merkezine başvurmak çok önemli” diye konuştu.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Sakıp Sabancı Müzesi’nden Yarıyıl Tatili İçin Sanat ve Yaratıcılık Dolu Atölyeler

Sakıp Sabancı Müzesi (SSM), her yıl olduğu gibi bu yıl da yarıyıl tatiline özel düzenlediği atölyelerle çocukları yaratıcılık ve eğlence dolu bir dünyaya davet ediyor.

2025 yarıyıl tatili programı, 5-12 yaş arası çocuklar için mimariden robotik kodlamaya, Alman sanatçı Georg Baselitz’in SSM’de sergilenen sıra dışı eserlerinden Atlı Köşk’ün tarihi atmosferine ve müzenin Kitap Sanatları ve Hat Koleksiyonu’na uzanan dopdolu bir içerik sunuyor. Bu atölyeler, çocukların hayal güçlerini zenginleştirecek ve unutulmaz bir deneyim yaşamalarını sağlayacak.

 

5-7 yaş grubundaki çocuklar için düzenlenen Georg Baselitz: Tepetaklak Bir Dünya atölyesi, 21 Ocak Salı günü 12.00-13.30 saatleri arasında gerçekleşecek. Çocuklar, atölye boyunca Baselitz’in sergisini gezerek sanatçının tersyüz edilmiş figürlerinden ilham alacak ve ardından kendi hayal güçlerini kil ile şekillendirerek benzersiz figürler tasarlayacaklar.
 

21 Ocak Salı günü 14.00-15.30 saatleri arasında 8-10 yaş grubundaki çocuklar için düzenlenen Kaligrafik Hareketler atölyesinde çocuklar, kaligrafinin evrensel dilini keşfederek harflerin desenlere dönüştüğü büyülü bir yolculukta kendi kelime ve desenlerini yaratma fırsatı bulacaklar.

 

Arkki ile Keşif Gezili Atölyeler – Mobilya Tasarımı: Emirgan’ın Mobilyaları, 22 Ocak Çarşamba günü 13.00-16.00 saatleri arasında 8-12 yaş grubundaki çocukları tasarım odaklı bir deneyime davet ediyor. Bu atölyede çocuklar, Emirgan’ın dokusundan ilham alarak, ergonomi ve kullanıcı deneyimini göz önünde bulunduracak şekilde kendi oturma birimlerini tasarlayıp üretecekler.

5-7 yaş grubundaki çocuklar için düzenlenen Georg Baselitz’ten İlhamla Altüst Sanat atölyesi, 23 Ocak Perşembe günü 12.00-13.30 saatleri arasında gerçekleşecek. Bu atölyede çocuklar, Baselitz’in sergisini gezerek baş aşağı dünyasını keşfedecek, yere serilen yüzeylerde boyama ve çizim tekniklerini kullanarak kendi altüst dünyalarını yaratacaklar. Aynı gün 14.00-15.30 saatleri arasında 8-10 yaş grubundaki çocuklar için düzenlenen Dünyayı Tersinden Görmek: Baselitz’in İzinde atölyesinde ise çocuklar, yine SSM galerilerinde devam eden sergideki eserlerden ilham alarak farklı tekniklerle üretecekleri yaratıcı kompozisyonlarda dünyayı tersine çevirecekler. 

 

Dünyaya Tersten Bakalım mı? atölyesi, 3-5 yaş grubundaki çocukların bir yetişkin eşliğinde katılabileceği keyifli bir etkinlik olarak, 24 Ocak Cuma günü 11.00-12.00 saatleri arasında gerçekleşecek. Bu atölyede katılımcılar, Baselitz’in hayvan figürlerini ve imgelerini keşfederek sanatçının eserlerinden ilham alacak ve özgün kompozisyonlar oluşturacak.

 

8-10 yaş grubundaki çocuklar için 25 Ocak Cumartesi günü 12.00-13.30 saatleri arasında düzenlenecek Bir Portreden Fazlasıatölyesinde çocuklar Osmanlı padişah portrelerinden ilham alarak geçmişle bugünü yaratıcı bir şekilde birleştirecek ve kendi hikâyelerini portrelere yansıtarak benzersiz eserler ortaya koyacaklar.

 

3-5 yaş grubundaki çocuklar ve bir yetişkin eşliğinde gerçekleşecek Tuvaldeki Geyik atölyesinde, farklı sanat teknikleriyle hikâye anlatımı ve mini kitap tasarımı yapılacak. Etkinlik 26 Ocak Pazar günü 12.00-13.00 saatleri arasında düzenlenecek.
 

Baselitz’in dans temalı eserlerinden ilham alarak baskı sanatını keşfedecek ve kendi tasarımlarını oluşturacakları Dansımın İzleriatölyesi 5-7 yaş grubu çocuklara özel 26 Ocak Pazar günü 14.00 – 15.30 saatleri arasında gerçekleştirilecek. 

Ters Sanat: Müzede Küratör Olmak atölyesi, 9-11 yaş grubundaki çocuklar için 28 Ocak Salı günü 12.00-14.00 saatleri arasında gerçekleşecek. Bu atölyede katılımcılar, Baselitz’in eserlerini teknolojik araçlarla interaktif hale getirerek müze ortamında yaratıcı öğrenme süreçlerinin bir parçası olacaklar. Yine aynı gün 15.00-17.00 saatleri arasında düzenlenecek Kartlı Geçiş Sistemi: Müze Girişi atölyesinde ise 9-11 yaş grubundaki çocuklar, Lego setlerini kullanarak müzeler için işlevsel ve yenilikçi bir kartlı geçiş sistemi tasarlayacaklar.

Arkki ile Keşif Gezili Atölyeler – Moda Tasarımı: Desenlerden Şapkaya atölyesi, 8-12 yaş grubundaki çocuklar için 29 Ocak Çarşamba günü 13.00-16.00 saatleri arasında düzenlenecek. Bu atölyede katılımcılar, Emirgan’dan ilham alarak desen avına çıkacak ve kendi şapkalarını tasarlayarak mimarlık, tasarım ve mühendislik gibi disiplinlerde deneyim kazanacak ve böylece yaratıcılıklarını ve eleştirel düşünme becerilerini geliştirme olanağı edinecekler.

 

31 Ocak Cuma günü 13.00-15.00 saatleri arasında gerçekleştirilecek Hangi Yöne Baş Aşağı Seramik atölyesinde ise 7-10 yaş grubundaki çocuklar, Baselitz’in baş aşağı figürlerinden ilham alarak tersyüz edilmiş formlar oluşturacak ve seramik çalışmaları yapacaklar.

 

Yarıyıl tatili boyunca devam edecek ve çocuklara eğlenerek farklı sanat dallarını deneyimleme şansı sunacak atölyelere katılım Sakıp Sabancı Müzesi’nin web sitesi üzerinden yapılmaktadır.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Akçansa Büyükçekmece Fabrikası ‘Kaynakların Sorumlu Kullanımı Sertifikası’nı altın seviyede yeniledi

Akçansa Büyükçekmece Fabrikası, Türkiye Hazır Beton Birliği Kalite Güvence Sistemi İktisadi İşletmesi (KGS) tarafından yapılan bağımsız denetimi başarıyla tamamlayarak Beton Sürdürülebilirlik Konseyi’nce (CSC) verilen Kaynakların Sorumlu Kullanımı Sertifikası’nı altın seviyede yeniledi ve notunu 92,2’ye çıkardı. 

Akçansa böylece, Kaynakların Sorumlu Kullanımı Sertifikası odağında Türkiye çapında en yüksek nota sahip olan Çanakkale Fabrikası’nın ardından Büyükçekmece fabrikasıyla en yüksek ikinci notu alarak sektöründe önemli bir başarıya imza attı. 

Kaynakların verimli şekilde kullanılmasına yönelik faaliyetlerini sürdüren Akçansa, sürdürülebilirlik odaklı çalışmaları ile ödüllendirilmeye devam ediyor. Akçansa Büyükçekmece Fabrikası, sertifikasını altın seviyede yenilerken, puanını 92.2’ye yükseltti. 

Kaynakların Sorumlu Kullanımı Belgesi konusunda Çanakkale Fabrikası ile sektöründe en yüksek nota sahip olan Akçansa, Büyükçekmece Fabrikası’nın ulaştığı not ile Türkiye çapında en yüksek ikinci nota ulaşarak önemli bir başarı elde etti.

“Sorumlu kaynak kullanımı ve verimlilik anlayışı ile çalışmalarımıza devam edeceğiz” 

Bulundukları tüm bölgelerde ‘Gelecek için sorumlu çalışma’ prensibiyle faaliyetlerine devam ettiklerini belirten Akçansa Genel Müdürü Vecih Yılmaz çalışmalarının ödüllendirilmesinden mutluluk duyduklarını söyledi. Yılmaz şöyle devam etti; “Bir önceki belgeleme dönemine göre puanımızı artırarak altın seviyede yenilemekten mutluyuz. Hem Çanakkale hem de Büyükçekmece fabrikalarımızla bu değerli sertifika odağında sektörümüzde ilk iki sırada bulunuyoruz. Yer aldığımız tüm lokasyonlarda sorumlu kaynak kullanımı ve verimlilik anlayışı ile faaliyetlerimize devam edeceğiz. Gönüllü olarak katıldığımız uluslararası sürdürülebilirlik derecelendirme süreçlerimizle daha sürdürülebilir geleceğe sunacağımız katkılar sürecek”. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Michel Qissi, Dayı 2 İçin İstanbul’da

Efsane İsim Ufuk Bayraktar’la Karşı Karşıya

Döneminin unutulmaz filmleri “Kan Sporu”, “Kana Kan”, “Aslan Yürek” ve “Kickboxer”da dövüş sahneleriyle hafızalara kazınan efsane oyuncu Michel Qissi, “Dayı 2: Bir Adamın Hikayesi” filminde Ufuk Bayraktar’la karşı karşıya geliyor.

Efsanevi “Kickboxer” serisindeki “Tong Po” karakteriyle aksiyon sinemasının en önemli isimlerinden biri haline gelen Michel Qissi, “Dayı 2: Bir Adamın Hikayesi” için çekimlere katılmak üzere İstanbul’a geldi. Michel Qissi’nin, Dayı karakterine hayat veren Ufuk Bayraktar ile karşı karşıya gelecek olması sinema tutkunlarını heyecanlandırırken, bu dev karşılaşma, filmde dövüş sanatlarının ve aksiyonun zirvesine ulaşacağının sinyallerini verdi.

Diopter Film, Ubay Film Yapım ve Net Sanat ortak yapımı olan “Dayı 2: Bir Adamın Hikayesi” filminin senaryosunu Uğur – Ece Bayraktar kaleme aldı. Filmin yönetmen koltuğunda ise yine Uğur Bayraktar oturuyor. Yoğun bir hazırlık süreci sonrası çekimleri 6 hafta süren ve Ekim ayında tamamlanan film, Türk sinemasına olduğu kadar uluslararası arenaya da damga vurmayı hedefliyor.

Merakla beklenen serinin ikinci filmi, 6 Şubat 2025’te Avrupa’da 9 ülkede, 7 Şubat 2025’te ise Türkiye’de vizyona girecek. “Dayı 2: Bir Adamın Hikayesi” filmi, Türk sinemasının son yıllardaki yükselişini pekiştirerek, aksiyon sineması adına önemli bir adım olmayı hedefliyor.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Dünyanın tek Michelin yıldızı alan Türk’ü

Bu yolculukta acı, hüzün, başarı ve lezzet var

Michelin Yıldızı alan ilk ve tek Türk, doktora almış tek şef olan İngiltere’de açtığı restoranla kraliyet ailesi ve İngiliz asilzadelerini doyuran Dr. Şef Hüseyin Özer’in hayatını konu alan drama belgeseli “Husin” Londra’da yapılan özel prömiyeri ile görücüye çıktı.

Discovery Channel ve BBC’de “Müthiş Türk” diyerek haberi yapılan Tokat doğumlu Dr. Şef Hüseyin Özer’in belgeseli çekildi. Sokak çocukluğundan İngiltere kraliyet ailesine Türk yemeklerini yapan ünlü bir şefe dönüşen Hüseyin Özer’in hayat hikayesinin anlatıldığı “Husin” belgesel filmi, Londra’da yapılan prömiyer gecesiyle görücüye çıktı. Yapımcılığını ve yönetmenliğini Erol Koçan’ın üstlendiği Hüseyin Özer’in çocukluğundan itibaren dünyanın en ünlü şefine kadar yolculunu konu alan Husin, yapılan prömiyerine İngiltere büyükelçimiz Osman Koray Ertaş’ın yanı sıra eski milli kalecimiz Rüştü Reçber ve eşi Işıl Reçber katıldı.

 

Türkiye’de ikinci gala

Film Hüseyin Özer’in sokak çocukluğundan nasıl SOFRA restoranlar zinciri sahibi olduğuna, Londra’da terör örgütü tarafından hedef alınmasından çocukluğuna. Tokat’tan İngiltere kraliyet ailesine uzanan yolculuğun ilmek ilmek işlendiği drama belgesel filmin, Hüseyin Özer’in ilk Michelin Yıldızı alan Türk olmasına kadar her konuya değinildi. Hüseyin Özer’in bu yolculuğunda hayatına dokunan isimlerin arasında Uğur Dündar’dan İlber Ortaylı’ya, siyasi isimlerden spor camiasına kadar birçok kişinin röportajı yer alıyor. Bu isimlerinde katılacağı Türkiye galası ise 21 Ocak’ta yapılacak.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı