Yıllık arşivler: 2025

Trump’ın gümrük tarifeleri Türkiye için fırsat mı?

ABD Başkanı Donald Trump, 2 Nisan’da Beyaz Saray’daki etkinlikte, 185 ülkeye yönelik karşılıklı tarifeler getiren kararnameyi imzaladı. Bu kararnameyle, ABD’nin birçok ticaret ortağından ithal edilen mallara yüzde 10 ile 50 arasında değişen tarifeler uygulanmaya başlandı.

Türkiye, Birleşik Krallık, Brezilya, Avustralya, Birleşik Arap Emirlikleri, Yeni Zelanda, Mısır ve Suudi Arabistan’ın aralarında olduğu bazı ülkeler için yüzde 10 gümrük vergisi uygulanacağı duyuruldu.

Trump yönetiminin uygulamaya koyduğu yeni gümrük tarifelerinin başta Çin ve Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere birçok ülkenin ABD pazarındaki rekabet gücünü zayıflatması ve Türkiye için önemli bir fırsat alanı oluşturması öngörülüyor.

“ABD, KARŞILIKLI GÜMRÜK VERGİLERİNİ ‘MÜZAKERELER’ İÇİN BİR GÜÇ OLARAK GÖRÜYOR”

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, dünya ekonomik düzeninin uzun bir aradan sonra tekrar korumacılığa, yüksek gümrük duvarlarına geri döndüğünü, daha popüler bir tabirle yeniden tasarlandığını ve gümrük duvarlarının yükseldiğini ifade etti.

Avdagiç, ABD’nin, karşılıklı gümrük vergilerini “müzakereler” için bir güç olarak gördüğünü belirterek, “Türkiye, sadece 11 ülkeye uygulanan yüzde 10 temel tarife ile ağır Trump vergilerine dahil olmadı. Bu tarifelerden ABD’nin 185 ticaret ortağının nasıl etkileneceğini tam olarak anlamak için, ABD ile ülke ve ticari birliklerinin yapacakları müzakereleri ve Çin ile başlayan olası misillemeleri de izlemek gerekiyor” diye konuştu.

ABD’nin 2024’te Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı ikinci ülke olduğuna işaret eden Avdagiç, “ABD’ye 16,4 milyar dolar mal ve hizmet satışı gerçekleştirdik. 340 milyon nüfuslu bir ülkeye bundan çok daha fazlasını satabileceğimiz açık” dedi.

Avdagiç, Türk iş dünyasının ülkenin yüzde 10’luk tarife grubunda olmasını değerlendirebileceğine işaret ederek, “Bunun için de iş dünyamızın Trump’ın gümrük vergilerini geç kalmadan analiz edip ürün ve rekabet stratejilerini buna göre belirlemesi gerekiyor. Özetle, iş dünyamız Trump vergilerinin Türkiye’yi pozitif ayrıştırmasını fırsata dönüştürmelidir” açıklamasını yaptı.

“AVRUPALI VE UZAK DOĞULU FİRMALAR YATIRIM İÇİN TÜRKİYE’YE GELMEYİ DÜŞÜNEBİLİR”

Tarife oranı Türkiye’den yüksek olan Avrupalı ve Uzak Doğulu firmaların yatırım için Türkiye’ye gelmeyi düşünebileceğini kaydeden Şekib Avdagiç, ek gümrük vergileri yüzünden ABD’nin Türkiye’den mal almayı tercih edebileceğini ve bunun da Türkiye’de üretim için Avrupa ve Çin başta olmak üzere birçok ülkeden doğrudan yatırımları artırabileceğini söyledi.

Avdagiç, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının Türkiye’de yeniden pozisyon almaları için önemli bir fırsat olabileceğine işaret ederek, “Türkiye’nin bu fırsatı kullanması, ihracat sektörlerini geliştirmesine ve yeni pazarlar bulma stratejisine bağlı olacaktır” ifadelerini kullandı.

ABD Başkanı Trump’ın gümrük vergilerini duruma göre değişen bir araç olarak kullandığına dikkati çeken Avdagiç, “Sözgelimi 2018 yılında çelik ve alüminyumda Türkiye’ye karşı gümrük vergilerini iki katına çıkarması hala zihinlerimizde tazeliğini koruyor. Bu da temkinli iyimserliği elden bırakmamamız gerektiğini gösteriyor” dedi.

Avdagiç, Ticaret savaşlarının ülkelerin siyasetleri üzerinde sonuçlarının olacağını belirterek, şunları kaydetti:

“ABD’nin yüzde 10’luk avantajlı gümrük vergisi dilimi, Türkiye’nin bölgesel güç statüsünü genişletmesini de sağlayabilir. Yüzde 10’luk Trump vergisinin yanı sıra Türkiye-AB Yüksek Düzeyli Ekonomik Diyaloğu’nun 6 yıl sonra yeniden başlaması Türkiye’yi dünya ekonomik ve siyasi sisteminde yeni ve etkin bir yere koyacaktır.”

“YENİ REKABET KOŞULLARINA, DERSİMİZE ÇOK İYİ ÇALIŞARAK HAZIRLANMALIYIZ”

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan da Donald Trump’ın 20 Ocak’ta ABD Başkanlık koltuğuna oturmasıyla birlikte imzaladığı hemen hemen her kararnamenin dünyadaki hem siyasal hem de ekonomik dengeleri sarsmaya devam ettiğine dikkati çekti.

Bahçıvan, “Son olarak imzaladığı ülkelere yönelik yeni vergi tarifeleri, bir süredir konuşulan küreselleşmenin ana itici güç olduğu bir dünyadan, korumacılık ve ticaret savaşlarının öne çıktığı bir dünyaya geldiğimizin en açık göstergesi olarak okunmalıdır” diye konuştu.

Bu sürecin öngörülemez, hızlı ve oldukça sarsıcı bir şekilde ilerlediğine işaret eden Bahçıvan, “Ülkemizi de çok yakından ilgilendiriyor. Bu nedenle bu yeni gelişmelere son derece stratejik bir bakış açısıyla bakmalıyız. Özellikle dünyadaki bütün rekabet ezberlerini bozan yeni tarifeler çerçevesinde oluşacak yeni rekabet koşullarına, dersimize çok iyi çalışarak hazırlanmalıyız. Çünkü ezber bilgi, kalıplaşmış bakış açılarıyla kavranamayacak boyutlarda bir tablo var karşımızda” değerlendirmesinde bulundu.

“ABD’NİN TÜRKİYE’YE GÖRECE DAHA POZİTİF BİR YAKLAŞIM İÇİNDE OLUNDUĞUNU GÖRÜYORUZ”

Erdal Bahçıvan, ABD’nin yeni gümrük tarifelerine baktıklarında, özellikle endüstri ülkeleri içinde Türkiye’ye görece daha pozitif bir yaklaşım içinde olunduğunu dile getirdi.

Çin’den Japonya’ya, AB’den Güney Kore’ye kadar ortalama yüzde 25’leri bulan vergilere karşılık, Türkiye’ye yönelik yüzde 10’luk verginin Türkiye’nin hem yatırımda hem de dış ticaretteki rekabet koşullarını iyileştireceğini belirten Bahçıvan, “Önümüzdeki dönemin, ekonomiye ve sanayimize nokta hedefli fırsatlar elde edeceğimiz imkanlar doğurmakla birlikte, yeni sürecin ekonomimiz açısından bazı riskleri de beraberinde getirebileceğini düşünüyorum. Bu nedenle ülkemizin her sektörümüz için özel bir hazırlık içinde olmasında yarar var” diye konuştu.

Bahçıvan, sektörel fırsatların ortaya koyulabileceği bir stratejik çalışmayla ilerlenmesi gerektiğini ifade ederek, “Ayrıca rekabet dersimizi de çok iyi çalışarak bu tarihi fırsatı akıllı hamlelerle çok iyi değerlendirmemiz gereken bir döneme giriyoruz. Ama çalışmamız lazım” açıklamasını yaptı.

“ÖZELLİKLE İHRACATÇI BİRLİKLERİ BU BÖLGEDE YAPILACAK FUAR VE ORGANİZASYONLARIN SAYILARINI ARTIRMALI”

Anadolu Aslanları İş Adamları Derneği (ASKON) Genel Başkanı Orhan Aydın da Türkiye’nin rekabetçiliğinin arttığını, Türkiye için oluşan yeni şartlar doğru değerlendirilebildiğinde pozitif anlamda yeni alanlar oluşturulabileceğini kaydetti.

Aydın, ABD’deki satın alma gücünün çok yüksek olmasının hemen hemen her ülkenin ekonomik olarak iştahını kabartan bir husus olduğunu aktararak, “Dolayısıyla bu pazarda tüm ülkeler olmak ister. Türkiye olarak da şüphesiz biz de bu pazarda olmalıyız” dedi.

Türkiye’ye getirilen yüzde 10’luk ek verginin diğer oranlara bakıldığında Türkiye’yi daha da rekabetçi konuma getirdiğini dile getiren Aydın, “Açılan bu yeni alanı ülke ekonomimiz açısından iyi değerlendirebilirsek avantajlı bir duruma geçebiliriz. Amerika’ya olan satışların artması için iş dünyasının tüm sivil toplum kuruluşları teyakkuza geçmeli özellikle ihracatçı birlikleri bu bölgede yapılacak fuar ve organizasyonların sayılarını artırmalıdır” değerlendirmesinde bulundu.

Aydın, Türk markalarının bu bölgede mağazalarını artıracak olmasının da bir avantaj olduğunu dile getirerek, “Şu andaki avantajla birlikte birçok markamız da özellikle turist yoğun Amerika şehirlerinde mağazalaşmalarını artıracaklardır. Yine avantajlı bir alan olarak ABD pazarında yüksek vergi oranı ile karşılaşan üretim gücü yüksek devletlerin yeni pazar arayışı dolayısıyla Türkiye’yi yatırım üssü edinebileceği olasılığı artıyor” diye konuştu.

“TÜRKİYE ALTERNATİF BİR TEDARİKÇİ OLARAK ÖNE ÇIKABİLİR”

Türkiye Genç İş İnsanları Derneği (TÜGİAD) Başkanı Gürkan Yıldırım da ABD Başkanı Donald Trump’ın ithalata uygulanacak vergi oranlarını açıklamasının ardından dünya piyasalarının dalgalanmaya başladığını ifade etti.

Yıldırım, ihracat açısından bakıldığında ABD’nin Çin ve AB’ye uygulayacağı yüksek vergilerin bu bölgelerden yapılan ithalatı azaltabileceğini aktararak, “Bu durum, Türkiye’nin bazı sektörlerde ABD pazarına ihracatını artırma potansiyeli yaratacaktır. Özellikle, bu bölgelerden tedarik sağlayan sektörler için Türkiye alternatif bir tedarikçi olarak öne çıkabilir” açıklamasını yaptı.

Konuya yatırım açısından bakıldığında ise Çin, AB ve Uzak Doğu ülkelerine getirilen yüksek vergilerin bu bölgelerdeki bazı şirketlerin üretimlerini başka ülkelere kaydırmasına neden olabileceğine işaret eden Yıldırım, “Böyle bir durumda Türkiye, uygun yatırım ortamı sunarsa, bu şirketlerin yatırımlarını çekebilir” dedi.

Yıldırım, Türkiye’nin ABD ile yapacağı müzakerelerin vergi kararının etkisini azaltabileceğini kaydederek, “İki ülke arasında yapılacak anlaşmalar, ticaret dengesini yeniden düzenleyebilir. Trump’ın vergi uyguladığı ülkelere yönelik pazarlık kapısını da açık bırakması böyle bir ihtimalin olabileceğini hissettiriyor” tespitinde bulundu.

Kaynak: Habertürk

21 Nevit Kodallı Çoksesli Korolar Festivali’nde 7 şehirden 1800 korist sahne aldı

21 Nevit Kodallı Çoksesli Korolar Festivali’nde 7 şehirden 1800 korist sahne aldı

Mersin Yenişehir Belediyesi ev sahipliğinde Mersin Polifonik Korolar Derneği tarafından düzenlenen 21 Mersin Nevit Kodallı Çoksesli Korolar Festivali sona erdi. Festival kapsamında 7 şehirden, 38 koro ve 1800 korist sahne aldı. Ünlü besteci Nevit Kodallı’nın anısına düzenlenen ve binlerce Mersinlinin ilgiyle takip ettiği 21 Mersin Nevit Kodallı Çoksesli Korolar Festivali, Yenişehir Belediyesi Atatürk Kültür Merkezinde yapıldı. Mersin, Adana, Bolu, Hatay, Denizli, Ankara ve Niğde’den koroların katıldığı festival 3 gün sürdü. Festivalde Yenişehir Belediyesi Nevit Kodallı Polifonik Korosu da sahne aldı. Mersin Yenişehir Belediyesinin ev sahipliğinde ve Mersin Polifonik Korolar Derneğinin organizasyonuyla gerçekleştirilen festival, Türkiye’nin dört bir yanından gelen koristleri ve sanatseverleri aynı sahnede buluşturdu. Kodallı’nın doğumunun 100 yılı kapsamında yapılan festival, sanatseverlere unutulmaz anlar yaşattı. Festivalin tüm etkinlikleri, Yenişehir Belediyesi Atatürk Kültür Merkezinde gerçekleştirildi. 38 koro ve 1800 korist, çok sesli müziğin en güzel örneklerini Mersinlilerle buluşturdu. Her yaştan koristin sahne aldığı festivalde, çocuk, gençlik ve yetişkin koroları, repertuvarlarındaki eserlerle izleyicilerden büyük beğeni topladı. Bu yılki festivalde sahne alan korolar arasında, ev sahibi olarak Yenişehir Belediyesi Nevit Kodallı Polifonik Korosu da yer aldı. Koroların sahne performansı büyük alkış alırken, koristlerin profesyonelliği ve müzikal kalitesi göz doldurdu. Mersin Nevit Kodallı Çoksesli Korolar Festivali Yürütme Kurulu Başkanı Selma Merzeci Yağcı, Nevit Kodallı’nın doğumunun 100 yılında gerçekleştirdikleri bu festivalle sanatın iyileştirici gücünü yaşatmaya devam ettiklerini dile getirdi. Yağcı ayrıca, festivale ev sahipliği yaptıklarından dolayı Yenişehir Belediye Başkanı Abdullah Özyiğit ve destek veren tüm kurumlara teşekkür etti. Katılımcı korolar ise hem sahne deneyimleri hem de diğer korolarla etkileşim açısından festivalin çok verimli geçtiğini dile getirdi.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Akkuyu NGS Projesi, ATOMSKILLS-2025’te Başarıyla Temsil Edildi

Akkuyu NGS Projesi, ATOMSKILLS-2025’te Başarıyla Temsil Edildi

Projedeki yüklenici firma çalışanları “Betonarme Yapı Çalışmaları” kategorisinde gümüş madalya kazandı 

Rusya Devlet Nükleer Enerji Kuruluşu Rosatom’un inşa ettiği Akkuyu NGS, dünyanın en büyük mesleki yetkinlik yarışması olan Mesleki Mükemmellik Endüstri Şampiyonası AtomSkills-2025’te başarıyla temsil edildi. Projenin yüklenici firmasına bağlı inşaat ekibi, “Betonarme Yapı Çalışmaları” kategorisinde gümüş madalya kazandı. Akkuyu Nükleer Gençlik Konseyi üyeleri de Akkuyu NGS Elçileri olarak Türkiye’nin ilk nükleer güç santrali projesini şampiyonanın sergi alanında tanıttı.

AtomSkills-2025’in iş programı, mesleki eğitimin geliştirilmesine odaklandı. Etkinlik alanında, Rosatom Kurumsal Akademisi ve şampiyonanın partner şirketlerinin desteğiyle kurulan “Teknolojik Liderlik İçin Eğitim Çözümleri” sergisinde, Türkiye ve Mısır’dan gelen genç katılımcılar, ziyaretçileri Rosatom’un yurt dışı projeleri olan Akkuyu NGS ve El-Dabaa NGS hakkında bilgilendirdi.

Akkuyu NGS’de görev yapan personelin çocuklarından oluşan Akkuyu Nükleer’in Gençlik Konseyi üyeleri, ziyaretçilere ebeveynlerinin Akkuyu NGS’deki deneyimlerini, projedeki eğitim olanaklarını ve Türkiye’deki yaşam koşullarını aktardı. Ziyaretçiler için üç farklı atölye çalışması hazırlandı. Öğrenciler, polimer kilden nükleer santral tasarımı yaptılar. Üniversite öğrencileri ise Rosatom’un yurt dışı projelerini harita üzerinde bularak coğrafya bilgilerini test etti. Uzman katılımcılar ise sanal gerçeklik gözlükleri aracılığıyla kaynak bağlantılarının radyografik muayenesini deneyimledi.

AKKUYU NÜKLEER A.Ş. Genel Müdürü Sergei Butckikh konuyla ilgili olarak, “Akkuyu NGS, kapsamlı ve çok boyutlu bir uluslararası proje. Türkiye’de sadece ileri Rus teknolojileriyle modern güç üniteleri inşa etmiyoruz, aynı zamanda çevresel, sosyal ve eğitimsel projeleri de hayata geçiriyoruz. Bu bağlamda, dünyanın en büyük mesleki yetkinlik yarışması olan AtomSkills bizim için büyük önem taşıyor. İnşaatçılarımızı kendi kategorilerinde aldıkları ödülden dolayı tebrik ediyorum. Ayrıca Akkuyu NGS projesinin eğitim programlarında güçlü bir şekilde temsil edilmesini sağlayan gençlerimize özel teşekkürlerimi sunuyorum” dedi. 

AtomSkills-2025’in iş programı kapsamında, “Profesyonellik” projesine dahil olan meslek yüksekokullarının medya merkezleri için nükleer sanayi alanında uygulamalı bir eğitim programı gerçekleştirildi. AKKUYU NÜKLEER A.Ş. Genel Müdür Basın Danışmanı ve İletişim Direktörü Vasiliy Korelskiy, katılımcılara kurumsal iletişim konusunda atölye çalışması yaptı ve “İletişim Yönetimi” yarışma programında uzman gözlemci olarak görev aldı.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Aşırı Düşünme ile Başa Çıkma Rehberi

 

Aşırı Düşünme ile Başa Çıkma Rehberi

 

 

Bozuk plak gibi bazı düşüncelere takılmış kendinizi düşünmekten alamıyor, zihniniz düşüncelere hapsolmuş ana odaklanamıyor, geçmişin keşkeleriyle veya geleceğin kuruntuları/kabuslarıyla mı yaşıyorsunuz? Bu durumdan kurtulmak sandığınız kadar zor değil. 

Yeditepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü Başkanı Doç. Dr. Berke Kırıkkanat, aşırı düşünmeye dair bilgiler vererek bundan kurtulmanın yollarını anlattı. 

 

“Düşüncelerin İçeriğiyle Tükenme Hali”

Bir ya da birden fazla konu hakkında zihnimizin düşünce seyahatlerine çıkma eğiliminde olduğunu belirten Doç. Dr. Kırıkkanat, düşünceler üzerine düşünme yetimizin (metacognition) bizi diğer canlılardan ayıran önemli bir yetimiz olduğuna dikkat çekti. Kırıkkanat, “Düşünceler üzerine düşünmenin sınırlarını bilememek bireyi aşırı düşünme tuzağına düşürmektedir” dedi.

“Aşırı düşünme, tehlikeli, işlevsel ve sağlıklı olmayan bir düşünme alışkanlığıdır. Düşüncelerin içeriğiyle tükenme halidir” diyen Berke Kırıkkanat, “Aşırı düşünme, eyleme dönüştürmek yerine bir düşünce üzerinde saatlerce zaman harcamayı da içinde barındırır. Karar vermeyi ve harekete geçmeyi zorlaştırır. Problemi gereğinden fazla önem vererek düşünme halini kapsar” ifadelerini kullandı. 

 

Neden Takılıp Kalıyoruz?

•          Bireyin hayatının her alanını kontrol etme arzusu, 

•          Belirsizliğe tahammülsüzlük,

•          Her şeye çare arama eğilimi, 

•          Pişman olmaktan, başarısız olmaktan korkma, 

•          Kusursuz olmak için çok çabalama, 

•          Olayları felaketleştirme, yaşanılmış deneyimleri aşırı genelleme, ya hep ya hiç düşünme tarzı. 

 

Yol Açtığı Sorunlar

•          Düşük ruhsal ve bedensel enerji,

•          Düşük yaşam doyumu,

•          Odaklanma problemleri,

•          Ruhsal rahatsızlık, 

•          Uykusuzluk, 

•          Eylemsizlik hali.

 

Aşırı Düşünmeden Kurtulmanın Yolları

Doç. Dr. Berke Kırıkkanat, aşırı düşünmeden kurtulmanın yollarını ise şu şekilde sıraladı: 

 

Düşüncelerinizi Fark Edin: Düşünceler üzerine farkındalık, aşırı düşünme alışkanlığını azaltmada ilk basamağı oluşturur. İlgili düşünceleri, ne zaman, nerede ve neye karşı oluşturuyorsunuz? Bilinçli farkındalık egzersizleriyle; şu an ne düşünüyorsunuz ve bu düşüncenin sizde ne hissettirdiğini ve hangi tür davranışlara yol açtığını gözlemleme fırsatı bulabilirsiniz. “Bu düşünceler, gerçek mi? Şu an yaşanılan problem, benim yetilerimle kontrol edebileceğim bir konu mu?”, “Şu anı geçmişin deneyimleriyle mi yoksa geleceğin kaygılarıyla karşılıyorum?” gibi yardımcı sorularla, yaşanılan süreci gözlemleme, tarif etme ve bir ad koyma söz konusu olabilir. Bilinçli farkındalık egzersizleriyle kendinizle olan iletişiminizi geliştirebilirsiniz. 

 

Yapabileceklerinize Odaklanın: Güçlü ve geliştirilmesi gereken yönlerinizi tespit edin. Zihin problemler için sorduğu sorulara yanıt ararken benliğinize ilişkin farkındalığınız ve bilginiz (self-knowledge) yapabileceklerinize odaklanmanızı sağlar. İlgili farkındalık, her şeyi çözebilmenin mümkün olmadığını bireye hatırlatmaktadır. 

 

Düşünme Hataları Üzerine Çalışın: “Zihnin söylediklerinin gerçeklik payı var mı? Bu düşüncelerin bir faydası var mı? Zararları neler? Bu durumun başka bir açıklaması olabilir mi?” gibi yardımcı sorular, bunların yalnızca düşünce olduğuna dair farkındalığı artırır. “Ya daha kötü olursa?” gibi felaketleştirici senaryolar, “Geçen sınavda yapamadım, şimdi de yapamam” gibi aşırı genellemeler, “Kusursuz olmalıyım. Olamazsam biterim” gibi yap hep ya hiç düşünme hataları üzerine çalışma ve alternatif rasyonel düşünme biçimleri geliştirme, aşırı düşünme alışkanlığını azaltabilir. 

 

Dikkat Dağıtıcı Egzersizler Yapın: Düşüncelerden kurtulmak veya bastırmak yerine dikkat dağıtıcı egzersizlere başvurulabilir. Bunlar arasında bireyin hoşuna giden aktivitelere / hobilere yönelmesi, etrafındaki bir nesneyi 5 duyu organıyla, “Nasıl görünüyor, nasıl kokuyor, sesi nasıl, yumuşak mı, tadı var mı gibi sorularla tanımlamaya çalışması, hoşuna giden bir yeri hayal etmesi ve o hayali 5 duyu organıyla deneyimlemesi gibi egzersizler destekleyici rol oynar. Kurtulmak yerine önce gözlemleme, tanıma ve düşüncenin yarattığı duyguyu kabullenme (Bu bir kaygı, bu bir öfke gibi) aşırı düşünme ile başa çıkmada önemli bir basamaktır.

 

Kusursuz Olmadığınızı Kabullenin: Hataya, tüm olasılıklara açık olmak, psikolojik esnekliği beraberinde getirir. Hayatın her alanını kontrol etmenin mümkün olmadığını kabullenmek belirsizliğe karşı tahammülü arttırır. Kendimizi suçlamadan hata yaptığımızda kendimizi affedebilme aşırı düşünme girdabına düşmemizi engelleyebilir.

 

Destekleyici Bir Çevreye Sahip Olmak: Duygular ve düşünceler bulaşıcı olduğundan çevremizdekilerin kaygılı ve olumsuz sözlerini beynimiz gerçeklik olarak algılayabilir. Bu bağlamda aşırı düşünme eğilimini tetikleyebilecek kişilerle ilişkileri sınırlı tutmak yardımcı olabilir. 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İSU, Çayırova Şekerpınar’da Yeni Altyapı Hatları Yapıyor


İSU, Çayırova Şekerpınar’da Yeni Altyapı Hatları Yapıyor

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi İSU Genel Müdürlüğü, Çayırova ilçesinde altyapı yatırımlarını sürdürüyor. Çayırova Şekerpınar Mahallesi fabrikalar bölgesinde 6.220 metre uzunluğunda içme suyu, 4.230 metre uzunluğunda da kanalizasyon hattı imalatı gerçekleştiriliyor.

FABRİKALAR BÖLGESİNE YENİ ALTYAPI
Kent genelinde 12 ilçede yatırımlarına hız kesmeden devam eden İSU Genel Müdürlüğü, bölge su kaynaklarını en verimli şekilde kullanmak, kayıp kaçak oranlarını en aza indirmek için altyapıyı güçlendiriyor. Kaliteli altyapı ile kesintisiz hizmet sunmak için çalışmalarını sürdüren İSU Genel Müdürlüğü, Çayırova Şekerpınar Mahallesi fabrikalar bölgesinde içme suyu ve kanalizasyon hattı bulunmayan bölgelere yeni hat imalatları gerçekleştiriyor.

İÇME SUYU, KANALİZASYON VE YENİ YAĞMUR SUYU HATLARI YAPILIYOR
2025 yılı yatırım programı kapsamında Çayırova ilçesinde altyapı çalışmalarını sürdüren İSU Genel Müdürlüğü, çalışmalar kapsamında 6.220 metre uzunluğunda içme suyu, 4.230 metre uzunluğunda kanalizasyon hattı imalatlarını sürdürüyor. Yapılan çalışmalarda 3.765 metre uzunluğunda içme suyu çalışmaları tamamlanırken 3.079 metre uzunluğunda kanalizasyon hattı çalışmaları tamamlandı. Çalışmalarda ayrıca bölgede 1.600 mm,1.200 mm ve 1.000 mm çaplarında betonarme borular ile 340 metre yağmur suyu ve 1.005 metre uzunluğunda mevcut içme suyu hatlarının deplase çalışmaları gerçekleştirilecek.

MODERN ALTYAPI VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİYLE MÜCADELE
Şehri iklim değişikliğine karşı daha dirençli hale getiren çalışmalarda toplamda 11.795 metre uzunluğunda yeni altyapı yapılacak. Proje kapsamında bölgeye 34,6 milyon TL’lik yatırım yapılacak.
 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İstanbul’daki Taksilerde Karbon Nötr Yolculuk Dönemi

İstanbul’daki Taksilerde Karbon Nötr Yolculuk Dönemi

Fibabanka’nın iştiraki cOmmited, Pavo ve Sipay ile yaptığı iş birliğiyle İstanbul’daki taksilere karbon nötr yolculuk altyapısı sunarak sürdürülebilir ulaşıma öncülük ediyor. 

Fibabanka’nın yüzde 100 iştiraki olan cOmmited Danışmanlık A.Ş. ile Pavo ve Sipay, yüksek yolcu trafiğine sahip İstanbul’da hizmet veren taksilerde karbon nötr yolculuk dönemini başlatmak için güçlerini birleştirdi. Bu proje sayesinde yolcular, yaptıkları taksi yolculuklarında oluşan karbon emisyonlarını kolaylıkla telafi edebilecek ve sürdürülebilir bir geleceğe katkıda bulunabilecekler.

cOmmited.app’in yolculuk esnasında gerçek zamanlı emisyon ölçüm teknolojisi sayesinde, her taksi yolculuğuna ait karbon ayak izi otomatik olarak hesaplanıyor. Pavo ve Sipay iş birliğiyle geliştirilen yeni ödeme altyapısı, kullanıcılara yolculuk sonunda karbon salımlarını dengelemeleri için anında bir “emisyon dengeleme” (gönüllü karbon azaltım sertifikası) seçeneği sunuyor. Yolcular, yolculuklarının oluşturduğu karbon miktarını ve emisyon dengeleme bedelini uygulama ekranında net bir şekilde görebiliyor; dilerlerse bu bedeli tek tıkla ödeyerek karbon emisyonlarını dengelemiş oluyor.

cOmmited Yönetim Kurulu Üyesi ve Fibabanka Yatırımlar Direktörü Canefe Tatlısu, projeyle ilgili olarak şunları söyledi: “commited.app, Fibabanka’nın kurum içi girişim projesi olarak hayata geçirilmiş yenilikçi bir sürdürülebilirlik platformudur. Amacımız, bankacılık sektöründe edindiğimiz deneyimi ve teknolojik altyapıyı kullanarak çevresel sorunlara çözüm üretmek ve sürdürülebilirliği günlük hayatın vazgeçilmez bir parçası hâline getirmektir. İstanbul’daki taksilerde hayata geçirdiğimiz karbon nötr yolculuk uygulaması, bu vizyonumuzun somut bir örneği. Tüm sektör paydaşlarını iklim dostu çözümlerle güçlerini birleştirmeye davet ediyoruz.” 

             Pavo Genel Müdürü Ercan Taşkesen, Pavo’nun sunduğu ödeme çözümlerinin gücüne dikkat çekti: “Pavo olarak teknoloji ve inovasyonla kullanıcı deneyimini iyileştirmeye odaklanıyoruz. Bu iş birliği sayesinde, yolcuların sadece birkaç dokunuşla hem ödeme işlemini tamamlaması hem de karbon emisyonlarını dengelemesi mümkün hâle geldi.”

             Sipay Yönetim Kurulu Başkanı, Nezih Sipahioğlu ise şöyle konuştu: “Fintek sektörünün öncülerinden biri olarak hem sürdürülebilirlik hedeflerine hem de teknolojik inovasyona yatırım yapıyoruz. İstanbul’daki taksilerde hayata geçen karbon nötr yolculuk uygulaması, finansal teknolojilerin ve dijital ödeme sistemlerinin yeşil dönüşüm çabalarına nasıl aktif katkı sağlayabileceğini göstermesi bakımından son derece önemli. Bu iş birliğiyle, milyonlarca yolcunun karbon ayak izini azaltmasına destek olmaktan gurur duyuyoruz.”

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Konforculuk küresel bir hastalık halinde artıyor!

Konforculuk küresel bir hastalık halinde artıyor!

Günümüzde konforculuğun yaygınlaşmasının, insan sağlığı için de ciddi bir tehdit haline geldiğini kaydeden Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Rahatlık hastalıkları olarak tanımlanan bir kavram var. Beş temel rahatlık hastalığı tanımlanmış. Bunlardan ikisi fiziksel, üçü ise psikolojik ya da psikiyatrik rahatsızlıklardır. Fiziksel hastalıklar arasında obezite ve hareketsizlik kaynaklı hastalıklar yer alıyor.” dedi.

Kötülüğün sebeplerinden birisinin de insandaki konformist eğilimler olduğunu vurgulayan Tarhan, konforculuğa karşı en önemli önerinin, kişinin sadece bireysel faydayı değil, toplumsal faydayı da gözetmesi olduğunu söyledi. 

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, konforculuk konusunu değerlendirdi.

Konforculuk küresel olarak bir hastalık halinde arttı

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Konfor kavramının, “konforculuk” ya da “konformizm” olarak da bilindiğini dile getirerek, “Konfor, kişinin kendi rahatına düşkünlüğü şeklinde tanımlanabilir. Konfor alanı ise kişinin kendini en rahat ve güvende hissettiği alanı ifade eder. Türkçede ‘rahatlık’ veya ‘rahatına düşkünlük’ kavramları, konforculuğu karşılıyor. Konforculuk küresel olarak bir hastalık halinde arttı. Aslında bu durum, modernizmin doğal bir sonucudur ve şaşırtıcı değildir. Teknolojik gelişmeler, ekonomik refahın artışı, toplumsal normlardaki değişimler, değer yargılarının evrimi ve beklentilerin farklılaşması gibi etkenler konforculuğu beslemiştir. Eğitim sistemi de bu süreci teşvik eden unsurlardan biri. Sadece kendi rahatını düşünen, birey odaklı bir yaşam anlayışı yaygınlaşmıştır. Bireysel faydayı toplumsal faydaya tercih ettiren yaklaşımlar küresel olarak konforculuğu teşvik etti.” dedi.

Beş temel rahatlık hastalığı tanımlanmış

Günümüzde konforculuğun yaygınlaşmasının, insan sağlığı için de ciddi bir tehdit haline geldiğini kaydeden Prof. Dr. Tarhan, “Rahatlık hastalıkları olarak tanımlanan bir kavram var. Beş temel rahatlık hastalığı tanımlanmış. Bunlardan ikisi fiziksel, üçü ise psikolojik ya da psikiyatrik rahatsızlıklardır. Fiziksel hastalıklar arasında obezite ve hareketsizlik kaynaklı hastalıklar yer alıyor. Kalp-damar hastalıkları, romatizmal hastalıklar ve diğer kronik rahatsızlıklar, yaşam tarzındaki hatalar nedeniyle ortaya çıkıyor. Özellikle ileri yaşlarda tıbbın üzerine büyük bir yük getiren birçok hastalığın kökeninde, genç yaşlardan itibaren yapılan yanlış beslenme ve hareketsiz yaşam yatıyor.” diye konuştu.

Psikiyatrik rahatlık hastalıkları neler?

Psikiyatrik rahatsızlık hastalıklarına gelince, bunlardan birincisinin bağımlılık olduğunu ve kişi zahmetten kaçınıp kolay yoldan hazza yöneldiğini, emek vererek, yorularak ve anlam arayarak mutlu olmak yerine, anlık tatmin sağlayan bağımlılık yapıcı maddelere ya da davranışlara yöneldiğini anlatan Prof. Dr. Tarhan, “İkincisi ise yalnızlıktır. Yalnızlığın temelinde de rahatlığa kaçma eğilimi yatar. Mesela eşiyle problemleri çözmek yerine ‘Boş ver, kendini düşün, sen önemlisin’ anlayışına kapılan birey, kolay yolu seçerek ilişkisini sonlandırabilir. Aynı şekilde, çocuk eğitimi gibi emek gerektiren bir süreçle uğraşmak yerine, ilgisiz kalmayı tercih eden ebeveynler, zamanla çocuklarıyla olan bağlarını kaybeder. Sonuç olarak, aile bağları zayıflar ve bireyler yalnızlaşır.” şeklinde konuştu.

Neden kötülük sıradanlaştı?

Kötülüğün sıradanlaşmasına işaret eden Prof. Dr. Tarhan, “Peki, neden kötülük sıradanlaştı? Kötülük karşısında insanlar ‘Kurulu düzen böyle istiyor’ diyerek rahatlarına düşkünlük gösterdiler ve kolay yolu seçtiler. Kötülüğe uyum sağlamak, olağan bir durum olarak kabul edildi. Oysa kötülüğü yapanlar, olağanüstü bir baskı altında değiller ya da onları kötülük yapmaya zorlayan aşırı bir etken yok. Aslında rahatlarını terk etmeme endişesiyle, rahatlarını kaybetme, sahip olduklarını kaybetme endişesiyle haksızlığa sessiz kalıyorlar, kötülüğe sessiz kalıyorlar. Kötülüğün sebeplerinden birisi de insandaki konformist eğilimlerdir.” ifadesinde bulundu.

Sahip olduklarını kaybetme korkusuyla kötülüğe karşı ses çıkaramıyorlar…

İnsanların bireysel olarak yaşamaya uygun yaratılmadığını dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Nörobilim araştırmaları da bunu doğruluyor. İnsan beyni, sosyal olarak onaylanmadığında tehlike devreleri harekete geçiyor. Bir kişi yalnız hissettiğinde, beynindeki bu tehlike devreleri aktifleşiyor ve topluma uyum sağlamak için taviz vermeye başlıyor. Kötülüğü görmemezlik yapıyor. İnsanlar sahip olduklarını kaybetme korkusuyla uyum sağlama çabasına giriyor ve kötülüğe karşı ses çıkaramıyorlar.” dedi.

Konforu kaybetmemek için tavizler veriyorlar…

İnsanların, konforunu kaybetmemek için hareket ettiklerini, bu durumun psikolojik savaş stratejilerinde de aynı olduğunu, güç sahiplerinin, insanları manipüle etmek için onlara sürekli vererek belli bir makama getirdiklerini ve o makamı koruma kaygısıyla da onları köleleştirdiklerini ifade eden Prof. Dr. Tarhan, “Bu, güç sahiplerinin en sık kullandığı psikolojik savaş yöntemlerinden biridir. Kişi, gönüllü ama mecburi bir şekilde tavizler vermeye başlar. Zamanla hatalar yapar ve bu hatalar zincirleme bir şekilde devam eder. İnsan beyni uyum sağlamaya programlanmıştır.” diye anlattı.

Kişi yalnız olmadığını anlarsa kendini güvende hisseder

İnsanların yalnız kaldığı zaman beyindeki tehlike devreleri harekete geçtiği için korku yaşamaya başladığını kaydeden Prof. Dr. Tarhan, “Bir insan, bir sistemin veya bir anlamın parçası olduğunu hissederse, onaylandığını fark ettiğinde yalnız olmadığını anlar ve kendini güvende hisseder. Gerçek konfor da burada başlar. Ancak bu, kısa vadeli ve ilkel bir konfordur. Peki, akıllı insanın konforu nedir? Daha büyük resmi görerek, uzun vadeli bir konfor sağlamaktır. Tıpkı teknolojideki varsayılan (default) modlar gibi, insan beyninde de doğuştan gelen bir uyum sağlama mekanizması vardır. İnsan, hayata adapte olabilmek için bazı bilgi ipuçlarına ihtiyaç duyar. Ancak sadece bilgi değil, normatif bilgi ipuçları da gereklidir. Hayatı öğrenmek için başkalarına bakıyoruz.” diye konuştu.

Evlilikte de boşanma bir alternatif değil, bir sonuç!

Konforculuğun, insanın empati becerisini ve toplumsal bağları zayıflattığını kaydeden Prof. Dr. Tarhan, şöyle devam etti:

“Empati, ‘Başkalarının hakkı nerede başlıyor, benim hakkım nerede bitiyor?’ sorusunu sormayı gerektirir. Fakat günümüzde bazı yaşam koçları ve hatta bazı psikologlar, insanlara sürekli ‘Sen önemlisin, boş ver eşini, partnerini, çocuğunu, aileni…’ gibi bireyci mesajlar veriyor. Aile kutsal değil, sen kutsalsın diyerek bireyi merkeze koyuyorlar. Bu yaklaşım, boşanma oranlarının artmasına ve yalnızlığın yaygınlaşmasına neden oluyor. Oysa sağlıklı bir ilişkide asıl önemli olan ‘Nasıl anlaşabiliriz?’ sorusuna odaklanmaktır. Karşı taraf kötü niyetli değilse, onunla uyum sağlamaya çalışmak en ideal yaklaşımdır. Ayrılmak, gitmek kolaydır, ancak bunun sonucunda yalnızlık ve başka sosyal problemler ortaya çıkabilir. Evlilikte de boşanma bir alternatif değil, bir sonuçtur. Tüm yollar denendikten sonra kaçınılmaz hale gelirse, elbette kabul edilebilir. Ancak önemli olan, tüm çabaları göstermeden, ilk fırsatta vazgeçmemektir.”

Mizaçlar farklı olabilir, ancak ortak bir gelecek için uyum içinde hareket etmek mümkün!

Küresel çapta yalnızlığın artmasının en büyük nedenlerinden biri, bireyselliğin benmerkezcilik olarak algılanması olduğunu kaydeden Prof. Dr. Tarhan, “Ne yazık ki, eski psikoloji ekolleri de bu anlayışı desteklemiştir. Ancak yeni psikoloji ekolleri, özellikle mindfulness çalışmaları ve üçüncü nesil psikoterapiler, bu bakış açısını değiştirmeye çalışmaktadır. Önemli olan, farklı karakterlere sahip insanları ortak bir amaç doğrultusunda bir arada tutabilmektir. Bir evlilikte mizaçlar farklı olabilir, ancak ortak bir gelecek için uyum içinde hareket etmek mümkündür. Aynı durum iş hayatı için de geçerlidir. Bir şirkette çalışırken herkesin sizin gibi düşünmesini beklemek, huzursuzluk oluşturur. Oysa kişileri oldukları gibi kabul etmek hem kendine hem de çevrene saygı göstermek anlamına gelir. Ne ezmeli ne de ezilmelisin. Önemli olan, ortak bir amaç uğruna birlikte çalışabilmektir.” dedi.

Konfor bireysel olabildiği gibi grupsal da oluyor! 

Konforun sadece bireysel bir kavram olarak anlaşıldığını oysa bireysel konforun ötesinde, grupsal konforun da var olduğunu dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Çünkü insan, doğası gereği sosyal bir varlıktır. Daha önce belirttiğim gibi, onaylanmadığında ve yalnız kaldığında beyindeki tehlike devreleri harekete geçer. Bu durum kişide kaygıyı artırır, depresif hissetmesine ve mutsuz olmasına neden olur.” ifadesinde bulundu.

Aile güvende olduğunda, birey de güvende olur!

Uyumun oluşması için ortak bir amacın gerekli olduğuna işaret eden Prof. Dr. Tarhan, “Günümüzdeki uyumsuzluğun temel sebebi amaçsızlıktır. İnsanlar yalnızca kendi bireysel hedeflerine odaklandığında, toplumsal uyum bozulur. Konforculuğa karşı en önemli öneri, kişinin sadece bireysel faydayı değil, toplumsal faydayı da gözetmesidir. Aile güvende olduğunda, birey de güvende olur.” şeklinde sözlerini tamamladı.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Doğuş Çay’ın ‘Ali Sunal’lı 5’inci reklam filmi yayında!

Doğuş Çay’ın ‘Ali Sunal’lı 5’inci reklam filmi yayında!

 

Türkiye’nin en büyük özel sektör çay üreticisi Doğuş Çay, sevilen oyuncu Ali Sunal’ın oynadığı 5’inci reklam filmini yayınladı. Yapımcılığını Shortcut Production’ın üstlendiği ve ‘Çayın Güzelinin Peşindeyiz!’ sloganıyla yayınlanan reklam filminde markette tüketicilerin karşısına çıkan Sunal, bu kez çocukların ‘Neden Doğuş Çay?’ sorusunu markanın Türk damak tadına uyan lezzeti, ideal rengi ve kendine özgü kokusunu vurgulayarak yanıtlıyor. Doğuş Çay, aynı dönemde hazırladığı 2 kısa filmde ise sözü bu kez, Ali Sunal’ın izinden giderek markete gelen Doğuş Çay tiryakilerine veriyor

 

 

Türkiye’nin en büyük özel sektör çay üreticisi olan ve sektörde bu yıl 40’ıncı yılına giren Doğuş Çay, yeni reklam filmiyle tüketicilerin karşısına çıktı. Sevilen oyuncu Ali Sunal ile marka yüzü olarak anlaşarak bugüne kadar bir dizi reklam filmine imza atan Doğuş Çay, kampanyalara gelen yoğun ilgiyle birlikte kendisinin rol aldığı 5’inci ve son reklam filmini tüketicilerle buluşturdu. 

Çayın güzelinin peşine düşen Sunal, bu kez markette

 

Ünlü oyuncu Ali Sunal’ın bu kez markette Doğuş Çay standını ziyaret ettiği ve burada çocukların ilgisiyle karşılaştığı reklam filminin yapımcılığını Shortcut Production, yönetmenliğini ise Levent Onan üstlendi. ‘Çayın Güzelinin Peşindeyiz!’ sloganıyla yayınlanan reklam filminde Sunal, çocukların “Neden Doğuş Çay?” sorusunu “Önce rengine bakacaksın; sonra koklayacaksın, yudumlayacaksın”şeklinde yanıtlayarak markanın Türk damak tadına uyan lezzeti, ideal rengi ve kendine özgü kokusuna duyduğu bağlılığı yansıtıyor.

Sunal’ın doğallığı ve samimi enerjisiyle çayın güzelinin peşine düştüğü lezzet yolculuğu ise yeni değil. Daha önce rol aldığı Doğuş Çay’ın reklam filminde lezzet yolculuğuna çay bahçelerinde başlayan Sunal, seri boyunca sırayla Doğuş Çay’ın Rize’deki fabrikasını ziyaret etmiş, ardından evinde arkadaşlarına da çay demleyerek kendisi gibi Doğuş Çay tiryakileriyle bir araya gelmişti. Sunal’ın yolculuğunun son durağı olan yeni reklam filmi, öncekiler gibi yoğun ilgi gördü. 

Sözü Doğuş Çay tiryakilerine bırakan 2 kısa film de beğenildi

Doğuş Çay’ın reklam serisinde Ali Sunal’lı reklamların hemen ardından hazırlanan 2 kısa film de aynı dönemde yayınlanarak izleyicilerin beğenisini kazandı. “Söz şimdi de Doğuş Çay tiryakilerinde!” sloganıyla yayınlanan bu kısa filmlerde;tıpkı Ali Sunal gibi markette Doğuş Çay standının önünde izleyicilerin karşısına çıkan iki çay sever, “Her pakette aynı kaliteyi istiyorum” ve “Ben Doğuş Çay diyorum,çay bizim kırmızı çizgimiz” diyerek markayla ilgili beğenilerini paylaşıyor.

 

Reklam Filmi Künyesi:

 

Marka: Doğuş Çay

Yaratıcı Ajans: Kemal BAŞ

Yapım Evi: Shortcut Production

Post Prodüksiyon: IPD Post Production

Yönetmen: Levent ONAN

Görüntü Yönetmeni: Veli KUZLU

Müzik & Ses Dizaynı: Elec-Trip Jingles

Pazarlama Direktörü: Harika KARAKAN BATALLI

Pazarlama Müdürü : Mustafa DARAL

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

‘Oklahoma City Saldırısı: Amerika’da Bir Gün’

‘Oklahoma City Saldırısı: Amerika’da Bir Gün’ 

Art Arda Yayınlanacak 3 Bölümüyle 8 Nisan Cuma 20.00’de National Geographic Ekranlarında!

 

19 Nisan 1995’te Oklahoma City, ABD tarihinin en yıkıcı terör saldırılarından biriyle sarsıldı. Alfred P. Murrah Federal Binası’na yapılan ve tüm ülkeyi derinden etkileyen saldırıda 168 can kaybı yaşanırken yüzlerce kişi de yaralandı. Saldırının 30. yılında, ‘Oklahoma City Saldırısı:  Amerika’da Bir Gün’, belgesel serisi, o kara günü bizzat yaşayanların gözünden aktarıyor. Hayatta kalanlar, ilk müdahale ekipleri ve bölge sakinleri, bu acı olayla ilgili cesaret dolu hikâyelerini paylaşıyor.

 

“Oklahoma City Saldırısı: Amerika’da Bir Gün”, art arda yayınlanacak üç bölümüyle 8 Nisan Cuma günü saat 20.00’de National Geographic ekranlarında izleyicilerle buluşuyor.

 

Bilimin, keşfin ve hikâye anlatımının gücüne inanarak 130 yılı aşkın bir süredir dünyanın en güvenilir markalarından biri olmayı sürdüren National Geographic’in birbirinden iddialı yapımlarını D-Smart, Digiturk ve TOD, KabloTV, S Sport Plus, Tivibu ve TV+ platformlarından izleyebilirsiniz.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Ege Üniversitesi, Pediatrik Toroskopi alanında dünyaca ünlü cerrahları ağırladı

Ege Üniversitesi, Pediatrik Toroskopi alanında dünyaca ünlü cerrahları ağırladı

 Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ege Üniversitesi Deney Hayvanları Uygulama ve Araştırma Merkezi, Ege Üniversitesi Medya Uygulama ve Araştırma Merkezi, Türkiye Çocuk Cerrahları Derneği, European Pediatric Surgeons’ Association (EUPSA), European Society of Paediatric Endoscopic Surgeons (ESPES) ve International Pediatric Endosurgery Group (IPEG) iş birliğinde  “Ege Üniversitesi Uluslararası İleri Düzey Pediatrik Toroskopi Çalıştayı” gerçekleştirildi.

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı ev sahipliğinde gerçekleştirilen çalıştaya çocuk cerrahisi alanında dünya çapında tanınan uzman isimler katıldı. Sağlık ve bilim iletişimi alanındaki başarılı çalışmalarıyla dikkat çeken Ege Üniversitesi Medya Uygulama ve Araştırma Merkezi (EGEMM) tarafından “Ege Üniversitesi Uluslararası İleri Düzey Pediatrik Toroskopi Çalıştayı” kapsamında eş zamanlı ameliyatların yer aldığı programın canlı yayınını başarıyla yapıldı.

Çalıştayın koordinatörlüğünü Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zafer Dökümcü üstlendi. Çalıştay kapsamında, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı 1 ve 4 numaralı ameliyathanelerinde aynı anda gerçekleştirilen cerrahi girişimler,  Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Muhiddin Erel Amfisindeki katılımcılara canlı olarak aktarıldı.

“Dünya çapında cerrahlar deneyimlerini paylaştı”

Çalıştaya, çocuk cerrahisi alanında dünya çapında tanınan uzman isimler katıldı. Çalıştay kapsamında; Dr. Dariusz Patkowski, Dr. Steven Rothenberg, Dr. Arnaud Bonnard ve Dr. Satoshi Ieiri gibi alanında uzman ünlü hekimler, ameliyatlarını başarıyla gerçekleştirdi.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı