Yazar arşivleri: admin

Osmangazi’de aşure kazanları kardeşlik için kaynadı

Osmangazi Belediyesi, Muharrem ayı dolayısıyla düzenlediği aşure ikramıyla binlerce vatandaşı aynı sofrada buluşturdu.

Osmangazi Belediyesi tarafından organize edilen ve geleneksel hale gelen aşure ikramı bu yıl da yoğun ilgi gördü. İlk olarak Soğukkuyu Mahallesi’nde, ardından da Demirtaş Mahallesi’nde toplam iki bin kişilik aşure dağıtımı yapıldı. Soğukkuyu Kent Lokantası ve Genç Kafe önünde gerçekleşen etkinliğe Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın’ın yanı sıra CHP Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş, CHP Osmangazi İlçe Başkanı Raşit Gürbüz, belediye meclis üyeleri, partililer ve çok sayıda vatandaş katıldı. Başkan Erkan Aydın, kazan başına geçerek aşure dağıttı. Vatandaşlar, etkinliğe büyük ilgi gösterdi.

Başkan Erkan Aydın, yaptığı açıklamada Muharrem ayının anlam ve önemine dikkat çekerek, “Muharrem ayı, birlik ve beraberliğin sembolü. Allah kabul etsin. Hep birlikte güzel günlere erişelim” dedi.

Aşure ikramı Demirtaş Mahallesi’nde de devam etti. Etkinlik, 2017 yılında şehit olan Jandarma Er Mümin Pınardağ için edilen dua ile başladı. Demirtaş Meydanı’ndaki programa Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Sinan Nergiz, Osmangazi Belediye Başkan Yardımcısı Mücahit Yıldızhan, şehidin babası Adnan Pınardağ, belediye meclis üyeleri ve vatandaşlar katıldı.

Aşure dağıtımı sonrasında mahalle sakinleri, Osmangazi Belediyesi’ne ve Başkan Aydın’a teşekkür etti.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

‘Jaws: Efsanenin 50. Yılı’ 15 Temmuz Salı 20.00’de National Geographic Ekranlarında İzleyicilerle Buluşuyor!

İkonik film Jaws bu sene 50. yılını kutluyor…Filmin yaratıcısı Steven Spielberg, birçok ünlü yönetmen ve köpekbalığı uzmanlarıyla bu efsane filmin 50 yıldır neden güncelliğini kaybetmediğini anlatıyor. 

Çarpıcı gerçekleriyle “Jaws: Efsanenin 50. Yılı”, 15 Temmuz Salı saat 20.00’de National Geographic ekranlarına geliyor.

Bilimin, keşfin ve hikâye anlatımının gücüne inanarak 130 yılı aşkın bir süredir dünyanın en güvenilir markalarından biri olmayı sürdüren National Geographic’in birbirinden iddialı yapımlarını D-Smart, Digiturk ve TOD, KabloTV, S Sport Plus, Tivibu ve TV+ platformlarından izleyebilirsiniz.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Sosyal fobiler ergenlikte zirve yapıyor!

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sosyal fobi konusunu değerlendirdi.

Sosyal kaygı ve sosyal fobi farklı kavramlar

Sosyal fobik kişilerin çekingenliği ve utangaçlığı daha yoğun ve şiddetli yaşadıklarını kaydeden Prof. Dr. Tarhan, “Bu durum, kişinin meslek hayatını ve günlük yaşantısını olumsuz etkiler, gelişimini engeller. Sosyal fobi, kişinin tüm performansını etkiler ve zekasını, yeteneğini kullanmasını engeller. Bu nedenle sosyal kaygı ve sosyal fobi farklı kavramlardır. Kültürümüzde, özellikle Doğu kültüründe ve Anadolu’da utangaçlık yüceltilir. Bu durum, sosyal kaygı olarak görülebilir. Bu nedenle kişiler çekingen durur, fazla risk almaz ve sessiz kalırlar. Bu davranışları sosyal fobi olarak değerlendirmemek gerekir. Çünkü bunlar öğrenilmiş davranışlardır. Ancak sosyal fobisi olan bir öğrenci için derste tahtaya kalkmak bir eziyet haline gelir. Sözlü sınavda tutulur, hiçbir şey yapamaz, eli ayağı titrer, nefes alamaz, kıpkırmızı olur ve konuşamaz. Bildiklerini bile anlatamaz. Bu durum, sosyal kaygı yaşayan kişilerin tüm başarısını ve performansını olumsuz etkiler.” dedi.

Çekingen kişiler istemedikleri halde yalnız kalırlar

Bir de çekingen kişilik olduğunu ve literatürde “avoidant kişilik” olarak geçtiğini anlatan Prof. Dr. Tarhan, “Bu kişiler istemedikleri halde yalnız kalırlar. Yalnız kalmak istememelerine rağmen farkında olmadan kendilerini yalnızlığa sürüklemişlerdir. Bu kişiler içe kapanıktırlar. Şizoid kişiler de içe kapanıktır, ancak onlar yalnız kalmaktan rahatsız olmazlar, aksine hoşlarına gider. Oysa kaçıngan çekingen kişilikler, istemedikleri halde yalnız kalırlar. Sosyal çekingenliğin üzerine bir türlü gidemezler. Bir nevi sosyal felç geçirirler, ilerleyemez ve adım atamazlar. Kalabalık bir ortama girdiğinde herkesin ona baktığını hisseder. Sürekli olarak başkalarının dikkatinin üzerinde olduğunu düşünür. Bir topluluğa girdiğinde herkesin onu izlediğini zannedebilir ve hemen sessizce bir köşeye çekilip oturmayı tercih edebilir. Bu tür kişilerde kaçınma davranışı sık görülür.” diye konuştu.

16-29 yaş aralığındaki bireylerin yüzde 36’sında sosyal kaygı görülüyor

Yapılan araştırmalara göre, dünya genelinde 16-29 yaş aralığındaki bireylerin yüzde 36’sında sosyal kaygı görüldüğünü dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Bu oldukça yüksek bir oran. Genel olarak ise dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 8’i hayatlarının bir döneminde sosyal fobi yaşayabiliyor. İlginç olan ise sosyal kaygının gelişmiş toplumlarda daha yaygın olması, gelişmemiş toplumlarda ise daha az görülmesi. Gelişmekte olan toplumlarda, özellikle küresel kapitalist sistem rekabeti teşvik ettiği için sosyal kaygı daha fazla hissedilebiliyor. Atılgan olan, risk alan ve özgüveni yüksek bireyler başarıya ulaşırken, bunu yapamayan kişiler kendilerini yetersiz hissediyor. ‘Yapmam gerekiyor ama yapamıyorum’ düşüncesi, sosyal kaygıyı daha da artırıyor. Komşusunun kızıyla evlenen, babasının işini devralan ya da köy ortamında kalan bir bireyin sosyal beklentileri de daha sınırlı oluyor. Bu nedenle, sosyal kaygı bu toplumlarda daha düşük seviyede görülüyor. Ayrıca, sosyal kaygısı olan bireyler sürekli olarak güvenlik arayışında oluyor. ‘Güvende miyim, hata yapar mıyım?’ gibi düşüncelerle hareket ediyorlar. En büyük korkuları hata yapmak, mahcup olmak ve rezil olmaktır. Bu korkular, kaçınma davranışlarını daha da besliyor. Çoğunlukla bu kişiler mükemmeliyetçi bir yapıya sahiptir. Her şeyin dört dörtlük olmasını isterler ama ‘Bunu kusursuz yapamam’ düşüncesiyle hiçbir şey yapamaz hale gelirler.” şeklinde konuştu.

Sosyal fobisi olanlar, kendilerini güvende hissettikleri ortamlarda bu kaygıyı fazla hissetmiyor

Prof. Dr. Nevzat Tarhanbazı çocukların, evde kendilerini güçlü hissederken, dışarıda tam tersi bir tavır sergileyebildiklerini kaydederek, “Evde anne ve babasına karşı agresif davranan bir çocuk, dışarıda sessiz ve uyumlu olabilir. Sosyal fobisi olan bireyler, kendilerini güvende hissettikleri ortamlarda bu kaygıyı fazla hissetmezken, dış dünyada tam tersine suskun, içine kapanık ve kaygılı olurlar. Otorite figürleri karşısında çekingen davranırlar ve kalabalık içinde konuşmakta zorluk çekerler.” dedi.

Sosyal fobisi olan bireylerin mizahı kullanması, kaygıyı azaltır

Sosyal fobisi olan bireylerin mizahı kullanması, kaygıyı azaltıcı bir teknik olarak oldukça etkili olduğuna da işaret eden Prof. Dr. Tarhan, şöyle devam etti:

“Bunun yanı sıra, kaygıya karşı tolerans geliştirmek de önemlidir. Terapilerde de bu konuya özellikle odaklanılır. Sosyal kaygıya sahip bireylerde, olay öncesi yaşanan ‘beklenti anksiyetesi’ yaygındır. Kişi, olacakları düşünerek büyük bir korku yaşar ve bu yüzden sürekli kaçınma davranışı gösterir. Kalabalığa karışmaz, topluma girmekten çekinir, otorite figürlerinin yanına gitmek istemez. Böyle bir durumda, el ve ayak titremesi, nefes darlığı gibi fiziksel belirtiler de ortaya çıkabilir. Bazı insanlar duygu ifade etmeyen, asık suratlı otorite figürleri karşısında daha da kaygılı hale gelirler. Sosyal kaygısı olan bireyler, kendilerini rahatlatmayan bu tür insanlardan uzak durma eğilimindedir. Bu noktada liderlik anlayışı da büyük önem taşır. Gerçek liderlik, parmak sallayan, sert ve otoriter bir tavır yerine, karşısındaki kişinin duygularını okuyarak güven ilişkisi kuran ve ona uygun şekilde rehberlik eden bir yaklaşımı gerektirir. Korkuyla yönetilen sistemlerde sosyal kaygıları gidermek pek mümkün olmaz. Ancak güven esasına dayalı yönetim anlayışında, liderin birkaç tebessümü veya olumlu geri bildirimi bile bireyin rahatlamasına yardımcı olabilir.”

Sosyal fobi ergenlikte zirve yapıyor

Sosyal fobinin genellikle çocukluk döneminde başladığını ve ergenlikte zirve yaptığını anlatan Prof. Dr. Tarhan, “Zeki çocukların ergenlik döneminde akademik başarılarının düşmesinin en yaygın sebeplerinden biri de sosyal kaygı bozukluğudur. Sosyal fobisi olan bireylerin genellikle hatalı otomatik düşünceleri vardır. Terapilerde, bu tür hatalı düşünceler detaylı bir şekilde ele alınır ve analiz edilir. Kişi, bu düşüncelerini fark ettiğinde ve onların gerçekçi olmadığını anladığında, olumsuz düşüncelerini daha kolay yönetebilir. Sosyal kaygıya sahip bir kişi ‘sevgiyi hak etmiyorum, kötü bir insanım, berbat biriyim, yeterince iyi değilim, kendime güvenemem, güçsüzüm, zayıfım, başarısızım’ der. Bu kişiler genellikle kendilerini sürekli olumsuz bir şekilde algılarlar. Her insanın bir benlik algısı vardır. Eğer kişi, benliğini olduğundan daha büyük görüyorsa narsistik kişilik özellikleri sergileyebilir. Ancak sosyal fobisi olan bireyler, tam tersine, kendilerini olduğundan daha değersiz algılarlar. Bu da özgüven eksikliğine, korkaklığa ve depresyona yatkınlığa neden olur.” diye konuştu.

Bazı kişiler alkol kullanarak bu kaygıyı bastırmaya çalışıyor

Bazı kişileri sosyal kaygıyı gizlemek için farklı başa çıkma yöntemleri geliştirebildiklerini ifade eden Prof. Dr. Tarhan, “Bazı kişiler alkol kullanarak bu kaygıyı bastırmaya çalışır. Alkol, kısa vadede rahatlama sağlasa da uzun vadede bağımlılığa yol açabilir. Sosyal fobisi olan bazı bireyler, sahneye çıkmak veya kalabalık içinde konuşmak gibi durumlarla başa çıkabilmek için alkol almaya başlar ve zamanla bu alışkanlık bağımlılığa dönüşebilir. Bu nedenle, sosyal fobi, alkol bağımlılığının arka planındaki önemli faktörlerden biri olabilir.” ifadesinde bulundu.

Sosyal fobi ile yaşayanlar standart işlerini sürdürebiliyor

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu durum psikoz seviyesine ulaşmadığı sürece sosyal fobi ile yaşayan bireylerin günlük temel ihtiyaçlarını karşılayabildiğini ve standart işlerini sürdürebildiğini kaydederek, “Genellikle çalışkan, sevilir ve fedakâr insanlardır. Ancak, kariyerlerinde yükseldiklerinde sosyal fobi belirgin hale gelebilir. Bir kişi iş yerinde terfi aldığında, daha fazla insanla iletişim kurması, toplantılar yönetmesi ve ekibini yönlendirmesi gerektiğini fark eder. Bu durumda, ‘Eyvah, artık daha çok konuşmam, insanları bir araya getirip onlarla iş birliği yapmam gerekiyor’ gibi düşünceler ortaya çıkar ve panik yapabilir. İşte bu noktada, birçok kişi terapist ya da uzmana başvurur.” şeklinde konuştu.

Sosyal fobide ne tür tedaviler uygulanıyor?

Sosyal fobi tedavisinde, öncelikle kişiye uygulanan çeşitli ölçeklerle sosyal fobinin şiddetinin belirlendiğini ve daha sonra, kişinin otomatik düşünceleri ve hatalı inanışları belirlendiğini dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Tedavide çekirdek problemlere odaklanıldığında, sosyal fobiye dair birçok belirti de çözüme ulaşabilir. Günümüzde sıkça kullanılan yöntemlerden biri de VR (Virtual Reality – Sanal Gerçeklik) gözlükleridir. Bu gözlükler, üç boyutlu bir ortam sunduğu için kişi kendini gerçek bir toplantı salonunda gibi hisseder. Kendi sosyal kaygısının yoğun olduğu alana göre; kalabalık önünde konuşma, sunum yapma ya da insanlarla etkileşime girme gibi görevler verilir. Aynı zamanda, nörofeedback cihazları kullanılarak kişinin beyin dalgaları takip edilir. Kaygı seviyesi yükseldiğinde; Beta dalgaları artar, cilt sıcaklığı yükselir, terleme ve cilt iletkenliği artar. Bu fizyolojik tepkiler, cihazlar sayesinde anlık olarak izlenir. Geri bildirim terapisi uygulanarak, kişi bu durumlarla baş etmeyi öğrenir. Zamanla, maruz kalma terapisi ile duyarsızlaşma sağlanır. Kişi, denemeler ve uzman yardımıyla bu korkularını aşarak sosyal ortamlara daha rahat girmeye başlar.” diye konuştu.  

Sosyal kaygısı olan bireylerin kadercilikten vazgeçmeleri gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Tarhan, “Eğer ‘Bu benim kaderim’ diyerek durumu kabullenirlerse, bu bir seçim olur ve sorumluluk tamamen kendilerine ait hale gelir. Oysaki gelişmek için hesaplanabilir riskler almak gerekir.” dedi.

Kültürel olarak sosyal fobiyi destekleyen bir yapıya sahip bir toplumuz

Bizim toplumumuzun, kültürel olarak sosyal fobiyi destekleyen bir yapıya sahip olduğunu dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Çocuklara ‘Sus küçüğün, söz büyüğün’ veya ‘Büyüklere cevap verilmez’ gibi ifadelerle büyümeleri öğütleniyor. Bu tür söylemler, sorgulamayı engelleyen, duyguların bastırılmasını teşvik eden ve utangaçlığı yücelten bir anlayışı beraberinde getiriyor. Geçmişte bu yaklaşım, gençlerin hata yapmasını önleyerek toplum içindeki uyumu artırıyordu. Ancak günümüz artık bir iletişim çağı ve küresel rekabetin son derece yoğun olduğu bir dönem. Bu ortamda başarılı olabilmek için barışçıl rekabet içinde yer almamız gerekiyor. Bu yüzden çocuklarımızın gelişimi için, onları koruyup her hatadan uzak tutmak yerine, hesaplanabilir riskler almayı öğrenmeleri gerekiyor. Özellikle sosyal kaygısı olan bireylerin, çaba sarf edebilecekleri, uğrunda mücadele edecekleri bir hedefleri olmalı. Eğer bir insanın ulaşmak istediği bir ego ideali varsa, bu hedefe giderken karşısına çıkan engelleri de aşabilir.” şeklinde konuştu.

Anne babalar çocuklarına hata yapma hakkı tanımalı

Gençlere “En büyük zafer, insanın kendisine karşı kazandığı zaferdir” mesajını da veren Prof. Dr. Tarhan, “Bu zafer; içimizdeki tembelliğe, korkulara, geçici heveslere, arzulara ve zevk tuzaklarına karşı verilen mücadeleyi kapsar. Gençler, bu mücadelenin başarı olduğunu bilmeli ve hata yapmaktan korkmamalıdır. Anne babalar da bu süreçte çocuklarına hata yapma hakkı tanımalıdır. Hata yaptığında, sadece hatalarına odaklanmak yerine, ‘Bak, şunları çok güzel yaptın, bunu da düzeltebilirsin’ diyerek destek olmalılar.” dedi.

Sosyal medya sosyal fobiyi destekliyor

Sosyal medyanın sosyal fobiyi desteklediğini de anlatan Prof. Dr. Tarhan, “Günümüzde çocuklar sürekli bir şeyler seyrederek büyüyor. Ancak sürekli seyreden bir çocuk, ileride de hayatı seyretmeye başlıyor ve pasif, sosyal kaçınma içinde bir bireye dönüşüyor. Ellerinden düşmeyen tabletler, onların sosyal becerilerinin gelişmesini engelleyerek kaçıngan bir kişilik yapısına yol açıyor. Belki sosyal fobik gibi görünmüyorlar ama tembelleşiyorlar, yetenekleri köreliyor. Bu yüzden seyreden değil, sorgulayan ve üreten bireyler yetiştirmek istiyorsak, çocuklara hata yapma hakkı tanımalı ve ekran süresini sınırlandırmalıyız. Günümüzde pek çok ülke, çocukların ekran sürelerine kısıtlama getirdi. Bizde de bu konu tartışılıyor ve yakın zamanda özellikle 13 yaş altı çocuklar için bir düzenleme çıkması bekleniyor.” şeklinde sözlerini tamamladı.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

TİM İlk 1000 Listesi’ne Ege Bölgesi’nden 12 tekstil ve hazır giyim firması girdi

Türkiye’nin ihracatının yüzde 66’sını yapan ihracatın şampiyonlar ligi olarak nitelendirilen TİM ilk 1000 Listesine Ege Bölgesi’ndeki tekstil ve hazır giyim sektörlerinden 12 firma girmeyi başardı.

Ege İhracatçı Birlikleri üyesi 9 firma TİM İlk 1000 Listesinde yer alırken, Denizli’den 3 tekstil ve konfeksiyon firması ihracat şampiyonları arasında yer aldı.

Tekstil ve hazır giyim sektörleri 2024 yılında zorlu bir süreçten geçerken, Ege Bölgesi’nden listeye giren firmaların 2024 yılı başarıları göz kamaştırdı.

Üniteks Tekstil 3 sıra yükseldi

2023 yılında Hazır Giyim ve Konfeksiyon Sektöründe Türkiye beşincisi olan İzmir merkezli Üniteks Tekstil Gıda Sanayi ve Dış Ticaret A.Ş. 2024 yılında üç sıra yükselerek Türkiye ikinciliğine çıktı ve zirve ortağı oldu. Üniteks Tekstil Gıda Sanayi ve Dış Ticaret A.Ş., 2024 yılında Türkiye genelinde en çok ihracat yapan 117. firma olarak listede yerini aldı.

Sun Tekstil, İlk 1000’de 103 sıra birden yükseldi

Türk hazır giyim ve konfeksiyon sektörü, Türkiye’deki yüksek enflasyon düşük döviz kuru, en büyük ihraç pazarı Avrupa’daki resesyondan dolayı 2024 yılında ihracatta yüzde 7’lik kan kaybı yaşadı ihracatı 19,2 milyar dolardan 17,9 milyar dolara geriledi. Konfeksiyon sektöründeki bu daralmaya karşın İzmirli konfeksiyon ihracatçısı Sun Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş. 2024 yılında ihracatta göz kamaştıran bir başarıya imza attı.

Sun Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş. 2023 yılındaki 119 milyon dolarlık ihracatını 2024 yılında yüzde 89’luk artışla 224,3 milyon dolara çıkardı. Hazır giyim sektöründe 9 sıra birden yükselerek Türkiye üçüncüsü olan Sun Tekstil, Türkiye genelinde de 103 sıra birden yükselerek 123. sıraya adını yazdırdı.

Konfeksiyon ihracatında Türkiye genelinde ilk üç firmanın ikisi Egeli ihracatçılardan oluştu.

İzmir’den TİM İlk 1000 Listesine giren diğer hazır giyim ihracatçısı firmalar, sektörün 15.’si olan Fore Uluslararası Paz. ve Tic. A.Ş., 31. sıranın sahibi Menderes Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş. ve 55 nolu basamağa adını yazdıran İşbir Sentetik Dokuma Sanayi A.Ş. oldu.

Uçak Tekstil uçuşa geçti

Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği üyesi, Uçak Tekstil Turizm İth. İhr. San. ve Tic. A.Ş. 2024 yılına damga vuran bir diğer Egeli ihracatçı firma oldu. 2024 yılında ihracatını yüzde 126’lık artışla 53,5 milyon dolardan 120,7 milyon dolara çıkaran Uçak Tekstil, TİM İlk 1000 İhracatçı Listesinde 307 sıralık yükselişle 549.’luktan 242.’ciliğe yükseldi. Uçak Tekstil, tekstil ve hammaddeleri sektöründe de 13 sıra birden yükselerek 18. sıradan 5. sıraya sıçradı.

Ekoten Tekstil en hızlı yükselen tekstil firması oldu

TİM İlk 1000 İhracatçı Listesine 2023 yılında 977. sıradan giriş yapan Ekoten Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş. 2024 yılında adını en hızlı yükselen firmalar arasına yazdırdı.

2024 yılında ihracatını yüzde 79’luk artışla 56 milyon dolara taşıyan Ekoten Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş. 2024 yılında TİM İlk 1000 İhracatçı Listesi’nde 424 sıra birden yükselerek 553. basamağa yerleşti. Ekoten Tekstil, tekstil ve hammaddeleri sektöründe de 27 sıra ilerledi ve 17. sıranın yeni sahibi oldu.

Balta Orient Tekstil halı sektöründe 9. oldu

Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği üyesi, Uşak Merkezli Balta Orient Tekstil San. ve Tic. A.Ş. 2024 yılında Uşak’tan TİM İlk 1000 listesine giren iki firmadan biri olurken, Halı sektöründe en çok ihracat yapan dokuzuncu firma olmayı başardı.

Denizli merkezli Filidea Tekstil San. ve Tic. A.Ş., Sürü Tekstil Konfeksiyon San. ve Tic. Ltd. Şti. ve Ozanteks Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş. 2024 yılında TİM İlk 1000 Listesinde yer alan diğer Egeli ihracatçılar oldular.

Sertbaş: “Türkiye’de hazır giyim ihracatının devam edeceğinin en güzel göstergesi”

Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin Türk ihracatının röntgenini çektiği TİM İlk 1000 İhracatçı Listesi’nde Egeli hazır giyim ihracatçılarının başarılarının gurur verici olduğunu dile getiren Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Burak Sertbaş, Hazır giyim sektörünün içinde bulunduğu zorlu sürece rağmen sektördeki firmaların bu denli başarılı olmalarının Türkiye’de hazır giyim sektörünün bitmediği mesajını çok net bir şekilde verdiğini vurguladı.

“Sektörümüzün listedeki konumu geleceğe dair umutlarımızı güçlendiriyor” diyen Sertbaş, “Türkiye’nin bu sektöre ihtiyacı olduğunu da bu başarılardan anlamış oluyoruz. Benzer başarıları 2025 senesi içinde yakalayacağımıza inancım sonsuz. İhracatımızın toparlanması ve tekrar artışa geçmesi için 15-16 Temmuz 2025 tarihlerinde PV Manufacturing New York Fuarı’na 12 firmayla Türkiye Milli Katılım Organizasyonu yapacağız. Fuarlar, sektörel ticaret heyetleri, alım heyetleriyle Türkiye’nin hazır giyim ihracatındaki düşüşü durdurup tekrar artışa geçmeyi amaçlıyoruz” diye konuştu.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Başkan Tugay Aliağa’da aşure lokmasına ortak oldu

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, Muharrem ayı dolayısıyla  Aliağa Kültür Dernekleri Aliağa Şubesi’nde düzenlenen aşure  etkinliğine katıldı.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, hoşgörü, sevgi ve dayanışmanın ön plana çıktığı Muharrem ayında Alevi yurttaşların tuttuğu 12 günlük Muharrem Matemi’nin ardından düzenlenen aşure günü etkinliğine katıldı. Alevi Kültür Dernekleri Aliağa Şubesi’ndeki buluşmaya Aliağa Kaymakamı Zekeriya Güney, Aliağa Belediye Başkanı Serkan Acar, Bergama Belediye Başkanı Tanju Çelik, Alevi Kültür Dernekleri Aliağa Şube Başkanı Suat Çiçekdal, İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Çağatay Güç, meclis üyeleri, muhtarlar, derneklerin ve siyasi partilerin temsilcileri katıldı. Programda ibadetlerin ve tutulan oruçların kabul olması için dua edildi.

CHP ilçe başkanlığı ve ilçe esnafına ziyaret

Büyükşehir Belediye Başkanı Tugay Aliağa programı kapsamında Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İlçe Başkanlığı’nı da ziyaret etti. CHP Aliağa İlçe Başkanı Ali Serçe ve yönetim kurulu üyeleri tarafından ağırlanan Başkan Tugay partililerle bir araya gelerek sohbet etti. Başkan Tugay  programını esnafı ziyaret ederek tamamladı.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Katarakt ve görme kusurları tek operasyonla tedavi ediliyor

Kalıcı bir çözüm sunan trifokal mercekler sayesinde hastaların gözlük ve lenslerinden kurtulabileceğini belirten Dünyagöz İzmit Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Fatih Yenihayat, “Yaşa bağlı yakını görememe sorununu ve katarakt problemlerini çözmede kullanılan bu mercek tedavisi yakın, ara mesafe (masaüstü bilgisayar kullanımındaki gibi), uzak ve astigmat problemlerine aynı anda çözüm üretebilmektedir. Gözlerimizin içindeki doğal mercekler, farklı hastalıklar ve geçen yılların etkisi ile saydamlıklarını ve esnekliklerini yitirerek, görmede ciddi problemler oluşmasına yol açabilir. Bu merceklerin yerine yerleştirilen premium göz içi mercekler yardımıyla her türlü uzaklık arasındaki geçiş mümkün kılınarak, gözlük ve lenslerden bağımsız olarak iyi görme imkanı sağlanmaktadır. Trifokal mercek ameliyatları; yakın, uzak ve astigmat gibi görme sorunlarına karşı çözüm olarak, tercihen 45 yaşını doldurmuş ve göz yapısı uygun olan hastalara önerdiğimiz bir tedavi yöntemidir. Bu mercekler halkalı yapıya sahip trifokal ya da genişletilmiş odak mesafesine sahip (EDOF – enhanced depth of focus) yapısında olabilmekte; hastamızın göz ve kişilik yapısına uygun olanı göz içine yerleştirilebilmektedir. Bu merceklerde bulunan halkaların bir bölümü uzağı, bir bölümü ise yakını ve orta mesafeyi görmede yardımcı olurken, torik dediğimiz versiyonları ise astigmat probleminin düzeltilebilmesini de mümkün kılmaktadır. Trifokal merceklere uygun olmayan hastalarımızda ise EDOF mercekler gözlük bağımsızlığı yaratma anlamında elimizi güçlendirmektedir. Gözde görmeyi sağlayan sarı noktanın üzerine hem uzaktaki hem yakındaki görüntüler, trifokal ya da EDOF mercekler sayesinde net olarak düşmektedir. Kısa sürede adapte olunabilen bu durum sayesinde hastalar, gözlüklerinden bağımsız olarak hayatlarının geri kalan kısmını sürdürebilirler” şeklinde konuşuyor.

Katarakt ameliyatında da kullanılabilir

Premium mercek tedavilerinde, göz içindeki doğal merceğin alınıp yerine birden fazla odak kabiliyetine sahip merceklerin konumlandırıldığını söyleyen Op. Dr. Fatih Yenihayat, “Bu tedavinin en büyük getirilerinden bir tanesi ise, katarakt rahatsızlığından şikayet eden hastalarda, amel kataraktı tedavi etmenin ötesine geçerek, uzak-ara mesafe-yakın gözlük kullanımını da en aza indirilmesidir. Yapılacak detaylı muayene ve tetkikler sonucunda, hekim ve hasta bilgi alışverişinde bulunarak en uygun mercek modelinin hangisi olacağına beraber karar vermektedir. Yerleştirilen merceklerin ömür boyu kullanılabiliyor olması, alerji yapmaması ve göz dokusuna uyumlu olması ise en büyük avantajları” şeklinde bilgiler verdi.

Hasta seçimi ve ön muayene önemli

Tedavi uygulanacak hastanın ihtiyaçlarının doğru belirlenmesinin önemine dikkat çeken Op. Dr. Fatih Yenihayat, “Hasta için uzağı mı yakını mı görmenin daha önemli olduğuna dikkat edilmesi gerekiyor. Her şeyden önce, detaylı bir göz muayenesi yapılması lazım. Her hastanın göz yapısı bu ameliyata uygun olmayabilir. Hastanın pupil boyutlarının yanı sıra kataraktı olan hastaların mesleki durumu, yaşı, okuma alışkanlıkları gibi etkenler dahi hasta seçimini etkileyen faktörlerdir. Ameliyat öncesinde, doktor tarafından hastaya bilgilendirmenin detaylı olarak yapılması da ameliyatın başarısını direkt olarak etkileyecek faktörlerden bir tanesidir. Doğru hasta seçimi, uygun teknik, ameliyatın gerçekleştirildiği kurum ve hekimin tecrübesinin yanı sıra, kullanılan merceğin doğru seçilmesi ve belirli bir kalitenin üzerinde olması sayesinde bu ameliyatlarda yüksek bir başarı oranı yakalanmaktadır. Ameliyat sonrasında ise hastalar, yaklaşık 3-4 haftalık bir süreç boyunca damla kullanmalı ve gözlerine özen göstermelidir. Görme, yaklaşık 1-2 gün içerisinde normal seviyelerine ulaşırken, hastalar bu kısa sürenin ardından normal hayatlarına dönebiliyorlar.” diyerek sözlerini tamamladı.

 

 

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Aşurenin faydası çok ama!

Bereketin, birliğin ve paylaşmanın güçlü bir simgesi olan aşure sağlığa da faydalı bir tatlı olarak kabul ediliyor. Ancak aşureyi gerek hazırlarken gerekse tüketirken bazı kurallara dikkat etmek gerekiyor. Acıbadem Altunizade Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Beyza Erdoğan Aksan “Tahıllar, baklagiller, kuru meyveler ve kuruyemişler gibi çeşitli besin gruplarını bir araya getiren bu geleneksel tatlı; lif, protein, karbonhidrat, vitamin ve mineral açısından da oldukça kıymetlidir. Ancak şeker oranı ve içerisindeki besinler nedeniyle porsiyon kontrolü sağlanmadığında faydadan çok zarara dönüşebilir” diyor. Özellikle diyabet, insülin direnci ve sindirim sorunu olanlar ile kilo vermek isteyenlerin aşureyi uygun şartlarda hazırlamalarının ve tüketimde aşırıya kaçmamalarının çok önemli olduğunu vurgulayan Aksan, sağlıklı aşurenin 6 püf noktasını anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.  

  • Şeker oranına dikkat edin!

Aşurede kuru üzüm, dut, kuru kayısı ve kuru incir gibi doğal şeker kaynakları yoğun olduğundan ayrıca şeker eklemeyin. Kuru meyvelere rağmen tat yetersiz geliyorsa, çok az miktarda pişirmeye de uyumlu hurma özü veya pekmez eklenebilir. Bal gibi pişmeye uygun olmayan ürünlerin aşure kaynatmasından önce kullanılması önerilmez. Diyabeti olanlar kuru meyveleri de eklememeli ya da çok dikkatli tüketmelidir. 

  • Tahıl ve bakliyat dengesini iyi ayarlayın

Nohut, buğday ve fasulye gibi besinler hem protein hem lif kaynağıdır. Ancak aşureyi karbonhidrat yüklü hale getirmemek için bu malzemeler dengeli konulmalıdır. 1 ölçü buğdaya karşılık 0,5 ölçü baklagil kullanımı idealdir. Aksi halde kan şekerini hızla yükseltebilir. Gluten alerjisi olanlar ve çölyak hastaları buğday yerine gluten içermeyen tahılları kullanabilir. 

  • Kalori içeriğini doğru öğünde kullanın

Aşure sağlıklı bir tatlı da olsa yoğun kalori ve karbonhidrat içerdiğinden porsiyon kontrolüne dikkat edilmelidir. Küçük bir porsiyonu ara öğün alternatifi olabilir. Günde 1 küçük kase (yaklaşık 150-200 ml) sınırı aşılmamalıdır. Özellikle akşam saatlerinde tüketmek yerine günün erken saatlerinde metabolizmanın hızlı olduğu zamanlarda tercih edilmelidir. 

  • Yağlı tohumlarda aşırıya kaçmayın

Ceviz, badem ve fındak gibi yağlı tohumlar omega-3 ve E vitamini açısından faydalıdır; ancak  yağ oranları ve kalori içerikleri yüksek olduğu için dikkatli kullanılmalıdır. Her kaseye 1 tatlı kaşığı kadar ilave etmek hem lezzet hem sağlık açısından yeterlidir. Kavrulmamış ve tuzsuz olanları tercih etmek kalp sağlığına koruyucu etkiyi artırır. 

  • Alüminyum kaplar yerine cam ya da porselende ikram edin

Beslenme ve Diyet Uzmanı Beyza Erdoğan Aksan “Alüminyum, aşurenin içerisindeki asit ve nem ile reaksiyona girerek metalin yemeğe geçmesine neden olur. Özellikle yüksek sıcaklıklar besine ağır metal geçişine yol açarak sağlığa zarar verebilir. Bu sebeple aşure cam, porselen veya paslanmaz çelik gibi sağlıklı malzemelere konulmalıdır” diyor. 

  • Yavaş ve kısık ateşte pişirin

Aşurenin yavaş ve kısık ateşte pişirilmesi hem malzemelerin besin değerinin korunmasını sağlar hem de besinlerin sindirimini kolaylaştırır. Hızlı ve yüksek ısıda pişirme tahılların ve baklagillerin sert kalmasına, bazı besin öğelerinin kaybına yol açabilir. Ayrıca sürekli karıştırmak yapışmayı önler ve daha homojen bir kıvam sağlar.

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Mira Sevda Altundağ, Miss Angel of Turkey Fotomodel Yarışmasının Birincisi Oldu

Miss Angel of Turkey Fotomodel Birincisi Mira Sevda Altundağ, Podyumların Yeni Gözdesi Olmaya Hazırlanıyor

Modellik dünyasında Türkiye’yi gururla temsil edecek yeni bir isim doğdu: Mira Sevda Altundağ. Ankara doğumlu ve 24 yaşındaki genç model, 170 cm boyu ve 55 kg’lık zarif fiziğiyle geçtiğimiz aylarda düzenlenen Miss Angel of Turkey yarışmasında Fotomodel kategorisinde Türkiye birincisi seçilerek modellik kariyerine güçlü bir başlangıç yaptı.

Yarışma sonrası yaptığı açıklamada, “Taç bir başlangıçtı. Şimdi sıra dünyayı fethetmekte,” diyerek iddiasını ortaya koyan Altundağ, kariyerine yalnızca ulusal düzeyde değil, uluslararası platformlarda da devam etmekte kararlı.

Mira Sevda Altundağ’ın en büyük hedefi, modelliğin en üst basamaklarından biri sayılan Victoria’s Secret podyumlarında yer almak. Bu doğrultuda hem profesyonel modellik eğitimi almakta, hem de yabancı dil, sahne duruşu ve iletişim becerilerini geliştirmek için yoğun bir hazırlık sürecinden geçmekte.

Güzelliğinin yanında disiplinli çalışması ve vizyoner yaklaşımıyla dikkat çeken Altundağ, birçok uluslararası ajansla görüşmelerini sürdürüyor. Avrupa ve Orta Doğu’daki defilelerden gelen teklifler, genç modelin yakın gelecekte global podyumlarda boy göstereceğini işaret ediyor.

Sosyal medyada da yükselen bir profile sahip olan Altundağ, doğal güzelliği ve ilham verici yaşam tarzıyla binlerce genç tarafından takip ediliyor. Markaların radarına giren model, önümüzdeki dönemde reklam kampanyaları ve dergi kapaklarında da sıkça yer alacağa benziyor.

Miss Angel of Turkey Fotomodel 1.si unvanıyla yolculuğuna başlayan Mira Sevda Altundağ, Türkiye’yi gururlandıracak yeni bir moda elçisi olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Złombol 2025 Yardım Rallisi Giresun’da Sona Erdi

Karadeniz bu yıl tarihi bir ana tanıklık etti… Avrupa’nın en büyük sosyal sorumluluk projelerinden biri olan Złombol Yardım Rallisi, binlerce kilometrelik yolculuğun ardından ilk kez Giresun’da sona erdi. 

5 Temmuz’da Polonya’nın Chorzów kentinden yola çıkan yaklaşık 800 araç, 1989 ve öncesine ait nostaljik modelleriyle, hiçbir teknik destek almadan yaklaşık 3.000 kilometrelik zorlu bir rotayı kat ederek Türkiye’ye ulaştı. Ralli, 9-10 Temmuz 2025 tarihlerinde Giresun’daki etapla tamamlandı. 

Złombol Rallisi, Polonya’daki yetimhanelerde kalan çocuklara maddi destek sağlamak amacıyla her yıl düzenlenen gönüllü ve bağış temelli bir sosyal sorumluluk etkinliği olarak öne çıkıyor.

Bu yıl rallinin Giresun’da son bulmasını sağlayan isim, Almanya’da yaşayan Giresunlu iş insanı Döndü Çaykara oldu. Aylar süren temaslar sonucunda organizasyonun Türkiye finali Giresun’a taşındı.

Döndü Çaykara’nın açıklaması şöyle: “Złombol sadece bir araç rallisi değil; dayanışma, gönüllülük ve özverinin birleştiği anlamlı bir yolculuk. Giresun’un bu büyük sosyal projeye ev sahipliği yapması için uzun zamandır çaba harcadım. Belediye Başkanımız Sayın Fuat Köse’nin desteğiyle bu hayalim gerçekleşti. Bu organizasyonun Giresun’un uluslararası alanda tanıtımına çok önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum.”

Giresun Belediyesi ve yerel kurumlar, rallinin Giresun ayağı için özel karşılama programları, kültürel etkinlikler ve tanıtım organizasyonları hazırladı. Katılımcılar şehrin tarihi, doğası ve misafirperverliğiyle karşılanacak.

Bu büyük organizasyon, sadece sosyal bir amaç taşımakla kalmıyor, aynı zamanda Giresun’un uluslararası düzeyde tanıtımı ve Karadeniz turizmine katkı sunması açısından da büyük önem taşıyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Başkan Altay: “14 İlçede Düzenleyeceğimiz İlçe Şenliklerimiz Başladı”

Konya Büyükşehir Belediyesi, ilçelerde yaz coşkusunu artırmak amacıyla “İlçe Şenlikleri” düzenliyor. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, 13 ilçede sporla, oyunla, yarışmalarla ve sürpriz hediyelerle dolu bir şenlik programı hazırladıklarını belirterek, Kulu ile başlayan şenliklerin 6 Eylül’e kadar her hafta sonu gerçekleştirileceğini söyledi.

Konya Büyükşehir Belediyesi, ilçelerde başlattığı “Sinema Günleri”nden sonra bu kez de “İlçe Şenlikleri” ile ilçelerde yaz coşkusunu artırıyor.

Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, en önemli hedeflerinden birisinin de Konya merkezdeki sosyal ve kültürel hayatın ilçelere de taşınması olduğunu vurgulayarak, bu manada ilçe şenlikleri gerçekleştirdiklerini söyledi.

Merkeze uzak 101 mahallede başlattıkları “Sinema Günleri”nden sonra ilçe şenlikleriyle de yazın daha eğlenceli geçeceğini kaydeden Başkan Altay, “Konya’mızın her köşesinde yaz coşkusunu hep birlikte yaşamak için birbirinden özel etkinlikler düzenliyoruz. 13 ilçemizde sporla, oyunla, yarışmalarla ve sürpriz hediyelerle dolu bir şenlik programı hazırladık. Kulu ile başlayan şenlikler 6 Eylül’e kadar her hafta sonu farklı ilçelerimizde gerçekleşecek. Hemşehrilerimizin bir araya gelerek dostluklarını pekiştirmesini, çocuklarımızın ve gençlerimizin enerjilerini keyifli aktivitelerle değerlendirmesini amaçlıyoruz. Sporla, oyunla ve eğlenceyle dolu bu etkinlikler, birlik ve beraberliğimizi daha da güçlendirecek. Tüm hemşehrilerimi bu neşe dolu şenliklere katılarak yazın tadını çıkarmaya davet ediyorum” ifadelerini kullandı.

Etkinliklere katılarak yazın tadını çıkaran çocuklar da arkadaşlarıyla birlikte çok eğlendiklerini ifade etti.

12-13 Temmuz’da Kulu ile başlayan Büyükşehir Belediyesi İlçe Şenlikleri; 19-20 Temmuz’da Cihanbeyli, 22-23 Temmuz’da Bozkır, 26-27 Temmuz’da Çumra, 29-30 Temmuz’da Sarayönü, 2-3 Ağustos’ta Ilgın, 9-10 Ağustos Ereğli, 14-15 Ağustos’ta Yunak, 16-17 Ağustos’ta Beyşehir, 23-24 Ağustos’ta Akşehir, 26-27 Ağustos’ta Kadınhanı, 31 Ağustos-1 Eylül Seydişehir, 5-6 Eylül tarihlerinde de Karapınar’da Konyalılarla buluşacak.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı