Yazar arşivleri: admin

Yerel Kültür Müzesini 13.500 kişi ziyaret etti

Kocaeli’ndeki Manav Türklerinin kültürel mirasını tanıtmak amacıyla Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve Kocaeli Yerel Kültür Platformu’nun iş birliğiyle kurulan Yerel Kültür Müzesi, 9 Kasım 2023’te kapılarını açmasından bu yana 13 bin 500 ziyaretçiye ev sahipliği yaptı. Özellikle geleneksel kilim dokuma deneyimi sunan interaktif tezgâh, müzenin en ilgi gören alanlarından biri oldu. “Kocaeli Kendi Kilimini Dokuyor, Geçmişten Geleceğe İz Bırakıyor” sloganıyla ziyaretçilerin dokuduğu kirkit kilimi, yıl dönümünde sergilenmeye hazırlanıyor.

KÜLTÜREL MİRAS AKTARILIYOR

Yerel Kültür Müzesi’nde el sanatlarından geleneksel oyunlara kadar çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Geleneksel El Sanatları Atölyesi’nde yaklaşık 4 bin ziyaretçi kilim dokuma deneyimi yaşarken, Kilim Kiti Dokuma Atölyesi’ne katılan 400 öğrenci kendi kilimlerini dokuma fırsatını buldu. Ayrıca Sözlü Edebiyat Atölyesi’nde bin 934 öğrenciye masallar anlatılarak maniler ve bilmeceler söylenirken, Geleneksel Oyunlar Atölyesi’nde ise 3 bin çocuk topaç çevirme gibi oyunları deneyimledi.

 

SERGİLER VE SÖYLEŞİLER

Yerel Kültür Müzesi’nde açılan çeşitli sergilerle Kocaeli’nin kültürel zenginlikleri tanıtılırken, “Kandıra Kilimine Ne Oldu?” adlı fotoğraf sergisi, Müzeler Haftası’nda düzenlenen “Kocaeli Değerleri” sergisi ve Dünya Turizm Günü’ne özel “Kocaeli Manav Köyleri” fotoğraf sergisi büyük ilgi gördü. Ayrıca Amir Ateş ve yöresel el sanatları üzerine düzenlenen söyleşilerde kültürel miras ele alındı. Kocaeli Yerel Kültür Çalıştayı ile şehrin kültürünü gelecek kuşaklara aktarma yol haritası belirlendi.

 

KOCAELİ LEZZETLERİ TANITILDI

Müze, Kocaeli’nin yöresel lezzetlerini tanıtmak amacıyla Gastronomi Turizmi alanında etkinlikler düzenleyerek ziyaretçilere yöresel tatlar sundu. Yerli Malı Haftası’nda ise coğrafi işaretli ürünler tanıtılarak öğrencilere ve turistlere Kocaeli’nin lezzetleri tanıtıldı. Üniversitelerin gastronomi bölümlerinden akademisyenler ve öğrencilerle düzenlenen söyleşilerde Kocaeli’nin yemek kültürü konuşulurken, gastronomi ekranında ziyaretçiler tarifleri e-posta yoluyla edinme imkânı buldu.

 

KOCAELİ’NİN KÜLTÜREL YOLCULUĞUNA DAVET

Kocaeli Yerel Kültür Müzesi, Manav Türklerinin Kocaeli’ye yerleşimi, yöresel ketenin tarihçesi ve motiflerin diline dair dört ayrı bölümden oluşuyor. Kocaeli’nin kültürel zenginliklerini keşfetmek isteyenler, pazartesi hariç haftanın altı günü 09.00-17.30 saatleri arasında müzeyi ziyaret edebilecek ve 0262 331 23 73 numaralı telefondan detaylı bilgi alabilecekler.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bilinçsiz antibiyotik kullanımı, dirençli enfeksiyona yol açıyor

Bakterilerin neden olduğu enfeksiyonları tedavi etmede kullanılan antibiyotiklerin bilinçli şekilde kullanılması, bireysel sağlığın yanı sıra toplum sağlığının korunmasında da önemli bir rol üstleniyor. Antibiyotiğin mutlaka hekim önerisiyle kullanılması gerektiğini vurgulayan İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatma Bozkurt, antibiyotiklerin ateş düşürücü veya ağrı kesici özelliği olmadığını söyledi. Doktor önerisi olmadan kullanılan antibiyotiklerin tedavisi zor olan dirençli bakteriyel enfeksiyonlara yol açacağını belirten Bozkurt, “Antibiyotikler hekimin önerdiği dozda, doz aralığında ve sürede alınmalıdır. Aksi takdirde enfeksiyona yanıt alınamayabilir veya kısa bir süre sonra re-enfeksiyon ile karşı karşıya kalınabilir” uyarısında bulundu. 

İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatma Bozkurt, 18 Kasım Avrupa Antibiyotik Farkındalık Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada antibiyotik kullanımında dikkat edilmesi gerekenlere ilişkin değerlendirmede bulundu.

Antibiyotik viral enfeksiyonları tedavi etmez

Antibiyotiğin bakterilerin neden olduğu enfeksiyonları tedavi etmede kullanılan ilaçlar olduğunu belirten Bozkurt, “Enfeksiyon nedeni bakteri değil ise kullanılan antibiyotiğin hastalığı iyileştirmede hiçbir etkisi yoktur. Özellikle sonbahar ve kış aylarında sık karşılaştığımız grip, soğuk algınlığı ve nezle gibi üst solunum yolu enfeksiyonlarına yol açan etkenler yüzde 70 oranında virüsler olup, antibiyotiklerin bu tür viral enfeksiyonları tedavi edici özelliği yoktur. Aksine kişide gelecekte gelişebilecek bakteriyel enfeksiyonda o antibiyotiğin etkisiz kalmasına neden olacak şekilde direnç gelişmesine yol açabilir” uyarısında bulundu.

Bozkurt, antibiyotiğin doğru kullanılmadığı zaman ortaya çıkan direnç probleminin sadece o kişiyi değil, yayılarak tüm toplumu etkilediğini vurguladı. 

Antibiyotik kullanımında bu uyarılara dikkat!

Antibiyotiklerin sadece doktor tarafından önerildiği zaman kullanılması gerektiğini belirten Bozkurt, antibiyotik kullanımında dikkat edilmesi gerekenlere ilişkin önerilerini sıraladı:

“Hekim olmayan, hastalığına iyi gelen komşunun veya çevremizdeki bireylerin önerdiği antibiyotikleri kullanmayalım çünkü her hastalığın semptom ve bulguları her bireyde farklı seyredebilir. 

Antibiyotiklerin ateş düşürücü veya ağrı kesici özelliği yoktur

Ateşimizi düşürmek veya ağrımızı kesmesi amacıyla evde var olan antibiyotikleri kullanmayalım. Çünkü antibiyotiklerin ateş düşürücü veya ağrı kesici özelliği yoktur. Bu şekilde kullanılması barsağımızda var olan koruyucu florayı bozarak dirençli bakterilerin floramıza yerleşmesine yol açar. Böylece tedavisi zor olan dirençli bakteriyel enfeksiyonlar ile karşı karşıya kalabiliriz. 

Hekimin önerdiği dozda, doz aralığında ve sürede alınmalıdır

Antibiyotikleri hekimin önerdiği dozda, doz aralığında ve sürede almalıyız. Aksi takdirde infeksiyona yanıt alamayabilir veya kısa bir süre sonra re-enfeksiyon ile karşı karşıya kalabiliriz. Ayrıca antibiyotiklerin uygun koşullarda muhafaza edilmesi ve son kullanma tarihine dikkat edilmeli aksi takdirde ilaç reaksiyonları ile karşı karşıya kalmamıza yol açabilir.” 

Antibiyotik belirtilen saatlerde alınmalıdır

Antibiyotiğin belirtilen saatlerde alınmaması ya da doktorun bilgisi olmadan bırakılmasının önemli sağlık sorunlarına yol açabileceğini belirten Bozkurt, “Antibiyotikler doğru endikasyonlarda kullanılmadığında bakteriler kullanılan antibiyotiğe direnç geliştirerek etkisiz hale getirebilir. Bu durum hastalığın ilerlemesine ve semptomların artmasına yol açarak ciddi klinik tablolarla karşı karşıya bırakabilir” uyarısında bulundu. 

Tavsiye üzerine kullanım direnci artırıyor

Doktora danışmadan antibiyotik kullanmanın risklerine değinen Bozkurt, “Bu tarz kullanımlar dirençli bakteriyel enfeksiyon oranlarının artmasına, tedavisi zor hatta bazen imkansız olan enfeksiyon hastalıklarına yol açar. Bakterilerin çeşitli yollarla direnç mekanizmalarını kendi aralarında yaymaları, dirençli bakteriyi taşıyan bireyin duyarlı bir bireye aktarabilmesi ve bir ülkeden diğer ülkeye bireyler arası taşınabilmesi direnci küresel sorun haline getirmektedir. Bu durumla mücadele edebilmek için Dünya Sağlık Örgütü, 18-24 Kasım haftasını Antibiyotik Farkındalık Haftası olarak ilan ederek dirençli bakteriyel enfeksiyonlarla karşı karşıya kalmayı minimalize etmeyi amaçlar” diye konuştu.

Antibiyotikler hekim önerisiyle kullanılmalı

Prof. Dr. Fatma Bozkurt, sözlerini şöyle tamamladı: “Antibiyotiklerin doğru kullanılmasının sadece kendimizin değil, toplum sağlığı üzerinde olumlu etkilerini düşünerek hekim önerisiyle kullanmaya özen göstermenin bilicinde olmamız gerekir.”  

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Finansal Yönetim Danışmanından Kitlesel Fonlama Hakkında Kritik Görüşler

KOBİ’ler ve yeni girişimler için alternatif bir sermaye kaynağı olarak öne çıkan kitlesel fonlama, yatırımcı ve girişimciler için birçok fırsat sunuyor. Bu fonlama modeliyle firmaların daha az maliyetle yatırım almasının mümkün olduğunu belirterek, kitlesel fonlamanın yaratıcı fikirleri ve inovasyonu desteklediğini ifade etti.

Akla gelen ilk şey ‘melek yatırım’ değil, ‘kitlesel fonlama’ olmalı!

Kitlesel fonlama ile ilgili kritik noktalara değinen Bikem İnce İnanç: ‘Start-up firmalarının, gelecek vadeden ve güçlü projeleri olanların, finansman ihtiyacını karşılayan en iyi alternatif kaynak kitlesel fonlama. Aslında akla gelen ilk şey ‘melek yatırım’ değil, ‘kitlesel fonlama’ olmalı. Çünkü borsaya kote olabilecek güçte ve büyüklükte olamayan girişimciler için bu yatırım modeli can suyu oluyor. Kitlesel fonlamayı Türkiye’ye getiren ve uygulamasını devam ettiren SPK onaylı özel şirketler var. Bu şirketler üzerinden başvuru süreçleri, kriterlerin yeterli olup olmadığı gibi süreçler ilerletiliyor. Eğer söz konusu girişim asgari niteliklerdeyse bu aracı kurumlar ilgili şirketi fonlamaya açıyorlar. Bu fonlanma büyük-küçük her tür yatırımcının olduğu geniş bir yatırımcı kitlesine sunuluyor. Dileyen şirkete tüm raporlarını, proje fizibilitelerini inceledikten sonra yatırım yapabiliyor. Sürecin en büyük artısı melek yatırımcılık mantığında olduğu gibi iş fikrinizi tek bir kişi ya da kuruma büyük bir pay karşılığında vermemeniz. Kısacası fikrinizi ve emeğinizi sermaye uğruna kaybetmemeniz. Süreç içinde tabi ki fonlamaya dahil olan pay sahiplerine şeffaf ve aracı kurumun denetiminde tüm verilerinizi sunmak durumundasınız. Dönem sonunda kar dağıtımı yapılacaksa tüm hak sahipleri bu hakkından yararlanıyor. Girişimci birkaç sene sonra yatırım ihtiyacı sona erdiğinde güncel pay bedeli üzerinden hak sahiplerine ödeme yaparak paylarını geri alabiliyor. Bu noktada arada SPK onaylı aracı kurumların varlığı da her iki taraf için en büyük güvence. “ sözlerine yer verdi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Atatürk Sergisi Ziyaretçilerini Ağırlıyor

Keçiören Belediyesi tarafından Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının 86. yıl dönümü anısına düzenlenen Atatürk Sergisi, Keçiören Yunus Emre Kültür Merkezi’nde ziyaretçilerini ağırlıyor. Koleksiyoner Gürkan Gürbüz’ün, Atatürk’ün ölümünün ardından 10 Kasım 1938 ile 1953 yılları arasında yayımlanan gazete kesitlerinden derlediği sergi, ziyaretçileri adeta zaman yolculuğuna çıkarıyor. Sergide yer alan Atatürk’ün naaşının İstanbul’dan Ankara Etnografya Müzesi’ne getirilmesi ve ardından Anıtkabir’e defnedilmesi sürecindeki gazete manşetleri ve fotoğraflar, duygusal anların yaşanmasına neden oldu.

Sergi 17 Kasım’a kadar ziyaret edilebilecek

Dönemin gazete manşetleriyle Türk milletinin yas sürecini, Atatürk’e duyduğu yoğun sevgi ve saygıyı yansıtan bu anlamlı sergi, keman dinletisi eşliğinde 17 Kasım Pazar gününe kadar ziyaretçilerini ağırlamaya devam edecek.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Netflix, Çaresiz Bir Babanın Hayatta Kalma Mücadelesini Anlatan “Asaf”ın Fragmanını Yayınladı

Netflix, merakla beklenen yeni dizisi Asaf’ın fragmanını ve yapımdan heyecan verici yeni görselleri izleyicilerle paylaştı. Başrollerde Cihangir Ceyhan’a, Burçin TerzioğluSaadet Işıl AksoyAhmet Rıfat Şungar ve Rıza Kocaoğlu gibi usta isimlerden oluşan güçlü bir kadro eşlik ediyor. Gerilim dolu temposu ve sürükleyici hikayesiyle öne çıkan dizinin senaryosu, aynı zamanda dizinin yaratıcısı olan Özgür Önurme ve Ahmet Vatan tarafından kaleme alındı. Yapımcılığını ise Idea Film adına Başak Abacıgil Sözeri üstleniyor.

 

Cihangir Ceyhan’ın hayat verdiği Asaf, dürüst ve sıradan bir şoför olarak yaşarken, beklenmedik bir kazayla kendini karanlık sırlarla dolu bir dünyanın içinde bulur. Çaresiz bir baba olarak, hem kendi hayatını kurtarmak hem de sevdiklerini korumak için zorlu bir mücadeleye girişir ve tüm hayatını yeniden gözden geçirmek zorunda kalır.

 

Sıradan bir hayatın dramatik bir şekilde değişimini ve insan doğasının karanlık yanlarını derinlemesine ele alan Asaf, 28 Kasım’da tüm dünya ile aynı anda Netflix’te izleyiciyle buluşacak.

 

Asaf Hakkında:

Ahlaki değerleri güçlü, sıradan bir şoför olan Asaf, eşi ve oğlundan ayrıldıktan sonra hayatını yeniden düzene sokmanın bir yolunu bulmaya çalışmaktadır. Talihsiz bir trafik kazasının ardından yanlış insanlarla karşılaşır ve kendisini gizemli bir dünyanın içinde bulur. Bundan sonra hayatı asla aynı olmayacaktır.

Oyuncular:  

Cihangir Ceyhan, Burçin Terzioğlu, Saadet Işıl Aksoy, Ahmet Rıfat Şungar, Rıza Kocaoğlu, Serra Arıtürk, Çağdaş Onur Öztürk, Fatih Al, Umut Kurt, Uygar Özçelik, Tayanç Ayaydın, Hakan Karsak, Yılmaz Bayraktar, Mehmet Şeker, Umut Kaplıca, Ersen Karagöz ve Sema Keçik
 

Konuk Oyuncular

Kadir Çermik, Onur Özaydın, Tugay Mercan

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Potansiyel riskleri nedeniyle diyabet tedavisi çok yönlü ele alınmalı!

Diyabetin günümüzde sık rastlanan bir sağlık sorunu olduğuna değinen uzmanlar diyabet tedavisinin çok yönlü ele alınması gerektiğini söylüyor.

Gastroenteroloji ve Dahiliye Uzmanı Prof. Dr. Aytaç Atamer: “Diyabet tedavisinde, endokrinoloji, nefroloji, kardiyoloji, göz, nöroloji, kalp damar cerrahisi, ortopedi, plastik cerrahi, psikiyatri ve diyetisyen desteği gerekebilir.”

Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit: “Doğru beslenme, diyabet tedavisinde en az ilaçlar kadar önemli.” 

Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Baki Meşe: “Kan şekeri düzeyinin yüksek olması ağızdaki bakterilerin artmasına ve diş eti hastalıklarının gelişmesine zemin hazırlıyor.”

Uzman Klinik Psikolog Sena Kalaz Güven: “Diyabet yalnızca fiziksel sağlığı değil, aynı zamanda mental sağlığı da derinden etkileyebilen bir hastalık.”

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi ve Üsküdar Diş Hastanesi uzmanları, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü dolayısıyla, multidisipliner bir tedavi yaklaşımı gerektiren diyabet hakkında bilgi verdi.

Diyabet birçok hastalığa neden olma potansiyeline sahip…

Diyabetin günümüzde sık rastlanan bir sağlık sorunu olduğuna dikkat çeken Gastroenteroloji ve Dahiliye Uzmanı Prof. Dr. Aytaç Atamer, “2040 yılında dünyada yaklaşık 650 milyon diyabet hastası olacağını tahmin ediliyor. Bunun dışında 320 milyon kadar da Prediyabet denilen halk arasında gizli şeker olarak bilinen diyabet hastası mevcut.” dedi. 

Diyabetin birçok hastalığa neden olabilme potansiyeli nedeniyle farklı açılardan değerlendirmesi gereken bir durum olarak karşımıza çıktığını ifade eden Prof. Dr. Aytaç Atamer, “Diyabet komplikasyonları başlangıç olarak dahiliye uzmanları tarafından takip edilir. Hasta Diyabetik Ketoasidoza girerse (Vücut yeterli insülin üretemediğinde gelişen, acil müdahale gerektiren ciddi bir klinik durum) Endokrinoloji uzmanından da destek alınabilir.” şeklinde konuştu.

Farklı alanların eş zamanlı takibi gerekebilir… 

Diyabetin uzun dönemde hastalarda böbrek yetmezliğine neden olabileceğine değinen Prof. Dr. Aytaç Atamer, “Bu nedenle Nefroloji hekiminin takibi de gerekir. Diyabet hastalıklarında sıklıkla Hipertansiyon, Ateroskleroz gibi rahatsızlıklar görülür ve Kardiyoloji uzmanından destek almak gerekir. Ayrıca diyabet göz sinirlerini, göz damarlarını etkiler. Körlüğün en yaygın nedeni diyabet olduğu için hastaların göz doktoru takibinde olması da gerekir.” dedi.

Prof. Dr. Aytaç Atamer, diyabet hastalarının başka hangi alanların takibinde olması gerektiği ile ilgili şunları söyledi:

“Diyabet sinir sistemini de etkilediğinden Diyabetik Nöropati gelişebilir. Bu nedenle Nöroloji uzmanından destek almakta fayda vardır. Diyabetli bireylerde Diyabetik Ayak denilen ayak yaraları oluşabilir. Bu yaraların çok sıkı bir şekilde takip edilmesi ve bakımının yara bakım uzmanları tarafından yapılması gerekir. Zira bu yaralar nedeniyle kangren oluşabilir. Bu noktada Kalp Damar Cerrahisinin de takibi gerekir. Bazı ileri vakalar ampütasyona gidebileceği için Ortopedi uzmanları ve Kardiyovasküler Cerrahi uzmanları da sürece dahil olur. Diyabetik Ayak sonucunda bazen deri nakilleri de gerekebildiğinden Plastik Cerrahi uzmanlarının da desteğine başvurulabilir. Diyabetli hastalarda psikiyatrik sorunlar da görülebilir. Bu noktada psikiyatri uzmanlarından destek alınmalı.”

Düzenli takip ile hastalar sağlıklı bir hayat sürebilir 

Diyabetin neden olabileceği komplikasyonların önlenmesi için yapılması gereken en önemli şeyin hastanın şekerini son derece iyi bir şekilde takip etmesi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Aytaç Atamer, “3 aylık kan şekeri takibi dediğimiz Hemoglobin A1c testleri düzenli yapılmalı ve kişi yılda bir kez göz doktoru muayenesine gitmeli. Ayrıca hastalarının diyeti de son derece önemli. Diyetisyenden yardım alarak doğru bir beslenme düzeni oluşturabilirler. Hastalar düzenli olarak takiplerini yaptırır ve dikkat etmesi gereken noktalara uyum sağlarlarsa komplikasyonları önleyebilir ve sağlıklı bir hayat sürebilirler.” açıklamasını yaptı.

Diyabet tedavisinde doğru beslenme ilaçlar kadar önemli

Son yıllarda diyabet tedavisinde birçok yeni ilaç ve cerrahi girişimlerin yer aldığını dile getiren Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, buna rağmen değişmeyen tek şeyin beslenme ve fiziksel aktivitenin önemi olduğunu söyledi. 

Doğru beslenmenin, diyabet tedavisinde en az ilaçlar kadar önemli olduğunu vurgulayan Hülya Yiğit, “Yıllar boyunca diyabet tedavisinde birçok farklı diyet önerildi. Özellikle tip 2 diyabeti önlemede en etkili ve bilimsel olarak kanıtlanmış beslenme modeli Akdeniz tipi beslenmedir. Akdeniz tipi beslenmede diyet lifinden zengin renkli sebze ve meyvelerin, kurubaklagillerin, kuruyemişlerin, yulaf, çavdar gibi tam tahılların tüketimi sıklıkla, az yağlı süt ve yoğurt ürünlerinin tüketimi orta düzeyde, doymuş yağlar ve kırmızı etin tüketimi ise daha az sıklıkla önerilir.” dedi.

Beslenme programları kişiye göre, diyetisyen tarafından düzenlenmeli

Diyabetik bireylerin beslenmesinde ana öğünlerde karbonhidrat ve protein içeriğinin dengeli olması gerektiğini aktaran Hülya Yiğit, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Çoğu diyabetli birey pilav, makarnayı daha az tüketmesi gerektiğini bilir ancak atıştırmalıklara dikkat etmez. Galetalar, kepekli bisküviler, şekersiz adı altında tatlandırıcı eklenmiş yiyecekler ve şekersiz içecekler de kan şekeri dengesini olumsuz etkileyebilir. Ayrıca büyük porsiyonlarda tüketilen kırmızı etin de kan şekerini etkileyebileceği unutulmamalı.

Son zamanlarda özellikle  tip 2 diyabetin beslenme tedavisinde aralıklı açlık diyetlerinin de yararlı etkileri olduğu görüldü. Ancak bu diyet yöntemlerinin bazı riskleri olduğu dikkate alınmalı. Özellikle diyabetik bireylerde diyetisyen ve doktor kontrolünde uygulanması gerektiği unutulmamalı. Diyabetli bireylerin beslenme programları; vücut ağırlığına, fiziksel aktivite durumuna, sosyoekonomik durumuna ve beslenme alışkanlıklarına göre diyetisyen tarafından düzenlenmeli.”

Diyabetli bireylerde diş eti iltihapları daha sık görülüyor

Kan şekeri düzeyinin yüksek olmasının ağızdaki bakterilerin artmasına ve diş eti hastalıklarının gelişmesine zemin hazırladığına dikkat çeken Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Baki Meşe, “Aynı zamanda, diyabetli bireylerde tükürük akışında azalma olabilir ve bu da ağız kuruluğu sorununa yol açarak, diş çürümesi ve diş eti hastalıkları riskini artırır.” dedi.

Diyabetli bireylerde en yaygın görülen ağız ve diş sağlığı sorunlarına değinen Dr. Öğr. Üyesi Baki Meşe, şunları söyledi:

“Diyabetli bireylerde diş eti iltihapları daha sık görülür ve kan şekeri kontrolü iyi olmayan hastalarda bu durum ilerleyerek diş kaybı, kemik kaybı gibi komplikasyonlara yol açabilir. Özellikle ağız içi mantar enfeksiyonları, diyabetli bireylerde sık görülür. Yüksek kan şekeri seviyeleri ağız içi mantar gelişimini destekleyebilir. Ayrıca, ağızdaki iltihaplı bir durum, diyabet kontrolünü zorlaştırarak kan şekeri seviyelerinin daha da yükselmesine neden olabilir. Bu durum, genel sağlığı olumsuz etkileyebilir ve diyabetin komplikasyonlarının artmasına yol açabilir.”

Kan şekeri kontrolü, ağız içi enfeksiyonları önlemeye de yardımcı oluyor 

Diyabetli bireylerin ağız hijyenine dikkat etmesinin, kan şekeri kontrolü üzerinde olumlu bir etkiye sahip olabileceğine değinen Dr. Öğr. Üyesi Baki Meşe diyabetli bireylere şu önerilerde bulundu:

“Dişlerin günde en az iki kez fırçalanması ve diş ipi kullanımı önemli bir adım. Diyabetli bireylerin altı ayda bir diş hekimine görünmeleri, ağız sağlığındaki problemleri erken tespit etmeye yardımcı olur. Şekersiz sakız çiğneme veya su tüketimini arttırarak ağız kuruluğunun önlenmesi hedeflenebilir. Sigara, diş eti hastalıklarını artıran önemli bir faktördür. Diyabetli bireylerin ağız sağlığını korumak için sigaradan uzak durmaları önerilir. İyi bir kan şekeri kontrolü, ağız sağlığını korumak için gereklidir. Diyabetli bireylerin beslenme ve yaşam tarzlarına dikkat ederek kan şekeri seviyelerini dengede tutmaları ağız içi enfeksiyonları önlemede destek olur.”

Diyabetin neden olduğu potansiyel sağlık tehditleri stres ve kaygıya neden olabiliyor

Diyabetin yalnızca fiziksel sağlığı değil, aynı zamanda mental sağlığı da derinden etkileyebilen bir hastalık olduğunun altını çizen Uzman Klinik Psikolog Sena Kalaz Güven, “Diyabetli bireyler, günlük kan şekeri takibi ve tedavi süreçlerine sürekli uyum sağlamak zorunda olduklarından, bu durum sıklıkla stres ve kaygı yaratabilir.” dedi.

Kan şekeri düzeylerinin ani yükselmesi veya düşmesinin ciddi sonuçlara neden olabileceğinden bu durumun da hastaların kaygı düzeylerini artırabildiğini dile getiren Sena Kalaz Güven, “Bu tür belirsizlikler ve potansiyel sağlık tehditleri, kişinin günlük yaşamını ve işlevselliğini olumsuz etkileyebilir. Diyabet yönetimiyle ilgili yaşanan zorluklar, uzun süreli tedaviye uyum sağlama, diyet kısıtlamaları, yaşam tarzı değişiklikleri yapma zorunluluğu, insülin enjeksiyonlarının ciltte iz bırakması veya kilo alımına yol açması gibi durumlar bireylerin bedensel imajını ve özsaygısını olumsuz etkileyebilir, depresyon riskini önemli ölçüde artırabilir ve duygusal olarak tükenmiş hissettirebilir.” şeklinde konuştu.

Psikolojik yükler, diyabetin yönetimini karmaşık hale getirebilir

Diyabetin uzun vadeli etkilerinin bilişsel fonksiyonları da olumsuz etkileyebileceğine dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Sena Kalaz Güven, “Özellikle kan şekeri seviyelerinin dalgalanması, dikkat eksikliği, bellek sorunları ve zihinsel bulanıklığa neden olabilir. Bu tür bilişsel zorluklar, hastaların günlük görevleri yerine getirme kabiliyetlerini zorlaştırabilir.” dedi.

“Tüm bu psikolojik yükler, diyabetin yönetimini daha karmaşık hale getirebilir ve hastaların profesyonel psikolojik destek almasını gerektirebilir.” diyen Uzman Klinik Psikolog Sena Kalaz Güven sözlerini şöyle tamamladı:

“Bilişsel davranışçı terapi (BDT), bireysel psikoterapi, destek grupları, motivasyonel görüşme ve aile terapisini içerebilen psikolojik destek seçenekleri diyabetli bireylerin duygusal ve psikolojik zorluklarla başa çıkmalarına yardımcı olabilir, tedaviye uyumlarını artırabilir ve yaşam kalitelerini iyileştirebilir. Diyabet hastalarına yönelik terapi ve danışmanlık hizmetlerinde, hastaların fiziksel ve psikolojik zorlukları bir bütün olarak ele alınmalıdır.” 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

ETi, kahve posalarını ileri dönüştürerek 598 kilogramlık karbon salımının önüne geçti

“Yaşasın Dünya” diyerek gelecek nesillere sürdürülebilir ve mutlu bir dünya bırakabilmek amacıyla farkındalık projeleri yürüten ETi, önemli bir çalışmayı daha hayata geçirdi. Kahve posalarından biyomalzeme üreten Wastespresso ile iş birliğine giden ETi, İstanbul ofislerinde tükettiği 578 kilogram kahve posasının mikro atık yönetimi çalışması ile değerlendirilmesiyle, iş birliğine başlanan Aralık 2023 tarihinden bu yana 598 kilogramın üzerinde karbon salımını engelledi.

 

Sürdürülebilirliği faaliyetlerinin odağına yerleştiren ve mutluluğu gelecek nesillere aktarabilmek hedefiyle çalışmalar yürüten ETi, mikro atıklarını dönüştürerek karbon ayak izini azaltma konusunda önemli bir adım attı. Bu doğrultuda kahve posalarını sürdürülebilir biyomalzeme teknolojisi çözümleri ile ileri dönüştürerek kullanan ve veri odaklı atık yönetimi çözümleri sunan yerli sosyal girişim olan Wastespresso ile iş birliği yapan şirket, İstanbul’daki ofislerinde kullanılan kahvelerden çıkan posaları düzenli olarak toplayıp, bu atıkları ileri dönüşümde kullanarak, “Yaşasın Dünya” çatısı altında lanse ettiği sürdürülebilirlik çalışmalarına bir yenisini daha eklemiş oldu.

 

Bin 883 metrekare arazinin ormana dönüştürülmesine eş değer

 

Sürdürülebilirlik stratejisini tüm iş süreçlerinde yaygınlaştırmaya özen gösteren ETi, bu iş birliği sayesinde yılbaşından itibaren kahve posalarının geleneksel yöntemle bertarafı yerine sürdürülebilir alternatif biyoplastik hammadde üretimi yöntemiyle toplamda 598 kilogram sera gazının atmosfere salımını engelledi. Ofislerde üretilen 578 kilogram kahve posasının çöpe atılması yerine, Wastespresso sayesinde döngüsel ekonomiye kazandırılması sayesinde 598 kilogram karbon ayak izi eş değerinde sera gazının oluşmasının da önüne geçilmiş oldu. Bu fayda ise yaklaşık 256 litre benzin kullanımının oluşturduğu negatif etkiyi engellerken, 2 bin 425 metrekare arazinin ormana dönüştürülmesine de eş değer bir kazanım sağlıyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Yapı Kredi bomontiada’da Oylum Öktem ve Birol Bayram ile “Cumhuriyetin Sanatçı Ailesi; Işık Senfonisi” sergisine özel söyleşi

Yapı Kredi bomontiada, “Cumhuriyetin Sanatçı Ailesi; Işık Senfonisi” sergisi kapsamında sanatçı, yazar Oylum Öktem ve Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları Görsel Yönetmeni Birol Bayram’ın “Cumhuriyetin Sanatçı Ailesinin Toplumla Bağı’’ söyleşisine ev sahipliği yapıyor. Oylum Öktem’in sergi ile aynı adı taşıyan kitabının lansmanı dolayısıyla 20 Kasım Çarşamba günü saat 18.30’da başlayacak etkinlik, Ezgi Köker-Erdem Sökmen dinletisi ve sanatçı eşliğinde gerçekleştirilecek sergi turu ile tamamlanacak.  

 

Oylum Öktem’in yirmi yıl boyunca üzerinde çalıştığı; Cumhuriyetimizin kuruluşundan günümüze kadar resim, müzik, edebiyat ve heykel sanatlarının gelişimine önemli katkılar sunan sanatçı ailesinin arşivi  ‘‘Cumhuriyetin Sanatçı Ailesi: “Işık Senfonisi’’ tarihte ilk kez sergileniyor.  Oylum Öktem’in bir bağ niteliğindeki “Bir Çağın Kapanışı; Yeniden Doğuş” adlı beşinci kişisel sergisi ise sanatçının 25’i aşkın heykel, fotoğraf ve video çalışmasından oluşuyor. Öktem’in, yaratım sürecinde imgenin bilinçdışında eyleme geçmesi ile bu kendinden kopup “Yeni Kendine” kanat açma; içkinliğin dünyasını aşkınlığa kavuşturduğu bilgisi eserleri aracılığıyla açığa çıkıyor.

 

Yapı Kredi bomontiada GALERi’de yer alan ‘‘Cumhuriyetin Sanatçı Ailesi: “Işık Senfonisi’’ ile 4.Kat’taki “Bir Çağın Kapanışı; Yeniden Doğuş” sergileri 30 Kasım’a kadar her gün saat 11.00-19.00 arasında ücretsiz gezilebilir. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

AMAC Aerospace’ten 100 milyon dolarlık Türkiye yatırımı

Dünyanın önde gelen uçak bakım ve onarım organizasyonu AMAC Aerospace, Milas – Bodrum Havalimanı’nda yeni hangar inşa edecek. Türkiye’deki üçüncü tesisiyle genişleme çalışmalarını başlatan şirket, 2026 yılında hayata geçirilecek olan yeni hangarları için yaklaşık 100 milyon dolarlık bir yatırım yapmayı planlıyor. Yeni tesisin Türkiye’nin havacılık sektöründe önemli bir adım olacağını belirten AMAC Aerospace Grup Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Kadri Muhiddin, aynı zamanda bu yatırımın şirketin havacılık pazarındaki liderliğini pekiştirmeye katkı sağlayacağını ifade ediyor.

Uçak bakım ve onarım hizmetlerinin yanı sıra VIP uçakları tamamlama ve yenileme işlemlerinde hizmet veren, dünyanın lider havacılık firmalarından İsviçreli AMAC Aerospace Türkiye’deki yatırımlarına devam ediyor. Daha önce İstanbul ve Bodrum’daki hangarlarıyla Türkiye operasyonlarını büyüten şirket Milas – Bodrum Havalimanı’ndaki 32.000 metrekarelik yeni araziyle, küresel havacılık pazarındaki büyüme hedeflerine katkı sağlamaya hazırlanıyor. 2026 yılında hayata geçirilmesi planlanan yeni tesisin; Bodrum’un, bölgenin önemli uçak bakım ve onarım merkezlerinden biri olmasına katkı sağlayacağı belirtiliyor.  

300’den fazla yeni istihdam yaratılacak

Yeni hangarın üç geniş gövde uçağına uygun bir konfigürasyonla tasarlanması planlanırken, aynı zamanda dar gövdeli uçaklar için de esneklik sağlanarak her iki türdeki uçaklar için bakım ve onarım hizmetleri sunulması hedefleniyor. Dünya genelindeki 8 farklı tesisinde 1500, Türkiye’de ise 180 çalışanı olan şirket, yeni yatırımıyla birlikte Türkiye’de 300’den fazla yeni istihdam yaratacak.

Türkiye’nin bölgenin uçak bakım üssü olmasını hedefliyoruz

Daha önce Avrupa’da yılın havacılık CEO’su seçilen ve 2024’te de The Business Worldwide tarafından yılın en önemli 5 iş dünyası lideri arasında gösterilen AMAC Aerospace Grup Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Kadri Muhiddin liderlik becerileri ve şirketlerinin vizyonuyla havacılık alanında dünya çapında tanınan bir iş insanı. Kadri Muhiddin Bodrum’daki yeni hangar planları ile ilgili şunları söyledi: “Şu an için İstanbul ve Bodrum’da toplamda 4930 metrekare hangar alanımız bulunuyor. Dassault ve Pilatus gibi orta boy jetlerden Airbus A330 veya Boeing B777 gibi geniş gövde uçaklara kadar birçok uçak platformuna uygun kapasiteye sahibiz. 2024 yılında geniş gövdeli ticari ve özel uçaklardan oluşan yaklaşık 20 karma uçakla birlikte toplam 80 uçağın bakımını Türkiye’de gerçekleştirdik. Yeni inşa edeceğimiz hangarla birlikte kapasitemizi daha da büyütecek ve Türkiye’nin uçak bakımında bölgenin önemli üslerinden biri olmasına katkı sağlayacağız. Türkiye coğrafi olarak, Avrupa ve Orta Doğu’nun tam ortasında yer alıyor ve ticari havayolu şirketlerinin çoğu Türkiye üzerinden geçmek zorunda. Türkiye pazarı, özel ve ticari operasyonlar açısından canlı yapısının yanı sıra hem olgun bir uçak filosuna hem de parçaların zamanında teslim edilmesi için iyi bir tedarik ağına sahip. Bu da yeni yatırımlarımız ve de müşterilerimizin memnuniyeti açısından önemli bir fırsat.”

Yatırım miktarının üç katına çıkması hedefleniyor

Bugüne kadar Türkiye’ye toplamda 50 milyon dolar yatırım yapan şirket, gerçekleştireceği 100 milyon dolarlık yeni yatırımla birlikte bu rakamı üç katına çıkarmayı hedefliyor. Türkiye coğrafi konumunun yanı sıra kaliteli iş gücü ve gelişmiş uçak filosu ile havacılık sektörü için stratejik bir pazar konumunda bulunuyor. Türkiye’nin havacılık alanında profesyonel uzmanlık açısından mükemmel bir insan kaynağına sahip olduğunu belirten Muhiddin, Avrupa ve Orta Doğu’nun tam ortasında yer alması nedeniyle, ülkenin dünya çapında birçok ticari havayolu şirketi için kritik bir geçiş noktası olduğunu da söylüyor. 

AMAC Aerospace Switzerland AG hakkında

2007 yılında İsviçre’nin Basel şehrinde kurulan AMAC Aerospace; kurumsal/özel havacılık pazarı için dar ve geniş gövdeli VIP Tamamlama ve Bakım hizmeti sunuyor.  İsviçre, İngiltere, Fransa, Türkiye, Lübnan ve Suudi Arabistan’daki sekiz tesisten oluşan ağıyla orta, dar ve geniş gövdeli uçaklar için kapsamlı çözümler sunan ve dünyanın en büyük özel mülkiyetli tesisi olarak kabul edilen Amac Aerospace, Grup Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Kadri Muhiddin ve Grup CFO’su Mauro Grossi tarafından yönetilmektedir. Uzun vadeli sektör katılımı, derin sektör kökleri, kapsamlı deneyimi ve güçlü uluslararası ağı ile AMAC ekibi; müşterilerin, havacılık otoritelerinin ve orijinal ekipman üreticilerinin beklentilerinin de üzerine çıkmak için çalışmalarını sürdürüyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Metro Türkiye’de Üst Düzey Atama

1990 yılından bu yana yeme içme sektörünün en yakın iş ortağı olma vizyonuyla çalışmalarını sürdüren Metro Türkiye’de üst düzey bir atama gerçekleşti.

Metro’da 2011’den bu yana çeşitli görevler üstlenen Hamit Baykal, Metro Türkiye’ye yeni Satın Alma Direktörü ve Yönetim Kurulu Üyesi olarak atandı.  Daha önce Pakistan’da Satın Alma Direktörü olarak görev yapmakta olan Hamit Baykal, Türkiye’deki yeni görevine Ekim itibarıyla başladı. 

Metro Türkiye’de satın alma stratejilerine liderlik eden Satın Almadan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Deniz Alkaç, görevini Hamit Baykal’a devretti. Metro’ya Mart 2011’de katılan ve çeşitli görevler üstlenen Hamit Baykal, Kasım 2016’da Metro Türkiye Gıda Kategorisi Grup Müdürü olarak atandı. Baykal, Ağustos 2019’da Metro Pakistan’ın Satın Alma Direktörü olarak görev aldı. Ekim 2024 itibariyle Metro Türkiye Satın Alma Direktörü & Yönetim Kurulu Üyesi olarak yeni görevine başlayan Hamit Baykal, şirketin yerellik odağındaki çalışmalarına devam edecek. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı