Yazar arşivleri: admin

KEMİAD 19. Genel Kurulu gerçekleştirildi

Kemer Turizmci ve İş İnsanları Derneği (KEMİAD) Genel Kurulu gerçekleştirildi. Kemer Fame Residence Otel’de düzenlenen genel kurula, Kemer Kaymakamı Ahmet Solmaz, Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu, Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (AKTOB) Başkanı Kaan Kavaloğlu, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Yusuf Hacısüleyman, Antalya Büyükşehir Belediyesi (ABB) Turizm Danışmanı Osman Ayık, Kemer Yöresi Tanıtım Vakfı (KETAV) Başkanı Volkan Yorulmaz, Kemer Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (KETOB) Başkanı Dinçer Sarıkaya, KEMİAD Başkanı Rıza Sönmez ve yönetim kurulu üyeleri, Antalya Gazeteciler Cemiyeti (AGC) Başkan Yardımcısı Ahmet Duran Yenigün, belediye meclis üyeleri, siyasi parti temsilcileri ve iş insanları katıldı.

 

Saygı duruşunda bulunulmasının ardından İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan genel kurulda Kaymakam Ahmet Solmaz bir konuşma yaptı.

 

Kaymakam Solmaz, KEMİAD’ın genel kuruluna katılmaktan dolayı mutluluk duyduğunu belirterek, Kemer gibi eşsiz ve güzel bir yerde yaşadıklarını söyledi.

 

Kendilerine yüklenen sorumluluklar çerçevesinde birlikte çalışmanın gayreti içerisinde olduklarına değinen Solmaz, “Kemer’e gelirken “cennete” gidiyorsunuz demişlerdi. Hakikaten bu söylemler az bile. Hem insanı hem de doğasıyla paha biçilemez bir bölgede yaşıyoruz. Bu bölgenin avantajları kadar dezavantajları da var. Bu dezavantaj aslında içerisinde barındırdığı güçleri de bize göstermesi gerekiyor. Bunlar, herkesin bölgenin dezavantajlarını kullanma noktasında kendi gücünü oluşturmak için çok güzel birliktelikler kurmuş. Bu birlikteliklerin kendi yaptığı çok güzel çalışmalar var. Ben de kendilerini ziyaret ettiğimde bölgeye gerçekten büyük katkı sağladıklarının farkına vardım. Daha önceki bölgelerde yaptığım çalışmaların daha büyüğünü ve daha zorunu yapmak için tüm paydaşların katkılarıyla çalışmam gerektiğini anladım. Tüm sivil toplum kuruluşlarının ve belediye başkanlığının birlikteliği ile kaymakamlığın öncülüğünde Kemer Turizm Komitesi kurduk. Bu komitede en küçük olaydan en büyük olaya kadar Kemer için fikir alışverişinde bulunuyoruz. Beraberce istişare ederek karar veriyoruz. Çalışmalarımız bu zamana kadar güzel şekilde devam etti. Bundan sonra da devam edeceğine inancımız tam. Genel kurulun hayırlı olmasını temenni ediyorum.” diye konuştu.

 

Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu ise Kemer’deki sivil toplum kuruluşlarının son zamanlarsa hiç görülmediği kadar ortak hareket ettiğini ifade ederek, “Önemli olan Kemer. Gerçekten güçlerimizi birleştirirsek ayakta durabiliriz. Parça parça olursak bu iş olmaz. Göynük Belediye Başkanlığım döneminde Çamyuva Otelciler Birliği, Beldibi Otelciler Birliği, Tekirova Otelciler Birliği kuruldu. Bir tek Göynük’te kurulmadı. Gerek yok dedim. Neden böyle ayrı ayrı yerde duruyoruz dedim. Bir arada duralım dedik ama bir türlü başaramadık. Hala aynı şekilde devam ediyoruz. Parça parça olursak önüne gelen bizi sağa sola iter. Güçlerimizi birleştirirsek her şeyde başarılı oluruz. Bu dönemde Sayın Kaymakamımız Ahmet Solmaz bu konu üzerinde çok duruyor. Kemer’imize hak ettiği yere getireceğiz. Kemer’de turizmi biraz daha yaymak istiyoruz. Bu konuda ATSO, AKTOB, KETAV, KETOB ve diğer STK’lar bize destek oluyor. Turizm uzarsa esnafa da faydalı olur. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Genel kurulun hayırlı olmasını temenni ediyorum.” ifadelerini kullandı.

 

KEMİAD Başkanı Rıza Sönmez ise KEMİAD olarak yaptıkları faaliyetlerde Kemer Kaymakamlığı ve Kemer Belediyesi’nin destekleriyle önlerinin açıldığını ve faaliyetlerin ortaklaşa yapılarak başarıya ulaştığını söyledi.

 

Sönmez daha sonra desteklerinden dolayı Kaymakam Solmaz ile Başkan Topaloğlu’na plaket verdi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Prime Video, Popüler Dizi Bahar’ı Yayından Bir Gün Sonra Türkiye’deki Prime Üyeleriyle Buluşturuyor

Prime Video, popüler Bahar dizisinin ertesi gün yayın haklarını satın aldı. Dizinin birinci ve ikinci sezonunda yayınlanan tüm bölümleri, 20 Kasım’dan itibaren Prime Video’da izlenebilecek. Yeni bölümler ise Show TV’deki yayının ertesi günü Prime Video’da izleyicilerle buluşacak.

Prime Video Türkiye Ülke Müdürü Alptuğ Çopuroğlu: “Bahar’ın Prime Video ailesine katılması, Türkiye’deki sevilen yerel yapımları tüm izleyicilere ulaştırma hedefimiz doğrultusunda önemli bir adımdır. Prime üyelerimize böyle etkileyici bir hikâyeyi sunmaktan mutluluk duyuyoruz ve dizinin hayranlarının Prime Video kullanıcı deneyimini çok seveceğine inanıyoruz,” dedi. “Çok izlenen Türk dizilerine, reklamsız bir modelde yer verip televizyon ve dizi endüstrisine yeni bir gelir kaynağı oluşturabildiğimiz için mutluyuz. Bu modeli büyütüp dizi üretiminin ekonomik sürdürülebilirliğine katkıda bulunmak istiyoruz. Bu öncü projeye destekleri için iş ortaklarımız MF Yapım ve Show TV yöneticilerine teşekkür ediyoruz,” diye belirtti. 

Bahar (Demet Evgar), ölümle yüz yüze geldiğinde dışarıdan “kusursuz” görünen ailesinin, özellikle de eşi Timur’un (Mehmet Yılmaz Ak) bambaşka bir yüzünü keşfeder. Bahar’ın ani hastalığı, ailedeki tüm dinamikleri değiştirirken, Evren (Buğra Gülsoy) de her anlamda Timur’un rakibi haline gelir. Bahar’ın hayatını yeniden inşa etme yolculuğu, izleyiciye trajikomik hikayelerle umut aşılıyor. 

Prime Video, Amazon Prime üyeliğinin bir parçasıdır. Prime üyeleri, ayda sadece 39 TL’ye tek bir üyelikte tasarruf, kolaylık ve eğlencenin tadını çıkarıyor. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Hadi Kullanıcılarına A101 Alışverişlerinde 500 TL Nakit İadesi

Türkiye’nin en büyük dijital bankası TOM Bank, dijital bankacılık uygulaması HADİ üzerinden sağladığı alışverişleri 2 ay sonra ödeme imkânı sunan veresiye ürünüyle, yılın kampanyasını başlattı. 31 Aralık’a kadar geçerli olan kampanya kapsamında A101 alışverişlerini Hadi Veresiye ile ödeyen banka müşterileri, toplam 3.000 TL ve üzeri alışverişlerinden 250 TL, toplam 5.000 TL ve üzeri alışverişlerinden ise 500 TL nakit iade kazanıyor. 

 

Türkiye’nin en büyük dijital bankası TOM Bank, dijital banka olmanın getirdiği maliyet avantajlarını, müşterilerine ekonomik fayda olarak sunmaya devam ediyor. Dijital bankacılık uygulaması HADİ ile pratik bir bankacılık deneyimi sunan TOM Bank, HADİ kullanıcılarına sunduğu 2 ay sonra ödemeli veresiye alışveriş avantajını yeni bir kampanyayla birleştirdi. 

 

31 Aralık tarihine kadar devam edecek kampanya kapsamında A101 mağazalarından yapılacak olan toplam 3.000 TL ve üzeri Hadi Veresiye harcamalarında 250 TL, toplam 5.000 TL ve üzeri Hadi Veresiye harcamalarında ise 500 TL nakit iade TOM Bank müşterinin cebine geri dönüyor. Tek seferde yapılan alışverişlerin ise 1.000 TL’ye kadarki tutarı yine kampanya kapsamına dahil ediliyor. Üstelik HADİ kullanıcıları veresiye alışverişlerini A101 kasalarında sadece QR kod ile saniyeler içerisinde yapabiliyor. 

 

HADİ VERESİYE NEDİR?

Veresiye alışverişi dijital bir yorumla kullanıcıya sunan HADİ, A101, English Home ve Eve mağazalarında kasada QR kod ile saniyeler içinde 2 ay sonra ödemeli veresiye alışveriş imkânı sunuyor. Herkes tarafından kolaylıkla kullanılabilecek bir arayüze sahip olan uygulamada kullanıcılar, veresiye limit bilgisini anında öğrenebiliyor ve saniyeler içinde kasada veresiye alışveriş yapabiliyor. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

“KOAH’ın Tanı ve Tedavisinde Çarpıcı Değişikler Var”

Ülkemizde ve tüm dünyada oldukça yaygın görülen Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığının (KOAH) sıklığının artarak devam etmesi önemini de artıyor. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Ü. Seha Akduman, istatiklerin, erişkinlerde her on kişinin ikisinde, sigara içen her dört kişinin birinde KOAH olduğunu gösterdiğini ancak gerçek rakamın bunun çok daha üzerinde olduğunu söyledi. Son yıllarda tüm toplumlarda bu kadar yaygın görülen hastalığın 2024 GOLD Kılavuzunda hem tanı hem de tedavisi ile ilgili oldukça çarpıcı değişiklikler bulunduğuna dikkat çeken Dr. Öğr. Ü. Akduman, önemli açıklamalarda bulundu. 

 

KOAH, kronik bronşit ve amfizem birlikteliği olarak tanımlanıyor. Kronik bronşit, hava yollarımızda tıkanıklık, amfizem ise oksijenlenmenin sağlandığı hava keseciklerinin tahribatı olarak ifade ediliyor. KOAH hastasında bu iki durumun birlikteliği söz konusu.  Hastalık için en önemli risk faktörünün sigara başta olmak üzere tüm tütün ürünlerinin kullanımı olduğunu söyleyen Dr. Öğr. Ü. Seha Akduman “Sigara ve maalesef elektronik sigara da dahil tüm tütün ürünlerinin yaygınlığının artışı toplum sağlığı açısından yarattığı risk nedeniyle oldukça önem taşıyor.” Dedi.   

Sigaranın dışında KOAH’ın gelişmesini ve hızlandıracak pek çok risk faktörünün de tanımlandığına işaret eden Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Ü. Seha Akduman, “Düşük doğum ağırlığından çocukluk çağında geçirilen virüs enfeksiyonlarına, sürdürülen mesleklerden, beslenme alışkınlıklarına kadar pek çok etken, sigaranın KOAH‘ın risk faktörü olması üzerindeki etkisinin hızlanmasına neden oluyor” diye konuştu. 

 

SIKLIĞI GİDEREK ARTIYOR

KOAH’ın şu anda dünya genelinde yaşam kaybına neden olan hastalıklar arasında dördüncü sırada yer aldığını hatırlatan Dr. Öğr. Ü. Akduman, dünya genelinde her yıl yaklaşık üç milyon kişinin KOAH nedeniyle yaşamını kaybettiğinin tahmin edildiğini söyledi. Hastalığın ülkemizde ve dünyada sıklığının da giderek arttığına dikkat çeken Dr. Öğr. Ü. Akduman, “Erişkinlerde her on kişiden ikisinde, sigara içen her dört kişiden birinde KOAH olduğu düşünülmektedir.  Gerçek rakamların ise bunun çok daha üzerinde olduğu bilinmektedir. Artış beklentisindeki en önemli etkenlerin başında ise yaşlanan dünya nüfusu ve başta tütün dumanı olmak üzere diğer tüm risk faktörlerine maruziyetin artması geliyor.” Diye konuştu. 

 

HASTA YAKINLARI VE SAĞLIK SİSTEMİ İÇİN DE BÜYÜK PROBLEM YARATIYOR

KOAH’ın ilerleyici ve ataklar ile seyreden kronik bir hastalık olduğunu ve bu nedenle tüm sürecin hastayla birlikte ailesi ve yakınlarının da etkilendiğini hatırlatan Dr. Öğr. Ü. Akduman, sözlerine şöyle devam etti: “Ataklar, rutinde olan nefes darlığı, hırıltı ve balgam miktarında artış olarak tanımlanır. Ancak alevlenmeler hafif ve yoğun bakım gereksinimi olacak kadar şiddetli olabilir. Şiddetli alevlenmeler uzun hastane ve yoğun bakım yatışı gerektirebilir. Dolayısıyla bu süreç hasta yakınları ve sağlık sistemi açısından da ciddi bir problem yaratıyor.”

 

RİSK FAKTÖRLERİNE MURUZİYET ANNE KARNINDA BAŞLIYOR

“Akciğer gelişiminin anne karnında başladığını ve bebeğin özellikle sigara dumanına maruz kalması akciğer gelişimini bozar. Doğumda düşük doğum ağırlığına sahip bebeklerin KOAH olma riski diğer bireylere göre daha sıktır.” Dr. Öğr. Ü. Akduman, sözlerine şöyle devam etti: 

 “Her ne kadar KOAH için ana risk faktörlerinin başında tütün dumanı ve diğer solunan toksik partikül ve gazlara maruz kalmak gelse de son yapılan araştırmaların KOAH’ın rahimde başlayıp bebeklik ve ergenlik döneminde devam eden ve ömür boyu süren genetik ve çevresel risk faktörlerinin bir kombinasyonundan kaynaklandığını gösteriyor.”

 

HER TEDAVİNİN BİREYSELLEŞTİRİLMESİ GEREKİYOR

KOAH’ın nefes darlığı, kronik balgam üretimi ve öksürük gibi belirtilerle kendini gösteren önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olduğunun altını çizen Dr. Öğr. Ü. Akduman, “Son yıllarda tüm toplumlarda bu kadar yaygın görülen hastalığın GOLD 2024 (Global Initiative for Chronic Obstructive Lung Disease) Kılavuzunda hem tanı hem de tedavisi ile ilgili oldukça çarpıcı değişiklikler bulunmaktadır. Her hastada bronşit ve amfizem farklı düzeyde bulunmaktadır ve her hastanın tedaviye yanıtı farklıdır. Bu farklıklar nedeniyle artık heterojen bir hastalık olarak kabul edilir ve her kişinin tedavisi bu farklılıklara uygun tedavi edilmelidir. Tedavide başarının en önemli unsurlarından biri her hastanın tedavisinin baskın patolojiye yönelik tercih edilmesidir. Artık KOAH heterojen dediğimiz bir hastalık olarak tanımlanmakta ve her tedavinin bireyselleştirilmesi gerektiğinin altı çizilmektedir” diye konuştu. 

 

TANI VE TEDAVİ KLAVUZLARINDAN DEĞİŞİKLİK VAR

Her yıl güncellenen KOAH kılavuzunda bir önceki yıllardan farklı olarak tanı, evreleme ve tedavi önerilerinde çarpıcı değişiklikler yapılmıştır. Dr. Öğr. Ü. Seha Akduman, dünya genelinde kabul edilen ve uygulamaya başlanan bu değişikler konusunda şu bilgileri verdi: “2024 yılına kadar dört evreden oluşan KOAH şu an artık üç evrede kabul edilmekte, tedavi şekilleri de bu üç evre göz önünde bulundurularak yapılmaktadır. Sigaranın bırakılması, hava yollarında tıkanıklığın açılmasını sağlayan bronkodilatör ilaçların düzenli kullanılması, aşıların yapılması, solunum egzersizleri, CPAP/BIPAP dediğimiz basınçlı cihazların verilmesi, oksijen tedavisinin eklenmesi gibi tedavilerin yaşam kayıplarını azalttığını biliyoruz.  Bunun yanında influenza aşısı dediğimiz grip aşısının, uygun ilaçların hastanın yaşam kalitesini arttırdığı ve alevlenmelerin önüne geçerek yaşam kayıplarını azalttığı konusundaki görüşler netliğe kavuşmuş durumda. KOAH hastalarında zaten grip ve zatürre aşısını özellikle öneriyorduk ama bu rehber gösteriyor ki özellikle ileri yaşlı KOAH’lı gruplarda influenza aşısının ömrü uzattığı ispatlanmıştır.”

 

AŞILAMA PROGRAMLARINDA DA DEĞİŞİKLİKLER YAPILDI

Bu güncel rehber ile aşılama programında da değişikliğe gidildiği bilgisini veren Dr. Öğr. Ü. Akduman, konuyla ilgili şu bilgileri verdi: “Değişikliklerden birisi Tdap (Tetanoz-Difteri- Boğmaca) ve Zona aşısı uygulamasıdır ki ülkemizde de uygulanmaya başlandı. Hastalar daha önce bu aşıları yaptırmadıysa ya da yaptırdığından emin değilse yapılması öneriliyor çünkü özellikle boğmacanın KOAH alevlenmeleri ve zatürreye gidişi hızlandırdığını biliyoruz. COVİD aşısı ile ilgili toplumlarda direnç gelişse de da KOAH”lı hastalarda tavsiye edilen aşılar içerisinde yerini korumaktadır. KOAH’ın ilerlemesini yavaşlatmak, durdurmak ve uzamış hastane yatışlarının önüne geçmek için aşılama ve bireye uygun ilaç tedavisinin düzenlenmesinin özellikle altı çizilmektedir. Bir de normalde bugüne kadar tanı ve tedavimizde göz önünde bulundurmadığımız Eozinofil dediğimiz tam kan sayımında saptanan ve alerji belirteci olan hücrelerin saptanması durumunda KOAH’lı hastaların tedavilerinin değiştirilmesi önerilmektedir.”

Özellikle içinde bulunduğumuz dönemde aşılamanın çok daha önemli olduğunu hatırlatan Dr. Öğr. Ü. Seha Akduman, “KOAH tanısı almış her yaştaki hastanın bu aşıları yaptırması çok önemli. Ayrıca, astım, kronik bronşit, kalp damar hastalıkları olanlar ve diyabetli kişilerin de bu aşıları yaptırması gerekli”

 

BU BELİRTİLER VARSA KOAH’TAN ŞÜPHELENMELİ?

KOAH’ın erken teşhis edilirse, tedaviyle ilerlemesinin yavaşlatılabildiğini ve hastaların yaşam kalitesinin korunabildiğinin altını çizen Dr. Öğr. Ü. Akduman, hastalar için uyarıcı olacak belirtiler konusunda şunları anlattı: “Özellikle sabahları daha yoğun görülen ve 3 aydan uzun süredir devam eden inatçı öksürük KOAH belirtisi olabilir. Bunun yanında nefes darlığı ve balgam çıkarma da hastaların en sık karşılaştığı şikayetler arasında yer alır. Hastalar, fiziksel aktivite sırasında ya da basit günlük işler yaparken bile nefes almakta zorlandıklarından şikayet eder. Yine özellikle sabah saatlerinde olmak üzere sık sık balgam çıkarma ihtiyacı hissetmek de ve hırıltı veya göğüste sıkışma hissi KOAH’ın tipik belirtilerinden biridir.”

Risk grubunda olmasına rağmen hasta semptomatik olmayabilir veya semptomlarını doktora başvuracak kadar önemsemeyebildiğini hatırlatan Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Ü. Seha Akduman, “Özellikle sigara içenler, 40 yaşın üzerindekiler veya kronik toz ve kimyasal maruziyeti olanlar bu belirtileri fark ettiklerinde KOAH açısından bir doktora başvurmalıdır. Hastalık her bireyde farklı seyreder ve tedavide en temel amaç şikayetlerin azaltılması ve atakların azaltılmasıdır. Her atakta akciğer fonksiyonlarında bozulma olur. Atakların önüne geçmenin en önemli noktaları bireye özgün uygun tedavi, aşılama, sigara ve kirli havadan uzak durulması, gerekli hastalarda ek oksijen desteğinin sağlanması, CPAP ve BIPAP ile pozitif basınç veren cihazların kullanılmasıdır.” Diye konuştu.   

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Atom meyve suları bağışıklığı güçlendiriyor ama tüketirken dikkat!

Atom meyve suyu tabirinin, genellikle C vitamini açısından yüksek olan ve bağışıklığı destekleyen meyve sularını tanımlamak için kullanıldığını ifade eden uzmanlar, bu tür meyve sularında genellikle portakal, nar, kivi, limon, greyfurt gibi meyveler bulunduğunu ve antioksidan etki gösteren A, C, E vitaminleri, potasyum, folik asit gibi besin ögelerini içerdiğini söylüyor.

Bir kupa atom meyve suyunun günlük C vitamini gereksinmenin en az yüzde 70’ini karşılayabildiğini kaydeden Beslenme Uzmanı Öğr. Gör. Hatice Nurseda Hatunoğlu, aşırı tüketimi durumunda karşılaşılabilecek potansiyel sağlık risklerine de değinerek, kan şekerini yükseltebileceğini ve insülin direnci riskini arttırarak uzun vadede tip 2 diyabet riskini de etkileyebileceğini, aşırı C vitamini alımının oksalat maddesinin vücutta birikmesine ve böbrek taşı oluşumuna neden olabileceğini anlattı.

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümünden Öğr. Gör. Hatice Nurseda Hatunoğlu, bağışıklık sistemini desteklemek için kış aylarında sıkça tercih edilen “atom meyve suları” hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

C vitamini deposu atom meyve suları

Kış aylarında, bağışıklık sistemini güçlendirmek ve hastalıklara karşı korunmak amacıyla C vitamininden zengin meyve sularının daha fazla tercih edildiğini dile getiren Hatunoğlu, “Atom meyve suyu tabiri, genellikle C vitamini açısından yüksek olan ve bağışıklığı destekleyen meyve sularını tanımlamak için kullanılır. Bu tür meyve sularında genellikle portakal, nar, kivi, limon, greyfurt gibi meyveler bulunur. Antioksidan etki gösteren A, C, E vitaminleri, potasyum, folik asit gibi besin ögelerini içerdiği için besin değeri yüksektir ancak posa içerikleri meyvenin kendisine kıyasla daha düşüktür.” dedi.

C vitamini, bağışıklık sistemini desteklemeye de yardımcı

Atom meyve suları hakkında bilgi veren Öğr. Gör. Hatice Nurseda Hatunoğlu, şöyle devam etti:

“Özellikle antioksidan etki gösteren besin ögeleri sayesinde vücuda giren patojenlerle savaşarak enfeksiyonlara karşı koruma sağlamada yardımcıdırlar, serbest radikalleri etkisiz hale getirerek hücrelere zarar vermelerini engellerler ve cilt hücrelerinin yenilenmesine yardımcı olarak cilt bariyerini güçlendirirler. Ayrıca C vitamini, demir emilimini arttırması yönünden de bağışıklık sistemini desteklemeye yardımcıdır. Potasyum, vücuttaki sıvı dengesini korur, kas ve sinir fonksiyonlarını düzenler ve kalp sağlığını destekler. Sağlıklı bir kalp ve sinir sistemi ise bağışıklık hücrelerinin doğru şekilde çalışmasına yardımcı olur. Türkiye Beslenme Rehberine göre günlük yaklaşık 2000 kkal’lik enerji içeren bir diyette C vitamini ihtiyacı erkek ve kadınlarda 70 mg’dır.”

Bir kupa atom meyve suyu günlük gereksinmenin en az yüzde 70’ini karşılayabilir

Genellikle bu tür içeceklerin portakal, nar, limon gibi C vitamini bakımından zengin meyveler ile hazırlandığına işaret eden Öğr. Gör. Hatice Nurseda Hatunoğlu, “Bir kupa (yaklaşık 240 ml) atom meyve suyu, kullanılan meyvelerin çeşidine bağlı olarak değişmekle birlikte, genellikle 50 – 150 mg arası C vitamini içerebilir ve günlük gereksinmenin en az yüzde 70’ini karşılayabilir.” diye konuştu.

Taze sıkılmış meyve suları kısa sürede tüketilmeli

Hazır meyve sularında C vitamininin genellikle daha düşük miktarlarda olduğunu, çünkü işleme sırasında bazı vitaminler kaybolabildiğini kaydeden Hatunoğlu, “Ayrıca hazır meyve suları ekstra şeker ve katkı maddeleri de içerebilir. Taze sıkılmış meyve sularını ise C vitamini kayıplarını önlemek amacıyla çok bekletmeden kısa sürede tüketmek önemlidir.” dedi.

Faydalarının yanında riskler de bulunuyor

Atom meyve sularının aşırı tüketimi durumunda karşılaşılabilecek potansiyel sağlık risklerine de değinen Beslenme Uzmanı Hatice Nurseda Hatunoğlu, “Meyve suları, yüksek miktarda doğal bir şeker olan fruktozu içerir ve fruktoz basit bir şeker olduğu için hızla kana karışarak kan şekerini yükseltebilir. Bu durum, insülin direnci riskini arttırarak uzun vadede tip 2 diyabet riskini de etkileyebilir. Aşırı enerji ve şeker alımı, ağırlık kazanımına neden olabilir. Meyve sularında yüksek miktarda fruktoz bulunduğu için yüksek miktarda tüketimi karaciğer yağlanmasına neden olabilir. Meyve sularında, meyvenin kendisine kıyasla posa içeriği düşüktür. Posanın ise kabızlığı önlemede ve kan şekeri kontrolünü sağlamada önemli işlevleri mevcuttur.” şeklinde konuştu.

Aşırı C vitamini alımı böbrek taşı oluşumuna neden olabilir

Atom meyve sularının, özellikle portakal, limon, greyfurt gibi asidik meyveler ile yapıldığında, düşük pH değerine sahip olduklarını ifade eden Hatunoğlu, “Bu asidik ortam, diş minesi üzerinde olumsuz etki gösterebilir. Ayrıca yüksek miktarda asidik meyve suyu tüketmek, mide asidini artırabilir ve reflü ortaya çıkabilir. Bazı meyve suları, özellikle nar, ananas ve kivi gibi meyvelerden yapılanlar, bireylerde kaşıntı, döküntü, şişlik gibi alerjik reaksiyonlara yol açabilir. Ayrıca aşırı C vitamini alımı oksalat maddesinin vücutta birikmesine ve böbrek taşı oluşumuna neden olabilir.” şeklinde sözlerini tamamladı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Demansa karşı Mind diyeti ile önlem alın

Günümüzde yaşlı nüfusun artışına bağlı olarak yaşlanmayla ilişkili bilişsel fonksiyonun azalması ve buna bağlı Alzheimer ve Demans gibi hastalıkların artmasının önemli bir sağlık sorunu oluşturduğunun altını çizen VM Medical Park Ankara Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Dyt. Nimet Kültekin“Mind diyetinde bilişsel fonksiyonun korunması, Demans’ın önlenmesi veya ilerleyişinin yavaşlatılması hedeflenmiştir” dedi.

Mind diyetinin yaşa bağlı olan bilişsel hastalıklar için Rush Üniversitesi’nden Dr. Martha Clare Morris ve arkadaşları tarafından 2015 yılında oluşturulduğunu belirten VM Medical Park Ankara Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Dyt. Nimet Kültekin, bilgilendirmede bulundu.

Mind diyetinin Akdeniz diyeti ve DASH diyetinin (Hipertansiyonu Durdurmak İçin Beslenme Yaklaşımı) bir karışımı olduğunu dile getiren Dyt. Nimet Kültekin, “Mind diyetinde bilişsel fonksiyonun korunması, Demans’ın önlenmesi veya ilerleyişinin yavaşlatılması hedeflenmiştir” ifadelerine yer verdi.

MİND DİYETİNİN İÇERİĞİ NEDİR?

Mind diyeti Akdeniz diyeti ve DASH diyetinin birleşimi olup doğal, bitki temelli, bir diyet olduğunu belirten Dyt. Nimet Kültekin, “Özellikle üzümsü meyveleri (böğürtlen, ahududu gibi) ve yeşil yapraklı sebzelerin tüketimini öneren, hayvansal kaynaklı ürünlerin ve doymuş yağ içeriği yüksek yiyeceklerin alımını sınırlandıran bir beslenme programıdır. Mind diyeti 15 diyet bileşeninden oluşturmaktadır. Bunların 10’u beyin için sağlıklı, 5’i ise sağlıksız besinlerden oluşturmaktadır” diye konuştu.

TÜKETİLMESİ ÖNERİLEN BESİNLER 

Dyt. Nimet Kültekin, Mind diyetinde tüketilmesi gereken besinleri şu şekilde sıraladı:

  • Yeşil yapraklı sebzeler: Haftada en az altı porsiyon yeşil salata gibi yeşil yapraklı sebzeleri pişmiş ya da çiğ hâlde.
  • Diğer sebzeler: Yeşil yapraklı sebzelerin yanı sıra günde en azından bir sebze daha tüketilmeli
  • Sert kabuklu yemişler: Haftada en az 5 porsiyon çiğ kuruyemiş.
  • Çilekgiller: Çilek, yaban mersini, ahududu ve böğürtlen gibi kırmızı-mor meyvelerden haftada en az 2 kez.
  • Kurubaklagiller: Haftada en az 4 porsiyon kuru fasülye, barbunya gibi baklagiller.
  • Tam tahıllar: Günde 3 veya daha fazla porsiyon en az işlenmiş tam tahıl.
  • Balık: Haftada en az 1 kere balık.
  • Kümes hayvanları: Haftada en az 2 kez tavuk veya hindi eti.
  • Zeytinyağı: Yemeklerde temel pişirme kaynağı olarak tüketilmeli.

Akdeniz ve DASH diyetinde önerilen yüksek sebze-meyve tüketimi yerine Mind diyetinde özellikle yeşil yapraklı sebzelerin ve üzümsü meyvelerin tüketiminin artırılması üzerinde durulduğunu belirten Dyt. Nimet Kültekin şunları söyledi:

 

“Rush Memory and Aging Project çalışmasında, günde 1-2 porsiyon yeşil yapraklı sebze tüketenlerle hiç tüketmeyenlerin veya çok seyrek tüketenlerin karşılaştırılması sonucunda her gün 1-2 porsiyon yeşil yapraklı sebze tüketenlerin bilişsel yaşlanmasının daha yavaş olduğu ve bu farkın neredeyse 11 yıla eşdeğer olduğu gözlenmiştir.”

 

MİND DİYETİNDE TÜKETİLMEMESİ GEREKEN BESİNLER

 

Dyt. Nimet Kültekin, Mind diyetinde tüketilmemesi gereken besinleri şu şekilde sıraladı:

“Kırmızı etler, tereyağı ve margarin, peynir, hamur işleri ve tatlılar, kızarmış veya fast-food gibi besinlerin sınırlandırılması önerilmektedir. Tereyağının günde bir yemek kaşığından daha az, peynir, kızarmış ya da fast–food gıdalardan herhangi üçü haftada bir kereden az tüketilmesi önerilmektedir. Morris ve arkadaşlarının 2015 yılında yaptıkları çalışmaya göre yaşları 58-98   yıl  aralığında  olan   923  bireyin  4.5   yıl takibi  sonucunda,  Mind   diyetine  uyumu  yüksek   olan bireylerdin Alzheimer riskinin yüzde 53 oranında, diyetinde ılımlı değişiklikler yapan bireylerin  ise yüzde 35 oranında azaldığı saptanmıştır.”

ANTİOKSİDAN BESİN ÖĞELERİ YETERLİ ŞEKİLDE ALINMALI

Sağlıklı diyet modellerinin benimsenmesinin tek bir besin, besin grubu veya gıda takviyesinden daha etkili olduğu göz önünde bulundurulması gerektiğini sözlerine ekleyen Dyt. Nimet Kültekin, şunları söyledi:

“Bitkisel kaynaklı besinlerin, Mind diyetinde de üzerinde durulan yeşil yapraklı sebzeler ve üzümsü meyvelerin ağırlıklı olduğu, kırmızı et yerine balık tüketiminin artırıldığı, basit şeker ve rafine edilmiş besinlerin azaltıldığı diyet modellerinin bilişsel fonksiyonun korunmasında,  Demans ve Alzheimer hastalığının gelişiminin önlenmesinde yardımcı olduğu bilinmektedir. Bilişsel fonksiyonun korunmasında diyet yaklaşımları; sağlıklı diyet modellerinin yaşam boyu sürdürülmesi, antioksidan besin öğelerinin yeterli alımı, besin öğesi yetersizliklerinin önlenmesi şeklinde özetlenebilir.” 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kaspersky ve AFRIPOL yeni bir işbirliği anlaşması imzalayarak siber suçlarla mücadelede ortaklıklarını güçlendiriyor

Kaspersky ve AFRIPOL, siber suçlarla mücadeleye yönelik küresel çabaları daha da geliştirmek için siber suçların önlenmesi ve bunlarla mücadele konusunda bir işbirliği anlaşması imzaladı. Beş yıllık bir süreyi kapsayan anlaşma, en son siber suç faaliyetlerine ilişkin tehdit istihbaratı verilerinin paylaşılmasında şirket ile emniyet teşkilatı arasındaki işbirliğini resmileştiriyor ve kolaylaştırıyor.

 

Afrika’daki siber tehdit ortamı sürekli olarak gelişiyor. Bölge özellikle endüstriyel tehditlere karşı hassas durumda ve diğer bölgelere kıyasla Kaspersky çözümleri tarafından kötü amaçlı nesnelerin engellendiği Endüstriyel Kontrol Sistemleri (ICS) bilgisayarlarının en yüksek olduğu kıta konumunda. Afrika’nın güçlü siber tehdit ortamı, potansiyel risklere karşı koruma sağlamak için ilgili tarafların daha fazla iş birliği yapmasını gerektiriyor.

 

İki kuruluş arasındaki mevcut ilişkiyi daha da güçlendiren anlaşma, siber tehditler ve siber suç eğilimleri hakkında gelişmiş veri alışverişi yapılmasını ve Kaspersky’nin bu verileri kuruluş tarafından daha fazla suç istihbaratı analizi için AFRIPOL’e teslim etmesini öngörüyor. İşbirliğinin bir diğer yönü de Kaspersky’nin son derece deneyimli uzman ekipleri tarafından bilgi güvenliği analizi konusunda yardım, bilgi birikimi ve teknik bilgi sağlanmasını içeriyor.

 

Anlaşmanın resmi imza töreni 18 Kasım’da AFRIPOL’ün Cezayir’deki merkezinde gerçekleşti. Anlaşma Kaspersky kurucusu ve CEO’su Eugene Kaspersky ile AFRIPOL İcra Direktörü Vekili Büyükelçi Jalel Chelba tarafından imzalandı.

 

Kaspersky Kurucusu ve CEO’su Eugene Kaspersky, şunları söyledi: “İşbirliği olmadan siber suçlara karşı etkili bir mücadele düşünülemez. Şirketimiz her zaman işbirliğini ön planda tutmuştur. Uzmanlığımızı güvenlik uzmanları topluluğu, kolluk kuvvetleri, ayrıca akut siber tehditler hakkında bilgi sahibi olmalarını sağlamak için toplumun geneli dahil en geniş paydaş yelpazesiyle paylaşırız. AFRIPOL ile işbirliğimizi ilerleterek ve kurumu ortaya çıkan siber tehditlere yanıt vermek için gerekli bilgi ve teknolojiyle donatarak, daha fazla siber dayanıklılık ve herkes için daha güvenli bir siber alanın teşvik edilmesine katkımızı artırmayı umuyoruz.”

AFRIPOL İcra Direktörü Vekili Büyükelçi Jalel Chelba da şunları ekledi: “Kaspersky ile yapılan bu anlaşma, Afrika’nın dijital savunmasını güçlendirmek için atılmış önemli bir adımdır. Kaspersky’nin uzmanlığından ve kaynaklarından yararlanarak, yalnızca AFRIPOL’ün siber tehditlere karşı koyma yeteneğini geliştirmekle kalmıyor, aynı zamanda tüm Afrika vatandaşları için güvenli bir dijital alanın korunmasına katkıda bulunuyoruz. Bu işbirliği her iki kuruluşumuza da önemli bir katma değer sağlıyor: AFRIPOL’ün siber suçlarla mücadeledeki operasyonel çerçevesini güçlendirirken, Kaspersky’nin siber güvenlik açısından stratejik öneme sahip bir kıtanın dijital güvenliğinde kilit bir rol oynamasına olanak tanıyor. Birlikte, her iki tarafın en iyi yönlerini harekete geçirerek Afrika’da dayanıklılık ve dijital güven yolunda önemli bir adım atıyoruz.”

Kaspersky ve AFRIPOL, ortak işbirliği projeleri konusunda köklü bir geçmişe sahip. İki kuruluş, Afrika tehdit ortamının değerlendirilmesine aktif olarak katkıda bulunurken, aynı zamanda Afrika kıtasındaki siber suçları engellemek için INTERPOL liderliğindeki Afrika Siber Dalgalanma Operasyonu ve Afrika Siber Dalgalanma Operasyonu II gibi eylemlerin aktif katılımcıları oldu. AFRIPOL, Kaspersky’nin Ruanda’daki Afrika bölgesindeki ilk Şeffaflık Merkezi’ni onaylayarak iki kuruluşun daha fazla dijital güven için çalıştığını da göstermiş oldu. Web sitesinden daha fazla bilgi edinebilirsiniz.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

TMS yöntemi Alzheimer’a umut olabilir mi?

Alzheimer hastalığı için özellikle ilaç içermeyen, hastalığı durdurabilecek tedavi arayışında olan bilim insanları, Transkraniyal Magnetik Stimülasyon (TMS) beyin uyarım cihazının Alzheimer semptomlarını yavaşlatabileceğini söylüyor.

Bu çalışmalarda beyne manyetik uyarı alan kişilerde, Alzheimer hastalığının doğal ilerlemesinin tedaviyi almayanlara göre daha yavaş olabileceği sonucunun bulunduğunu belirten Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Barış Metin, “Ancak ‘TMS Alzheimer tedavisinde kesin olarak kullanılmalı’ diyemeyiz.” dedi. TMS’nin umut vadeden bir tedavi olduğunu aktaran Prof. Dr. Barış Metin, üzerinde daha fazla çalışma yapılması gerektiğinin altını çizdi.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Barış Metin, Alzheimer tedavisinde kullanılmak üzere geliştirilen ve ilaç içermeyen TMS yöntemi hakkında bilgi verdi.

Alzheimer’ın ilerlemesini yavaşlatabilir…

Alzheimer hastalığı için ilaç içermeyen ve hastalığı durdurabilecek terapiler arandığını dile getiren Prof. Dr. Barış Metin, “Araştırmacılar, TMS (Alzheimer Transkraniyal Magnetik Stimülasyon) beyin uyarım cihazının Alzheimer semptomlarını yavaşlatabileceğini söylüyor.” dedi.

Bu alanda son yıllarda bir kaç tane çalışma yapıldığını hatırlatan Prof. Dr. Metin, “Bu çalışmalarda beyne manyetik uyarı alan kişilerde, Alzheimer hastalığının doğal ilerlemesinin bu tedaviyi almayanlara göre daha yavaş olabileceği sonucu bulundu. Almayanlarınsa hafıza fonksiyonlarında, Alzheimer hastalığının doğal gidişine paralel olarak bir düşme olduğu gözlendi. Bunlar bu tedavinin faydalı olabileceğini düşündürüyor. Buradan yola çıkılarak, TMS Alzheimer hastalığındaki ilerlemeyi yavaşlatabilecek bir alternatif tedavi olarak gündeme geldi.” şeklinde konuştu.

TMS üzerinde daha fazla çalışma yapılması gerekiyor!

‘TMS’nin Alzheimer tedavisinde kesin olarak kullanılması gerekir’ denilemeyeceğinin altını çizen Prof. Dr. Barış Metin, “Bu alanda onay alan bir tedavi değil ama umut vadeden bir tedavi oldu. Ancak üzerinde daha fazla çalışma yapılması gerektiği görülüyor.” dedi.

Alzheimer tedavisinde şu anda daha çok ilaç tedavileri kullanıldığını belirten Prof. Dr. Barış Metin şöyle devam etti:

“İlaçların Alzheimer ilerlemesini bir miktar yavaşlattığı görülüyor. Bunun yanında çeşitli psikososyal destekler, bakım verenlere destek, hastanın bilişsel anlamda rehabilitasyonu, sosyal çevresinin korunması, olabildiğince fiziksel egzersiz ve iyi bir beslenme Alzheimer hastaları için genel kabul edilen ve her hastaya tedavide önerilen yöntemlerdir.”

Bazı ilaçlar ve yöntemler gelecekte Alzheimer hastaları için umut olabilir…

Gelecekte Alzheimer tedavisinde yenilikçi ilaç tedavilerinin kullanılacağına dikkat çeken Prof. Dr. Barış Metin, sözlerini şöyle tamamladı:

“Çeşitli antikor tedavilerinin yakın zamanda Türkiye’ye de gelmesi bekleniyor. Şu anda ABD’de uygulanıyor. Bunlar genellikle erken dönemde etkili olan, beyinde özellikle amiloid birikimini azaltıcı tedavilerdir. Hastalık ilerledikten sonra uygulanan nöromodülasyon tedavileri genel bir şemsiye kavramdır ve bu tedaviler arasında yer alan Transkraniyal Manyetik Uyarım (TMU) da bir nöromodülasyon yöntemidir. Bunlar gelecekte Alzheimer hastaları için umut olabilir. Aynı zamanda bilişsel rehabilitasyon yani kaybedilen fonksiyonların rehabilitasyon uzmanları tarafından yerine konmaya çalışılması da Alzheimer hastalığında umut veren tedavilerden biri olabilir.” 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Türkiye’nin İlk Sanal Gerçeklik Müzesi Müzeverse Kapılarını Açtı!

Türkiye’nin ilk sanal gerçeklik müzesi Müzeverse, UNIQ İstanbul’da ailelere, sanatseverlere ve teknoloji meraklılarına kapılarını açtı. Excurio ile iş birliğiyle, geleneksel müze kavramını fütüristik bir şekilde dönüştüren Müzeverseziyaretçilere tarihin önemli anlarını yakından keşfetme fırsatı sunuyor.

VR Future, Fransa merkezli ve yedi ülkede faaliyet gösteren, çok sayıda ödül kazanmış sanal gerçeklik şirketi Excurio ile iş birliği yaparak, Türkiye’nin ilk özel sanal gerçeklik müzesi Müzeverse’i UNIQ İstanbul’da açtı. Bu yenilikçi müze, en son sanal gerçeklik (VR) teknolojisini sürükleyici hikaye anlatımıyla birleştirerek, geleneksel müze deneyimini devrim niteliğinde dönüştürüyor.

Açılış gösterimi olan Piramitlere Yolculuk: Antik Mısır’ın Keşfi, ziyaretçileri 4.500 yıl öncesine götürerek Kral Khufu’nun cenaze törenine tanıklık etme ve Giza Platosu, Sfenks ve Büyük Piramit’in gizli alanlarını keşfetme fırsatı sunuyor. Aynı anda 100 kişiye kadar ziyaretçiyi ağırlayabilme kapasitesine sahip Müzeverse, katılımcıları pasif izleyicilerden aktif tarih kaşiflerine dönüştüren eşsiz bir toplu deneyim sunuyor.

Kültürel Mirasla Bağlantı Kurma Şekli Yeniden Tanımlanıyor

Müzeverse, son teknoloji VR teknolojisini entegre ederek benzeri görülmemiş bir etkileşim düzeyi sunuyor ve geleneksel müze modellerini kökten değiştirmeyi amaçlıyor. Bu sürükleyici platform sayesinde konuklar, tarihsel anlara adım atmaya, erişilmesi imkansız alanları keşfetmeye ve hikayenin bir parçası olmaya davet ediliyor. Müzeverse, insanların kültürel mirasla bağlantı kurma şeklini yeniden tanımlamaya hazırlanıyor.

Müzeverse ile ilgili açıklamada bulunan VR Future Kurucusu Fahad Rehman, “Müzeverse, yalnızca VR teknolojisini müzelere getirmekle kalmıyor, aynı zamanda tarihle nasıl etkileşim kurduğumuzu ve onu nasıl deneyimlediğimizi yeniden şekillendiriyor. Tarihi mekanların içinde dolaşabilme, tarihi karakterlerle etkileşim kurabilme ve geçmişi adeta yeniden yaşayabilme imkanı sunan Müzeverse, tüm bu yönüyle klasik müzecilik anlayışını geride bırakarak benzersiz bir deneyim sağlıyor. Bu projeyle ziyaretçilere tarihsel olayların bir parçası olma fırsatı sunuyoruz ve bu sürükleyici deneyim, insanların kültürel mirasa bakış açısını nesiller boyu dönüştürecek.” ifadelerini kullandı.

Tarihe ve Sanata Yepyeni Bir Perspektif

Paris merkezli, yedi ülkede faaliyet gösteren ve VR hikaye anlatımında çığır açan yenilikleriyle tanınan Excurio ile iş birliği yapan VR Future, dünya çapında bir ilki Türkiye’ye getiriyor. Excurio’nun ödüllü uzmanlığı, Müzeverse’in büyük ölçekli, tarihsel doğrulukla zenginleştirilmiş, son derece sürükleyici ve eğitici içerikler sunma yeteneğini daha da ileriye taşıyor.

Müzeverse ile VR teknolojisinin ulaşabileceği sınırları zorladıklarını belirten VR Future Kurucu Ortağı Virgile Mangiavillano, “Sanat ve teknolojiyi daha önce hiç yapılmamış şekillerde birleştirerek, ziyaretçilerin tarihle tamamen yenilikçi bir şekilde etkileşime girmesini sağlayan bir müze deneyimi yaratıyoruz. Müzeverse, bir müzeden çok daha fazlası ve zaman içinde interaktif bir yolculuk. Müzeverse, yalnızca bir müze olmanın ötesine geçerek, insanlığın kültürel mirasını en ileri teknolojilerle buluşturarak geçmişle bağ kurmanın ve onu anlamanın devrim niteliğindeki bir yolunu sunuyor. Amacımız, ziyaretçilerin sadece görsel bir deneyim yaşaması değil, aynı zamanda tarihin içine adım atarak onun bir parçası olmalarını sağlamak. Bu yolculuk, tarihe ve sanata yepyeni bir perspektiften bakma fırsatı sunarken, ziyaretçilerin geçmişteki kültürlerle daha derin bir bağ kurmalarına imkan tanıyor.” açıklamasında bulundu.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kuruyemişler Kalp ve Damar Sağlığını Koruyor

Dünya genelinde kuru meyve ve kabuklu meyvelerin en üst istişare platformu Uluslararası Kuru ve Kabuklu Meyveler Kongresi (International Nut and Dried Fruit Council-INC), kuruyemişlerin kardiyovasküler sağlığa faydalarıyla ilgili yeni bir araştırma yayımladı.

 

Araştırma, kuruyemiş tüketiminin, farklı sağlık durumlarına sahip yetişkinlerde kan lipidleri üzerinde olumlu etkiler yaratabileceğini iyi bir şekilde ortaya koyuyor.  

 

Bu bulgular, kardiyovasküler hastalıkların yanı sıra aşırı kilo/obezite, hipertansiyon ve dislipidemi gibi sağlık durumlarının önlenmesi ve tedavisi açısından önemli olabilir.

 

Badem, Brezilya fıstığı, kaju, fındık, makademya, pekan cevizi, çam fıstığı, antep fıstığı, ceviz ve yer fıstığı gibi çeşitli kuruyemişlerin kan lipid sonuçları üzerindeki etkisini değerlendiren 113 çalışma analiz edildi.

 

Ortalama günlük doz, günde 45,5 gram kuruyemiş olarak belirlendi ve bu doz kuruyemiş tüketmeyen bir grup ile karşılaştırıldı.

 

Bulgular, genel olarak kuruyemiş tüketiminin toplam kolesterol ve LDL (kötü) kolesterolde, trigliseritler ve apolipoprotein B’de ise orta düzeyde düşüşler sağladığını gösterdi.

 

Araştırmacılar kuruyemiş tüketiminin yetişkinlerde kan lipidlerini olumlu yönde etkileyerek kardiyovasküler riskin azaltılmasına katkı sağladığını açıkladı.

 

İspanya’daki Rovira i Virgili Üniversitesi’nden Prof. Jordi Salas-Salvadó, “Son çalışmalar, kuruyemişlerin kardiyovasküler sağlık üzerindeki faydalarına dair güçlü kanıtlar olduğunu ortaya koydu.” şeklinde yorum yaptı.

 

Toronto Metropolitan Üniversitesi’nden Dr. Stephanie Nishi ise şunları ekledi: “Bu bulgu, kuruyemişlerin sağlık açısından güçlü bir besin kaynağı olduğunu vurguluyor. Kuruyemişler, vitaminler, mineraller, lif ve sağlıklı yağların güçlü bir kombinasyonunu sunarak sağlıklı bir diyetin parçası olarak taşınabilir, doyurucu ve pratik bir atıştırmalık ya da ara öğün oluşturuyor.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı