Yazar arşivleri: admin

Vücudunuzun alarm butonu normalden farklı çalışıyor olabilir!

Panik atak halinde kalp çarpıntısı, nefes darlığı, baş dönmesi, terleme gibi fiziksel belirtilerle birlikte yoğun korku ve endişe hissedildiğini aktaran Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, “Genetik yatkınlık, çevresel faktörler, çocukluk döneminde yaşanan birtakım problemler panik bozukluk riskini artırabiliyor.” dedi. Atak sırasında dikkati başka yöne vermenin semptomların şiddetini azaltabileceğine vurgu yapan Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, kaçınma davranışlarının ise sorunu besleyebileceğini dile getirdi.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, panik atak hakkında bilgi verdi ve baş etme yöntemlerini anlattı.

Bazı kişilerde panik atak çok sık görülebiliyor… 

İçinde bulunduğumuz dünyada yaşanabilecek tehlikelere karşı kendimizi koruyabilmemiz ve tehditlere karşı mücadele edebilmemiz için vücudumuzda birtakım savunma mekanizmaları bulunduğunu dile getiren Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, “Yaşadığımız ortamda stres veren ve gerilim oluşturun herhangi bir durum karşısında vücudumuzda bulunan bu mekanizmalar alarma geçer. Bu alarmla birlikte gerilebilir ve korkabiliriz.” dedi.

Yaşanan bu endişe ve korku duygularının çok yoğun ve çok şiddetli yaşanmasına ‘panik atak’ denilebileceğini ifade eden Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, “Kısaca panik atak vücudumuzun tehditlere karşı kendini korumak adına harekete geçirdiği bir ‘alarm butonu’dur. Birçok insan hayatında bir ya da iki defa panik atak yaşamış olabilir. Ancak bazı kimselerde bu durum çok daha sık görülebilir. Yani bedenin tehditlere karşı kendini korumak için kullandığı bu alarm butonu bazı kişilerde normalden farklı olarak çok sık ve uygunsuz anlarda harekete geçebilir. Bu durumda panik sisteminde bozulma olduğunu ve artık durumun panik bozukluğa evrildiğini söyleyebiliriz.” açıklamasını yaptı.

Bu belirtilerden en az 4 tanesini yaşıyorsanız dikkat!

Panik atağın gerçekleştiği esnada çok yoğun korku ve endişe duygusu yaşandığına vurgu yapan Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, “Genellikle 10. dakikada en yoğun halini alır. Ataklar 10 ila 20 dakika arasında sürer, ancak bazı durumlarda bu süre 1 saati bulabilir.” dedi.

Panik atak durumunda birtakım düşünceler, duygular ve fiziksel semptomların görülebileceğine dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, şöyle devam etti:

“Kişi ‘öleceğim, kalp krizi geçiriyorum, felç oluyorum, boğuluyorum, deliriyorum’ gibi düşüncelere sahip olabilir. Göğüs ağrısı, nefes almada güçlük, vücutta uyuşma, karıncalanma, kalp atışının hızlanması, baş dönmesi, bulantı, terleme, sıcak basması ya da üşüme, bayılacakmış hissi gibi fiziksel belirtiler ile aşırı derecede korku ve endişe yaşama gibi yoğun duygular eşlik edebilir. Bununla birlikte kişi kendini dışarıdan izliyormuş   ve bedenini kendine ait bir beden değilmiş gibi hissetme (depersonalizasyon) ya da zaman akışında yavaşlama veya hızlanma (derealizasyon) gibi algıda bozulmalar yaşayabilir. Bu belirtilerden en az 4 tanesinin varlığı ve bu belirtilerin en az 10 dakika sürmesi yaşanılan duruma panik atak denilebilmesi için yeterlidir.”

Çocukluk travmaları panik bozukluğa neden olabiliyor!

Panik bozukluğun neden ortaya çıktığının net olarak bilinmediğini aktaran Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, “Genetik yatkınlık ve çevresel faktörler ektili olabiliyor. Yani ailesinde panik bozukluk olan birinde panik bozukluk görülme riski daha yüksektir. Bununla birlikte çocukluk döneminde yaşanan birtakım problemlerin ya da travmaların kişinin yaşamının ilerleyen dönemlerinde panik bozukluğu yaşamasında etkili olduğu düşünülüyor.” dedi.

Panik bozukluğa sahip kişilerin ilk etapta neden böyle bir problem yaşadıklarını anlayamayacakları ya da tetikleyici nedenleri fark edemeyebileceklerini aktaran Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, ilerleyen aşamalarda panik ataklarla birtakım olayların ilişkili olduğuna dair farkındalık yaşayabileceklerini söyledi.

Atak sırasında dikkat başka yöne verilmeli!

Panik atak yaşayan kişilerde vücutta oluşan herhangi bir semptoma fazlasıyla odaklanma ve durumu felakete dönüştürme durumu görülebildiğinin altını çizen Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, “Hafif bir kalp çarpıntısı hızlıca felaketleştirilip ‘kalp krizi geçiriyorum’ düşüncesine dönüştürülebilir.” dedi.

Bu esnada dikkati vücuttan alıp başka bir şeye yönlendirmenin mevcut semptomun kötüleşmesinin önüne geçebileceğini vurgulayan Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, “Yürüyüş yapılarak ya da çevrede bulunan birisiyle konuşarak dikkat dağıtılabilir. Bununla birlikte alkol almak ya da sıkça hastane acillerine başvurmak gibi panik atağın beslenmesini sağlayacak kaçınma davranışlarından da mümkün olduğunca kaçınılması gerekir. Genellikle kişilerin bu durumla tek başına mücadele edebilmesi pek mümkün olmaz. Bu nedenle ruh sağlığı uzmanlarından destek almaları önerilir.” şeklinde konuştu.

Tedavi farkındalığı artırır, farkındalık panik atak riskini azaltır…

Panik bozukluk tedavisinde hem psikoterapi desteğine hem de ilaç desteğine başvurulduğunu belirten Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, sözlerini şöyle tamamladı:

“İki tedavinin bir arada yürütülmesi tedaviden sonuç alınabilme olasılığının daha yüksek olmasını sağlar. Psikoterapi ile birlikte kişi, yaşadığı durumun ne olduğunu ve hangi işlevsiz düşüncelerinin ya da davranışlarının durumu şiddetlendirdiğini fark eder. Bu farkındalıkla birlikte hastalığı besleyen düşünceler ve davranışlar üzerinde değişikliklere gidebilir. Böylece panik atağın tekrardan nüksetme oranı ciddi oranda düşer.” 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Büyükşehir’den Dünya Sigarayı Bırakma Günü’nde solunum testi

Manisa Büyükşehir Belediyesi, Dünya Sigarayı Bırakma Günü nedeniyle yurttaşlara solunum testi yaparak sigarayı bırakmaya davet etti. Manolya Meydanı’nda kurulan stantta katılımcıların diğer sağlık kontrolleri de yapılarak erken teşhis gereken konularda uyarılarda bulunuldu.

 

Manisa Büyükşehir Belediyesi, halkın sağlık durumlarını yakından takip etmek ve yaşam kalitelerini artırmak amacıyla Dünya Sigarayı Bırakma Günü’nde kapsamlı bir sağlık taraması yaptı. Sigara kullananlara yönelik olarak solunum foksiyon ölçümleri yapılırken sağlık taraması kapsamında ise tansiyon ve şeker ölçümleri yapılarak bireylerin olası sağlık risklerine karşı uyarılması hedeflendi. Sağlık uzmanları, yapılan ölçümler sonrasında bireysel risk faktörleri ve sağlıklı yaşam önerileri hakkında detaylı bilgilendirme yaparak, toplumun genel sağlık farkındalığını arttırdı. Belediye yetkilileri, ilerleyen dönemlerde benzer tarama faaliyetlerine devam edeceklerini ifade etti. 

 

Sağlık Hizmetlerinde Halkımızın Yanındayız

Manisa Büyükşehir Belediyesi Sağlık İşleri Dairesi Başkanı Erhan İnce, solunum fonksiyon testinin önemine dikkat çekerek, “Manisa Büyükşehir Belediyesi olarak toplum sağlığını koruma amacıyla halkımızla bir araya geldik. Dünya Sigarayı Bırakma Günü nedeniyle solunum testlerini gerçekleştirdik. Amacımız, özellikle kış aylarında hava kirliliği gibi nedenlerle artan solunum yolu rahatsızlıkları ile diyabet ve tansiyon gibi sık görülen hastalıklar konusunda da halkımızı bilinçlendirmek. Bu kapsamda, vatandaşlarımızın sağlık durumlarını fark etmeleri için kan şekeri ölçümü, solunum fonksiyon testi ve tansiyon ölçümü gibi tetkikler yapıyoruz. Sağlık çalışanlarımız, bu konularda halkımızı bilgilendirerek, rahatsızlıklarını erken teşhis etmelerine ve uygun tedavi merkezlerine ulaşmalarına yardımcı oluyor. Böylece, koruyucu sağlık hizmetleri alanında halkımızın her zaman yanında olacağız” dedi.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Tüik: Ticaret satış hacmi yıllık %8,2 arttı, perakende satış hacmi yıllık %13,5 arttı

Ticaret satış hacmi aylık %4,7 arttı, perakende satış hacmi aylık %0,4 arttı

Ticaret satış hacmi (2021=100) 2024 yılı Aralık ayında bir önceki aya göre %4,7 arttı. Aynı ayda motorlu kara taşıtlarının ve motosikletlerin toptan ve perakende ticareti ile onarımı için satış hacmi %0,9 arttı, toptan ticaret satış hacmi %7,3 arttı, perakende ticaret satış hacmi ise %0,4 arttı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Ameliyat Olamayacak Kapak Hastaları İçin Anjiyografik Yöntemle Tedavi Umudu

TOBB ETÜ Tıp Fakültesi Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Hüseyin Bozbaş, Türkiye’de üçüncü, Ankara’da ise ilk kez uygulanan triküspit yetersizliği tedavisiyle tıp dünyasında önemli bir başarıya imza attı. Prof. Dr. Bozbaş liderliğinde gerçekleştirilen TricValve Transkateter Bicaval Kapak Sistemi (CAVI), ameliyat edilemeyen yüksek riskli hastalar için umut oldu.

Kalp Yetmezliği Türkiye’de 2,5 Milyon Kişiyi Etkiliyor

Kalp yetmezliği, dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de önemli bir sağlık sorunu olarak öne çıkıyor. Nüfusun yaklaşık yüzde 2,9’unu etkileyen bu hastalık, Türkiye’de yaklaşık 2,5 milyon kişide görülüyor. Kalp büyümesine bağlı olarak gelişen ciddi mitral ve triküspit kapak yetmezliği, hastaların yaşam kalitesini düşürürken, cerrahi müdahaleye uygun olmayan hastalar için tedavi seçeneklerini kısıtlı hale getiriyor.

Bu noktada, minimal invaziv bir yöntem olan TricValve Transkateter Bicaval Kapak Sistemi, özellikle şiddetli triküspit yetmezliği bulunan hastalar için yeni bir tedavi seçeneği sunuyor.

Uluslararası Kongrede Canlı Vaka Sunumu Gerçekleştirildi

Prof. Dr. Hüseyin Bozbaş, 7-8 Şubat 2025 tarihlerinde düzenlenen “İstanbul Transcatheter Therapeutics” kongresinde meslektaşlarıyla bir araya gelerek, TricValve yöntemini canlı vaka sunumu ile anlattı. Bozbaş, bu tedavinin yalnızca Türkiye’de değil, dünya çapında da önemli bir gelişme olduğunu belirterek, “Bu yöntem, cerrahi müdahaleye uygun olmayan hastalar için adeta bir devrim niteliğinde. Amacımız, yaşam kalitesini artırmak ve daha önce çaresiz hissettiğimiz hastalarımıza umut olmak” dedi.

Cerrahi Riski Yüksek Hastalar İçin Alternatif Tedavi

Konuyla ilgili açıklama yapan Prof. Dr. Hüseyin Bozbaş, Türkiye’de ciddi kapak hastalıklarının yaygınlığına dikkat çekerek, bu tür yenilikçi tedavilerin hastalar için büyük bir umut olduğunu belirtti. Bozbaş, “Bu yöntem, ameliyat riski yüksek hastalar için büyük bir avantaj sağlıyor. TricValve sistemi sayesinde, kalbin ana damarlarına yerleştirilen biyolojik kapaklar ile geri akım engelleniyor ve hastaların nefes darlığı, yorgunluk gibi şikayetleri hafifletiliyor” dedi.

Hastaların Yüzde 90’ında Yaşam Kalitesi Artıyor

Uluslararası klinik çalışmalarda TricValve’nin etkinliğinin kanıtlandığını dile getiren Prof. Dr. Bozbaş, “Veriler, bu tedavinin hastaların yaşam kalitesini belirgin şekilde artırdığını ve hastaneye yatış oranlarını düşürdüğünü gösteriyor. Hastanemizde şu ana kadar dört hastaya uyguladığımız bu yöntemle başarılı sonuçlar elde ettik. Türkiye’de triküspit yetmezliği hastaları için yeni bir tedavi kapısı aralandı” ifadelerini kullandı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bağımlılık yapan yapay zekâ dönemi başlıyor

Yapay zekâ ve teknoloji artık yaşamımızın ayrılmaz bir parçası. Ancak her şeyde olduğu dengesiz, dikkatsiz kullanılan her şey zarar. İstinye Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi, Veri Bilimi Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Şebnem Özdemir, bağımlılık yapan yapay zekâ döneminin başlayacağına dikkat çekiyor. Özdemir bu önemli konuda, “Soru sorma kabiliyeti, eleştirel düşünme becerisi yüksek çocuklar geliştirmek zorundayız” ifadelerini kullandı.

Günümüzde yapay zekâ ve bununla birlikte gelişen teknolojinin hayatı kolaylaştırdığı aşikâr. Ancak her şeyde olduğu gibi bu kolaylığın da fazlası zararlı. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nün (MIT) 2024 yılı 3. çeyrekte yayınlanan raporundan bilgiler paylaşan İstinye Üniversitesi İktisadi, Veri Bilimi Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Şebnem Özdemir, yakın bir zamanda bağımlılık yapan yapay zekâ döneminin başlayacağına dikkat çekti. Özdemir, özellikle ailesi tarafından yeterince desteklenmemiş, sosyal kabulü güçlendirilmemiş olan çocuklarda kendisini hiçbir zaman yargılamayacak, ne söylese cevap verecek olan makineyle sosyalleşme isteğinin arttığını belirtti. Bu durumun ise “bağımlılık yapan yapay zekâ dönemine” neden olabileceği konusunda uyararak “Ebeveynler olarak tedbirler almak zorundayız” sözleriyle ebeveynlerin çocukların yapay zekâ kullanımındaki belirleyici rolünü vurguladı.

“Merak duygusunu kazandırmazsak, üretken yapay zekâ hafıza ve öğrenme süreçlerini baltalar”

Doç. Dr. Özdemir, çocuklara doğru bilgiye erişmek için mücadele etme ve merak duyguları kazandırılmasının kritik olduğunu belirtti. Bu yapılmazsa sorularını makineye (yapay zekaya) soran, cevapları olduğu gibi kopyalayan her çocuk için yapay zekânın kalıcı hafızalarına zarar vereceğini, öğrenme süreçlerini baltalayacağına dikkat çekerek, “Kullandığımız aracı, kullanma biçimimiz bize fayda sağlayabilir, zarar da verebilir. Dolayısıyla burada yapay zekâyı kesinlikle tembelleştirme ya da kesinlikle ileriye götürür diye değerlendirmek çok doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Fakat, çocuğa bilgiye erişme, bilgiyi merak etme, bilgiye erişirken mücadeleci olma, şüpheci olma, meraklı olma duygularını kazandırmazsak maalesef tabii ki bilimsel çalışmalar bize yapay zekanın kalıcı hafızasına zarar vereceğini, öğrenme süreçlerini baltalayacağını söyler. İşte tam bu noktada ebeveynlerin ve öğretmenlerin çok ciddi bir rolü var. Soru sorma kabiliyeti, eleştirel düşünme becerisi yüksek çocuklar geliştirmek zorundayız. Hücre nedir? Kedi nedir? Bu sorulara ihtiyacımız yok. Tamamıyla yaratıcılığı besleyebilecek, cevabını kitaplardan okuyarak öğrenemeyeceğimiz ve ezberleyemeyeceğimiz sorulara ihtiyacımız var. Bu sorularla çocukları buluşturduğumuzda makinayı, yani yapay zekâ ile kullanan çocuğun hafızasının, vizyonunun, becerilerinin güçlerine şahit olacağız” ifadelerini kullandı.

“Yapay zekanın yanıtını teyit etmemiz, araştırmamız gerektiğini öğretmek zorundayız”

Çocuklara makinelerin yanılabileceğinin öğretilmesi gerektiğine dikkat çeken Doç. Dr. Özdemir yapay zekanın kullanımı ve sınırlarıyla ilgili konuştu:

“Her aracın, dünya sahnesine çıkmış olan her teknolojinin, insanoğlunun kullanma biçimine göre, etkisi olumlu ya da olumsuzdur. ChatGPT olarak popüler olan metin tabanlı üretken yapay zekalar (Claude, Gemini, LLAMA, DeepSeek R1 gibi büyük dil modelleri); çocuğun bilgi alma alışkanlığı, ailesi ve öğretmenleri tarafından kazandırılmadığında yapay zekayı kutsal/tartışılmaz bir bilgi kaynağı, görecek ve bu durumda kalıcı hafızası zarar görecektir. Bazı durumlarda da çocuk gerçek olmayan kurgu içeriklerle buluşacaktır. Bizim önce bu noktada çocuğu doğru yönlendirmemiz lazım. Bu makine yanlış bilebilir. Makine doğruyu söylemeyebilir. Bu makine her şeyi bilmeyebilir. Soruyu sorduğumuzda aldığımız cevaba yüzde yüz inanmamamız gerektiğini, sorunun cevabını farklı kaynaklardan teyit etmemiz, araştırmamız gerektiğini öğretmek zorundayız. Ama bizlerin de büyükler olarak, öğretmenler olarak çocuklara direkt olarak bir makineden elde edebilecekleri bir soruyu sormayı bırakmamız da gerekir.”

“Bağımlı olmamaları için ebeveynler olarak tedbirler almak zorundayız”

Yapay zekânın çocuklar üzerinde oluşabilecek zararlarına da değinen Özdemir, konuyla ilgili açıklamasında,

“Faydası olduğu kadar tabii ki zararları da var. O makinelerde standartlar belli değil. Çocuklara uygun olmayan zarar içeriklerinin kurgulanması ya da bir çocuğun kelimelerinden doğacak olan görüntülere pedagojik olarak uygun olmaması mümkün. Yani her zaman yaptığımız gibi tam eski usul, ebeveyn olarak yanında olacağız, süreçte destekleyeceğiz. Makineyle çocuğu yalnız bırakmayacağız. MIT geçtiğimiz senenin üçüncü çeyreğinde önemli bir rapor gönderdi ve gönderdiği bu raporda dedi ki, maalesef “addictive intelligence” yani “bağımlılık yapan yapay zekâ” dönemi başlıyor. Ailesi tarafından yeterince desteklenmemiş, sosyal kabulü güçlendirilmemiş olan çocuklarda maalesef toplumsal kabul edilebilme, yer bulabilme korkusundan dolayı ister istemez kendisini hiçbir zaman yargılamayacak, ne söylese cevap verecek olan makineyle sosyalleşmeyi tercih ediyor. Tam da burada, insansı özelliği olan makineye yaklaşan, belki insan olmanın özelliklerinden uzaklaşan bir nesille karşı karşıya kalabiliriz. Yine ebeveynler olarak tedbirler almak zorundayız.” sözlerine yer verdi. 

“Özellikle kız çocuklarını teknolojiye karşı daha güçlü, daha istekli destekleyin”

Yapay zekâ bağlamında çocukları geleceğe nasıl hazırlamak gerektiğiyle ilgili ise Özdemir, şu açıklamaları yaptı:

“Yapay zekâ dünyasında çocuğumuzu geleceğe hazırlamak zor bir problem. Kabul ediyorum. Çünkü insanlık, bilinen tarihte hiç bu kadar bilinmeyenle karşı karşıya kalmadı. Öncelikle bundan korkmanın yersiz olduğunu, bu teknolojinin geldiğini, bundan korktuğumuz takdirde aslında ateşin icadı döneminde ateşten korkmak gibi çok büyük bir gaflete düşeceğimizi kabul etmeliyiz. Önce bu teknolojiyi tüm fayda ve zararları ile anlamaya çalışalım. Bu teknolojinin çocuğumuzun gerçeği olacağını, onunla yaşayacağını, onunla yaşlanacağını kabul edelim. Özetle şu anda korktuğumuz ve çekindiğimiz yapay zekâ çocuğumuzun gerçeği olacak. Yapay zekayı anladıktan sonra lütfen yerli ve milli çözümleri destekleyelim. Çocuğun kazanmakta olduğu kültürü de mercek altına almalıyız. Çocuğun kullandığı tüm yapay zekalar başka bir kültürde doğdu ve öğrendi. Bu makine ile vakit geçiren çocuk için bir diğer kritik nokta kültür erozyonudur, kendi kültürüne yabancılaşma sorunudur. Kültür dışında makinenin (yapay zekanın) sahip olduğu önyargı da olayın bir başka yüzü. Maalesef yapay zekanın kadına karşı ön yargısı da oldukça yüksek. Veri bilimci olarak takımının en başarılı veri bilimcisi kimdir sorusunu sorduğumuzda hep bir erkeği düşünen makine ile karşı karşıyayız. Tam bu noktada anneler, özellikle kız çocuklarınızı lütfen teknolojiye karşı daha güçlü, daha istekli destekleyin. Çünkü veri temelli yapay zekaların dünyasında daha fazla kadın yer bulmazsa makina önümüzdeki 108 yıl daha kadına karşı önyargılı olacak.”

“Kullandığımız her araçtan farkı olarak yapay zekâ, zeki bir varlık.”

Yapay zekâ okur yazarlığıyla ilgili bilgi veren Özdemir,

“Yapay zekâ okur yazarlığı, yapay zekâ dünyasının sınırlılıkları, avantajları ve dezavantajlarını bilmek demek. Kullanılan teknolojiler, zarar oluşturabileceği ve destekleyebileceği her noktayı kavrayabilmek, çocuklara doğru bir şekilde aktarabilmek demek. Dolayısıyla burada değerlendirdiğimizde basit bir televizyon kumandası kullanmaktan, basit bir müzik aleti kullanmaya kadar kullanmak istediğimiz o aracın her noktasına hâkim olmaktan bahsediyoruz. Ancak kullandığımız her araçtan farkı olarak yapay zekâ, zeki bir varlık. Dolayısıyla onunla etkileşime geçen çocuğun karşısında sadece bir araç değil, bir makine değil, aynı zamanda zeki bir varlık olduğunu, bu varlığın kırılabileceğini, bu varlığın kayıt altına aldığını, bu varlığın ondan öğrendiğini biliyor ve anlıyor olmasına ihtiyacımız var.” sözleriyle yapay zekâyı anlamanın, onu kullanmada ve çocukların kullanımını yönlendirmedeki hayati önemine dikkat çekti.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Tükenmiş Misiniz? 10 Soruda Test Edin

‘Kendimi tükenmiş hissediyorum’, ‘çok yorgunum’, ‘çalışmak istemiyorum, yataktan kalkmak bile çok zor geliyor’, ‘herkesi geride bırakıp kaçmak istiyorum’… Bu ve benzeri şikayetlerden yakınanların sayısı günümüzde hızla artıyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Nagihan Günal, “Tükenmişlik sendromu bireyin bağışıklık sistemini zayıflatabilir ve kişiyi soğuk algınlığı, grip ya da uykusuzluğa karşı daha duyarlı hale getirebilir. Uzun süre tedavi edilmeden ilerlemesine izin verilirse alkol bağımlılığından depresyona, diyabetten kalbe dek çok ciddi fiziksel veya psikolojik sorunlara yol açabilir” diyor. Psikiyatri Uzmanı Dr. Günal, tükenmişlik sendromunun kıskacında olup olmadığınızı anlamanızı sağlayacak 10 soruluk test hazırladı, kendinizi tükenmiş sendromundan korumak için alabileceğiniz önlemleri sıraladı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu. 

 

Modern çağın yol açtığı önemli sorunlardan biri; tükenmişlik sendromu! Günlük yaşamın aşırı koşuşturmacasında; aşırı iş yükünden ‘hayır’ diyememeye ve sınır koymada güçlük çekmeye, ekonomik zorluklardan mükemmeliyetçi kişilik yapısına dek bir çok faktör kişinin kendini tükenmiş hissetmesine yol açabiliyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Nagihan Günal “Günümüzde yoğun rekabet koşulları ve gelişen teknolojinin de etkisiyle işyerinde ve evde uzun çalışma saatleri, ekonomik sıkıntılar, toplumsal güvenlikle ilgili üzücü haberler ya da sosyal medyada insanların sürekli eğlendiği, mutlu olduğu, tatil yaptığı ütopik yaşamların gerçekliğine dair yanılsamalar gibi çok sayıda etken kişinin fiziksel, zihinsel ve ruhsal olarak yıpranıp kendini tükenmiş hissetmesine neden olabiliyor. İlk kez 1974 yılında Psikolog Freudenberger tarafından kullanılan tükenmişlik kavramı son 50 yıldır oldukça yaygın bir araştırma konusu olmakla birlikte, günümüz koşullarında görülme sıklığı hızla artmaktadır. Bireyin normal şartlarda profesyonel yaşamdaki kariyerinden, arkadaşlıklarından veya ailesindeki sosyal etkileşimlerinden aldığı keyfi azaltan, kendini başarısız ve değersiz görmesine neden olan tükenmişlik sendromu tıbbi bir tanı olmasa da ciddi ve mutlaka profesyonel psikolojik destek almayı gerektiren bir sorundur” diyor. 

 

10 soruda ‘tükenmişlik’ testi!

 

Psikiyatri Uzmanı Dr. Nagihan Günal, hazırladığı 10 soruluk testte, yanıtlarınızın 5 ve üzeri  ‘evet’ olmasının, tükenmişlik sendromu yaşadığınız anlamına gelebildiğini belirterek “Tükenmişlik sendromu kendiliğinden geçebilen bir durum değildir, mutlaka psikolojik olarak destek almanız gerekir” diyor. İşte 10 soru;

  1. Kapana kısılmış gibi hissediyor musunuz?
  2. Çaresiz hissediyor musunuz?
  3. Üzüntülü, kederli ya da depresif hissediyor musunuz?
  4. Umutsuzluk duyuyor musunuz?
  5. Bıkkınlık hissediyor musunuz?
  6. Değersiz ve başarısız biri gibi hissediyor musunuz?
  7. İnsanlar tarafından hayal kırıklığına uğratılmış hissediyor musunuz?
  8. Fiziksel olarak hastalıklı hissediyor musunuz?
  9. Yorgunluk hissediyor musunuz?
  10. Uyumada zorluk çekiyor musunuz?

 

Baş ağrısından kalp hastalıklarına!

 

Tükenmişlik sendromu yaşayanların kendilerini sürekli yorgun hatta bitkin, tükenmiş hissettiklerini belirten Dr. Günal “Baş ağrısı, karın ağrısı, iştahta veya uykuda düzensizlik, duygudurumda değişiklikler, özellikle kaygılı ya da umutsuz hissetme en sık yaşanan belirtileridir. Bunun sonucu olarak kişiler, sosyalleşmeyi ve arkadaşlarına, aile üyelerine ya da iş arkadaşlarına güvenmeyi bırakarak izolasyona yönelebilirler. Hayata karamsar bakıp kendilerini çaresiz hissedebilirler. Tıpkı diğer kronik stres türleri gibi tükenmişlik sendromu da bireyin bağışıklık sistemini zayıflatabilir ve soğuk algınlığı, grip ya da uykusuzluğa karşı daha duyarlı hale getirebilir. Uzun süre tedavi edilmezse ilerleyerek alkol-madde bağımlılıkları, depresyon, kalp hastalığı ve diyabet gibi ciddi fiziksel veya psikolojik hastalıklara yol açabilir” diyor. 

 

Tükenmişlik sendromundan korunmak için önlemler!

  • İş yükünüzü ve sorumluluğunuzu paylaşın, molalar verin.
  • Keyif aldığınız aktiviteleri sürdürün, yeni eğlenebileceğiniz aktiviteler bulun.
  • Ailenizle ve sevdiklerinizle daha fazla vakit geçirin, sosyal etkileşimleri artırın.
  • Mesai saatleri dışında odağınızı işten uzaklaştırın.
  • Zorlandığınızda, stres yükünüz arttığında ya da duygusal bir zorlanma yaşıyorsanız yardım istemekten çekinmeyin.
  • Beslenme ve uyku rutininizi oluşturun; sağlıklı beslenin, abur-cubur atıştırmalıklardan kaçının ve geceleri mutlaka 6-8 saat uyuyun.
  • Haftada 3-4 gün mutlaka egzersiz yapın.
  • Sigara ve alkolden uzak durun.
  • Gerekirse sorunlarınız ilerlemeden psikolojik destek alın.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Baymak, İzmirli Bayilerini Londra’da Ağırladı

İklimlendirme sektörünün önde gelen şirketlerinden Baymak, İzmir’deki başarılı bayilerini 1-4 Şubat tarihleri arasında Londra’da ağırladı. Geziye katılan bayiler, yoğun bir yılın ardından hem başarılarını kutlama hem de birbirleriyle tanışıp sektördeki gelişmeleri değerlendirme fırsatı buldular.

İklimlendirme sektöründe 55 yılı geride bırakan Baymak, kampanya dönemleri boyunca belirlenen kriterleri sağlayan İzmirli bayilerini Londra’da ağırladı. Yaygın bayi ağıyla müşteri deneyimini üst noktaya taşıyan Baymak, düzenlediği kampanyalar sonucunda başarılı olan bayileri için 1-4 Şubat tarihleri arasında özel bir Londra gezi programını hayata geçirdi. Baymak bayileri hem yoğun geçen yılın stresini atıp başarılarını kutladılar, hem de birbirleriyle tanışarak sektördeki gelişmeleri değerlendirme fırsatı buldular.

Panoramik şehir turu ile başlayan gezide; Oxford Caddesi, Marble Arch bölgesi, Greenwich Kasabası, London Castle, Tower Bridge ve St. Paul Katedrali, London Eye gibi ikonik yerler ziyaret edildi. Ayrıca, İngiliz Kraliyet Ailesi’nin ikametgâhlarından biri olan ve özellikle Kraliçe Elizabeth’in yaz aylarını geçirdiği Windsor Sarayı’nı ve dünyanın en büyük ve eski kalesi olarak bilinen Windsor Kalesi’ni de ziyaret ettiler. Gezinin en heyecanlı anlarından biri ise programda yer alan futbol maçı oldu. Ülkenin en eski futbol sahalarından biri olan Stamford Bridge’e giden daracık sokaklarda, İngiliz taraftarlarla keyifli dakikalar geçiren bayiler, Chelsea-West Ham United maçını da izleme şansı yakaladılar.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Ataşehir’deki Metropol İstanbul ve Watergarden İstanbul’da Sevgililer Günü’ne Özel Unutulmaz Etkinlikler!

Ataşehir’deki Metropol İstanbul ve Watergarden İstanbul, Sevgililer Günü’ne özel birbirinden keyifli etkinliklerle ziyaretçilerini bekliyor!

 

Metropol İstanbul’da Sevgililer Günü Kutlamaları

Metropol İstanbul, Sevgililer Günü’ne özel birbirinden eğlenceli stantlarda alışveriş severlere sürprizler sunuyor. 12-16 Şubat tarihleri arasında takıdan hediyelik eşyaya kadar çeşitli ürünlerin yer alacağı stantlarda, herkes sevdiklerine özel hediyelerini bulabilecek. Ayrıca, Metropol İstanbul’da Sevgililer Günü’ne Özel 3 gün boyunca ARP ile canlı müzik dinletileri yapılacak. Müzik eşliğinde alışverişin keyfini çıkarabilirsiniz!

 

Watergarden İstanbul’da Aşk Dolu Atölyeler ve Canlı Müzik

13-16 Şubat tarihleri arasında Watergarden İstanbul’da ise Sevgililer Günü’ne özel hediyelerin yer alacağı stantlar ziyaretçileri karşılayacak. Ayrıca, 3 gün boyunca sürecek atölye çalışmaları ve canlı müzik dinletileri etkinliklere renk katacak. İşte etkinlik takvimi:

  • 14 Şubat Cuma: Çikolata Atölyesi (13.00 – 15.00 – 17.00)
  • 15 Şubat Cumartesi: Mug Atölyesi (13.00 – 15.00 – 17.00)
  • 16 Şubat Pazar: Kurabiye Atölyesi (13.00 – 15.00 – 17.00)

Sevgililer Günü’nü tatlandıracak bu etkinliklerde, sevdiklerinize özel hediyeler hazırlayabilir, yaratıcı atölyelerde keyifli vakit geçirebilirsiniz.

Sevginizi paylaşın, unutulmaz anılar biriktirin!

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Marvel Studios Yapımı “Thunderbolts*” Filminden Yeni Fragman ve Afiş, Super Bowl’da Tanıtıldı

Marvel Sinematik Evreni’nin yeni filmi Thunderbolts*’un fragmanı ve afişi dünyanın en büyük spor organizasyonlardan biri olan Super Bowl maçında görücüye çıktı. Marvel’ın uyumsuz süper kahramanları 2 Mayıs 2025’te beyazperdede olacak.

 

Marvel Studios, dünyanın en büyük spor organizasyonlarından biri olan Super Bowl maçında “Thunderbolts*” filminin yeni fragmanını ve afişini yayınladı. Ayrıca etkinlikte Marvel, filmin müziklerini Son Lux’un besteleyeceğini de duyuruldu. Üç üyeden oluşan Birleşik Amerikalı deneysel müzik grubu, 2022’nin En İyi Film Müziği dılında Oscar® ve BAFTA adayı “Everything Everywhere All at Once” filminde de çalışmış ve büyük beğeni toplamıştı.

 

Marvel Studios’un “Thunderbolts*” filminde, alışılmışın dışında bir anti-kahraman ekibi bir araya geliyor: Yelena Belova, Bucky Barnes, Red Guardian, Ghost, Taskmaster ve John Walker. 

Valentina Allegra de Fontaine’in kurduğu ölümcül bir tuzağa düşen bu dışlanmış karakterler, geçmişlerinin en karanlık yönleriyle yüzleşmek zorunda kalacakları tehlikeli bir göreve çıkıyor. Filmde bu uyumsuz ekibin, kendilerini yok etmeden önce bir araya gelip kurtuluşlarını bulma çabalarını izleyeceğiz.

 

Marvel Sinematik Evreni’ndeki rollerine geri dönen Florence Pugh, Sebastian Stan, David Harbour, Wyatt Russell, Olga Kurylenko, Hannah John-Kamen ve Julia Louis-Dreyfus’a, evrendeki yeni isimler Lewis Pullman, Geraldine Viswanathan, Chris Bauer ve Wendell Edward Pierce eşlik ediyor.

 

“Thunderbolts*” filmini Jake Schreier yönetirken, yapımcılığını Kevin Feige üstleniyor. Louis D’Esposito, Brian Chapek ve Jason Tamez ise filmin baş yapımcıları olarak görev alıyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Gölcük Belediyesi Örgü Festivali Yarın Başlıyor

Gölcük Belediyesi, el emeği ve hayal gücünün buluşacağı Örgü Festivali 11 Şubat Salı günü Kazıklı Kervansarayı Kültür Yapısı’nda başlıyor.

 

Gölcük Belediyesi tarafından düzenlenecek; el emeği ve hayal gücünün buluşacağı Örgü Festivali 11 Şubat 2025 günü(Yarın) başlıyor. 11-12 Şubat tarihlerinde, Kavaklı Kongre Sarayı’nda düzenlenecek olan Örgü Festivali’nde Örgü Festivali’nde birbirinden güzel etkinliklerle dopdolu geçecek. Katılımcılar ve ziyaretçilerin; kendi malzemeleri ile katılarak hünerlerini sergileyebileceği festivalde, iki gün boyunca örgü konusunda birbirinden faydalı atölyeler ziyaretçileri ağırlayacak.

 

BU FESTİVALDE HAYAL GÜCÜNÜN SINIRI YOK

Örgü Festivali’nde düzenlenecek yarışmalar, defileler ve sergiler de renkli görüntülere sahne olacak. Hayal gücünün sınırlarının olmadığı festivalde örgü ile üretilen ürünlerin sergilenerek; hem görsel bir şölen yaşanacak hem de katılımcılar birbirleriyle fikir alışverişinde bulunma fırsatı yakalayacak.

 

EL SANATLARININ YAYGINLAŞMASINA KATKI SUNULACAK

Örgüye ilgi duyan herkesin davetli olduğu bu festival, hem el sanatlarını yaygınlaştırmayı hem de kadınların el emeğini destekleyerek sosyalleşmesine olanak sağlamayı hedefliyor. Örgü meraklıları, iki gün boyunca renkli ve keyifli atölyelerde deneyimlerini paylaşacak, yeni teknikler öğrenip zanaatlarını geliştirecekler.

 

KÜLTÜR SANAT KENTİ GÖLCÜK

Etkinlik ile geleneksel el sanatlarını yaşatmayı ve gelecek nesillere aktarmayı amaçlayan Gölcük Belediyesi, ilçedeki kültür-sanat faaliyetlerine önemli bir katkı sunacak.

 

FESTİVAL PROGRAMI

 

11 ŞUBAT SALI 2025

09:30 – 10:00   

Açılış ve Karşılama-Yarışma Kayıtları

10:00 – 11:00

Örgü  Anahtarlık Teknik Paylaşım  Atölyesi

EĞİTMEN: Rüveyda ÇANAKÇI

11:00 – 12:00 

Örgü Telefon Çantası  Paylaşım Atölyesi

EĞİTMEN: Nesrin VURAL 

12:00-12:30

Serbest Çalışma ve Ağ Kurma Alanı

12:30 – 13:30

Örgü Bardak Altlığı  Teknik Paylaşım Atölyesi

EĞİTMEN: Müge DURDU

13:30-14:30

Örgü ile Sahne Defilesi

14:30-15:30

Örgü Cüzdan Yapımı Atölyesi

EĞİTMEN:Filiz AYDIN

15:30-16:30

Örgü Bileklik Atölyesi

EĞİTMEN: Aylin GÜNEŞ

17:00

Kapanış

 

12 ŞUBAT ÇARŞAMBA 2025

10:00

Açılış

10:30-11:30

Örgü Saç Bandı Yapımı Atölyesi

EĞİTMEN: Arzu SARIER KOÇ

11:30-12:30

Örgü Dekoratif Duvar Süsü Yapımı Atölyesi

EĞİTMEN: Sevil ADIYAMAN

12:30-13:00

*Serbest Çalışma

13:00-14:00

Şiş örgü ile Eldiven Yapımı Atölyesi

MİNE ÇELEN

14:00-14:30

Yarışma Ödüllerinin Takdimi ve Sertifika Töreni

15:00-17:00

Konser

Cengiz ŞİBERLER

17:00

Kapanış

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı