Yazar arşivleri: admin

Türkiye’de neredeyse her iki çocuktan biri sezaryenle doğuyor!

Sezaryenin, tıbbi zorunluluk olmadıkça tercih edilmemesi gereken bir yöntem olduğunu dile getiren Sağlık Bilimleri Fakültesi Ebelik Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Yılmaz Esencan, “Anne ve bebeğin sağlığını tehlikeye atabilecek komplikasyonlar geliştiğinde sezaryen doğum hayati bir müdahale olarak gerekli hale gelebilir. Ayrıca, sezaryenin bir doğum şekli değil, zorunlu bir cerrahi müdahale olduğunu ve sezaryenin yaygınlaşmasının toplum sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceğini unutmamak gerekir.” dedi.

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı, Ebelik Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Yılmaz Esencan, doğum süreci ve doğum şekilleri konusuna değinerek, sezaryen ve normal doğumun etkilerini konusunda bilgi verdi.

Doğum süreci, anne ve bebeğin sağlığı açısından son derece önemli

Doğum sürecinin, anne ve bebeğin sağlığı açısından son derece önemli bir dönem olduğunu dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Yılmaz Esencan, “Bu süreçte, doğumun kendi doğal akışı içinde ilerleyebilmesi için anne adayının güvende hissetmesi, saygı görmesi, mahremiyetinin korunması, hareket özgürlüğü sağlanması ve sürekli fiziksel ve duygusal destek alması, olumlu ve güvenli bir doğum ortamının olmazsa olmazlarıdır. Anne adayı, bu ihtiyaçlarının karşılandığı bir ortamda doğum yaparken daha rahat ve huzurlu olur; bu da doğum sürecinin sağlıklı bir şekilde ilerlemesine katkı sağlar.” dedi.

Sezaryen doğum gereklilik mi yoksa tercih mi?

Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Yılmaz Esencan, sezaryen doğuma ilişkin, “Sezaryen doğum, tıbbi zorunluluklar dışında tercih edildiğinde, anne ve bebek sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Bilimsel çalışmalar, sezaryen ile doğan bebeklerde astım, solunum yolu enfeksiyonları ve alerjik hastalıkların daha sık görüldüğünü, emzirme sorunları yaşandığını ve anne-bebek etkileşiminin bozulduğunu göstermektedir. Ayrıca sezaryen, doğum sonrasında annenin iyileşme sürecini uzatarak, fiziksel ve ruhsal toparlanmayı zorlaştırır. Ancak sezaryen, bazı durumlarda anne ve bebek için zorunlu bir müdahale olabilir. Riskli gebeliklerde ya da doğum sırasında gelişen komplikasyonlarda sezaryen hem anne hem de bebeğin hayatını kurtarabilir. Bu noktada önemli olan, sezaryenin gerekli olduğu durumlarla gereksiz müdahalelerin ayrımının doğru yapılabilmesidir. Sezaryen doğum, özellikle doğum sırasında annenin veya bebeğin karşılaştığı riskler nedeniyle zorunlu hale geldiğinde, sağlıklı bir seçenek olarak değerlendirilebilir.” diye konuştu.

Neredeyse her iki çocuktan biri sezaryenle doğuyor

Sezaryen oranlarının yüksekliğinin ülkemizde önemli bir sağlık sorunu olduğunu ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Yılmaz Esencan, şöyle devam etti:

“Ülkemizde bu oran Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) önerdiği yüzde 10-15 seviyesinin çok üzerindedir. 2022 Sağlık İstatistikleri Yıllığı verilerine göre, Türkiye’de sezaryen ameliyatı oranı makul kabul edilen yüzde 15 sınırının çok üzerinde seyrediyor, neredeyse her iki çocuktan biri sezaryenle doğuyor. Devlet, üniversite ve özel tüm hastanelerde toplam sezaryen ameliyatların hastane doğumları içindeki oranı 2022’de yüzde 62,8 olarak belirlenirken, bu oran 2021’de yüzde 60,9, 2020’de ise yüzde 59,6 olarak kayıtlara geçti. Üniversite hastanelerinde sezaryen oranı yüzde 75’e ulaştı. Devlet hastanelerinde sezaryen ameliyatların hastane doğumları içindeki oranı 2020’de yüzde 42,8, 2021’de yüzde 44,6 olurken, bu oran 2022’de 46,4’e yükseldi. Bu nedenle harekete geçmeli ve önlemler almalıyız.”

Sezaryen oranlarının artmasının altında ne var?

Sezaryen oranlarının artmasının altında “doğum korkusu, ileri yaşta gebelik ve sezaryenin daha kolay bir seçenek olarak algılanması gibi” etkenlerin bulunduğunu kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Yılmaz Esencan, “Ancak, tıbbi bir zorunluluk yoksa normal doğumun tercih edilmesi önerilmektedir. Sezaryen, tıbbi zorunluluk olmadıkça tercih edilmemesi gereken bir yöntemdir. Anne ve bebeğin sağlığını tehlikeye atabilecek komplikasyonlar geliştiğinde sezaryen doğum hayati bir müdahale olarak gerekli hale gelebilir. Bu karar, anne ve bebek için en sağlıklı doğum yönteminin seçilmesini sağlar. Ayrıca, sezaryenin bir doğum şekli değil, zorunlu bir cerrahi müdahale olduğunu ve sezaryenin yaygınlaşmasının toplum sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceğini unutmamak gerekir.” şeklinde konuştu.

Normal doğum, doğum sonrası depresyon riskini de azaltıyor

Sezaryen doğumun anne ve bebek arasında doğum sonrası bağlanma sürecini olumsuz etkilediğini, erken temas ve emzirme sürecindeki gecikmelerin bebeklerin ileriki yaşamlarında sağlık sorunlarına yol açabileceğini de dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Yılmaz Esencan, “Normal doğum sırasında salgılanan oksitosin hormonunun, doğumun doğal ilerleyişini sağlayarak anne ve bebek arasındaki bağı güçlendirdiğini ve annenin doğum sonrası depresyon riskini azalttığını da göz önünde bulundurmalıyız.” dedi.

Sezaryenle doğan bebeklerin daha zeki olduğuna dair yanlış inanışlar var

Normal doğumun hem anne hem de bebek açısından birçok sağlık avantajı sunduğuna vurgu yapan Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Yılmaz Esencan, “Normal doğum sürecinde bebek, doğum kanalından geçerken bağırsak mikrobiyotası açısından önemli bakterilere maruz kalır ve bu durum, bağışıklık sisteminin gelişmesine katkı sağlar. Normal doğumla dünyaya gelen bebeklerin daha çok anne sütü alabildiği ve daha dirençli oldukları, sezaryen ile doğum yapan annelerde bu avantajların azalabileceği belirtiliyor. Sezaryen doğum ise acil tıbbi durumlarda hayat kurtarıcı bir ameliyat olarak öne çıkıyor. Sezaryenin, bebek ters pozisyonda olduğunda, annenin kalça kemiğinin yapısının uygun olmaması durumunda veya doğum komplikasyonları olduğunda tercih edilebilir. Ancak sezaryen doğumun bir dönem zenginlik göstergesi olarak algılanması ve sezaryenle doğan bebeklerin daha zeki olduğuna dair yanlış inanışlar, sezaryen oranlarının artmasında etkili olmuştur.” diye konuştu.

Normal doğum sürecinde annenin ve bebeğin karşılaşabileceği olası riskler neler?

Normal doğumun doğallığına rağmen, bazı risklerinin de mevcut olduğunu ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Yılmaz Esencan, şöyle devam etti:

“Normal doğum süreci sonunun net olarak öngörülemediği teslimiyetle geçen bir yolculuktur. Beklenmedik durumlar yaşanabilir. Burada asıl önemli olan bu durumlarla nasıl başa çıkabiliriz ve bu yolculukta bize eşlik eden bir ebenin varlığıdır. Uzun süren doğumlar anne için fiziksel yorgunluğa ve doğum travmasına neden olabilir. Ayrıca bebek açısından doğum süresinin uzaması, oksijen seviyesinin düşmesine yol açabilir. Bununla birlikte, bu risklerin çoğu tıbbi müdahalelerle minimize edilebilmektedir. İşte burada doğumda gebe ve ebenin birlikteliğinin önemi ortaya çıkmaktadır. Doğumda ebenin varlığı bir kadın için unutulmaz bir doğum yolculuğu yaşaması için yardımcı olacaktır. Bu durum doğum şeklinden de bağımsız düşünülmelidir. Her kadın için doğum yolculuğu eşsizdir, biriciktir ve tektir. İster sezaryen olsun ister normal doğum olsun kadın doğum yolculuğunda kendi hikayesini yazabilmişse, anne ve bebek sağlıklı ise işte asıl olan hedefe ulaşılmış demektir. Ancak normal doğumun teşvik edilmesiyle hem anne hem de bebek sağlığının uzun vadede korunabileceği de unutulmamalıdır.”

Normal doğumun anne ve bebek üzerindeki faydaları

Normal doğumun, müdahalesiz bir süreç olarak anne ve bebeğin fizyolojik, psikolojik ve duygusal açıdan olumlu etkiler yaşamasını sağlayacağını kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Yılmaz Esencan, “Doğum sırasında salgılanan hormonlar, anne ve bebeğin bağlanmasını kolaylaştırır, anne sütünün daha hızlı bir şekilde gelmesine ve emzirmenin daha başarılı olmasına katkıda bulunur. Ayrıca, bebek doğum kanalından geçtiğinde bağırsak florası gelişir, bu da bebeğin bağışıklık sistemini güçlendirir. Doğumdan sonra annenin fiziksel ve ruhsal olarak daha hızlı toparlanması, normal doğumun bir diğer önemli avantajıdır. Travmatik bir doğum deneyimi yaşanmadığında, anne doğum sonrası yeni rollerine ve bebek bakımına daha kolay uyum sağlayabilir. Gebelik ve doğum, kadının yaşamında bir gelişimsel kriz olarak tanımlansa da her doğum aslında kadının kendi anneliğine doğduğu, güçlendiği bir süreçtir.” dedi.

Sezaryen doğumun potansiyel riskleri nelerdir?

Sezaryen doğumun, kısa vadede annenin iyileşme süresini uzatabildiğini ve daha fazla ağrıya yol açabildiğini dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Yılmaz Esencan, “Ayrıca doğum sonrası anne-bebek bağlanma sürecini olumsuz etkileyebilir. Sezaryen sonrası annelerin doğum sonrası depresyon riskiyle karşı karşıya kalabileceğini ve bu durumun anne-bebek arasındaki bağlanmayı zayıflatabileceği de başka bir risk boyutudur. Uzun vadede sezaryen bebeklerde astım, alerji ve obezite gibi sağlık sorunlarına daha sık rastlanabiliyor.” şeklinde sözlerini tamamladı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Çankaya Belediyesi Cumhuriyetin 101. Yılı kapsamında Cumhuriyet’in Sanatsal 100’ü etkinliğini Çankayalılarla buluşturdu.

Çankaya Belediyesi Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezinde gerçekleşen etkinlikte şair yazar Hasan Erkek’in kaleme aldığı ‘100. Yıl Cumhuriyet Destanı’ kitabından uyarlanan eserler tiyatro oyunuyla sahnelenirken ressamların Cumhuriyet temalı eserleri sanatseverlerle buluştu.

 

Cumhuriyet’in 100. yaşını derinlikli sanat etkinlikleriyle kutlamak amacıyla Çankaya Belediyesinin ev sahipliğinde Cumhuriyet sevdalıları ile buluşan etkinlikte şair Hasan Erkek, Cumhuriyet sayesinde okuduklarını ve cumhuriyete bu borcu ödemek için projeyi gerçekleştirdiklerini ifade etti.

 

Edirne Belediyesi Şehir Tiyatrosu oyuncularının Hasan Erkek’in 100. Yıl Cumhuriyet Destanı kitabından uyarlayarak sahnelediği tiyatro oyunu, Cumhuriyet’in 100 Yıllık tarihine ışık tutarken oyunda Enes Alegöz, Dilara Berktaş, Sercan Dede, Rüya Erdoğan, Mert Can İşcan, Didem Kuda, Özge Tatar, Tuğberk Yaşa ve Busem Çallı performanslarıyla büyük beğeni topladı.

 

Tiyatro oyununun ardından Türkiye’nin birçok bölgesinden ressam ve akademisyenlerin yaptığı resimlerin yer aldığı serginin açılışı da gerçekleşti. Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Zeliha Akçaoğlu’nun kılavuzluğunda hazırlanan sergide Cumhuriyet değerleri vatandaşlarla buluştu.

 

Cumhuriyet’in Sanatsal 100’ü resim sergisi Çağdaş Sanatlar Merkezinde 17 Kasım’a dek gezilebilecek.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kalp hastalıklarının 11 belirtisi

Kalp hastalıklarının dünyadaki en yaygın ölüm nedenlerini oluşturduğu biliniyor. Bu rahatsızlıkların belirtilerinin yakından tanınması ve zamanında müdahale refleksi sayesinde, meydana gelebilecek ciddi komplikasyonların önlenebildiğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Nevrez Koylan, “Kalp hastalıklarının belirtileri arasında göğüs ağrısı, nefes darlığı, çarpıntı, baş dönmesi ve bayılma, şişlik, yorgunluk, terleme, mide bulantısı ve kusma, çene veya sırt ağrısı, egzersiz toleransında azalma ve hızlı veya düzensiz nabız gibi semptomlar bulunabilir. Kişide bu belirtilerden biri bile varsa göz ardı etmeden doktora başvurması hayati” dedi.

 

Kalp hastalıklarının ne kadar iyi tanınırsa, önlenmelerinin de o kadar kolaylaşacağını paylaşan Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Nevrez Koylan, kalple ilgili ihmal edilmemesi gereken 11 belirtiyi paylaştı:

 

Göğüs ağrısı: Göğüs ağrısı, kalp krizinin en bilinen belirtisi. Göğsün ortasında veya sol tarafında sıkışma, baskı veya ağrı hissi olarak tanımlanabilir. Bu ağrı, sol kola, çeneye veya sırta yayılabilir. Göğüs ağrısı genellikle kalbe giden kan akışının azalması veya tamamen kesilmesi nedeniyle ortaya çıkar. Bu durum, acil tıbbi müdahale gerektirir.

 

Nefes darlığı: Nefes darlığı, özellikle efor sırasında veya dinlenme halinde ortaya çıkabilir. Bu belirti, kalbin yeterince kan pompalayamaması nedeniyle akciğerlerde sıvı birikmesi sonucu oluşur. Nefes darlığı; kalp yetmezliği veya koroner arter hastalığının bir işareti olabilir. Tedavi edilmezse, durum daha da kötüleşebilir.

 

Çarpıntı: Kalp hastalıklarının belirtileri arasında yer alan çarpıntı; kalp atışlarının hızlı, düzensiz veya güçlü hissedilmesi durumudur. Çarpıntı; anksiyete, fazla kafein ve yoğun egzersiz nedeniyle oluşabilse de, düzensiz kalp ritmi gibi ciddi kalp problemlerinin de belirtisi olabilir. Bu semptom, felç riskini artırabileceği için bir hekim tarafından takibi kritiktir.

 

Baş dönmesi ve bayılma: Ani baş dönmesi veya bayılma, kalbin yeterince kan pompalayamaması nedeniyle beyne yeterli oksijen ulaşmamasından kaynaklanır. Bu belirtiler, kalp kapak hastalıkları, aritmiler veya kalp yetmezliği gibi ciddi kalp sorunlarının işareti olabilir.

 

Soğuk terleme: Aniden başlayan soğuk terleme, kalp krizinin yaygın bir belirtisidir. Bu belirti, vücudun strese veya ağrıya yanıt olarak salgıladığı adrenalin nedeniyle oluşur. Soğuk terleme, acil tıbbi müdahale gerektiren bir kalp krizinin belirtisi olabilir.

 

Ödem: Bu belirti; ayak bilekleri, bacaklar veya karın bölgesinde vücudun sıvı tutması nedeniyle ortaya çıkar. Kalp yetmezliği, böbrek fonksiyon bozuklukları veya damar tıkanıklıkları nedeniyle oluşabilir. Tedavi edilmezse, durum ciddi komplikasyonlara yol açabilir.

 

Yorgunluk: Kalp hastalıklarının belirtilerinden biri olan sürekli yorgunluk ve halsizlik hissi, kalbin yeterince kan pompalayamaması nedeniyle dokulara yeterli oksijenin ulaşamamasından kaynaklanabilir. Yorgunluk; kalp yetmezliği veya koroner arter hastalığının bir işareti olabilir. Bu belirti günlük basit aktiviteleri bile zorlaştırabilir.

 

Mide bulantısı ve kusma: Mide bulantısı ve kusma, özellikle kadınlarda kalp krizinin yaygın belirtilerinden biridir. Sindirim sistemi problemleriyle karıştırılabilse de, bu belirtiler kalp krizinin genellikle erken evrelerinde ortaya çıktığı için kaynağının detaylıca araştırılması çok önemlidir.

 

Çene veya sırt ağrısı: Çene veya sırt ağrısı, kalp krizinin atipik belirtilerindendir. Bu ağrılar, göğüs ağrısı olmadan da ortaya çıkabilir ve özellikle kadınlarda yaygındır. Çene veya sırt ağrısı, özellikle diğer kalp krizi belirtileriyle birlikte görülüyorsa, acil tıbbi müdahale gerektirir.

 

Egzersiz toleransında azalma: Daha önce rahatça yapabildiğiniz egzersizleri yapmakta zorlanıyorsanız veya egzersiz sırasında aşırı yorgunluk hissediyorsanız, bu durum kalbin yeterince kan pompalayamaması anlamına geldiği için altta yatan bir kalp rahatsızlığına işaret edebilir.

 

Hızlı veya düzensiz nabız: Hızlı veya düzensiz nabız, kalp ritim bozukluklarının bir işareti olabilir. Bu durum, kalp atışlarının hızlanması veya yavaşlaması şeklinde ortaya çıkar. Aritmiler, felç veya kalp yetmezliği gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Hızlı teşhis ve tedavi, komplikasyonları önlemek açısından hayatidir.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kasımda kültür ve sanatın adresi İzmir Büyükşehir Belediyesi olacak

İzmir Büyükşehir Belediyesi, kasım ayı boyunca çok önemli kültür sanat etkinliklerine ev sahipliği yapacak. Konserden sergiye, festivalden film gösterimine, söyleşiden çocuk atölyelerine kadar çok sayıda etkinlik ile İzmirli sanatseverler, sonbaharda kültür ve sanata doyacak.

 

İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nin (AASSM) kasım ayı etkinlikleri, 1 Kasım’da saat 20.00’de İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’nın konseri ile başlıyor. Konser, 8-15-22-29 Kasım tarihlerinde de gerçekleştirilecek. 

AASSM, önemli festivallerden birine daha ev sahipliği yapacak. 4. Uluslararası Film ve Müzik Festivali’nin kapanış ve ödül töreni Büyük Salon’da 3 Kasım saat 19.00’da yapılacak. 

4 Kasım’da ise Olten Sanat Vakfı Musicandle konseri Büyük Salon’da saat 20.00’de.  

 

10 Kasım’a özel koro performansı

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete intikal edişinin yıl dönümü olan 10 Kasım’da, orkestra şefi ve besteci Tolga Taviş’in librettosunu yazdığı ve bestelediği Sensin Atatürk adlı senfonik melodram İzmirliler ile buluşacak. Etkinlik ücretsiz yapılacak. 

 

Müjdat Gezen geliyor 

Igor Stravinsky “Bir Askerin Öyküsü” anlatımlı konseri ise 11 Kasım günü AASSM Büyük Salon’da saat 20.00’de yapılacak. Duayen sanatçı Müjdat Gezen, Igor Stravinsky`nin müziklendirdiği oyunla izleyiciyle buluşacak. Sanat şölenini bir başka çok yönlü sanatçı Hakan Şensoy yönetecek. 14 Kasım’da ise Yaşar Üniversitesi Senfoni Orkestrası’nın açılış konseri Büyük Salon’da saat 20.00’de ücretsiz gerçekleştirilecek.

 

Aynı gün, iki konser

16 Kasım’da AASSM’de iki konser var. Arkadaşım Opera Sanatçısı, Müzik Kütüphanesi’nde 14.00-15.30 saatleri arasında, Senforock konseri ise Büyük Salon’da saat 20.00’de düzenlenecek. 17 Kasım’da Metallica Tribute Show Büyük Salon’da saat 20.00’de. 

 

8. Uluslararası İzmir Edebiyat Festivali var 

20 Kasım saat 20.30’da AASSM’de Olten Filarmoni Orkestrası Konseri Kemal ile Latife (Danslı Anlatım) yer alacak. 21 Kasım’da saat 18.30’da da 8. Uluslararası İzmir Edebiyat Festivali’nin açılışı var. Yine 21 Kasım günü Küçük Salon’da saat 20.00’de Duo Blanc & Noir konseri düzenlenecek. 

 

Sergi ve atölyeler

AASSM’nin sergi programı da kasım ayında dopdolu. 4 Ekim-4 Kasım tarihlerindeki Kadın Anlatılarında Cumhuriyet isimli sergi, meslek yaşamında başarılı 20 kadının kaleminden Cumhuriyet’i anlatacak. 15 Ekim’de başlayıp, 4 Kasım’a kadar devam edecek Esma’nın Büyüsü tezhip sergisi alt katta bulunan galeride ziyaret edilebilecek. 

1-24 Kasım tarihlerinde düzenlenecek Selçuk Yazıcı Atatürk Heykelleri sergisi üst katta bulunan Doğu Galeri bölümünde. Hakan Akçura’nın resim sergisi ise alt katta bulunan galeride ücretsiz gezilebilecek. Mehmet Tüzüm Kızılcan ve Ebru İlbeyci küratörlüğünde “Seramiğin Genç İzleri” karma seramik sergisi, 8-24 Kasım tarihlerinde ziyaret edilebilecek.  

AASSM’de bu ay atölyeler de düzenlenecek. 6-13-20-27 Kasım tarihlerinde “Gündüz Öğüt ile Anlatılmayan Öyküler Yazım Atölyesi” Müzik Kütüphanesi’nde saat 19.30’da yapılacak. 9 Kasım’da ise yine Müzik Kütüphanesi’nde saat 14.00’te “Masallarla Sanat Atölyesi” gerçekleştirilecek. 13 Kasım’da Müzikli Öyküler Kulübü Çocuklara Özel Atölye ise Müzik Kütüphanesi’nde saat 14.00’te. 

 

“İyi Tasarım/Good Design İzmir 9″

Kültür ve Sanat Şube Müdürlüğü ve Akdeniz Akademisi Şube Müdürlüğü iş birliği ile Kültürpark Atlas Pavyonu Sanat Galerisi’nde 1 Kasım-17 Kasım tarihlerinde yapılacak “İyi Tasarım/Good Design İzmir 9” paneller, atölyeler ve kamusal etkileşim programı açılışı, 1 Kasım’da saat 18.00’de gerçekleştirilecek. 3 Kasım’a kadar Necati Abacı Sanatçı Portreleri sergisi İzmir Sanat Galerisi’nde ziyaret edilebilecek. Karşıyaka İskele Sergi Alanı’nda 4 Kasım-26 Aralık tarihleri arasında da Seyir Sergisi düzenlenecek.

 

Yeniden Sinematek ve Arabada Sinema Keyfi

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Yeniden Sinematek gösterimleri, kasım ayı boyunca da devam edecek. Bu kapsamda 3 Kasım’da Yürüyen Şato, 10 Kasım’da Gukla, 17 Kasım’da Boş Ev, 24 Kasım’da ise Merhaba Dünya film gösterimleri olacak. Tüm gösterimler, İzmir Sanat’ta saat 19.00’da ücretsiz yapılacak. Arabada Sinema Keyfi kapsamında ise İnciraltı Süleyman Demirel Meydanı’nda 7 Kasım günü La Bamba gösterilecek. Makas Eller filmi ise 14 Kasım’da aynı yer ve saatte gerçekleştirilecek. 

 

Edebiyat Söyleşileri ve Tarih Vakfı Söyleşileri

İzmir Büyükşehir Belediyesi, edebiyatseverleri her ay düzenlediği Edebiyat Söyleşileri ile popüler yazarlarla buluşturmaya devam ediyor. Edebiyat Söyleşileri’nin kasım ayı konuğu, Gündüz Vassaf olacak. 9 Kasım günü saat 16.30’da İzmir Milli Kütüphane’de ücretsiz düzenlenecek söyleşi, Prof. Dr. Nevzat Kaya moderatörlüğünde gerçekleştirilecek. Söyleşilerin bir diğer konuğu ise Semih Çelenk olacak. Söyleşi, 30 Kasım günü saat 16.30’da İzmir Milli Kütüphane’de yapılacak. Ahmet Piriştina Kent Arşivi Müzesi’nde (APİKAM) düzenlenen Tarih Vakfı Söyleşileri’nin konuğu da Dr. Oktay Özel olacak. Program, 21 Kasım saat 18.30. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Yeni Dizi ‘The Old Man’ Yeni Bölüm ve Tekrarlarıyla 4 Kasım İtibarıyla Her Pazartesi FX Ekranlarında!

Yıllar önce CIA’den kaçan ve o zamandan beri gözlerden uzakta yaşayan Dan Chase, bir suikastçinin gelip kendisini öldürmeye çalışmasının ardından, geleceğini garanti altına almak için geçmişiyle artık barışması gerektiğini anlar. Fakat bu esnada FBI Karşı İstihbarat Direktör Yardımcısı Harold Harper, karmaşık geçmişi nedeniyle onu avlaması için görevlendirilir.

Sürükleyici hikayesiyle Dan Chase’in hayatına odaklanan yeni dizi ‘The Old Man’, yeni bölümleri ve tekrarlarıyla 4 Kasım itibarıyla ay boyunca her Pazartesi 21.30’da FX’te izleyicilerle buluşuyor.

Dramadan korkuya, animasyondan bilim kurgu ve fantastiğe, polisiyeden aksiyondan ve komediye kadar birçok farklı kategoride yapıma ev sahipliği yapan FX; renkli ve çeşitli bir dünyanın kapılarını aralıyor. FX kanalı; D-Smart, KabloTV, Tivibu ve TV+ platformlarından izlenebiliyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Netflix, Squid Game’in Merakla Beklenen 2. Sezon Fragmanını Paylaştı

Oyun, çok yakında yeniden başlayacak. Netflix, 2. sezonuyla geri dönmeye hazırlanan Squid Game’in yeni fragmanını yayınladı. 

Fragmanın ilk gösterimi, İtalya’nın Lucca kentinde düzenlenen, Avrupa’nın en büyük çizgi roman festivali olan ve dizinin hayranlarına yeni sezona dair ipuçlarının verildiği Lucca Comics & Games’de gerçekleşti. Festivale aynı zamanda dizinin yıldızları Lee Jung-jae ve Wi Ha-jun ile yönetmeni Hwang Dong-hyuk da katılarak yeni sezonun heyecanını arttırdı.

Hwang Dong-hyuk tarafından 2021’de yaratılan Squid Game, yayınlandığı ilk günden itibaren tüm dünyayı etkisi altına aldı. Dizinin 12 yıllık geliştirme sürecinin ardından Netflix’in tüm zamanların en popüler dizisi haline gelmesi yalnızca 12 gün sürdü ve İngilizce dilinde olmayan yapımlar için bir ilke imza atarak Global Top 10 listesinde 9 hafta boyunca ilk sırada yer aldı. Ayrıca, Emmy Ödülleri’ne de damgasını vurdu. 

 

Lee Jung-jae’nin, Oyuncu 456 olarak da bilinen Seong Gi-hun karakteriyle geri döndüğü 2. sezon, çıtayı daha da yükseklere taşıyor. Geçmiş oyunların yüküyle sertleşen ve bu tecrübelerin izlerini hala taşıyan Seong Gi-hun, kendisini umutsuzca oyunun ardındaki ölümcül gerçekleri ortaya çıkarmaya adar. Fakat uyarıları dikkate alınmadıkça ve oyuncu arkadaşları asıl amacını sorguladıkça gerilim artar. Yayınlanan fragman, aynı zamanda, Lee Byung-hun’un gerçek amaçları sır gibi saklanan gizemli Yönetici olarak geri dönüşünü ve Wi Ha-jun’ın canlandırdığı kendi amaçları peşinde koşan acımasız dedektif Hwang Jun-ho’yu göstererek hikayeyi bir adım öteye taşıyor. 

Oyunu durdurmak söz konusu bile değil. Peki, sen yeniden oynamaya hazır mısın?

Squid Game, 2. sezonuyla 26 Aralık’ta tüm dünyayla aynı anda sadece Netflix’te.

Squid Game 2. Sezon Hakkında:

Squid Game’i kazanmasının üstünden üç yıl geçen Oyuncu 456, oyunun ardındaki insanları bulmaya ve hain oyunlarına bir son vermeye kararlıdır. Kazandığı serveti bu arayışa yatıran Gi-hun, işe akla gelen ilk yerden başlar ve metroda ddakji oynayan takım elbiseli adamın peşine düşer. Ancak çabaları nihayet sonuç verdiğinde, oyunu sona erdirmeye giden yolun sandığından daha ölümcül olduğu ortaya çıkar: oyunu bitirmek için oyuna yeniden girmesi gerekmektedir. 74. Primetime Emmy® Ödülleri’nde Drama Dizisi dalında En İyi Yönetmen ödülünü kazanan ilk Asyalı olarak tarihe geçen Hwang Dong-hyuk bir kez daha dizinin yönetmenliğini, senaristliğini ve yapımcılığını üstleniyor. Lee Jung-jae, Lee Byung-hun, Wi Ha-jun ve Gong Yoo ilk sezondaki rolleriyle geri dönerken yeni sezonun renkli karakterlerden oluşan oyuncu kadrosuna katılan isimler arasında Yim Si-wan, Kang Ha-neul, Park Gyu-young, Lee Jin-uk, Park Sung-hoon, Yang Dong-geun, Kang Ae-sim, Lee David, Choi Seung-hyun, Roh Jae-won, Jo Yu-ri ve Won Ji-an yer alıyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

İZKİTAP her yaştan kitapseveri ağırlıyor

İZKİTAP – 4. İzmir Kitap Fuarı, edebiyat ve sinema dünyasının birbirinden değerli isimlerini, ziyaretçileriyle buluşturmaya devam ediyor. “Sinema ve Edebiyat” temasıyla düzenlenen İZKİTAP, 3 Kasım’a kadar ziyaretçilerini ağırlamaya devam ederken hafta sonu da Ercan Kesal, İnci Aral, İlker Başbuğ, Murat Menteş, Umut Sarıkaya, Yılmaz Aslantürk gibi isimler söyleşi ve imza etkinliklerinde yer alacak. 

 

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde, İZFAŞ ve TACT Fuarcılık iş birliğiyle Fuar İzmir’de düzenlenen İZKİTAP-4. İzmir Kitap Fuarı, 26 Ekim’den bu yana kitapseverleri ağırlıyor. İZKİTAP,  bu hafta sonunda da çocuğu genci, öğrencisi yetişkini binlerce İzmirliyi ağırlayacak. Fuarda 2 ve 3 Kasım tarihlerinde, 136 yazar imza etkinliği ile kitapseverlerle bir araya gelecek, farklı konularda 17 söyleşi düzenlenecek. Kitapseverler, sevdikleri yazarları görüp kitaplarını imzalatma ve sohbet etme, söyleşilere katılıp bilgi edinme fırsatı bulacak. 

 

Çocukların sevgilisi Şermin Yaşar

İZKİTAP, hafta içinde de birbirinden değerli isimleri okurlarıyla buluşturdu. Türkiye’nin ilk Kelime Müzesi’ni kuran ödüllü yazar Şermin Yaşar, büyük ilgi gördü. Tamamen dolu salonda konuşan Yaşar, “Kitap fuarlarına gitmeyi çok seviyorum. Çocuklarla bir araya gelmeyi ve konuşmayı önemsiyorum. Fuarlar buna güzel bir olanak veriyor. İzmir’de düzenlenen kitap fuarlarına daha önceki yıllarda da gelmiştim. Yine aynı şekilde yoğun bir kalabalık olmuştu. Hepimiz açısında çok keyifli oluyor” dedi. 

Oyuncu Anne isimli sosyal medya hesapları üzerinden çocuklarıyla oynadığı yaratıcı ve gelişimlerini destekleyici oyunları paylaşarak ülkenin dört bir yanındaki annelerle arkadaşlık ağı kuran ve yazdığı onlarca çocuk kitabı ile adeta çocukların sevgilisi olan Şermin Yaşar, söyleşi sonrasındaki imza etkinliğinde çocuklarla bol bol sohbet edip fotoğraf da çektirdi. Cumhuriyet’in anlam ve önemini vurgulayan Yaşar, Prof. Dr. İlber Ortaylı ile birlikte yazdıkları “Cumhuriyet’in İlk Sabahı” adlı kitabı hakkında bilgi verdi. Yaşar, “Cumhuriyet Bayramı’nı yılda bir kez kutlamayalım. Her gün Cumhuriyet ilan edilmiş gibi aynı coşkuyla yaşayalım” dedi.  

 

Genç yazarların öncüsü Demiriz okurlarıyla buluştu

Yazarlığa 14 yaşında kaleme aldığı kitabıyla adım atan Rana Demiriz, İZKİTAP’ta okurlarıyla bir araya gelerek kitaplarını imzaladı. Kendisi için İzmir Kitap Fuarı’nın çok önemli olduğunu dile getiren Demiriz, “İlk kitabımı 14 yaşımda yazdım. O zaman Türkiye’nin en genç yazarı oldum. O dönemde en genç yazarlar 22 ila 23 yaşlarındaydı. Bu anlamda gençlere cesaret verdiğimi düşünüyorum. Daha sonrasında çıkan genç yazarları gördükçe çok gururlandım. Amacım onlara bir yol açmaktı. Sonrasında yazarlık kariyerim gelişti ve okur kitlem oluşmaya başladı. Liseye giderken dört kitap yazdım. Kitaplarımın bir özelliği de yaşsız olmaları, hedef kitlem yaşsız. Bu benim için çok gurur verici oldu. Okul etkinliklerine gidiyorum zannediyorum ki çocuklarla buluşacağım, bir bakıyorum veliler de gelmiş, öğretmenler de kendileri için ayrı söyleşi talep ediyorlar. Beni torunlarından görüp kitaplarımı okuyan 65 yaşında takipçilerim var” dedi. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Sabancı Vakfı, 16. Sezonunda Fark Yaratanları Arıyor

Sabancı Vakfı Fark Yaratanlar Programı, Türkiye’nin yeni Fark Yaratanlarını bulmak için 16. Sezonunda başvuruları almaya başladı. Programa başvurular ve aday önerileri www.farkyaratanlar adresi üzerinden 30 Kasım 2024, gün sonuna kadar gerçekleştirilebilecek.

Sabancı Vakfı’nın, 2009 yılından bu yana yürüttüğü “Fark Yaratanlar” programının 16. Sezon başvuruları başladı. Yeni sezonunda Fark Yaratanlarını arayan program için 30 Kasım 2024, gün sonuna kadar farkyaratanlar adresi üzerinden başvuru yapılabileceği gibi aday da önerilebilecek.

 

Fark Yaratanlar Programı’nın 16 yıldır toplumsal sorunlara yenilikçi çözümler bulmak için harekete geçen birey ve kurumların ilham veren hikayelerini görünür kıldığını ve seçilen Fark Yaratanların kapasitelerini güçlendirdiğini ifade eden Sabancı Vakfı Genel Müdürü Nevgül Bilsel Safkan, “Fark Yaratanlar Programımız ile 2009 yılından bu yana toplumsal değişime öncülük eden Türkiye’nin dört bir yanındaki birey ve kurumların etkileyici hikayelerini toplumla buluşturuyor. Topluma ilham veren bu hikayeler aracılığıyla sosyal değişime katkıda bulunuyoruz. Programımız aracılığıyla bugüne kadar 47 şehirden 216 birey ve kurum, toplumsal sorunlara karşı ürettikleri yenilikçi ve kalıcı çözümlerle Türkiye’ye örnek oldu, önemli sosyal etkileri oldu. Değişime olan inançla nelerin başarılabileceğini bizlere gösterdi. Her bir çalışmanın yarattığı sosyal fayda, toplumun farklı kesimlerine ulaşarak yarattığı farkındalıkla bir dönüşüm dalgası başlattı. Sabancı Vakfı olarak, bu yıl da topluma ilham verecek Fark Yaratanlarımızı Türkiye ile paylaşmak için sabırsızlanıyoruz. Bireysel başvuruların yanı sıra fark yaratan çalışmalara imza attığı düşünülen kişi ya da kurumların aday olarak önerilmesini de heyecanla bekliyoruz” dedi.

 

Fark Yaratanlar Programı, toplumsal sorunların bireysel çaba ve aktif vatandaşlık örneğiyle nasıl çözülebileceğine dair topluma ilham vermeyi amaçlıyor. Programın 16. Sezonunda da adayların belirledikleri sorunlara yönelik geliştirdikleri çözümlerin somut değişim yaratması; yaratıcı, sürdürülebilir, yaygınlaştırılabilir, şeffaf ve güvenilir niteliklere sahip olması bekleniyor. Seçilen Fark Yaratanlar, uzmanlar eşliğinde yapılan ihtiyaç analizi sonrasında uzun soluklu bir yolculuğa başlıyor. Fark Yaratanlar Ağı’na dahil olan kişi ve kurumlar çalışmalarını geliştirmek üzere; bir sezon boyunca Sabancı Vakfı ve Impact Hub İstanbul ile birebir çalışma şansına sahip olurken mentorlarla kapasitelerini güçlendiriyor. Öte yandan diğer Fark Yaratanlar ile iş birliği geliştirme, çeşitli atölye ve etkinliklere katılma fırsatına da sahip oluyor. Düzenlenen etkinlik ve atölyeler ise yine seçilen Fark Yaratanların ilgi ve ihtiyaçları doğrultusunda şekilleniyor. 

 

Fark Yaratanlar Programı hakkında ayrıntılı bilgiye ulaşmak, başvuru yapmak veya aday göstermek için farkyaratanlar adresini ziyaret edebilirsiniz.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Ege Üniversitesinde “Herkes İçin Sağlık Kongresi” başladı

Ege Üniversitesinde farlı disiplinlerin iş birliği ile düzenlenen  “Ege Üniversitesi Herkes İçin Sağlık Kongresi” başladı. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi öncülüğünde  “İyi Yaşamın Merkezi İzmir, Sağlıklı Yaşamın Öncüsü Ege Üniversitesi” teması ile yapılan kongrenin açılışı EÜTF Muhiddin Erel Amfisinde gerçekleştirildi. Programa, Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak’ın yanı sıra EÜ Rektör Yardımcıları Prof. Dr. İlkin Şengün ve Prof. Dr. Mehmet Ersan, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Devrim Bozkurt, üniversite üst yönetimi, senato üyeleri, akademik ve idari personel ile öğrenciler katıldı.

Kongrenin açılışında konuşan Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, “Günümüzde bilim ve teknolojinin hızlı gelişimi, hayatlarımızın her alanında olduğu gibi bilimsel araştırma ortamında da önemli değişimlere yol açmıştır. Bilimin hiçbir dalını birbirinden ayrı düşünemediğimiz günümüzde disiplinler arası çalışmaların değeri her geçen gün artmaktadır. Biliyoruz ki, içinde bulunduğumuz teknoloji ve bilgi çağında ülkelerin rekabet gücünü artırabilmesi; küresel çapta esen bu değişim rüzgârının hızına ayak uydurabilmeleriyle mümkün. Uluslararası arenada ülkemizi hak ettiği noktaya taşımak ve rekabet gücümüzü artırmak için bilimsel çalışmalara ve araştırmalara ağırlık vermemiz gerekiyor.  Ege Üniversitesi olarak bu konuda üstümüze düşen sorumluluğun farkındayız ve çalışmalarımızı bu doğrultuda sürdürüyoruz.” diye konuştu.  

“Sağlık temalı birçok bilimsel etkinlik yaptık”

Rektör Prof. Dr. Budak, “2019 yılından itibaren Ege Üniversitesini sağlık temalı ve öncü bir üniversite haline getirme sürecindeyiz. Son 5 yılda ortaya yeni bir anlayış ve vizyon koymaya çalışıyoruz. Bu vizyonun merkezinde ise sağlık yer alıyor. Sağlıkta yeniden yapılanmaya önem veriyoruz. İzmir’i sağlıklı yaşamın merkezi haline getirme perspektifine sahip çıkıyoruz.  Bu süreçte, Ege Üniversitesini de sağlıklı yaşamın öncüsü haline nasıl getiririz vizyonunu geliştirmeye çalışıyoruz. Bu doğrultuda, ilk olarak 22 Kasım 2019 tarihinde Cumhurbaşkanlığımızın himayesinde, ‘Ege Üniversitesi Sağlıklı Yaşamın Geleceği Şurası’nı gerçekleştirdik. Bu şurada 600’den fazla Ege Üniversiteli bilim insanı, sağlıklı yaşamın geleceğini bir tam gün boyunca tartıştılar. Özellikle üniversitemizin çok güçlü olduğu alanı; sağlığı, ziraatı ve sporu, sağlıklı yaşam ekseninde nasıl beraber düşünebiliriz, mühendislik ve temel bilimleri bunun içine nasıl katabiliriz; toplumun sağlıklı yaşamına nasıl hizmet edebiliriz? Bu konuları etraflıca ele alarak ortak bir anlayış geliştirmeye çalıştık. Sağlıklı yaşam alanında birlikte düşünme ve iş yapma alışkanlıklarımızı geliştirmemiz oldu. Şura bu yönde çok önemli bir başlangıç oldu. Toplumda sağlıklı yaşamın farkındalığını artırmak adına 15 Aralık 2019 tarihinde halka açık olarak organize ettiğimiz ‘Sağlıklı Yaşıyoruz İzmir Buluşması’nı gerçekleştirdik. Yapay zekânın sağlık hizmetlerinin etkinliği ve erişilebilirliği konusunda üstlendiği hayati rolündeki gelişmelere yönelik 7 Şubat 2020 tarihinde Uluslararası Sağlıkta Yapay Zekâ Sempozyumunu gerçekleştirdik. 13 Mayıs 2024 tarihinde 700 öğretim elemanımızın katılımıyla gerçekleştirdiğimiz Ege Üniversitesi Ar-Ge Şurasıyla Sağlık Temalı Üniversite vizyonunu taçlandırdık. Nitekim Şura sonucunda ortaya çıkan veriler ışığında Ege Üniversitesi’nin Sağlık teması etrafında Ziraat, Gıda, Spor, Fen, Mühendislik, Sosyal Bilimlerle ortak bilimsel araştırmaya yönelimi ortaya çıkmıştır.” dedi.

“İyi yaşamın merkezi İzmir, Sağlıklı Yaşamın öncüsü Ege”

Bu kongre ile farklı disiplinleri bir araya getirerek, sağlıkla ilgili en güncel konuları kapsamlı bir şekilde ele almayı amaçladıklarını vurgulayan Rektör Prof. Dr. Budak, “Bu program, sadece tıp değil, mühendislikten sosyal bilimlere kadar geniş bir yelpazede katkı sağlayan akademisyenlerin ve uzmanların katılımıyla zenginleşiyor. Özellikle pandemi sonrası dönemde, sağlık kavramının sadece hastalıkların tedavisiyle sınırlı olmadığını; aynı zamanda bireylerin ve toplumların ruhsal, sosyal ve çevresel refahıyla da doğrudan ilgili olduğunu bir kez daha hatırladık. Bu nedenle, kongremizin multidisipliner yapısı, sağlığın farklı boyutlarını kapsamayı hedefliyor. Ege Üniversitesi olarak, sağlık bilimleri alanı başta olmak üzere tüm alanlarda araştırma, eğitim ve toplumsal hizmet sunma misyonumuz doğrultusunda, bu kongrede elde edilecek bilgi ve bulguların geleceğe yön verecek adımlar atmamıza katkı sağlayacağına inanıyorum. İyi yaşamın merkezi İzmir, Sağlıklı Yaşamın öncüsü Ege Üniversitesi hedefine umarım sizlerin de katkılarıyla, hep birlikte ulaşacağız. Bu duygu ve düşüncelerle hepinize tekrar hoş geldiniz diyor, emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum.” diye konuştu.  

“Gıda Güvenliği ve Sağlık İçin Öneriler”

Kongrenin ilk oturumu, EÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Ersan’ın başkanlığında, “Yaşam İçinde Sağlığın Korunması ve Sürdürülebilirliği: Gıda Güvenliği ve Beslenme” teması ile gerçekleştirildi. Oturumda, EÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İlkin Şengün, “Gıda Güvenliği ve Sağlık İçin Öneriler” başlıklı sunumu yaptı. Prof. Dr. İlkin Şengün,  sağlık ve güvenli beslenme konularında kapsamlı bilgiler aktardı.

Onursal başkanlığını Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak’ın, kongre başkanlığını ise Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Devrim Bozkurt’un üstlendiği bilimsel program; Tıp, Diş Hekimliği,  Eczacılık, Edebiyat,  Eğitim, Su Ürünleri, Sağlık Bilimleri, Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık, Hemşirelik, Ziraat, Spor Bilimleri, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültelerinin iş birliği ile düzenlendi.

İki gün sürecek olan kongre kapsamında yapılacak oturumlarda tıp ve sağlık bilimlerinin farklı alanlarında sürdürülebilirliğin önemi vurgulanacak.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

‘Roma’nın Kayıp Hazineleri’ Yeni Sezonu 3 Kasım Pazar 20.00’de National Geographic Ekranlarında Başlıyor!

Roma İmparatorluğu’ndaki yaşamın sırlarını keşfetmek için yeni bir kazı sezonuna başlayan dünyanın dört bir yanındaki arkeolog ekiplerinin peşinde Pompeii harabelerinden, Petra’nın kumlarına ve Roma’nın meşhur sokaklarına kadar, bu eski uygarlığın hazinelerinde muazzam bir keşfe çıkartan “Roma’nın Kayıp Hazineleri”, yeni sezonuna 3 Kasım Pazar 20.00’de National Geographic ekranlarında başlıyor.

 

Bilimin, keşfin ve hikâye anlatımının gücüne inanarak 130 yılı aşkın bir süredir dünyanın en güvenilir markalarından biri olmayı sürdüren National Geographic’in birbirinden iddialı yapımlarını D-Smart, Digiturk ve TOD, KabloTV, Tivibu ve TV+ platformlarından izleyebilirsiniz.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı