Carter’s, Türkiye’de, İpek Özilhan Özkan liderliğindeki 10. Yılında ailelerin güvenini kazanırken, büyüme stratejisini genişletiyor ve perakende sektöründe güçlü bir varlık göstermeye devam ediyor.
Türkiye’de bebek/çocuk giyiminde öncü markalardan biri haline gelen Carter’s, Gami Giyim’in Genel Müdürü İpek Özilhan Özkan yönetiminde Türkiye pazarında 10. yılını kutluyor.
Türkiye’de 2014 yılında İpek Özilhan Özkan liderliğine geçen Carter’s, bugün 8 fiziksel mağazasıyla faaliyet gösterirken, bu yıl içinde Tema World’de açılacak 9. fiziksel mağazası ve 7/24 hizmet veren online mağazası ile büyüme hedefini sürdürüyor.
Carter’s’ın 1865 yılından beri tüm dünyada benimsediği “Güvenle Başlar Her Şey” mottosu, Türk ailelerinin markaya olan bağlılığını güçlendirmektedir. Carter’s ürünleri, bebek ve çocuk sağlığı açısından güvenli ve yüksek kaliteli malzemelerden üretilerek tüketicilere sunulmaktadır. Bu güven, markanın Türkiye’de de tercih edilmesinin temel nedeni olmuştur.
“Carter’s; Türkiye’de Güven ve Kalite ile Anılıyor”
Gami Giyim CEO’su İpek Özilhan Özkan, Carter’s Türkiye’nin başarısını şu sözlerle değerlendirdi: “Carter’s, Türkiye’de aileler için bir güven sembolü oldu. Yıllardır benimsediğimiz bu güven anlayışını, her yeni mağazamız ve ürünümüzle sürdürüyoruz. Hedefimiz, sadece daha fazla aileye ulaşmak değil, aynı zamanda onlara güvenle kullanabilecekleri, yüksek kaliteli ürünleri sunmaktır. Tema World’de açacağımız yeni mağaza ile bu hedefi bir adım daha ileriye taşımış olacağız.”
Carter’s Türkiye, kalite ve güven odaklı bu strateji ile büyümeye devam ederken, markanın bebek ve çocuk giyimi konusundaki global mirasını Türk ailelerine sunmaya devam edecek.
Türkiye’nin sevilen DJ ve aranjörlerinden Mahmut Görgen, hayranlarını heyecanlandıracak yeni projelerle müzik sahnesine dönüyor. Yeni şarkısını dinleyicileriyle buluşturmaya hazırlanan başarılı müzisyen, aynı zamanda kısa aralıklarla art arda yayımlanacak projeleriyle de dikkat çekiyor.
Yeniliklerle Dolu Bir Dönem Başlıyor
Müzik kariyerine kazandırdığı birçok hit parça ile bilinen Mahmut Görgen, bu defa da beklentileri karşılamaya kararlı. Yeni şarkısının modern ritimleri ve enerjik altyapısı, dinleyicilere unutulmaz bir müzik deneyimi sunacak. Şarkının dijital platformlarda yayımlanmasının ardından, Mahmut Görgen’in yeni projelerinden ilk dinleyiciler haberdar olacak.
“Müzik Yolculuğumda Sınırları Zorluyorum”
Mahmut Görgen, bu projelerinde Deep House, elektronik ve pop gibi farklı müzik türlerini harmanlayarak dinleyicilerine yenilikçi ve dinamik bir tarz sunmayı hedefliyor. Başarılı müzisyen, “Bu yeni projelerle müzik yolculuğumda sınırları zorlayarak farklı sesler ve deneyimlerle dinleyicilerimi buluşturmak istiyorum,” diyerek yeni dönemine dair ipuçları veriyor.
Mahmut Görgen’in yeni projeleri hakkında daha fazla bilgi almak ve en son gelişmeleri takip etmek için tüm dijital müzik platformlarında ve sosyal medya hesaplarında yerinizi alın.
İrem Derici’yle Cihangir Kaktüs’te buluşmak için sözleşiyoruz. Kapıda karşılaşıyoruz. Son zamanlarda ona fiziğinden dolayı ‘Beton’ diyorlar. Gerçekten öyle, zaten sohbet sonrası spora gidecekmiş. Birbirimizi yıllardır tanıyoruz ama her defasında lügatına beni şaşırtacak yeni argo laflar katmayı başarıyor ve buna çok gülüyor. Her zamanki gibi aşırı komik… İnsana sohbet ederken yaşam enerjisi veriyor. Birer soğuk kahve söylüyor, başlıyoruz sohbete.
◊ Son söyleşimizde eski sevgilin de bizimleydi. Hatta o zamanki bakışmalarınızdan ‘Bu kız evlenir’ diye düşünmüştüm…
Bu kız evlenmez -çok büyük konuşuyorum- kim olursa olsun bu kız evlenmez. Ne evimi, ne hayatımı ne paramı paylaşacak halim kalmadı. O imzayı atınca onun malı, benim malım, hepimizin ortak oluyor, ne münasebet! Ben köpek gibi çalışıyorum. Bak, antidepresanlarımın sayısı 10 gündür üçe çıktı.
◊ Neden?
Haberin Devamı
Çünkü bayılana kadar günlerce uykusuz kalıyorum. Yıllardır gittiğim bir hocam var; profesör, nöropsikiyatr. Kimseye anlatamadıklarımı ona anlatırım. Baktık ki benim bütün olayım takıntıymış. Ve takıntı genetik bir şey.
◊ Neyle ilgili takıntı yapıyorsun bu derece?
Her şeyi takıyorum. Yıllardır kiloma taktım. İşle alakalı her şeyi kafama takıyorum. 15 senedir profesyonel anlamda sahneye çıkıyorum ama hâlâ konserlerde kaç bilet sattık diye takılıyorum. Bu takıntılar beni tamamen uykusuz biri haline getirdi. Hocam da bana “Senin terapilik bir olayın yok. Takıntılar genetiktir, aileden geçer. Bunları terapiyle değiştiremezsin” dedi. İlaçlarımı verdi. Kafam da o kadar hızlı çalışıyormuş ki kafamın hızına vücudumun yetişmesi gerekiyormuş. Bu sebeple ölene kadar spor yapmamı söyledi. Alkole ve ilişkilere ara vermem gerekliymiş. O konuda da söz verdim. Bir haftadır rahat uyuyorum.
◊ “Gönül ferman dinlemez” derler, ilişkiler konusunda nasıl söz verdin? Bir de sen şarkılarında hep aşktan bahsediyorsun…
O 2010’ların başlarındaki İrem’di canım. Şimdiki İrem’in sözlerine bak; “Yırtarım ağzınızı” diyor yeni İrem. Bir de gönül ferman dinliyor. Sor bana “İlişkilerinde âşık oldun mu” diye.
Ben çok güzel kendimi evcilik oyununa sokarım. Aşk dediğin kendini unuttuğun bir şeydir, ben kendimi yıllardır hiç unutmadım. Hoşlanıyorum, partnerliği hoşuma gidiyor, birinin omzuna kafayı yaslama klişesi ama yani çok âşık olsam, gebersem bir günde bitirmem ilişkilerimi.
Küründen (yalandan) diyorum. Aslında “Sana âşığım” da demiyorum. “Seni seviyorum” diyorum. E, ben seni de seviyorum Hakan. “Âşığım, sensiz yaşayamam, nefes alamam” lafları eskide kaldı. Son beş seneden bahsediyorum, benim ipimle kuyuya inilmez.
◊ Neden bitiyor peki ilişkiler?
Haberin Devamı
Başta İrem’in argosu, İrem’in belaltı konuşmaları; bunların hepsine ‘okey’ diyorlar, ama bir süre sonra bakıyorum, benim sahibim gibi hissettikleri için, konuşmalarım batıyor onlara. Benim hayatıma müdahale başlıyor, orada “Görüşürüz beyefendi” diyorum.
Sizi bir tokatlarım, genel kültürümle manyak ederim
◊ Kariyerin boyunca en çok maruz kaldığın şey ne oldu müzik dünyasında?
Şunlar önümü kesti falan gibi şeyler yok. Başarının önünü kimse tutamaz, eğer sen bir şelaleysen bariyer durmaz orada. Ben ne yaptıysam kendime yaptım, 2017’deki durum, çalkantılı ilişkilerim, bazen ağzımdan çıkan gaflar… Hep kendime yaptım.
◊ Bugüne kadar en yanlış anlaşıldığın şey neydi?
Haberin Devamı
“Avam, ilkokul terk, bu da parayı sonradan gördü” gibi şeyler söyleyenler oldu. Bu pandemi döneminde yıkıldı, beni daha iyi tanıdılar. Ama yok öyle bir şey. Varlık tartışılır bir şey, küfretmek avamlık sayılabilir. Benim annemle babam 5 yaşındayken ayrıldı, sonra annemin eline gelen nafakayla yetişen bir çocuktum ama eğitim anlamında hiçbir şeyden eksik bırakılmadım, yüksek lisansımı bitirdim. O ilk zamanlar avam, eğitimsiz lafları çok koyuyordu bana. Sizi bir tokatlarım eğitimimle, genel kültürümle manyak ederim.
◊ Şimdi mutlu musun?
Yüzde 30 kaygılıyım. Yüzde 70 mutluyum. Klişe olacak ama 13 senedir aynı insanlarla çalışıyorum, birbirimizi anlıyoruz, dinliyoruz. Onlarla mutluyum. Annem her sabah mesaj atıyor, mutluyum. Babamla uzaklaştık bu dönem, çünkü ne zaman hal hatır sormaya arasam “Benim dediğim şarkıları çıkarmıyorsun” diye beni müzik terörüne itiyor. Mutluyum, güzel arkadaşlarım var, konserlerim ful çekiyor. Mutsuzum, çünkü ilişki konusunda kendimi bugüne kadar çok yıprattım; mutsuzum, çünkü bir tık daha başarıya acıktığım bir dönemdeyim.
Haberin Devamı
BİR DE İLİŞKİ OLUNCA ÇİRKİNLEŞİYORUM, GÖZÜMÜN FERİ SÖNÜYOR
◊ Evlilikle ilgili mal mülk paylaşımı konusundan dert yandın. Evliliğe mesafenin sebebi gerçekten bu mu?
Onun çözümü var; ilk evliliğimde babamın zoruyla bir mal ayrılığı anlaşması yapmıştık, yine yaparım. Çünkü biri g.tünü devirip yatıyorsa, ben çalışıp kazanıyorsam o para benimdir, ailemindir. Yani sebep o değil. Ben kimseyle yaşayamayacak kadar bencilleştim. Biri evimde saksının yerini değiştirsin, bana geliyorlar. Ya da bir erkek arkadaşım konserlerime gelmeye başlayınca deliriyorum. Stresli olabiliyorum, konser öncesi ses açıyorum, refleks olarak bir anda gaz çıkarabiliyorum. Onun yanında neden geğireyim? Zaten bir ilişkimde gaz sıkışmasından hastanelik hale geldim; kendi evimde beş gün tutacağım diye. Bir de istediğim diziyi izlemek, müziği dinlemek istiyorum. Beyefendinin turşulaşmış müziklerini dinlemek istemiyorum. Ortak hayat istemiyorum; bu konuda netim. Flörtlerim tabii olacak. Kururum yoksa.
◊ “Kimseyle yaşayamayacak kadar bencilleştim” dedin. Ünlü olmaktan mı yoksa insanların alanına girmesinden ya da saygısızlıklardan mı sıkıldın?
Benim alanıma artık kimse giremez. Saygıyla karışık bir korku oluştu bana karşı. Saf saygı diye bir şey yok zaten, birinden ufaktan bir tırsarsın da saygı onunla aynı doğrultudadır. O yüzden hayatıma müdahale etmeleri değil mesele. İnsan eğlendirmek zor ve ben bütün enerjimi sahnede bırakıyorum, bitince uyuyamıyorum o adrenalinle, meslektaşlarım da aynı. Onun haricindeki zamanda kendi hobilerime eğilmek istiyorum. Bir arkadaş grubumuz var, onlarla buluşup enerjimizi atıyoruz ama bunun üzerine ilişki eklenince çirkinleşiyorum. Kilo alıyorum, gözümün feri sönüyor… Ayrılınca kilo vermeye başlıyorum; yüzüme, cildime bir renk, tekrar flört enerjisi geliyor.
MESAJ KUTUM KARATE SALONUNA DÖNDÜ
◊ Sen eski sevgililerinle dost kalamayanlardan mısın?
Ne dost olacağım, bin tane dostum var. Bir de sevişen insandan dost olur mu?
◊ Olmaz mı?
Çok net söylüyorum; bedenleri birbirine değmiş insanlardan dost olmaz. Alkollü bir ortama girersin, eski hisler coşar…
◊ Senin “Genç sevgili severim” gibi bir açıklaman vardı…
Genç enerjisi seviyorum. Çünkü yaşıtlarımın yüzde 90’ının ya uzun ilişkisi var, ya evliler, ya da benim gibi ilk evliliği bitmiş, ikinciye dönüyorlar. Gerçekten benim enerjim bana da fazla, dört kişilik yaşıyorum, genç biri beni daha iyi idare edebiliyor. Bir de gençler çok güzel. Geçen bir happy hour’da “Ben genç enerjisi seviyorum, biriyle flörtleşiyoruz, ‘Kaçlısın’ dedim. ‘2003’lüyüm’ dedi. Şok oldum” dedim. Bu her yerde haber oldu. Bu açıklamanın üzerine bir günde 50 bin takipçi geldi. Sosyal medyadan nüfus kâğıdını atanlar, “Duydum ki gençlerden hoşlanıyorsun” diye yazanlar. Bir günde karate salonuna döndü mesaj kutum, hepsi 25 yaş altı, 18 üstü. Kendimi bir kötü hissettim. Her açıklamam da dikkate alınmasın yani, kendimden 10 yaş büyük birine de, 10 yaş küçük birine de âşık olabilirim, bunun garantisi yok.
MERT DEMİR’İ BİR SALIN, ÇOK BAŞARILI
◊ Son dönemde müzik dünyasında nelere takıksın?
Ortada sinirlenecek bir şey yok, herkes barış içinde. Demet (Akalın), Hande’nin (Yener) sahnesine çıkıyor, sarılarak düet yapıyorlar; küsler barışıyor. Sadece başarılı insanların başarısını algılayamayan ve onları sürekli b.klamaya çalışanlara sinir olurum. Mesela Mert Demir’i bir salın, çok başarılı.
◊ Müzik dünyasını nasıl buluyorsun?
Aşure gibi karman çorman. Hep ikişer senelik tipler çıkıyor, son kullanma tarihi var çoğunun. Tabii bunların yanı sıra kalıcı yeri olanlar da var, onlardan biri olduğumu zannediyorum. Müzik sektörüyle alakalı başka bir şey söylemek de istemiyorum. Kendim daha uzağa nasıl işerim, ona bakıyorum. Yoksa kiminle aşık atayım ki! Rakip mi kaldı? Birileri yürüyor, birileri koşuyor.
KİLOLU MUTLU DEĞİLİM, O YÜZDEN 2017’DE GEBERİP GİDİYORDUM
◊ Bir röportajında “Dış görünüşümle ölene kadar barışmayacağım” demişsin. Ama Instagram profilinde kendiyle çok barışık bir kadın var…
Sen şu an karşındaki kadında ne görüyorsun?
◊ Fotoğraflarındaki gibi güzel bir kadınsın…
Bu bir çaba gerçekten. Benim gidip botoksumu zamanında yaptırmam lazım. 10 saat suratımı inceliyorum. “Elmacıklarım çökmüş, biraz doldurayım” diyorum. Çaba içerisindeyim sürekli, barışmayacağım dediğim bu. Tabii herkesin kendi tercihi, kimisi kilolu mutludur. Ben kilolu hiç mutlu değilim, bu yüzden 2017’de geberip gidiyordum zaten. O yüzden kendimle barışırsam sıkıntı ya da kendimi müzik konusunda herhangi bir konuda başarılı bulur, oldum dersem, bittiğim yerdir. O yüzden son dakikaya kadar savaşım devam edecek.
◊ Genelde kalçalarını beğeniyorlar. Poponu yaptırdın mı?
Yaptırmadım. Bıçak altına yatma konularında eski cesaretim yok. Genel olarak hastalık korkusu başladı. Botoksa, dolguya okey’im. Popo da yaptırmayıvereyim. Ben memeden alayım alkışı, popo da olmayıversin.
Eskilerin hepsini ‘stalk’larım
◊ Son dönemde aynaya bakınca nasıl bir kadın görüyorsun?
Yorgun ama çabalı, hevesli, yine kendi kendini iyileştireceğine inanan, başarılı olmak isteyen… Bugüne kadar yaptıklarım asla yeterli değil. Başarıya susuyor insan, averaj hiç benlik değil.
◊ Neşeli halinin yanında depresif tarafların var mı?
Hep depresifim, alt dişlerimin hepsi kırıldı. O yüzden benim takıntılar depresyona kapı açıyor. Mesela aynı döngüye kızıyorum; “Duş al, giyin, makyaj yap, spora git”. O aynılık depresif hale getiriyor. Kendime vakit ayırmak istiyorum, kafamda İspanyolca öğrenmek var. Bisiklete binmeyi öğrenmek istiyorum, yenilik yaratmam lazım hayatımda. Yoksa Ahmet’le flört et, Mehmet’le ilişkiye başla… Lanet gelsin, istemiyorum.
◊ Erkekler sana neden illallah ettirdi bu kadar?
Belki ben onlara ettirdim. En son bir flört deneyimim oldu, yakın zamanda yemeğe çıktık. Güzel gidiyordu, şöyle sordu: “Geride kalanlar ne halde”. “Hepsini stalk’lıyorum (gizlice takip etmek), bir süre hiçbirinin akli dengesi yerinde olmuyor. Çünkü ben insanların altı senede yaşadığı şeyi altı ayda yaşıyor, yaşatıyorum. O yüzden sudan çıkmış balığa dönüyor ama toparlıyorlar” dedim. O yemekten sonra çocuk bir daha telefonlarıma çıkmadı.
◊ Eskileri stalk’lar mısın?
Hepsini.
◊ Fake hesaplarından herhalde…
Çoğu beni engellediği için normal hesabımdan bakamıyorum.
◊ Neden engelliyorlar?
Bu iki kişide oldu, birinde atlatmam üç senemi aldı. Bir sene sessiz kaldım, sonra sessiz kalamamaya başladım. Çocuğa önce mesaj attım, sonra sosyal medyasına, mail’ine mesaj atmaya kadar düştüm. E-mail’inden bile engelledi. ‘You’ dizisindeki Joe karakteri gibi (gülüyor).
◊ Neden stalk’lıyorsun?
Aynı ortamda olmak istemiyorum. Ayrıldığım kimseyle bugüne kadar karşılaşmadım. Eski eşimle ayrılalı 10 seneyi geçti, hiç karşılaşmadık.
◊ Onlar seni stalk’lıyorlar mıdır?
Köpek gibi… Ama beni stalk’lamasalar ne olacak, herhangi bir kanalı aç, ben varım, benden kaçamazsın, benim ünlü olma sebebim bu.
Çok büyük açıklarımı bekliyorlar şu an
◊ Yeni şarkın ‘Gidelim mi Buralardan’ çıktı. Hikâyesi nedir?
Bu şarkıyı dinlediğimde nakarata kadar beni çok üzüyor, sonra nakaratta aslında böyle hafifmeşrep bir kadından bahsediliyor. “Sen bu kadehten içtin mi” derkenki o kadeh iki anlamlı, anlayana. Söz ve müzik Tüzün’e ait. Bana çok tatlı bir yaz şarkısı gibi geliyor, biraz 70’ler disko ruhunu anımsatıyor. Bir de tutmayan bazı şarkılara küsüyorum, sahnede söylemiyorum. Buna hiç küsmeyeceğim çünkü çok seviyorum.
◊ Şarkında ‘skandal’ lafı geçiyor. Geçenlerde de Instagram’da “Basitlik, skandal, polemik, bunlara ihtiyacımız var. İlla ben mi yapayım” demişsin. Sever misin skandalı?
Eskiden bu işlerin çok içindeydim ama farkındaysan sakinledim, bir de birçok magazinci küstü bana.
◊ Neden?
Üzerlerine alındılar bazı şeyleri, küstüler ya da korkar oldular çünkü benim de en az onlar kadar artık çevrem ve dedikodu ağım var. Birinin sırrını ölene kadar tutarım ama benim damarıma basınca bak bakalım, nelerini dökerim onun. Kinci biriyim, öldürene kadar devam ederim. O yüzden birçok kısım korktu benden. Benim çok büyük açıklarımı bekliyorlar şu an. Bir skandal yaratsa da biz bunu bitirsek diye bekleyenler var. Umarım ekmeklerine yağ sürmem, sakin yaşıyorum çünkü.
◊ Kaostan beslenen biri misin?
Severim, yalan yok. Mahalle birbirine girsin hoşuma gider ama bu tip şeylerin içine girmeye artık eskisi gibi cesaretim yok çünkü aileme karşı maddi olarak sorumluluklarım arttı. Ağzımdan çıkan bir şey bütün işlerime mal olabilir.
Ekranda canlandırdığı karakterle 7’den 70’e geniş bir kitlenin sempatisini kazandı. Bu onun ilk gazete söyleşisi, o yüzden bir hayli heyecanlı. Ekranda gördündüğü gibi de sevimli ve sempatik. Rahimcan’ı yakından tanıyarak başlıyoruz sohbetimize…
◊ İsminin bir hikâyesi var mı?
Rahimcan isminin aslında biraz dramatik bir hikâyesi var. Annem bana hamileyken teyzem genç yaşta vefat ediyor, adı da Rahime. O yüzden benim adımı da Rahimcan koyuyorlar. Kapkap da Osmanlı’da takunya tamircisi demek. Atalarım o işi yapıyormuş. İsmim başta biraz farklı geliyor olabilir ama ben seviyorum farklı olmasını, başkasında yok.
◊ İsminin akılda kalması için sahne adı alan şarkıcılar, oyuncular var. Sen hiç ismini kısaltmayı falan düşündün mü? Yoksa ‘Rahimcan Kapkap’ ismiyle star olunabilir mi?
Haberin Devamı
Sahne adı aklımın ucundan geçmedi. Bu tip olaylarda isme bakılıyor mu bilmiyorum ama yetenek olduktan sonra bence her şey olur.
◊ Seni ekranda iki sezondur izliyoruz, bir de yeni sinema filmin gelecek. Ama hakkında çok bilgi yok. Sen kendini nasıl anlatırsın?
Kendimi tanıma evresindeyim. 26 yaşındayım. Delidolu olmayı seviyorum. Bu halim özellikle sette bazen fazla geliyor, sanki içimde 7 yaşında bir çocuk varmış da onu susturmaya, durdurmaya çalışıyormuşum gibi hissettiğim çok an oluyor. Yalnız kaldığımda kendimi daha içedönük, duygusal bir yere çekebiliyorum… Bakalım ben de kendimi izliyorum, neler olacak bilmiyorum.
◊ Bu delidolu çocuğun hikâyesi nerede başlıyor?
Konya’da doğdum. Dört kardeşiz, ben en küçüğüm. Annem ev hanımı, babam fotoğrafçı. Annem hâlâ orada, babamı kaybettik.
◊ Başın sağ olsun, ne zaman?
Sağ ol, geçen sene kaybettik. 64 yaşında, koah hastasıydı. Diş çektirdi, iltihap kaptı ve iki-üç ay içinde oldu.
◊ Bu kayıp hayatını nasıl etkiledi?
En yakın arkadaşımı kaybettim.
◊ Ailede oyunculuk mesleğiyle ilgilenen kimse yok muydu?
Yok. Ama 8 yaşımda fotoşop yapıyordum, bilgisayar programlarını kullanıyordum. Ne çok sinemaya ne de çok tiyatroya gittim; öyle bir alanım, ulaşabilirliğim yoktu. Yine de içten içe “Oyuncu olacağım, sahnede olacağım ve Rahimcan’ın dışına çıkacağım” diyordum. Şimdi sokakta insanlar bana “Metehan” (canlandırdığı karakter) diye sesleniyorlar, bu çok keyifli ve kendimden kaçmak gibi geliyor.
Haberin Devamı
◊ Üniversite eğitimin var mı?
Lisede sayısal okumuştum, derslerde çok başarılıydım ama üniversite sınavım iptal oldu. Çünkü sınavdan kitapçığı da alarak çıktım.
◊ Aa nasıl yani…
O dönem, o kadar çok deneme çözüyordum, alışkanlık olmuş, kitapçıkla çıktım ve sınavım iptal oldu. Çok saçma değil mi! Ama çok iyi oldu.
◊ Neden?
Abim mimar, benim de sayısalım çok iyiydi ve ben de öyle bir meslek yapacaktım, abimin ofisinde çalışacaktım. Ama sınavım iptal oldu. Sonra Gelişim Üniversitesi’nin radyo, televizyon ve sinema bölümünü kazandım. Benim çıkış biletim oydu, aileme “Hadi eyvallah” deme kararı aldım. İstanbul’a geldim. Craft’a (tiyatro atölyesi) girdim. Farklı hocalardan da dersler aldım.
Akademi 35Buçuk’ta eğitim alırken Altan (Gördüm) Hoca çağırdı, “Seni birisiyle tanıştıracağım” dedi. Gelecek gördüğü öğrencilerini bir menajerle tanıştırdı. O kişi beni oradaki öğrenciler arasından seçti. Önce ‘El Kızı’ ve ardından ‘Kızılcık Şerbeti’ işleri geldi. Şimdi de sırada bir sinema filmi var.
Varım yoğum burası
◊ Bu meslekten ne umdun, ne buldun?
Vallahi umduğum şey kendimin en iyi versiyonunu bulmak. Ben de bulmaya, kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Umarım daha da güzel olur.
◊ Seni şaşırtan şeyler oldu mu?
Haberin Devamı
Hiç olmadı, biliyor musun! Çünkü öncesindeki altı sene çok zordu. Bunu egoist bir yerden söylemiyorum ama İstanbul’da ilk yıllarım çok zordu. Şimdi müthiş bir rahatlama duygusu olmasa da sıra bende gibi hissediyorum.
◊ Sence senin farkın ne, neden seni izleyelim?
Kendime yorum yapmam biraz garip olur ama dışarıdan duyduğum ve hatta Aliye Abla’nın (Uzunatağan) söylediği bir cümle çok kritik benim için. “Sen samimi bir oyuncusun” demişti. Ben hayatta da samimiyetimle kalmaya çalışan biriyim.
◊ Peki, şu an aynaya baktığında ne görüyorsun?
Hiç.
◊ Seni sen yapan en büyük özelliğin ne?
Hırsım, samimiyetim ve yeteneğim.
◊ Geldiğin noktada oyunculuk sana ne ifade ediyor?
Haberin Devamı
Oyunculuk ilk aşkım, ötesi yok. Oyunculuk ete kemiğe bürünse yanımdan ayırmazdım, öyle garip bir bağım var. Benim varım yoğum burası.
◊ Gelecekle ilgili hayallerin neler?
Merak ettiğim, deneyimlemek istediğim birçok karakter var. Ketche müthiş bir yönetmen, delidolu ve benim alanımı çok genişletiyor. Onunla film yapmak isterdim. Berkun Oya’yla çalışmayı çok isterim.
SPOR YAPINCA YUNAN HEYKELİ GİBİ OLUYORUM
◊ Ailen ne diyor bu ünlenme durumuna?
Annem Konya’da ünlü olmuş, markettekiler falan inanmıyorlarmış annem olduğuna. Ama ben annemin oğluyum.
Eğitim alırken derslerimizde bir hocam “Bu mesleği yapmak isteyenler, en büyük sıkıntınız şu olacak; özgürlüğünüzü satacaksınız” demişti. Mesela şöyle bir şey yaşadım bir mekânda; spagetti söyledim ve yemek yerken biraz dikkatsizce, hızlıca yemeği yediğim oluyor (gülüyor). Bir anda telefonlar çıktı. Gizlice fotoğraflar çekilmeye başlandı. Sanki anormal bir durum varmış gibi. Oysa yanıma gelip sohbet etseler, birlikte fotoğraf çeksek çok keyifli olur. Sevilmek güzel bir şey. Ama garip birkaç olay için mesleğimden falan vazgeçecek değilim, alışacağız.
◊ Tanındıkça kadınlarla ilişki konusunda değişen şeyler oldu mu?
Oluyor tabii. Birisinin gözüne baktığımda benimle Rahimcan olarak mı yoksa oyuncu Rahimcan olarak mı konuşuyor, bunu anlayabiliyorum.
◊ O ayrıma varabiliyor musun?
Tabii, 11 yaşında pazarda çalışan bir çocuktum, insan tanımaya, empati kurmaya o yaşta başladım. O yüzden anlayabiliyorum ve o alana girmelerine izin vermiyorum.
◊ Sosyal medyada fotoğraflarının altına “Eridim”, “Vücudun çok güzel” gibi şeyler yazmışlar. Sen kendini seksi bulur musun?
Spor yaptığımda harbiden Yunan heykeli gibi oluyor, garip bir şeye dönüşüyorum. Dört yıl yüzdüm, sanırım onun verdiği altyapı var. Ama spor yapmayınca kendimi aciz bir şey gibi hissediyorum.
◊ Tavlar mısın tavlanır mısın?
Tavlanırım. Hakan şu an beni çok yoruyorsun. Su falan alabilir miyim (gülüyor). Koku ve bakış çok önemli. Bir de sapyoseksüelim biraz, zekâ çok önemli.
◊ Çapkın mısın?
Flörtlerim oldu tabii ama bir kere uzun süreli bir ilişki yaşadım. 21 yaşındaydım, 1.5 sene sürdü.
◊ Zor mu âşık olursun?
Sen çat diye âşık olabilir misin, ben olamıyorum. Her şey çok ulaşılabilir artık, tahammül sıfır, bu da alanı çok daraltıyor. Bir de gerçekten o kişiyi gördüğünde yer altından kayar gibi olmalı. Öyle olmuyorsa neden kendimi zorlayıp mutsuz olayım.
KENDİMİ DİZGİNLİYORUM
◊ Canlandırdığın karakter muhafazakâr bir ailenin oğlu… İzleyen herkese sempatik gelen, beyefendi bir karakter. Ne kadar sensin?
Bunu anneme sormak lazım. Ama Metehan’da aslında aile sevgisizliğinin yol açtığı bir ‘bad boy’luk (kötü çocuk) vardı, kaostan besleniyor, sağa sola salça oluyordu. Bir de Metehan aslında muhafazakâr bir ailenin seküler çocuğu.
◊ Sana ne öğretti bu karakter?
Bana kendimi dizginlemeyi öğretti. Birtakım olaylar oluyor, Metehan karakteri durup sadece izliyor, bir şeyleri kırıp dökmemek için susup kaçıyor. Ben Metehan gibi değilim, bazen biraz daha yüksek olabiliyorum ama artık yapmamaya çalışıyorum. Kendimi dizginliyorum.
◊ Hayatta hızlı parlamaların mı olur?
Bazen şeker hastası falan mıyım acaba diyorum (gülüyor). Şekeri düşünce insan birden hızla parlar, söner ya, ben de öyle olabiliyorum zaman zaman. Hatta kendi içimde kendimi en dibe çekerim. Benim alevim kendime aslında.
Herkesin diline dolanan ‘Uzunlar’ şarkısıyla tanıdığımız Evdeki Saat yeni teklisi ‘Tavan’ı geçen hafta müzikseverlerle buluşturdu. Evdeki Saat’in hem solisti hem de kurucusu olan Eren Alıcı “Gecenin üçü tavanla bakışırsın/Biraz acıtır, zamanla alışırsın” dediği yeni şarkısıyla bizi yine duygusal bir yolculuğa davet ediyor.
Haberin Devamı
Dinleyeni hemen etkisi altına alan ‘Uzunlar’ şarkısı pandemi döneminde birçoğumuzun favorisi oldu. Evdeki Saat’i 2020’de işte bu şarkıyla tanıdık. Adı bir müzik grubu gibi anlaşılsa da kurucusu ve solisti Eren Alıcı’nın ifadesiyle aslında bir ‘müzik projesi’ bu. Daha sonra ‘Kötü Zamanlar’, ‘Sustum’ ve ‘Biraz Ağladım’ gibi pek çok tekli yayımlayan Eren Alıcı şimdi ‘Tavan’ isimli şarkısıyla karşımızda ve bizi gecenin 3’ünde tavana bakıp düşünmeye davet ediyor. Onunla buluştuk. Popülerliği, Bursa’dan İstanbul’a uzanan müzik kariyerini ve yeni şarkısını konuştuk.
Eren, Evdeki Saat’i ve kariyerinde bu noktaya nasıl geldiğini anlatır mısın biraz?
Ben Bursa’da doğdum. Daha 12 yaşımdayken müzikle ilgilenmeye başladım, o dönemde rap yapıyordum. Lisede gitarla Halil Sezai şarkıları çalan çocuktum. Sonra İstanbul’a geldim. Bilgi Üniversitesi Medya ve İletişim Sistemleri’ni kazandım. Bursa’daki en yakın arkadaşımla eve çıktık. Her şey o zaman başladı. 2014’te Evdeki Saat isminde bir müzik projesi kurduk.
Haberin Devamı
Gazeteci olmak istemedin mi?
Hayır, istemedim ama yazı yazmayı, röportaj yapmayı, belgesel çekmeyi bilirim.
Hiç söyleşi yaptın mı bugüne kadar?
Lisede Ayşen Gruda ile röportaj yaptım. Sonrasında Socrates dergisinin YouTube hesabından program da yaptım ama çok zor bir iş. Röportaj yapmak daha zevkli. Program sunmak ve o muhabbeti devam ettirmek çok zor.
Yeni şarkın ‘Tavan’ı anlatır mısın? Bu kez nelerden bahsediyorsun?
“İnadına deşer acını, dener her yolu zaman / Ve sanma ki hemen kapandı yaralar / Yabancı bu beden, yabancı odalar…” Şarkıdaki bu sözlerle aslında şunu anlatmak istiyorum: Herkesin bir yarası var ve bunu bir şekilde kapatmaya çalışıyor. Aslında senin de içinde bir boşluk var, boşluğu yanlış şeylerle dolduruyorsun. Bir kaos ortaya çıkıyor. O zaman da gecenin 3’ü kendini tavanla bakışırken buluyorsun. Çünkü içindeki sevgi eksikliğini hiç tanımadığın, saçma sapan, belki de hayatta görmek istemediğin insanlarla kapatmaya çalışıyorsun.
Sence ‘Uzunlar’ şarkısının başarısının kaynağı neydi?
Haberin Devamı
Bir formülü vardı. 2019’da attığım bir tweet’i buldum, o zaman şöyle demişim: “Bu şarkının tutacağından o kadar eminim ki anlatamam. İçtenlikle söylüyorum, torunlarıma anlatacağım bir parça yaptım.” Şarkı zaten o zamandan ben geliyorum diyordu.
‘Uzunlar’ farklı dönemlerde tekrar hit oldu. Bunun sebebini neye bağlıyorsun?
Bir çıkış şarkısı için zaten hit olabilecek özelliklere sahipti. Sonra Bartu (Küçükçağlayan) ve Melikşah (Altuntaş) pandemi döneminde şarkıyı canlı yayında tanıtınca tekrar popüler oldu. Üzerine Nükhet Duru da kendi yorumuyla söyleyince bir kez daha her yerde dönmeye başladı.
Listelerde hit olmuş bir şarkıya sahip olmak insanın üzerinde baskı yaratıyor mu?
Haberin Devamı
Kesinlikle. Yani hâlâ o duyguyu bir daha tatma isteğini yüzde yüz aşabildiğimi söyleyemem. Çünkü çok yüksek dozda bir mutluluk yaşıyorsunuz. Bir anda herkes dinliyor, ilgiyi üzerinizde hissediyorsunuz. Fakat sonra bu yavaş yavaş, doğal sürecinde yok oluyor. Tıpkı çok sevdiğiniz bir şeyi bırakmak zorunda kalmak gibi. Ve onun özlemi bir boşluk yaratıyor içinizde. O boşluğu doldurmadan mental sağlığınızı nasıl koruduğunuz çok önemli.
Sence bu şarkı sana neler kazandırdı?
Tabii ki maddi olarak artıları oldu. Fakat çok daha fazla para kazanabilirdim ama attığım birtakım yanlış imzalar buna engel oldu. 23-24 yaşındasınız. Sosyal medyanın bu kadar hâkimiyeti yokken bir plak şirketinin o dönemde sizinle ilgilenmesi inanılmaz bir şey. Ama etrafımda “Bir dakika, bir okuyalım şu sözleşmeyi” diyecek kimse yoktu. Kimse bunun böyle olacağını da tahmin edemezdi, ben dâhil. Bir imza attım ve sonsuza kadar elimden bazı haklar gitti. Ve bu hiç adil değil.
Haberin Devamı
Neye imza attın, sonsuza dek giden nedir?
2019 yılında bir plak şirketiyle ‘Uzunlar’ şarkısını sonsuza dek onlara verdiğime dair bir sözleşme imzaladım. Ve şarkının iki versiyonu için o dönem toplamda 7 bin lira aldım. Sonrasında dijitalden hiçbir kazancım olmadı. Edisyonu bende şarkının, radyolardan çalanı kazanıyorum ama dijitalde neredeyse 200 milyon dinlenmesi var. Hani YouTube’u da dahil edersen 230 milyona yakın bir dinlenmeden bahsediyorum. Oradan hiçbir şey kazanmadım ve hiçbir zaman da kazanamayacağım imzaladığım sözleşmeden dolayı.
Nasıl bir dönemdi senin için? Sonra bunu nasıl atlattın?
2022’nin sonlarında depresyon yaşadım. Genel olarak hayattan beklentilerimi ve hangi yöne gitmek istediğimi sorguladım. Aslında içten içe tekrar ilgi görmeyi, bir şarkımın çok dinlenmesini istiyordum ama hiçbir şeyden emin değildim, ikileme düştüm. Çünkü hayat bence tahmin edebildiğiniz bir şey değil.
‘AŞK SANDIĞIM ŞEYİN HORMONAL OLDUĞUNU FARK ETTİM’
Haberin Devamı
Bursa’daki Eren’le İstanbul’daki Eren arasında ne gibi farklar var?
Tabii ki hamurunuz ve bazı etik değerleriniz aynı kalıyor. Onun dışında 6 senede değişen birçok durum var. Eskiden daha kolay âşık oluyordum mesela. Şu an aşk sandığım şeyin hormonal olduğunu fark ettim. Eskiden daha fazla şans veriyordum insanlara. Şimdi sadece yüzde 20 veya 30 belki ama işte bu yüzden pek macera yaşayamıyorum. Bir şeylerin oluşmasına izin vermediğiniz zaman güzel bir hikâye de çıkmıyor oradan maalesef.
Epeyce kilo vermişsin. Sağlıklı yaşamak için bir şeyler yapıyor musun?
Ufak depresif dönemimden sonra bir anda çok kitap okumaya başladım. O dönemde ‘Tanrılar Okulu’nu (Stefano D’Anna) bitirdim. O kitap sigara içmek, yemek yemek gibi bağımlılıklarımızdan kurtulmamızı söylüyor. Ben gece saat 3’te kumrular, kebaplar yerdim. Bu kitabı okuduktan sonra ‘Manyak mıyım abi ben’ dedim. Çünkü sigara içmek ya da gece 3’te yemek yemek intihar etmek gibi. Yemek konusunda o kitabın iddialı görüşleri vardı ve beni ikna etti.
‘ANAHTAR SESİNİ DUYUNCA GELEN KEDİM VAR’
Sokak hayvanlarıyla ilgili yeni yasa teklifi konusunda ne düşünüyorsun?
Cihangir’de yaşıyorum ve kedilerle ilişkim çok iyi. Sokağımda, anahtar sesini duyduğu an yanıma gelen bir kedim var. Onu eve almayı çok istiyorum ama alerjim var. Sivrisineği bile öldürmeye çekinen birisi olarak bir canlının hayatına son verilmesi bana çok absürt geliyor. Hani bunun onlarca başka çözümü var. Buna sadece biraz bütçe ayırmanız ve efor sarf etmeniz gerekiyor. Yani birileri karar veriyor, birileri öldürmek zorunda kalacak. Çok üzücü. Tabii ki yasanın geri çekilmesini istiyorum ama bu sözlerim ne kadar yankılanır bilmiyorum.
Göz alıcı bir görünüme ulaşmak isteyenler dikkat! Takma kirpik kullanımı doğru değilse göz sağlığınız için yüksek risk barındırabilir. Uygulama hataları ve yetersiz bakım, göz enfeksiyonlarından şişliklere kadar çeşitli sorunlara yol açabilir. Güzellik kaygısı ile sağlığınızı riske atmak gözlerinizi kaybetmenize neden olabilir Kaynak: ensonhaber
Anne adaylarının hamilelik sürecini etkileyen birçok şeyden biri de duydukları bilimsel olmayan bilgilerdir. Hamilelik sürecinde anne adayları hormonlardan ve birçok farklı sebepten normalden daha fazla hassas olabilir. İşte anne adaylarının hamilelik süreçlerini etkileyen doğru bilinen yanlış bilgiler… Kaynak: ensonhaber
Cilt güzelliği için vazgeçilmez olan serumları doğru kullanmak, genç ve sağlıklı bir görünüm son derece önemlidir. Hangi serumun hangi cilt tipine uygun olduğunu ve nasıl kullanılması gerektiğini bilmeyenler için yazımızda detaylı ve anlaşılır şekilde doğru bilgileri ele aldık… Kaynak: ensonhaber
Öznur Serçeler, Gardırop Magazin için objektif karşısına geçti.
Haberin Devamı
Dergiye hakkında merak edilenleri anlatan Serçeler, “Hayatının nasıl bir dönemindesin?” sorusunu şöyle yanıtladı:
“Kendimi daha olgun, rahat hissettiğim bir dönemdeyim. Önceden huzurumu kaçıran şeyler artık aklımda bile kalmıyor. Hayatı olduğu haliyle kabul etmeyi öğrendim.”
Oyuncu, “Tanınan biri olmak senin için ne ifade ediyor?” sorusu üzerine de şöyle konuştu: “Gayet keyifli tarafındayım tanınırlığın. Öyle sokakta yürüyemeyecek hale geldim gibi sıkıntılar yaşamıyorum. İnsanların gülümseyerek selam vermesi keyifli ve samimi geliyor.”
Bu ilk röportajımız. Hem enerjik, neşeli hem de ağırbaşlığ. Renkli gözleri, dalgalı saçlarıyla doğal bir güzelliği var. Oyunculuk odaklı yaşayanlardan… “Benim sevdiğim tarz oyunculuk insani değil, hayvani güdülerle yapılan” diyor. Eşi Mert Kılıç’la 12 yıldır tanışıyorlar, 10 yıldır evliler. Ama aşkı hep büyüyerek devam etmiş, ondan bahsederken gözleri parlıyor. Aslıhan Güner’le başlıyoruz muhabbete…
‘Zübeyde Hanım’ rolü sana nasıl geldi?
Menajerimden bir telefon aldım, Atatürk’ün annesinin hayatının çekileceğini söyledi. Menajerim ve yapım tarafı bu rolü kesinlikle benim oynamam gerektiğinde hemfikirlermiş. İnanılmaz mutlu oldum. Atatürk ile ilgili çok film çekildi ama annesinin hayatını hiç bilmiyoruz. Okul kitaplarında okuduğumuz kadar bilgimiz vardı. Bu sebeple de bana çok kıymetli geldi.
Haberin Devamı
Role nasıl hazırlandın?
Ben bir role girdiğimde Aslıhan’ı unutuyorum. Canlandırdığım karakterin nasıl yürüdüğü, bardağı nasıl tuttuğu, nasıl ağlayıp güldüğü, her şeyiyle, detaylı hazırlanmayı seviyorum. Yani benim sevdiğim tarz oyunculuk insani değil, hayvani güdülerle yapılan.
O nasıl oluyor?
Kontrolü ve çerçevesi olmadan tamamen kendini o duygunun içine bıraktığın oyunculuk. Ben onu hissettiğim anda “Evet, doğru yoldayım” diyorum. ‘Zübeyde’de de aynı şey oldu. Neredeyse hiç bilgi yoktu o dönemlerden. Ancak vefatından sonra çevresindekilerin onun hakkındaki yorumları kaleme alınmış. Onları içeren beş kitap okudum. Zübeyde Hanım’ın nasıl yürüdüğünü kitaplar söylemiyor ama mesela Atatürk ile ilgili söylediği bir “Sarı Paşam” lafı var, onu kendi kalp süzgecimden geçirip ruhumla birleştirdim. Oynarken çok sevdim, çok anladım ve tamamen kendi kalbime güvendim.
Aslıhan Güner ‘Zübeyde’ rolü için “Oynarken çok sevdim, çok anladım ve tamamen kalbime güvendim” diyor.
Haberin Devamı
En zor yanı neydi bu rolün?
Hangi devlet kurucusunun an nesinden böyle bahsedilir? Ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulurken biz annesinin Mustafa Kemal Atatürk üzerinde ne kadar büyük etkisi olduğunu görüyoruz. Bu Türk kadınının ve bir annenin gücünü gösteren bir film. Aslında bir anne hikâyesi. Çocuğuna destek olan, çok güçlü, dirayetli; eşini, dört evladını kaybetmiş bir kadın. Çok acı çekmiş ama duruşunu hiç bozmamış.
Bu rol büyük sorumluluk, zorlandığın oldu mu?
Hazırlık sürecim boyunca ve çekimin son gününe kadar heyecanım hiç azalmadı. Bu mesleğimin en sevdiğim yanı. Bir yanda heyecanla karışık anksiyete hisleri, karın ağrıları yaşarken bir yanda mutlulukla ve merakla kendimi karakterin kollarına bırakıyorum. ‘Zübeyde Hanım’da bu en yüksek seviyedeydi. 100 yıl öncesine gittim ve orada kaldım. 20’li yaşlarıyla başlayıp vefatına kadar olan dönemini canlandırdım, o değişimi adım adım yaşamak bir oyuncu olarak benim için çok kıymetli.
Haberin Devamı
Nasıl hazırlandın o yaşlara?
70 yaşı için yurtdışından özel bir makyaj ekibi ve malzemeleri geldi. Makyajımın yapımı 4-5, çıkarması 2 saat sürüyordu.
Önemli bir rol. Eleştirilere açık mısın peki?
Onun bir baskısı var ama artık oyunculukta 20’nci senem, 16 yaşımda bu işe başladım. Olumlu eleştiriye şımarmamayı, olumsuza üzülmemeyi öğrendim. Esas olan kendi içimdeki dengem. İnanılmaz çalışkanım, çok disiplinliyim ve elimden gelenin fazlasını yaparım. Bu işte de öyle yaptım.
Anneyi canlandırıyorsun, anne olmak gibi bir planın var mı?
Ben 17 yaşımda bile anne rolü oynadım. Açıkçası 19 yaşındayken anne olmayı daha çok istiyordum. Bilinçlendikçe bir insan yetiştirmenin ne kadar zor olduğunun daha çok farkına vardım. Tabii eşimle istiyoruz ama yalan söylemeyeyim, korkuyorum. Dediğim gibi o kadar rolün içine giriyorum ki… Atatürk’le bir karşılaşma sahnemiz var, orada kalbim parçalandı. Yüreğimi elimde hissedip orada Alican’a (Yücesoy) vermek istedim. Orada anne oldum. O kaygılar, korkular, evladına olan sevginin büyüklüğü… Bunları anladıkça biraz daha korkuyorsun.
Haberin Devamı
Bir karaktere girip çıkamadığın oldu mu?
Zübeyde Hanım rolünden 1-2 ay çıkamadım.
Nasıl?
İki ay kadar vücudumda ağrılar oldu. Sette sahnelerde ve çekim aralarında karakterimden hiç çıkmadığım için karakterime ait bir duruşla yaşıyordum. Örneğin; hamile ve yaşlı dönemlerinde daha farklı bir vücut duruşu, yürüyüşü, oturuşu olması gerekiyordu. Bu yüzden ağrılar oluştu. Roldeyken anlamadığım ama sonrasında hissettiğim bu ağrılar, duruş bozukluğumdan kaynaklı olduğu için de kısa bir fizik tedavi ve spor çalışmaları gerektirdi.
Başka neler yaşadın?
Yaşının ilerlediği dönemleri canlandırdığım zamanlarda, sahneye çıkarken yemin ediyorum avuç içlerimde dahi ağrı hissediyordum. Gerçekten o yaşlara gittim ve yaşlandım. Dizlerimin titrediğini, ayakta dururken titreyerek oynadığımı biliyorum.
Haberin Devamı
Tene değil, cana değdik
Eşi Mert Kılıç’la…
Eşin Mert Kılıç da oyuncu. 10 yıl önce bir dizide tanışıyorsunuz. Sizinki dizi aşkı mıydı?
Dizi aşkıydı. İkimiz de “Oyuncuyla evlenmeyiz” diyormuşuz.
Ne değişti?
Birbirimizi çok farklı bir yerden tuttuk, tene değil cana değdik. O ruhların birbirine değmesi sonra çok güzel bir arkadaşlığa, ardından bir hayat yoldaşlığına dönüştü.
12 yıldır da tanışıyorsunuz. Aşkınız devam ediyor mu?
Ediyor, hatta iki gün önce dedim ki kocama: “Seni hâlâ nasıl bu kadar çok seviyorum, bu kadar âşığım ve nasıl yetmiyor!” Yemin ediyorum, sanki iki yıldır evli gibiyim. İçimde köpüren bir şey var ve yetmiyor, o kadar çok sarılmak, temas etmek istiyorum ki…
Bunun sırrı ne sence?
Birinci aşama, kaderin sizi doğru kişiyle bir araya getirmesi. İkinci aşama, doğru bir zemin kurmak. İkili ilişkilerin aslında hepsinde böyle ama en çok emeği hayat arkadaşımıza vermeliyiz. Aşk bizim hayattaki nefesimiz. Bir de iyi anlaştığınız, size benzeyen biriyle bir araya geldiğinizde sizin bir kaşınızdan, gözünüzden anlamaya başlıyor çünkü kumaşınız aynı. Biz Mert’le bire bir aynı da değiliz. O çok daha dışadönük ve sosyal biri, ben daha içedönük ve daha yalnızım. O benim dışarıya bakan yüzüm. Ve bir denge oluşturuyoruz.
Jönfi değilim, olmak da istemiyorum
16 yaşından beri oyuncusun, reyting almış dizilerin, sinema filmlerin var. Peki, istediğin yerde misin?
Kesinlikle doğru bir yolda olduğuma inanıyorum. Çünkü yolum çok uzun. Hızlı parlayıp sönmeye mahkûm bir tarzım olsun istemiyorum. Oynayacağım daha çok rol, çok iş var. Ve bunları yaparken yavaş yavaş, ayaklarım yere basarak, öğrenerek ve kendimden emin olarak ilerlemek istedim. Parlamanın ve çok önde olmanın getirdiği psikoloji de çok ağır. Bugün baktığımızda oyunculuğu nirvanaya ulaşmadan çok şöhret olanlar var, bunun dengesini sağlamak çok zor. Dışarıdan çok güzel görünebilir ama içeride o kişinin yaşadığını kendi bilir. Ben hep ayaklarım yere bassın istedim. “Bu rolü Aslıhan Güner halledebilir” dedirtmek benim için en önemli şeydi.
Başrol takıntın var mı?
Ben bir karakter oyuncusuyum, tektip başrol kadın değilim.
Tektip derken?
Topuklu ayakkabıyı, şık kıyafetleri giyip oynanan roller, jönfi dediğimiz şey; değilim, olmak da istemiyorum.
Neden?
Çünkü ben saçını, tipini değiştiren, gerekirse yaşlanan, kilo alan, zayıflayan, çirkinleşen biri olmaya bayılıyorum ve kendimi öyle özgür hissediyorum. Tektip bir oyuncu olmak benim için korkunç bir şey.
Seni tanımayan birine birkaç kelimeyle kendini anlatman gerekse ne dersin?
Psikoloğumla da netleştirdiğim için rahatlıkla söylüyorum. Eş, kardeş, evlat, arkadaş ve iş kimliklerim var. Bunların hepsinin tavır ve tarzları bende farklı. Arkadaş kimliğimde sevgimi ve her şeyimi verecek kadar fedakâr bir durumum var. Kardeşlik ve evlat ilişkisinde hayatımda karşılık beklemeden verici oluyorum. Eş kimliğim birçok kimliğimin birleşimi gibi. Bunların toplamına bakıldığında kendim için dürüst, açıksözlü, net, iyi niyetli ve samimiyim diyebilirim.
Zorluklar büyük motivasyondu
7 yaşımdan itibaren tiyatro eğitimi aldım. İstanbul Kültür Üniversitesi’nde iletişim sanatları okudum ama bitirmedim. Oyunculuk ve iş olunca geriye hiç bakmadım.
Babam mobilya malzemesi satıyordu, annem ev hanımı. Sanatın annemin genlerinde olduğunu düşünüyorum çünkü sesi güzeldir, kalemi iyidir. Beni tiyatroya ve müzik aleti çalmaya da hep o götürmüştür.
Çalıştığın, uğruna mücadele ettiğin, hayalin olan mesleğin için çıktığın yolda zorluklarla karşılaşmak ve ilerleyebilmek benim için çok büyük motivasyondu.