Kategori arşivi: Kültür & Sanat

Netflix, uyarlama senaryosunu Yılmaz Erdoğan’ın yazdığı polisiye ve gerilim filmi Kin’in resmi fragmanını paylaştı

Güven, sadakat, suç ve intikam üzerine nefes kesen bir gerilim; beklenmedik bir son.

   KİN, 8 Ekim’de tüm dünyayla aynı anda sadece Netflix’te

 

 Başarılı pek çok yapıma imzasını atan usta kalem ve oyuncu Yılmaz Erdoğan yeni projesi KİN ile Netflix’te. Yapımcılığını BKM’in üstlendiği filmin yönetmen koltuğunda ise Türkan Derya oturuyor.

● Güney Kore adaptasyonu filmin uyarlama senaryosunu bizzat Yılmaz Erdoğan’ın kaleme aldığı KİN’in başrollerini ise Yılmaz Erdoğan, Ahmet Mümtaz Taylan, Cem Yiğit Üzümoğlu, Rüzgar Aksoy ve Duygu Sarışın paylaşıyor.  

● Başkomiser Harun, mesleğinin en büyük ödülünü aldıktan sonra ekip arkadaşlarıyla kutlamaya gider. Ödülden sonra terfi alacağına emin olan Harun, o gece eve dönerken bulunduğu taksideki şoförün saldırısı sonucu kendini savunurken cinayet işler. Ertesi sabah bu cinayet vakası emniyete ulaşır ve Harun, kendi işlediği cinayetin failini aramaya başlar. Hem kaçan ve hem de kovalayan olmanın stresiyle başa çıkmaya çalışırken, bulduğu her ipucu onu çok daha karmaşık bir olayın içine çeker.

● KİN, heyecan dolu hikayesi ile suçun, suçlunun ve masumiyetin ne olduğunu yeniden sorgulatıyor. 

● KİN, 8 Ekim 2021’de tüm dünyayla aynı anda sadece Netflix’te yayınlanacak.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Sevgi, dostluğun pirinden yansımaya devam edecek!

Geçtiğimiz yıllarda Âşık Veysel, Yunus Emre gibi önemli ozan ve gönül dostu isimler anısına gerçekleştirilen Uluslararası Kızılay Dostluk Film Festivali bu yıl Hacı Bektaş-ı Veli anısına gerçekleşecek.

 

Hacı Bektaş-ı Veli sınırları aşarak sevgi ve dostluğu yayan bir pirdi. O dünyanın dört bir yanına yayılan anlayışıyla arkasında insani duyguları kucaklayan koca bir miras bıraktı. Bu miras bize ne olursak olalım bir arada yaşayabileceğimizi, sevgide cömertliği, doğaya, canlılara saygıyı, dayanışmayı hatırlatıyor. Bu yıl Kızılay Dostluk Film Festivali olarak pirin çağları aşan felsefesini sinema sanatıyla buluşturmak onurunu yaşayacağız. İnsanlığın en derin merhalelerinde yol almak, bu yola dostla devam etmeyi gerektirir. Dostun ümidinden ve elinden ayrı kalmayalım diye üstatların söz ve eserleriyle yoldaş olmaya devam edeceğiz. Bu yılın UNESCO tarafından Hacı Bektaş-ı Veli yılı ilan edilmesi ise güzel bir denkleşme getirdi. Bu şekilde dünyanın farklı yerlerinde ve ülkemizde sevgi adına, dostluk adına konuşmaya, paylaşmaya devam edeceğiz. Sözde olanın eyleme geçmesi için, gayret göstereceğiz.

 

                        DÜNYAYA “İNSANİ BAKIŞ” UMUT OLACAK!

 

İnsanlığın en çok sınandığı çağlardan birindeyiz. Günümüzde "insan" adıyla her yerde beliren ama altı hakikatten uzaklaşan müphem bir kavrama dönüştü. Oysa türümüzün en çok ihtiyacı olan erdemleri ancak insani dokumuzu harekete geçirerek yaşatabiliriz. Düşünceler mühimdir ancak asıl olan eylemlerdir. Duygularımızdan, fikirlerimizden yansıyan davranışlardır.

Sinemanın çok boyutlu evreninde tam da bu bakışı yakalamak adına açılan "İnsani Bakış" bölümünde kalpleri katılaşmaktan kurtaran yardım, sevgi, dayanışma ve dostluğu hatırlayacağız.

Bizi kendimize yaklaştıran, evrene ve tüm canlılara dost eden insani bakışla ihtiyacı olanın yardımına koşmak en temel içgüdümüzdür. Bu nedenle varoluşumuzdan gelen seslere kulak vererek yaralara derman olmayı, isteyene el uzatmayı, konuşamayana ses olmayı, yardıma gönüllü olmayı düstur edinmemiz gerekiyor.  Bu hayati temayı sinema zemininde paylaşmanın ne kadar önemli olduğunun farkındayız. 

Festivalin yeni bölümü İnsani Bakış Gösterim kategorisinin çağımızdaki hayati öneminin altını çizmek gerekiyor.  Bu nedenle film festival yönetimin seçeceği bir film özel ödül alacak. Bu “İnsani Bakış Özel Ödülü” her yıl Türk Kızılay’ın belirleyeceği, dünya yardım tarihinde iyiliği evrensel boyutta sunmayı başarmış büyük insanlardan biri adına verilecek.

Festivalin Dördüncü yılında Hacı Bektaş-ı Veli’nin Anadolu’dan dünyaya yayılan dostluk felsefesini metafizik anlamda hissetmeye devam ederken, İnsani Bakış Bölümü’nde ise insani yardımın fiziki şartları iyileştirmedeki katkısı vurgulanacak. Bu şekilde sinema sanatıyla dostluğu her boyutuyla hatırlamaya ve hatırlatmaya devam edeceğiz.

4. Uluslararası Kızılay Dostluk Film Festivaline Başvurular Devam Ediyor

 

1-5 Aralık tarihleri arasında düzenlenecek olan 4. Uluslararası Kızılay Dostluk Film Festivali Yarışmabölümüne dostluğu doğrudan ya da dolaylı bir şekilde konu edinen ve 1 Ocak 2019 sonrasında yapılmış; kurmaca, animasyon ve deneysel türlerde, İngilizce altyazılı, jenerik süresi dahil 20 dakikayı aşmayan tüm filmler başvurabilecek.

 

Festivalin Bölümleri

 

Festivalin yarışma dışı gösterim bölümlerinde ise yapım yılı sınırı olmaksızın, süresi 30 dakikayı geçmeyen belgesel, animasyon, deneysel ve video-art gibi farklı formattaki yapımlar başvurabilecek. 

 

Kırk Yıllık Hatır gösterim kategorisinde doğrudan ya da dolaylı olarak dostluğa işaret eden her tür kısa film formatı değerlendirilecek.

 

Panorama gösterim bölümünde ise herhangi bir tema sınırı olmaksızın, daha çok Türkiye prömiyerini yapacak olan ödüllü filmler yer alacak.

 

İnsani Bakış kategorisi bu yıl ilk kez festivalde yer alacak. Bölümün özel teması yeryüzünde savaş, doğal afet ve salgın gibi tehlikelerin insanoğluna verdiği zararları ve bununla mücadele eden insan vicdanını konu ediniyor. 

 

Festivalin tüm filmleri ön Jürinin çalışmaları, değerlendirmeleri ve önerileriyle belirlenecek. 

 

T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı, Sinema Genel Müdürlüğü, Beyoğlu Belediyesi, Zeytinburnu Belediyesi, Yunus Emre Enstitüsü gibi birçok kurum iş birliğiyle düzenlenen 4. Uluslararası Kızılay Dostluk Film Festivali direktörlüğünü Faysal Soysal yaparken bu yıl Onursal Başkanlığını Kızılay Genel Başkanı Dr. Kerem Kınık yapacak. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

OPET Tarihe Saygı Projesi’nin 15’inci yılına özel sergi: “Paylaştıkça Çoğalan Zenginlik” sergisi Troya Müzesi’nde

OPET’in 2006 yılından bu yana sürdürdüğü sosyal sorumluluk projesi Tarihe Saygı’nın 15 yıllık hikayesine ışık tutan “Paylaştıkça Çoğalan Zenginlik!” sergisi, 4 Eylül’de Troya Müzesi’nde açıldı. Sergi ile Gelibolu’da başlayıp 2018’de kadim Troya topraklarında devam eden OPET Tarihe Saygı projesinin öyküsü, Troya Müzesi’nin büyülü atmosferinde ziyaretçilerle buluşuyor. İki ay sürecek sergi, farklı kültürel etkinliklere de sahne olacak. 

 

OPET’in “Tarihe Saygı Projesi” kapsamında Gelibolu Tarihi Alanı’nda gerçekleştirdiği tüm çalışmalar ile “2018 Troya Yılı” kapsamında  ‘Arkeo-Köy’ kimliği kazanan Tevfikiye ve Etno-köy olarak yenilenen Çıplak Köyü’ndeki dönüşümün hikayesi, Paylaştıkça Çoğalan Zenginlik! Çanakkale’nin Kültür Mirası: Gelibolu’dan Troya’ya OPET Tarihe Saygı Projesi” sergisi çatısı altında, Yılın Müzesi seçilen Troya Müzesi’nde sanatseverlerle buluşuyor. “Paylaştıkça Çoğalan Zenginlik” sergisi, sosyal sorumluluk anlayışına yeni bir boyut kazandıran Tarihe Saygı Projesi’nin 15 yıllık serüvenine ayna tutuyor.  Çanakkale topraklarında hayata geçirilen fiziksel ve toplumsal dönüşümü tüm yönleriyle ele alan sergi, 4 Eylül – 4 Kasım 2021 tarihleri arasında sürecek. Bir kolu da Tevfikiye Galeri’de yer alan sergi; söyleşiler, belgesel gösterimleri ve Çıplak Köyü’nün kültürel tarım mirasını anlatacak etkinliklerle doyurucu bir içerik sunuyor. Bu kapsamda Çanakkale tarihini ve Troya arkeolojisini, bölgede yaşayanların anı ve deneyimleri üzerinden ele alacak canlı söyleşiler, kökleri Troya’ya uzanan geleneksel üretim tekniklerine dair sunumlar 2 aya yayılan bir takvimde hayata geçirilecek.   

 

OPET Yönetim Kurulu Kurucu Üyesi Nurten Öztürk, sergiye ilişkin şöyle konuştu: “Tarihimizin en önemli sayfalarının yazıldığı Gelibolu topraklarında 15 yıldır sürdürdüğümüz Tarihe Saygı Projesi kapsamında yarımadayı çağdaş bir görünüme kavuşturmak için birçok önemli çalışmaya imza attık. Milli park sınırları içerisinde yer alan 8 köy, Eceabat ilçesi, 57. Alay ve  Akbaş Şehitliği’nin ardından Tarihe Saygı Projesi ile başlattığımız değişimin önemli bir devam halkası olarak Troya bölgesinde çalışmalarımıza devam ettik. Tevfikiye Köyü’nü Troya dönemini yaşatan atmosferi, binaları ve figürlerinin yanı sıra tarihi ve mitolojik değerlerini ön plana çıkartarak ile “Arkeo-köy”e dönüştürdük ve bugün Tevfikiye Arkeo-köy, Troya Antik Kenti’ne yapılan ziyaretler sırasında turistlerin odak noktası olan bir köy kimliğine sahip… Anadolu geleneğinin kültür mirasını temsil eden tüm katmanlara dair öğeler, dokular ve öyküler barındıran Çıplak Köyü’nü ise etnografya kelimesinden türetilen “Etno-köy” kavramı kapsamında yeniledik. Projemizin 15’inci yılında dünya çapında üne sahip olan Troya Müzesi’nde bir sergi ile taçlanması çok gurur verici… Bundan sonra da aynı vizyon ile çalışmalarımıza devam edeceğiz.”  

 

TARİHE SAYGI PROJESİ, KÜLTÜREL ZENGİNLİKLERİN PAYLAŞARAK ÇOĞALACAĞI BİLİNCİNİ YERLEŞTİRMEYİ HEDEFLİYOR

 

Bu toprakları savunmak adına verilmiş iki tarihi mücadeleyi, Çanakkale Savaşları ile Troya Savaşı’nı kültürel birikimler ışığında ele alan OPET Tarihe Saygı Projesi, tarihi ve kültürel zenginliklerin paylaşarak çoğalacağı bilincini yerleştirmeyi hedefliyor. Proje, 2006 yılında kültür mirasımızın çok katmanlı izlerini barındıran Çanakkale’de Gelibolu yarımadasında başladı. Topraklarımızın taşıdığı zenginliklerin korunarak gelecek kuşaklara aktarılması, ulusal ve uluslararası düzeyde tanıtılması hedefiyle hem fiziksel bir yenilenmeyi hem de toplumsal dönüşümü bir arada ele alan, yenilikçi bir sosyal sorumluluk anlayışıyla hayata geçirildi. Ekonomik, sosyal ve kültürel yönden çok katmanlı bir gelişim için bölge sakinlerini, resmi kurumları ve sivil organizasyonları karar alma süreçlerine dahil edip kültür mirası etrafında birleştirerek, işbirliği, paylaşım ve kalkınma odaklı özgün bir model uygulandı. Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihî Alanı’nda, dört yıl gibi kısa bir sürede 8 köy, 2 şehitlik, 2 camii yenilendi, 6 müze ve kültür merkezi, 3 anıt projesi hayata geçirildi, Eceabat Opet Tarihe Saygı Parkı ile bir ortaokul bölgeye kazandırıldı. Tarihî Alan içerisinde yer alan ve buram buram tarih kokan köyler yepyeni bir çehre ve tarihlerine yaraşır bir kimlik kazandı. Yerel kalkınma odaklı çalışmalar çevresini, tarihini ve kültürel değerlerini koruma bilinciyle desteklenirken, Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihî Alanı’ndaki köyler özgün bir görünüme büründü. 

 

TEVFİKİYE VE ÇIPLAK KÖYÜ HALKIN KATILIMIYLA YENİ BİR ÇEHREYE BÜRÜNDÜ 

 

“2018 Troya Yılı” vesilesiyle OPET “Tarihe Saygı Projesi” Çanakkale’nin Troas bölgesine taşındı. Bir dünya mirası olan Troya’nın kültürel zenginliklerini paylaşarak çoğaltmak amacıyla bölgede yaşayan ve binlerce yıllık kültürel geçmişe sahip “Son Troyalılar”ın köylerine yepyeni bir çehre kazandırıldı. Troya Milli Parkı içinde bulunan Tevfikiye Köyü arkeolojiyle iç içe geçen tarihinden, Çıplak Köyü ise Troya bölgesinin kültür mirasının zenginliklerinden ilham alarak kurgulanmış konseptlerle yenilendi, değişti ve dönüştü. Köylülerin aktif katılımıyla hayata geçirilen Tevfikiye Arkeo-Köy ve Çıplak Etno-Köy uygulamaları, Ören Yeri ile Müze’nin temsil ettiği değerleri bu toprakların insanlarının kırsal mirasıyla birleştirerek yaygınlaştırmayı, yaşatarak ve paylaşarak zenginleştirmeyi hedefledi. Köylerde hayata geçirilen fiziksel ve sosyal dönüşüm, bölge insanının yaşam kültürü üzerinden Troya’yı bugünle buluşturdu.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

ORGANICS by Red Bull Sessions, Akyaka’da müzik ve gastronomiyi buluşturdu

Türkiye’nin ilk organik içerikli gazlı içecek serisi ORGANICS by Red Bull, eylül ayı boyunca devam edecek etkinliklerden ikincisini Akyaka’da gerçekleştirdi. No:22 Riders Inn’de yazın son günlerinin keyfini çıkaran katılımcılar hem ORGANICS by Red Bull lezzetleriyle tanıştı hem de yetenekli sanatçılar Elif Çağlar ve Bilal Karaman’ın performanslarıyla keyifli anlar yaşadı. 

Alanında birbirinden yetenekli isimlerin arkadaşlık ettiği ORGANICS by Red Bull’un, “Yetenek doğasında var” mottosuyla düzenlenen ve 11 Eylül Cumartesi günü Akyaka No:22 Riders Inn’de gerçekleşen etkinliğinde katılımcılar müzik ve gastronomiyi harmanlayan deneyimlerle dolu bir gece geçirdiler. Twins Cocktail Lab.’in ORGANICS by Red Bull’un 5 farklı lezzetini farklı reçetelerle yorumlayan miksoloji deneyimiyle yeni tatlar keşfettiler. Müzik severler ise yetenekli sanatçılar Elif Çağlar ve Bilal Karaman konseriyle müziğin tadına vardı.

ORGANICS by Red Bull’un lezzetleri ile hayatın tadını olması gerektiği gibi çıkarmayı sevenler, ferah ve çarpıcı dokunuşlarla zenginleştirilmiş beş farklı lezzetiyle raflarda yerini alan, organik ve alkolsüz ORGANICS by Red Bull ürünlerini deneyebilirler. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

24. Altın Güvercin’i bestesi Suat Suna’ya ait olan ‘Sevgilim’ isimli parça ile Hande Kodamanoğlu kazandı

24. Kuşadası Altın Güvercin Beste ve Müzik Yarışması muhteşem bir final gecesi ile son buldu. Sunuculuğunu ünlü televizyoncu Okan Bayülgen’in yaptığı Türkiye’nin ilk ve tek beste yarışması olan Altın Güvercin’de birinciliği Hande Kodamanoğlu bestesi Suat Suna’ya ait olan ‘Sevgilim’ isimli parça ile kazandı. Türk pop müziğinin sevilen sanatçısı Nükhet Duru da şarkıları ile finale damga vurdu.

Aydın Büyükşehir Belediyesi, Kuşadası Belediyesi ve Kuşadası Altın Güvercin Kültür, Sanat ve Tanıtım Vakfı (KUSAV) iş birliğinde bu yıl 24’üncü kez müzikseverlerle buluşturulan Kuşadası Altın Güvercin Beste Yarışması’nın görkemli final gecesi Altın Güvercin Amfi Tiyatro’da düzenlendi. Ünlü televizyoncu Okan Bayülgen’in sunumu ile büyük renk kattığı, Tele 1, Halk TV, Number 1, Uçankuş ve Babala TV’den canlı yayınlanan gecede sahne alan yarışmanın Onur Ödülü sahibi ünlü pop müzik sanatçısı Nükhet Duru katılımcılara muhteşem bir müzik ziyafeti yaşattı.

TÜRKİYE SINIRLARINI AŞACAK

Final gecesinin açılışında konuşan Kuşadası Belediye Başkanı Ömer Günel, bu yıl 24’üncüsü gerçekleşen Altın Güvercin Beste Yarışması’nın finaline katılıp, kendilerini yalnız bırakmayan herkese teşekkür ederek, “Kuşadası Belediyesi olarak özellikle pandemi dönemi boyunca müzisyenlerin yanında olduk. Kuşadası’nı kültür ve sanat merkezi yaparken, adının da müzik ile anılmasını istiyoruz. Altın Güvercin Beste Yarışması’nın artık yeni bir hedefi var. Aydın Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Özlem Çerçioğlu’nun teşvik ve iş birliği ile Altın Güvercin’i uluslararası pop müzik beste yarışması haline getirmek istiyoruz. Yarışma önce Akdeniz çanağındaki ülkeleri kapsayacak. Ardından da sınırlarını daha da geliştireceğiz. Bu hedefe ulaşma konusunda kararlıyız. Çünkü Altın Güvercin hala Türkiye’nin ilk ve tek beste yarışması olma özelliğini koruyor” dedi.

JÜRİ KARŞISINA ÇIKTILAR

Ünlü televizyoncu Okan Bayülgen’in renkli sunumuyla gerçekleşen 24. Kuşadası Altın Güvercin Beste Yarışması’nda 10 finalist, Türkiye’nin önemli isimlerinden Ali Rıza Türker, Ahmet Güvenç, Ayhan Sicimoğlu, Baha Boduroğlu, Gültaç Eviz, Işın Karaca, İskender Paydaş, İzzet Öz, Mine Mucur, Oğuzhan Uğur, Serenad Bağcan, Vedat Sakman ve yarışmaya geçen yıl eklenen dijital oylamanın temsilcisinden oluşan jüri üyeleri önünde bestelerini seslendirdi. Gala gecesinde yapılan kura ile belirlenen sıralamaya göre Hande Kodamanoğlu ‘Sevgilim’, Gülay Sezer ‘Gecenin Ayakları’, Ercüment Vural ‘Yas Günüm Benim Bugün’, Kaan Beyru ‘Yaşamak Dediğin’, Gökçe Özgül ‘Ölsek de Bitmez’, Sırma Munyar ‘Disonans’, Songül Eken-Korat Eriş ‘Hüma’, Engin Özer ‘Depresyon’, Ezgi Gürbüz ‘Bir Yolu Olsa’, Belma Gürbüz ‘Yıllardan Sonra’ isimli besteleri ile jüri karşısına çıktı.

KUSAV ONUR ÖDÜLÜ NÜKHET DURU’NUN 

Finalistlerin performanslarının ardından Türk pop müziğinin sevilen sanatçısı Nükhet Duru birbirinden güzel şarkılarını katılımcılar için seslendirdi. Nükhet Duru sesi, yorumu ve sahne performansı ile dinleyicilere muhteşem bir gece yaşattı. Konserin ardından Nükhet Duru’ya KUSAV Onur Ödülü, KUSAV Başkanı Levent Köylü tarafından verildi. KUSAV Başkanı Köylü, Altın Güvercin’i bu yıl da gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşadıklarını belirterek, “KUSAV Vakfı bu seneki onur ödülünü sevgili Nükhet Duru’ya verme kararı aldı. Bizim bu kararı alırken bazı kıstaslarımız var. İlki, mesleğe uzun yıllar büyük değer katmış olması ve bu değeri her geçen yıl aratarak sürdürmesi. İkincisi ise sanatçının kendinden sonra gelen nesillere örnek olması. En önemli kriterlerimiz arasındaysa cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün bu ülkenin temellerine koyduğu hedefleri sürdürebilmesi, buna inanması ve bu yolda sanatını icra etmesi” diye konuştu.

BAYÜLGEN’İN ESPRİLERİ GECEYE RENK KATTI

24. Kuşadası Altın Güvercin Beste ve Müzik Yarışması’na final gecesini sunan ünlü televizyoncu Okan Bayülgen’in esprileri damga vurdu. Bayülgen’in jüri üyesi Ayhan Sicimoğlu ve Nükhet Duru’yla ilgili yaptığı espriler Altın Güvercin Amfi Tiyatro’yu dolduran katılımcıları kahkahaya boğdu. 

24. ALTIN GÜVERCİN’İN ‘SEVGİLİM’ BİRİNCİLİĞE KANAT ÇIRPTI

Büyük jürinin değerlendirmesine dijital oylamanın sonucunun da eklenmesiyle Altın Güvercin’i bestesi Suat Suna’ya ait olan  ‘Sevgilim’ isimli parça ile Hande Kodamanoğlu kazandı. Kodamanoğlu’na 100 bin liralık para ödülünü Kuşadası Belediye Başkanı Ömer Günel ile Aydın Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Evrim Karakoz verdi.  Altın Güvercin Beste Yarışması’nda ikinciliği ve En İyi Yorumcu ödülünü, bestesi Merve Öner Demirci’ye ait olan ve Ezgi Gürbüz tarafından seslendirilen ‘Bir Yolu Olsa’ isimli beste layık görüldü. Gürbüz, Gümüş Güvercin ödülünü CHP Parti Meclisi Üyesi ve Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ile İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı Berna Sukas’ın elinden alırken, En İyi Yorumcu ödülünü yarışmanın ana sponsoru olan Eviz Yapı’nın sahibi Şakir Eviz verdi. Yarışmada üçüncülüğü 2019 yılının birincisi olan Gökçe Özgül ‘Ölsek de Bitmez’ isimli bestesiyle kazandı. Özgül’e Bronz Güvercin ödülünü Ayhan Sicimoğlu verdi. 

 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Türkiye’de Yenilik Tabanlı Girişimcilik

İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, “Türkiye’de Yenilik Tabanlı Girişimcilik” isimli eseri kitapseverler ile buluşturdu. Ulusal ve uluslararası 21 farklı üniversite ve kurumdan 26 farklı yazarın desteğiyle hazırlanan eserde, Türkiye’nin özgün girişimcilik öyküsü teoriden kopmadan detaylı bir şekilde aktarılıyor

Türkiye’de Yenilik Tabanlı Girişimcilik” isimli kitap İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları tarafından yayımlandı. Türkiye’nin girişimcilik öyküsünü teoriden kopmadan detaylı bir şekilde aktaran eser İbrahim Semih Akçomak, Berna Beyhan, Dilek Çetindamar ve Vedat Sinan Tandoğan tarafından derlendi. Girişimcilik konusuna hakim akademisyenler, ilgili devlet kurumlarındaki uygulayıcılar, akademisyen uygulamacılar ve arayüz yapılardaki uygulamacılardan oluşan yazar tarafından hazırlanan 17 makalenin yer aldığı eser ile ulusal yazındaki boşluğun doldurulması amaçlanıyor. 

Eser, Türkiye’nin pek de anlatılmayan özgün girişimcilik öyküsünü kapsamlı bir şekilde ele alarak bir başucu kaynağı olarak öne çıkıyor. Türkiye özellikle son 10 yılda hem program çeşitliliği hem de ölçek olarak pek çok ülkeden ayrılan bir girişimciliği destekleme politikası yürütüyor. Türkiye’nin teknoloji ve yenilik politikasının temel taşı haline gelen “girişimcilik” kavramının, “yenilik tabanlı girişim” vurgusunun ve uygulanan politika sepetinin eleştirilecek yanları da bulunuyor. 

Zengin bir başucu kaynağı olarak öne çıkan kitap; “Türkiye’de Girişimcilik Ekosistemi”, “Kapasite ve İnsan Kaynağı”, “Teşvik, Fon, Finansman”, “Girişimcilik Ağ ve Arayüz Yapıları”, “Ulusal ve Uluslararası Pazarlara Erişim” olmak üzere toplam beş kısımdan oluşuyor. Eserde İbrahim Semih Akçomak, Berna Beyhan, Dilek Çetindamar, Vedat Sinan Tandoğan, Nilay Alüftekin Sakarya, Arsev Umur Aydınoğlu, Esra Aydoğdu, Merve Gül Barut, Derya Çağlar, Elif Çelik, Dilek Demirhan, Dilber Durna, Erkan Erdil, Derya Fındık Hadi, Tolga Göksidan, Elif Kalaycı, Esra E. Karadeniz, Kutlu Kazancı, Emek Barış Kepenek, Halime Kübra Koçak, Enver Hakan Konaç, Ayşe Kuyrukçu, Mehmet Emin Okutan, M. Teoman Pamukçu, Serdal Temel, Deniz Tunçalp’e ait makaleler yer alıyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Dünya sineması Altın Koza’da

28. Adana Altın Koza Film Festivali Dünya Sineması bölümünde bu yıl Berlin, Cannes ve Venedik film festivallerinde yarışmış iddialı ve seçkin 10 film yer alıyor. Günümüz sinemasının büyük ustalarının imzasını taşıyan filmlerin ağırlıkta bulunduğu seçkideki altı filmin

Türkiye prömiyeri Adana’da yapılacak.

 

Bunlardan ilki İranlı üstat Aşgar Farhadi’nin 2021 Cannes Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü kazanan yeni filmi Kahraman / Ghahreman”da kriz karşısında verdiğimiz tepkilerle insanlık hallerimizi irdeliyor. Borçlarını ödeyemeyen bir suçlu tesadüfen bulduğu altınlarla ne yapar sorusundan hareket ederek borçlarını kapatmak ile bulduğunu sahibine iade ederek kahraman olmanın dayanılmaz cazibesi arasında kalan karakterlerinin ahlaki bir çıkmazda debelenmesini anlatıyor. Bir Ayrılık” ve Satıcı” filmleriyle Yabancı Dilde En İyi Film dalında iki Oscar kazanan yönetmen sinemasının en güçlü yönünü ortaya çıkarıyor ve her trajedide gördüğü ahlaki çelişkiyi sergiliyor.

 

Bu çelişkiler üzerinden tansiyonu alabildiğine yükselttiğini bildiğimiz bir başka usta olan Paul Schader’ın merakla beklenen Kumarbaz / Card Counter”ı Adana Altın Koza Film Festivali Türkiye prömiyerleri arasında. Senaryosunu yazdığı kült film Taksi Şöförü”ndeki gibi gerilim doruktayken kefaret misali derin meselelere kafa yorduğu filmin yapımcısı kadim dostu Martin Scorsese. Eski asker yeni kumarbaz rolünde Oscar Isaac performansıyla adından hayli söz ettirdi. Kart saymadaki becerisi ve mesafeli halleriyle Amerika'nın muhtelif kumarhanelerini dolaşırken genç bir adamla (Tye Sheridan) karşılaşıyor ve karşılarına çıkan eski bir düşman nedeniyle Ebu Graib misali savaş suçlarına uzanan geçmişle yüzleşmek zorunda kalıyorlar. Kefaret kadar bağışlamanın da önemli olduğu filmde Williem Dafoe gibi deneyimli ve Tiffany Haddish gibi yeni isimler de oynuyor.

 

Altın Palmiye sahibi Apichatpong Weerasethakul, “Memoria” ile Cannes’dan bu yıl da Jüri Ödülü ile döndü. Taylandlı usta yeni filminde klişe deyimle 'anlatılmaz yaşanır' denebilecek benzersiz bir sinema deneyimi vadediyor izleyicilere. Ünlü oyuncu Tilda Swinton'ın canlandırdığı İskoç kadının, Kolombiyadaki farklı mekânlarda duyduğu seslerin izinden gitmeye karar vermesiyle başlıyor her şey. Önce bu sesleri izleyici gibi dünya gözüyle anlamlandırmaya çalışsa da doğadan ve dolayısıyla ortak hafızadan kopuk, bütünü parçalara ayırarak kavramaya çalışmanın nafile çabasını idrak ediyor… Weerasethakul, izleyiciyi de kahraman misali kendini olağanüstü hassas ritim duygusuyla ilerleyen filme kaptırıyor.

 

 

Yönetmen François Ozon olunca babalarının felç geçirdiğini öğrenen iki kız kardeşin yaşadığı sorunları ve trajediyi katlanılabilir kılan bir mizahla izliyoruz.  Muzip yeteneğin yeni filmi Her Şey Yolunda / Tout s'est bien passé” aileye dair karmaşık ve mutsuz ilişkilerin, ölüm kalım meselelerinin ve gündelik işlerin hesabını incelikli bir senaryoyla kuran Ozon, şahane bir oyuncu kadrosu kurmuş: Olgunluk dönemindeki güzel Sophie Marceau, ölüm döşeğindeki baba rolünde deneyimli André Dussollier, mutsuz anne olarak göz kamaştırıcı Charlotte Rampling, İsviçreli kadın rolünde efsanevi Hanna Schygulla öne çıkıyor.

 

Sosyal medyadaki herhangi bir eleştiri hayatınızı karartabilir mi? Akabinde asılsız şekilde uluslararası bir fondan gelen parayı zimmetinize geçirdiğiniz suçlamasıyla karşılaşabilir misiniz? Rus sinemasının genç yeteneklerinden Aleksey German Jr. ifade özgürlüğüne dair karanlık mevzuları kara mizahla anlattığı “Ev Hapsi / Deli” adlı yeni filmiyle karşımızda. Bir üniversite profesörünün (usta Gürcü aktör Merab Ninidze) belediye başkanını yolsuzlukla suçlamasıyla başlayan olaylar, resmi makamların tepkisiyle büyüyor; günümüzde aydın ve sanatçıların iktidarla bitmeyen imtihanına bir örnek teşkil ediyor. Bir apartman dairesi içinde geçen film, özür dilemesi için baskı yapan ailesi ve dostlarına direnirken prensiplerini savunmaya çalışan profesörün izleyiciye hiç de uzak olmayan sıkışık hallerini sergiliyor.

 

Altın Koza’nın Türkiye prömiyerlerinden biri de İsrailli yönetmen Nadav Lapid’in imzasının taşıyan, bu yıl Cannes’da Jüri Ödülü kazanan Ahid'in Dizi / Haberech”. Lapid, her zaman olduğundan daha isyankâr ve öfkeli bir ruh halini yansıttığı filminde, ülkesindeki yaratıcı özgürlüğün sınırlarını tespit ediyor. İki yıl önce Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı kazandığı “Eşanlamlılar”da olduğu gibi varoluş meselesine de kafa yoran filminde, çöldeki bir yerleşime filmini sunmaya giden İsrailli bir sinemacıyı takip ediyor. Karşılaştığı Kültür Bakanlığı görevlisiyle yaşadıkları ve ülkenin idealleri ile çatışan yaratıcılığı sorgulayan yönetmenin bizzat söylediği üzere sansürün muhtelif yüzleri var: “İsrail'de sinemacıları Rusya'da olduğu gibi hapse atmazlar. 'Bu kadar politika yeter, aile meselelerini konuşalım,’ derler”.

 

Kızların belirli bir yaştan sonra saçlarını erkek çocuğu gibi kestikleri, ancak kendi aralarında kadın elbiseleri giyebildikleri ve tehlike anında kazdıkları yere sakladıkları Meksika dağlarındaki bir yerleşim bölgesindeyiz. Belgeselci kadın yönetmen Tatiana Huezo'nun bu yıl Cannes'da büyük övgü toplayan ilk uzun metrajlı filmi Yangın Gecesi /Noche de fuego”, Jennifer Clement'in 2014 tarihli romanından uyarlanmış.

 

Cannes Film Festivali Belirli Bir Bakış bölümünün büyük ödülünü kazanarak, Kafkasya sinemasının son yıllardaki tırmanışına bir kez daha dikkat çeken Yumrukları Gevşetmek / Razzhimaya Kulaki” Altın Koza’nın kaçırılmayacak filmleri arasında yer alıyor. Kuzey Osetya'daki isli puslu bir sanayi kasabasında geçen filmde yetenekli yönetmen Kira Kovalenko, ataerkil düzenden kaçmaya çalışan bir genç kızın çırpınışlarını gereksiz duygusal çalkantılara girmeden mesafeli bir incelikle aktarıyor.

 

Hafiza Kutusu / Memory Box”, 1980lerde Beyrutta bir arkadaşa emanet edilen kutunun günümüz Montreal'ine ulaşmasıyla başlıyor. Bu yıl Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı için yarışan film, hatırlamanın doğası ve kişisel tarih üzerine duygusal olduğu kadar ufuk açıcı bir deneyim. Özellikle hafıza üstüne filmleriyle tanınan usta yönetmenler Joana Hadjithomas ve Khalil Joreige, Beyrut iç savaşı döneminden günceler, kaset ve fotoğraflar eşliğinde seyirciyi de bir zaman yolculuğuna çıkarıyor. 

 

Altın Koza okul çağındaki izleyicileri de unutmadı. Japon canlandırma sinemasının büyük ustası Hayao Miyazaki’den bayrağı devralan Gozo Miyazaki’nin Earwigin Sihirli Şarkısı / Âya to majo”adlı filmi programın Türkiye prömiyerleri arasında yer alıyor. Efsane Japon animasyon kurumu Studio Ghibli'den gelen, fantastik bir alemde geçen bu filmin karakterleri dünyalar tatlısı, zeki bir yetim kız, koruyucu anne kılığında bir cadı ve yegane kurtarıcı olarak konuşan bir kedi!

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Soft Analog konserlerinde dans dolu bir akşam yaşatıyor

Alternatif müziğin yükselen yeni sesi Soft Analog’un İstanbul ve Ankara’da verdiği konserler coşkuyla geçiyor.

 

Zamanın ruhunu yakalayan müzik tarzları ile kısa zamanda dikkatleri üzerine çeken Ankaralı müzik grubu Soft Analog, konserlerdeki performansıyla müzik ziyafeti veriyor. Yakın zamanda Park’ta Rock etkinliği kapsamında İstanbul Küçükçiftlik Park’ta sahne alan grup, şarkılarıyla müzikseverlere keyfili dakikalar yaşattı. İstanbul’da on binleri ağırlayan açıkhava konserlerinin en büyük mekanlarından olan Küçükçiftlik Park’ta Büyük ev Abluka’da ile aynı sahneyi paylaşan Soft Analog, parçalarını İstanbullar için seslendirdi. 

 

Gittiği her şehirde yaptığı müzikle farkını hissettiren Soft Analog, gençliğin ruhunu müzikle yakalıyor. Ankara’da da verdiği konserlerle hızla tanınan ikili, kendi şehirlerinde kısa zamanda kitlesini oluşturdu. 

 

28 Eylül’de Ankara 6:45’te Soft Analog Konseri

 

Canlı performanslarıyla seyirciye farklı bir deneyim yaşatan Soft Analog, parçalarında modern hayatın yarattığı duyguları ve tınıları kullanıyor. Yeni çıkardığı “Arasında Dünyanın” EP’sini canlı performanslarında seslendiren Soft Analog, sevenlerinin eşlik ettiği şarkılarıyla konserlerine gelenlere keyifli geceler yaşatıyor. Ayrıca sürpriz bir cover parça ve sahne şovu ile herkesi dans ettirmeyi başarıyor.

 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Kuşak Araştırmacısı Evrim Kuran’ın yeni kitabı

Türkiye’de yaptığı kuşak araştırmalarıyla dikkat çeken ve bu konuda ilklere imza atan Evrim Kuran yeni kitabı Onlar Göçtü Buradan’da Türkiye’nin yeni göç neslini anlatıyor. “Onlar göçtü Buradan” hem yurtdışına yerleşmeyi aklından geçirenler hem de Türkiye’nin yurt dışına verdiği göç olgusunu anlamlandırmak isteyenler için bir başvuru kitabı niteliği taşıyor.

Evrim Kuran, Türkiye’nin her köşesinden 118 ülke, 728 kente dağılmış 3.253 göçmenle görüşerek yaptığı araştırmanın sonuçlarını anlattığı ve yorumladığı kitabında, son yıllarda tarihin en büyük beyin göçünün nedenleri ve sonuçlarını akıcı bir anlatımla gözler önüne seriyor.

Araştırmacı-Yazar Evrim Kuran yeni kitabı hakkında şunları söyledi: “Bugünün Türkiye’sinde yeni nesil bir göç hareketi yaşanıyor. Yalnızca geçtiğimiz beş yılda, çoğunluğu yükseköğrenim görmüş genç kuşaktan on binlerce kişi yurt dışına yerleşme kararı aldı. Onları tanıyorsunuz, peki sonra onlara ne oldu, biliyor musunuz?  Ya gittikten sonrası? Aradıklarını bulabildiler mi, dönmeyi düşünüyorlar mı, neleri özlediler, neleri hiç özlemediler? Sorularının arkasından gittiğimiz bir araştırma yapmaya karar verdim.  Bir göçmen ve bir jenerasyon araştırmacısı olarak çıktığım bu yolculukta yüzlerce farklı hikâyeyi doğrudan dinleme fırsatım oldu. Bulguların göçmen dostlarıma yalnız olmadıklarını hatırlatmasını, göçmeyi düşünenleri yargılar ya da yorumlarla değil gerçeklerle buluşturmasını ve en önemlisi de kural koyucuların ülkenin kıymetlerinin ülkede kalmalarını kolaylaştırıcı tedbirler almasını sağlamasını dilerim.”

Geniş bir alanda gerçekleştirilen titiz bir araştırmanın sonuçlarından yola çıkarak hazırlanan ve Mundi Yayınevi’nden çıkan kitap, tüm kitapçılarda ve online satış sitelerinde yerini aldı.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Eylül akşamları fuar konserleriyle büyüledi

İzmir Enternasyonal Fuarı bu yıl sona yaklaşırken, 90’ıncı yaşın verdiği güçle geleneği gelecekle buluşturdu. Behçet Uz’un mirası fuar, “90 Yıldır Birlikte Kutluyoruz, Geleceği İzmir’de Birlikte Kuruyoruz” sloganları ile ziyaretçilerine unutulmaz anlar yaşattı. 

 

İzmirliler, Eylül akşamlarında keyif dolu anlar yaşamak için fuar konserlerinde buluştu. Uzun yıllardır fuarın vazgeçilmezi olan Çim Konserleri’nde günün yorgunluğunu atan ziyaretçiler, Mogambo Geceleri’nde ise nostaljik ve modern müziklerden oluşan karma seçkilerde doyasıya eğlendi. İzmir’de Eylül akşamları, fuar konserleri ile özlenen günlerine kavuştu. 

 

İzmir Enternasyonal Fuarı on gün boyunca kültür, sanat, teknoloji, ticaret, spor ve kültürel değerlerin merkezi oldu. Cumhuriyetin fuarı, 90’ıncı yılında geleneği gelecek ile buluşturdu. On binlerin akın ettiği fuar geceleri, Çim ve Mogambo konserleri ile sonlandı. 4 Eylül’de başlayan konserlerde Çim sahnesi sırasıyla; Şevval Sam’ı, Gazapizm’i, Cem Adrian’ı, Tan Taşçı’yı, Duman’ı, Hakan Altunu konuk ederken; İrem Derici’yi ve Mehmet Erdem’i de Migros sponsorluğunda sevenleriyle buluşturdu. Çim Konserleri’nin kapanışı, 12 Eylül Pazar akşamı Simge Sağın ile yapılacak.  

İzmir Fuarı’nın nostaljik sahnelerinden olan Mogambo’da ise sırasıyla; Fatih Erkoç, Yaşar, Ayhan Sicimoğlu, Bülent Ortaçgil, Nükhet Duru ve Ceylan Ertem yer aldı. Her gece Müzikallerden Seçmeler isimli gösterisi ile Volkan Severcan ve ekibiyle ziyaretçileri geçmişe götüren Mogambo’nun 11 Eylül 2021 Cumartesi günkü konuğu ise Sena Şener oldu. Müzikseverler, hem fuarın özlenen gazino günlerini andı; hem de konserlerin coşkusunu doyasıya çıkardı. 

Nükhet Duru: “İzmir’de doğmadım ama İzmir’de mutlu oldum, kendimi buldum”

Fuara en son 2018 yılında Atatürk Açıkhava Sahnesi’ndeki müzikalinde çıkan Nükhet Duru, uzun zaman sonra fuarda ve İzmir seyircisi ile buluşuyor olmaktan büyük bir mutluluk duyduğunu dile getirdi. Ünlü sanatçı, 90’ıncı yılında geleneği geleceğe taşıyan İzmir Fuarı için şunları dile getirdi: 

 

“Gençler cıvıl cıvıl, her biri fuar sokaklarında şen şakrak dolaşıyor. Tıpkı eski fuar günlerindeki gibi. Bu beni çok mutlu etti. Bizim Mogambo’da ve Kübana’da yaşanmış öylesine güzel gecelerimiz var ki… Eğlenceyi en kaliteli algılayan seyirci, İzmir seyircisidir. Yani hem eğlenir hem sahnedekini eğlendirir. O ruhu çok iyi taşır. Bu yüzden de bu gece çok mutluyum. Biraz önce Huysuz Virjin’in de şarkısını söylediler. Duygularım çok yoğun. İzmir benim kalem, yuvam… İlk senemde, Ömür Göksel ile birlikte Kübana’da Kanat Gür orkestrası önünde fuarda şarkı söylüyordum. Her gece sahneye çıkardık o dönem.  15 yaşındaydım. Programım bitti ve seyircilerin beni sormaya başladığını öğrendim. İstanbul’a gittim, geri döndürdüler beni İzmir’e. Bu sebeple İzmir ile muhabbetim çok sıcak. İzmir’de doğmadım ama İzmir’de mutlu oldum, kendimi buldum”. 

Yaşar: “Fuar bize eski günleri anımsattı”

Sevenleri ile uzun bir aranın ardından Mogambo gecelerinde buluşan Yaşar, “Atatürk’ün önderliğinde başlamış fuarın bu özel yılında fuarda bulunmaktan gurur duydum. İzmir’de olmayı zaten her zaman çok severim. İzmir seyircisi ile her zaman çok iyi bir bağımız var. Burada olmaktan hem mutluyum, hem de onur duydum. Eskiyi özlediğimiz şu günlerde fuarın bize eski günleri anımsattığını düşünüyorum. O günlerin sıcaklığı bu yılki fuara yansıtılmış. Pandemi sonrası biz çok hızlı bir şekilde giriş yaptık. Ufak tefek bir özlem değildi bizimkisi, talepler de o yöndeydi. Eylül ayı başından beri hiç çalışmadığımız, gitmediğimiz kadar çok yere gittik. Bu da o özlemin bir göstergesi. Ayrıca birbirimizle bir araya gelmenin tekrar fuarı canlandırdığını, bizi değerlerimize bağladığını düşünüyorum. Çocukluk ve gençlik yıllarımdan hatırladığım kadarıyla fuarda çıkmak için sanatçılar kulis yapardı. En büyük solistler, onun alt kadroları hepsi fuarda yer alırdı. Büyüklerimize rastladığımız zaman, fuardan hep özlemle bahsediyorlar. Biz de o ruhu yakalayıp tekrar canlandırmaya çalışıyoruz. Bu özel yılında fuarın çabamıza büyük bir destek sağladığını düşünüyorum” dedi. 

 

Severcan: Bebek arabasından Mogambo sahnesine

Fuar boyunca Mogambo sahnesinde her gece seyircilerine nostalji dolu geceler yaşatan Volkan Severcan ise, “Benim burada,  Mogambo’da, bebek arabasında uyurken Nigar Uluerer ile fotoğrafım var. Şu an 56 yaşındayım. Yani, 55 yıl önce aynı alanda çekilmiş bir fotoğraftan söz ediyorum. Fuarın benim için çok başka bir tarafı var. Doğma büyüme İzmirliyim. Fuarın böyle eskisi gibi kokular vermesine bayılıyorum. Çok özel bir ilgi var bu sene. Kim bilir benim gibi kaç kişi var böyle. Fuar zamanı İstanbul’daki sanatçılarının hepsi istisnasız ara verirdi gösterilerine. İzmir, İstanbul’u gölgede bırakırdı. Bütün tiyatrolar, sanatçıların hepsi buraya geliyordu. Eskiden bambaşka bir dünyaydı. Sokağa çıktığınız zaman her tarafta sanatçı görüyordunuz. İnsanların bu sanatçıları canlı kanlı görebildiği tek yer İzmir Fuarı’ydı. Dünyada eşi benzeri olmayan bir karnavaldı. Fuarı düzenleyen kadronun çok muhteşem ve ileri görüşlü olduğunu düşünüyorum. Destekler ve farklı operasyonlarla pandemiyi de tamamen atlattıktan sonra fuar eski günlerinden daha güzel olacak” şeklinde konuştu. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı