Bodrum’da DSİ Hatları Patlamaya Devam Ediyor

Bodrum’un Yahşi Mahallesi Kargı Caddesi üzerinde DSİ’ye ait 700 CTP ve 250’lik HDP hatlarında meydana gelen patlaklarla birlikte DSİ’ye ait içme suyu hatlarındaki patlak sayısı Bin 798’e ulaştı.
Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinin başında gelen Muğla’nın Bodrum ilçesinde Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından döşenen hatlar sık sık patlamaya devam ediyor. DSİ’ye ait hatların sık sık patlaması başta Bodrum halkı olmak üzere ilçeye gelen turistlerin büyük tepkisine neden olurken, patlaklar nedeniyle ilçede çok sık ve uzun süreli su kesintileri meydana geliyor.
Son olarak Bodrum’un Yahşi Mahallesi Kargı Caddesi üzerindeki DSİ’ye ait 700 CTP hattı ile 250’lik HDP hattında patlak meydana geldi. Bu patlaklarla birlikte Bodrum’da DSİ’ye ait içme suyu hatlarındaki patlak sayısı Bin 798’e ulaştı.
MUĞLA – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
 

Ege, yeni eğitim öğretim dönemine hazır

Ege Üniversitesinde eğitim, öğretim ve araştırma faaliyetlerini hız kesmeden sürdüren öğretim elemanları, 2020-2021 eğitim ve öğretim dönemine yönelik hazırlıklarını da tamamladı. Pandemi sürecinde, başta sağlık olmak üzere Egeli öğretim elemanlarının eğitimin aksamaması için yoğun bir gayret gösterdiğini söyleyen EÜ Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, EÜ ailesi olarak yeni eğitim öğretim dönemine büyük bir motivasyonla başlayacaklarını dile getirdi.
Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak’ın talimatları doğrultusunda yeniden yapılandırılan EÜ Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi ile dijital alt yapıya yönelik yapılan ciddi yatırımlar, pandemi sürecinde Ege’yi bir adım öne çıkardı. Online verilen eğitimlerde önemli başarı elde eden Egeli öğretim elemanları, 2020-2021 eğitim ve öğretim dönemine yönelik hazırlıklarını da tamamladı. Yeni normalleşme sürecinde öğretim elemanlarıyla pandemi tedbirleri alınarak yapılan açık hava toplantılarında eğitim, öğretim ve araştırma faaliyetlerini değerlendirdiklerini kaydeden Rektör Budak, EÜ ailesi olarak yeni eğitim öğretim dönemine büyük bir motivasyonla başlayacaklarını vurguladı.
EGE, YENİ EĞİTİM ÖĞRETİM DÖNEMİNE HAZIR
Pandemi koşullarında görevlerini fedakarca yürüten tüm öğretim elemanlarına teşekkür eden Rektör Budak, “Millet olarak hepimiz, özverili çalışmaları dolayısıyla sağlık çalışanlarımıza minnetimizi her fırsatta belirtiyoruz, aynı zamanda gelecek nesillerimizi yetiştiren değerli öğretim elemanlarımızın da fedakarlığından bahsetmeliyiz. Pandemi sürecine rağmen kaliteyi düşürmeden, öğrenciyle teması sürdürmek adına üstün bir gayret sarf ediyorlar. Yönetime geldiğimiz ilk andan itibaren dijitalleşme için yaptığımız yatırımların meyvelerini aldık ve pandemi sürecinde eğitim-öğretim faaliyetlerimiz sorunsuz bir biçimde sürdürdük. 26  Ekim’de başlayacağımız 2020- 2021 eğitim ve öğretim döneminde dijital ortamda derslerin  sorunsuz yürütülebilmesi için tüm hazırlarımızı tamamladık” dedi.
“YAPACAKLARIMIZI DEĞERLENDİRDİK”
Açık hava toplantılarının çok verimli geçtiğini söyleyen Rektör Budak, “Yeni normalleşme sürecinin yaşandığı yaz döneminde akademisyenlerimizle pandemiye uygun koşullar içerisinde açık hava toplantılarında bir araya gelerek;  2020-2021 eğitim ve öğretim dönemine hazırlık, kurumsal akreditasyon ve araştırma üniversitesine yönelik gerçekleştirdiğimiz çalışmaları değerlendirdik.
Bu süreçte gerçekleştirdiğimiz toplantılarda, YÖK ve Cumhurbaşkanlığı Strateji Bütçe Daire Başkanlığından aldığımız güçle, başta sağlık olmak üzere devletin öncelikli kalkınma alanlarında, kamu ve özel sektör işbirliği ile yapacaklarımızı değerlendirerek, yeni eğitim–öğretim dönemine Ege Üniversitesi ailesi olarak yüksek bir motivasyonla başlıyoruz” dedi.
“ÖĞRENCİLERİMİZ MAĞDUR OLMADI”
Egeli akademisyenlerin yoğun bir gayret içinde öğrencileri mağdur etmeyecek şekilde çalıştıklarını dile getiren Rektör Budak, “Pandemi süreci ve yeni normal dönemde bölge ve ülke için önemli bir sağlık merkezi olan üniversite hastanemizde canla başla çalışan sağlık çalışanlarımızla birlikte öğretim elemanlarımız da Ege Üniversitesine yakışır eğitim-öğretim faaliyetlerini sürdürmek için ciddi fedakarlık örneği sergiledi. Hakkını  teslim etmeliyim ki öğretim elemanlarımız dijital platformlara çok çabuk adapte olarak kaliteden ödün vermeden eğitim faaliyetlerini sürdürdüler. Bu zorlu süreçte üniversitemizde ders materyallerine ulaşmamış öğrenci kalmayacak şekilde bir iletişim ağı geliştirildi. Hocalarımız yeri geldi telefonla yeri geldi posta yoluyla öğrencilerimizin mağduriyetini giderdi” diye konuştu.
İZMİR – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Güneşten yıpranan saçlara, doğadan keratin bakımı

Karantina günlerinin ardından güneşi kucaklamanın keyfini sürsek de, güneş ışınlarına maruz kalan saçlarımızın aynı enerjiyi yakaladığı söylenemez. Fön, düzleştirici, boya ve benzeri faktörler bir yana, özellikle yaz mevsiminde güneş ışığına doğrudan maruz kalan saçlar, ne yazık ki cansız ve mat görünmeye mahkumdur.
Fuer Kozmetik’in bir markası olan Natura Keratin, yaz mevsimine veda etmeye başlandığı şu günlerde, imdadınıza koşuyor.Organik Sertifikalı ürünler ile Nano teknolojiyi birleştirerek birbirinden eşsiz ürünlerle hizmet veren Natura Keratin, inanılmaz ve kusursuz saçlara kavuşmanın sırrını veriyor.
Yaz mevsiminde güneşe, havuz ve deniz suyuna maruz kalan saçlar, içerdiği keratini kaybederek kırılır; bu da saçların mat ve cansız görünmesine neden olur. Natura Keratin’in, saçlardaki bu hacimsiz görünümü ortadan kaldıracak bir ürün önerisi var; Natura Saç Botoksu Seti.
Güç, parlaklık, hacim
Saçların incelen kısımlarını doldurarak dolgunluk kazandıran keratin bakım, yıpranmış saçlara güç, parlaklık ve hacim katar. Saçların uzun vadede nem kazanmasını destekleyen bakım ürünü, aynı zamanda saçlara yumuşaklık kazandırarak daha kolay taranmasına yardımcı olur.
Saçların sağlıklı uzamasına yardımcıdır
Aşırı yıpranmış, yanmış ve kurumuş saçların tedavisinde kullanılan keratin bakımı veya diğer adı ile saç botoksu tedavisi, saçın kaybettiği keratini yeniden kazanmasına yardımcı olur. Keratin, doğal yapısından dolayı, yıpranmış saç tellerini onararak bakım yapar, saçların hasarlı noktalarına nüfüz ederek saç teli üzerinde koruyucu bir tabaka oluşturur ve saçlara kusursuz bir görünüm kazandırır. Saç tellerini kalınlaştırarak saçlara mükemmel yumuşaklık ve parlaklık kazandıran keratin bakım, aynı zamanda saçlarınızın sağlıklı uzamasına da yardımcı olur.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Trend Micro, 8,8 milyon Covid-19 içerikli tehdidi engelledi

Dünyanın Covid-19 ile mücadele ettiği 2020 yılının ilk yarısında, siber suçlular toplumun hassasiyetlerini sömürü malzemesi olarak kullanmaya devam ettiler. Bu dönemde Trend Micro toplam 8,8 milyon Covid-19 içerikli siber tehdidi engellediğini açıkladı. Tehditlerin yüzde 92’sinin salgınla ilgili kritik bilgiler içeren e-posta saldırıları olduğu tespit edildi.
Bulut güvenliğinin küresel lider şirketlerinden Trend Micro, 2020 Yarıyıl Siber Güvenlik Raporu’nu açıkladı. Rapor, Covid-19 ile ilgili içeriklerle kullanıcıları ağına düşürmek isteyen siber saldırganların, yılın ilk yarısında en büyük tehdit unsuru olduğunu ortaya çıkardı. İşletmelerde uzaktan çalışma modelinin yaygınlaşmasını fırsat bilen siber suçlular, toplumun hassas olduğu konuları yem olarak kullanarak saldırılarını artırdılar. Trend Micro, yılın sadece ilk altı ayında, 8,8 milyon Covid-19 içerikli siber tehdidi engelledi. Engellenen bu tehditlerin yaklaşık yüzde 92’sini e-posta yoluyla yapılan saldırılar oluşturdu.
Raporla ilgili Trend Micro Türkiye Ülke Müdürü Hasan Gültekin şu değerlendirmeyi yaptı; “Salgın 2020’nin ilk yarısında hayatımızın her alanına hâkim oldu, ancak bu durum siber suçluları yavaşlatmadı. Geçen yılın aynı dönemine göre siber saldırılarda ciddi bir artış gözlemledik. BT ekipleri, yeni normallerin oluştuğu bu dönemde artan tehditleri göz önünde bulundurarak siber güvenlik stratejilerini uyarlamaya devam etmelidir. İşletmeler; uç noktalarını, bulut uygulamalarını ve VPN sistemlerini korumanın yanı sıra ofis ve ofis dışına yayılan yeni çalışma modeli ile ilgili çalışanlarına siber güvenlik konusunda eğitimler vermeli veya önceden verdikleri eğitimleri yeni döneme uyarlamalıdır.”
Dünyada iş e-postalarını ele geçirme saldırılarında (BEC) yüzde 19 artış yaşandı
Trend Micro, 2020 yılının ilk yarısında toplamda 27,8 milyar siber tehdidi engelledi. Bu tehditlerin yüzde 93’ü e-posta kaynaklıydı. İş e-postalarını ele geçirme saldırılarında ise (BEC) 2019’un ikinci yarısına göre yüzde 19 artış tespit edildi. Evden çalışanların sosyal mühendisliğe daha fazla açık olduğu bu dönemin getirdiği zorluklardan yararlanan siber suçlular, çeşitli ikna ve kandırma yöntemleri kullanarak kullanıcıların kişisel verilerini ele geçirmeye çalıştılar.
Türkiye fidye yazılım saldırılarında ilk 5 ülke arasında yer aldı
Yılın ilk yarısında, tüm tehditler arasında fidye yazılımları sabit kaldı. Buna rağmen Türkiye en çok fidye yazılım saldırısına uğrayan ilk 5 ülke arasında yer aldı. Siber suçluların ele geçirdiği verileri geri almanın tek yolunun fidye ödemek olduğu bu saldırılar en çok e-posta yoluyla gerçekleştirildi. İş e-postaları yoluyla üst düzey yönetici ve kilit pozisyonlarda görevli kişilere yönelik olarak yapılan bu saldırılarda kullanılan kötü amaçlı dosyaların yüzde 70’ten fazlasını PDF uzantılı dosyalar oluşturdu.
Fidye yazılım saldırılarında en çok hedeflenen sektörler ise sırasıyla; kamu, üretim ve sağlık sektörleri oldu.
Endüstriyel kontrol sistemlerinde güvenlik açıkları yüzde 16 arttı
Üretim tesisleri, sağlık sistemleri, enerji tesisleri gibi Endüstriyel Nesnelerin İnterneti (IIoT) kullanılan pek çok kritik ortamda ciddi boyutta maddi ve manevi zararlara yol açabilecek endüstriyel kontrol sistemleri (EKS) açıklarında da artış yaşandı. Trend Micro, 2019’un ilk yarısına kıyasla EKS’de tespit edilen güvenlik açıklarında yüzde 16’lık bir artış tespit etti.
Bunların yanı sıra Trend Micro’nun Zero Day Girişimi (ZDI) toplam 786 tavsiye yayınladı. Bu da 2019’un ikinci yarısında güvenlik açığında yüzde 74’lük artış yaşandığı gösteriyor.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Panora alışveriş ve yaşam merkezi, sağlık tedbirlerinde de Ankara’nın en iyisi!

Koronavirüsün ülkemizde görüldüğü ilk günden itibaren hem sağlık tedbirleri konusunda hem de ekonomik desteklerde öncü olan Panora Alışveriş ve Yaşam Merkezi, kamu kurum ve kuruluşlarının yaptığı denetimlerde aldığı sonuçlarla da takdir topladı.
Yeniden hizmete başladığı 1 Haziran tarihinden itibaren düzenli olarak denetimlere tabi tutulan AVM’lerde, Panora Alışveriş ve Yaşam Merkezi’nin aldığı tedbirler konusundaki başarısı dikkat çekti. Her daim hijyene ve hem çalışanlarının hem de misafirlerinin sağlığına önem veren Panora’da, 28 Ağustos tarihinde yapılan denetimlerde, farklı noktalardan alınmış numunelerin sonuçları yayınlandı. AVM’nin en uğrak alanları olan tuvalet, asansör ve ana giriş kapısından, denetim ekiplerince alınan numuneler, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Laboratuvarı’nda incelendi. Yayınlanan inceleme raporu, Panora’nın hijyen sınır noktasının, ameliyathane hijyeni ile aynı orana sahip olduğunu gösterdi.
Raporu çalışanlarının ve misafirlerinin bilgisine sunan Panora Alışveriş ve Yaşam Merkezi yönetimi, önceliklerinin Panora çatısı altında bulunan herkesin sağlığını korumak olduğunu, bunun için de her türlü tedbiri taviz vermeksizin uyguladıklarını, rapor sonuçlarının kendilerini oldukça memnun ettiğini ve önümüzdeki dönemde de tedbirlere harfiyen uyarak tüm AVM’lere örnek olmaya devam etmek istediklerini dile getirdiler.
ANKARA / BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

7. Çanakkale bienali başlıyor

Birbiriyle kesişen ve etkileşen ilişkileri, iş birliklerini, paylaşımları ve iletişimleri odağına alan 7. Çanakkale Bienali “Takımyıldız / Constellation” başlığıyla 19 Eylül 2020’de başlıyor.
Küratörlüğünü CABININ (Çanakkale Bienali İnisiyatifi) ve Azra Tüzünoğlu’nun yaptığı bienalde, Agah Uğur Koleksiyonu’ndan eserlerin de dahil olduğu farklı kurgulara sahip, birbiriyle konuşan dört ana serginin yanı sıra altı aya yayılacak bir takvimde; sergiler, film gösterimleri, Çanakkale’den ilham alan yürüyüş rotaları, ses ve fauna arşivleri ile panel ve atölyelerden oluşan bir program sunulacak. Bienalin bu yılki programı, güncel pandemi koşullarına uyarlanacak bir yapıda hayata geçirilecek.
Antik zamanlardan bugüne, gökyüzündeki yıldızların konumlarının tanımlanmasına yardımcı olagelmiş ve hayali sınırlarla birbirlerinden ayrılmış ‘Takımyıldızlar’ı bu sene Eylül ayından itibaren Çanakkale’den görebileceksiniz. “Takımyıldız / Constellation” başlığıyla 19 Eylül 2020’de, bir ay sürecek ana sergilerini açacak olan 7. Çanakkale Bienali sergiler, film gösterimleri, Çanakkale’den ilham alan yürüyüş rotaları, ses ve fauna arşivleri ile panel ve atölyelerden oluşan bir programla 6 aylık bir döneme yayılacak.
Birbiriyle kesişen ve etkileşen ilişkileri, iş birliklerini, paylaşımları ve iletişimleri odağına alan bienalin küratörlüğünü CABININ (Çanakkale Bienali İnisiyatifi) ve Azra Tüzünoğlu yapacak. Bienalde Agah Uğur Koleksiyonu’ndan eserlerden oluşan, Azra Tüzünoğlu’nun küratörlüğünü üstlendiği bir sergi de yer alıyor.
Çanakkale kent merkezinde MAHAL, Korfmann Kütüphanesi, Kırmızı Konak gibi farklı mekânlar ile Troya bölgesinde gerçekleşecek sergilerden oluşan “Takımyıldız” hem CABININ’in harekete geçirmeyi ve görünür kılmayı amaçladığı iletişim ağına dair bir metafor, hem de birbiriyle ilişkili, dinamik sanatçıların bir araya gelmesinin bir temsili olacak; sergilenen eserlerde çizilen bağlantılar ve sonsuz çeşitlilikteki konfigürasyonlar arasından olası bir kümelenme sunacak.
7. Çanakkale Bienali, küresel Kovid-19 pandemisi kapsamında gelişmelere bağlı olarak gerek görüldüğü takdirde; dijital ve çevrimiçi mecralarda içeriğini paylaşıma sunacak ve altı aylık bir zaman zarfında farklı takvim ve mekanlarda sanat üretimlerini izleyiciler ve sanatseverlerle buluşturmanın koşulları oluşturulacak.
 
“Neye Benziyor?”
CABININ tarafından “Takımyıldız” için kurgulanan “Neye Benziyor?” başlıklı sergi, görsel kültürün egemenliği altında insanlar-arası doğrudan diyalog yoluyla bilgi aktarma etkinliğinin giderek “zayıfladığı” günümüzde, iletişimin yöntem ve biçimlerini ele alan üretimlere odaklanıyor. Mahal’in yanı sıra Çanakkale merkezdeki değişik mekanlara yayılacak sergi farklı kuşaklardan uluslararası sanatçıların yanı sıra farklı uzmanların ve Çanakkale’den sanatçıların da katkılarıyla iletişim ile sanatın kesişim alanlarına yoğunlaşıyor. “Neye Benziyor?”, kültürün gerçekliği inşa etmesinin aracı olan simgelerden oluşan ortak mirasımıza odaklanan, en geniş çağrışım gücüyle sanatın simgesel dilinin ifade etme potansiyelleri üzerine düşünmeye ve üretmeye dair bir bağlam olacak. Gündelik deneyimin dışından ve ötesinden seslenerek gerçekliğin değişme, dönüşme, başkalaşma ihtimalini çağrıştırmayı, çelişkileri ve çoğul olasılıkları sezdirmeyi, simgeler yoluyla iletişim kurmanın, anlamlar üretmenin potansiyelleri üzerine konuşmayı hedefleyen CABININ bu sergiyle başlayacak ekinlikler kümesiyle, uzun soluklu ilişkiler, bağlantılar ve paylaşımlardan oluşan yapısını ortaya koymayı hedefliyor.
“Hasarlı veya Tahrip edilmiş: Kültür”
Azra Tüzünoğlu’nun “Hasarlı veya Tahrip edilmiş: Kültür”, başlıklı dört bölümden oluşan sergisi, sadece kadın sanatçıların eserlerine yer veriyor. İnsan bedeninin geçiciliği ile kültürel varlıkların kalıcılığı -ve aslında tam tersine odaklanan ilk bölüm, ‘Tehdit altındaki kültür’e vurgu yapıyor. Sömürgeciliğin görünmez kıldığı eser hırsızlığı, patriyarkanın görünmez kıldığı kadın emeği ve sanat tarihini yazanların görünmez kıldığı periferideki sanat gibi tehditler görünür hale geliyor. Serginin “Bildiğimiz Dünya” başlıklı ikinci bölümü ise bildiğimiz dünyanın sonuna işaret ediyor. Yaşadığımız zamana ve kalıntılarına -neredeyse müdahale edemeden baktığımız ‘gözlemci’ rolü, sanatçıların karanlık ve ironik eserlerinde görünür hale geliyor. Serginin “Reklamların Dili” isimli üçüncü bölümü de reklam dilini çalan/dönüştüren sanatçıların çalışmalarına odaklanıyor. Dördüncü ve son bölüm ise Çanakkale içindeki bir dizi hareketi içeriyor. Günlük kentsel yaşama ‘ses’ üzerinden bakmayı amaçlayan ve somut olmayan kültürel miras olarak görülebilecek kentsel sesleri kayıt altına alıp arşivlemeyi hedefleyen bir projenin yanı sıra, Çanakkale’nin faunasına ve mimarisine dair araştırma, harita ve rotalar geliştirmeyi arzulayan atölye, konuşma ve yürüyüş programlarının sergiye eşlik etmesi planlanıyor.
“Hiç istemeden ama seve seve” – Agah Uğur Koleksiyonu
Takımyıldız başlıklı bienalin bileşenlerinden biri Agah Uğur Koleksiyonu seçkisi olacak. CABININ’in öneri/daveti ve Azra Tüzünoğlu’nun küratörlüğüyle düzenlenen “Hiç istemeden ama seve seve” başlıklı sergi, Agah Uğur’un “yolculuğun kendisi varmaktan mühimdir*” mottosuyla tanımladığı koleksiyonculuk4 birikiminden seçilmiş eserlerle kurgulanıyor. Agah Uğur’un “oyun” teması etrafında yan yana getirilen eserleri, dünyanın kusurluluğu ve hayatın karışıklığı içinde, kendi ritim ve armonisiyle, geçici ve sınırlı bir mükemmellik sunan oyun alanına dahil oluyor. Eylemlerimizin içeriği derinlemesine bir çözümlemeye tabi tutulacak olursa, insanların bütün yapıp-etmelerinin yalnızca bir oyundan ibaret olduğu sonucuna varılabilir (Homo Ludens, Huizinga). Bu anlamda ‘oyun’ yaşamın saçma, dünyanın haksız olduğunu bilmesine rağmen kendi yaşamının ağırlığını taşımayı arzulamaktır. Ve oyun, her şeyden önce gönüllü bir eylem.’dir. Uğur’un Türkiye çağdaş sanatına ve 2000 sonrası uluslararası video sanatına odaklanan koleksiyonundan bir seçki izleyicilerle buluşacak.
*“[Koleksiyonculuk] nesnelerle, onların işlevsel değerini, kullanılabilirliğini öne çıkarmadan, onların kaderlerinin görünümlerinin peşinde olmaktır. Bir koleksiyoncunun yaptığı en anlamlı büyü, tekil nesneyi büyülü bir çekim alanı içerisinde hapsetmektir. Nesne, bu alanda, son heyecanın, onu edinmenin heyecanı üzerinden geçerken donup kalır.”
Takımyıldız / Constellation Hakkında:
Takımyıldızlar, antik zamanlardan bugüne, gökyüzündeki yıldızların konumlarının tanımlanmasına yardımcı olagelmiş, hayali sınırlarla birbirlerinden ayrılmışlar. Her bir takımyıldızın benzetildiği karakterler etrafında mitolojiler türetilmiş. Dünyadan uzaya bakan insanın, çeşitli yakınlık ve uzaklıklardaki noktaları birleştirmesi sonucu oluşan takımyıldızlar, insanın yaşamı ve evreni anlamlandırma çabasının bir işareti olmuş. Öte yandan kültür sosyolojisi alanında başvurulan kavramlardan biri olan takımyıldız, “gerilimlere doymuş bir kümelenme etkisiyle düşüncenin deviniminde bir duraklama noktası” olarak tanımlanır (W. Benjamin’den aktaran A.K.Thompson). Bu keyfi bir nokta değildir ve imge, “geçmişin şimdiyle bir takımyıldızı içinde bir araya geldiği şeydir” (Susan Buck-Morss). Takımyıldız, farklı öğelerin, olguların, konumların birbirleriyle ilişkilendiği ve kesiştiği anlarda oluşan görüngüler ve bu anların potansiyelleri üzerine düşünmeye başlandığında kendini sezdiriyor ve varlık kazanıyor; olgulara değil yapılara işaret ediyor. Bu yönüyle sanat üretimlerinin hem birbirleriyle hem de sanat tarihiyle oluşturdukları kümelenmeleri de çağrıştırıyor.
Diğer taraftan Takımyıldız, gündelik dilde birbiriyle ilişkili ya da benzer insanlar ya da şeylerin oluşturduğu grup anlamını da yüklenmiş bir kavram. Bu anlamıyla CABININ’in 7. Çanakkale Bienali için oluşturduğu kurguya işaret ediyor. Günümüz sanatı odaklı ilişkiler, iş birlikleri ve bunlara eklemlenen mimarlık, arkeoloji, tarih ve ekoloji disiplinlerle etkileşimlerden oluşan CABININ’in yapısal stratejisini de tarif ediyor.
CABININ ve Bienal hakkında;
Çanakkale Bienali İnisiyatifi CABININ; farklı disiplinlerden, çeşitli sosyal kesimlerden kişilerin sanat odaklı ortaklaşması çerçevesinde faaliyetlerini sürdürüyor ve Çanakkale Bienali’ni çağdaş sanatın farklı toplum kesimleriyle diyalog kurma stratejilerini deneyen, deneyimleyen bir platform olarak konumlandırmayı, bu yolla Çanakkale’de günümüz sanatı için özgün bir bağlam ve bellek oluşturmayı, sanatın tam da bugün ve buradaki anlamı, işleyişi, işlevi ve potansiyelleri üzerine düşünmeyi amaçlıyor.
2020 yılının ilk aylarıyla birlikte hayatımıza giren covid-19 birçok belirsizliği de beraberinde getirdi. Yerelde örgütlenen, sanata, kültüre dair bir düşünce ve aktivite üretim platformu olan, sosyal fayda ve sorumluluğa dayalı çalışan CABININ – Çanakkale Bienali İnisiyatifi, bu süreçte de yerel, ulusal ve uluslararası bileşen ve dinamikleriyle diyalog ve iş birliklerini sürdürdü. Ulaşım, üretim ve bir araya gelme koşullarının değişken hale geldiği bu ortamda farklı stratejiler ve alternatifler planladı.
CABININ, bienale emek veren tüm gönüllü, paydaş ve destekçiler, Bienal Genç, Çocuk, Engelsiz ve Bienaldeyiz sosyal programlarının bileşenleri ve iki yılda bir çağdaş sanatın güncel örnekleriyle buluşan sanatseverler için özgün bir sanat deneyimi sunmaya; sanatçılara üretmek ve üretimlerini paylaşmak için yeni kavramsal ve mekânsal bağlamlar açmaya; bienalin Çanakkale kentinde hareket geçirdiği, dokunduğu ve etkilediği farklı sektör ve iş kollarıyla, arkeoloji, mimarlık, tasarım, sinema, edebiyat gibi disiplinlerle üretken ilişkiler geliştirmeye devam ediyor.
Azra Tüzünoğlu hakkında;
1982 İstanbul doğumlu Azra Tüzünoğlu, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji yüksek lisansından “90’lı yıllarda Türkiye’de Çağdaş Sanat” teziyle mezun olduktan sonra, sanat eleştirmeni ve editör olarak çalışmaya başladı. Artist, Birgün, Radikal, Sanat Dünyamız gibi yayınlarda ve birçok sanatçı kataloğunda yazar olarak çalıştı. 2008 yılında ilk galerisi OUTLET’i kurarak, Türkiye 90 kuşağı sanatçılarının ilk galeri sergilerini düzenledi. 3 yıl içinde yurtiçi ve dışından 60 kadar sanatçının eserlerine ev sahipliği yapan yoğun bir program yürüttü. 2011 yılında PİLOT ve 2013 yılında alternatif sergi mekânı olarak kurguladığı CoPilot Galerilerini açarak, sanatçıların iddialı projelerini hayata geçirdi. Burak Delier, Ali Miharbi, Fikret Atay ve yeni kuşaktan Serra Tansel, Gözde Türkkan, İrem Tok gibi pek çok sanatçının solo sergilerini hazırladı. Pek çok ulusal ve uluslararası müze, sanat kurumu ve bienalle iş birliği içinde çalıştı, eserlerin önemli müze koleksiyonlarında yer almasını sağladı. Türkiyeli sanatçıların uluslararası görünürlüğü için çaba sarf etti. Galeride düzenlediği solo ve grup sergilerinin yanı sıra, ağustos ayında Pera Müzesi’nde açılan “Minyatür 2.0: Çağdaş Sanatta Minyatür” isimli uluslararası grup sergisinin küratörlüğünü ve aynı isimli kitabının editörlüğünü üstlendi.
Agah Uğur hakkında;
İngiliz Erkek Lisesi ve Birmingham Üniversitesi Endüstri Mühendisliği’nden mezun olan Agah Uğur, 1995 yılında Borusan Holding Genel Müdürlüğü görevini üstlendi. 2001- 2018 yılları arasında Borusan Grubu’nun CEO’luk görevini yürüttü. Halen Borusan Holding yönetim Kurulu üyesi olarak çalışmalarını sürdürmenin yanı sıra, Pegasus Havayolları ve Doğan Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi olarak çalışıyor. Profesyonel yöneticilik kariyerinin yanı sıra 15’ten fazla sivil toplum ve eğitim kuruluşunun yönetim ve danışma kurullarında başkan ve üye olarak görev aldı. Uğur, kurucularından olduğu ve Türkiye çağdaş sanatının uluslararası tanınırlığını ve bilinirliğini artırmayı amaçlayan ve bu doğrultudaki projelere karşılıksız destek veren Saha Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı görevlerini yürütüyor. 2009 yılından beri tutkuyla çağdaş sanat koleksiyonu yapan Uğur, Türkiye sanatının 70, 80 ve 90’lı yıllarına ait tarihsel öneme sahip eserlerinin de aralarında olduğu 250 kadar sanat yapıtını barındıran bir koleksiyona sahip. Son yıllarda uluslararası sanatçıların video eserlerini koleksiyonuna katmakta ve Why Not isimli koleksiyon mekânında sergilemekte. Cesareti, odağı ve bütünselliği için sorumluluk duyduğu ve kendisinden bağımsız bir misyonu ve hayatı olmasına inandığı koleksiyonunun gelişimi için çalışmakta. Fikrin, özgünlüğün ve anlatım şeklinin öne çıktığı ulusal ve uluslararası sanatçıların video, enstalasyon, ses, fotoğraf, obje ve hatta eserin ortada olmadığı, sadece ileride eseri yaratmaya yönelik hak bazlı fikirlerin söz konusu olduğu eserler koleksiyonunu oluşturmakta.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Geçmişinden Kopyala Geleceğine Yapıştır

Bilinçaltı, genel olarak bilincimizin altında kalan ve hatırlamadığımız şeylerin olduğu yer olarak bilinir. Her insanın bir bilinçaltı vardır ve düşünme sürecinde asıl işi ise bilinçaltı yapar. Uyku probleminden fibromiyalji ağrılarına kadar hayatımızda yaşadığımız birçok sorunun da kaynağı bu bölgede yer alırken, yine çözümü de aynı yerde aramak gerekiyor. Öyle ki Kopyala – Yapıştır adı altında bilinçaltında yapılan işlem bu durumun en iyi örneği.Geçmişimizdeki şuan yaşamış olduğunuz problemin olmadığı, sağlıklı, mutlu, huzurlu günlerinden kesit alıp geleceğinize yapıştırılıyor.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Küvet sahnesi ilgi topluyor

“Halim Ortada” isimli yeni şarkısıyla beğeni toplayan Şenay Lambaoğlu, şarkının klibindeki doğal ve modern tarzı ile de dikkatleri üzerine çekti.
Güçlü sesini doğu ve batı ezgileri ile birleştirerek kendine has bir tarz yaratan Şenay Lambaoğlu, Zekeriyaköy’de çekilen klibindeki küvet sahnesi ve doğa içindeki görünümüyle ilgi odağı oldu.
Çok kısa bir süre önce yayınlanan şarkısı ile ilgili dinleyicilerden aldığı güzel dönüşlerden memnun olduğunu belirten sanatçı, yeni şarkıları için de çalışmalarını sürdürüyor.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Acer, Uygun Fiyatlı Swift 3 Ultra İnce Dizüstü Bilgisayar Serisine 1,2 kg’lik Modeller Ekledi

Sıklıkla ofis dışında çalışanların ve seyahat edenlerin ihtiyaçlarını karşılamak için tasarlanan Swift 3 serisi ultra taşınabilir dizüstü bilgisayarlar, mükemmel performans ve göz alıcı görüntüleri şık metal bir kasanın içinde sunuyor. Swift 3, her daim trendleri takip eden, beraberinde taşıdığı dizüstü bilgisayarın zarif ve dikkat çekici olmasına da performansı kadar önem veren, kullandığı dizüstünde hem eğlence hem de üretkenlik arayanlara hitap ediyor. Cihazın yenilenen modelleri arasında mor renkli tasarım özellikle dikkat çekiyor. Bu seride ilk kez mor renkli kasa tasarımıyla kullanıcıların karşısına çıkan Acer Swift 3, gri renk seçeneğiyle de çok yakında kullanıcılarla buluşacak.
14 inç, Full HD ekranıyla Acer Swift 3 şıklık, güç ve verimliliği dengeleyen modern bir cihaz. Hafif magnezyum-alüminyum metal kasayla oldukça yüksek bir taşınabilirlik sunan yeni nesil model yalnızca 1,2 kg ağırlığında ve 15,95 mm inceliğinde. Ultra ince çerçevelere sahip olan Swift 3, yüksek bir ekran gövde oranı sunuyor.
Tüm Gün Süren Üretkenlik
Hareket halindeyken çalışan kullanıcıları sonuna kadar destekleyen Swift 3’ün bataryası 12 saate kadar kullanım imkanı sunarken, acil durumlarda 30 dakikalık şarjla 4 saatlik kullanımı da mümkün kılıyor. Bağlantı seçenekleri arasında göze çarpan çift bant Wi-Fi 6 (802.11ax), ortalama bir network işlem hacminde 3 kata kadar artış sağlıyor. Wi-Fi 5’e kıyasla ise gecikmeleri yüzde 75’e kadar azaltıyor. Tam kapasite işlevsellik sağlayan USB-C™ SuperSpeed USB 10 Gbps ise kullanıcıları süper hızlı veri transferi ile desteklediği gibi bir güç kaynağı olarak da kullanılabiliyor.
Güçlü AMD İşlemcilerle Yenilendi
Şık tasarımlı ürün, yenilikçi 7 nm üretim teknolojisinden ve “Zen 2” çekirdek mimarisinden güç alan AMD Ryzen™ 4000 serisi işlemcilerle dikkat çekici performans sergiliyor. 4GHz’e kadar çıkabilen frekansıyla yüksek performans sağlayan 6 çekirdekli AMD Ryzen™ 5 4500U mobil işlemciye sahip olan Swift 3, 11 saate varan pil ömrü sunarken, içerisinde yer alan Radeon grafik yongasıyla da bir ultra ince dizüstü bilgisayardan beklenmeyen grafik performansı sağlayabiliyor. Swift 3, çok yakında 8 çekirdekli AMD Ryzen™ 7 4700U ve 4 çekirdekli AMD Ryzen™ 3 4300U mobil işlemci seçenekleriyle de kullanıcıların karşısına çıkacak.
Swift 3, 8 GB LPDDR4x RAM ve 256 GB’a SSD’ye sahip. 16 GB’a kadar yükseltilebilen LPDDR4x RAM ve 512 GB’a kadar PCle SSD ile güçlü bir seçenek sunabiliyor.
Swift 3 (SF314-42) ayrıca Windows Hello ile hızlı ve daha güvenli giriş yapma imkanı veriyor. Wake on Voice özelliği ise kullanıcıların ekran kapalıyken bile Cortana ile etkileşime girebilmesini sağlıyor. Entegre parmak izi okuyucusu parolaya gerek kalmadan Windows Hello için gerekli kimlik doğrulamasını hızlı ve güvenli bir şekilde sağlıyor.
Fiyat ve Bulunabilirlik
Acer Swift 3 (SF314-42) 4.519 TL’den başlayan fiyatlarla satışa sunuldu.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Cinayete giden süreci kötü uygulamalar hazırlıyor

Erkek şiddetine karşı mücadelede İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı Kanun ve ilgili yönetmeliğin uygulanması hayatidir!
Kadına yönelik şiddet olaylarıyla 1990 senesinden bu yana mücadele etmeye devam eden Mor Çatı, ardımızda bırakmış olduğumuz haziran ayında polisin ifşa ettiği sığınaktan ayrılmak mecburiyetinde kalan kadın ve ailesinin halen tehlikede olduğunun duyurusunu yaptı.
Kendilerini arayıp destek almaya başlayan kadının daha önce hamile olduğu dönemde kocası tarafından bıçaklanmış olduğunu, daha sonrasında ailesinin evinin kocası tarafından kurşunlanmış olduğunu, kalmaya başladığı sığınağın ifşa olması sonucunda ordan ayrılmış olduğunu da kamuoyuyla paylaşan Mor Çatı, şiddet uygulamış olan kocanın ardımızda bırakmış olduğumuz günlerde kadının kalmaya başladığı yere gidip silahını gösterdiğini, kayınpederi tarafından vurulmuş olduğunu da aktardı.
Mor Çatı’nın açıklaması ise şu şekilde;
”Haziran ayında, şiddet uygulayan kocasından uzaklaşabilmek için karakola giden bir kadının sığınağa yönlendirildiğini, fakat kolluk memuru tarafından sığınağın yerinin kocasına söylenmesi sonucu kadının sığınaktan çıkmak zorunda kaldığını paylaştık. Mor Çatı’yı arayarak destek alan kadın daha önce hamileyken kocası tarafından bıçaklandığını, babasının evinin kocası tarafından kurşunlandığını ve sürekli ölümle tehdit edildiğini aktardı. En güvende olabileceği yer sığınakken sığınak adresinin ifşa edilmesi sonucu oradan ayrılmak zorunda kaldı.
Sığınağın yerinin kocaya söylenmesi, öncelikli görevi kadını korumak olan kişilerce hem kadının hem de sığınakta kalan diğer kadın, çocuk ve personelin can güvenliğinin hiçe sayılması anlamına gelir. Maruz kaldığı kötü uygulama nedeniyle kendisini güvende hissetmeyen kadın, sığınak ve kolluk tarafından sağlanması gereken koruma imkanlarını kullanmaktan çekindi, buna karşın yüksek can güvenliği tehdidi olan bu kadının takibi sığınaktan ayrıldıktan sonraki süreçte Bakanlık tarafından yapılmadı. Kendi olanaklarıyla saklanarak hayatta kalmaya çalışan kadın, kocasının öldürme tehditlerinden kurtulamadı. Geçtiğimiz günlerde kadının yerini bulan kocası, önce kayınpederinin işyerine giderek karısını ve çocuklarını öldüreceğini söylemiş ve ardından kadının yaşadığı yere doğru yola çıkmıştır. Nihayetinde kadının kaldığı eve gidip silahını göstererek karısını ve çocuklarını silahıyla öldüreceğini söyleyen koca, kayınpederi tarafından vurularak hayatını kaybetti. Kadın ve çocukları şu an maktulün yakınları tarafından tehdit edildiğinden kadının, çocuklarının ve yakınlarının can güvenliği sorunu halen devam ediyor.
Yaşanan olay; Türkiye’de erkek şiddetinin önlenmesi için öngörülen mekanizmaların, İstanbul Sözleşmesi, kanun ve yönetmeliklerde belirlenen şekilde işletilmemesinin sonuçlarını gösteriyor. Kadının, çocuklarının ve yakınlarının yıllardır yüksek güvenlik riski altında yaşamasına, failin can kaybına ve babanın cinayet işlemesine neden olan olaylar zincirinde aşağıdaki ihlallerin etkili olduğunu görüyoruz: İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı Kanun ve ilgili yönetmelik, şiddete maruz kalan kadınların korunması ve güvenliklerinin sağlanması için atılması gereken adımları açık bir biçimde belirtir. Daha önce defalarca kocasının uyguladığı fiziksel şiddet nedeniyle can güvenliği tehlikeye giren kadın resmi kurumlara başvurduğu halde şiddet uygulayan koca caydırıcı herhangi bir yaptırımla karşılaşmamış, kadın, çocukları ve ailesi korunamamıştır. Sığınaklar, şiddetten uzaklaşmaya çalışan kadın ve çocukların can havliyle sığındığı, yönetmelikler gereği adresi gizli tutulan kurumlardır. Sığınak adresinin paylaşılması vahim bir güvenlik ihlalidir. Görünen odur ki, kadının bu ihlal sonucu sığınaktan ayrılmasına rağmen Aile, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından kadına ve ailesine izleme yapılmamış ve etkin bir destek sağlanmamıştır. Sığınak personeli tarafından desteklenen ve şiddetten korunmaya çalışan kadının yerinin kocasıyla paylaşıldığı iddiası karşısında gerek Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, gerekse İçişleri Bakanlığı tarafından herhangi bir soruşturma yapılıp yapılmadığının açıklanması gerekiyor. Kendi imkanlarıyla saklanarak güvenliğini sağlamaya çalışan kadın ve yakınlarının, devletin sunduğu koruyucu ve önleyici mekanizmalara güvenemeyerek bireysel “çözümlerini” üretmiş olmaları, kanun ve yönetmeliklerin uygulanmamasının neden olduğu toplumsal sonuçlara da bir örnektir.
Yaşanan olay tesadüf değil, art arda gerçekleşen ihlallerin sonucudur. Mor Çatı olarak sık sık benzer ihlallere tanık oluyor, bunları kamuoyu ile paylaşıyoruz. Görevliler genellikle cezasızlıkla karşılaşacaklarını bildiklerinden 6284 sayılı Kanun’u olması gerektiği gibi uygulamıyor ve gizlilik ilkesini ihlal etmekte sakınca görmeyerek kadınların hayatlarını tehlikeye atıyor. Kadınlar yargıya güvenmedikleri ve hayatlarını riske atmaktan endişe duydukları için yaşadıkları kötü muamele karşısında şikâyetçi olmaya çekiniyor, hatta ihtiyaç duydukları hizmetler için bile başvuruda bulunmuyor. Şikayetleri alınmayan, hakları konusunda bilgilendirilmeyen, şiddet uygulayanlarla barıştırılmak istenen kadınların can güvenliği tehlikeye atılırken görev ihlali yapanlar cezasızlıktan güç buluyor. İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere, kadına yönelik şiddetle mücadele mekanizmaları getiren yasal mevzuatın tartışmaya açılması hem şiddet uygulayanları hem de keyfi uygulamalar ile görev ihlali yapan kişileri cesaretlendiriyor. Kadına yönelik şiddetle mücadele için atılan tüm adımları boşa düşüren, şiddete maruz kalan kadınları etkin bir şekilde korumayan, bu örnekte olduğu gibi kadınları ve yakınlarını bireysel çözüm arayışları içine iten, kadınları şiddet sarmalına terk eden bu duruma acil müdahale edilmeli ve yasal mevzuatı yok sayarak keyfi uygulama geliştirmenin suç olduğu hatırlatılarak yaptırım uygulanmalıdır. Hem ulusal hem de uluslararası mevzuat gereğince, olayda sorumluluğu bulunan tüm aktörlerin gerekli soruşturma sürecine tabi tutularak görev ihlallerinin cezasız kalmamasının sağlanması, kadın ve çocuklarının can güvenliklerinin sağlanarak ihtiyaç duydukları sosyal hizmetlere erişimlerinin güvence altına alınması Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve ilgili tüm kurum ve kuruluşların sorumluluğudur. Erkek şiddetine karşı mücadelede İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı Kanun ve yönetmeliklerin gerektiği gibi uygulanması ve kötü uygulamalar karşısında cezasızlığın son bulması, kadına yönelik şiddetle mücadelenin etkili bir şekilde sürmesi için hayatidir. Kadın cinayetlerine giden süreç erkek şiddeti ile başlıyor, kötü uygulamalar tarafından hazırlanıyor. Şiddeti önlemek, kadınları korumak, kadınların ve çocukların şiddetsiz bir toplumda yaşama hakkını korumak devletin yükümlülüğüdür.”
 
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)