Geçtiğimiz Ağustos ayında Destek Yayınları etiketiyle okuyucusuyla buluşan Çağatay Küpçü’nin kaleme aldığı ‘Ölümden Beter La vie’ şimdi de sesli kitap olarak dinleyiciyle buluştu.Polisiye türde yazılan eser kısa sürede yeni baskı yaparak okurlarından tam not almıştı.
Storytel uygulaması üzerinden dinlenebilen eseri, usta dublaj sanatçısı Aydoğan Temel seslendirmiş. Aynı zamanda dublaj sanatçısı yetiştiren ve ders veren Temel’in eseri adeta radyo tiyatrosu tadında okuması, dinleyenleri bambaşka bir dünyaya götürüyor…
Yazar Bahar Gerçek Doğru, ilk romanı “Zamansız”ın ardından bu kez bir öykü kitabıyla okurların karşısında. Birbirinden çok farklı insanların hayata tutunma çabalarını, özlemlerini ve umut arayışlarını anlatan 12 öyküyü bir araya getiren “Gündedün”, Tara Kitap etiketiyle raflardaki yerini aldı.
Zamanda sıçrama yaşayan bir kadının üç farklı ülke ve dönemde yaşadıklarını konu alan ilk romanı “Zamansız” ile edebiyat çevrelerinin dikkatini çeken Bahar Gerçek Doğru, bu kez kısa öyküler ve mektup tekniğiyle yazdığı hikâyeleri bir araya getirdi. Doğru’nun 12 öyküye yer verdiği “Gündedün” adlı ikinci kitabı, Tara Kitap tarafından okurlara sunuldu. ‘Nostalji’ anlamına gelen “Gündedün”de yer alan hikâyeler, birbirinden çok farklı insanların hayata tutunma çabalarını, geçmişe duydukları özlemi, yaşama dair umut ve anlam arayışlarını yansıtıyor.
SIRADAN HAYATLARIN ÖZGÜN KATMANLARI
Bahar Gerçek Doğru, akıcı dili ve samimi üslubuyla kaleme aldığı öykülerinde sıradan hayatlara odaklanıyor: “Öyküler, 1920’lerden yola çıkıp 2000’lere varırken yolu bazen İstanbul’da bir gecekonduya bazen Japonya’da sakura zamanına düşüyor. Kahramanlarım, unutmakla hatırlamak arasındaki boşluğa hayatlarından sızanları samimiyet, hüzün ve coşkuyla akıtıyor. Kitabın çekirdeğinde sıradan hayatların özgün katmanları, görmemek için kafamızı çevirdiklerimiz ve üzerine yazmasam eksik kalacağımı düşündüklerim var.”
Bahar Gerçek Doğru kimdir?
Ankara Koleji ve Hacettepe Üniversitesi İngilizce Mütercim Tercümanlık Bölümü’nden mezun oldu. Main Üniversitesi’nde işletme alanında master yaptı. Öyküleri çeşitli mecralar tarafından ödüllendirildi, kitap seçkilerinde yer aldı. Kitap çevirileri yaptı. Uzun yıllar İndigo Dergisi’nde yazdı. Bir dönem Avrupa Birliği’nin Yenilenebilir Enerji Fonu’nda çalıştı. Yaklaşık 10 yıl önce Abu Dabi’ye yerleşti. Fantastik kurgu türündeki ilk romanı “Zamansız” 2018 yılında yayımlandı.
Tasavvuf dünyadan soyutlanmayı mı gerektirir? Neşe ve keder aynı evi paylaşamaz mı? Erdem derken neyi kast ediyoruz? Yazar Selcen GÜR, yeni kitabı “Plaza Sufisi”nde bu sorulara ve çok daha fazlasına yanıt arıyor. 2021 yılında yayımlanan “Sır ve Gölge” adlı romanıyla okurlara merhaba diyen Selcen Gür’ün kişisel gelişim, felsefe, psikoloji ve Tasavvuf ile harmanlanmış yeni kitabı Plaza Sufisi Tara Kitap etiketiyle raflardaki yerini aldı.
İlk romanı Sır ve Gölge’de yaşamın sırları ve gölgeleri arasında kendini gerçekleştirmeye çalışan kadınların birbirine değen yaşamlarını yazan Selcen GÜR, bu kez bambaşka bir kapıyı aralıyor. Çağımız insanının bitmek bilmez arayışı ve soruları, Tasavvufun ve pozitif psikolojinin bakış açılarını harmanlayan metinlerle Plaza Sufisi’nde gün yüzüne çıkıyor.
Ahmet Yesevî, Yunus Emre, Hacı Bektaş Velî gibi büyük sufiler ve Csikszentmihalyi, M. Seligman, N. LePera, V. E. Frankl, D. Gilbert gibi çağımız yazarlarının da okura eşlik ettiği kitap dört bölümden oluşuyor. Yıllar süren okumalarını zengin bir kaynakça ve kişisel tecrübeleriyle sentezleyen Selcen GÜR, inancın biyolojisinden tevekkül ve teslimiyete, öfke ve haset gibi duygulardan kalıcı mutluluk ve erdemlere kadar çok sayıda konuyu bazen kurgusal bir zeminde bazen de tamamen kendi bakış açısını yansıtarak sürükleyici bir anlatımla ele alıyor.
Plaza Sufisi, hız ve tüketimin doruk noktasına ulaştığı çağımızda hakikatin izinde gitmekte kararlı olanlara yoldaş olacak bir başucu kitabı.
Kitabını; Aşk acısı çekenlere, özlem duyanlara, sevip kavuşamayanlara, hasret çekenlere ilham olması için çıkardığını belirten başarılı yazar Burhan Keskin, uzun süredir üzerinde büyük bir titizlikle çalıştığı “Adı Yok” isimli ikinci kitabını sevenleriyle buluşturmanın heyecanını yaşıyor.
İlk kitabı “Adı Eylül” kitapseverler tarafından oldukça beğenilen Keskin, başarısını ikinci kitabıyla da sürdürmeyi hedefliyor.
İlk kitabı “Yürek Yolculuğu” ile yayım hayatına adım atan ve hemen ardından “Şimal” isimli kitabını kaleme alarak “roman yazarı” dünyasında kalıcı bir yer edinen Fatma Küçükkabadayı hedefine emin adımlarla ilerlemeye devam ediyor.
“Aslında uzun süredir yazıyorum. Ancak sadece 3’ünü kitaplaştırdım” diyen Fatma Küçükkabadayı, adeta beynindeki kitapları okuyucusuyla paylaşmayacak kadar kıskanç bir profil çiziyor. “Kıskanmıyorum hepsi doğum için zamanlarını bekliyor” diyen Küçükkabadayı, Gölge’nin tam 10 yıllık gözlem ve birikimleri sonucu vücut bulduğunu söyledi. Gölge’de olağan psikopatları “kahraman” olarak nitelendiren Küçükkabadayı, pek çok kişi için “çelişki” olarak görülen bu durumu ise “Psikopat Olmayan Kahraman Olamaz” diye yorumladı.
Yapabildikleriyle yazdıkları arasında doğrudan bir bağ kurulamayacağının altını çizen Fatma küçükkabadayı, “Ben hayatımda tavuk bile kesememiş bir insanım. Bırakın tavuk kesmeyi, karıncayı incitmek bile aklımdan gelmez ama romanımda birileri işi gereği ölmüş bir insanı lime lime edip otopsi yapıyor. Yazarken kurgusal dünyamda her saniyeyi birebir yaşıyorum. O kadar canlı hissettiğim için zaten kitap bu denli akıcı ve gerçekçi geliyor.” diye konuştu.
Yazarların her zaman yaşamlarındakileri bire bir kaleme almadığını, bazen başkalarının hayatlarından da öykündüğünü ifade eden Küçükkabadayı, “Her biri kendi konusunda uzman 10 ayrı danışmanım vardı. Bu danışmanlardan aldığım yaşanmışlık hikâyeleri üzerine yaklaşık 10 yıllıkta benim kendi gözlemlerimi ve araştırmalarımı da bir araya getirip kurgulayınca ortaya ‘Gölge’ çıktı.
Gölge’yi kitaptan çok “ayna” olarak da nitelendirebileceğini vurgulayan Küçükkabadayı sözlerini söyle sürdürdü “Bildiğiniz gibi ayna karşısında kim durursa onu yansıtır. Güzel çirkin, iyi ya da kötü diye ayrım yapmadan, olanı yansıtır. Sadece olanı… Herkes bir şeyler bulacak bu kitabın içinde. Kendini görecek ‘Gölge’ adını verdiğim aynada. Acıyla yoğrulmuş bir roman yazmış olsam da keyifle okuyacağınızı düşündüğümü belirtmek istiyorum. Çünkü ben ‘Karanlığın doğası yoktur, oraya ışık getirilmemiştir’ sözünü kendine rehber edinmiş ve bunu da kalemine yansıtan bir yazarım.” diye konuştu.
Akademisyen/yazar Mehmet Y. Yahyagil aldığı bilimsel eğitim ve davranış bilimlerindeki uzmanlığı sonucunda insanların yaşamlarına ilişkin gözlemlerini ve felsefi görüşlerle birleştirerek geçtiğimiz Nisan ayında kitapseverlerle buluşturduğu “Arkadaşlık” adlı romanı kısa sürede büyük bir beğeni kazandı. Başarılı yazarın kitabını ilginç kılan üç unsur kitapseverlerin büyük ilgisini çekti. Bunların ilki olaylara bi-seksüel bir kadının gözüyle bakabilmesi, ikincisi her insanda var olduğuna inandığı kötülük duygusunun nasıl şekillendiğini varoluşçu felsefe ve feminist bakış açılarına değinmesi ve romanında detaylara fazla ağırlık vermeyerek okuyucusunu yormaması olarak değerlendirildi.
Uzun yıllar boyunca lisans ve lisansüstü öğrencilere dersler veren Mehmet Y. Yahyagil, bir ay önce kendisini emekliye ayırarak çalışmalarını daha özgürce sürdürmeye başladı. 2019 Yılında çıkan ve genel okuyucuya yönelik “Küreselleşme Girdabında Kültür” başlıklı çalışmasında küreselleşme sürecinin dinamik unsuru olan kültür, uygarlık, modernizasyon, evrensel değerler ile mutluluk kavramları ve aralarındaki ilişkileri eleştirel bir üslupla incelemiştir. Yazar, akademik dışı çalışmalarında ise hepimizin sorgulamadan öğrendiğimiz ‘iyi-kötü’ ve ‘doğru-yanlış’ gibi değerlerin algı, düşünce ve davranışlarımızı nasıl etkilediği üzerinde durmaktadır.
Romanı hakkında akademisyen yazar Mehmet Y. Yahyagil” öykünün özü alışılmış insan ilişkileri dışında bireylerin geçmişinden, kişilik yapısından ve yaşam sürecinde kendilerini etkileyen dürtülerini, bu dünyaya bakışlarını anlatma amacını taşımaktadır” dedi.
Arkadaşlık (Kitap Özeti)
Kitap, 30’lu yaşlarını henüz aşmış dört kişinin ilişkileri üzerinde yoğunlaşmakta ve iki zıt kişilik yapısındaki iki çiftin ilişkilerini anlatmaktadır. Bu uzun öykünün temelinde klasik mutluluk anlayışının dışında aslında insanın olgunluğunu ifade etmekle birlikte kendini arzusuna uygun olacak şekilde tatmin etme olarak (eudaimonia) adlandırılan açıdan ve kötülüğün felsefesi açısından insan ilişkileri sorgulanmakta, bireylerin kendini tatmin etmesi için kötülük olarak tanımlanan eylemleri nasıl amaçladıkları sürükleyici bir dille anlatılmaktadır.
Kitabın kahramanı egosu güçlü, dışa dönük, bi-seksüel, modern bir çevrede yetişmiş, bağımsız kişilik yapısında genç ve alımlı bir kadındır. İlişki kurduğu erkek de nispeten benzer kişilik yapısında ve yine modern, yakışıklı bir erkektir. Diğer çift ise daha geleneksel aile yapısında yetişmiş, modern yaşam tarzını benimsediklerini düşünen ancak, kültürel ve toplumsal değerlere tutsak, mütevazı düşleri olan insanlardır. İşte bu dört kişi arasında geçen olaylar ve her birisinin davranışlarının psikolojik arka yapısı, yaşadığı travma, duyguların ele alındığı öykü okuyucuda merak uyandıran bir tarzda anlatılmaktadır.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Başarılı yazar Fatih Şeker’in “Bir Aşk Devrimi” adlı kitabı, geçtiğimiz ay raflarda yerini aldı.
Şeker, Cinius Yayınları etiketiyle edebiyat dünyasına kazandırdığı eserine dair şunları söyledi: İnsanın en kıymetli hazinesi, içinde büyüttüğü inançtır ve umutlar da inancın temelinden doğar. “Bir Aşk Devrimi” adlı kitabımın her dizesinde bu inanmışlığın özgürlüğüne tutunarak binlerce dileğin tohumunu ellerimle birer birer toprağa ekişimi, her tohumun üstüne yağmurlar dileyişimi, rüzgârları dindirişimi, filizlenen dallarını büyütüp çiçeklerini koklayışımı ve bu inanmışlığın sarhoşluğundan aylak zamanlar biriktirip, avuçlarımın emanet uçurtma özgürlüğüne sığınarak ruhumu gökyüzüne salışımı anlatmaya çalıştım. Kitabımı okuyan herkesin kendinden bir şeyler bulacağına eminim.” BEYAZ HABER AJANSI (BHA)