Türkiye, İnsani Gelişme Endeksi’nde 189 ülke arasında 54’üncü sırada yer alarak üst üste ikinci kez “çok yüksek insani gelişme” kategorisine girdi. İnsani gelişmedeki ilerlemenin ölçütü olan endekste, Türkiye son 29 yılda yüzde 40,7’lik artış kaydetti.
İnsani Gelişme Raporu’nun “Önümüzdeki Sınır: İnsani Gelişme ve Antroposen” başlıklı 30. Yıl Baskısında, bu sene ilk defa, ülkelerin doğaya uyguladığı baskıyı ortaya koyan yeni bir endekse de yer verildi. Endekse göre, dünyada hiçbir ülke, gezegenimiz üzerinde ağır baskı yaratmadan çok yüksek insani gelişmeyi henüz başarabilmiş değil. Rapor bu yanıyla, insanların gezegenin geleceğini şekillendiren baskın güç olduğu Antroposen adlı yeni bir jeolojik çağa girdiğimiz bu dönemde, dünya liderlerine doğa üzerindeki ağır baskıları azaltmaları yönünde bir çağrı niteliğinde.
Ankara, 15 Aralık 2020 – Türkiye, 2020 İnsani Gelişme Raporu’nda yayımlanan İnsani Gelişme Endeksi’nde 0,820 puan ile 189 ülke ve bölge arasında 54’üncü oldu ve geçen yıl 59’uncu olarak girdiği “çok yüksek insani gelişme” kategorisindeki yerini pekiştirdi. Odağına insanı alan, insani gelişmeyi bu ölçüte göre değerlendiren endekste Türkiye son 29 yıl içinde yüzde 40,7’lik artış kaydetti.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından 2019 yılı verileri baz alınarak hazırlanan İnsani Gelişme Endeksi, Eşitsizliğe Uyarlanmış İnsani Gelişme Endeksi, Toplumsal Cinsiyete Dayalı Gelişme Endeksi, Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi, Çok Boyutlu Yoksulluk Endeksi’nin yanı sıra bu yıl ilk kez hazırlanan Gezegensel Baskılara Uyarlanmış İnsani Gelişme Endeksi’ni de içeren “2020 İnsani Gelişme Raporu” yayımlandı.
Ülkelerin resmi istatistik kurumlarından ve güvenilir uluslararası kurumlardan elde edilen veriler ışığında hazırlanan İnsani Gelişme Endeksi, uzun ve sağlıklı yaşam, bilgiye erişim ile kabul edilebilir bir yaşam standardı gibi üç temel boyutta ortalama insani gelişme düzeyinin uzun vadeli takibi sonucunda oluşturuluyor.
Dünyada en çok bilinen kalkınma göstergelerinden biri olan endekse göre İnsani Gelişme Endeksi’nde 0,957’lik değerle Norveç ilk sırada yer aldı ve zirvedeki yerini korudu. Norveç’i 0,955’lik değerle İrlanda ve İsviçre, 0,949’luk değerle Hong Kong ve İzlanda izledi.
Geçen yıl kaydettikleri İnsani Gelişme Endeksi değeriyle listenin en altında yer alan ülkeler ise, 0,394’lük değerle Nijer, 0,397’lik değerle Orta Afrika Cumhuriyeti, 0,398’lik değerle Çad, 0,433’lük değerle Güney Sudan ve 0,433’lük değerle Burundi oldu.
Bu dönemde, çok yüksek insani gelişme kategorisindeki ülkelerin ortalama endeks değeri 0,898, Avrupa ve Orta Asya ülkelerinin ortalama endeks değeri ise 0,791 olarak hesaplandı.
İnsani gelişmedeki ilerlemenin ölçütü olan endekste, Türkiye son 29 yılda önemli bir gelişim gösterdi. Türkiye’nin 1990’da 0,583 olarak hesaplanan endeks değeri, geçen yıl 0,820’ye çıkarak toplamda yüzde 40,7’lik artış gösterdi.
Türkiye’de 1990-2019 arasında beklenen yaşam süresi 13,4 yıl artarak 77,7’ye, ortalama öğrenim süresi 3,6 yıl artarak 8,1’e, beklenen öğrenim süresi ise 7,7 yıl artarak 16,6’ya ulaştı. Bu dönemde, ülkede kişi başına Gayrisafi Milli Hasıla (GSMH) yaklaşık yüzde 121,4’lük bir artış göstererek 27.701 Dolara yükseldi.
İnsani gelişme dağılımındaki eşitsizliğe uyarlanmış endekste ise Türkiye’nin değeri boyut endekslerinin dağılımındaki eşitsizliğe bağlı olarak yüzde 16,7’lik bir kayıpla 0,683’e düştü. Çok yüksek İnsani Gelişme Endeksi değerine sahip ülkelerin eşitsizlik nedeniyle kaybı ortalama yüzde 10,9 olurken, Avrupa ve Orta Asya’da bu oran yüzde 11,9 olarak kaydedildi.
Raporda, üreme sağlığı, kadınların güçlenmesi ve ekonomik faaliyetler alanlarında toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizliklere ilişkin bulguların yer aldığı Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi de açıklandı.
Ülkelerin gezegene baskılarını hesaba katan yeni bir İnsani Gelişme Endeksi: GİGE
İnsani Gelişme Raporlarının 30’uncu yılında yayımlanan “Önümüzdeki Sınır: İnsani Gelişme ve Antroposen” başlıklı rapora göre, COVID-19 küresel salgını, dünyanın karşı karşıya olduğu en yeni kriz ancak, insanların doğa üzerindeki baskısı son bulmazsa, krizlerin sonuncusu olmayacak.
Rapor bu bağlamda, ülkelerin karbondioksit emisyonu ve madde ayak izlerinden oluşan iki yeni unsuru daha hesaplamalara katarak İnsani Gelişme Endeksi’ni uyarlayan yeni bir insani gelişme endeksi daha ortaya koydu. “Gezegensel Baskılara Uyarlanmış İnsani Gelişme Endeksi (GİGE)” adlı deneysel nitelikteki bu yeni küresel endeks, bir yanda gezegene baskıları azaltırken diğer yanda yoksulluk ve eşitsizliklerle mücadele etmenin gerekliliğini gösteren, yeni bir insani gelişme ölçüsü getiriyor.
Endekse göre, dünyada hiçbir ülke, gezegenimiz üzerinde ağır baskı yaratmadan çok yüksek insani gelişmeyi henüz başarabilmiş değil. Rapor bu yanıyla, dünya liderlerine insani gelişmede ilerlerken çevre ve doğa üzerindeki ağır baskıları azaltmak için cesur adımlar atma yönünde bir çağrı niteliğinde.
Antroposen veya İnsan Çağı, insanlık tarihinde ilk defa, gezegenin insanları şekillendirmesi yerine insanların gezegenin geleceğini şekillendiren baskın güç olduğu yeni bir jeolojik çağ olarak tanımlanıyor. Rapora göre, insanlığın ve gezegenimizin yeni bir jeolojik çağa girdiği bu dönemde, tüm ülkelerin, insanların gezegene yaptıkları tehlikeli baskıları eksiksiz göz önünde tutarak kendi ilerleme yollarını yeniden tasarlamaları ve değişimi önleyen devasa güç ve fırsat eşitsizliklerini ortadan kaldırmalarının zamanı geldi.
İnsani Gelişme Endeksi’ni ülkenin kişi başına karbondioksit emisyonu ve madde tüketim düzeyine göre uyarlayan ve 2019’daki verilere dayanarak hazırlanan endekste Türkiye, 0,746 değerle 169 ülke arasında 44’üncü konumda yer aldı.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Etiket arşivi: Sıra
Akademisyen yazar Mehmet Y. Yahyagül’den sıra dışı bir roman
Akademisyen/yazar Mehmet Y. Yahyagil aldığı bilimsel eğitim ve davranış bilimlerindeki uzmanlığı sonucunda insanların yaşamlarına ilişkin gözlemlerini ve felsefi görüşlerle birleştirerek geçtiğimiz Nisan ayında kitapseverlerle buluşturduğu “Arkadaşlık” adlı romanı kısa sürede büyük bir beğeni kazandı. Başarılı yazarın kitabını ilginç kılan üç unsur kitapseverlerin büyük ilgisini çekti. Bunların ilki olaylara bi-seksüel bir kadının gözüyle bakabilmesi, ikincisi her insanda var olduğuna inandığı kötülük duygusunun nasıl şekillendiğini varoluşçu felsefe ve feminist bakış açılarına değinmesi ve romanında detaylara fazla ağırlık vermeyerek okuyucusunu yormaması olarak değerlendirildi.
Uzun yıllar boyunca lisans ve lisansüstü öğrencilere dersler veren Mehmet Y. Yahyagil, bir ay önce kendisini emekliye ayırarak çalışmalarını daha özgürce sürdürmeye başladı. 2019 Yılında çıkan ve genel okuyucuya yönelik “Küreselleşme Girdabında Kültür” başlıklı çalışmasında küreselleşme sürecinin dinamik unsuru olan kültür, uygarlık, modernizasyon, evrensel değerler ile mutluluk kavramları ve aralarındaki ilişkileri eleştirel bir üslupla incelemiştir. Yazar, akademik dışı çalışmalarında ise hepimizin sorgulamadan öğrendiğimiz ‘iyi-kötü’ ve ‘doğru-yanlış’ gibi değerlerin algı, düşünce ve davranışlarımızı nasıl etkilediği üzerinde durmaktadır.
Romanı hakkında akademisyen yazar Mehmet Y. Yahyagil” öykünün özü alışılmış insan ilişkileri dışında bireylerin geçmişinden, kişilik yapısından ve yaşam sürecinde kendilerini etkileyen dürtülerini, bu dünyaya bakışlarını anlatma amacını taşımaktadır” dedi.
Arkadaşlık (Kitap Özeti)
Kitap, 30’lu yaşlarını henüz aşmış dört kişinin ilişkileri üzerinde yoğunlaşmakta ve iki zıt kişilik yapısındaki iki çiftin ilişkilerini anlatmaktadır. Bu uzun öykünün temelinde klasik mutluluk anlayışının dışında aslında insanın olgunluğunu ifade etmekle birlikte kendini arzusuna uygun olacak şekilde tatmin etme olarak (eudaimonia) adlandırılan açıdan ve kötülüğün felsefesi açısından insan ilişkileri sorgulanmakta, bireylerin kendini tatmin etmesi için kötülük olarak tanımlanan eylemleri nasıl amaçladıkları sürükleyici bir dille anlatılmaktadır.
Kitabın kahramanı egosu güçlü, dışa dönük, bi-seksüel, modern bir çevrede yetişmiş, bağımsız kişilik yapısında genç ve alımlı bir kadındır. İlişki kurduğu erkek de nispeten benzer kişilik yapısında ve yine modern, yakışıklı bir erkektir. Diğer çift ise daha geleneksel aile yapısında yetişmiş, modern yaşam tarzını benimsediklerini düşünen ancak, kültürel ve toplumsal değerlere tutsak, mütevazı düşleri olan insanlardır. İşte bu dört kişi arasında geçen olaylar ve her birisinin davranışlarının psikolojik arka yapısı, yaşadığı travma, duyguların ele alındığı öykü okuyucuda merak uyandıran bir tarzda anlatılmaktadır.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Doğa ve İnsana Dair Sıra Dışı Bir Film: Kovan
Başrolünde Meryem Uzerli’nin yer aldığı Kovan, 25 Eylül’de vizyona giriyor. Türk sinemasında insan ve doğa ilişkisi üzerine yapılan en özgün filmlerden olan Kovan, Almanya’dan memleketi Artvin’e dönüş yapan bir kadının arıların dünyasında var olma çabasını etkileyici bir hikaye ve çekimler eşliğinde anlatıyor.
Belgeselci Eylem Kaftan’ın yönettiği ilk uzun metraj sinema filmi olan Kovan, Almanya’dan gelip Artvin’in vahşi doğasında arıların dünyasında kendine bir varlık edinmeye çalışan bir kadının öyküsünü anlatıyor. Dağıtımını CGV Mars’ın üstlendiği filmde başrol oyuncusu Meryem Uzerli’ye Feyyaz Duman, Hakan Karsak ve Burcu Salihoğlu eşlik ediyor. Kovan filminin gişeden elde ettiği tüm gelir ise Haluk Levent’in yönetim kurulunda olduğu AHBAP’a bağışlanacak.
TRT ve Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından desteklenen Kovan filmi, Artvin’in iki bin 500 metrenin üzerindeki, sis ve bulut denizleriyle kaplı zorlu coğrafyasında çekildi. Yönetmen Eylem Kaftan, filmin senaryosunu TRT Belgesel’de yayınlanan, sunuculuğunu ve yönetmenliğini üstlendiği Biçiftlik programında tanıştığı bir karakterden ilham alarak kaleme aldı. Mekan seçimleri için aylar süren uzun araştırmalar yapan Kaftan, dünyanın nadide ballarından olan Doğu Karadeniz’in kestane balının ve Kafkas arısının merkezi Artvin’e defalarca ziyarette etti. Ayı çekimlerinin nasıl yapıldığı büyük merak konusu olan filmin arılık çekimlerinde ekibe arı uzmanları, sağlık görevlileri ve veteriner eşlik etti.
Kovan’ın konusu kısaca şöyle: Almanya’da işleri bir türlü istediği gibi gitmeyen Ayşe annesi ağır hastalanınca memleketi Artvin’e döner. Annesi ölmeden önce Ayşe’ye, ona da kendi annesinden yadigar arılığı emanet eder. Bir zamanlar dillere destan bir bal çıkaran arılıkta son birkaç kovan kalmış, arılık yok olmanın eşiğine gelmiştir. Annesinin son isteğini yerine getirmek isteyen Ayşe başta karşı çıksa da çocukluğunun masalsı balını bir dünya markasına çevirme hayalini kısa sürede yaşam amacı haline getirir. Ancak Ayşe’nin hayalini hiç beklenmedik bir misafir bozar, dev bir ayı Ayşe’nin arılığına dadanır.
Gönül rahatlığıyla bir sinema deneyimi için maksimum hijyen!
Cinemaximum, gişeden salona kadar her adımda hijyen ve sosyal mesafe kurallarına uyulması için tüm önlemleri alarak sinemaseverlere gönül rahatlığıyla yaşayabilecekleri bir sinema deneyimi sunuyor. Örneğin artık yan yana koltuk satışı yapılmıyor, satın aldığınız koltuğun her yönünden 2 koltuk boş bırakacak şekilde yeni bir oturma düzeni uygulanıyor. Cinemaximum teması en aza indirmek adına gişe ve büfelerde temassız ödemeyi önceliklendiriyor, bilet kontrolü yine temassız yapılıyor. Etkileşimi ve riski en aza indirmek adına 30 dakikaya çıkarılan seans aralarında ise salonlarda temizlik ve hijyen çalışmaları gerçekleştiriliyor. Tüm salonlar ve fuaye alanları nano gümüş teknolojisi ve onaylı dezenfektanlarla düzenli olarak dezenfekte ediliyor. Ayrıca temasın fazla olduğu gişe ve büfe deskleri, fuaye alanlarındaki merdiven korkulukları, salon kapıları, kiosk ekranları gibi alanlar da sık sık dezenfekte ediliyor.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)