Türkiye’de fabrika otomasyonu ve ileri robot teknolojileri alanında iddialı bir oyuncu olan Mitsubishi Electric, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Öğrenci Kulübü tarafından düzenlenen sosyal medya canlı yayınında öğrencilerle buluştu. Pandemiyle birlikte dijital etkinliklerini artıran Mitsubishi Electric Fabrika Otomasyon Sistemleri Ürün Yönetimi ve Pazarlama Birim Müdürü Tolga Bizel, markanın ileri teknolojiye sahip yeni nesil ürün ve çözümleriyle üretimin dijitalleşmesine yaptığı katkıyı öğrencilerle paylaştı. İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Öğrenci Kulübü tarafından düzenlenen sosyal medya canlı yayınında öğrencilerle buluşan Mitsubishi Electric Fabrika Otomasyon Sistemleri Ürün Yönetimi ve Pazarlama Birim Müdürü Tolga Bizel, fabrikalarda dijital dönüşüm ve yapay zekâ konusunda şirketin yaptığı inovatif çalışmaları öğrencilerle paylaştı. Robotlar filmlerdeki gibi insanlığın sonunu getirmeyecek Şubat 2020’den bu yana Mitsubishi Electric’in tüm robotlarının yapay zekayla desteklendiği söyleyen Tolga Bizel; “Filmlerdeki korku dolu senaryoların aksine hayatımızı kolaylaştırmak için çalışan robotlar pek çok farklı alanda başrol oynamaya başladı. Temizlik robotu gibi gündelik hayatın yanı sıra üretimde de insanla etkileşim kurabilen, kendi kendine öğrendiklerini uygulayabilen ve gelişmiş performans sergileyen robotların sayısı günden güne artıyor. Robotlar, günümüzde arama motorlarından görüntü işleme teknolojilerine ve tüketiciye uygun seçimler yapılmasına kadar pek çok yerde karşımıza çıkıyor. Üretimde ise sistemin parametrelerinin kullanılması, verilerin analiz edilmesi, bakım planlanması gibi önemli alanlarda kullanılıyor. Yapay zeka; akıllı sensör seviyesi, makinenin içi, makinenin dışı, fabrikayı yöneten yazılım ve bulut gibi işletmenin farklı katmanlarında kendine yer buluyor. Böylece verimli ve esnek bir üretim mümkün oluyor” dedi. Yapay zekâ ile değişen tüketici alışkanlıklarına uygun üretim Robot kullanımının hızla yaygınlaştığını ve fabrikalarda yapılan işlerin değiştiğini söyleyen Tolga Bizel, sözlerine şöyle devam etti: “Rutin işleri yapan geleneksel robotlar, değişen tüketici alışkanlıklarına adapte olamıyor. Yapay zekayla desteklenmiş robotlarımız ise başından sonuna kadar sisteme müdahale edebiliyor. Robotlarımız, tasarımcıya daha efektif dizayn konusunda fikir bile verebiliyor. Robotların üretimdeki rolünün hızla artacağı yönündeki gelecek vizyonundan hareketle Mitsubishi Electric olarak biz de ileri robot teknolojileri alanında yeni nesil ürün ve çözümler geliştiriyoruz. Gelecekte sabit duran robotlar yerine fabrika içinde hareket eden, kamerayla çevreyi gören, ürünü en iyi kapasiteyle tutabilen, insanla iş birliği yapan ve en önemlisi çalışana çarpmayacak robotlarla çalışmayı hayal ediyoruz. Halihazırda Japonya’da bulunan Kani fabrikamızdaki robotlar tamamen insanla iş birliği ve uyum içinde çalışıyorlar.” Yapay zeka tabanlı fabrikalarda yeni nesil teknolojilerle yüksek verimlilik Derin öğrenme, takviyeli öğrenme ve büyük veri analizi olarak üç ayrı şekilde yapay zekayı kullandıklarını bildiren Bizel, tüm bu uygulamaları MAISART başlığı altında gerçekleştirdiklerini söyleyerek şu bilgileri verdi: “Mitsubishi Electric’s AI creates the State-of-the-ART in technology (Mitsubishi Electric’in AI’sı ile en yeni teknoloji) ifadesinin kısaltması olan ‘MAISART’ ile yapay zekâ tabanlı fabrikalarda ve tesislerde ekipman duruş süresi azalırken verimliliğin artırılması sağlanıyor. Makine öğrenmesi algoritmasını kullanan bu teknoloji, sensör verilerini analiz ettikten sonra farklı operasyonel durumlar arasında üretim makinesi geçişine ilişkin bir model oluşturuyor. Veriler anlık analiz edildiği için gerektiği zaman robotların yeni bir hızla çalışma sistemine geçmesi mümkün oluyor.” Arızaların öngörülmesi işgücünün efektif kullanılmasını sağlıyor Yapay zekayı, üretim ve görüntü işlemenin yanı sıra teşhiste de kullandıklarını söyleyen Bizel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yapay zekayla desteklenen robotlarımız sayesinde üretimin aksamaması, ürünlerin bakıma yönlendirilmesi ve arıza meydana geldiğinde diğer robotun arızalı robotun iş yükünü alması mümkün oluyor. Arızanın öngörülmesi ve anlık olarak operatöre bildirilmesi hem maliyette ve üretimde verimliliğin artmasını hem de iş gücünün efektif bir şekilde kullanılmasını sağlıyor.” Üretimde güvenlik açıkları yerinde çözülüyor Dijitalleşmeyle birlikte siber güvenlik konusunun da önem kazandığını vurgulayan Tolga Bizel, üretimde güvenlik açıklarının önüne geçmek için yaptıkları çalışmalara değinerek sözlerini tamamladı: “Veriler, dışarıdaki buluta gönderilirken ve işlenirken ekstra maliyet ve zaman kaybı oluşuyor. Ar-Ge merkezlerimizde geliştirilen yeni yapay zekâ algoritmasına sahip teknolojilerimizle güvenlik sorunlarını yerinde çözüyoruz. Böylece, tüm dataların işlenmesinin ardından bulut ortamına taşınması ve dataların işlendiği yere tekrar dönmesi için harcanacak zaman ve maliyetten tasarruf ediliyor ve yüksek derecede güvenlik mümkün oluyor.” BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Aylık arşivler: Ocak 2021
Çocuklarla sağlıklı iletişimin 8 püf noktası
Bugünlerde pek çok anne baba, çocuklarıyla nasıl uyum sağlayabileceklerinin arayışında! Zira tüm dünyayla birlikte ülkemizi de derinden sarsan Covid-19 pandemisi aylardır yaşantımızda çok radikal değişimlere yol açtı ve o değişimlerden en çok etkilenenlerden biri de çocuklar oldu. Okulda arkadaşlarıyla bir araya gelme imkanı olmayan, gün boyu evde kalıp, online eğitim sürecinde bilgisayar karşısında saatlerce zaman geçiren çocuklar iyice sıkılırken, kardeş kavgaları, anne-babayı paylaşamama, sürekli ilgi bekleme halleri de ebeveynleri oldukça zorluyor. Acıbadem Kadıköy Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Mine Şahbaz “Zor zamanlardan geçiyoruz ve bu zamanlar bile bize yeni şeyler öğretecektir; anlamak ve anlaşılmak üzerine çaba gösterebilirsek. Birçoğumuzun evlerden hayatına devam ettiği ve çocukların ister istemez eğitimlerini online devam ettirdiği bu dönemde süreci tüm aile bireyleri için kolaylaştırıcı hale getirmeyi denemeliyiz.” diyor. Peki çocuklarla bu zorlu süreçte sağlıklı iletişimin yolları neler? Anne babalar bu sorunları avantaja dönüştürmek için çocuklarına nasıl yaklaşmalı? Uzman Klinik Psikolog Mine Şahbaz 8 püf noktasını anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu. Kendi duygularınızın farkında olun “Çocukların uyumlanması sürecinde anne ve babanın kendi duygularının farkında olmasını çok önemsiyorum. Anne ve baba olarak pandemi sürecinde nasıl bir yöntem içerisindesiniz? Duygularınız ve enerjinizi nasıl yönetiyorsunuz? Sürekli ekran karşısında olmak ve uzaktan ilişkiler kurmak sizleri nasıl etkiliyor? Çocuklarınızın duygularını anlamaya başlamadan önce kendinize durup bunları sorabilmenizi ve önce kendinize destek olabilmenizi önemsiyorum.” diyor Uzman Klinik Psikolog Mine Şahbaz. Anne ve babanın bakışının, ses tonunun ve duruşunun çocuğun sinir sistemindeki tüm süreçleri etkilediğini vurgulayarak, “Bu nedenle öncelikle sizin nefes alabilmeniz, sıkıldığınız zaman biraz sakinleşip yeniden devam edebilmeniz, eşler olarak birbirinize destek olabilmeniz birincil önem taşıyor.” diye konuşuyor. Planlama haritası yapın Süreç içerisinde hem sizin hem çocuğunuzun ev içerisinde farklı sorumlulukları olacağı için bunları öncesinde aile içinde oturup konuşabilmek ve tüm bireylerin bunların farkında olması süreci kolaylaştıracaktır. Çocuğun yaşına ve yapısına göre, mutlaka birlikte bu konuşma ve planlama yapılmalıdır. Çocukların evden eğitim aldığı bu süreçte bir planlama haritası oluşturularak, haritanızda hangi derslerin olduğu, ne zaman ara verildiği, ne zaman yemek vaktinin olduğuna dair notlar, çizimler veya resimler bulunmalıdır. Bu harita çocuğun her an görebileceği bir yere asılmalı. Üstüne çeşitli resimler çizip renkli, keyifli ve belki oyuncu hale getirilmeli. Bu harita içerisinde hangi kısımlarda anneden ya da babadan destek almaya ihtiyaç duyabilir, hangi kısımlarda kendisi süreci devam ettirebilir konuşulmalı. İşbirliği yapın Yapılacak her aktivitede belli zamanların olması, bunları planlarken de birlikte değerlendirebilmek önemli. İşbirliğinin oluşabilmesi için çocuğunuza seçenekler sunarak süreci kolaylaştırabilirsiniz. Önce oyun mu oynayalım, yemek mi yemek istersin? Ödevlerini bitirdikten sonra mı çizgi film izlemek istersin yoksa şimdi mi? Bu süreçte anne veya baba evden çalışıyor ise çocuğuyla geçireceği vakti planlarken “Şimdi benim biraz çalışmam gerekiyor, sen bu sürede neler yapabilirsin acaba bunu birlikte düşünelim mi biraz?” gibi seçenek sunmak, işbirliğine teşvik eden tutumlarda bulunmak önemli. Eleştirel ebeveyn tutumlarından kaçının Eleştiride bulunmak çocuğunuzun hatasını ve eksiğini görmesini sağlamaz. Aksine yetersiz, değersiz ve suçlu hissetmesine neden olur. Eleştiri ve öğütleri bir kenara bırakarak daha az kelime kullanarak, yapılması gerekenin doğrusu neyse sadece bunu hatırlatmak yeterlidir. Güzel çalıştığı ve uyumlandığı herhangi bir konuda (bu ödevleri olabilir, ev içinde gösterdiği bir davranış olabilir) “çok güzel çalıştın, sen iyi bir çocuksun” olumlamaları yapmak çocuğun her konuda sizinle uyumlanmasını kolaylaştıracaktır. Hayal kırıklıklarıyla baş edebilmelerini öğretin Uzman Klinik Psikolog Mine Şahbaz “Pandemiyle birlikte düzen değişikliği ve manevi eksikliklerin daha çok hissedilmesi söz konusu oldu. İstenilen saatte dışarı çıkmak, istenilen ortamlarda keyifle vakit geçirebilmek, okula gitmek, arkadaşlarla vakit geçirebilmek, sevdiklerimize korkusuzca sarılmak ve temas edebilmek gibi birçok eksiklik. Sahip olamadığı ya da tamir edemeyeceği bir durum için çocuğunuz gözyaşı döktüğünde destek olmak, duygusunu anlamak, “evet çok üzüldün, bu seni üzdü, kızdırdı” gibi ifadelerle duygularını gördüğünüzü hissettirerek konuşabilmek, ses tonunuzu yumuşatmak süreci sağlıklı geçirmelerine destek verecektir.” diyor. Duygu düzenleyici oyunlara çokça yer verin Amacımız bedende biriken stres ve öfke duygularının dışarı atılmasını sağlamak. Sakinleşmeyi sağlayan nefes teknikleri, yerinde zıplamak, müzik açarak komik danslar etmek, kovalamaca oynamak, kısa yürüyüşler yapmak, çocuk yogası yapmak, hamurla oynamak, suyla oynamak gibi. Bu yöntemleri çocuklarınıza öğreterek kardeşlerin kendi aralarında oynamalarını da teşvik edebilirsiniz.” diyor. İhtiyaçlarını karşılarken bağımsızlığa da teşvik edin Bu dönemde yaşadıkları stres sebebiyle çocuklarımız önceden kazandıkları yetileri sanki unutmuş gibi daha bebeksi konuma gerileyebilirler. Yemeğini kendi yiyen çocuğunuz sizin yedirmenizi isteyebilir, tuvaletine rahatça giden çocuğunuzun altına kaçırması, uyku öncesinde sakinleşmede zorluklar, istediği yapılmadığında uzun süre ağlamak gibi. Böyle durumlarda “sen büyüdün, hadi bakalım kendin yap” ya da “beni çok yoruyorsun, neden böyle davranıyorsun” gibi cümleler kullanmak çocuğunuzun daha öfkeli ve huzursuz olmasına neden olabilir. Bunun tam tersi bir yaklaşımla, örneğin yemeği sizin yedirmenizi isteyen çocuğunuza “anladım bugün benim sana destek olmamı istiyorsun, benim güzel çocuğum annesi yedirsin istemiş, o zaman bir kaşık ben vereyim diğer kaşığı sen al” diyerek ihtiyacı karşılamak ama kendisinin bu yetisini de destekleyici bir yerden karşılık verebilmek önemli. Kardeş kavgalarında bu hatalara düşmeyin! Uzman Klinik Psikolog Mine Şahbaz, “Kardeş kavgaları, anne babayı paylaşamama, evdeki büyük çocuktan küçüğü idare etmesini beklemek, ilişkileri arasındaki dengeyi sağlamak zorlaştı. Buralarda en önceliğimiz büyük ve küçük çocuk ayrımını kenara bırakarak her çocuğun kendine özel sınırları olduğunu hatırlamaktır. Büyük çocuk küçüğü idare etmek ve küçükle ilgili sorumluluk üstlenmek mecburiyetinde bırakılmamalıdır. Çocukların sorumluluğunu alması gereken tek kişi ebeveynlerdir. Rızası görülerek, isteği var ise çocuklar birbirine destek olmalıdır. Oyuncaklarını paylaşmak istemiyorlarsa bu anlayışla karşılanmalıdır. Kavga durumları yaşanıyorsa, anne veya baba durumu anlamalı, bir konuşma alanı açarak duyguları üzerinden çocukların da birbirlerini anlamalarını sağlamalı sonrasında telafi edebilmeleri için; “size güveniyorum, hadi bakalım daha sakin kalmayı deneme zamanı” diyerek onlara şans vermelidir. Ayrı odalara göndermek, taraf tutmak, cezalandırmak istemediğimiz yöntemlerdendir. Ceza vermek yerine yaşanılan durum her ne ise telafi edebilmelerini sağlam
ak gerekir.” diyor. BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
PowerTürk Müzik Ödülleri'nde Oylama Başladı
Yılın en dikkat çeken projeleri ve isimlerinin yarıştığı PowerTürk Müzik Ödülleri 2021 için geriye sayım başladı, bu senenin kazananlarının belirleneceği oylama en güçlü müzik platformu PowerApp’te. Türkçe Pop Müziğin en güçlü isimleri, toplam 7 kategoride müzik severlerin oylarına göre belirlenecek. PowerApp mobil uygulaması ve www.powerapp.com.tr üzerinden yapılacak oylama, 24 Ocak 2021’de sona erecek. Müzik dünyasının en güçlü isimleri 6 Şubat 2021’de, PowerApp ve PowerTürk TV yayınlarıyla açıklanacak. PowerTürk Müzik Ödülleri Adayları EN GÜÇLÜ KADIN ŞARKICI Göksel Hande Ünsal Hande Yener Sertab Erener Sıla Ziynet Sali EN GÜÇLÜ ERKEK ŞARKICI Berkay Buray Kenan Doğulu Murat Boz Mustafa Sandal Yalın EN GÜÇLÜ ÇIKIŞ YAPAN ŞARKICI / GRUP Ece Mumay Irmak Arıcı İkilem İkiye On Kala Madrigal Nahide Babashli Seher Çelik Zehra EN GÜÇLÜ GRUP Dolu Kadehi Ters Tut Gripin İkilem İkiye On Kala Yüzyüzeyken Konuşuruz Zakkum EN GÜÇLÜ ALBÜM Ferhat Göçer – Sabahattin Ali Şarkıları Gökhan Türkmen – Romantik Hande Yener – Carpe Diem Sertab Erener – Ben Yaşarım Sinan Akçıl – Piyanist Zakkum – Duble EN GÜÇLÜ KLİP Aleyna Tilki – Yalan Aynur Aydın – Sahiden Gökhan Türkmen – Deli Güşlen & Edis – Nirvana Kenan Doğulu – Vay be Oğuzhan Koç – Kendime Sardım EN GÜÇLÜ ŞARKI Berkay – Kırgınım Ona Buray- Deli Kız Hadise- Küçük Bir Yol Mabel Matiz – Toy Mustafa Sandal – Damar Özgün – Mahzen Yalın – Halbuki Zeynep Bastık – Her Mevsim Yazım BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
“Akıl, Beyin, Kültür”de bu hafta gençlik ve yaşlılık konuşulacak
Farklı bakış açılarının iki yönlü kavramları tartıştığı “Akıl, Beyin, Kültür” programı, TV 100 ekranlarında seyirciyle buluşmaya devam ediyor. Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan moderatörlüğünde, siyaset bilimci Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan ve nöroloji uzmanı Prof. Dr. Sultan Tarlacı’nın yorumlarıyla kavramları inceledikleri programın 10 Ocak 2021 Pazar günü ekrana gelecek bölümünde “Gençlik-Yaşlılık” konusu işlenecek. Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın, Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan ve NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Sultan Tarlacı ile birlikte hazırladığı, “Akıl, Beyin, Kültür” programı yoğun ilgiyle takip edilmeye devam ediyor. Her bölümde zıt iki kavramın, farklı uzmanlık alanlarının görüşleriyle ele alındığı programın 14’üncü bölümü, 10 Ocak 2021 Pazar günü saat 12:20’de TV 100 ekranlarında izleyici ile buluşacak. 14’üncü bölümde “gençlik-yaşlılık” kavramları, Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan ve Prof. Dr. Sultan Tarlacı tarafından psikiyatri, uluslararası ilişkiler, dünya siyaseti, nöroloji gibi pek çok alanı içeren açılardan değerlendirilecek. Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Kütüphanesi’nde çekimi gerçekleştirilen programa Üsküdar Üniversitesi Ergoterapi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sevda Asqarova’nın canlı piyano performansına her bölümde bir de farklı enstrüman eşlik ediyor. BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
GYODER Başkanı Mehmet Kalyoncu: ”Pandemi sürecinde AVM’lerin önemi daha net anlaşıldı”
Türkiye gayrimenkul sektörünün çatı örgütü GYODER’in, mevcut sorunlara çözüm bulmak amacıyla hayata geçirdiği ‘GYODER Çözüm Platformu’nun beşinci toplantısı, ‘Pandemi sonrasında nasıl bir dünya? Ofis ve Alışveriş Merkezleri’ başlığı altında online olarak düzenlendi. Pandemi sürecinde AVM’lerin öneminin çok daha net anlaşıldığını belirten GYODER Başkanı Mehmet Kalyoncu, “AVM’lerin sadece mağazaların bir arada bulunduğu yapılar olmadığınını, tercih edilen bir buluşma mekanı olduğunu gördük. Geliştiricisinden yatırımcısına, perakendecisinden kiracısına ve müşterisine kadar ‘kazan-kazan’ modeliyle aslında herkesi mutlu ettiğini daha iyi anladık” dedi. GYODER (Gayrimenkul ve Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği) tarafından, gayrimenkul sektöründe yaşanan son gelişmeleri değerlendirmek ve yaşanan sorunlara çözüm bulmak amacıyla hayata geçirilen ‘GYODER Çözüm Platformu’ toplantısı, Digital Network Alkaş işbirliği ile ikinci kez online platformda yapıldı. CBRE Türkiye’nin ana sponsorluğu, Endeksa, Apsiyon, Garanti BBVA’nın sponsorlukları ile 7 Ocak Perşembe günü ‘Pandemi sonrasında nasıl bir dünya? Ofis ve Alışveriş Merkezleri’ başlığı altında düzenlenen toplantıya gayrimenkul sektörü temsilcilerinin ilgisi yüksek oldu. Moderatörlüğünü GYODER Yönetim Kurulu Üyesi, PwC Türkiye Ortağı Ersun Bayraktaroğlu’nun yaptığı ‘Çözüm Platformu’ toplantısının konuşmacıları, pandemi sürecinde ofis ve AVM’lerde yaşanan değişimi konuştu. AVM’lerin ‘kazan-kazan’ modeliyle herkesi mutlu ettiğini gördük “Pandemide AVM’lerin hayatımızda tuttuğu yeri çok daha net görme imkanımız oldu” diyen GYODER Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kalyoncu, şöyle devam etti: “Pandemide e-ticaretin daha da büyüdüğünü gördük. Bu süreçte herkesin bazı konuşmalarda şahit olduğu ‘AVM’ler bitecek, lojistik depolara dönecek, her şey internetten alınacak, AVM’ler eğitim, sağlık yapılarına dönüşecek’ gibi öngörülerin yanlış olduğunu gördüğümüzü düşünüyorum. AVM’lerin sadece mağazaların bir araya geldiği yapılar olmadığını, tabiatla uyumlu, teknolojinin imkanlarından faydalanan ve iyi tasarlanmış olduğu takdirde bir buluşma mekanı olduğunu gördük. Ayrıca AVM’ler kapalıyken perakendeciler istedikleri ciroyu yapabildiler mi? Yapamadılar. Müşteriler memnun mu? İnternetten sürekli alışveriş yapmak memnun etti mi hepimizi? Tabi ki kolaylıkları var ama insan yine de fıtratı gereği bir arada olmayı bire bir temas kurmayı özlüyor. Bu açıdan alışveriş merkezlerinin geliştiricisinden, yatırımcısına, perakendecisinden kiracısına ve müşterisine kadar önemli bir yer tuttuğunu, ‘kazan-kazan’ modeliyle aslında herkesi mutlu ettiğini gördük. “ Bir yandan da evden çalışma sürecininin yaşandığını vurgulayan Mehmet Kalyoncu, “Artık daha düşük metrekarelerde, daha verimli, daha esnek, yine dijitalle iç içe ofis alanları göreceğiz. Belki de şehre yakın olmak, her gün ofise gidilmeyeceği için çok önemli olmayacak fakat fiziki anlamda yine doğru kullanmış ofis projelerinin ön plana çıktığını düşünüyorum” diye konuştu. Daha esnek çalışma modelleri yaygınlaşacak IPSOS Türkiye CCO’su Yasemin Özen Gürelli, ‘Covid Sürecinde Değişen Alışkanlık ve Davranışlar’ başlıklı sunumunda şunları söyledi: “Türk toplumunun yüzde 62’si Türkiye’de virüsün ancak 2021 sonunda ya da daha uzun bir tarihte kontrol altına alınabileceği düşüncesinde. Toplumun yarısından fazlası Türkiye’nin geliştireceği yerli aşıya güveniyor. Çalışma hayatı değişiyor. Çalışanların yüzde 40’ı evden çalışmayı uygun buluyor. Büyük şehirlerde yaşayan insan sayısının azalacağını düşünenlerin oranı: yüzde 46. Beyaz yakalı için büyük şehirlerden göç, hayal olmaktan çıkacak. Daha esnek çalışma modelleri gündemde ve yaygınlaşacak. Ofis kullanım amacı orta vadede evrilecek. AVM’ler daha riskli bulunuyor bu nedenle caddeler hareketlenecek. Tüketicinin alışveriş mekanı tercihleri; yüzde 37 cadde mağazaları, yüzde 33 e-ticaret, yüzde 30 alışveriş merkezleri şeklinde sıralanıyor. AVM’lerin daha fazla sosyalleşme mekanı, farklı aktivitelerin de dahil edeceği alanlar olması gerekiyor.” Evlerimiz artık ofislerimiz olduğuna göre çalışma konforunu sağlamamız gerekiyor Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı, Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, son dönemde sosyal sağlıktan bahsedildiğini belirterek, “Sağlığın sosyal belirleyicileri; yani yaptığınız iş, yaşadığınız yer, ait olduğunuzu düşündüğünüz sosyal sınıf, işe neyle gidip geldiğiniz, işinizle eviniz arasındaki mesafe, evinizin, işinizin size ne sunduğu çok önemli hale geldi. Son dönemde şunu tartışıyoruz; evdeki oda sayısı mı yoksa banyo tuvalet sayısı mı daha önemli? Tercihler giderek farklılaşmaya başlamışken, sağlığın sosyal belirleyicileriyle beraber koronavirüs geldi hayatımıza. Toplumun sağlık algısı değişti. Geldiğimiz aşamada insanlar artık sağlık kurumlarına yakın olmayı arzu ediyor. Çalışma hayatında esnek çalışma sistemi çok önemli. İşyerinde 2-3 günlük bloklarla dönüşümlü çalışmak pandemiyle mücadelede daha etkili. Evlerimiz artık çalışma ofislerimiz olduğuna göre evlerimizde de çalışma konforunu sağlamamız gerekiyor. Kullanılan koltuğun, sandalyenin bu ihtiyaca göre sağlanması gerekiyor. 2022’ye geldiğimizde önümüzde hem tamamlanmamış pandemi süreci hem evde kalmanın obezite, yüksek tansiyon, diyabet, solunum yolu hastalıklarına en az iki kat artıracağı bir süreçle karşı karşıya kalacağız” dedi. Fiziksel ve dijital satış kanalları birbirine rakip değil Pandemi öncesi de e-ticaretin arkasına rüzgarı alıp gittiğini vurguluyan Migros Ticaret A.Ş. E-Ticaret İş Birimi Direktörü Orçun Onat, şöyle konuştu: “Biz satışlarımızı yüzde 100 büyütmüştük. Pandeminin ilk döneminde öyle bir talep geldi ki, yurtdışında 15-20 güne çıkan sevkiyat sürelerini biz 4-5 günde gerçekleştirdik. Hızlıca sadece e-ticaret için 4 bin ek istihdam sağladık. Migros Sanal Market uygulamasını 35 ilden 81 ile çıkardık. Sanal markette yaş ortalaması da arttı. 60 yaş üzeri müşterilerden teslimat ücret almadık, telefonla sipariş imkanı sağladık, temassız teslimat özelliğini devreye aldık. Tüketicilerin yarısından fazlası özellikle gıda ürünlerini internetten satın almaya devam edeceğini söylüyor. Fiziksel ve dijital kanalları birbirine rakip değil tamamlayıcı olarak görüyoruz. Toplam faktör verimliliği, aynı girdiyle çok daha fazla çıktı almaktır. E-ticareti aynı mağaza içinden yapmamızın çok büyük faydası var. Dolayısıyla belki bizim için verimsiz olacak bir mağaza online operasyonla verimli hale geliyor.” Hijyen ve müşteri deneyimi konusunda çok hızlı hareket ettik Türkiye’de pandemiye karşı çok hızlı önlemler alındığını belirten DeFacto Operasyon ve Genişlemeden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Serdar Ersoy, şunları söyledi: “Biz online, offline olmak üzere 50 ülkede faaliyet gösteriyoruz. Yaşanan olumlu olumsuz birçok durumu hem rakiplerle hem ülke olarak kıyaslama şansına sahibiz. Türkiye’deki birçok perakendeci bence çok hızlı bir şekilde p
andemi aksiyonlarını aldı. Hijyen kuralları ve müşteri deneyimi konusunda. AVM’ler de bunu takip etti çünkü bizim hem caddede hem AVM’de mağazalaramız olduğu için daha hızlı uyum sağladığımızı düşünüyorum. En büyük keşkelerden biri bence klima konusu. Biz AVM’lerde klimaları çalıştırana kadar çok uğraştık. Avrupa’da böyle bir endişe yoktu. Keşke içinde bulunduğumuz durum topluma daha iyi yansıtılsaydı. Müşteri rasyonel düşünüyor ama irrasyonel davranıyor. ‘AVM’ye girmek istemiyorum’ diyor ama toplu taşıma kullanıyor.” Türkiye’deki AVM’ler hijyen açısından önde “Toplumu hem sağlık hem psikolojik, sosyolojik hem de ekonomik açıdan vuran bir pandemiyle karşı karşıya kaldık” diyen FİBA Commercial Properties Yönetim Kurulu Üyesi ve CEO’su Yurdaer Kahraman, “Tüm ekiplerimizle her şeyden önce sağlığa öncelik vererek çok iyi adımlar attığımızı düşünüyorum. Tüm toplum beklentilerimizin üzerinde performansla pandemiyle yoğun çalışmalarla mücadele etmek inanılmazdı. Türkiye’de 400 AVM inanılmaz bir istihdam sağlıyor, perakendecilere mekan ve fırsat sunuyor. Burada bir ekosistem var, ileride ticaret tek başına online ya da offline olmayacak, hibrit bir model olacak. Pandemide çok seyahat ettim, 40-50 testten geçtim. Hijyen açısından bence Türkiye’deki AVM’ ler kadar dünyada hiçbir AVM hazırlıklı değildi” dedi. Ofislerimizi de AVM’lerimizi de şehrimizi de özledik Pandemi nedeniyle daha önce hiç tahmin edilmeyen bir süreç yaşandığını belirten GYODER İcra Kurulu Üyesi, Sinpaş GYO Genel Müdürü Seba Gacemer, “Biz ofis, ticari alan, konut geliştiriyoruz. Yani aslında biz barınma ihtiyacını karşılıyoruz. Hayat devam ettiği sürece barınma ihtiyacı hep olacak. Dolayısıyla önümüzdeki her olumsuz durum bir fırsat yaratacak, bizi kendimizi tekrar etmekten kurtaracak. AVM yatırımcısı olarak düşünüyorum, eskiden çoklu mülkiyet vardı. Sonra dendi ki ‘bu çoklu mülkiyetler başarılı değil, artık tek mülkiyet olsun ve bunu güzel yönetelim.’ Fakat pandemi şunu gösterdi. Tek yatırımcının, buradaki yüzlerce işletmenin ticari sorumluluğunu alarak bu kadar büyük yatırımların altına girmesi bundan sonra ne kadar mümkün? Pandemi bize, mekanlarımızı hatta bu mekanların yönetimiyle ilgili kanunlarımızı daha esnek yapmamız gerektiğini de gösterdi. Ofislere dönüş olacak. Dönüş olmaması mümkün değil. Bu bir etkileşimdir. Bu ekranlar bize bir noktadan sonra yetmeyecek. Ekip çalışması kavramı değişmedi. Ofislerimizi de AVM’lerimizi de şehrimizi de arkadaşlarımızı da yakın akrabalarımızı da özledik” diye konuştu. Kapalı çarşılar nasıl kapanmadıysa AVM’ler de ölmeyecek Pandemi sürecinde çok önemli dersler aldıklarını ifade eden Alkaş Yönetim Kurulu Başkanı, AYD Başkan Yardımcısı Avi Alkaş, şunları söyledi: “Bizim işimimiz mekancılık. Bu mekanlarda insanların mutlu zaman geçirmesini sağlamaya çalışıyoruz. Mekan-zaman-insan üçlemesindeki anı doyasıya yaşamak için mutlaka biz de bu değişime ayak uydurmalı, pandeminin derslerinden olumlu sonuçlar çıkarmalıyız. İnsanlar için, insanlarla çalışarak, mutlu mekanlar yaratma çabasıyla yaratıcı çözümler bulmaya başladık. Yeni nesil iş hanlarıyla beraber, yeni çalışma kültürüne, yeni yaşam tarzına uyum sağlamalıyız. Çünkü bu iş sadece evden olmayacak, bu iş merkezi ofislerden de olamayacak. Bir karmaya gitmek, hibrit modeli AVM’lere de taşımamız gerekiyor. İnsan sosyal bir varlık ve insanlarla bir arada olamazsak çalışamıyor, yeterince üretken etkili olamıyoruz. Bu bağlamda gerek AVM’lerde gerek çalışma alanlarımızdaki değişimle, hibrit yapılanmalarla çok farklı çözümler bulacağız. Eminim mimarlarımız çok daha yaratıcı çözümler getirecek. Çok daha farklı finansman modellerine gideceğiz. Hep beraber bu pandemiden öğrendiklerimizi yaşamımızın bundan sonraki evresinde uygulayacağız. Teknolojininin de yardımıyla zamanımızı daha iyi kullanarak, daha az zamanda daha çok iş yapmak, daha az zamanda daha çok alışveriş yapılmasını sağlamak için kent içi lojistik merkezlerine dönüşen AVM’lerle de yeni çözümler bulacağımıza inanıyorum. Kapalı çarşılar nasıl kapanmadıysa AVM’ler de ölmeyecek. Kentleri beraber tasarlayacağız.” Biz gayrimenkule kapalı alanı sahiplenme duygusuyla bakıyoruz Konuşmasına “Biz gayrimenkule devamlı kapalı alan ve bu kapalı alanı sahiplenme duygusuyla bakıyoruz” diye başlayan Pamir&Soyuer Yönetici Ortağı, ULI Türkiye İcra Kurulu Üyesi Firuz Soyuer, şöyle devam etti: “Gayrimenkul insana bağımlı bir şey. İnsan olmadığı zaman gayrimenkule ihtiyaç da yok. İnsanların üremesi, çalışması, eğitimi, insan hareketi önemli olan. Mimarlar da yapıları insan hareketlerine tasarlıyor. Maalesef toplum olarak ne kadar fazla kapalı alan yaratabilirsek, bu alanın o kadar fazla kullanılabileceği düşünüyoruz. Bu yüzden de maalesef atıl kullanımlı, kullanımı olmayan veya 20 yıl sonra belki bu noktaya geleceğimiz şeyleri nedense inşa ediyoruz. Planlama kısmına pek fazla önem vermeyerek bu noktaya geliyoruz. Gelişmekte olan toplumlarda güven eksikliği olabilir ama güven maalesef daha fazla kapalı alan yaratarak olmuyor. Dolayısıyla bizde bu kadar fazla ofis, AVM var, bunların arzı olmadığında ‘biz ne yapacağız’ demeye başlıyoruz. Diğer ülkeler bu noktaya gelmediğine göre ‘acaba biz diğer ülkelere göre ters bir noktada mıyız’ diye düşünüyorum.” AVM’ler daha zengin daha entegre yaşam merkezlerine dönecek Bu yüzyılın başından itibaren insanoğlunun bir geçişte olduğunu ve geçmişten gelen hataların düzeltilmesi gerektiğini vurgulayan Avcı Architects Kurucu Ortağı Mimar Selçuk Avcı, “Hayatımızın daha çok dijitalde yaşanabileceğini, ofise gitmemizin yüzde 100 bir zorunluluk olmadığını, çalışma yöntemlerimizin daha da efektif hale geldiğini fark etmeye başladım. Eve kapanma ve daralmanın da büyük faydası olduğunu fark ettim. Şu an ofisimiz kısmen çalışıyor, isteyen evden çalışıyor. Pandeminin bize çağ atlatıcı efekti olduğunu hissediyorum, 1920’lerde olduğu gibi. Peki bunun fiziki efekti nedir? Mimari açıdan fiziken neye yol açacak? Aşıların efekti oluşmadan evvel hem yaşamımızı hem çalışma hayatımızı muhakkak değiştirmek zorundayız. Mesafeli çalışma gibi… Bunlar kaçınılmaz ince ayarlar. AVM’lerde belki şöyle bir evrim olabilir. İnsan yine bir şeye dokunmak istiyor, satın almadan evvel. Bir diyalog kurmak istiyor. Fakat orada satın alması şart değil. Gidip evinden satın al düğmesine basabilir. Dolayısıyla AVM’lerin fonksiyonları daha çok sergi alanına dönüşecek. Bir sanat galerisi gibi teşhir edecek AVM’ler ürünlerini. AVM ihtiyacı kaybolacak, bildiğimiz format bence olmayacak. AVM’ler daha zengin daha entegre yaşam merkezlerine dönecek” dedi. Niçin yaptığınızı anlatmak sizi marka yapar Pandeminin bir sonuç değil, bir sebep olduğuna dikkat çeken Yirmibirgram Marka Ajansı Kurucu Ortağı Onur Yanık, “Pandemide maalesef geçmişteki hataların bedelini ödüyoruz. Gelecekte yeni bedeller ödememek için bugünden gayrimenkul geliştiricilerinin önce kurumsal anlamlarını yeniden keşfetmeleri, projelerine yeni anlamlar yüklemesi şart. Son 10 yılda çok büyük projeler ürettik ama asıl büyüklüğün insan hayatına dokunmak olduğunun farkına varamadık. Ne üretirsek üretelim insan merkezli bir hikaye, bu hikayenin anlatımı ve iletişimi olmak zorunda. Marka her şeydi
r. Markalı ekonomi Türkiye’nin geleceğidir. Gayrimenkulün burada çok büyük rolü vardır. Bizim üretme sorunumuz yok. Biz en büyük köprüyü en uzun tüneli en büyük AVM’yi yapabiliriz ama bizim bu yaptığımız yapılara ruh ve katma değer ekleme sorunumuz var. Bunu çözmemiz lazım. Niçin yaptığınızı anlatmak sizi marka yapar. Niçin sorusuna cevap vererek o yolda ilerlemeliyiz” diye konuştu. AVM’lerin dönüşümü için hukuki düzenleme gerekiyor AVM’lerin dönüşümünde hukuki engellere değinen Gayrimenkul Hukuku Enstitüsü Başkanı Avukat Ali Yüksel, “AVM’ler aslında kişilerin değildir. Kentin mimari yapıları, işaret taşlarıdır. Hayatımızın bir parçasıdır. İyi bir planlamayla yeni bir fonksiyon kazandırmak gerekiyor. Pandemide seslendirilmeye başlanan dönüşüm konusunun analizi geerekiyor. Acaba AVM’lerimizi hastane, okul, üniversite, semt pazarı, fuar alanı, kamu binası, vergi dairesi, belediye binası yapabilir miyiz gibi alternatifler düşünüldü. Bugün en değerli arazilerde konumlanmış AVM, ofis bloklarının yapısını değiştirmek kolay değil. Birincisi imar mevzuatı. Önümüzdeki sınırları aşacak formüllerin bulunması gerekiyor. Bunun için hukuksal konuların da aşılması gerekiyor. Planlar gerçekten de bugüne kadar yapılaşmayı teşvik eden planlar. Oysa planlamanın ana fonksiyonu sağlıklı yaşamı koruma olmalı” dedi. Bankalar müşterilerinin yanında durdu Aareal Bank Türkiye Genel Müdürü Buket Hayretçi ise finans alanında neler yaşandığını şöyle özetledi: “Bütün sektörleri aynı anda etkileyen böyle bir pandemi riskini öngörmemiz mümkün değildi. Buna rağmen bankalar son derece sakin ve müşterilerinin yanında durarak hareket etti. Bankalar teminat yapılarını güçlendirdi. Ana para ödemelerini öteledi, faizler şu anda ödeniyor. Asıl sorun nakit akışı. Ama hiçbirimiz gerçek hasarımızı ölçemiyoruz.” BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Logo İşbaşı ile dijitalleşen işletmeler 15 kat arttı
Covid-19 salgınıyla birlikte işletmelerin artan dijital dönüşüm talepleri sonrasında 2020 yılında Logo İşbaşı ile dijitalleşen işletmeler 2019 sonuna göre 15 kat arttı. Logo Yazılım’ın geliştirdiği web tabanlı ön muhasebe programı “Logo İşbaşı” ile on binlerce işletme sahibi internet erişimi olan her yerden hızlı ve kolayca fatura kesip müşterilerine gönderiyor ve gelir-gider takiplerini kolayca gerçekleştiriyor. Pandemiyle birlikte online tüketimin artmasına paralel işletmelerin dijital çözümlere olan taleplerinde de ciddi artışlar meydana getirdi. Logo İşbaşı kullanan firma sayısının 2019 sonuna göre 15 kat arttığını aktaran Logo İşbaşı İş Geliştirme ve Pazarlama Müdürü Gökhan Müfit Çakar, “Pandemi döneminde önemi daha da artan dijital dönüşüm kapsamında ön muhasebe çözümümüzün yanı sıra şirketleri 30 dakika gibi kısa bir sürede e-faturaya geçirerek verdiğimiz hizmetle kusursuz bir müşteri memnuniyeti sağlıyoruz. Türkiye’nin en büyük halka açık yazılım kuruluşu olarak tüm dünyanın etkilendiği bu salgında işletmelerin e-dönüşüm süreçlerinde Logo İşbaşı hızı ve kolaylığı ile değer katmaya çalışıyoruz. Kurulum-eğitim gerektirmeyen kullanımı ve kullanıcı dostu ara yüzüyle, cari hesap takibi, stok takibi, gelir-gider takibi gibi ön muhasebe yönetimi www.isbasi.com ve mobil uygulamalar aracılığıyla hızlı ve kolayca gerçekleştiriliyor.’’ Kurumlara dijital dönüşüm süreçlerinde rehberlik eden Logo İşbaşı’nın ücretsiz e-dönüşüm danışmanlığı sayesinde şirketler kolay ve hızlı şekilde e-faturave e-SMM’ye geçiş yapabiliyor. Mikro ve küçük işletmelerin alışkanlıklarını değiştirerek mobil çağa taşınmasında önemli rol üstlenen Logo İşbaşı, işletmelerin hızlıca e-dönüşüm süreçlerini tamamlayıp verimliliklerini artırarak iş yönetimlerini kolaylaştırıyor. LOGO YAZILIM HAKKINDA Logo Yazılım, kurulduğu 1984 yılından bu yana sektörün öncü şirketlerinden biri olarak faaliyetlerini sürdürüyor. Logo Yazılım mikro işletmelerden kurumsal büyük işletmelere kadar farklı ölçeklerdeki şirketler için uygulama yazılımı çözümlerini pazara sunuyor. Logo’nun ekosisteminde, 1.200’den fazla çalışan ve 800’den fazla iş ortağıyla, ülke genelinde 5.000 kişi yer alıyor. Ayrıca Logo, 2000 yılında ilk halka açılan bilişim şirketi unvanını aldı. BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Yanlış mühendisliği bedelini vatandaş ödüyor!
Doğalgaz faturalarınızın yüksek gelme nedeni yanlış kombi seçiminiz olabilir. Konu hakkında bilgi veren ISOMER Isıtma Soğutma Merkezi Genel Koordinatörü İlgin Eray, “Türkiye’de yılda 1 milyon yeni kombi satılıyor. Yanlış mühendislik hesapları sebebiyle vatandaşlara ihtiyacın üstünde çalışan ve yüksek tüketime neden olan kombiler satılıyor. Bu da beraberinde fazla doğalgaz tüketimi getiriyor. Yanlış mühendisliğin bedeli faturaya yansıyor.” dedi ve doğru kombi seçiminin ipuçlarını anlattı. Yılda 1 milyon yeni kombinin satıldığı Türkiye’de yanlış mühendislik hesapları gereksiz doğalgaz kullanımına ve milyonlarca dolarlık enerji ithalatına sebep oluyor. Doğalgaz tesisatı işlemlerinde, baştan sonra yüksek mühendislik hesapları gerektiğini belirten ISOMER Isıtma Soğutma Merkezi Genel Koordinatörü İlgin Eray, “Ülkemizde yaklaşık 30 yıldır doğalgaz kullanılıyor. Konutların büyük bölümünde yıllardır yanlış kombi tercihleri yapılıyor. İhtiyacın üstünde kapasiteye sahip kombiler sebebiyle hem daha çok doğalgaz tüketiliyor hem de daha pahalı kombiler ithal ediliyor. Cari açığın önemli bir sorun olduğu ülkemizde doğru kombi ve ekipman tercihleri yapılırsa doğalgaz tüketimi düşürülebilir.” dedi. HATALI MÜHENDİSLİĞİN BEDELİNİ VATANDAŞ FATURAYLA ÖDÜYOR “Yanlış kombi ve radyatörün yanı sıra yanlış boru çapı hesapları ve kapasite seçimleri tüketimi artırıyor. Mühendislik hatalarının bedelini vatandaş faturayla birlikte her ay ödüyor.” diyen İlgin Eray, şu bilgileri paylaştı: “20 kilowatt kombinin rahatlıkla yetebileceği bir konuta ısıtma endişesiyle 25 – 30 kilowatt güce sahip cihazlar takılıyor. Doğru mühendislikle buna gerek yoktur. Fazla fazla olsun düşüncesi sadece tüketimi ve ödeyeceğiniz faturayı yükseltir.” DOĞRU CİHAZ ARALIKLI DEĞERLE ÇALIŞAN CİHAZDIR Yüksek kapasiteli kombi kullanımının bir diğer sebebinin de musluktan akan suyu en hızlı şekilde ısıtmak olduğu belirten Eray, “Ani ısıtma için yüksek enerjiye ihtiyaç vardır. Yanlış mühendisliğin yanı sıra bir de bu sebepten yüksek kapasiteli kombiler kullanılmaktadır. Bunun da çözümü kapasite aralıklı değerle çalışan kombi seçmekten geçer. Bazı kombilerde 24/30 kilowatt yazar. Buradaki ilk değer olan 24 kilowatt, radyatöre giden suyun, ikinci değer olan 30 kilowatt ise sıcak kullanım suyunun kapasitesini temsil eder. Aslında evin ısıtılması sırasında 24 kilowattın da altında tüketim yapılır. Yeni nesil akıllı cihazlar her iki ihtiyaca göre çalışarak tüketimi düşürür. Doğalgaz tesisatı yaptırırken ya da kombi değiştirilirken buna dikkat edilmelidir.” dedi. “ISITMA DEĞERİ KADAR KOMBİNİN POMPA KUVVETİ DE ÖNEMLİDİR” Evin kaliteli şekilde ısıtılmasının kombiden çıkan suyun radyatörlere doğru ulaştırılmasıyla ilgili olduğunu ifade eden ISOMER Isıtma Soğutma Merkezi Genel Koordinatörü İlgin Eray, “Türkiye’de kombi kapasitesi ne olursa olsun, neredeyse hepsinde aynı güçte pompa kullanılıyor. Konutlara pompa yetersiz kalır düşüncesi ile yüksek kilowattlı kombiler takılıyor. Oysaki pompa gücü yüksek, kilowatt değeri düşük, modülasyon özellikli kombiler hem doğalgaz tüketimini azaltır hem de istenen konforu sağlar. Yetmez endişesiyle takılan büyük kapasiteli kombi sadece musluktan akacak sıcak suya katkı sağlayacaktır. Fakat doğru mühendislik minimum enerji ile maksimum fayda sağlamaktır.” şeklinde konuştu. BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Burgan Bank’ta para transferinde FAST dönemi başladı
Burgan Bank, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) anlık ödeme sistemi FAST (Fonların Anlık ve Sürekli Transferi) sistemine dahil olarak müşterilerine kesintisiz, hızlı ve güvenli para transferi imkanı sunuyor. Burgan Bank müşterileri, FAST sistemi ile para transfer işlemlerini, 7 gün 24 saat dilediği her an gerçekleştirebilecek. Butik bankacılık anlayışı ile tüketicilerin ihtiyaçlarına yönelik özel ve hızlı çözümler üreten Burgan Bank, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın hayata geçirdiği FAST (Fonların Anlık ve Sürekli Transferi) sistemine katıldı. Burgan Bank müşterileri, FAST ile telefon, internet ve mobil bankacılık kanallarından, FAST’a dahil olan bankalardaki hesaplara, 7 gün 24 saat para transferlerini gerçekleştirebilecek. Sistem üzerinden transfer edilen tutar, gece ya da hafta sonu fark etmeksizin saniyeler içinde hesaba geçecek. Aralık ayından itibaren pilot uygulamaları yapılan ve şimdiye kadar Burgan Bank ile birlikte 11 bankanın dahil olduğu sistem, 8 Ocak 2021’de hayata geçti. Kolay Adres Tanımlama hizmetini de devreye alan Burgan Bank, IBAN ve hesap numarası yerine cep telefonu, e-posta ya da kimlik numarasıyla para transferine imkan tanıyarak, bankacılıkta yeni bir dönemin kapılarını açtı. Burgan Bank müşterileri, hesaplarını internet bankacılığı, mobil bankacılık, iletişim merkezi ve şubeler aracılığı ile cep telefonu, e-posta ya da kimlik numaralarıyla eşleştirerek Kolay Adres Tanımlama hizmetinden faydalanabilecek. Sektörde ihtiyaç duyulan önemli bir uygulama FAST’in bankacılık sektöründe ihtiyaç duyulan önemli bir uygulama olduğunu belirten Burgan Bank Genel Müdürü Murat Dinç, “Banka olarak, zamanın gerekliliklerini ve müşterilerimizin beklentilerini önceliğimize alıyoruz. Bu alanlara yönelik çözümler üretmek için adımlar atıyoruz. Kısa süre önce Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, 7 gün 24 saat para transfer işlemlerine imkan tanıyan FAST sistemini hayata geçirdi. Yoğun bir çalışma ve entegrasyon süreci sonrası biz de sisteme dahil olduk. Çalışanlarımızla birlikte pilot uygulama olarak sistemi deneyimleyerek, eksik bir nokta kalmaması için tüm geliştirmeleri yaptık. Müşterilerimizle buluşturduğumuz FAST ile 7 gün 24 saat kesintisiz, hızlı ve güvenli bir şekilde nakit transfer işlemleri gerçekleştirilebilecek” şeklinde konuştu. “Kolay Adres Tanımlamayı da devreye aldık” FAST’in yanı sıra cep telefonu, e-posta ve kimlik numarası ile para transfer imkanı sağlayacak Kolay Adres Tanımlama hizmeti için de çalışmalarını tamamladıklarını kaydeden Dinç, Kolay Adres ile para transferi kullanımını da FAST ile aynı gün hayata geçirdik” dedi. BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Trump’ın sosyal medya hesaplarının engellenmesinde geç mi kalındı?
Donald Trump’ın seçim sonuçlarını kabul etmeyerek komplo teorileri yayması ve destekçilerinin ABD kongresine baskın yaparak olaylar çıkarması dünya gündeminin ilk sırasına yerleşti. Bu ayaklanma girişiminin ABD’nin kendi özgün koşullarına bağlı olarak geliştiğini belirten uzmanlar, “Ülkedeki beyaz üstünlüğüne inanan ırkçı örgütlenmelerin güvenlik yetkilileri tarafından ihmal edilmesi bunda en büyük etken” dedi. Kontrolden çıkan ve sürekli yanlış bilgiler yayan Trump’ın sosyal medya hesaplarının engellenmesinde geç kalındığını belirten uzmanlar, iç savaş çıkma ihtimali az olsa da ABD’nin ulusal güvenlik anlayışını tamamen değiştirecek bir reform sürecine girmesi gerektiğini ifade ediyor. Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Gökser Gökçay, Trump destekçileri tarafından ABD kongresine yapılan baskını ve yaşanan olayları değerlendirdi. Güvenlik kuvvetleri yetersiz kaldı Dr. Öğretim Üyesi Gökser Gökçay, ABD’de seçimlerin ardından böyle bir sorun yaşanmasının beklenen bir durum olduğunu söyledi ve sözlerine şöyle devam etti: “Trump, seçim sonuçlarını kabul etmeyerek, seçim sonuçlarıyla ilgili sürekli gerçek dışı yalanlar ve komplo teorileri yayarak, destekçilerini sürekli kışkırtmakta ve kendisine karşı düzenlendiğini iddia ettiği komplonun durdurulması için çağrı yapmaktaydı. Trump, 6 Ocak günü ABD Kongresinin seçim sonuçlarını formalite icabı onayladığı oylama öncesinde düzenlenen göstericilere yönelik yaptığı konuşmada, seçim süreciyle ilgili hiçbir temeli olmayan ve kanıt içermeyen iddialarını yinelemişti. Son olarak, görevi sadece kongrenin güvenliğini sağlamak olan bin 500 memur kapasiteli polis teşkilatı US Capitol Police’ın ve resmi açıklamalara göre buna ek olarak gelen bin kişilik Washington D.C. destek polis grubu, güvenlik çemberi oluşturma konusunda inanılmaz bir yetersizlik gösterdi. Bu durum da kongre önünde toplananların kongre binasına girmeyi, temsilcilerin odalarını ve senato salonunu işgal etmeyi başarmalarına neden oldu.” ABD benzer olayları daha önce de yaşadı ABD Kongresi’nin tarihinde tam bu çapta olmasa da benzer olayların daha önce de yaşandığını belirten Gökçay, “Yakın tarihte yaşanan en önemli şiddet olayı 1954’te, Puerto Rico’nun bağımsızlığı taraftarı dört kişinin kongreye sızması ve Temsilciler Meclisi salonunda ateş açması ile 5 temsilciyi yaralaması şeklinde gerçekleşti. Ancak kongrenin bu çapta büyük bir saldırıyla karşılaşması, 1814 ABD-Britanya savaşı sırasında İngiliz ordularının ABD Kongresi’ni yakmalarından beri yani yaklaşık 200 yıldır yaşanmamıştı. 21’inci yüzyılda federal devletin en önemli kurumlarından birinin bile korunamamasının, ABD’nin toplumsal birliğini sağlayabilme kapasitesi açısından itibarını oldukça zedelediğini söyleyebiliriz. Bu itibar kaybının giderilmesi için de çok uzun süreli ve çok çaba gerektiren bir değişim programına başlanması ve ABD’nin ulusal güvenlik anlayışını toptan değiştirecek bir reform sürecine girmesi gerekecektir” dedi. Reform başlatılırsa Biden istikrarı sağlayabilir Bir reform sürecine girilebilirse Biden yönetiminin görece istikrarı sağlamada başarılı olabileceğini söyleyen Gökçay, “Ama her şey kendi kendine normale dönecekmiş gibi davranılırsa, ABD’de yükselen ırkçı ve aşırı sağcı hareketlerin örgütlenmeleri ve silahlanmaları durdurulmazsa bundan sonraki seçimlerde çok daha vahim sonuçlarla karşılaşılabilir” ifadelerini kullandı. Facebook ve Twitter müdahalede geç kaldı Twitter ve Facebook’un çok geç ve çok yetersiz bir karar aldığına dikkat çeken Gökçay, “Başkanlığının bitimine iki hafta kalmışken Trump’ın sosyal medya hesaplarının dondurulmuş olması tek başına yeterli olmayacaktır. ABD’de son dört yıldır sürekli yalan ve yanlış bilgiler yayan Başkanın bu eylemlerimin engellenmesinin konuşma özgürlüğünü engelleyip engellemeyeceği tartışılıyordu. Başkan’ın artık kontrolden çıkması, söylediği yalanların ve denge gözetmeyen kişilik yapısının milyonlarca insanın hayatını tehlikeye atacak noktaya gelmesi bu tartışmalarda nefret söyleminin sansürlenebileceğini savunanların güçlü çıkmasına neden oldu” dedi. Başkanın görevden alınması için çağrı yapıldı Amerikalıların kontrolden çıkmış bir konuşma özgürlüğünün demokrasiyi kısıtlayan ve yok eden akımlara yol açtığını deneyerek gördüklerini belirten Gökçay, “Olayların hemen ardından artık kontrolden çıktığı düşünülen Başkanın durdurulması için kongre temsilcileri ve senatörler, 25’inci Anayasa Değişikliği uyarınca Başkanın görevden derhal alınması konusunda Başkan Yardımcısı ve kabineye çağrı yapmaya başladılar. Bu talebi New York Times ve Washington Post gibi önde gelen medya kuruluşları da destekliyor. Başkanın görevden alınması kabinede kabul edilmese de kongre tarafından tekrardan bir azil süreci başlatılması için çabaların artacağını göreceğiz” diye konuştu. Ayaklanma George Floyd protestolarından farklı Gökçay, 6 Ocak’ta yaşanan ayaklanmanın George Floyd protestolarından çok farklı bir mahiyete sahip olduğunu söyledi ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu ayaklanma girişiminin ABD’nin kendi özgün koşullarına bağlı olarak geliştiğini düşünüyorum. Ülkedeki beyaz üstünlüğüne inanan ırkçı örgütlenmelerin güvenlik yetkilileri tarafından ihmal edilmesi bunda en büyük etken. Bu örgütlenmelerin ihmal edilmesi veya göz ardı edilmesi ülkede güçlenen ırkçı karşıtı protestoların ivme kazanmasıyla da bağlantılı. ABD’nin tarihine bakmak bize bu konuda birçok ipucu verebilir. 1861-65 arasında yaşanan ABD iç savaşının ardından Afrika kökenli Amerikalıların kazandığı birçok hakkın uygulanmasının engellenmesi için birçok ırkçı örgüt kurulmuş ve bu örgütler özellikle güney eyaletlerinde açıkça eyalet yönetimleri tarafından desteklenmişlerdi. Irkçı örgütlenmelerin gün yüzüne çıkmaları, ırkçı ve ayrımcı uygulamalara karşı gösterilen direncin hemen ardından yaşanıyor. Yapısal ırkçılığa karşı direnci bastırmaya çalışan ırkçı grupların günümüzde tekrar gün yüzüne çıkması bu bağlamda bir rastlantı değil.” Biden uzlaşmacı tavır sergiliyor Biden’ın Trump yönetimine yönelik söylemlerinde uzlaşmacı ve görece ılımlı bir dil kullanmaya çalıştığı söyleyen Gökçay, “Biden seçildikten sonra düzenli olarak toplantılar düzenledi ve medyayı bilgilendirmeye çalıştı. ABD Kongresi’ne yapılan bu vahşi saldırının ardından Biden’ın beklendiği kadar sert bir çıkış yapmadığı ve geri planda kaldığı da söylenebilir. Biden’ın danışmanlarının kendisine 20 Ocak’taki yemin törenine kadar süreci ılımlı bir şekilde yönetmesi ve durumu alevlendirici konuşmalar yapmaktan çekinmesi konusunda tavsiyelerde bulunduklarını tahmin edebiliriz” dedi. İç savaş çıkma olasılığı az Dr. Öğretim Üyesi Gökser Gökçay sözlerini ABD’de yeni bir iç savaşın çıkma olasılığını değerlendirerek şöyle tamamladı: “İç savaş çıkması Trump yönetime geldiğinden beri günlük hayatta az da olsa değinilen bir konuydu ama konuya ciddiyetle yaklaşan kişilerin sayısı azdı. Geçtiğimiz çarşamba günü yaşanan ayaklanma girişimi eğer Trump ve onun medyadaki müttefiklerinin yaydıkları
yalan ve bilgi kirliliği durdurulmazsa toplumda onarılmaz ayrılıkların açılacağını ve bunların doğrudan toplumsal gruplar arasında şiddet eylemlerine yol açabileceğini açık bir şekilde gösterdi. Eğer Biden yönetimi kesin ve kararlı bir şekilde beyaz üstünlüğüne inanan grupların üstüne gitmez ise ve Cumhuriyetçi Partinin önemli bir kesimi Trump’a olan desteklerini kesmezse belki hemen değil ama önümüzdeki yıllarda ABD’yi çok zor yıllarını beklediğini söyleyebiliriz.” BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Bu hafta magazin dünyası kimleri konuştu?
Oluşturulma Tarihi: Ocak 08, 2021 00:01
Hürriyet podcastinde Ferit Ömeroğlu’nun yorumlarıyla magazin gündeminin nabzını tutmaya devam ediyoruz.
Haftanın öne çıkan haberlerini sizler için derledik. Bu hafta magazinin enleri sizlerle.