Aylık arşivler: Nisan 2021

Avon yeni mağazasını erzincan'da açtı

Global güzellik ve doğrudan satış devi Avon, en çok satılan ve en çok tercih edilen ürünlerini artık mağazaları aracılığıyla satışa sunuyor. En yeni mağazasıyla Erzincan’da hizmet vermeye başlayan Avon, yıllardır kadınların tanıdığı, sevdiği, güvendiği doğrudan satış markaları arasında yer alıyor.

 

Erzincan Merkez’de açılan 60 metrekarelik mağaza içerisinde parfüm, renkli kozmetik, saç bakım, cilt bakım, kişisel bakım, tırnak ve aksesuar kategorilerinden oluşan yaklaşık 620 çeşit ürün bulunuyor. 

 

Doğrudan satış modelinin önemli temsilcileri arasında yer alan Avon, perakende geçmişi olan ya da kozmetik perakendeciliği konusunda kendine güvenen, finansal yeterliliklere sahip, Avon’un belirlediği kriterleri yerine getiren girişimcilere Avon mağazası açma fırsatı sunuyor. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Yolcu360, 30 Milyon Dolar Değerlemeden 6 Milyon Dolar Seri A Yatırımı Aldı

Silikon Vadisi’nden yola çıkan ve kuruluşundan kısa bir süre sonra hikâyesini Türkiye’den devam ettirme kararı alan Yolcu360, şimdi de dünyaya açılmak ve Unicorn olmak için çok önemli bir adım attı. Araç kiralama platformu Yolcu360, yeni hedefleri için 30 milyon dolar değerleme ile hisselerinin yüzde 20’si karşılığında Eksim Holding’e bağlı Eksim Ventures’tan 6 Milyon Dolar’lık Seri A Yatırımı aldı.

28 Nisan’da online gerçekleşen yatırım lansmanında basın mensupları ile bir araya gelen Eksim Holding Strateji ve İş Geliştirme Başkanı Uğur Mutluhan Oruncak ve Yolcu360 CEO’su Umut Yıldırım, yatırım sonrası için markanın vizyonunu ve büyüme hedeflerini paylaştılar.

2020’de Türkiye’nin en hızlısı

2020 yılında, son dört yıldaki yüzde 10 bin 632 rekor büyüme oranıyla Türkiye’nin En Hızlı Büyüyen Teknoloji Şirketi* seçilen Yolcu360, 2020 yılında 22 milyon ziyaretçiye  ulaşan dev bir operasyon haline geldi. (*Deloitte Technology Fast 50 Türkiye 2020 Birincisi) Herkesin istediği anda, istediği yerde ve istediği model kiralık araca ulaşabilmesini “Araç kiralamak ne kolaymış!” mottosuyla hayata geçirmeyi başardıklarını anlatan Yolcu360 CEO’su Umut Yıldırım, Yolcu360’ın araç kiralama sektörüne, rekabet eden değil rekabet edilecek yeni kulvarlar açan bir ‘oyun değiştirici’ olarak son derece özgün yaklaşımlar kazandırdığına vurgu yaptı. “Yolcu360 tamamen ihtiyaçlardan yola çıkarak hayata geçirilmiş bir sistem. Şu anda Türkiye’de ehliyeti olan her 10 kişiden altısının aracı yok, bize göre almasına da gerek yok. Artık Yolcu360 var. Birkaç tıkla bir dakikanın altında istenilen aracın, istenilen lokasyonda ve istenilen zamanda kiralanabilmesini sağlıyoruz. Türkiye’de 2 binden fazla lokasyonda 100 bin araçlık ekosistemimiz ile hizmet veriyoruz” ifadeleriyle söze başlayan Yolcu360 CEO’su Umut Yıldırım, değerlemenin ve alınan yatırımın Unicorn olma hedefleri için bir yakıt ikmali olduğunu söyledi. Umut Yıldırım “Yolcu360 ekibi misafirlerinin, iş ortaklarının hayallerini gerçekleştirmeleri ve büyük işleri yapmalarını sağlamak için bir araya geldi. Şirket kültürümüzü pozitiflik, yaratıcılık ve çözüm odaklılık değerlerinin üzerine inşa ettik. Sadece bir hizmet şirketi değil, teknoloji şirketi olmanın getirdiği inovatif düşünce tarzını kültürümüze yerleştirdik. Aynı işi yapan şirketler rakamlarla hareket ederken biz; en kolay, en güvenli ve en ulaşılabilir olma arzusunda tutkulu bir başlangıç yaptık. Bunun karşılığını rakamlarımızda da görüyoruz. Şu anda global internet ölçme ve karşılaştırma sitesi Similarweb.com araç kiralama kategorisinde dünyada 20. Türkiye’de ise 1. sıradayız. Şikayetvar.com’da ise yüzde 90’lık bir misafir memnuniyeti oranına sahibiz. Şimdi ilk baştan beri sahip olduğumuz o tutkuyu, küresel pazarda güçlü bir iş ortaklığıyla başarıya dönüştürme zamanı” dedi. 

Umut Yıldırım, yatırım görüşmeleri sırasında Eksim Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ebubekir Tivnikli’nin ‘’Benim hayallerim tutkulu girişimcilerin hayallerinin hayata geçmesi ve milli teknolojiye yatırım yaparak ülkemizden global pazarlarda söz sahibi girişimler çıkması” sözlerinin kendileri için motive edici olduğunu da sözlerine ekledi.

“Yolcu360’ın şirket kültürünü ve yarattığı değeri destekliyoruz”

Toplantıda söz alan Eksim Holding Strateji ve İş Geliştirme Başkanı Uğur Mutluhan Oruncak, teknolojiyi ve yenilikçi fikirleri destekleyen bir iş modeline inandıklarını belirterek, “Yolcu360’ın iş modelini de işte bu sebeple çok beğendik” dedi. Oruncak, Yolcu360’ın araç kiralama sektörünün tüm paydaşlarına değer katan bir iş modeli inşa ettiğine dikkat çekti. Şirketin iş yapış kültürünü de çok etkileyici bulduklarını belirten Oruncak, “Son derece iş odaklı ve adanmış bir ekip kültürü gördük. Bu kültürü oluşturmuş bir ekibi finansal olarak desteklemek bize çok uygun geldi. Yolcu360’ın araç kiralama sektöründe Türkiye ve dünyada lider olma hedefine destek vermek istiyoruz” diye konuştu.

Eksim Holding’in geleceğin sektörlerine yatırım için geçtiğimiz aylarda kurduğu Eksim Ventures’ın yeni yatırım arayışlarıyla ilgili de bilgi veren Oruncak şunları kaydetti: “Eksim Ventures olarak farklı sektörlerde de Yolcu360 gibi kendini ispatlamış girişimler ile fonumuzu çeşitlendirmeyi amaçlıyoruz. Özellikle holdingimizin faaliyet gösterdiği enerji ve gıda sektörlerinde yenilikçi iş modellerine önem veriyoruz. Bu kapsamda bize hız katacağını düşündüğümüz, bu tür yatırımları daha önce profesyonel olarak yapmış ve başarılı olmuş diğer girişim sermayesi yatırım fonlarına da yatırım yapacağız. Onların danışma kurullarında yer alarak kapsamımızı daha geniş tutacağız” dedi.

“Mutluluk saplantısından vazgeçmeden yola devam”

İlk andan itibaren koşulsuz misafir mutluluğuna dayalı bir operasyon yürüttüklerini belirten Yolcu360 CEO’su Umut Yıldırım “Farkı yaratanın insan ve hizmet faktörü olduğunu biliyoruz. Araç kiralama sürecine uçtan uca farklılık getirebilmemiz ‘misafir mutluluğu saplantımız’ sayesinde oldu ve bu saplantıdan vazgeçmeyeceğiz. Bizim bu konudaki hassasiyetimizi benimseyerek operasyona değer katan iş ortaklarımıza içtenlikle teşekkür ediyorum. Birlikte pazara yön veriyor, hareket getiriyoruz. Birlikte oluşturduğumuz değer sayesinde bugüne dek araç kiralama alışkanlığı olmayan bir hedef kitleyi harekete geçirerek pazarın dinamiklerini değiştirdik. Pandemi etkisinde geçen 2020 yılında araç kiralama sayılarında yüzde 107’lik bir artış yaşandı. Misafirlerimizin araç kiralama alışkanlıkları değişti ve kiralamalar yüzde 32 oranında daha uzun süreli olmaya başladı. Tüm bu rakamları misafirlerimiz için hayal ettiğimiz hizmetin karşılığı olarak görüyorum. ‘Araç ihtiyacı olan herkesin cebinde Yolcu360 uygulamasının kayıtlı olduğu gün için çalışmaya devam” ifadelerini kullandı.

500 Milyon TL’lik iş hacmi hedefleniyor

Yolcu360’ın 2017 yılında 700 bin tekil ziyaretçisi varken bu sayının 2020 yılında rekor bir büyüme ile 22 milyon ziyaretçi trafiğine ulaştığını belirten Umut Yıldırım, gelirlerinin de bu
sayılara paralel olarak büyüdüğünü ifade etti. 2017 yılında 6 Milyon TL olan gelirlerin 2020 yılında 100 Milyon TL’ye ulaştığını belirten Yıldırım, 2022 yılında 500 Milyon TL’yi aşan bir gelir beklentisi içinde olduklarını söyledi. Yıldırım, bu büyümenin en önemli nedeninin sağlam bir teknolojik altyapı ve sistemsel işleyiş ile birlikte, Yolcu360 ekibinin misafirlerinin her türlü ihtiyacını çözmek konusundaki saplantılı düzeydeki hassas tutumu olduğunun altını bir kez daha çizdi. 

Yatırım teknoloji altyapısının geliştirilme hızını artıracak

Eksim Ventures yatırımı Yolcu360 platformunun yalın ve kullanıcı dostu özelliklerini koruyarak teknolojik yatırımları hızlandırmak yönünde önceliklendiriliyor. Platformun fonksiyonel özellikleri genişletilirken, yeni ürün ve lokasyon girişlerinin, arama süreçlerinin, B2C yerelleştirilme seçeneklerinin, mobil uygulama ve dünya çapında giderek daha yaygın hale gelen kullan-bırak sistemi hazırlıklarının tamamlanması 2021 hedefleri arasında ilk sıraları alıyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Türkiye'nin en modern "İnşaat Laboratuvarı Binası" Boğaziçi’nde Yükseliyor!

Türkiye'nin en modern "İnşaat Laboratuvarı Binası" Boğaziçi’nde Yükseliyor!

 

Boğaziçi Üniversitesi’nde “İnşaat Laboratuvarı Binası”nın temeli atıldı.

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Kampüsü’nde inşa edilecek “İnşaat Laboratuvarı Binası”nın temel atma töreni 27 Nisan’da yapıldı. Toplamda 4 bin 700 metrekarelik alana yayılan ve iki bloktan oluşan yapıda, İnşaat Mühendisliği Bölümü’nün Yapı, Zemin ve Malzeme laboratuvarlarıyla ofis ve depolar yer alacak. Yapının 2021’in sonunda tamamlanması planlanıyor.

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Kampüsü yeni ve modern bir yapıya kavuşuyor. 27 Nisan’da Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Melih Bulu, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Mehmet Naci İnci, Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu, Prof. Dr. Fazıl Önder Sönmez; Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener ile Yapı İşleri ve Teknik Daire Başkanı Şahin Öztürk’ün katılımıyla gerçekleştirilen temel atma töreniyle yapımına başlanan "İnşaat Laboratuvarı Binası" Türkiye'nin en büyük ve en modern yapı laboratuvarı olacak.

TOPLAM İKİ BLOKTAN OLUŞUYOR

İki bloktan oluşan yapının ofis bloğu 694, yapı laboratuvarı bloğuysa 702 metrekare inşaat oturumuna sahip. Toplam inşaat alanı 4 bin 700 metrekare olan yapıda; ofis bloğu bir bodrum kat, zemin kat ve 3 diğer kattan oluşuyor. Yapı laboratuvarı bloğu ise bir bodrum kat ve 13.50 metre yüksekliğinde bir zemin kattan oluşuyor. 

Yapı laboratuvarı bloğunda bulunan “19 x 14,5 x 13,5” metre ölçülerine sahip “strong-wall” ve “strong-floor” test alanı bu ölçülere sahip Türkiye'deki ilk laboratuvar olmasıyla dikkat çekiyor.

ÇEVREYE DUYARLI CEPHE KAPLAMASI

Dış cephesinde çevreye duyarlı bir dış cephe kaplama malzemesi ve giydirme cephe sistemleri ile alüminyum doğramalar kullanılacak.

Ofis bloğu bodrum katında fonksiyona yönelik depo ve teknik hacimler, zemin katta ve birinci katta ise malzeme ve zemin bölümlerine ait çeşitli laboratuvarlar ve teknisyen odaları bulunuyor. Yapının ikinci ve üçüncü katlarda ise 27 ofis, bir derslik, bir toplantı odası ve bir de oturma alanı bulunuyor.

2021'İN SONUNDA TAMAMLANMASI HEDEFLENİYOR

Yapı Laboratuvarı Binası alüminyum kenet sistem çatı kaplama ve çelik çatı strüktürüne sahip ve ofis bloğu ise teras çatı olarak inşa edilecek. İnşaatın 2021 sonunda tamamlanması planlanıyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Allison Transmission ve Emergency One, Elektrikli Aks Entegrasyonu için İş Birliği Yapıyor

Geleneksel, hibrit ve elektrikli araç tahrik çözümleri alanının lider üreticisi Allison Transmission, Birleşik Krallık’ta yangın söndürme ve kurtarma araçları üretimi, servis ve desteğinde lider Emergency One (UK) Ltd. ile stratejik mutabakat anlaşması yaptığını (Memorandum of Understanding-MoU) duyurdu. Anlaşma kapsamında iki şirket, Allison eGen Power™ 100D elektrikli aksı, Emergency One şirketinin itfaiye ve acil durum araç platformuna entegre edecek. Bu anlaşma, Emergency One tarafından şimdiye kadar satışa sunulan araçların yüzde 90’ında Allison tam otomatik şanzıman donanımının kullanıldığı, başarılı bir iş birliğine dayanıyor.

 

Emergency One Genel Müdürü Mike Madsen, konuya ilişkin olarak; “Allison Transmission ile eGen Power elektrikli akslarının E1 EV platformumuza (“EV0” cihazlarımız) entegrasyonu konusundaki iş birliğimizi resmileştirmekten mutluluk duyuyoruz. Bu, bir yandan emisyonları ve karbon ayak izini azaltırken, diğer yandan araç performansını artırarak itfaiye ekiplerimizin ve halkın güvenliğini sağlama yolunda atılan bir başka kritik adım. Mevcut spesifikasyonları ve operasyonel performans kriterlerini karşılamakla kalmayıp bunların ötesine geçen elektrikli itfaiye ve kurtarma araçları üretmeye odaklanıyoruz. İster geleneksel dizel yakıtlı araçlarımız ister yeni nesil elektrik tahrikli platformumuz söz konusu olsun, ortak müşterilerimiz güvenilir, uzun ömürlü çözümler bekliyor ve Emergency One ile Allison ortaklığı tam da bunu sağlıyor. Gelecekte de bu taahhüdümüzü karşılamaya devam edeceğimize inanıyorum” şeklinde açıklamada bulundu. 

 

eGen Power 100D elektrikli aks, iki yüksek hızlı elektrikli motoru ve çok vitesli şanzımanı entegre ederek ilave şaft ve destek yapılarına olan ihtiyacı ortadan kaldırıyor. Böylece tekerlekler arasına kolayca entegre edilerek batarya için önemli bir yer avantajı sağlıyor. 536 beygir gücü (400 kw) kesintisiz güç ve 738 beygir gücü (550 kw) pik güç çıkışı ile eGen Power 100D, verimlilikten taviz vermeden yüksek ivmelenme kabiliyeti ve yüksek maksimum hız özelliğine sahip yapısı ile sınıfının en güçlü tahrik çözümlerinden biri oluyor. Bu sayede Emergency One’ın itfaiye ve kurtarma araçları, başarısızlık riskinin olmadığı ve her saniyenin önem taşıdığı bir uygulamada benzersiz performans ve güvenilirlik, hızlı ivmelenme ve manevra kabiliyeti sunmaya devam ediyor. 

 

Allison Transmission EMEA, APAC ve Güney Amerika Satış Başkan Yardımcısı Heidi Schutte, “Dünyanın en güvenilir ve değerli tahrik çözümlerini sunma taahhüdümüz kapsamında elektrikli ürün portföyümüzü genişletmeye devam ederken bu anlaşma, eGen Power ürün portföyümüz için heyecan verici bir gelişme. Emergency One ile Avrupa’daki birçok itfaiye teşkilatı ve kurtarma ekibi de dahil olmak üzere, ortak müşterilerimize inovatif çözümler sunmak için kurduğumuz uzun süreli ortaklığımıza devam ediyor olmaktan mutluluk duyuyoruz. Allison 3000 Serisi™, Emergency One’ın geleneksel dizel yakıtlı itfaiye ve kurtarma araçlarında standart şanzıman donanımı. Dolayısıyla Emergency One ve Allison şirketlerinin ortaklık kurması ve Emergency One’ın elektrikli itfaiye ve kurtarma kamyonlarına kendini kanıtlamış aynı performans, güvenilirlik ve dayanıklılık seviyesini sağlaması son derece doğal” diye belirtti. 

 

Allison eGen Power 100D tork, brüt araç ağırlığı ve çeşitli şasi genişlikleri ile sunulacak olan elektrikli aks serisinin ilk üyesidir.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Kızılay Dünya Yetimler Gününde Çocukların Yüzünde Bir Tebessüm Bıraktı

153 yıllık Merhamet Çınarı Kızılay, COVID-19 pandemisine rağmen gerek Türkiye’de gerek mazlum coğrafyalarda Ramazan faaliyetlerini titizlikle yürütürken Ramazan bereketini çocuklara ulaştırmak için de harekete geçti. Her yıl Ramazan ayının 15. gününde yetim çocukların dünya gündemindeki farkındalığının artması için çeşitli faaliyetlerin gerçekleştirildiği Dünya Yetimler Günü kapsamında yurt içi ve yurt dışında iftar yemeği dağıtan Kızılay, yetim çocukların yüzlerinde bir gülümseme bıraktı.

 

Yetim Çocuklara İftar Sürprizi

 

Ramazan ayı boyunca 8 milyon ihtiyaç sahibine 225 milyon TL değerinde yardım ulaştırmayı hedefleyen Kızılay, Dünya Yetimler Gününde yurt içi ve yurt dışındaki yetim çocukları da unutmadı. Kızılay, Türkiye genelinde bulunan 26 aşevinde pişen sıcak iftar yemeklerini ve iftariyelikleri ülke genelinde Sevgi Evlerinde kalan yetim çocuklara ulaştırdı. 

 

Yurt dışında ise pandemi sebebiyle Afganistan, Bosna Hersek, Endonezya, Filistin, Güney Sudan, KKTC, Senegal, Somali ve Sudan’da toplam 4482 yetim çocuğa iftar verebilen Kızılay, çocuklar için içerisinde etli pilav, tavuk güveç, hamburger, patates, kavurma, mercimek, bakla, yoğurt, salata, meyve, hurma, şekerleme ve içecek bulunan çeşitli menüler hazırladı.

 

Dünya Genelinde Yetim Sayısı 140 Milyondan Fazla

 

Yapılan araştırmalara göre dünya nüfusunun 2,2 milyarını oluşturan çocuklar arasında yetimlerin sayısı 140 milyondan fazla. Suriye, Irak, Doğu Türkistan, Somali, Mali, Sudan, Filistin, Afganistan, Orta Afrika Cumhuriyeti, Mısır, Kenya, Nijerya, Yemen, Myanmar ve Cezayir gibi ülkelerdeki yetimlerin sayısının ise tüm dünyadaki yetimlerin üçte birine tekabül ettiği belirtiliyor.

İnsani yardım faaliyetlerinde çocukların ve yetimlerin zarar görebilirliğini azaltmak için özel çalışmalar yürüten Kızılay, içerisinde okuldan oyun alanlarına kadar tüm ihtiyaçların giderildiği kompleksler inşa ederek yalnızca Dünya Yetimler Gününde değil tüm yıl boyunca çocuklara beslenme, giyim, kırtasiye gibi yardımları ulaştırıyor ve çocukların kişisel gelişimine katkı sağlayan sanat ve spor gibi terapi çalışmaları için de gerekli ekipmanları tedarik ediyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

İl Başkanı Hasan Ekici Sordu: “Membasuyu İçmiyormuyduk?”

Gelecek Partisi Konya İl Başkanı Hasan Ekici, geçtiğimiz haftalarda Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığına açıklanması için sorduğu “6 Milyon nerede ve Aslım Ormanı nerede?” sorularına bir yenisini daha ekledi ve su skandalını sordu

 

İl Başkanı Hasan Ekici yaptığı basın açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

 

Öncelikle gelecek nesillere, Konyalımıza, ülkemize, paramızı yandaşlara peşkeş çekmeden lüzumu ve gerekenleri yansıtan, içinde yalan olmayan projeleri hayata geçiren bütün idarecilere teşekkür ederim. Bir Konyalı olarak sanıyordum ki çeşmelerimizden içtiğimiz sularımız membaa suyu. Tâki 12 Nisan 2021 ve 22 Nisan 2021 tarihlerindeki, Büyükşehir belediye başkanımızın yaptığı basın toplantısı ve sosyal medya paylaşımlarına kadar.

 

Evet çok fazla geriye gitmeden sizlerin de hatırlayacağı gibi sayın Büyükşehir Belediye Başkanımız Uğur İbrahim ALTAY 2018-2019 yıllarında yerel ve ulusal medyaya “Konya’da çeşmelerde membaa suyu akmaya başladı, artık hiç kimsenin damacana ve arıtma suyu kullanmasına gerek kalmadı, yeraltından su çeken pompaları iptal ediyoruz.” gibi açıklamalarla reklamını yapmaya başladı. Ardından ulusal gazetelerde Büyükşehir Belediye Başkanımızın boy boy fotoğrafları ile haberleri yayınlanmaya başladı;

 

 

Başkan Uğur İbrahim Altay, “Torosların sularının şebekeye verilmesiyle birlikte yeraltından su sağlayan pompaların iptal edilmeye başlandığını da söylemişti.” Altay, “Bugün itibariyle 120’ye yakın pompanın artık yeraltından su çekmesi iptal edilmiş olacak. Yılsonu itibariyle de 239 pompa hattan çıkarılacak ve böylece çok ciddi bir enerji tasarrufu sağlayacağız.  Bugün inşallah şehrimizin yüzde 20’sine suyu vermiş olacağız. Bir hafta içinde yüzde 50’sine, yılsonu itibariyle de şehrin tamamına memba kalitesinde bir suyu vermiş olacağız” diyerek milletvekilleri, il başkanı ve ilçe başkanları ile tanıtım yapmışlardı.

 

Buraya kadar her şey çok güzel,  gelelim 12 Nisan 2021 Pazartesi günkü Sayın Büyükşehir Belediye Başkanımızın 2 yıllık değerlendirme toplantısına.

 

Başkan Altay basın mensuplarına anlatıyor “Geçtiğimiz 2 yıl içerisinde 80 ayrı sondaj çalışması tamamladık. Bu yıl 40 kuyu daha açmayı planlıyoruz” sayın başkan daha sonra 21 Nisan 2021’de sosyal medya hesaplarından da bunu duyurmaya başladı.

 

Şimdi Gelecek Partisi ve bir Konyalı olarak soruyoruz.

 

1)      Bu 120 kuyu il merkezi için mi yoksa ilçeler için mi açıldı? Kuyular nerelere açıldı?

2)      2018 yılı sonu ve 2019 yılından bu yana çeşmelerimizden memba suyu akmıyor muydu?

3)      3. etabını da bitirdik dediğiniz Mavi Tünel projesinin yoksa hala 3. etabı bitmedi mi?

4)      50 yıllık su ihtiyacımızı karşılayacak Mavi Tünel projesini eksik mi yapıyorsunuz?

5)      Bu kuyulardan tarımsal sulamaya destek veriyor musunuz?

6)      İçme suyu yeterli gelmiyorsa yeni kuyu açmak yerine 2018’de kapattığınız 120 kuyuyu tekrar faaliyete geçirmek daha az masraflı olmaz mı? 

 

Sayın Belediye Başkanımız geçtiğimiz günlerde 6 milyonluk sosyal yardım parasında açıklama yaparken bizi takip etmeye devam edin demiştiniz. Konya halkımız adına sizi ve faaliyetlerinizi yakından takip ediliyoruz. Güzel faaliyetlerinizin destekçisi olacağız, yanlışlarınızı da kamuoyu ile paylaşmaya devam edeceğiz. Şeffaf ve hesapverebilir bir belediye yönetimi istemek hemşehrilerimizin temel haklarındandır.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Ramazan ayında dini takıntılar artabilir

Allah’a inandığı halde şüpheye düşmek, kendi kendine Allah’a inandığını ispatlamaya çalışmak, saatlerce tövbe etmek, abdestinin bozulduğundan ya da namazı doğru kılıp kılmadığından şüphelenmek gibi pek çok şekilde ortaya çıkan dini takıntılar, obsesif kompulsif bozukluğun bir türü olarak dikkat çekiyor. Bu tip takıntıların ödülden çok cezayı kullanan, eleştiren, hata kabul etmeyen, aşırı kuralcı ailelerin çocuklarında daha sık görüldüğünü belirten uzmanlar, bu durumun Ramazan ayı süresince bazı hastalarda artabileceği uyarısında bulunuyor. Takıntılar, seratonin artırıcı ilaçlar ve davranış terapisiyle tedavi edilebiliyor. 

 

Üsküdar Üniversitesi, NP Feneryolu Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Oğuz Tan, Ramazan ayı sürecinde karşılaşılabilecek dini takıntılarla ilgili değerlendirmelerde bulundu. 

 

Dini takıntıların Obsesif Kompülsif Bozukluk (OKB)’nin bir türü olduğunu belirten Doç. Dr. Oğuz Tan, bu durumu “kafadan atılamayan ve ileri derecede rahatsızlık düşüncelerin baskın olduğu bir hastalık” şeklinde tanımladı. Kişinin bu düşünceleri kafasından atabilmek için çeşitli yollara başvurduğunu anlatan Doç. Dr. Oğuz Tan, bu çabaların faydası olmayabileceğini ve daha çok düşünce gelebileceğini ifade etti.

 

Aşırı şüpheler ve tekrar eden tövbeler

 

Dini takıntıların OKB’nin sık rastlanan bir türü olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Oğuz Tan, “Mesela kişi Allah’a inandığı halde, Allah’a veya diğer kutsal şeylere içinden küfür sözleri gelir. Tövbe eder, dua eder, tekrar tövbe ve dua eder. Genellikle aynı şekilde tövbe ve aynı dualar kullanılır. Tövbe ve dualar saatleri bulabilir. Din bilginlerini bulup, dinden çıkıp çıkmadığını sorar. ‘Galiba Allah’a inanmıyorum’ diye düşünür. Kendi kendine Allah’a inandığını ispatlamaya çalışır. İbadet sırasında aklından küfürlü sözler geçebilir, gözünün önüne cinsel hayaller gelebilir. Abdestim kaçtı mı, bozuldu mu? Gusül sahih oldu mu? Namazı doğru kıldım mı? Bir daha abdest al, bir daha al, bir daha… Namazı tekrarla, bir daha tekrarla… Günah mı işledim, yemekte domuz mu vardı, kul hakkına mı girdim?’  Yakınlarına sorar, bir daha sorar.” diye konuştu.

 

Biyolojik faktörler kadar yetiştirme tarzı da etkili oluyor…

 

OKB’nin kesin ve tek sebebi olmadığını belirten Doç. Dr. Oğuz Tan, nedenleri şöyle sıraladı: “Biyolojik faktörler yani beynin düşüncelerden sorumlu ön bölgelerinin aşırı çalışması, serotonin maddesinin az üretilmesi, işin yüzde 60’ını açıklar. Yetiştirilme tarzının, kişilik özelliklerinin de kayda değer rolü vardır. Ödülden çok cezayı kullanan, eleştiren, hata kabul etmeyen, aşırı kuralcı ailelerin çocuklarında daha sık görülür. Titiz, mükemmeliyetçi kişiler de OKB’ye yatkındır. Şekilci din anlayışı, dini maneviyat olarak görmekten çok kurallar manzumesi olarak gören bakış açısı, dini takıntılara zemin hazırlar. OKB’lilerin hayal ettiği Tanrı da şekilci, kolay affetmeyen, en küçük kusuru şiddetle cezalandıran bir Tanrı’dır.” 

 

Bu takıntılar diğer dinlerde de görülüyor

 

Tanrı’ya küfür, ibadet yerinde seksüel düşünce ve hayallerden kurtulamama, günah işleme hissi gibi obsesyonların Hristiyan ve Yahudilerde de bulunduğunu ve sık olduğunu ifade eden Doç Dr. Oğuz Tan, abdest ve namaz takıntılarının sadece İslamiyet’e mahsus olduğunun ve bu rahatsızlığın bazı hastalarda Ramazan ayında arttığının da altını çizdi.

 

Bu hastalığın iki tedavi yolunun bulunduğunu kaydeden Doç. Dr. Oğuz Tan, “Biri Serotonin artırıcı ilaçlar, diğeri de davranış terapisidir” dedi. Doç. Dr. Oğuz Tan, yaşam kalitesini etkileyen bu durumda uzman yardımı alınmasını tavsiye etti.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

İDO bugün ve yarın için sefer sayılarını artırdı

İDO bugün ve yarın için sefer sayılarını artırdı  

 

İDO, koronavirüs salgınına karşı 29 Nisan 2021 Perşembe akşamı saat 19.00'dan, 17 Mayıs 2021 Pazartesi sabah 05.00'e kadar sürecek şekilde "tam kapanma” öncesinde bugün ve yarın için ek seferlerle sefer sayısını artırdı. Seferlerde tüm yolcular için HES kodu zorunluluğu devam ederken, terminallerde HES kodunun yolcuya ait olup olmadığı kimliklerle kontrol edilecek. 

 

İDO, misafirleri için 29 Nisan 2021 Perşembe akşamı saat 19.00'dan, 17 Mayıs 2021 Pazartesi sabah 05.00'e kadar sürecek şekilde "tam kapanma” öncesinde bugün ve yarın için ek seferlerle sefer sayısını artırdı. İDO, tam kapanma nedeniyle 30 Nisan- 16 Mayıs tarihlerinde biletli hatlarda ve Sirkeci-Harem hattında sefer gerçekleştiremeyecek.

 

Kapanma döneminde yalnızca Eskihisar-Topçular hattında lojistik firmalarının ihtiyaçları doğrultusunda seferlerini gerçekleştirmeye devam edecek. Kapanma süreci boyunca şehirlerarası seyahat izini olan araçlar da İDO ile seyahat edebilecek.

 

Tüm yolcular için HES kodu zorunluluğu devam ederken, HES kodu olmadan bilet almanın mümkün olmayacak. Tedbir ve önlemler çerçevesinde İDO’nun tüm terminallerinde HES kodunun yolcuya ait olup olmadığını kimliklerle eşleştirilerek kontrol ediliyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan alkol yasağını değerlendirdi

İktidarın 17 Mayıs'a kadar sürecek tam kapanma kararının ardından açıkladığı içki satışının da yasaklanması tepkilere neden oldu. TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan dün akşam bu kararı ve olası etkilerini değerlendirdi.

 

Gazeteci Şule Aydın'ın sorduğu, Okuyan'ın yanıtladığı program soL TV'de canlı olarak yayınlandı. Aydın ilk olarak yasağın amacının ne olduğunu sordu.

'Türkiye dinsel kurallarla yönetilen bir ülke olma yolunda gidiyor'

AKP'nin yaptığı herhangi bir uygulamanın saflıkla açıklanamayacağını söyleyen Okuyan, attıkları her adımda sinekten yağ çıkarma stratejisiyle hareket ettiğini söyledi ve sözlerine şöyle devam etti:

"Başka bir rejim mi inşa etmek istiyorlar meselesi… Türkiye artık laik bir ülke değil, laikliği yıktılar. Yerine istediklerini henüz yerleştiremediler, denemeler yapıyorlar. Gayet açık, mesele budur. Türkiye dinsel kurallarla yönetilen bir ülke olma yolunda gidiyor, bu çok zor, önünde engeller var ama bu doğrultuda adımlar atıyorlar. Ama Türkiye laik bir ülke değil, Türkiye laiktir laik kalacak sloganı geçmişte kalan bir slogandır, işe de yaramamıştır. Tam tersi, Türkiye'deki gidişatın, tehlikenin boyutlarının görülmesini engellemiştir. Türkiye şu anda laiklik tanımına uyan bir ülke değildir.

17 Mayıs'a kadar alkol satışının yasaklanmasınaysa iki boyutta yaklaşmak lazım. Alkol meselesi herkesi ayağa kaldırdı, keşke herkes imam hatipler ya da Ayasofya meselesinde de ayağa kalksaydı. Bunların hepsi birbirine bağlı. Alkol yasağı Türkiye'de insanların yaşam alanına müdahale gibi görünüyor ama eğitim sisteminin çökertilip dinsel referanslarla, tamamen dinsellik üzerine kurulu bir eğitim sistemi getirilmesi yaşam alanına müdahale değil mi? Çocukların aklına müdahale en başta. Ben alkol yasağı önemsizdir anlamında bir şey söylemiyorum. Tabi burada AKP'nin bir uyanıklığı var. Kapanma ile beraber çok ciddi bir kaygı ve tepki ortaya çıktı, tamamen ekonomik. Birçok kişi biz ne yiyeceğiz, ne içeceğiz, zaten kötü durumdaydık diyor. Esnaf zor durumdaydı, isyan etti. İşsizler ya da gündelik olarak hayatını kazananlar korkunç bir karamsarlık içine girdi ve büyük bir tepki çıktı ortaya. Ve belli ki bu tepki daha önce tam kapanma diyen düzen muhalefetinin bu mesele üzerinden devam edeceği görülüyordu. AKP çok ustalıklı bir şekilde Soylu üzerinden iki meseleye değindi, camiler açık bu süre boyunca, alkol de satılmayacak demiş oldu. Dolayısıyla ekonomik meselenin yanında bir de böyle bir ikilem çıktı ortaya ve bunun tartışılmasını istiyorlar.  Aslında istedikleri oldu. Alkol meselesi ekonomik meselelerin üstüne çıktı, önemsiz değil ama öte yandan da şu anda konuşmamız gereken Türkiye'de işsizlerin, işçilerin, güvencesiz çalışanların, tekstil atölyelerinde tıkış tıkış havasız yerlerde üretime devam edenlerin durumunu konuşmamız gerekiyor."

'Dinselleşmeye tümden karşı çıkmak zorundayız'

Okuyan alkol yasağıyla ilgili direncin bahsettiği çerçeve üzerinden kurulursa anlamlı olacağını söyledi ve şöyle devam etti:

"Şu anda Türkiye'de bu politikalar uygulanırken sadece alkol meselesi üzerinden ortaya çıkacak bir duyarlılık ve mücadelenin başarı şansı yok, bu çok açık. Konunun başka boyutları var, Türkiye'de alkol satışından hayatını kazanan çok sayıda küçük esnaf var. Zaten tepkilerin en gerçekçisi de oradan çıkmaya başladı. Bu yasakların bir de esnafın ve küçük işletmelerin yapısının değiştirmeye yönelik olduğunu defalarca işledik, çok açık ki Türkiye'de bu süreçte bazı tekel bayileri kapanacak. Birçok yerden örnekler var, alkol satmayan, kendi felsefelerine uygun hizmet sunan mekanların yaşaması için bazı şeylere göz yumma, bunun dışında alkollü mekanların kapanması, iflas etmesi için bir çalışma yürüyor. Bu son yasakla birlikte tekel sayıları azalacak, kapanmak zorunda kalacak. Yeni yerlere de ruhsat vermiyorlar. O yüzden de bu önemli bir müdahale ama sadece alkole bağlı, yani bütün bu kapanma sürecinde alkolün merkezinde yer aldığı bir mücadele AKP'nin işine yarar, önemsiz değil altını çiziyorum. Dinselleşme bir bütündür, alkolüme karışmasınlar ne yaparlarsa yapsınlar diyemeyeceğimize göre…

Eğitimden hukuka, sağlığa bile soktular dinselleşmeyi. Hastanelerde doktor, yeterli sağlık çalışanı yok ama imam alınıyor. Silahlı kuvvetlere girdiğini gördük, hastanelere giriyor, eğitim sistemine giriyor, bütün kurumlara giriyor, toplumsal hayatı dinsel kurallara göre yönetmeye çalışıyorlar, kadın konusunda yürüttükleri bütün uygulamalar bir dinselleşmeyi içeriyor. Alkol de bu kapsamda. Önemsiz değil ama sadece bunu konuşursak, camiler açık, alkol içmemize izin verilmiyor, bu tuzak olur. AKP de bunu istiyor. Yanlış anlaşılmasın ben boynumuzu bükelim demiyorum ama konuşacaksak öncelikle işçi sınıfının, emekçilerin, işsizlerin, gündelikçilerin, kağıt toplayıcıların halini konuşalım. İnsanlar şu anda açlıktan ölme noktasına getirildi.

'Gündelik çözüm peşinde koşarken gelinen nokta ölüm'

Dünyada kapatma kararlarının en acımasızlarından birinin Türkiye'de uygulandığını söyleyen Okuyan, kısıtlamalarda halka dönük yardım ya da kırılgan kesimlerinin gözetilmesi denilen şeyin uygulanmadığını belirtti. Okuyan sözlerine şöyle devam etti:

"Aktarılan paralardan söz ediliyor ama o paraların çok büyük bölümü sermaye sınıfına aktarıldı. Dolayısıyla belki de dünyada kısıtlamalar içerisinde en az gözetilen halk Türkiye'deydi. Bu çok açımasız. Bu birikti, insanların bir yıldan uzun süredir ekonomik durumu daha da kötüleşiyor. Sadece kısıtlamalardan değil, hayat pahalılaştı, Türk parasının değeri düştü, işsizlik arttı. Ekonomide bizim için asıl gösterge halkın durumu. Böyle bir ortamda, 2021 Nisan ayında Türkiye toplumunun direnci çok düşmüş durumda. Bu direnç çok düşükken siyasi iktidarın neredeyse hiç umurunda değil halkın durumu, belki birkaç gün sonra göstermelik birkaç adım atarlar ama belli ki umurlarında değil. Türkiye'de kaynak var, bu kaynağa el konulup halka verilmesi lazım. Bu gerçekçi bir hedef mi, şu anda değil ama bizim bunu söylememiz lazım ki gerçekçi hale gelsin. Gündelik çözüm peşinde koşa koşa geldiğimiz nokta insanlar hastalıktan ölmekle açlıktan ölmek ikilemi arasına sıkıştırıldı. Biz de diyoruz ki bu düzeni yıkmamız lazım.

'İmkansız gibi görüneni normalleştirmemiz lazım'

Toplumun hayatla ilişkisinin, duygularının bu kadar hızlı değişmesinin değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen Okuyan, bu meselesinin temellerinin sorgulanmasının iyiye işaret olduğunu söyledi. 

"Niye başımıza bunlar geliyor, niye birileri zenginleşirken, birileri hızla yoksullaşıyor, birileri evde oturabilirken birileri çalışmaya devam etmek zorunda sorusu iyi bir sorudur. Bunların olması kötü ama bu soruların sorulmaya başlanması iyi. Bir diğeri bu dönemlerde toplum daha fazla çürüyebilir, dinselleşebilir, bencilleşebilir ama bir de dayanışma kültürünü, mücadele azmini güçlendirebilir. Bunların güçlendirilmesi lazım, hangi ruh halinin kazanacağı önemli. Bu kadar büyük çaresizlik çürütebilir toplumu ya da otorite arayışlarına yöneltebilir. Burada iyi olanın güçlenmesi için örgütlenmek, örnek olmak, yol göstermek için mücadele etmemiz önemli. Bu toplumun bir arayış içine girdiği, ruh halinin son derece hızlı değiştiği bir döneme girdik. Her gün bu toplum yeniden yeniden doğuyor. Bu toplumda teslim olmama, kabullenmeye yönelik çok fazla nüve var. Bu henüz bir toplu harekete dönüşmüş değil, öte yandan Türkiye'de bir hesaplaşma için, bir hareketlenmenin ortaya çıkması için gerekli enerjinin birikmekte olduğunu görmek sevindirici, bunun işlenmesi gerekiyor, bunun anlamlı kanallardan akmasını sağlamak gerekiyor. Kolay olana yöneltme, radikal çözümler imkansızmış gibi gözükür. Bugün Türkiye ve dünya fotoğrafına bakıldığı zaman derhal imkansız gibi görüneni normalleştirmemiz lazım. O da bu düzenin sürdürülebilir olmadığı, yıkılabileceği, yıkılması gerektiğine dair kanaatin yaygınlaşması. Bu her şeyin üstündedir.

'Dayanışma kültürünün yeniden yaygınlaşması için elverişli bir ortam var'

Bu düzende sona gelindiğini vurgulayan Okuyan şunları söyledi:

"Bitmiştir bu düzen, her şeyiyle bitmiştir. İnsanlığa sunabileceği hiçbir şey yoktur. Aşı üretmeyi beceremeyen bir kapitalizmden söz ediyoruz. Nükleer silah üretebiliyorlar, drone üretebiliyor, her türlü alçaklığı, pisliği üretebiliyorlar aşı üretemediler. Yani bunun sorgulanması lazım. Bunun yanıtı çok basit, kapitalizm budur işte ve yıkılması lazım. Önce salgın bitsin deniyor, bitmeyecek yarın başkası gelecek. Ekonomik kriz biraz hafiflesin deniyor, hafiflemeyecek, daha ağırı gelecek. Halkın rahatlaması ancak mücadele ederse olur. Bu düzenin yıkılması gerekir, bu çok açık. Nasıl yıkılacak, hep örgütlenmek diyoruz, demeyelim bu kez çünkü sihirli bir formüle dönüşüyor. Birbirimizin elinden tutalım, dayanışma kültürünü yayalım. Bunun çeşitli yolları var. Birlikte çözüm üretme, yardımlaşma, el uzatma, birbirinin elinden tutma. Bu olmadan zaten düzen değişikliği hikaye. Dayanışma kültürü olmayan bir toplum mücadele de edemez. Eninde sonunda mücadele evet herkes kendisi için de mücadele eder, işsizsindir iş için, açsındır ekmek için mücadele edersin, onurun için, vatanın için mücadele edersin ama bir de insanlık için mücadele edersin, yere düşen, ezilen için mücadele edersin. Bu kültürün yayılması için elverişli bir ortam var. Türkiye toplumu çok bencilleştirilmeye çalışıldı, 12 Eylül, Turgut Özal dönemi evet ama öte yandan içinde bir şeyi de yaşatıyor. TKP'nin bütün örgütleri nerede varsa orada dayanışmayı örecek, çözümler üretmek için. Bir yandan taleplerimiz olacak, bizim taleplerimiz işçi sınıfının haklarıdır. Öte yandan yaşadığımız her yerde bir dayanışmayı, yardımlaşmayı, birlikte çözüm üretmeyi, paylaşmayı yaygınlaştırmamız gerekiyor. Niye laiklik çöktü sorusuna, niye içkimize karışıyorlar, niye kapanmada eşitlik gözetilmiyor sorularına yanıt verilmeye, birbirinin elinden tutmaya başladığı zaman bu toplum ayağa kalkar, o zaman meseleleri çözmeya başlarız. Çünkü başka bir yaşam, başka bir düzen mümkün fikri yaygın kabul görmeye başlar. Bu şimdi yapılmaya başlamalı.

'Devletleştirmeye Sağlık Bakanı'nın hastanesinden başlamak gerekiyor'

Okuyan, TKP'nin salgının başından beri dile getirdiği özel hastanelerin devletleştirilmesi ve sağlık sisteminin baştan aşağıya kamucu, toplumcu bir felsefeyle yapılandırılması talebinin gerçek talepler olduğunu vurguladı ve şöyle devam etti:

"Bunlar gerçek talepler ve kapanmanın gerisinde kalacak talepler değil. 'Önce kapalım çok kötüye gidiyor' denilince işte böyle olur. Biz bütünlüklü stratejilerden yanayız. Yoksa Küba'da kapanmaya gitti. Sosyalist bir ülke, son derece toplumcu bir sağlık sistemi var ama orada da bazı kısıtlamalara gidildi çünkü salgın yönetiminde teması azaltmak zorundasınızdır. Ama öte yandan bir sihirli başlık gibi kısıtlama, kapanma dediğinizde AKP bu şekilde istismar ediyor ve bunun olacağı belliydi. İstisna diye bir şey yapıyorlar sonra inşaat işçisi çalışsın, tekstil işçisi çalışsın, gıdacılar ça
lışıyor zaten, metal işçisi çalışsın ve bu işçiler için hiçbir önlem alınmıyor. Bizim sürekli şunu söylememiz gerekiyor, iş yerleri sürekli denetlenecek, sürekli test yapılacak. Çok yaygın test yaparak, iyi bir maske politikasıyla salgını baskılayan ülkeler var, mesela Tayland. İlginç örnekler var dünyada, bu kapanmadan bazı ülkeler sonuç aldı, bazıları alamadı. Kısıtlamaların sihirli formül gibi yansıtılması oldukça tehlikeli. Bu tam kapanma değil diye işin içinden çıkamayız. Zaten tam kapanma diye bir şey olmuyor ki. Çin Vuhan'da yaptı bunu sadece. Bazı şeyleri defalarca söyleyeceğiz, Sağlık Bakanı Koca'nın hastanesinden başlanması gerekiyor devletleştirmeye. Önce Eğitim Bakanı'nın özel okulunu devletleştirmek gerektiği gibi. Halimize bakın Ticaret Bakanı hijyen malzemesi satar devlete, Turizm Bakanı'nın oteli var. Bu halkın bunu sorgulaması lazım, buradan halk yararına bir şey çıkar mı? Sağlık Bakanı'nın sağlığın ticaretini yaptığı bir ülkede salgın politikalarının düzgün olma şansı var mı?"

'Aşı tedarikinde özel şirketler, AKP'nin ilçe başkanı ne arıyor?'

Bir an önce yaygın aşılama yapılmasının önemini vurgulayan Okuyan, TKP'nin geçtiğimiz günlerde başlattığı "Herkese Aşı" kampanyasından da bahsetti:

"Bu süreçte aşılamanın mutlak bir talebe dönüşmesi gerekiyor. Aşılamanın özel şirketler üzerinden yapılmasını engellemek gerekiyor. Aşı tedarikinde özel şirketler ne arıyor, AKP'nin ilçe başkanı ne arıyor Türkiye toplumunun aşılanmasında. Bunların sorgulanması gerekiyor. Ama bir an önce aşı, çünkü yaz dönemine giriyoruz. Geçen yıl yaz döneminde salgının etkisi hafiflemişti, dolaysıyla etkili bir aşılama salgının baskılanmasında ciddi bir etki yaratacaktır. Bunun için ciddi bir talepte bulunulması gerekiyor, biz imza kampanyası yürütüyoruz bu konuda, aşıda patentin kaldırılması için. Aşının yaygınlaşmasının yolu patent ve benzeri engellerin kalkmasıyla olacak. Dünya çapında da TKP bu doğrultuda bir çalışmaya öncülük ediyor, dünya komünist partileri çeşitli girişimlerde bulunacak.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Afete Dirençli Toplum için Bilişim Teknolojisi Online Panel

29 Nisan 2021 Perşembe günü saat 21:00’de JCI İstanbul tarafından BAŞARSOFT, ZONGULDAK BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ, DOHAD ve MAG-DER işbirliği ile gerçekleşecek afet riskini azaltmak adına yapılan bilimsel çalışmalar ve Türkiye’de bu alanda ilk sosyal girişim örneği olan ‘’Deprem Riskim’’ uygulaması hakkında detaylı bilgi alabileceğiniz ‘’Afete Dirençli Toplum için Bilişim Teknolojisi’’ başlıklı #online paneli JCI Türkiye YouTube kanalından #canlı olarak izleyebilirsiniz.
 

ZBEU Öğretim Üyesi Prof. Dr.Hakan KUTOĞLU ve BAŞARSOFT CEO’su Alim KÜÇÜKPEHLİVAN’ın konuşmacı olarak yer alacağı panelin moderatörlüğünü JCI İstanbul Afete Dirençli Toplum Ekip Üyesi Berkay GÜNGÖREN gerçekleştirecek. Etkinlik JCI Türkiye YouTube kanalından canlı olarak yayınlanacak. Etkinliğe katılım ücretsiz ve herkese açıktır.

 

Afete Dirençli Toplum Kurucu Proje Direktörü ve 2021 JCI İstanbul Genel Sekreteri İlknur Doruker;

JCI İstanbul tarafından DOHAD,MAG-DER,AKUT Vakfı, Çeviri Derneği işbirliği ile 2020 yılında  toplumda Afet Kültürü'nün yaygınlaşması ve kayıpların azaltılması amacıyla hayata geçirilen ve 2020 JCI Türkiye Hibe Fonu tarafından desteklenen “Afete Dirençli Toplum” projesi kapsamında toplumda 5700’den fazla kişiye fayda sağlanmıştır.
2020 yılında Türkiye’nin ilk herkese açık ve ücretsiz online Katılım Sertifikalı “Afet Kültürü Eğitimi” gerçekleştirilmiş, Türkiye’nin alanında önemli isimleri ile gerçekleşen yerel ve uluslararası paneller ile #Afet Kültürü kapsamında toplumda #pozitif #farkındalık sağlanmıştır. Projemiz 2020 yılı JCI Türkiye “En İyi Yerel Toplumu Güçlendirme Projesi” ödülüne layık görülmüştür.  Sürdürülebilir bir proje olarak yerel ve global boyutta işbirliklerimiz ile toplumda Afet Kültürünün oluşturulması ve pozitif dönüşüme katkı sağlanması adına öncü faaliyetlerimize devam edeceğiz.” dedi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı