Aylık arşivler: Nisan 2021

Nippon Paint ve ArchClub genç mimarların mesleki gelişimine destek veriyor

Asya’nın lider boya markası Nippon Paint, genç mimarların mesleki gelişimine katkı sağlamayı hedefleyen ArchClub’ın 30 Nisan’da düzenleyeceği “Mimarlar ve Yarışmalar” temalı online etkinliğe sponsor oldu. Zoom üzerinden saat 21:00’da başlayacak olan ArchClub buluşmalarına Yükseköğretim Kurulu’na bağlı üniversitelerin Mimarlık ve İç Mimarlık / İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü 3-4 sınıf lisans öğrencileri, yüksek lisans öğrencileri ve son 3 yıl içerisinde mezun olmuş gençlerden oluşan 450 kişi katılacak. 

 

AYDA jürisi gençlerle buluşacak

 

Etkinlikte özellikle genç mimarların ve tasarımcıların sektörde tanınmalarını sağlayan, yapı endüstrisinde disiplinler arası çalışma fırsatları sunan ve tasarım pratiği açısından önemli bir gelenek olan yarışma kültürü ele alınacak. The Circle Koordinatörü Nurullah Kaya moderatörlüğünde gerçekleştirilecek etkinlikte Nippon Paint’in 13 yıldır düzenlediği Asya’nın en prestijli tasarım yarışması Asia Young Designer Awards’ın (AYDA) jüri üyeleri Yazgan Design Architecture kurucu ortağı mimar Begüm Yazgan, Görkem Volkan Design Studio’nun kurucusu mimar Görkem Volkan ve 2X1 Architects kurucu ortağı mimar Kutlu Bal, gençlerle yarışma kültürünü konuşacak. 

 

Son başvuru tarihi 21 Mayıs

 

Nippon Paint’in 2008 yılından bu yana düzenlediği Asia Young Designer Awards (AYDA) profesyonel mimarlar, iç mimarlar, odalar, ortak kuruluşlar, tasarım okulları, mezunlar ve tasarım öğrencilerini tek bir çatı altında buluşturan, deneyim odaklı bir öğrenimin yanı sıra hayatta bir kez karşılaşılacak fırsatlar sunuyor. 

 

AYDA’ya bugüne kadar aralarında Çin, Singapur ve Japonya gibi ülkelerin de bulunduğu 16 ülkedeki 1.200'den fazla üniversitede okuyan 35.000'in üzerinde öğrenci katıldı. AYDA’ya bu yıl Türkiye’deki üniversitelerin öğrencileri de başvurabiliyor. Başvurular 21 Mayıs’ta sona eriyor.

 

Bu yılki teması “Empati İçin Tasarla 2021” olan, “Mimarlık” ve “İç Mimarlık” olmak üzere iki ayrı kategoride düzenlenen AYDA’da her bir kategorinin ulusal kazananı global yarışmaya girmeye hak kazanacak. Global yarışmanın kazananı, “Asia Young Designer of the Year” unvanı ile Harvard University Graduate School of Design’da 6 haftalık Design Discovery Program’a katılma fırsatı yakalayacak. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

XPG Yeni Fan Modelleri için Nidec Servo ile Anlaştı

Hâlihazırda XPG VENTO PRO 120 PWM fan modelini birlikte üreten firmalar mevcut işbirliğini geliştirerek yeni ürünler üzerinde çalışma konusunda anlaştı

 

28.04.2021 – Oyuncular, esporcular ve teknoloji meraklıları için hazır sistemler, bileşenler ve çevre birimleri üreten XPG, yaptığı bir açıklamayla Nidec Servo Corporation ile GentleTyphoon fanları XPG ürünlerinde kullanmak üzere bir anlaşmaya varıldığını duyurdu. Hâlihazırda XPG PRO VENTO 120 PWM fanlarda kullanılan Nidec’in GentleTyphoon modeli, XPG’nin yeni soğutma çözümlerinde yer alacak.

Nidec CEO’su Masayuki Mohri iki şirketin işbirliğini şu sözlerle değerlendirdi, “En yeni soğutma teknolojilerini daha fazla oyuncuya ve PC meraklısına ulaştırmak için XPG ile işbirliği yapacak olmaktan çok memnunuz. VENTO PRO 120 PWM modelinde olduğu gibi oyuncu ekipmanları ile motor ve fan tasarımı konularındaki uzmanlıklarımızı birleştirerek oyunculara üstün soğutma becerisine sahip ürünler sunmak için sabırsızlanıyoruz.

Nidec Servo’nun GentleTyphoon modeli temel alınarak oluşturulan XPG VENTO PRO 120 PWM, tasarımı sayesinde hava akışını engelleyen bileşenler olsa bile yüksek düzeyde statik basınç yaratarak kasa içerisinde güçlü bir hava akışı sağlıyor.75 CFM hava akışı yaratabilen VENTO PRO bu sayede ideal bir giriş fanı veya sıvı soğutma sistemlerini tamamlamak için iyi bir seçim olarak öne çıkıyor.

XPG Oyun Departmanı Şefi ve Genel Müdürü Alex Yin ise anlaşma hakkında şunları söyledi, “Nidec’in GentleTyphoon modeli oyuncular tarafından bilinen ve soğutma kapasitesiyle güvenilen bir ürün. XPG olarak biz bu işbirliğini oyunculara mümkün olan en iyi oyuncu ekipmanlarını sunma çabalarımızın devamı olarak görüyoruz.”

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Albaraka API Platformu “yılın en iyisi”

BirAPI Open Banking Solutions tarafından düzenli olarak yapılan değerlemeye göre bankacılık sektörünün “en iyileri” açıklandı. FinTech girişim kurucusu Insha Ventures çatısı altındaki ApiConnect ile birlikte bugün toplam 63 bankacılık API servisi sunan Albaraka API Platformu geliştirici deneyimi anlamında “yılın en iyisi” oldu.

 

Albaraka Türk Katılım Bankası, 2 yıl önce hayata geçirdiği Albaraka API Platformu çatısı altında geliştirdiği API’ler ile Türkiye’de açık bankacılık alanında sektörde ses getiriyor. İştiraki olan FinTech girişim kurucusu Insha Ventures’ın bünyesindeki ApiConnect ile birlikte toplam 63 bankacılık API servisi sunan Albaraka API Platformu, 2019 yılı başından bu yana kamu ve özel bankaların API’lerini periyodik olarak takip edip deneyimleyen BirAPI Open Banking Solutions tarafından son paylaşılan değerlemeye göre geliştirici deneyimi anlamında “Yılın API Platformu” oldu. 

 

BirAPI Open Banking Solutions; düzenli olarak paylaştığı BirAPI Open Banking Turkey Monitor infografiği için erişilebilirlik, işlevsellik, çeşitlilik, dokümantasyon yeterliliği, fiyatlama politikası gibi göstergeleri içeren zengin bir veri seti kullanıyor. Tüm bu değerlendirmeler sonrası oluşan skorlar ile finans kurumları ilgili matriste konumlanıyor.

 

UTKU: “AÇIK BANKACILIK ALANINDA ÖNCÜ OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ”

 

Konuya ilişkin değerlendirmede bulunan Albaraka Türk Katılım Bankası Genel Müdürü Melikşah Utku “Albaraka API Platformu ile 2019 yılından bu yana kurumsal firmaların yanı sıra finansal teknoloji girişimlerine ve startup’lara hizmet veriyoruz. Henüz 2 yıllık bir geçmişe sahip platformumuzun başarısını “Yılın API Platformu” seçilerek taçlandırmaktan dolayı mutlu ve gururluyuz. Türkiye’de açık bankacılık alanında öncü olma vizyonumuzla çalışmalarımıza hız kesmeden devam edeceğiz. Avrupa’da başlayan açık bankacılık yolculuğumuzda edindiğimiz tecrübemizi paylaşmaya hazırız.” dedi.

 

FINTECH’LERİN API’DE TERCİHİ APICONNECT OLDU

 

Açık bankacılığın getirdiği değişikliklerin finansal hizmetler sektörü için çok umut verici fırsatlar sunduğunun altını çizen Insha Ventures Genel Müdürü Yakup Sezer ise şunları söyledi: “Müşterilerin finansal ihtiyaçlarını tek bir kanal yerine pek çok farklı noktadan çözmesine olanak tanıyan ve böylece merkeziyetçiliği kaldıran açık bankacılık, müşterilere daha özgür ve daha yüksek bir deneyimin yanında çeşitlilik de sunuyor. Bu kapsamda bizler de çalışmalarımızı aralıksız sürdürüyoruz. Albaraka API Platformu’nda hesaplar, ödemeler, para transferi, kredi/finansman, kredi kartı, bilgi servisleri, yatırım ürünleri ve analik servisler olmak üzere toplam 8 başlıkta 63 bankacılık API’si bulunuyor. ApiConnect’in geliştirdiği e-para ve sigorta API’lerini de eklediğimizde bu sayı çok kısa süre içinde 100 rakamını geçecek. Önceliğimiz rakamlardan ziyade esnek çözümler geliştirebilmek ve müşterilerimizin açık bankacılık ihtiyaçlarını giderebilmek. Albaraka API’leriyle bugüne kadar Param, Ozan, ininal ve Sipay ile çok sayıda elektronik para ve ödeme kuruluşu entegrasyonunu başarıyla gerçekleştirdik. Sadece lisanslı finansal kuruluşlar değil yenilikçi çözümler üreten çok sayıda fintech de apilerimizi kullanıyor. Hedefimiz yakın zamanda epara, sigorta, yatırım ürünleri gibi ihtiyaç duyulan API’lerini de ekleyerek Albaraka Api Platformu’nu ApiConnect çatısı altında yepyeni bir FinTech oluşumuna dönüştürmek ve uçtan uca lisans, teknoloji ve büyüme danışmanlığı vermek.” 

 

CAN: “ZENGİN BİR API PORTALI İLE İNOVASYON KAPILARI AÇILMALI”

 

BirAPI Open Banking Solutions’ın Kurucusu Gökhan Can da “Tüm sektörlerde olduğu gibi finans dünyasında da kuralların baştan yazıldığı yepyeni bir döneme girdik. Bu yeni dönemde dijital fırsatlara doğru atılacak ilk adım; iyi deneyim sunan, zengin bir API portalı vasıtasıyla kapıları inovasyona sonuna kadar açmak olmalıdır. Aksi bir durum her şeyi kendi başınıza yapabileceğinizi ifade etmenin başka bir yoludur” şeklinde konuştu.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Kripto paralarla ilgili 5 yaygın dolandırıcılık ve koruma yöntemi

Türkiye’de son zamanlarda kripto para borsalarıyla ilgili mağduriyetlerin artması, kripto para birimlerine yönelik dolandırıcılıklara karşı temkinli olunması gerektiğini hatırlattı. Günümüz dünyasında, kripto para birimleri siber dolandırıcılar için inanılmaz derecede değerli bir varlıktır. Para transferinin kolaylığı ve izinin sürülememesi dolayısıyla bir işlem yapıldıktan sonra onu geri döndürmek neredeyse imkansızdır. Kullanıcıları hem geleneksel hem de kripto para birimlerine özgü dolandırıcılıklara karşı uyaran Bitdefender Türkiye Genel Müdürü Barbaros Akkoyunlu, 5 yaygın kripto para birimi dolandırıcılığını ve korunma yöntemlerini sıralıyor.

 

1. Sosyal Medya Hediye Dolandırıcılığı: Sosyal medya mecralarında etkileşimi yüksek bir gönderiye verilen yanıtlarda birilerinin kripto para hediyesi verdiğini bu aralar sık sık görebilirsiniz. Bu kişilere sadece belirli bir oranda kripto para gönderirseniz, size bu miktarın 10 katını geri göndereceklerine söz verirler. Gerçek olamayacak kadar cazip görünen bu teklifler büyük oranda gerçek değildir. Sosyal medyada bu tür mesajlara karşı dikkatli olmalısınız. Bu teklifler hesapları hacklendiği için bildiğiniz ve sevdiğiniz hesaplardan gelebilir. Söz konusu hesaplara cömertliklerinden dolayı teşekkür eden düzinelerce yanıt ise sadece sahte hesaplar veya hediye dolandırıcılığının bir parçası olarak kullanılan botlardır. 

 

2. Sahte Kripto Para Borsaları: Daha önce Güney Koreli finans yetkilileri ve yerel Bitcoin topluluğu, en sinsi Bitcoin dolandırıcılıklarından BitKRX adı verilen sahte bir borsayı açığa çıkarmıştı. Sahte borsa, kendisini ülkedeki en büyük ticaret platformunun bir parçası olarak sunmuş ve insanların paralarını almıştı. Sahte kripto para borsaları, meşru bir takas platformu gibi davranarak, kullanıcıları daha fazla yatırım yapmak için taciz etmek veya kripto paralara yeniden erişim elde etmek için gizli ücretler talep etmek gibi dolandırıcılık taktiklerine girerek veya sadece kullanıcıların kripto paralarını tamamen çalmak suretiyle potansiyel kurbanları dolandırıyor. Bu tür kripto para sahtekarlığından kaçınmak için popüler, tanınmış borsalara ve forumlarına bağlı kalın, böylece sahtekarlıklarla ilgili haberleri hızlı bir şekilde alabilirsiniz. Kripto para sistemleri oldukça gelişmiş bir teknoloji olsa da ne yazık ki bu alanda da birçok sahtecilik bulunuyor. Konuyla ilgili uzmanlardan destek almak mağduriyetleri azaltacaktır.

 

3. Saadet Zinciri ya da Ponziler: Ponzi sistemler oldukça eski dolandırıcılık yöntemleridir ve ülkemizde de çeşitli zaman aralıklarıyla ortaya çıkmıştır. Bu sistemlerde kullanıcıların platforma yeni üye getirmeleri istenir ve her üye karşılığında ödeme vadedilir. Tabii bu durum yasal olmadığı için sistem, çeşitli ürünlerin satışı ile desteklenerek yapılır. Şimdilerde ise dolandırıcılar bu dolandırıcılık yönteminde, Türk Lirası yerine çeşitli kripto paraları kullanıyorlar. Eğer sadece belirli bir kripto para topluluğunun oluşturduğu bir oluşumun içine dahil ediliyorsanız muhtemelen ponzi ya da saadet zinciriyle karşı karşıyasınız demektir. Sizden üye getirmeniz ya da daha yüksek bir meblağ kazanmak için ödeme yapmanız istenirse direkt uzaklaşmanız gerekiyor.

 

4. Sahte Mobil Uygulamalar: Dikkatli olmazsanız, sahte uygulamalardaki uyarı işaretlerini gözden kaçırmak kolaydır. Tipik olarak, bu dolandırıcılıklar kullanıcıları, bazıları popüler olanları taklit eden kötü amaçlı uygulamaları indirmeye yönlendirir. Kullanıcı kötü amaçlı bir uygulama yüklediğinde, her şey istendiği gibi çalışıyor gibi görünebilir ancak bu uygulamalar, kripto para birimlerinizi çalmak için özel olarak tasarlanmıştır. Kötü amaçlı uygulamalar olmasına rağmen, bazıları Apple Store veya Google Play Store'da üst sıralarda yer alabilir ve bu onlara meşruiyet havası verir. Sahte uygulamalardan kaçınmak için, yalnızca resmi web sitesinden veya güvenilir bir kaynak tarafından verilen bir bağlantıdan indirmelisiniz ve muhakkak ödüllü bir güvenlik çözümü kullanmalısınız.

 

5. Kimlik Avı ve Oltalama: Kripto paralar konusunda çok yeni olanlar bile daha önce kimlik avı saldırısına maruz kalmıştır. Tipik olarak, dolandırıcıların mağdurlardan kişisel verileri çalmak için bir kişi veya şirketi taklit etmesini içerir. Telefon, e-posta, sahte web siteleri veya mesajlaşma uygulamaları gibi birçok ortamda gerçekleşebilir. Mesajlaşma uygulamaları dolandırıcılığı özellikle kripto para birimi dolandırıcılıklarında yaygındır. Örneğin kripto para borsası hesabınızda bir sorun olduğunu bildiren e-postalar alabilirsiniz, bu da sorunu çözmek için bir bağlantıyı izlemenizi gerektirir. Bu bağlantı, sizden oturum açmanızı isteyen sahte bir web sitesine yönlendirilecektir ve bu site orijinaline oldukça benzer. Bu şekilde, saldırgan kimlik bilgilerinizi ve muhtemelen kripto para birimlerinizi çalacaktır. Size gelen maillerdeki bağlantılara tıklamadan resmi siteler üzerinden işlem yapmanız ve temkinli yaklaşmanız gerekir.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Elektrikli araca ilgi artıyor

Ajans Press’in, Statista verilerinden elde ettiği bilgilere göre elektrikli araç kullanıcı sayıları belli oldu. Dünyada elektrikli araçlara ilginin her yıl arttığı gözlenirken, 2019 yılı itibarıyla bu aracı kullananların sayısı 4,79 milyona ulaştı. 2019 yılında dünya çapındaki filoya 1,5 milyon yeni bataryalı elektrikli araçlar eklendiği degözlendi. Geçmiş yıllarda bataryalı elektrikli araç kullanımına bakıldığında ise 2012 yılında bu sayının 110 bin olduğu gözlendi.

 

2015 yılında ise 720 bin olurken, 2016 yılında 1,18 milyona çıktığı kaydedildi. Dünyanın en çok satan bataryalı elektrikli aracı ise Tesla’nın Model 3’ü olarak açıklandı. 2020 yılının ilk çeyreğinde ise Tesla 88 bin 400 araç teslim ederken, elektrikli araçlar için en büyük pazarın Çin’de olduğu söylendi. Türkiye’de ise, 44 bin 291 elektrikli ve hibrit otomobil olduğu kayıtlara geçti.

 

Medya takip kurumu Ajans Press, elektrikli araçlarla alakalı medyaya yansıyan haber adetlerini inceledi. Ajans Press’in gerçekleştirdiği medya araştırmasına göre 2019 yılından bugüne kadar yazılı basına yansıyan haber adedi 12 bin 360 olarak kaydedildi. Yine aynı tarihler arasında Tesla’nın çıkan haber adedi ise 7 bin 868 olarak görüldü. Dizel otomobillerle alakalı 11 bin 309, LPG’li otomobillerle ilgili 6 bin 138, benzinli otomobiller ise 15 bin 26 haberle konuşuldu.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Uzaktan çalışma siber suça yaradı

Pandemi nedeniyle iş yapma sistemlerinin dijitale kayması siber suç oranlarını patlattı. KPMG Türkiye Teknoloji Danışmanlığı Lideri Alper Karaçar, her şirket için Covid-19 sonrası siber saldırı olasılığının 3.5 kat arttığını söyledi. Siber suç listesinin başındaki fidye yazılım saldırısına uğrayan bir şirket için sonuçları düzeltmenin maliyeti 1 milyon doları bulabiliyor 

 

İş dünyası siber tehdit altında. KPMG’nin yaptığı araştırmaya göre, pandemi nedeniyle  iş süreçlerinin dijitalleşmesi ve uzaktan çalışmanın yaygınlaşması, siber suçluların hayal bile edemeyeceği fırsatlar yaratıyor. 

 

KPMG Türkiye Teknoloji Danışmanlığı Lideri Alper Karaçar, küresel çapta işletmelerin yüzde 86’sının iş gücünün önemli bir kısmını uzaktan çalışmaya kaydırdığını söyledi. KPMG’nin yaptığı son CEO araştırmasına göre bu iş modelinin yakın zamanda değişmeyeceğinin anlaşıldığını vurgulayan Alper Karaçar, “Pandemi sonrası devam edeceği anlaşılan yeni çalışma modeli şirketler için siber tehditin artacağı anlamına geliyor. 2020 başından bu yana dünyanın dört yanındaki siber suçlular bu model nedeniyle ortaya çıkan güvenlik açıklarından faydalanarak saldırı yapabilecekleri ölçeği büyüttüler. Listenin başında siber suçluların hızlı sonuç aldıkları fidye yazılımlar geliyor. Şirketlerin yüzde 41’i, uzaktan çalışma döneminde artan siber saldırı vakalarıyla karşılaştıklarını söylüyor” dedi. 

 

İlk büyük fidye yazılım saldırısı olan 2017’deki WannaCry’ın, Europol’e göre 150 ülkede 200 bin bilgisayara bulaştığını hatırlatan Karaçar, şunları söyledi:

 

“Siber suç tarihinde bir milat olan bu saldırı, önlem almamanın bedelinin ne kadar yüksek olabileceğini gösterdi. Fidye yazılımı saldırılarının başarılı olduğu durumlarda somut maliyetler; sistemler kapalıyken yaşanan gelir kaybını, iyileştirme maliyetini, müşteri tazminatını veya davayı içerir. Bazı şirketler fidyeyi ödemeyi seçebilir, ancak bu her zaman verilerin veya sistemlerin serbest bırakılmasıyla sonuçlanmaz. Somut olmayan maliyetlerin ölçülmesi daha zordur ve itibar kaybını içerir. Güven zedelenirse etkisi uzun vadeli olur. Covid-19 sonrası kilitlenme ve uzaktan çalışmaya geçiş dönemlerinde fidye yazılım olaylarında çok büyük artış görüldü. Güvenlik açıkları, ihmal edilmiş süreç ve teknoloji kontrolleri siber suçlulara kolay bulamayacakları fırsatlar sundu. Dışarıda kullanılan her bilgisayar ağa ve sistemlere erişim imkanı demek. Risk çok büyük. Uzaktan çalışma modelinde şirketlerin saldırıya uğrama olasılığı normalden 3.5 kat daha fazla. Saldırıların yüzde 21’i e-posta veya kimlik avı yoluyla yapılıyor. Yüzde 29’u uzaktan erişimle gerçekleşiyor. Bir şirket için uğradığı fidye yazılım saldırısının sonuçlarını düzeltebilmesinin maliyeti ortalama 1 milyon doları bulabiliyor.”

 

Alper Karaçar, CEO araştırmasına katılan şirket yöneticilerinin son aylarda dijitalleşme hızının arttığını belirttiğine dikkat çekerek, “CEO’lar bir yıl öncesine göre dijital teknolojilere daha fazla harcama yapmayı planlıyor. Yüzde 49’u yeni teknolojilere yoğun şekilde yatırım yapıyor. Şirketler, dijitalleşme yatırımlarıyla birlikte siber risklere karşı da önlem alarak olası saldırılara karşı güçlü bir kalkan oluşturmak zorunda” diye konuştu. 

 

Covid-19 öncesi ve sonrası saldırı yöntemleri

 

KPMG’nin araştırmasına göre, Covid-19 saldırıları şöyle etkiledi:

  • Covid-19 öncesi geniş bir saldırıyla bireyler hedefleniyordu. Siber suçluların dosyaları şifrelemesi, fidyeyi ödeyene kadar işletmeleri kilitlemesi söz konusuydu. Belirli bir hedefi olmayan, gelir elde etmek için yapılan genel saldırılardı.
  • Covid-19 sonrası bilgisayar korsanları şifrelemenin yanı sıra sık sık veri çalıyor. Veriler fidye için tutuluyor ve ödeme yapılmazsa sızdırılıyor. Bu da saldırı kurbanı şirketleri, veri güvenliği ihlali konusunda düzenleyicilere açıklama yapmaya zorluyor. Bu durum, küresel cironun yüzde 4’üne kadar çıkabilecek para cezalarına neden olabiliyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Philips TV & Sound 2021 Sonbahar/Kış ürünleri, 31 Ağustos'tan itibaren piyasaya sürülecek!

Amsterdam – TP Vision, Philips TV & Sound için düzenlediği online etkinlikler serisinin üçüncüsünü 31 Ağustos'ta başlatıyor. Etkinlikte, 2021 yılı Sonbahar/Kış sezonunda piyasaya sürülecek ürünler tanıtılacak. Eylül 2020 ve Ocak 2021’de düzenlediği etkinliklerden olumlu dönüşler alan TP Vision; karma bir format benimseyeceği, davete dayalı katılım formatıyla düzenleyeceği etkinlikte, özel soru-cevap oturumları da gerçekleştirecek.  

 

Philips TV & Sound 2021 Sonbahar/Kış lansman etkinliği 31 Ağustos'ta Philips TV & Sound Avrupa ve Amerika CEO'su Kostas Vouzas ve Philips TV & Sound Pazarlama Direktörü Martijn Smelt'in ev sahipliğinde düzenlenecek uluslararası bir basın toplantısıyla açılacak.  Yeni çıkan ürünlerin ve piyasadaki önemli konuların ele alınacağı toplantıda, en son OLED + TV'ler ve yeni Philips Fidelio ses ürünleri de dahil olmak üzere pek çok ürün tanıtılacak ve şirketin iş planlarından bahsedilecek. TP Vision, seçilmiş ülkelerden davet edilen basın mensupları için bir dizi "canlı" teknik seminerlere de ev sahipliği yapacak. 

 

Genişletilmiş soru-cevap oturumlarının olacağı seminerlerde; TP Vision Ürün Strateji ve Planlama Direktörü Danny Tack televizyon teknolojisindeki gelişmeleri, TP Vision Philips Sound Strateji Bölümü Başkanı Benoit Burette Philips Fidelio Premium Sound’un öne çıkan özelliklerini anlatacak. Bowers & Wilkins Ürün Pazarlama ve İletişim Direktörü Andy Kerr de Bowers & Wilkins OLED + ses sistemi hakkında en yeni ayrıntıları paylaşacak.

 

TP Vision ekibinin güçlü, etkili ve eğlenceli dijital etkinliklerindeki başarının altını çizen CEO Kostas Vouzas, lansman hakkında: “Sonbahar 2021 online etkinliğimizde yeni nesil Philips TV & Sound ürünlerimizi ortaya çıkarırken; daha  büyük, daha iyi ve daha eğlenceli olması için online etkinlik tarzımızı geliştirmeye devam ediyor, ve bu trendi sürdürebileceğimize inanıyorum.''dedi.

 

TP Vision Hakkında

TP Vision Europe B.V. (‘TP Vision’) Amsterdam merkezli, tamamı TPV Technology Limited (‘TPV’) Şirketi altında olan dünyanın önde gelen monitor ve TV üreticilerinden biridir. Görsel-işitsel dijital eğlence dünyasında önemli bir tüketici elektronik ürünleri şirketi olan TP Vision, Philips markalı televizyonların (Avrupa, Rusya, Orta Doğu, Güney Amerika, Hindistan ve Asya-Pasifik bölgesinde seçili ülkeler) ve ses ürünlerinin Koninklijke Philips N.V. markası adı altında (dünya genelinde) geliştirilmesine, üretilmesine ve pazarlanmasına odaklanıyor. TP Vision; tasarım uzmanlığını ve yenilikçi Philips TV mirasını, TPV teknolojisinin operasyonel kusursuzluğu, esnekliği ve hızıyla birleştirerek gerçekleştiriyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Çocuk İçin İçerik Derneği Dijital Çağda Çocuk Olmaya Dikkat Çekti

Etkinliğe Çocuk İçin İçerik Derneği adına katılan Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nilüfer Pembecioğlu, Dernek Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Sinan Akkol ve İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilüfer Sarı Sezer, eski dönemlerde çocuk olmaya atfedilen anlamlarla şimdiki uygulamalardaki farklılıkların göz önünde bulundurulması gerekliliğine dikkat çektiler. Çocukların ruhsal ve zihinsel anlamda da beslenmesi gerektiğine ve bu beslenme işlemi aile tarafından gerçekleştirilirken dil, kültür ve değer aktarımını da içermesi gerektiğine vurgu yaptılar. Bu beslenme ister geleneksel yöntemlerle anne baba, okul, kitap, öğretmen ya da akrandan, isterse ekrandan, dijital bilgilenmeler aracılığıyla gerçekleştirilsin çocukların günümüzde büyük bir bilgi açlığı çektiğinin açıkça görüldüğünü belirttiler.

 

Dijital Dünyanın Hızı Bilgiyi Beslese de Büyümeye İzin Vermiyor

 

Prof. Dr. Nilüfer Pembecioğlu oturumda yaptığı konuşmada, “Çocuk ve çocuk algısı, binyıllardır toplumların içinde barındırdıkları küçük insan kavramına nasıl bir anlam ve işlev yüklendiği ile bağlantılıdır. Çünkü, özü gereği çocuk, daha doğmadan ailesi ve toplum tarafından konumlandırılıp konuşlandırılan bir niteliğe sahip. Doğumu, adının konması, topluma tanıtımı, her biri farklı evrelerde gerçekleşen pek çok ritüelle belirlenmiş durumdadır. Bugün dünya üzerinde ne kadar farklı toplum varsa, o kadar çok farklı çocuk ve çocuk algısından söz edebilmek mümkündür. Eskiden çocuk olmak, ninnilerle, masallarla, oyunlarla bağlantılandırılıyordu, şimdilerde ise dijitallikle birlikte düşünülüyor. Dünyanın dijitalleşen yapısına yetişkinlerden önce çocukların uyum sağlaması da beraberinde yetişkinlerden daha bilgili ve deneyimli bir çocuk önderliğini gündeme taşımaktadır. Artık 21. yüzyıldayız. Bir çocukla karşılaştığımızda, biraz ondan bilgi almak ve sohbet etmek için ilk sorduğumuz sorulardan biri “Ne olmak istiyorsun?”, “Büyüyünce ne olacaksın?” Bu demektir ki, bizler, çocukların büyümelerini ve onların bir seçim yapmalarını isteyen bir konumda yer alıyoruz. Ancak, dijitalleşen dünyanın buna ne denli izin verdiği büyük bir soru işareti. Çocukların gerçekten büyüyebileceklerini ve seçim yapabileceklerini düşünmek, dijital dünyanın ruhuna aykırı bir noktada durmaktadır. Çünkü dijital dünya öyle hızlı, öyle kapsayıcı ve öylesine yoğun ki, onun içindeyken durup düşünmek gerçek anlamda karar verebilmek ve bu benim kararım diyebilmek gerçekten çok zor görünüyor” dedi. 

 

 

 

Çocuklar İçin Oluşturulan Kurallara Ebeveynler de Uymalı

 

Seminerde Dernek adına söz alan Sinan Akkol ise dijital dünyada yaşanan içerik fazlalığının çocukların gelişimine zarar vermemesi adına ebeveynlerin de dijital okur yazarlık kavramı üzerine daha fazla eğilmesinin önemini vurguladı. Çocukların dijital dünyada geçirdiği sürenin sınırlarını ve kurallarını doğru şekilde belirlemenin önemini vurgulayan Sinan Akkol, oluşturulan kuralların tek taraflı olmamasının önemli olduğunu ifade etti ve ebeveynlerin bu süreçte kendilerinin de kurallara uymak konusunda disiplinli bir yaklaşım göstermesinin gerekliliğinin altını çizdi.

 

Eğitim Yaklaşımları Yeni Kuşağa Uygun Olarak Güncellenmeli

 

Kuşak farklarının önemine değinen Prof. Dr. Nilüfer Sezer, Z kuşağı olarak kabul edilen kuşağın şimdiye kadar gelen kuşaklardan daha farklı bir profile sahip olduğunun ve bugüne kadar uygulanan eğitim yaklaşımlarının güncellenmesi gerektiğinin altını çizdi. Pandemi ile birlikte değişen günlük rutinlerin başta beslenme bozuklukları olmak üzere önemli sağlık sorunlarına yol açabileceğinin altını çizen Sezer, ebevveynlerin bu konuda dikkatli olması gerektiğini belirtti.

 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Teknolojik dönüşüm kamu sektörünün iş yapış biçimlerini gözden geçirmesini gerekli kılıyor

EY Türkiye, dünyada ve Türkiye’de kamu sektörü üzerindeki değişim ve dönüşüm eğilimlerini değerlendirdiği çalışmada, hükümetlerin yenilikçilik ve dönüşüm inisiyatiflerini hayata geçirmekte karşılaştıkları yapısal ve pratik sorunları ve bu sorunların aşılması için izlenebilecek yol haritalarını değerlendiriyor. Özelleştirilmiş yenilikçi çözümlerin ve bu çözümleri hayata geçirecek dijital teknolojilerin seçimi ve uygulamasının dönüşüm inisiyatiflerinin başarısı üzerine etkisinin altını çiziyor

 

Değişim ve dönüşüm hiç bu kadar hızlı olmamıştı

 

Dünya yaşayış, çalışma ve iletişim biçimlerimizi kökten değiştiren, adaptasyonu zor bir teknolojik devrim ile karşı karşıya. Teknolojik devrim, hayatın her alanını dönüştürmeye devam edecek. Bu durum beraberinde hem fırsatlar hem de yeni riskler ve belirsizlikler getirmeyi sürdürecek. Dönüşen yeni sosyal ve ekonomik düzende kurumlar, şirketler ve bireyler için başarı, adaptasyon becerisine ve hızına bağlı.

 

Kamu sektörü de değişmek, dönüşmek zorunda. Devletlerin iş yapış biçimlerini gözden geçirmeleri bir gereklilik

 

Kamu, sosyal ve ekonomik hayatın en büyük ve stratejik aktörlerinden biri. OECD ülkelerinde her 5 çalışandan 1’i kamu tarafından istihdam ediliyor. Kamu sektörü halihazırda dünyadaki en büyük hizmet sağlayıcı ve ekonomik hayatın tüm aktörleri gibi bu değişim ve dönüşüm sürecinin doğrudan muhatabı. Bu doğrultuda EY Türkiye Kamu Sektörü Danışmanlık Hizmetleri bölümü, kamu sektörü üzerindeki değişim ve dönüşüm baskısını 5 başlıkta değerlendiriyor.  

 

  • Daha fazlasını daha azıyla yapmak
  • Artan hizmet ihtiyacına cevap vermek
  • Kamu sektörüne olan güveni tesis etmek
  • Ekonomik rekabet gücünü artırmak
  • Sanayide dönüşümü desteklemek

 

Bu değişim ve dönüşüm baskısının karşısında ise kamu sektörünün mevcut dönüşüm inisiyatifleri konumlanıyor. EY ilgili çalışmasında, dünyada ve Türkiye’de mevcut kamu sektörü dönüşüm inisiyatiflerinin 6 temel alana odaklandığını belirtiyor.  

 

  1. İnsan – Makine İş Birliği | Vatandaşların ihtiyaçlarına teknolojik çözümler getirilmesi
  2. Kamuyu Yeniden Ölçeklendirme | Etkisi ispatlanmış mikro ölçekli yeniliklerin kamusal ölçeğe taşınması
  3. Vatandaşların Katılımı | Vatandaşların kamu hizmetlerinin tasarımında aktif rol alması
  4. Toplu veya Kişisel Hizmetler | Kamu hizmetlerinin kişiye özel ya da toplulaştırılmış halde sunulması
  5. Deneysel Kamu Politikaları | Küçük yatırımlarla büyük etkiler yaratan kamu hizmetlerinin tasarlanması
  6. Organizasyonel Yeniden Yapılanma | İnsan kaynağı, süreçler ve finansman araçlarının yenilikçi yöntemlerle yeniden tasarlanması

 

Devletlerin yenilikçilik ve dönüşüm inisiyatiflerini hayata geçirmekte karşılaştıkları yapısal ve pratik sorunlar birbirine çok benziyor

 

Kamu sektöründeki dönüşüm inisiyatiflerinin başarısında bütçe, kurumlar arası koordinasyon, entegre bilişim altyapısı, stratejik beceri ve yetkinliklerin mevcudiyeti ve uzun vadeli bakış açısı temel başarı faktörleri olarak tanımlanıyor. EY, uygulamaların başarısında sorun için özelleşmiş yenilikçi çözümlerin ve bu çözümleri hayata geçirecek dijital teknolojilerin seçimi ve uygulamasının öneminin altını çiziyor. Bununla beraber yeni sorunların eskilerine göre daha çok boyutlu olduğu; beraber çalışmanın, iş birliğinin, koordine olmanın artık daha da önemli olduğu belirtiliyor. 

Türk kamu sektörü sürecin ve sürecin getirdiklerinin farkında

“Dönüşüm her zaman sancılı ancak kamu sektörünün dönüşümünün önündeki zorluklar yenilikçi yaklaşımlar ve teknolojik çözümlerle aşılabiliyor” diyen EY Türkiye Yardımcı Şirket Ortağı ve Kamu Sektörü Lideri Serhat Akmeşe, “Günümüz dinamikleri kamunun rolünü yeniden düşünmemizi zorunlu kılıyor, kamu sektörü artık en büyük ve stratejik hizmet sağlayıcı. Geleneksel yaklaşımdan yeni kamu yönetimi yaklaşımına geçişimiz hızlanmalı. Türk kamu sektörü sürecin ve sürecin gerekliliklerinin farkında, ulusal politika dokümanlarında kamu hizmet sunumunda ve politika süreçlerinde yenilikçiliğe, dijitalleşmeye, dönüşüme ilişkin daha çok taahhüt ve uygulamada daha çok girişim görüyoruz” değerlendirmesini yaptı. 

Dönüşüm nasıl hızlandırılabilir?

Akıllı Altyapı: Günümüzün kentleşme, çevre kirliliği, su kıtlığı ve iklim değişikliği gibi temel problemleriyle akıllı altyapılar oluşturularak mücadele edilebilir. Akıllı bağlantılı ve elektrikli araçlar, akıllı enerji şebekeleri, enerjiyi verimli kullanan binalar, nesnelerin interneti ağları ve açık veri portalları akıllı altyapıyı oluşturmada kullanılacak önemli bazı unsurları oluşturuyor.  Dünyanın bir yenilenme sürecine girdiği günümüzde akıllı altyapılara yatırım yapılması en son teknolojilerin verimlilik, direnç ve sürdürülebilirlik alanlarında sağladığı faydalardan yararlanılmasını sağlayacaktır.   

Kamusal Değer: 
Talebin arttığı ve büyüme görünümünün belirsiz olduğu bir küresel ortamda yönetimlerin kamu hizmetlerini ve altyapıyı sürdürülebilir şekilde finanse etmenin yollarını bulmaları gerekiyor. Blockchain ve robotik süreç otomasyonu (RSO) gibi dijital teknolojiler bu anlamda hizmet sunumu için yeni modellerin keşfedilmesi, daha etkin harcamalar yapılarak kaynak yönetiminin güçlendirilmesi, programlara ve hizmetlere yapılan yatırımın vatandaşlar için elde edilen sonuçları doğrudan etkilemesi ve hesap verebilirlik ile güvenin artırılması için kullanılabilir. Rutin iş süreçlerinin otomasyonunda kullanılan RSO, kamu hizmetlerinde görevlilerinin daha katma değerli işlere odaklanmalarına imkân tanıyabilir. Veriye dayalı karar alma süreçleri, örneğin vergi ödemelerinde ortaya çıkabilecek problemlerin etkin yönetimine veya kaynak kullanımında önlem amaçlı aksiyon alınmasına katkı sağlayabilir. Bununla birlikte dönüşümün başarılı olabilmesi için yönetimlerin özel işletmeler, kar amacı gütmeyen organizasyonlar, sosyal girişimler ve vatandaşlardan oluşan büyük bir ekosistemde yenilikçi hizmetleri ve işletme modellerini geliştiren ve yöneten bir platform haline gelmesi gerekiyor.  

 

Hizmet Deneyimi: Günümüzde vatandaşlar kamu hizmetlerinin de tıpkı özel sektörden aldıkları hizmetler gibi kişiselleştirilmiş olmasını bekliyor. Bu doğrultuda hükümetlerin, vatandaşların kamu hizmeti deneyimini iyileştirmede dijital teknolojileri nasıl kullanabileceklerini tasarlamaları gerekiyor.   Bu da politika tasarımı ve hizmet sunumunda ‘önce vatandaş’ kültürü ve anlayışının benimsenmesini gerektiriyor. Burada ana hedef ise şeffaf ve etkin bir etkileşim sağlanması ve hizmet kalitesinin yükseltilmesi olmalı. Yapay zekâ ile birlikte gelen kişiselleştirilmiş hizmetler, ulaşım sürelerinin kısaltılması, öğrencilere bireysel öğrenme ihtiyaçlarına uygun eğitim desteği sağlanması, ihtiyaca ve uygunluğa göre sosyal hizmetlere katılım gibi pek çok alanda yenilikleri beraberinde getiriyor. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Mobil teknolojilerin PC’ye yansıması: HUAWEI MateBook X Pro 2021

HUAWEI MateBook X Pro, serinin klasik görünümünü korurken, içinde yepyeni bir donanım barındırıyor. 11. Nesil Intel Core işlemci ve yeni akıllı ısı yayma sisteminden, HUAWEI Share tarafından desteklenen tüm senaryo bağlantılarına kadar ultra ince ve hafif güç merkezi, profesyoneller için yepyeni akıllı üretkenlik deneyimi sunuyor.

 

HUAWEI MateBook X Pro 2021, ne formdan ne de işlevden ödün vermeden MateBook Serisi’nin zarif görünümünü koruyor. Minimalist, alüminyum metalik gövdeden eğimli yumuşak kıvrımlı kenarlara kadar, tasarımındaki her detay belli bir amaç doğrultusunda geliştirildi.

 

Akıllı telefonun dokunmatik kontrol sensöründen ilham alan HUAWEI, HUAWEI Free Touch dokunmatik yüzey tasarımını daha tutarlı bir his ve kontrol deneyimi sunan çok geniş tıklanabilir alana sahip HUAWEI MateBook X Pro 2021'e de dahil etti. Ayrıca HUAWEI hem duyu hem de dokunma konusunda gerçekten entegre çok işlevli bir deneyim için HUAWEI Share alanını dokunmatik yüzeye yerleştirdi. Bu özellikler bir araya gelerek kullanıcıların dizüstü bilgisayarla yüksek üretkenlik elde etmelerine yardımcı oluyor.

 

Renkler çok şeyi anlatabilir

Yeşil renk ilk olarak 2018'de HUAWEI akıllı telefonlar aracılığıyla tanıtıldı ve hemen hayranlarının favorisi oldu. O zamandan beri HUAWEI, yeşil rengi tablet ve PC serilerine de getirerek, HUAWEI cihazların ikonik bir rengi haline geldi. Yeşil renk için, sanatın başkenti Floransa'da yapıları süsleyen yeşil mermer süslemelerden esinlenildi. Sanata övgü niteliğindeki yeşil renk, dizüstü bilgisayara rakipleri arasında benzersiz çarpıcı görünüm kazandırıyor. Güzelliği, teknoloji ve sanat arasındaki mükemmel birlikteliği yansıtıyor.

 

HUAWEI, MateBook X Pro 2021 tasarlanırken mükemmel rengi bulmak için yeşilin farklı tonları ile 20'den fazla prototip üzerinde çalıştı. Mevcut yeşil renk seçeneği, başarılı bir anodizasyon işleminin yanı sıra 100'den fazla test ve renk temperlemesinin bir sonucu olarak ortaya çıktı. Yumuşak, doğal koyu yeşil tonuyla, HUAWEI MateBook X Pro'nun klasik hissini ve dokunuşunu devam ettiren eşsiz bir tasarım anlayışı sunuluyor.

 

Hafif bir dokunuşla göz kamaştırıcı FullView

HUAWEI MateBook X Pro 2021, inanılmaz ince çerçeve ve yüzde 91'lik çok yüksek ekran – gövde oranıyla sektör lideri FullView ekrana sahip. Bu rakipsiz tasarım yalnızca dizüstü bilgisayar kullanıcılarına daha geniş bir görüntüleme alanı sağlamakla kalmıyor, kesintisiz ve sürükleyici bir deneyim de sunuyor.

 

HUAWEI MateBook X Pro'nun diğer bir ayırt edici özelliği, kullanıcıların HUAWEI MateBook Serisi’nden beklediği ultra ince profili ve hafifliği. Rakipsiz FullView Ekran sayesinde HUAWEI MateBook X Pro, 14,6 mm kalınlığa ve 1,33 kg ağırlığa, 12 inç gövdede 13,9 inç ekrana sahip. MateBook X Pro, her zaman hareket halinde çalışan profesyoneller için tasarlanmış en iyi taşınabilirliği sunuyor.

 

Sürekli iyileştirme yoluyla tavizsiz kalite

MateBook ailesinin en yüksek yapı kalitesi ve dayanıklılık standardına ulaşmasını sağlamak için HUAWEI, Type-C portunun 10 bin, klavyenin 5 milyon, ekran menteşesinin 25 bin kez kullanımını test ederek sektörün çok ötesinde dayanıklılık standartları belirledi.

 

Güçlü küresel araştırma ve geliştirme yetenekleriyle marka bilinirliğini kullanan HUAWEI hem donanım tasarımı hem de yazılım deneyimi açısından dizüstü bilgisayar sektöründe pazarın öncüsü haline geldi. HUAWEI MateBook X Pro Serisi, piyasaya çıkışından bu yana hem sektör uzmanları hem de tüketiciler arasında kabul gören eksiksiz dokunmatik ekran, gizli klavye kamerası ve çarpıcı 3:2 ekran dahil olmak üzere her zaman sektör lideri yenilikler sundu. Yeni nesil HUAWEI MateBook X Pro, gelişmiş performansı, verimliliği, yeni akıllı ısı yayma sistemi, HUAWEI Free Touch dokunmatik yüzey tasarımı ve Çoklu Ekran İş Birliği özellikleriyle çalışan profesyoneller için Mobil Üretkenlik 3.0 çağında devrim yaratıyor.

 

HUAWEI MateBook X Pro’nun gri renkli versiyonu 512 GB depolama alanı içerirken, 17.999 TL satış fiyatıyla tüketicilere sunuluyor. Yeşil renkli versiyonu ise 1 TB depolama alanına sahip ve 18.999 TL fiyatla satışa sunuluyor. Her iki versiyonla tüketicilere HUAWEI AF30 Bluetooth Mouse, HUAWEI CD dizüstü bilgisayar çantası ve HUAWEI AX3 çift işlemcili Wi-Fi router hediye ediliyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı