Aylık arşivler: Mayıs 2021

Ödeme deneyiminin dijitalleşme trendi yükselmeye devam edecek

Finansal teknoloji ve siber güvenlik alanlarında teknoloji üreticisi ve ihracatçısı olarak faaliyet gösteren inventiv’in CEO’su Zafer Şafak Tokcanlı, bilişim haftası nedeniyle ödeme sistemleri alanındaki gelişmelere dikkat çekerek dijital cüzdan ve mobil POS kullanımlarındaki artışa dair açıklamalarda bulundu. 

 

Kurumların son yıllarda hız kazanan dijitalleşme yarışı pandeminin beraberinde getirdiği koşulların da etkisiyle ivme kazandı. Son kullanıcıya daha iyi bir deneyim sunmak isteyen şirketler, ürün ve hizmetlerini dijitale taşıyor. 

 

inventiv CEO’su Zafer Şafak Tokcanlı, bilişim haftası nedeniyle ödeme sistemleri sektörüne yön veren dijital cüzdan ve mobil POS kullanımlarının yükselişini değerlendirdi: “Nakit para kullanımının hızla terk edildiği, online alışverişlerin ve alışverişlerde mobil cihaz kullanımlarının günden güne arttığı bir dönemdeyiz. Kullanıcıların satın alma ve ödeme alışkanlıklarının eskisi gibi olmayacağını biliyoruz. Temassız ödemeler, dijital cüzdan kullanımları ve mobil ödemeler gelip geçici bir trend değil. Aksine dijital cüzdan ve mobil POS trendi yükselmeye devam edecek.”

 

Yalnızca iki gün içinde markaya özel dijital cüzdan oluşturmak mümkün

 

Değişimin gerisinde kalmak istemeyen şirketler için dijitalleşmenin tam zamanı olduğunu ifade eden Tokcanlı, “inventiv olarak ödeme sistemleri dünyasının geçirdiği bu dönüşüme yeni nesil ödeme çözümlerimizle yön veriyoruz. Üye iş yeri ağı olan, kapalı devre ödeme sistemine ihtiyaç duyan kurumlara kendi markalarına ait dijital cüzdan servisi sunuyoruz. inventiv’in modüler ödeme çözümleri arasında yer alan dijital cüzdan servisi Walvent ile markaların sistemine ve akıllı telefonlara dijital cüzdan özelliği ekleyerek firmaların müşterilerine kendi cüzdanını sunmasını sağlıyoruz. Yalnızca iki gün içinde firmaların sistemine entegre edilebilen Walvent sayesinde müşteriler cüzdanlarına kredi ve debit kartlarından para yükleyebiliyor, aynı cüzdandan harcama yapabiliyor. Ayrıca bu harcamalara göre para veya puan biriktirebiliyor” dedi.

 

Telefonunuzu POS makinesine dönüştürün 

 

inventiv’in, üye iş yeri olan kurumlar için geliştirdiği Posvent hakkında da bilgi veren Tokcanlı: “Akıllı telefonları POS cihazına dönüştüren uygulamamız Posvent ile kurumlar, finansal süreçlerini tek bir platform üzerinden yönetirken üye iş yerleri ödemelerini mobil uygulama üzerinden alıyor; fatura kesimi, gün sonu alımı, slip gönderimi, ödeme iptali gibi tüm işlemleri saniyeler içinde yapabiliyor. Geriye dönük inceleme yapma olanağı da sunan Posvent ile fiziki POS cihazı kullanımına gerek kalmadığı için üye iş yerleri bu cihazların maliyetlerinden tasarruf ederken, kurumlar da tüm tahsilatı tek bir yerde kolaylıkla yönetebiliyor.”

 

Sadakat uygulamaları önem kazandı

 

Dijitalleşen kullanıcı alışkanlıklarıyla birlikte rekabetin her zamankinden daha fazla zorlaştığına işaret eden Tokcanlı, “Dijital cüzdan uygulamaları sayesinde tüketiciyi daha yakından tanımak mümkün. Farklı tüketici profilleri arasında bir segmentasyon yaparak her kullanıcı gurubuna cazip gelecek farklı kampanyalar kurgulamak tüketici bağlılığını artırıyor. Bugün artık bireyler kişiselleştirilmiş alışveriş deneyiminden memnun kalıyor. Her an, her yerde ulaşabileceğimiz avantajlı seçenekleri değerlendirmek, kendimize en uygun ürün ve hizmetler arasından seçim yapmak istiyoruz. Bu sebeple, müşterilerine kişiselleştirilmiş hizmet sunmakta başarılı olan markalar, rekabette de bir adım önde. Markaların tüketici davranışlarına göre kampanya kurgulamasına olanak sağlayan çözümümüz Parantez de bu sebeple tercih ediliyor. Bir sadakat alt yapısı olan Parantez ile inventiv müşterileri, kendi müşterilerinin davranışlarına ve aksiyonlarına göre kazanımlar yaratabiliyor. Parantez ayrıca, yaratılan kazanımı barındıran sistemleri besleyen bir hesaplama aracı sunuyor. Müşteri sadakatine önem veren ve bütçelerini maksimum seviyede verimli kullanmak isteyen markalar Parantez’i tercih ediyor.” dedi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

SAP Akademi Programı mezunlarını bugünden geleceğin liderlerine dönüştürüyor

Kurumsal yazılım ve uygulama alanında pazar lideri SAP, “Dünyayı daha yaşanılır bir yer haline getirmek ve insan hayatını iyileştirmek” vizyonu doğrultusunda 2013 yılında SAP Akademi Programı'nı (SAP Academy) kurdu. Program, SAP çalışanlarının işe başladıkları ilk günden itibaren çalışma hayatına hazır olmalarına, teknik alanlarda uzmanlaşarak şirketlere yeni bakış açıları kazandıran bireylere dönüşmelerine destek oluyor. Programdan bugüne dek 2212 genç mezun oldu. SAP Akademi Programı, yetiştirdiği genç yeteneklerle bir yandan yerel pazarların dijitalleşme yolculuğunu desteklerken diğer yandan global ölçekte katma değer sağlıyor. ABD’de eğitim alıp dünyanın farklı yerlerinde liderlik pozisyonlarına geçiş yapan mezunlar arasında Türkiye’den de başarılı genç yetenekler bulunuyor.

 

Dijitalleşmenin artması ve dijital teknolojilerin hızla gelişmesi; çalışma şekilleriyle birlikte yetkinlikleri de sürekli değiştiriyor. Bugün şirketlerde dijital teknolojinin gelişimini yavaşlatan unsurlar arasında yetkinlik eksikliği ilk sırada geliyor. McKinsey’in raporuna göre, 2030 yılına gelindiğinde mevcut mesleklerin yalnızca 2’sinin ortadan kalkarken, geriye kalan mesleklerin 30’u otomasyonla değişime uğrayacak. En büyük değişim ise 63 oranıyla teknoloji yetkinliklerinde gerçekleşecek. SAP’nin gençleri geleceğin mesleklerine hazırlamak, onlara dijital beceriler kazandırmak, teknoloji alanındaki yetkinliklerini artırmak ve iş dünyasının ihtiyaç duyduğu teknik işgücünü yetiştirmek amacıyla hayata geçirdiği SAP Akademi Programı (SAP Academy), yetişen mezunları ile global ölçekte katma değer yaratıyor.

SAP Akademi Programı, SAP’nin “Dünyayı daha yaşanılır bir yer haline getirmek ve insan hayatını iyileştirmek” vizyonu doğrultusunda 2013 yılında kuruldu. Program, SAP çalışanlarının işe başladıkları ilk günden itibaren çalışma hayatına hazır olmalarına, teknik alanlarda uzmanlaşarak şirketlerine yepyeni bakış açıları kazandıran bireylere dönüşmelerine destek oluyor. Programdan bugüne dek 2212 genç mezun oldu. 

 

12 aylık kapsayıcı ve çok yönlü bir program

Akademi, çok boyutlu, deneyime dayalı; 6 ayı SAP’nin ABD’nin kültürel ve ticari merkezlerinden San Francisco’daki merkezinde 6 ayı ise sahada olmak üzere toplamda 12 aylık bir öğrenme programı sunuyor. Kovid-19 pandemisi nedeniyle dersler yaklaşık bir yıldır online olarak veriliyor. Akademi öğrencileri, SAP’nin son teknolojileriyle çalışırken çok çeşitli iş, endüstri, çözüm ve satış becerileri edinmek için uygulamalı bir ortamda deneyimli uzmanlarla birlikte çalışma fırsatı kazanıyor. Akademi’den mezun olan gençler, yetenek ve isteklerine göre SAP bünyesinde istihdam ediliyorlar ve kısa sürede önemli görevler üstleniyorlar.

 

Dünyanın farklı yerlerinde önemli pozisyonlara atanıyorlar

SAP Akademi Programı, katılımcıların birlikte yaşama, çalışma ve öğrenme deneyimi kazanması açısından bir eğitim programı olmanın çok ötesine geçiyor. Bu programdan mezun olan SAP çalışanları kısa sürede önemli pozisyonlara geçiş yaparak kariyerlerinde hızla ilerliyor..SAP Kuzey Amerika bölgesinde görev yapan bir çalışan, SAP Akademi programını tamamladıktan 1 yıl sonra CEO ofiste Stratejik Müşteri Sorumlusu ardından da Satış Öncesi Organizasyonu Bölge Başkanlığı pozisyonuna terfi etti. SAP Latin Amerika ve Karayipler bölgesinde görev yapan bir çalışan ise SAP Akademi Programını tamamladıktan 4 yıl sonra, önce COO pozisyonuna daha sonra ise CEO ofiste Latin Amerika ve Karayipler Stratejik Satış Ekibi Başkanlığı pozisyonuna atandı. Dünyanın farklı yerlerinde liderlik pozisyonlarına geçiş yapan mezunlar arasında Türkiye’den de Hür Bakan, Evrim Çolakoğlu gibi başarılı genç yetenekler bulunuyor.

 

 

Programla ilgili olarak SAP Türkiye Teknik Satış Direktörü Tuna Atmaca, “Akademi programı ile yeni mezun çalışanlarımızın çözüm ve müşteri yönetimi anlamında dünyadaki en iyi iş modellerini öğrenmelerini ve bu sayede SAP çözümleri ile Türkiye’deki müşterilerimizin süreçlerini en verimli yöntemlerle iyileştirmelerini sağlıyoruz.   Biz de Türkiye organizasyonu olarak her yeni mezunumuzdan yeni yaklaşımları öğrenme ve uygulama fırsatı elde ediyoruz. SAP Akademi Programı, kurulduğu 2013 yılından 2020 yılına dek toplam 2212 mezun verdi.  Hür Bakan, Evrim Çolakoğlu, Buse Canlı, Nazlı Savaşcı ve Elif İsmailoğlu Türkiye’den Akademi’ye katılarak Teknik Satış alanında başarıyla mezun olan çalışanlarımız arasında yer alıyor. Akademiden mezun olan çalışanlarımızın bugün geldikleri pozisyonlar ve elde ettikleri başarılar, yenilikçilik tutkusu ile kalıpları yıkan düşünme biçimlerini gösterme ve basit ancak dönüştürücü yollardan müşterilerimize sağladığımız çözümleri iyileştirme hedefimize ulaştığımızın en güzel kanıtı” dedi.

 

“Yeni mezunlara yapılan en büyük eğitim yatırımı”

SAP Akademi Programı mezunlarından Hür Bakan, Bilkent Üniversitesi Endüstri Mühendisl
iği Bölümünden mezun olduktan sonra katıldığı Akademi ile ilgili olarak şunları söyledi: “SAP Akademi Programı’na Türkiye’den katıldım. 25 farklı ülkeden 35 kişi ABD’de SAP ürün ve çözümlerinden sunum ve iletişim becerilerine, hem teorik hem de pratik kapsamlı eğitimler aldık. Bir eğitim programıyla kıyasladığınızda 3-4 yıl içinde öğrenebileceğim her şeyi 6 ay gibi kısa bir sürede öğrendim. Ayrıca eğitim bu 6 ay ile de sınırlı değil. Sürekli eğitime devam ediyoruz. Şu an SAP Güney EMEA Bölgesi’nde teknik satış sorumlusu olarak görev yapıyorum ve Akademi’de aldığım eğitimin ve yaşadığım kültür çeşitliliğinin bana kattıkları sayesinde tüm dünyadan müşterilerimle rahatlıkla iletişim kurabiliyorum. Sadece eğitim anlamında değil, dünyaya da farklı gözlerle bakmamı sağlayan bir programdı. SAP Akademi Programı’nın yeni mezunlara yapılabilecek en büyük eğitim yatırımı olduğunu düşünüyorum”.

 

“SAP Akademi Programı kariyerimde daha hızlı ilerlememi sağladı”

SAP Akademi Programı’nın mezunlarından Evrim Çolakoğlu ise programa Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümünden mezun olduktan sonra katıldı.. Çolakoğlu,  SAP Akademi Programı’nın diğer programlardan ayrıştığını söyleyerek,  “Benim öncelikli hedeflerimden biri teknoloji endüstrisinde çalışmaktı. Bu programın en etkileyici kısmı, SAP’nin bu alanda çok güçlü bir şirket olması ve global bir tecrübe fırsatı sunmasıydı. Benim katıldığım dönemde, 25 farklı ülkeden 27 kişiydik. 6 ay boyunca birlikte öğrendik, projeler yaptık ve iş hayatına dair çok değerli deneyimler edindik. SAP’nin üst düzey yöneticileriyle tanışma ve geri bildirim alma fırsatı kazandık. 6 yıllık SAP yolculuğumda, Türkiye’de ve bölge organizasyonunda farklı sorumluluklar aldım. Geri dönüp baktığımda, SAP Akademi Programı’nın tüm bu sorumlulukları alırken daha kolay adapte olmamda, esnek bir şekilde hareket etmemde ve kariyerimde daha hızlı ilerlememde önemli rol oynadığını görüyorum. Böylesine güçlü bir global teknoloji şirketinde, global bir vizyonu olan bir programla iş hayatına başlamak dönüştürücü bir deneyimdi.” dedi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Covid Sürecinde Boyun Düzleşmesine Dikkat!

Omurga C harfi gibi görünmeli

 

Sağlıklı bir vücutta; omurga kafatasından kuyruk sokumuna kadar uzanan yapısında dört ayrı bölgede kavis gösterir. Bunlar boyun ve bel bölgesinde C harfi gibi, sırt ve kuyruk sokumu bölgesinde ters C harfi gibi görüntü verir. Bu kavislerin normalden fazla olması ya da az olması çeşitli omurga rahatsızlıklarını ortaya çıkarır. Kemiklerdeki bu oluşan değişiklikler hem farklı omurgalara hem de etrafında var olan kas grubu ve bağlara fazladan yük bindirerek birçok semptomun oluşmasına sebep olur. Boyun düzleşmesi; omurgada normal olması gereken bu eğriliğin azalması ve C harfi gibi görüntünün kaybolup düz bir görüntünün oluşması ya da C harfi görüntünün açısının azalması demektir.

 

Boyun düzleşmesi şu belirtilerle kendini gösteriyor;

  • Boyun ağrısı,
  • Boyun hareketlerinde kısıtlılık,
  • Boyun kaslarında güçsüzlük baş ağrısı,
  • Sırt ağrısı,
  • Omuzlarda yük varmış hissi gibi ağırlık hissi ve ağrı,
  • Ense ağrısı,
  • Eğer sinir köklerine bası olursa kollarda ağrı ve elde uyuşma en sık görülen belirtilerdir.

Duruş bozukluğu en çok boynu etkiliyor

Boyun düzleşmesinin en sık nedeni kötü postür yani duruş bozukluğudur. Buna bağlı olarak omurgada olması gereken fizyolojik eğrilikler kaybolup boyun düzleşmesi ortaya çıkar. Ayrıca omurganın gelişimi sırasında skolyoz ya da kifoz gibi omurga bozukluklarına bağlı boyun düzleşmesi meydana gelebilir. Omurgayı oluşturan omurların anatomik gelişimi sırasında şekil bozuklukları olabilir ve buna bağlı da boyun düzleşmesi oluşabilir. Yaşlılık nedeniyle disklerde sıvı kaybına bağlı dejenerasyon ya da osteoporozun yol açtığı kemik çökmelerine bağlı kamburluğun artması boyunda düzleşmeye neden olabilir. Fiziksel travmaya maruz kalma sonrası ya da aşırı zorlanma sonrası boyun kemiklerin etrafını saran kas, bağ doku, ligaman ve fasianın hasar görmesi sonrası da boyun düzleşmesi gerçekleşebilir.

 

Duruş bozukluğuna neden olan etkenler şunlardır;

  1. Günümüzde uzun süre bilgisayar ve telefon kullanımının artması
  2. Ağır sırt çantası kullanımı
  3. Çalışma hayatında ortamın ergonomik olmaması
  4. Masa başı çalışmanın artması
  5. Telefon kullanımının artması
  6. Özellikle kızlarda ergenlik döneminde vücudu saklama isteği

Tedaviler yaşam kalitesini artırıyor

Boyun düzleşmesi tedavisinde yardımcı ortezler (boyunluk, korse) kullanılabilir. Boyun düzleşmesine neden olabilecek bilgisayar kullanımı, telefon kullanımı, iş ortamı,  yastık seçimi gibi günlük hayatta yapılan hattalar için hasta bilgilendirilir.  Tedavide ilk aşamada fiziksel tıp yöntemleri tercih edilir. Ağrısı olan hastalarda ağrı kesici ve gerekirse nonsteroid ilaç tedavisi, kas spazmı olan hastalarda kas gevşeticiler, gerekli görüldüğü durumda da topikal tedaviler kullanılabilir. Bunlar boyun düzleşmesini ortadan kaldırmaz fakat hastanın yaşam kalitesini artırmada etkili olur. Ayrıca kinezio bantlama, kuru iğneleme, ağrılı nokta enjeksiyonları ve nöral tedavi gibi yöntemler hastalarda kullanılabilir. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Diyabet hangi göz hastalıklarına yol açar

Diyabet, yaşam boyu kontrol gerektiren bir hastalıktır. Diyabetin bütün vücudu etkileyebildiği gibi gözü de etkilediğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Yusuf Avni Yılmaz, “Diyabet olup yıllarca hiçbir göz problemi yaşamayan insanlar olduğu gibi diyabetin etkilerine bağlı ciddi göz ve görme problemleri yaşayan kişiler de mevcut. Başlangıçta diyabete bağlı göz problemleri başlamasına rağmen hastalar hiçbir şikayet hissetmeyebilirler” dedi.

 

Bir şikâyet olmasa dahi yılda 2 kez kontrole gidilmeli

 

Hastaların diyabetin komplikasyonlarına bağlı belirtti hissettiklerinde genelde gözdeki hasarın önemli oranda ilerlemiş durumda olduğunu vurgulayan Op. Dr. Yusuf Avni Yılmaz, “Bu problemler başlangıç aşamasında iyi takip edilip gerekli durumlarda uygun tedaviler yapılırsa kalıcı görme hasarları önemli oranda önlenebilir. Bunu yapabilmenin tek yolu diyabet teşhisi konmuş hastaların düzenli göz muayenesinden geçer. Diyabet olan her kişinin görsel bir şikâyeti olmasa bile senede en az 2 kere düzenli göz muayenesi yaptırması gerekir. Muayenelerde bir sorun tespit edilirse ona göre yol haritası çizilmeli” uyarısında bulundu.

 

Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Yusuf Avni Yılmaz, diyabetik hastalardaki sık görülen göz problemleri glokom, katarakt ve retinopati hastalıkları ve tedavilerine ilişkin önemli bilgiler paylaştı:

 

 

Glokom göz tansiyonu olarak bilinir. Diyabetik hastalarda glokom diyabetik olmayanlara göre yaklaşık iki kat daha sık görülür. Glokomun erken tanınması ve tedavisine başlanması kalıcı görme hasarını önlemede en önemli faktördür. Glokom için ilaç tedavisi, lazer tedavileri ve cerrahi olmak üzere hastanın durumuna göre çeşitli tedavi seçenekleri mevcuttur.

 

Katarakt ise göz bebeği olarak bilinen pupillanın hemen arkasında bulunan lensin matlaşmasıyla karakterize bulanıklaşmaya neden olan bir göz hastalığıdır. Yaşla beraber sıklığı artsa da diyabetik hastalarda da diyabetik olmayanlara göre daha sık görülen bir durumdur. Tedavisi ise cerrahidir.

 

Diyabetik retinopati adından anlaşılacağı üzere gözün retina tabakasında diyabete bağlı olarak gelişen birtakım bozukluklardır. Diyabetik retinopatiyi 3 kategoride incelemek gerekir. 

 

1) Proliferatif olmayan (non proliferatif) retinopati diyabete bağlı retinopatinin başlangıç evresidir. Burada göz arkasında kanamalar başlamıştır ancak çok major bir sorun henüz oluşturmamaktadır. Bu evredeki hastaları yakın takip ederek gerekli durumlarda tedavilerini yaparak görme kayıplarının önlenmesi en önemli durumlardan biridir. Bu dönemde hastaların görsel şikayetleri olmadığı için genellikle rutin göz muayenesi sırasında hekimler tarafından tanınırlar. 

 

2) Maküler ödem ise retina merkezinde görme reseptör hücrelerinin yoğun olduğu bölgede sıvı birikmesi nedeniyle görmeyi oldukça düşüren bir durumdur. Ödem artmasına paralel olarak görme düşer, ödem azalınca görmede iyileşme olur. Ancak ödemin çok uzun süre devam etmesi durumunda tedavi ile ödem azaltılsa da görme aynı oranda düzelmeyebilir. Bu nedenle bu durum tespit edilmesi durumunda hızlıca tedavi uygulanmalıdır.

 

3) Proliferatif diyabetik retinopati ise diyabetin en ağır göz problemlerinden biridir. Retina tabakasındaki dolaşım bozukluğuna bağlı retina üzerinde yeni damarlar oluşur. Bu damarlar retinanın gerçek damarları gibi sağlıklı değildir. Kırılgandır ve kanamaya meyillidirler. Bu retina kanamaları göz içerisini doldurursa görme tamamen gidebilir ve oldukça kritik ameliyatlara ihtiyaç duyulabilir. Ayrıca retinadaki bu dolaşım bozukluğu ve kanamalar oldukça sorunlu ve kontrolü zor olan glokom türlerine sebep olabilir. Bu durum da sadece görme problemine değil gözlerde kontrolü zor olan ağrılara da neden olabilir.

 

Diyabetin retinopati üzerindeki etkilerine ilişkin tedaviler lazer tedavileri, göz içi enjeksiyonlar ve vitrektomi ameliyatları olmak üzere 3 gruba ayrılabilir.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Kabusa Dönen Yolculuklar: Suç ve Ceza Yeni Sezonuyla National Geographic Ekranlarında

Televizyon tarihinin en iddialı yapımları arasında gösterilen yapım, uyuşturucu kaçakçılarının, savaş mahkumlarının, kaçırılan kurbanların ve çok daha fazlasının etkileyici hikayelerini konu alıyor. “Kabusa Dönen Yolculuklar: Suç ve Ceza” 4 Mayıs’tan itibaren her salı akşamı saat 22.00’de National Geographic ekranlarında.

 

Bilimin, keşfin ve hikaye anlatımının gücüne inanarak 130 yılı aşkın bir süredir dünyanın en güvenilir markalarından biri olmayı sürdüren National Geographic’in birbirinden iddialı yapımlarını Digiturk, D-Smart, KabloTV, Tivibu, TV+ ve Vodafone TV platformlarından izleyebilirsiniz.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Türkiye'nin İlk Dijital Sanat Merkezi Sahneport Mayıs Ayında Dopdolu

Türkiyede ve dünyada hep tek alana ait dijital platformların olmasından yola çıkarak kurulan Sahneport, Türkiyenin ilk dijital sanat merkezi olmasıyla dikkat çekiyor. Sanatseverler, mayıs ayında farklı tarzlarla tek çatı altında Sahneport’ta buluşuyor

Bir sanat merkezinin dijital hali olarak hizmet veren Sahneportta sanatseverler mayıs ayı boyunca; tiyatro oyunları, konserler, çocuk ve aile etkinlikleri, ödüllü ve nitelikli film gösterimleri ve belgeseller, sergiler, webinarlar, ilham veren konuşmalar ve eğitimler, kurumsal etkinlikler gibi farklı alanlarda gerçekleştirilen tüm etkinliklere ulaşabilecek.

 

The Badau Sessaions ve Nardis Jazz Club Konserleri Mayıs’ta Sahneport’ta!

Sahneport mayıs ayı boyunca caz müziğine özel olarak ilgi duyanlar için kulakların pasını silecek caz performansları sunuyor.

Sarp Maden 5 ve Ferit Odman Quintet 1 Mayıs itibariyle Sahneport’ta müzik ziyafeti sunuyor.

Garanti BBVA’nın desteğiyle 2 Mayıs Pazar Günü Saat 20.00’den itibaren Kaan Bıyıkoğlu Quartet, 4 Mayıs Salı Günü Saat 21.30’dan itibaren Cem Tuncer Trio caz severler ile Sahneport’ta buluşuyor.

Baharın Enerjisi Mayıs Boyunca Sahneport’ta yaşanacak!

Pandemiyle birlikte hızla yükselen hibrit model sanat anlayışı ile kurulan Sahneport, mayıs ayında da multi-disipliner sanat dallarını tek bir çatı altında topluyor.

Kibarlık Budalası ve Karanlıkta Komedi gibi yerli oyunların yanı sıra Hollanda’nın köklü tiyatro oyunlarından Eleni en Roos (Eleni ve Gül) ve De Mus (Serçe) Türkçe alt yazı seçeneğiyle Sahneport’ta yer alıyor.

Ayrıca 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayram’nı da kapsayan ay boyunca Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün insani yönüne, insani bir dil ve gözle bakan tiyatro oyunu ‘İlelebet… Bir Atatürk Hikayesi’ sanatseverlere sunuluyor.

 

Yetişkinlere özel etkinliklerle birlikte minik misafirlerini de eğlenceye davet eden Sahneport’ta yine mayıs ayı boyunca çocuklara özel Oyuncak Hikayesi ve Çizmeli Kedi Müzikali sahne alıyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Kadıköy Kalamış Atatürk Parkı, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamaları kapsamında düzenlenen Masa Tenisi Turnuvası’na ev sahipliği yapıyor.

Kadıköy Belediyesi’nin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı kutlamaları kapsamında düzenlediği Masa Tenisi Turnuvası Kalamış Gençlik ve Spor Kompleksi’nde başlıyor. Gençlik ve Spor Hizmetleri Müdürlüğü tarafından düzenlenen, 18 Mayıs Salı, saat 10.00 – 18.00 saatleri arasında gerçekleşecek turnuvaya 12 yaş üstü herkes Kadıköy Belediyesi’nin internet sayfasında yer alan başvuru formunu doldurarak katılabiliyor.

 

Son başvuru tarihi 15 Mayıs Cuma olan turnuva 300 kişilik kontenjanla sınırlı. Türkiye Masa Tenisi Federasyonu işbirliğiyle gerçekleşecek turnuvaya masa tenisine gönül vermiş antrenörlerin bir araya gelerek kurduğu KBB Masa Tenisi – Table Tennis Organizations (TTO) da ödül ve raketleri temin ederek destekte bulunuyor.  

Kadıköy Belediyesi’nin Daha Çok Spor Daha Çok Kadıköy sloganıyla ilçede sürdürdüğü bütün spor etkinlikleri pandemi kurallarına uygun olarak gerçekleştiriliyor. Bu kurallara uygun olarak düzenlenecek turnuvaya katılımda da HES Kodu’nu gösterme zorunluluğu olacak.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Geleceğe Anne Dokunuşu

Doğal ve bitkisel içerikli temizlik ürünleri kullanmak bebeklerin, çocukların sağlığı açısından ve daha yeşil bir dünya için büyük önem taşıyor. Bunun için de kullanılan deterjanların içerdiği kimyasallara karşı bilinçli olmak gerekiyor. Anneler, Life By Fakir serisinde yer alan bitkisel formüllü vegan ürünlerle hem çevreyi koruyor hem de çocuklarının geleceğini garanti altına alıyor.

 

Doğada geri dönüşümü kolay olan, tamamen ekolojik ve vegan ürünlerden oluşan Life By Fakir serisi, bitkisel bazlı aktif madde içeren formülleriyle yüksek performanslı temizlik imkanı sunuyor. Serinin hiçbir ürünü insan sağlığına olumsuz etkileri olan GDO, SLS, klor, paraben, boya gibi kimyasallar içermiyor. Life By Fakir ürün serisinde; sıvı-toz çamaşır deterjanları, konsantre yumuşatıcılar ve ekolojik bulaşık makinesi tableti bulunuyor.

Anne Sevgisinin Yumuşaklığı 

Life By Fakir’in Baby serisinde yer alan 100 bitkisel yağlardan üretilmiş doğal granül sabun, bitkisel formüllü konsantre yumuşatıcı ve sıvı çamaşır deterjanı bebekler ile hassas ciltli yetişkinlerin çamaşırları için özel olarak geliştirildi. İlk günden itibaren bebek kıyafetlerinde güvenle kullanılabilen ürünler, zorlu leke ve kirleri kolaylıkla temizlerken giysilerin anne dokunuşu gibi yumuşacık olmasını sağlıyor. Ayrıca özel formülü sayesinde kolayca durulanıp çamaşırlarda kalıntı bırakmıyor.

Life By Fakir ürünlerinin bebekler, çocuklar ve hassas cilde sahip bireyler için tahrişe veya irritasyona neden olmadığı dermatolojik olarak test edilmiştir. Aynı zamanda ürünler Vegan ve Ecomark sertifikalarına da sahiptir.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları Çerçevesindeki İlk Kira Sertifikası İhracı TSKB’den

TSKB, sermaye piyasaları alanında yeni bir ilke imza atarak BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) odaklı ilk kira sertifikası ihracını başarı ile tamamladı. 45 Milyon TL tutarındaki ihraç hakkında bilgi veren TSKB Yatırım Bankacılığı Sermaye Piyasalarından Sorumlu Müdür Onur Aksoy, “Zorlu Enerji adına oluşturduğumuz toplam 400 milyon TL tutarında SKA Kira Sertifikası ihraç programı çerçevesinde, global piyasalarda örneklerini çok yeni görmeye başladığımız bir kira sertifikası ihracını daha başarı ile gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşıyoruz. TSKB olarak Zorlu Enerji adına ihraç ettiğimiz bu kira sertifikası ile dünyada ilk kez bir enerji şirketi adına doğrudan SKA’lara yönelik ilave kaynak yaratmış olduk. TSKB olarak sürdürülebilirlik alanındaki yenilikçi banka kimliğimizi sermaye piyasalarındaki açılımlarımızla güçlendirmeye devam edeceğiz” dedi.

 

Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB), Türkiye’de doğalgaz dağıtım, gıda, taşımacılık ve sağlık sektöründeki ilk kira sertifikaları (sukuk) ile dünyada bir ilk niteliğinde olan sürdürülebilir kira sertifikası ihraçlarının ardından yeni bir ilke imza atarak Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları çerçevesindeki ilk kira sertifikası ihracını başarı ile gerçekleştirdi. TSKB aracılığı ile gerçekleşen ihraçla, Zorlu Enerji Elektrik Üretim A.Ş.’ye 45 Milyon TL tutarında kaynak sağlandı.

 

TSKB’nin 2020 yılında Zorlu Enerji adına gerçekleştirdiği ve dünyada bir ilk olma özelliği taşıyan Sürdürülebilir Kira Sertifikası ihracından sonra bu yıl SKA Kira Sertifikası ile yeni bir ilki gerçekleştirdiklerini söyleyen TSKB Yatırım Bankacılığı Sermaye Piyasalarından Sorumlu Müdür Onur Aksoy, “Zorlu Enerji adına oluşturduğumuz toplam 400 milyon TL tutarında SKA Kira Sertifikası ihraç programı çerçevesinde, global piyasalarda örneklerini çok yeni görmeye başladığımız bir kira sertifikası ihracını daha başarı ile gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşıyoruz. SKA Kira Sertifikası ihraç programı kapsamının belirlenmesi sürecinde Zorlu Enerji’nin yenilenebilir enerji kaynaklı temiz enerji üretiminin desteklenmesi, sürdürülebilir enerji arzının güçlendirilmesi, enerji dağıtım altyapılarında iyileştirmeler yapılması ve atık yönetimi uygulamalarının desteklenmesi hedefleri göz önünde bulunduruldu. Zorlu Enerji, SKA Kira Sertifikası kapsamında rüzgâr ve güneş enerjisi alanında yapacağı yenilenebilir enerji yatırımlarıyla SKA 7: Erişilebilir ve Temiz Enerji, SKA 12: Sorumlu Tüketim ve Üretim ve SKA 13: İklim Eylemi amaçlarına katkıda bulunacak. Şimdiye kadar finans kurumlarının SKA’lar kapsamındaki projelerin finansmanına yönelik ihraç ettiği Kira Sertifikalarından farklı olarak TSKB olarak Zorlu Enerji adına ihraç ettiğimiz bu kira sertifikası ile dünyada ilk kez bir enerji şirketi adına doğrudan SKA’lara yönelik ilave kaynak yaratmış olduk. TSKB olarak sürdürülebilirlik alanındaki yenilikçi banka kimliğimizi sermaye piyasalarındaki açılımlarımızla güçlendirmeye devam edeceğiz” dedi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

İngiltere’de Online Eğitim Pandemide Nasıl Gelişti

İngiliz liseleri, pandemi sürecinde online eğitim konusunda oldukça ilerledi. Öğrencilerine GCSE ve A Level için özel online programlar sunan okullar Türk öğrenciler tarafından da yoğun bir şekilde tercih ediliyor.

 

İngiltere, Covid-19 salgınından en çok etkilenen ülkelerden biri oldu.  STUDYLON İngiltere Ülke Müdürü ve Kurucu Ortağı Alper Ilgınöz İngiliz liselerinin pandemi sürecinde, online eğitim konusundaki gelişimlerini anlattı.

 

İngiltere’de öğrenciler kontrollü şekilde eğitime devam etti

 

Pandemi nedeniyle Birleşik Krallık’ta ilk olarak 20 Mart 2020 tarihinde okulların kapatılmasına karar verildiğini hatırlatan STUDYLON İngiltere Ülke Müdürü Alper Ilgınöz, sadece ebeveynleri hayati işlerde çalışan çocuklar (polis, asker, doktor vb.) ve bakıma muhtaç çocukların, bu uygulamadan muaf tutulduğunu aktardı. Bu durumda olan öğrenciler için okullarda özel programlar hazırlandığını anlatan Ilgınöz, sözlerine şöyle devam etti: “Bu öğrencilerin görevli öğretmenler gözetiminde eğitim almaları sağlandı. 1 Haziran'da bazı küçük gruplar (kreş, resepsiyon-ilkokula hazırlık-, 1. ve 6. sınıflar), 15 Haziran’dan itibaren de 10. ve 12. sınıflar yeniden yüz yüze eğitime başladı. Yaz tatili sonrasında ülkede hızla artan vaka ve ölüm sayılarına rağmen 3 Eylül’de bütün seviyelerdeki öğrenciler, sınıf seviyelerine göre ayrılmış gruplardan (bubbles) çıkmamak ve sosyal mesafe, maske, temizlik gibi kurallara uymak kaydıyla okullarına döndü. Okulların ve öğrencilerin salgın sürecinde uyması gereken genel kurallara dair hükümet tarafından geniş kapsamlı bir yönerge yayımlandı.” 

 

Birleşik Krallık’taki tüm eğitim kurumları eğitime başladı

 

Bu süreçte sadece temel derslere devam edilirken, eğitim sisteminin önemli bir parçası olan ders dışı eğitim faaliyetlerin (after school club-etüt) yapılmadığını aktaran STUDYLON İngiltere Ülke Müdürü Alper Ilgınöz, aynı zamanda özel okulların da devlet okulları gibi online eğitime başladığını belirtti. İngiltere’de 700 bine yakın özel okul öğrencisinin, 2600 özel okulda eğitim aldığını ifade eden Ilgınöz şu bilgileri aktardı: “Birleşik Krallık’taki özel okullar, 20 Mart 2020’deki ilk kapanmadan sonra öğrencilerin kayıtları sildirmeleri tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Bunun önüne geçebilmek için ücretlerde yüzde 10 ila 30 arasında indirime giden bu kurumlar, gelir açısından daha fazla kayıp yaşamamak için uzaktan eğitim konusunda devlet okullarından daha hızlı hareket ettiler.  Birçok özel okulda sınıflara konulan kamera sistemleriyle öğretmenler ders anlatmaya devam etti. Bu şekilde öğrenciler, kendi ülkelerinden ve evlerinden bu dersleri takip etme imkânına kavuştular. Oxford Üniversitesi Astra Zeneca işbirliği ile üretilen Kovid aşısının yaygınlaşmasıyla vaka sayıları azaldı. Bugün itibariyle 33 milyon kişi ilk doz aşıyı yaptırdı. Vaka sayılarının azalmasıyla ülkede uygulanan Covid-19 önlemleri de azaldı. Son olarak 12 Nisan 2021 tarihinde Birleşik Krallık’taki eğitim kurumlarının tamamı fiziki eğitime başladı.”

 

GCSE ve A Level için özel online programlar

 

İngiltere’de karantinanın kalkmasının ardından yüz yüze derslere katılımı zorunlu kılmayan özel okulların “harmanlanmış” eğitim modelini uygulamaya devam ettiğini söyleyen STUDYLON İngiltere Ülke Müdürü Alper Ilgınöz, bu durumu fırsata çevirmek isteyen King’s College ve Harrow School gibi bilinen seçkin okullar ise GCSE ve A Level online programlarını öğrencilerine sunduğunu aktardı. İlk kez duyanlar için GSCE’yi, 11. Sınıf öğrencilerinin girdiği zorunlu Matematik ve İngilizce sınavları ile üniversitede okuyacakları bölüme göre seçtikleri derslerden girdikleri sınav olarak tanımlayan Ilgınöz, “Bu sınav sonuçları ile kolej ya da Sixth Form (12-13. sınıf) başvurusu yapabilirler. A Level ise; İngiltere’de 12 ve 13. sınıflarda öğrencinin üniversitede okumak istediği bölümle ilgili seçtiği ve sorumlu olduğu dersleri kapsayan uluslararası geçerliliği olan bir sınavdır.”

 

Tüm dünyada olduğu gibi İngiltere’deki okulların da çoğu pandemi dönemine hazırlıksız yakalandığını aktaran STUDYLON İngiltere Ülke Müdürü Alper Ilgınöz, bu yüzden 2020 yılının Mart ayından itibaren öğrencilerine eğitim veremediklerini hatırlattı. Haziran 2020’den sonra bazı derslerde online programların başladığını dile getiren Ilgınöz: “Bu da çok istenilen seviyede değildi. Ancak Eylül 2020'den itibaren toparlandılar. Fakat bu geç kalınmış toparlanma öğrencilerin derslerdeki seviyesini ve motivasyonunu kaybetmesine sebep oldu. Online okullar ise alt yapısı önceden beri hazır olduğu için herhangi bir değişiklik olmadan eğitimlerine devam ettiler. Bu durum da üniversite sınavlarının başarı oranlarına yansıdı. İngiltere’deki online eğitim konusunda en iddialı okulları sıralayacak olursak; ilk sırada az önce de bahsettiğim Harrow School Online geliyor. İddialı olmasının sebebi ise 1572 yılında kurulan Harrow School çatısı altında olması ve ilk defa geleneklerin dışına çıkıp bu köklü okulu online platforma taşımaları. Pearson gibi güçlü bir kurumu arkasına aldığı için ikinci sırada Pearson Online Academy gelirken King's College Online ise öğrencilerine sunmuş olduğu farklı programlarıyla üçüncü sıradadır” dedi. 

 

Üniversitede okumak istediğin bölüme yönelik ders seçimi

 

Eğitim için İngiliz liseleri, pandemi sürecinde de online program ve içerikleri konusunda genel olarak çok tercih edildiğini aktaran STUDYLON İngiltere Ülke Müdürü Alper Ilgınöz şunları söyledi: “ strong>Türkiye’deki öğrenciler tarafından da bu kadar yoğun tercih edilmelerindeki sebepler; farklı ülkeden öğrencilerle aynı sınıfta eğitim almak, İngilizceyi daha erken yaşta kalifiye bir şekilde öğrenmek ve en önemlisi de müfredatın öğrencinin kabiliyet ve isteğine göre şekillenmesi. Daha önce de belirttiğim gibi öğrenciler üniversitede okumak istedikleri bölüme göre ders seçimi yapabiliyorlar, Türkiye’de ise maalesef böyle bir seçenek söz konusu değil. Örneğin tıp okumak isteyen bir öğrenci kimya ve biyolojiyi seçimi yapıp sadece o derslere yoğunlaşabilir. Sizler de çocuğunuzun İngiltere’deki özel okullarda lise eğitimi almasını istiyorsanız fakat Covid-19 sürecinde eğitim sisteminin gidişatı hakkında endişeleriniz varsa profesyonel eğitim danışmanlarından süreçler, okullar ve programlar hakkında detaylı bilgi edinebilirsiniz.”

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı