Aylık arşivler: Mayıs 2021

Astımla ilgili doğru bilinen yanlışlar

Astım nedir?

Astım hastalığı, çevremizde bulunan alerjen ve çevresel faktörlerle akciğerlerin hava yollarında enflamasyon dediğimiz hasar sonucu aşırı bir hassasiyet olması ve bu hassasiyet sonucu da da tekrarlayan öksürük, nefes darlığı, hırlama gibi belirtilerin görüldüğü hastalığa denilmektedir. Astım hastalığının çocuklarda görülme sıklığı Dünya genelinde 10 civarındadır.

 

Astım sıklığının artmasının nedenleri

Alerjik hastalıkların görülme oranı günümüzde oldukça artmıştır. Bu artış salgın boyutuna ulaşmıştır. Astım hastalığı de alerjik bir hastalıktır ve her geçen gün sıklığı artmaktadır. Bu artışın nedenleri olarak genetik yatkınlık, kentleşme ve modernleşme için yaşam tarzı değişiklikleri, hava kirliliği, dizel araç kullanımının artması, sigara dumanına maruziyet, batılılaşmış beslenme, obezite, sezaryen doğum oranlarında artış, antibiyotik erken kullanımı oranlarında artış gibi birçok faktör önemli rol oynamaktadır.

Temizlik malzemelerinin astım gelişme üzerine etkisi

Yapılan çalışmalarda astım gelişmesinde sıklıkla temizlik malzemeleri de suçlanmaktadır. Temizlik malzemelerinde bulunan klor, su ile temas edince zararlı gazlara dönüşmekte ve uzun süreli maruz kalınmasıyla akciğer, burun ve ciltte zararlara neden olabilmektedir. Akciğer hava yollarında hasara neden olarak astıma, kronik bronşit, alerjik nezleye ve dermatit dediğimiz cilt rahatsızlığına neden olduğunu gösteren çalışmalar vardır. Bu nedenle temizlik malzemelerin seçiminde kokusu olmayan veya çok az olan, uçucu organik bileşiklerin seviyesi ve toplam organik karbon seviyesi yüksek olmayan, cilde zarar vermeyen yeni nesil temizlik malzemelerinin seçilmesi çok önemlidir. Bu tür özelliklerin çamaşır sularında, yüzey temizleyicilerinde,  deterjan ve bulaşık temizliğinde kullanılan ürünlerinde sağlanması ilerde astım gelişimini engellemek için önemlidir.

Astım önemli bir sağlık sorunudur

Dünya Sağlık Örgütü astımın çok önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu kabul etmiştir. DSÖ’ne göre tüm dünyada 339 milyon kişinin astımı olduğu tahmin edilmektedir ve 2016 yılında dünyada 417.918 astıma bağlı ölüm görülmüştür. Türkiye’de de yılda iki bin civarında astım nedeniyle ölüm olduğu tahmin edilmektedir. 

 

Astım atağı ve astım belirtileri nelerdir?

 

Astımın yaygın belirtileri arasında; öksürük, nefes darlığı ve hırıltı bulunur. Bu belirtiler kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. Belirtiler bazen şiddetlenir ve kötüleşebilir; bu durum da astım krizine neden olur. Astımda görülen başlıca belirtiler; 

  • Sık sık öksürük olması ve özellikle geceleri uykudan kaldıran öksürük olması,

  • Nefes sıkışması,

  • Göğüs ağrısı,

  • Akciğerde hırıltı sesinin duyulması,

  • Her gribin akciğere inmesi ve grip sonrası hırıltı öksürük belirtilerinin olması,

  • Oyun oynadıktan sonra öksürük, akciğerde hırıltı olması,

  • Spor, egzersiz sonrası nefes sıkışması, akciğerde hırıltı, öksürük olması,

  • Gribe bağlı öksürüğün 2 haftadan uzun sürmesi,

  • İki kez veya daha fazla zatürre hastalığına yakalanma belirtileri, alerjik astımın belirtileri olabilir.

Astım Krizi

Astım hastalığı olan bir kişide aniden nefes sıkışması gelişmesi durumuna astım krizi denilmektedir. Korkunç bir deneyim olabilmektedir. Göğüste sıkışma, ciğerlerde daralma hissi zorlayıcı bir sürece neden olmaktadır. Bir hastanın dediği gibi “havada boğuluyor gibi” hissedersiniz.

Astım krizinin nedeni solunan havanın akciğerlere girip çıkmasına izin veren bronşiyal tüplerin iltihaplanması ve tıkanmasıdır. Kriz sırasında, bronşiyal tüpleri çevreleyen kaslar daralır, hava yollarını daraltır ve nefes almayı çok zorlaştırır. Diğer yaygın semptomlar hırıltı ve göğüste bir daralma sesidir.

Krizin süresi, neyin neden olduğuna ve solunum yollarının ne kadar süreyle iltihaplandığına bağlı olarak değişebilir. Hafif ataklar sadece birkaç dakika sürebilir; daha şiddetli olanlar saatlerce günlerce sürebilir.

Astım krizleri ölümcül olabilir ancak büyük ölçüde önlenebilir ve engellenebilir. Astımın tedavisi erken ve doğru olursa ve düzenli kontrol edilirse astım krizinin önlenmesi mümkün olmaktadır. 

Astıma bağlı ölümler neden oluyor ve önlenebilir mi?

Ölümlerin çoğunluğu önlenebilir ölümlerdir ve uzun dönem medikal tedavinin yetersizliği ile astım hastalığı ve astım krizinin tedavisinde gecikmeden kaynaklanır. Dünyanın birçok yerinde astımlı hastalar astım ilaçlarına ve sağlık merkezlerine ulaşmada zorlanırlar. Kontrol edici ilaçların bulunamadığı ülkelerde ölüm oranları yüksektir. Astım tedavisinde sağlanan gelişmeler ile astımdan ölüm oranları birçok gelişmiş ülkede azalmıştır.

 

Astım tam olarak iyileştirilemese de, astım ataklarını veya alevlenmelerini tedavi ile azaltmak ve önlemek mümkündür. 

Astımla ilgili doğru bilinen yanlışlar

Bu yılın Dünya Astım Günü’nün teması “astımla ilgili yanlış kanıları ortaya çıkarmak”tır. Bu tema, astımlı hastaların, bu hastalığın tedavisi ile ilgili gelişmelerden gönül rahatlığı ile faydalanmalarını engelleyen, astımla ilgili sık duyulan söylenti ve yanlış kanıları belirlemeye yönelik bir çağrıdır.

Astımla ilgili yaygın yanlış kanılar şunlardır:

1. Astım, bir çocukluk çağı hastalığıdır; zamanla kaybolur. 

2. Astım, bulaşıcı bir enfeksiyondur. 

3. Astımlılar egzersiz yapmamalıdır. 

4. Astım, sadece yüksek doz kortizonla kontrol edilebilir. 

5. Astım ilaçları iyi hissedilen dönemlerde kesilebilir

Astımla ilgili doğrular

1. Astım her yaşta ortaya çıkabilir. Çocuklarda, ergenlerde, yetişkinlerde ve yaşlılarda astım ortaya çıkabilmektedir.  Astımın kendi kendine zamanla kaybolacağı kanısı doğru değildir. 

2. Astım bulaşıcı bir enfeksiyon değildir. Ancak, viral solunum yolu enfeksiyonları (örn.soğuk algınlığı ve grip) astım ataklarına neden olabilir. Çocuklarda astım genellikle alerji ile ilişkilidir, ancak erişkin yaşta başlayan astım daha az allerjiktir. 

3. Hastalık iyi kontrol altındaysa, astımlılar egzersiz yapabilirler hatta ağır spor dahi yapabilirler. Astımı olan birçok sporcu vardır. Spor, astımlılarda obeziteyi engelleyerek astımın kötüye gitmesini engellemektedir. Bu nedenle astımlılar egzersiz yapamaz kanısı doğru değildir. 

4. Astım genellikle düşük doz inhaler steroidlerle kontrol altına alınabilir. Astımın sadece yüksek doz kortizonla tedavi edildiği kanısı doğru değildir. Astım düşük doz kortizonla kontrol altında tutulabilmektedir. 

5. Astım ilaçları iyi hissedilen dönemlerde kendi kendimize kesmemiz doğru değildir. Çünkü iyileştirici ilaçlar uzun süre kullanılması gereken ve doktorun uygun gördüğü dönemde kesilmesi gerekir. 

Sonuç olarak özetleyecek olursak:

-Astım hastalığı sıklığı her geçen gün artmaya devam etmektedir. Bu artışın nedeni modernleşmenin getirdiği çevresel faktörlerdir. 

-Astım, çocukluktan yaşlılığa her yaşta ortaya çıkabilir ve herkesi etkileyebilir. 

-Astım bulaşıcı bir enfeksiyon değildir.

-Hastalık iyi kontrol edilirse, astımlılar egzersiz yapabilirler hatta ağır spor dahi yapabilirler.

Astımın sadece yüksek doz kortizonla tedavi edildiği kanısı yanlıştır. 

.-Astım ilaçları iyi hissedilen dönemlerde kendi kendimize kesmemiz doğru değildir.

-Astıma bağlı ölümler, uygun tedavilerle önlenebilir. 

-Astımda doğru tedavi ve düzenli kontrol son derece önemlidir. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

İş’te Psikososyal Güvenlik Projesi maden çalışanlarının psikososyal güvenliği için paydaşlarıyla buluştu

İş’te Psikososyal Güvenlik Projesi maden çalışanlarının  psikososyal güvenliği için paydaşlarıyla buluştu

 

Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından meslek hastalıkları ve iş kazalarının önlenmesine dikkat çekmek amacıyla belirlenen Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü’nde “İş’te Psikososyal Güvenlik Projesi”nin açılış toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıda söz alan Zonguldak Valisi Mustafa Tutulmaz; “Kömür Zonguldak’ın kutsalı ve şehrin varlık sebebi. Madencilik sektöründe iş sağlığı ve iş güvenliğinin teknolojik gelişmelere uygun bir şekilde sağlanması, kömüre hayat veren işçilerimizin bu riskli görevde sağlıklı ve güvenli bir işyerinde çalıştıklarına inanmaları ve kendilerini güvende hissetmeleri büyük önem arz ediyor” dedi

 

Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilen, “İş Sağlığı ve Güvenliğinin Geliştirilmesi Hibe Programı” kapsamında İstanbul Bilgi Üniversitesi ve İşyeri Hekimleri Derneği tarafından hayata geçirilen “Maden Sektöründe Çalışanların Psikososyal Risklerinin Değerlendirilmesi ve Önlenmesine Yönelik İşyeri Hekimlerinin Kapasitesini Geliştirme Projesi”nin resmi açılış toplantısı online olarak gerçekleştirildi. Maden çalışanlarının psikolojik sağlığını ve sosyal hayatını olumsuz etkileme potansiyeline sahip unsurların değerlendirilmesine ve önlenmesine yönelik işyeri hekimlerinin kapasitesinin geliştirilmesinin amaçlandığı projenin resmi açılış toplantısında ilk sözü alan İstanbul Bilgi Üniversitesi Proje Direktörü Dr. Şafak Öz Aktepe proje kapsamında yapılacakları aktardı ve projenin hedeflerine ulaşmasında paydaşların katkısının önemine dikkat çekti.

 

“Kömür Zonguldak’ın kutsalı ve şehrin varlık sebebi”

 

Etkinlikte söz alan Zonguldak Valisi Mustafa Tutulmaz; “Kömür Zonguldak’ın kutsalı ve şehrin varlık sebebi. Uluslararası Çalışma Örgütü ve Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünya çapında her yıl binlerce işçi hayatını kaybetmekte. Madencilik sektöründe iş sağlığı ve iş güvenliğinin teknolojik gelişmelere uygun bir şekilde sağlanması, kömüre hayat veren işçilerimizin bu riskli görevde sağlıklı ve güvenli bir işyerinde çalıştıklarına inanmaları ve kendilerini güvende hissetmeleri büyük önem arz ediyor. Bu güven ortamını yaratmak, işyerlerinde bilimsel yöntemleri ve son teknoloji ürünü imkanları kullanmak iş risklerini kontrol altında tutarak iş kazalarını azami düzeye indirmemizde etkin rol oynacak. Psikososyal riskler de kesinlikle göz ardı edilmemesi gereken bir husus olarak karşımıza çıkıyor” şeklinde konuştu. 

 

Türkiye’de yapılacak en kapsamlı çalışma: İş’te Psikososyal Güvenlik Projesi

 

İstanbul Bilgi Üniversitesi Vekil Rektörü Prof. Dr. M. N. Alpaslan Parlakçı; “İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin araştırma politikası, geniş bir yelpazeye yayılan çeşitli alan ve disiplinler dâhilinde en güncel çalışmaların ortaya konması anlayışına dayanmaktadır” dedi. Projenin önemini aktaran Parlakçı; “İş’te Psikososyal Güvenlik Pojesi, bu ilkeler çerçevesinde işyeri hekimlerinin madencilik sektörü çalışanlarının karşılaştığı psikososyal risklerin neler olduğu ve bu riskleri nasıl tespit edebilecekleri konusunda yetkinliklerini geliştirmeyi amaçlıyor. Maden sektöründe yapılacak bir uygulama ile iş sağlığı ve güvenliği alanında işyeri hekimlerinin insan kaynağı kapasitesini geliştirecek sürdürülebilir bir model önermeyi ve insana yakışır, sağlıklı ve güvenli iş kültürünü yaygınlaştırmayı hedefliyor.  Başvurusu yapılan 400 çalışma arasından desteklenmeye değer görülen 37 proje arasında yer alan ve 18 ay sürecek olan bu önemli projenin eş finansman katkısı üniversitemiz tarafından gerçekleştirilecektir. Proje, madencilik sektöründe çalışanların sağlık ve güvenliğine etki eden psikososyal riskler üzerine Türkiye’de yapılacak en kapsamlı çalışma olma özelliğini taşımaktadır” şeklinde konuştu.

 

Maden sektöründe çalışan dezavantajlı gruplara yönelik çalışmalar da yürütülecek

 

T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Avrupa Birliği ve Mali Yardımlar Dairesi Başkanı Süreyya Erkan;  “Proje kapsamında psikososyal risk değerlendirme modelinin ve ölçüm aracının geliştirilmesini, işyeri hekimlerinin bu riskler konusunda eğitilmesini, işçi ve işverenlerin farkındalığını artırmayı amaçlıyoruz. Bunun yanı sıra psikososyal risklere maruz kalan dezavantajlı işçiler için de çalışmalar yürüteceğiz. Işyeri hekimleri için psikososyal risk değerlendirme standartlarının raporlanması ve bu sektörde emek veren engelli bireyler için ‘Maden Sektöründe Engelli Birey Olmak’ konulu bir kitabın yazılması, yine bu konuda bir belgesel çekilmesini de hedefliyoruz” dedi. T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdür Yardımcısı Sedat Yenidünya; “İş Sağlığı ve G&uuml
;venliği anlamında en titiz çalıştığımız sektörlerden biri maden sektörü. Yapılan yasal düzenlemelerin yanı sıra çalışanların ve işverenlerin iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin uygulamaları içselleştirmesi çözümün en önemli anahtarlarından birisi” diyerek sözlerine “Bu projenin bu anlamda büyük bir katkı sağlayacağına inanıyoruz” şeklinde devam etti. 

 

Maden sektöründe emek veren tüm işçilerin psikososyal durumları araştırılmalı

 

Genel Maden İşçileri Sendikası Genel Başkan Yardımcısı İsa Mutlu, proje hayata geçirilirken gözetilmesi gereken grupları anlatarak “Öncelikle mevcut kamu işçilerin, ikinci aşamada Zonguldak’ta bulunan özel sektördeki maden çalışanlarının, üçüncü aşamadaysa kaçak maden ocakları çalışanlarının psikososyal durumları belirlenmeli. Hem Türkiye Taşkömürü Kurumu’na bağlı ocaklarda hem de kaçak ocaklarda hayatlarını kaybeden maden işçilerinin yakınlarının psikososyal durumları ve ihtiyaçları araştırılmalı. İş kazalarında sakatlanan işçilerimizin de gözetilmesi çok önemli” şeklinde konuşarak projede emek veren herkese teşekkürlerini iletti. 

 

“Ocağa inerken kafam rahat olmalı!”

 

İstanbul Bilgi Üniversitesi Proje Yürütücüsü Doç. Dr. İdil Işık; maden işçilerinin psikolojik sağlığını ve sosyal hayatını olumsuz etkileme potansiyeline sahip unsurların değerlendirilmesi ve önlenmesinin “İş’te Psikososyal Güvenlik Projesi”nde ana amaç olduğunu vurgulayarak, “12-16 Nisan 2021 tarihlerinde Zonguldak’ta gerçekleştirdiğimiz saha çalışmasında ‘psikososyal risk’ kavramının, maden işçileri tarafından ‘Ocağa inerken kafam rahat olmalı!’ söylemi ile belirtildiğini gördük. Zonguldak havzasında ilgili idari kamu kuruluşları, sendikalar, kamu ve özel sektör maden işletmelerinin yöneticileri ile yaptığımız görüşmelerde madenciliğin ‘fizikselin yanında psikolojik hasar da yaratan bir iş kolu’ olarak tanımlandığına şahit olduk” şeklinde konuştu. Işık konuşmasında; organizasyonların, psikososyal nitelikteki tehlikeleri belirlemesinin risk yönetimi açısından gerekli olduğu; işin nasıl organize edildiği, işyerindeki sosyal faktörler, çalışma ortamı, ekipman ve tehlikeli görevlerin psikolojik sağlık üzerindeki etkilerinin maden sektörüne özel araştırılacağını; bu unsurları ölçmek için geliştirilecek bir ölçüm aracı ve bir mobil aplikasyonun kullanımı konusunda öncelikle işyeri hekimlerinin eğitileceğini aktardı. Işık, çalışan psikolojik sağlığı ve esenliğinin korunmasına yönelik politikalar, uygulamalar ve prosedürlerin yarattığı sosyal bağlam ve çalışma koşulları ile   maden sektöründe “psikososyal güvenlik” koşullarının sağlanmasına etki ederek, stres, tükenmişlik, kaygı, uyku bozuklukları, depresyon, ciddi psikolojik bozukluklar, travma sonrası bozukluklar, madde ve alkol kullanımı, yeme bozuklukları, diğer bağımlılıklar, özel yaşam ve iş yaşam kalitesinde düşüş ve anlam kaybı gibi psikolojik sorunların önüne geçileceğini vurguladı.

 

Psikosoyal riskler buzdağının görünmeyen yüzü 

 

Projenin eş faydalanıcısı İşyeri Hekimleri Derneği adına Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Atınç Kayınova ve Yönetim Kurulu Üyesi İSG Yüksek Lisans Dereceli İşyeri Hekimi Dr. Erol Ünal söz aldılar. Psikososyal risklerin buzdağının görünmeyen yüzü olduğuna ve maden çalışanlarının psikososyal risklerinin önlenmesinde ve yönetilmesinde işyeri hekimlerine düşen rolü gerçekleştirmek üzere hazır olduklarını belirttiler. 

 

Etkinliğin kapanış konuşmasını ise İş’te Psikososyal Güvenlik Projesi Koordinatörü Uzm. Örgütsel Psikolog Esin Çetin Özbudak ve proje ekibi yaptı. Bülent Ecevit Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Erdoğan Kaymakçı, Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü İş Sağlığı, Güvenliği ve Eğitim Daire Başkanı Faik Ahmet Sarıalioğlu, Emekli Maden Mühendisi ve A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı Şükran Uzun Kırömeroğlu etkinlikte söz alan diğer isimler arasında yer aldı.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Ödem içecekleri hakkında doğru bilinen 7 yanlış

Özellikle riskli grupta bulunan kişilerin ödem söktürücü karışımları kullanırken çok daha fazla dikkatli olması gerekir.” diyor. Toplumumuzda ödem çaylarıyla ilgili doğru bilinen yanlışların sağlığa zarar verdiğini vurgulayan Beslenme ve Diyet Uzmanı Nur Ecem Baydı Ozman, ödem içecekleri hakkında doğru bilinen 7 yanlışı sıraladı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu. 

 

Ödem içecekleri zayıflatır: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Ödem içecekleri zayıflatmaz. Zayıflamak her ne kadar tartıda azalma ile ölçülse de aslında burada hedeflenen yağ kaybı olmalıdır. Oysa zayıflama sürecine girerken ilk hedeflenen ödem atmak oluyor. Ödem içecekleri dokularda fazla biriken suyun atılmasına yardımcı olur ancak beden değişimi sağlayan asıl olarak yağ kaybı olduğundan kilo verme sürecinde ödem kaybından çok yağ kaybına odaklanmalısınız. Yağ kaybı da ne yazık ki bitkisel çözümlerle değil, dengeli bir beslenme planı ve düzenli egzersiz ile mümkün olabiliyor.

Ödem içeceklerini herkes tüketebilir: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Ödem içecekleri herkes için tüketilebilir değildir. Kalp hastaları, yüksek tansiyon hastalığı olanlar, diyabet veya reaktif hipoglisemisi olan kişiler, gebe ve emzikli kişiler bu içecekler konusunda özellikle dikkatli olmalı. Örneğin ginseng bitkisini bilinçsizce kullanmak kan şekerinin düşmesine veya tansiyonunuzun yükselmesine neden olabilir. Bu anlamda bitkiler bilinçsizce fazla miktarlarda kullanılmamalıdır. Özellikle riskli grupta bulunan kişilerin ödem söktürücü karışımları kullanırken çok daha fazla dikkatli olması gerekir. Yine bazı karışımlar sürekli veya yüksek miktarlarda kullanıldığında hamilelerde düşük yapma riski veya emziren annelerde süt ile bebeğe geçerek istenmeyen yan etkilerin oluşumuna neden olabilmektedir. 

Tansiyonu etkilemez: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Tansiyon hastaları özellikle dikkatli olmalı. Sıklıkla ödem atma amacıyla kullanılan mısır püskülü, kiraz sapı gibi diüretik yani idrar söktürücü bitki veya bitki karışımları hali hazırda ilaç kullanan bazı hipertansiyon hastalarında olumsuz sonuçlara yol açabilir. Çünkü bazı hipertansiyon ilaçlarının da diüretik yani vücuttan su attırma etkisi mevcuttur ve bu kişilerde su tüketimi de yetersiz ise ödem amaçlı alınan bitki karışımları bu hastalar için olumsuz sonuçlar doğurabilir.

Sağlıklı bir öğün alternatifi: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Kişiler zaman zaman detoks, kilo verme veya  ödem atma amacıyla çeşitli bitki, meyve karışımları hazırlayarak bunları bir öğün niyetine tüketebilmektedir. Sağlıklı kişiler için zaman zaman bu şekilde sıvı öğünler planlanması sorun yaratmasa da, hem sürdürülebilirliği zordur hem de bu şekilde sıvı beslenme uzun vadede yeme davranışını olumsuz etkileyebilir. Çünkü sıvı beslenmede çiğneme faktörü ortadan kalktığından tatmin duygusu azalır ve ayrıca sıvı besinler mideyi hızlı terkettiği için çabuk acıkma, kan şekeri regülasyonu sağlama problemleri ortaya çıkabilir ve kişi bunun akabinde daha hızlı bir şekilde daha fazla kilolar alabilir. 

İlaç kullanımını etkilemez: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Bitki veya bitki karışımları kullanarak ödeme yardımcı çaylar veya içecekler hazırlarken çok dikkatli olmak gerekmektedir. Çünkü bu bitkiler fazla miktarda veya sıklıkla kullanıldıklarında bazı ilaçlarla etkileşime girebilirler. Örneğin; ödem atıcı olarak ya da ödem içecekleri yapım aşamasında sıklıkla kullanılan yeşil çay, warfarin grubu yani bir tür kan sulandırıcı ilaç kullanan hastalarda bu ilaçlarla etkileşime girerek bu ilaçların etkinliğini azaltabilmektedir.

Doğal olduklarından böbreklere zarar vermez: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Ödem içecekleri veya ödem çayları böbreklere ciddi zarar verebilir. Ödem sökmenin en iyi yolu yeterli su içmektir. Suyun yeterli içilmesi vücutta fazla suyun tutulmasını engeller. Ödem söktürücü içecekleri tüketirken su tüketiminiz yetersiz kalırsa böbreğin kanlanmasında azalma meydana getirerek akut böbrek yetmezliğine neden olabilir. Bu anlamda ödem atmanın en iyi yolu tuz kısıtlaması ve yeterli sıvı tüketimidir. Ayrıca okzalattan zengin olan ıspanak, pazı, maydonoz, salatalık, çilek gibi besinlerin ödem atıcı karışımlarda sıklıkla ve fazla miktarlarda kullanılması da böbrek taşı oluşumuna yol açabilir. 

Su içemediğim için sıvı ihtiyacımı karşılıyorum: YANLIŞ!

DOĞRUSU: Ödem içecekleri suyun yerini tutmaz. Çok fazla kişi su içme alışkanlığı olmamasından şikayet etmekte ve hazırladığı bitkisel sıvı karışımları sayesinde su almayı hedeflemekte. Ancak ne yazık ki bu bitkisel karışımlar diüretik etkisi ile vücuttan su atımını arttırarak sizi susuz bırakabilir. Vücuda yeteri kadar su sağlamanın da ödem atmanın da en iyi yolu günlük yeteri kadar yani 2-2.5 litre katkısız sade su tüketmektir. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

TSKB’nin Aktif Büyüklüğü 58 Milyar TL’yi Aştı

Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. (TSKB), 2021 yılının ilk üç ayına ilişkin finansal sonuçlarını açıkladı. TSKB’nin konsolide olmayan finansal tablolarına göre, toplam aktif büyüklüğü 58 milyar TL’yi aştı. TSKB Genel Müdürü Ece Börü, yaptığı değerlendirmede, “Aşılanmayla ilgili umut vadeden gelişmeler ve küresel toparlanmaya bağlı olarak 2021 yılına kredi talebinde canlanma ile başladık. 2021-2025 yılları arasında SKA bağlantılı kredilerin toplam portföy içerisindeki oranını 90 seviyesi üzerinde tutma hedefimizle ülkemizin sürdürülebilir ve kapsayıcı kalkınması için yarattığımız katma değeri daha da artıracağız” diye konuştu. 

 

Türkiye Sınai Kalkınma Bankası'nın aktif büyüklüğü, 2021 yılının ilk üç ayında, önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 24 artarak 58 milyar TL'nin üzerine çıktı. Bankanın toplam kredi portföyü aynı dönemde yüzde 29 büyüme kaydederek 44 milyar TL oldu. 

 

TSKB’nin özkaynakları 6 milyar TL seviyesinde gerçekleşirken, üç aylık net dönem karı 226 milyon TL oldu. 

 

Aşılanmayla ilgili umut vadeden gelişmeler ve küresel toparlanmaya bağlı olarak 2021 yılına kredi talebinde canlanma ile başladıklarını ifade eden TSKB Genel Müdürü Ece Börü: “2020 yıl sonu itibariyle BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına (SKA) yönelik çevre, yenilenebilir enerji, enerji ve kaynak verimliliği, kadın istihdamı ve gelişmekte olan bölge yatırımlarıyla pozitif çevresel ve sosyal etki yaratan projeleri finanse etmeye devam ettik. 2021-2025 yılları arasında SKA bağlantılı kredilerin toplam portföy içerisindeki oranını 90 seviyesi üzerinde tutma hedefimizle ülkemizin sürdürülebilir ve kapsayıcı kalkınması için yarattığımız katma değeri daha da artıracağız” dedi.  

 

Ece Börü: “2021 yılına Sürdürülebilir Eurobond ihracımızla başladık”

 

Pandemiyle birlikte daha çok önem kazanan sürdürülebilir yatırımlara sağladıkları finansman olanakları ile 2021 yılında da yenilikçi çalışmalara imza atmayı sürdürdüklerini açıklayan TSKB Genel Müdürü Ece Börü, “2021 yılına 350 milyon dolar büyüklüğündeki 5 yıl vadeli sürdürülebilir Eurobond ihracımızla başladık. Türk finans sektöründe yılın ilk ihracı olan bu işlemimize yatırımcılardan 6 kat talep geldi. Bu talebin üçte birinin ÇSY kriterlerini dikkate alan yatırımcılara ait olduğunun altını çizmek isterim. İhraçtan elde edilen fonlar bankamızın Sürdürülebilir Finansman Çerçevesi’ne uygun projelere aktarılacak. Böylelikle 2016 yılında Türkiye’nin ilk yeşil/sürdürülebilir tahviliyle adım attığımız bu yolda üçüncü ihracımızı başarıyla gerçekleştirmekten ve ülkemizin geleceğine dönük yatırımlara ilave kaynak yaratmaktan dolayı mutluyuz” dedi. 

 

“Sermaye piyasalarında sürdürebilirlik açılımı yaptık” 

 

Yenilikçi sürdürülebilirlik kriterlerini tüm bankacılık modeline ve hizmet yelpazesine entegre ettiklerini belirten Ece Börü şöyle devam etti: “Yakın zamanda yatırım bankacılığı alanında bir ilke imza atarak sermaye piyasalarında sürdürülebilirlik açılımı yaptık. Türkiye'de doğalgaz dağıtım ve gıda sektöründeki ilk kira sertifikası ihraçlarımızın ardından, bu defa enerji sektöründe, Uluslararası Sermaye Piyasası Birliği'nin 4 temel standardına uygun olarak, sürdürülebilir altyapı ve temiz ulaşım gibi hedefleri de kapsayacak şekilde Türkiye’de ilk Sürdürülebilir Sukuk ihracı aracılığını gerçekleştirdik.  2021 yılı başında ise yine bir ilke imza atarak Türkiye’nin sağlık sektöründeki ilk kira sertifikası ihracını başarı ile tamamladık. Banka olarak sermaye piyasalarına yeni ilkler kazandırmaya ve firmalarımıza sürdürülebilirlik temalı enstrümanlarla alternatif kaynak yaratmaya devam edeceğiz.” 

“Avrupa Yeşil Mutabakatı ile ilgili gelişmeleri yakından takip ediyoruz”

 

Kalkınma bankacılığı misyonumuz çerçevesinde, paydaşlarımızı özellikle orta ve uzun vadede karşılaşabilecekleri yeni durumlara hazırlamak üzere sürdürülebilirlik alanındaki yerel ve global düzenlemeleri yakından takip ettiklerini belirten Börü, sözlerine şöyle devam etti: “Önümüzdeki dönemde iklim değişikliği adaptasyonu ve Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde gelebilecek olası vergilendirme ve kısıtlayıcı önlemler söz konusu. TSKB olarak bu süreçte müşterilerimizin yeşil dönüşüm arayışlarını ve ilave yatırımlarını desteklemenin yanı sıra danışmanlık hizmetlerimizle de gerekli aksiyonların en sağlıklı şekilde alınması yönünde rehberlik yapmaya devam edeceğiz” diye konuştu. 

 

2030 yılına kadar 8 milyar ABD Doları tutarında Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) bağlantılı finansman hedefliyoruz

 

TSKB, mart ayında, 2020 yıl sonu sonuçlarını içeren Küresel Raporlama İnisiyatifi (GRI) onaylı Entegre Faaliyet Raporunu yayınladı. Her sene hedeflerini zenginleştirmeye özen gösteren TSKB, 2020 raporunda UNEP FI Sorumlu Bankacılık Prensipleri imzacılığı kapsamındaki sonuçlarına da yer verdi. 

 

Hedef ve gerçekleşmeleri şeffaf bir şekilde paylaşmanın önemine değinen Ece Börü: “Biz kalkınmada tüm sermaye öğelerinin önemine inanıyoruz ve BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarını merkeze alıyoruz. Bankamızın kurumsal bankacılık, yatırım bankacılığı ve danışmanlık hizmetlerini de bu bakış açısıyla şekillendiriyoruz. Sürdürülebilirlik bankacılık modelimizdeki entegre yaklaşımı tüm boyutlarıyla ele aldığımız raporumuzda geleceğe dönük somut hedefler koyuyoruz. Faaliyetlerimiz ve sosyal sorumluluk projelerimiz ile SKA’ların neredeyse tamamına dokunuyoruz. 2020 yılsonu sonuçlarımıza göre kredi portföyümüzde ağırlıklı olarak 7 SKA’ya katkımız öne çıkıyor. Bu kapsamda 2030 yılına kadar 8 milyar ABD Doları tutarında SKA bağlantılı finansman hedefimize de raporumuzda yer verdik” dedi.

 

TSKB’nin sürdürülebilirlik faaliyetleri uluslararası ödüllerle tescilleniyor.

 

TSKB, pozitif çevresel ve sosyal etki yaratan projelere yönelik, içinde ölçme ve geliştirme araçları da olan finansman olanaklarının yanı sıra yatırım bankacılığı ve danışmanlık hizmetleri ile müşterilerinin daha sürdürülebilir iş modellerine geçmelerine aktif destek veriyor. Banka ayrıca, çevre, cinsiyet eşitliği, sanat ve kültür alanlarında yürüttüğü uzun soluklu sosyal sorumluluk projeleriyle etki alanını her geçen gün büyütüyor.

 

TSKB’nin sürdürülebilirlik alanındaki faaliyetlerinin başarısı yılın başında, uluslararası bir organizasyon olan CSR Works International tarafından önemli bir ödülle tescillendi. Organizasyonun sürdürülebilirlik liderliği alanında belirlediği ‘Asia’s Top Sustainability Superwomen 2020’ onur listesinde yer alan 13 kadın liderden biri TSKB’nin genel müdürü Ece Börü oldu. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Ali Babacan ve İbrahim Çanakcı Enflasyon Açıklamaları

DEVA Partisi Ekonomi ve Finans Politikaları Başkanı İbrahim Çanakcı, TÜİK’in açıkladığı Nisan ayı enflasyon verilerini değerlendirdi. Halkın hissettiği enflasyonun resmi rakamların iki katından fazla olduğunu hatırlatan Çanakcı, hükûmetin vahim hatalarının sadece enflasyondaki artışa değil, vatandaşların intiharına yol açtığını söyledi.

 

DEVA Partisi Ekonomi ve Finans Politikaları Başkanı İbrahim Çanakcı, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayınladığı nisan ayına ilişkin enflasyon verileri üzerine yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

 

‘Geçim sıkıntısı can alırken kaynakları rant projelerinde heba etmeyin’

“Hükûmetin vahim hataları ve yanlış politikaları maalesef artık enflasyondaki yüzde artışlara değil, en kıymetli değerimiz olan vatandaşlarımızın hayatlarına yansıyor. Günler, vatandaşlarımızın geçim sıkıntısı nedeniyle hayatlarına son verdiği haberlerini yüreklerimiz yanarak okumakla geçiyor. Yurtiçi Üretici Fiyatlarında artış yüzde 35’i aştı, çekirdek enflasyon göstergelerindeki bozulma sürüyor. Hükûmete, kurumlara ve politikalara güven kalmadı. Enflasyonun önümüzdeki dönemdeki görünümüne ilişkin endişeler de ciddi biçimde artıyor. Hükûmet, sorunları görmezlikten gelme ve inkâr etme anlayışını terk edip, ülkemizin kaynaklarını yandaş gruplar ve rant projeleri için heba etmek yerine halkımızın gerçek ihtiyaçları için kullanmalıdır.”

 

‘Ekonomide tablo kötüleşiyor’

“TÜİK’in nisan ayı verilerinde de görüldüğü gibi, hem tüketici fiyatları (TÜFE) hem de yurt içi üretici fiyatlarında (Yİ-ÜFE) yaşanan artış, ekonomik tablonun kötüleşmeye devam ettiğini ortaya koyuyor. TÜFE’deki aylık artış yüzde 1,7; yıllık artış ise yüzde 17,1 oldu. Yurtiçi üretici fiyatlarındaki aylık artış yüzde 4,3; yıllık artış ise yüzde 35,2 oldu. Yurtiçi üretici fiyatları yıllık artış hızı bir yıl içinde 30 puana yakın artış gösterdi.”

 

‘TÜİK’in makyajlı verileri bile hayat pahalılığını gösteriyor’

“İlk dört aylık enflasyon TÜFE’de yüzde 5,5; Yİ-ÜFE’de ise yüzde 12,9 seviyesinde. Hatırlanacağı üzere, hükûmet memurlarımıza bu yılın ilk altı ayı için yüzde 3’lük bir zam vermişti. Bu verilerTÜİK’in bastırılmış ve makyajlanmış verilerine göre bile hayat pahalılığının ulaştığı dayanılmaz boyutu ortaya koymaktadır. Yapılan bağımsız enflasyon hesaplamalarına ve anketlere göre halkımızın fiilen yaşadığı enflasyon, resmî rakamların iki katından fazladır.”

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Çehov’un “Martı”sı Okuma Tiyatrosu’nda

Anton Çehov’un ünlü eseri “Martı”, ortak noktaları sanat olan dört kişinin arasında geçen romantik ve sanatsal çatışmaların hikâyesini anlatıyor. Pelin Ermiş ve Uğur Karabulut tarafından seslendirilen eserin ilk gösterimi 5 Mayıs saat 20.30’da İş Sanat’ın YouTube kanalında gerçekleşecek.  

 

İş Sanat Okuma Tiyatrosu’nda kasım ayından bu yana Lope de Vega, Molière, Pierre-Augustin Beaumarchais, Henrik Ibsen ve Gogol’un eserlerine de yer verildi. Okuma Tiyatrosu’nun tüm bölümleri yıl boyunca İş Sanat’ın YouTube kanalında ücretsiz erişime açık olacak.  

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Enerya Kapadokyagaz , Nevşehir’de 3 yeni Beldeye daha doğal gaz getiriyor

Doğal gaz sektörünün en önemli aktörlerinden olan Enerya Kapadokyagaz , yatırımlarını ve doğal gaz ağını her geçen gün artırıyor. EPDK’dan 18.03.2021 tarihinde almış olduğu izinle Göreme-Ortahisar ve Uçhisar şehirlerini dağıtım lisansına dahil eden Enerya Kapadokyagaz, bu kapsamda ilgili beldeler için gereken 6” çelik boru hattı imalatına başladı.

 

 

Enerya Kapadokyagaz Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Özaltın, Dağıtım Lisansının alındığı günden itibaren temiz ve ekonomik enerji olan doğal gazı bölge halkının hizmetine sunmayı amaçlayan Şirketimizin ; söz konusu üç beldeye doğal gaz hizmetinin getirilmesi için ilgili tüm kamu kurum ve kuruluşları ile çok yoğun görüşmeler yaptığını, gerekli prosedürlerin tamamladığını, gelecek yıla kalacak olan projenin bir yıl öne çekildiğini belirterek bu süreçte desteklerini esirgemeyen Nevşehir Milletvekillerimiz Mustafa Açıkgöz, Yücel Menekşe ile Göreme Belediye Başkanı ÖmerEren, Uçhisar Belediye Başkanı Mustafa Süslü ve Ortahisar Belediye Başkanı Mustafa Ateş’e de teşekkürlerini iletti. 

Bugün Niğde ve Nevşehir'de 1.235 km doğal gaz hattı ile Niğde Merkez, Bor, Fertek ile Nevşehir Merkez, Avanos, Ürgüp ve Gülşehir ilçeleri ile Nar ve Sulusaray Beldeleri’ndeki 107 mahallede yaklaşık 140.000 konut, 6000 konut dışı aboneye hizmet sağlayan şirketimiz, 2021 yılında 90 km yeni doğal gaz şebekesi oluşturarak 3 yeni mahalleye daha doğal gaz konforu ve ekonomisini ulaştırmayı hedefliyor. 

Tüm dünyada temiz enerji olarak konumlandırılan doğal gaz, alternatif yakıt türlerine göre ev ekonomisine de büyük ölçüde katkı sağlıyor. Nevşehir'de bir hanenin, doğal gaz kullanımıyla ev ekonomisine ciddi oranda katkı sağlaması mümkün. Doğal gaz ayrıca en sağlıklı ısınma sistemi olarak karşımıza çıkarken, temiz enerji sayesinde hava, ortam ve çevre kirliliğine yol açmıyor. Türkiye’nin en yaygın ikinci özel doğal gaz dağıtım şirketi konumunda olan Enerya Enerji, yıllık 4 milyar metreküp gaz hacmi ve 15 bin kilometreye varan şebeke ile 10 ilde 1 milyon 500 binden fazla aboneyi doğal gaz konforu ve ekonomisiyle buluşturuyor. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Gaziantep' in ünlü tatlıcısı Onur İbili’ den "Ramazan tercihi susatmayan baklava !"

Ramazan ayıyla birlikte bülbül yuvası tatlısının satışlarının arttığını belirten Küşleme Kebaphan'ın sahibi Onur İbili, “Baklava kültürünün yaygın olduğu Gaziantep’te, bu tatlı daha az susattığı için oruç tutanlar tarafından çok tercih ediliyor. Susatmama sebebi de baklavaya oranla çok az bir şerbeti var. Şeker oranı da az olduğu için hem hafif hem de lezzetli bir tatlı oluyor. Ama en az baklava kadar da lezzetli” dedi.
Yapımı meşakkatli
Bülbül yuvası hakkında bilgi veren İbili, “Gaziantep'in eski tatlılarındandır. Tek kat ince bir hamur ile yapılıyor, üzerine sadece fıstık dökülüyor. Yapımı meşakkatli olmasının yanı sıra lezzetine de doyum olmuyor.   Zaten yıllardır bu Gaziantep'in tükettiği özel bir tatlıydı. Bu tatlıyı herkes artık yavaş yavaş biliyor ve duyuyor. Gaziantep'in yanı sıra hem şehir dışından hem de yurt dışından müşterilerimiz severek yiyorlar" diye konuştu.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

VakıfBank’ta şubeye gitmeden müşteri olma dönemi başladı

Yüz tanıma teknolojisiyle Türkiye’de limit artırma, şifre, hesap işlem türü değişikliği ve aktivasyon işlemlerini mobil bankacılık üzerinden gerçekleştiren ilk banka olan VakıfBank, müşteri olma süreçlerini de tamamen VakıfBank Mobil üzerinden gerçekleştirme imkanı sunmaya başladı. Hızlı bir şekilde benimsenen uygulama aracılığıyla müşteri olmak için ilk üç günde başvuran kişi sayısı yaklaşık 9 bin oldu. 

 

 

Bankacılık işlemlerini büyük oranda dijital dünyaya taşıyarak müşterilerinin hayatını kolaylaştıran VakıfBank, artık VakıfBank müşterisi olmayı da çok kolay hale getirdi. Banka, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından hazırlanan uzaktan kimlik tespitine izin veren yönetmeliğin yürürlüğe girmesinin hemen ardından VakıfBank Mobil’de yüz tanıma ile müşteri olma uygulamasını devreye aldı. 

 

1 Mayıs itibarıyla başlayan uygulama, kullanıcılar tarafından da hızlı bir şekilde benimsendi. İlk üç günde VakıfBank Mobil aracılığıyla müşteri olmak için 9 bin kişi başvuruda bulunurken, bin 500 kişi de süreçleri tamamlayarak VakıfBanklı oldu. 

 

“Dijital geleceği şekillendirmede öncü rolümüzden ödün vermeden ilerliyoruz”

Dijitalleşme sürecinde hayata geçirilen bu yeni adıma dair görüşlerini paylaşan VakıfBank Genel Müdürü Abdi Serdar Üstünsalih, “Bankamız dijital bankacılığın geleceğini şekillendiren teknolojileri hayata geçirme konusunda öncü rolünden ödün vermeden ilerliyor. Daha önce, sektörde şube ve çağrı merkezine en çok ihtiyaç duyulan adım olarak görülen ‘para transferi limit artırma ve şifre işlemleri’nin yanı sıra hesap işlem türü değişikliği ve aktivasyon işlemlerini VakıfBank Mobil aracılığıyla yüz tanıma teknolojisiyle gerçekleştiren ilk banka olmuştuk. Artık mevzuata uygun olarak yeni müşterilerimizi de tamamen mobil bankacılık üzerinden kabul edebiliyoruz. Bütün bu adımlarla hem müşterilerimiz için hayatı kolaylaştırıyor hem de banka içindeki süreçleri daha etkin ve verimli hale getiriyoruz. Dijital bir dünyanın en aktif oyuncularından biri olmanın gururuyla önümüzdeki dönemde de en yeni teknolojileri müşterilerimize sunmaya devam edeceğiz” diye konuştu. 

 

Uygulamayı kullanan kişi ile biyometrik fotoğrafı eşleştiriliyor

VakıfBank’ın mobil bankacılık üzerinden yüz tanıma teknolojisinin temelinde uygulamayı kullanan kişinin yüzüyle, çipli T.C. kimlik kartından alınan biyometrik fotoğrafın eşleştirilmesi yatıyor. Böylece kimlik doğrulaması hızlı bir şekilde gerçekleştiriliyor. 

 

Şubeye gitmeden VakıfBanklı olmak isteyenlerin öncelikle cep telefonlarına VakıfBank Mobil uygulamasını indirmeleri gerekiyor. Sonrasında NFC (yakın alan iletişimi) özellikli telefonları aracılığıyla kimlik kartlarını okutarak, yüz taramanın gerçekleşmesini sağlayabiliyorlar. Müşteri olma işlemi, yüz tanıma teknolojisi ve görüntülü görüşme ile mobil bankacılık üzerinden kolaylıkla tamamlanıyor. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Lila Group’ta Yeni Atamalar

Temizlik kağıtları, enerji ve tekstil sektörlerinde faaliyet gösteren, Türkiye’nin önde gelen sanayi kuruluşlarından Lila Group’un İnsan Kaynakları Direktörü Tuba Sütlü, Boyahane Tesisi Üretim Müdürü ise Serdar Kaya oldu.

 

Faaliyet gösterdiği sektörlerdeki yeni yatırımları ile büyüme hedefleri de artan Lila Group, alanında uzman isimleri de bünyesine katmaya devam ediyor. Grup son olarak Tuba Sütlü ve Serdar Kaya ile yollarını birleştirdi. 

 

Tuba SÜTLÜ

Marmara Üniversitesi Çalışma Ekonomisi Bölümü’nden mezun olan Tuba Sütlü, yüksek lisans eğitimini ise aynı üniversitede Yönetim ve Çalışma Psikolojisi Bölümü’nde tamamladı. 

Kariyer hayatına Dışbank'da Uzman olarak başlayan Sütlü daha sonra Workcube E-İş Sistemlerinde İnsan Kaynakları Danışmanı olarak görev yaptı. Sütlü 2008-2013 yılları arasında Arçelik’de sırasıyla Organizasyonel Gelişim Uzmanı ve Gelişim & Yetenek Yönetimi Kıdemli Uzmanı olarak görev aldıktan sonra Enocta’da İnsan Kaynakları Müdürü olarak kariyerine devam etti. Tuba Sütlü,2013 yılında Ford Otomotiv ’de sırasıyla İnsan Kaynakları Planlama ve Organizasyonel Gelişim Ekip Lideri ile Ürün Geliştirme İnsan Kaynakları Ekip Lideri olarak kariyerine devam etti. Sütlü son olarak Beyçelik Holding’ de İnsan Kaynakları ve Organizasyonel Gelişim Müdürü görevlerini yürüttü.

 

Serdar KAYA

1971 Bingöl doğumlu olan Serdar Kaya, Ankara Üniversitesi Fen Fakültesinde Kimya Lisans Bölümünden 1992 yılında mezun olmuştur. 

Kariyer hayatına Asya Meyve Suyu İşletmesinde Laboratuvar şefi olarak başlayan Kaya, askerlik görevinin ardından 1995 yılında Tekirdağ’a yerleşerek Tekstil Sektöründe İplik Boya, Kumaş Boya, Baskı işletmelerinde farklı kademelerde 26 yıl görev aldı. Şu anda Lila Group Boyahane Üretim Müdürü olan Serdar Kaya evli ve 2 çocuk sahibi. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı