Aylık arşivler: Mayıs 2021

Kişisel finans yönetiminde yapılan 5 kritik hata

Günümüzde birçok kişi kişisel finans yönetimi hataları dolayısıyla maddi ve manevi sıkıntılar yaşıyor. Ancak atılabilecek birkaç küçük adım bu sıkıntıların önüne geçmek için yeterli olabiliyor. 150 yılı aşkın köklü geçmişiyle Generali Sigorta, kişisel finans yönetiminde sıkça yapılan ve uzak durulması gereken bu kritik hataları paylaştı.

Bütçe planlaması yapmamak

Kişisel finans yönetiminde en sık yapılan hataların başında bütçe planlaması yapmamak ya da dönem dönem yapmak geliyor. Bütçe planlaması yapmak; mevcut gelir ve gider kalemlerini net olarak görmeyi ve para yönetimini doğru şekilde yapmayı başarılı kılar. Diğer bir deyişle cebe giren paranın nereye gittiğini, nasıl harcandığını net bir şekilde ortaya koymak, ilerisi için yapılacak tüm planlar ve atılacak adımlar konusunda yol gösterir.

Mevcut bütçenin fazlasını harcamak

Mevcut bütçenin fazlasını harcamak ve gelecek dönemlerde elde edilecek gelirle yaratılan bütçe açığının kapatılacağını düşünmek de sıkça yapılan hataların başında geliyor. Özellikle ipin ucunun kaçtığı harcamaları engelleyememek, mevcut gelirin giderleri karşılayamamasına neden olarak, borçlanmayı beraberinde getirmektedir.

Borçlanarak yaşam kalitesini artırmak

Borçlanarak yaşam kalitesini artırmak son yıllarda sıkça görülen yaklaşımlar arasında yer alıyor. Ancak hayatın getirebileceği olumsuz durumları ve koşulları göz önünde bulundurmadan borçlanarak ev, araba vb. ihtiyaçlar özelinde yaşam standartlarını yükseltmeye çalışmak, kısa vadede olumlu gözükse de, uzun vadede birçok soruna neden olabiliyor.

Bilinçsiz harcamalar yapmak

Özellikle yaşanan dijital dönüşümle birlikte e-ticaret platformlarının sundukları cazip indirimler ve kampanyalar, tüketicilerin zaman zaman ihtiyaçları olmayanı da almasını beraberinde getiriyor. Sunulan indirimler ve kampanyalar ne kadar cazip olsa da, mevcut geliri aşacak ve ihtiyaç dahilinde olmayan her türlü harcamadan uzak durulması, kişisel finans yönetimi özelinde atılan doğru adımlar arasında yer alıyor.

Tasarruf yapmamak

Tasarruf yapmak hem kişisel hem de toplumsal açıdan israf etmemek demektir. Kişisel finans yönetiminde israfı engellemenin ve tasarrufun ilk adımı, ihtiyaç olmadan tüketilen, tüketildiğinde artı değer üretmeyen her kaynağın israf olduğunu fark etmektir. Kaynakları tüketirken özen göstermek, her şeyi yerinde ve yeterince kullanmak hem kısa hem de uzun vadede kişisel finans yönetimine olumlu yansımaktadır.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Ak Portföy Girişim Sermayesi Yatırım Fonları’ndan büyüyen şirketlere 1 milyar TL yatırım!

Yeni nesil ürün ve hizmetlerle yatırımcıların ihtiyaçlarına yenilikçi çözümler geliştiren, sürdürülebilir değer yaratma odaklı bir kurum olarak bu alanda liderliklerini sürdürdüklerini belirten Ak Portföy Genel Müdürü Mehmet Ali Ersarı şunları söyledi:

 

 

“Ülkemizin geleceğine yatırım yapmaya devam ediyoruz.”

“Ak Portföy olarak 63.4milyar TL’lik varlık büyüklüğü ile sektörde liderliğimizi pek çok alanda sürdürüyor, ülkemizin geleceğine yatırım yapmaya devam ediyoruz. Geleceğin odağında teknolojinin ve dijital dönüşümün tartışmasız var olduğunun bilincinde ve sektörün en geniş yatırım evrenine sahip bir Portföy Yönetim Şirketi olarak yatırımcılarımızın beklentilerine cevap verebilen ürün, hizmet ve iş modelleri geliştirmeye devam ediyoruz. Bu alanda hızlı, esnek ve yenilikçi bir kurum olmakla gurur duyuyoruz.

 

“Yaptığımız yeni yatırımlar ile güçlendirdiğimiz portföyümüz, ihracata dönük, ileri teknoloji kullanan inovatif şirketlere odaklanan yapısıyla genişlemeye devam ediyor.”

Ak Portföy Girişim Sermayesi Yatırım Fonları, yenilenebilir enerji, nesnelerin interneti, sağlık ve yeni teknolojiler alanlarında ihracat odaklı ve yenilikçi şirketlere yatırımlarını sürdürerek, tasarruf sahiplerine büyüme potansiyeli oldukça yüksek olan bu şirketlere yatırım yapma imkanı sağlıyor.”

En yeni yatırımlarını Türkiye’nin ilk ve en büyük yerli propolis üreticisi ve İTÜ Teknopark çıkışlı bir gıda teknolojileri firması olan BEE’O Propolis’e yaptıklarını aktaran Ersarı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ülkemizin dünyada en büyük ikinci arı ürünleri üreticisi olması, bu sektörde katma değerli üretimi yakalayabilmemiz için bize büyük bir fırsatı işaret ediyordu. Türkiye’nin en hızlı büyüyen şirketleri içinde yer alan BEE’O, 100 yerli üretimle ürettiği katma değerli ürünleri 15 ülkeye ihraç ederek büyük bir başarı hikayesine imza attı. Fonumuzun yatırımı ile bu başarı hikayesini daha da ileri taşıyacağımıza inanıyoruz. BEE’O Propolis’in Türkiye’de olduğu gibi global pazarda da liderlik pozisyonuna yükselmesini hedefliyoruz.

 

Bir diğer GSYF yatırımımızdan bahsetmek gerekirse; birçok farklı sektör için esnek ambalaj üreten Üçsa Ambalaj da yakın bir zaman önce Ak Portföy GSYF portföyüne katıldı. Yıllık 10 bin tona yaklaşan üretim kapasitesine sahip Üçsa; Kuzey Afrika, Ortadoğu, Avrupa, Amerika ve Türki Cumhuriyetler başta olmak üzere birçok ülkeye ihracat gerçekleştiriyor. Hologramlı ambalaj ürünleri ile de taklit edilemez ambalajlar üretmeyi planlıyor.

 

Bulutistan yatırımına da dikkat çeken Ersarı, “Bugün Türkiye’nin ilk 500’ündeki her iki şirketten biri fonumuzun yatırım yaptığı lider bulut teknolojileri platform hizmeti olan Bulutistan ile çalışıyor. Bulutistan'ın bu büyüyen pazarda en önemli oyunculardan biri olarak varlığını büyüterek sürdürmesini hedefliyoruz. Yapılacak yeni yatırımlarla beraber, servis teknolojileri, dinamik ölçeklendirme ve çoklu bulut yönetimi gibi yeni hizmetleri de devreye alacak olan şirketin mevcuttaki hızlı büyüme ivmesini daha da artıracağına inanıyoruz. Bulutistan’ın sektördeki birincilik yolculuğuna katılmaktan büyük gurur duyuyoruz. Bundan sonraki adımda hedefimiz bu Türk teknoloji firmasını uluslararası arenada liderler içinde görmek” dedi.

 

“Ak Portföy GSYF geleceğe yatırım yapma fırsatı sunan benzersiz bir portföy çeşitlendirme aracı.”

Yeni teknolojiler ve dijitalleşmenin portföy yönetim sektörüne de damgasını vurduğunu belirten Ersarı,

Ak Portföy GSYF’lerinin geleceğe yatırım yapma fırsatı sunan benzersiz bir portföy çeşitlendirme aracı olduğunun altını çizdi; “Ak Portföy olarak amacımız, yeni teknolojilerle portföy yönetimi hizmetini daha ulaşılabilir kılmak ve tasarruf sahiplerinin yatırımlarına her zaman değer katmaktır. Ülkemizin sürdürülebilir ekonomik kalkınma hedefleri doğrultusunda, çevresel ve toplumsal duyarlılığın getirdiği sorumluluğun da bilinciyle yatırımcılara değer katacak ve ülkemizi daha ileri taşıyacak girişimlere yatırım yapmaya devam edeceğiz.” diyerek sözlerini tamamladı.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Shell “Hep İleride” Yaklaşımıyla Sektöre Yön Vermeye Devam Ediyor

1923'ten bu yana sektörde her zaman bir adım önde olmayı, “ilk”leri gerçekleştirmeyi ve sektöre “ilham vermeyi” ilke edinen Shell & Turcas, sürdürdüğü çalışmalarını bir ileri seviyeye taşıyan ‘Shell Hep İleride’ marka yaklaşımının detaylarını basın toplantısıyla aktardı. Enerji alanında sektöre yeniliklerle, yüksek standartlarla liderlik etmek ve ekonomiye katkıda bulunmak için çalışan Shell, müşteri memnuniyetini her zaman önceliğine alarak, Türkiye genelinde 1.000’den fazla istasyonunda her gün yaklaşık 1 milyon misafirini ağırlıyor ve 600’den fazla Shell Select marketinde 2000’e yakın farklı ürünü misafirlerine sunuyor. 

 

 

Shell & Turcas CEO’su Emre Turanlı, "1923’ten bu yana Türkiye’de hizmet vermekten gurur duyuyoruz. Shell, kalitesinden gelen güven duygusuyla hep ayrışıyor. Misafirlerimize kalite duygusunu yakıtlarımızdan marketlerimize, alternatif enerjilerden sosyal yatırım programlarımıza kadar her alanda hissettiriyoruz. Yeni iletişim kampanyamız kapsamında yeni marka yüzümüzle Shell’in kalitesinin verdiği güvenle, hep ileride olduğunu anlatıyoruz" diye konuştu.

 

2023'te Cumhuriyet'in 100. yılı ile birlikte Türkiye’deki faaliyetlerinin 100’üncü yılını kutlamaya hazırlanan Shell, yol emniyeti, inovasyon, çevre, engelsiz yaşam ve istihdam programları ile de Türkiye’nin gelişimine katkı sağlamak için kararlı çalışmalarını aralıksız sürdürüyor. Tüm dünyada her zaman kaliteli akaryakıtı sunmanın yanı sıra misafirlerine gerçek bir perakende deneyimi sunmayı da hedefleyen Shell, bu amaçla sektörde market deneyimini iyileştirmeye odaklanan, kendi yiyecek ve içecek markasını yaratan ilk şirket olarak dikkat çekiyor.

  

Turanlı: “Müşteri memnuniyetini daima önceliğimiz olarak görüyoruz.” 

Shell & Turcas CEO’su Emre Turanlı, sektöründe her zaman bir adım önde olmayı, “ilk”leri gerçekleştirmeyi ve sektöre “yön vermeyi” ilke edinmiş bir şirket olduklarını söyleyerek şöyle devam etti: "Enerji alanında sektöre yeniliklerle ve yüksek standartlarla liderlik etmeye çalışıyoruz. Ayrıca 65 ülkeye gerçekleştirdiğimiz ihracatımızla, 15.000 çalışanımız ve istihdam programlarımızla, Türkiye ekonomisine de katkı sağlıyoruz. Türkiye’deki istasyonlarda ilk kanopi uygulamasını, ilk premium market konseptini, ilk market içi tuvaleti, ilk kurşunsuz yakıtı, ilk sadakat programını, ilk taşıt tanıma sistemini, istasyonlarda kadın istihdamını destekleyen ilk programı, çocuklar için özel olarak tasarlanmış ilk tuvaleti, engelli misafirlerimizin hayatını kolaylaştıran sektördeki ilk engelsiz hizmet alanını hayata geçiren markayız. Müşteri memnuniyetini daima önceliğimiz olarak görüyoruz. Türkiye genelinde 1.000’den fazla istasyonumuzda her gün yaklaşık 1 milyon misafirimizi ağırlıyor ve 600’den fazla Shell Select marketimiz ile 2000’e yakın farklı ürünü müşterilerimize sunuyoruz. Şimdi de hep ileride olduğumuzu yeni marka yüzümüz Engin Akyürek ile "Shell Hep İleride" iletişim kampanyasıyla anlatıyoruz."

 

Seher Poyrazoğlu: "Kampanyamızın çıkış noktası, müşteri araştırmalarından yıllardır duyduğumuz, Shell’i sektörde ayrıştıran  kalitemizin verdiği güven oldu.”

 

Shell & Turcas Perakende Satışlar Pazarlama Direktörü Seher Poyrazoğlu, yeni iletişim kampanyasının çıkış noktasının tüketici araştırmalarında yıllardır çıkan ve Shell’i ayrıştıran kalitesinin verdiği güven olduğunu söyleyerek şu bilgileri verdi: "Shell, 1923 yılında Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana Türkiye’de faaliyet gösteren, birçok alanda sektöre öncülük eden ve dünyanın en büyük enerji şirketlerinden ve en değerli markalarından biri. Yaptığı teknolojik yatırımlarla, inovasyona ve AR-GE’ye verdiği önemle ve yılda 1 milyar dolarlık AR-GE yatırımı ile son yüz yıl boyunca hep güçlü bir şekilde ayakta kalmayı bilen, hep ileride olmayı başarmış bir marka. Yaptırdığımız tüketici araştırmalarında Shell rakiplerinden iki alanda çok net bir şekilde ayrışıyor, kalitesi ve yarattığı güven. Biz de iletişim kampanyamız kapsamında bu iki alana odaklandık ve 1923’den bu yana Türkiye’de olan köklü ve topluma dokunan bir marka olarak Shell’in kalitesinin verdiği güvenle, hep ileride olduğunu anlattık.  Kampanyamızda bir marka elçimizin olmasını istedik ve kimin olacağına karar verirken en çok önemsediğimiz konu, bu kişinin markamızın değerleriyle uyumlu olmasıydı. Kaliteli, güven veren, birçok farklı markayla çalışmak yerine hep seçici olmayı tercih eden, sanatçı kimliğini farklı alanlarla zenginleştiren, sosyal sorumluluk bilinciyle hareket eden bir isim olmasına özellikle dikkat ettik. Engin Akyürek  çok başarılı bir sanatçı, oyuncu, yazar. Yazdığı Sessizlik kitabının gelirlerini çok saygın bir kurum olan Darüşşafaka’ya bağışlayan, dogum günlerini Unicef’le anlamlı kılan, kaliteye ve değerlere önem veren bir sanatçı.  İlk kez bir markanın reklam kampanyasında yer almayı seçti. Kendisiyle markamızın yolları kesiştiği için çok mutluyum. Bu işbirliği değer odaklı bir işbirliği diyebilirim. Yaptığımız işlerin samimiyetine de bu durum oldukça yansıdı.”

 

Shell'in yeni marka yüzü Engin Akyürek

 

Shell’in, bir bölümü Tuz Gölü'nde çekilen Kalitesinin verdiği Güven’den beslenen "Shell Hep İleride" kampanyasında işbirliği yaptığı başarılı oyuncu Engin Akyürek: "Shell’in marka kimliği, güvenilirliği, değerleri, alternatif enerjilere yönelik gerçekleştirdiği yatırımlar ve enerji dönüşümüne verdiği önem, topluma sağladığı fayda, kadınlara istasyonlarında sağladığı istihdam imkanı, engelli misafirlerine olan desteği çok kıymetli. Tabii ki Shell bildiğim ve güvendiğim bir marka. Kampanya sürecinde çok daha yakından tanıma fırsatım oldu. Shell’in marka olarak değerleri ve bakış açısını temsil etmek, anlatmaya vesile olmak istedim. Shell’in bakış açısı benim hayata yaklaşımımla çok
uyumlu olduğu için Shell ile iş birliğini yoldaşlık olarak görüyorum.  Shell’in ve benim seçiçi yaklaşımım degerlerimizle oldukça örtüştü. İlk reklam kampanyamda marka ile değerlerimin örtüşmesi benim için önemli bir kriterdi. Shell ile yollarımızın kesişmesinden son derece memnunum.” dedi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Avrupa'daki suv trendi goodyear için teknoloji fırsatlarını beraberinde getirdi

Bugün Avrupa'da en çok satan her on araçtan üçü SUV. Çok tercih edilen daha büyük ve daha çok yönlü SUV'lere özel lastik teknolojisi her geçen gün daha da artıyor. Goodyear’ın da tam da bu ihtiyaçları karşılamak adına üretilen “EfficientGrip 2 SUV” lastiği, sektörün önde gelen dergilerinin testlerini birincilikle bitirmeyi başardı.

 

Avrupa'da otomotiv sektörünün başarı hikayelerinden biri de SUV ve Crossover modellerindeki artış oldu. Sağlam görünüşleri, yüksek sürüş pozisyonu ve hatchback'lerin pratikliğini tüm arazi koşullarına uygunlukla birleştirmesi, SUV'leri hem sürücüler hem de aileler için popüler bir araç türü haline getirdi.

 

Goodyear Teknik Proje Yöneticisi Thomas Gesenhoff'un konuyla ilgili olarak; “SUV'lerin yaygınlaşması, Goodyear’ın lastik teknolojisini sergilemesi için yeni fırsatları beraberinde getirdi. Goodyear EfficientGrip 2 SUV gibi lastikler, özellikle bu araçlar için geliştirildi. Konvansiyonel otomobil lastiği geliştirme konusuna farklı bir yaklaşım getiriyoruz. SUV lastiklerinin daha sağlam ve çok yönlü olmanın yanı sıra, sedan araçlardan hatchback'e geçen sürücülerin beklediği dinamik his ve performansı da sağlaması gerekiyor” diye konuştu.

 

Lastiğin yapımında kullanılan güçlendirilmiş yanak ve doku malzemesi, lastiğin uzun ömürlü olmasını sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda hassas yönlendirme ve hareket kabiliyeti de sunuyor. Goodyear EfficientGrip 2 SUV’nin otomobilin fazla ağırlıkla başa çıkabilmesi için daha geniş olan yapısı ve iki kat dayanıklı kaplaması birleştiğinde tüm arazi koşullarına uygun çok yönlü kullanım imkânı doğuyor. SUV ve Crossover araçların çok amaçlı oluşu, tüketicilerin lastikleriyle daha fazla yol kat etmek istemesine yol açarken, Goodyear'ın bu zorluklarla nasıl başa çıktığını Goodyear Teknik Proje Yöneticisi Thomas Gesenhoff şöyle açıklıyor: "Goodyear'ın yüksek diş elastikliği ve esnekliğiyle büyük bir sıcaklık aralığında zorlu yol koşullarında lastik yüzeyinin daha az bozulmasını sağlayan Mileage Plus teknolojisi sayesinde, EfficientGrip 2 SUV bir önceki modeline kıyasla 25 daha fazla kilometre yapılmasına olanak tanıyor."

 

Testlerin de birincisi Goodyear

 Goodyear'ın SUV lastikleri için kendine özgü tasarımlar ve teknolojiler geliştirmeye yoğunlaşması, Auto Bild Allrad Dergisi’nin, 10 SUV lastiğini karşılaştırdığı testte birinci sırada yer almasıyla kanıtlandı. Auto Bild Allrad Dergisi, ıslak ve kuru yollarda ve tipik bir SUV sürücüsünün karşılaşacağı türden kum, çakıl, çamur vb. arazi yüzeylerinde yaptığı performans testlerinin sonunda Goodyear EfficientGrip 2 SUV modelini en iyi lastik seçti.

 

Goodyear EfficientGrip 2 SUV, Auto Bild Allrad testinde derginin on beş test kategorisinin her birinde üst sıralarda yer alan tek lastik oldu. Test sürücüleri özellikle EfficientGrip 2 SUV'nin olağanüstü ıslak frenleme performansına yoğunlaştı. Bu da daha çok sayıda uzun kavrayıcı kenarın daha düşük sertlikle birleşerek ıslak zeminlerde tutunmayı artırmasından kaynaklanıyor. Lastiğin ortasından geçen büyük kuşaklar da kısa frenleme mesafesi için daha büyük temas alanı sağlıyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Lüleburgaz Belediye Başkanı Dr. Murat Gerenli

Lüleburgaz Belediye Başkanı Dr. Murat Gerenli, AK Parti Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz’ın Lüleburgaz’da yıllardır yapılmayan kapalı spor salonunun ödeneğinin çıkması ve tarihi taş köprünün restorasyonu için ihaleye çıkıldığını duyurmasıyla ilgili olarak, “Her iki konunun da takipçisi olacağız. Gelişmeler son derece memnuniyet verici. İl nüfusunun yüzde 42’sini oluşturan ve ilin en fazla lisanslı sporcusuna sahip Lüleburgaz’da kapalı spor salonu bir an önce kente kazandırılmalıdır. Bununla birlikte tarihi taş köprünün restorasyonuna DSİ’nin derenin kuzeyinde yapması gereken köprüleri inşasından önce başlanmamalı. Burada devlet kurumları eş güdümlü çalışmalı. Köprüler yapılmadan tarihi köprünün restorasyonuna başlanırsa Köprübaşı Sanayi esnafı ve vatandaş zor durumda kalır” dedi. 

 

AK Parti Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz, Lüleburgaz’a uzun yıllar yapılamayan kapalı spor salonunun ödeneğinin çıktığını ve Mimar Sinan’ın eseri tarihi taş köprünün restorasyonuyla ilgili ihalenin yapıldığını duyurdu. Başkan Gerenli’nin geçtiğimiz hafta her iki konuyla ilgili yaptığı peş peşe açıklamaların ardından gelen haber sevinçle karşılandı. 

 

En fazla lisanslı sporcu Lüleburgaz’da

 

Konuyla ilgili önemli açıklamalarda bulunan Başkan Gerenli, Lüleburgaz nüfusunun Kırklareli’nin yüzde 42’sine denk geldiğini söyleyerek, “Lüleburgaz, Kırklareli’nde en fazla lisanslı sporcu ve öğrenciye sahip bir kenttir. Lüleburgaz’da belediyemizin LYFA’daki kapalı spor salonu dışında alternatif bulunmamaktadır. Bu nedenle kapalı spor salonunun Lüleburgaz halkına bir an önce kazandırılması gerekmektedir. Biz Lüleburgaz Belediyesi olarak ne gerekiyorsa yapmaya hazırız” dedi.

 

 

Köprüler yapılmadan restorasyon olmamalı

 

Lüleburgaz’ın en önemli eserlerinden biri olan tarihi taş köprü için restorasyon ihalesinin yapılmasının da sevindirici olduğunu belirten Başkan Gerenli, taş köprünün restorasyonuna, DSİ’nin Lüleburgaz Deresi’nin kuzeyinde bulunan alternatif yol güzergahındaki köprüleri yapmadan başlanmaması gerektiğini söyledi. Başkan Gerenli, “DSİ’nin bizim hazırlıklarını tamamladığımız alternatif yol güzergahındaki köprüleri yapmadan taş köprünün restorasyonuna başlanılmamalı. Aksi halde bu durum kaos yaratır” diye konuştu.

 

“Esnaf ve halk zor durumda kalır” 

 

Başkan Gerenli DSİ’nin yapması gereken köprüler ile tarihi taş köprüde yapılacak restorasyon çalışmalarının eş güdümlü yapılmasının çok önemli olduğunu belirterek aksi durumda Köprübaşı Sanayi esnafı ile halkın karşıya geçişlerin kapanmasıyla birlikte zor durumda kalacağını söyledi. Başkan Gerenli, “Devlet kurumları burada eş güdümlü çalışmalı. DSİ, bizim hazırladığımız alternatif yol güzergahında derenin üzerinden geçen köprüleri yapmadan tarihi köprüde restorasyon çalışmalarına başlanılmamalıdır. Aksi durumda Lüleburgaz’ın batısına geçişler sadece uluslararası karayolu olan D-100 üzerinden sağlanacak. Bu durumda da Köprübaşı Sanayi esnafı ve vatandaş ekonomik ve sosyal açıdan çok zor durumda kalacak” dedi. 

 

“Takipçisi olacağız” 

 

Başkan Gerenli köprü restorasyonu ile ilgili yaşanan gelişmelerin son derece memnuniyet verici olduğunu vurgulayarak, “Restorasyon projesinin, DSİ tarafından 12 ay önce ihale süreci başlatılmış olmasına rağmen çeşitli gerekçelerle iptal edilen köprü yapım işine dönmemesini temenni ediyoruz” ifadelerini kullandı. 

 

Ne olmuştu?

 

Lüleburgaz Belediye Başkanı Dr. Murat Gerenli geçtiğimiz hafta radyo ve yazılı basında verdiği röportajlarda alternatif yol güzergahındaki köprülerin DSİ tarafından ihalesine çıkılmasına rağmen yapılmadığını ve tarihi taş köprünün restorasyonuna bir an önce başlanılması gerektiğini vurgulamıştı. Tüm bunlarla birlikte Kırklareli’nin hem üretim hem nüfus olarak en büyük yerleşim merkezi olan Lüleburgaz’da mevcut olan kapalı spor salonunun yıkıldığını hatırlatan Başkan Gerenli, Lüleburgaz gibi sporcu yetiştiren kentte devletin bir tane bile kapalı spor salonu yapmamasını eleştirmişti. Başkan Gerenli’nin peş peşe açıklamalarının ardından her iki konuda yaşanan gelişme Lüleburgaz’da büyük sevinçle karşılandı. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Koronavirüse yakalanan CHP Ordu İl Başkanı Atila Şahin, hastaneden taburcu edildi.

CHP Ordu İl Başkanı Atila Şahin, koronavirüs nedeniyle tedavi gördüğü hastaneden taburcu edildiğini yaptığı şu açıklamayla duyurdu:

“18 Nisan 2021 tarihinde yapılan PCR testi ile birlikte Covid-19 pozitif olduğumu öğrenip, benimle temas halinde olan arkadaşlarımızın dikkatli olmaları amacı ile bilgileri sosyal medya aracılığı ile sizlerle paylaştım. Birkaç gün evde tedavi gördükten sonra yüksek ateş ve akciğerlerde tutulum nedeniyle hastaneye kaldırıldım. Bu süreçte plazma ve kortizon tedavisi uygulandı. An itibariyle değerlerimin normale dönmesi nedeniyle taburcu edildim. PCR testim ise halen daha pozitif ve yaklaşık 10 gün daha sürebilirmiş. Bundan sonraki tedavi sürecini evde geçireceğim.”

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

CHP'li Biber'den işçilerin ücretsiz izne gönderilmesine tepki

CHP Artvin İl Başkanı Ahmet Biber, işsizliğe geçici çözüm olarak uygulanan Toplum Yararına Program kapsamında yılda 9 ay çalıştırılan işçilerin tam kapanmada İŞKUR tarafından ücretsiz izinli sayıldıklarını belirterek, "Tam kapanmada vatandaş tam açlığa mahkum edildi" dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)  CHP Artvin İl Başkanı Ahmet Biber, tam kapanmadan vatandaşa destek verilemesini eleştirdi. 
İşsizliğin yoğun olduğu dönemlerde veya yerlerde doğrudan veya yüklenici eli ile toplum yararına bir iş ya da hizmetin gerçekleştirilmesi yoluyla özellikle istihdamında zorluk çekilen işsizlerin 9 ay Toplum Yararına Program'ı kapsamında istihdam edildiğini anımsatan Başkan Biber, "Bugünden daha çok insanların işe ve paraya ihtiyacı var mı?" diye sordu. 

En son açıklanan enflasyon rakamlarının da vatandaşın yaşadığı yoksulluğu ortaya koyduğuna işaret eden Başkan Biber, "Hiç bir destek açıklanmadan vatandaş 17 gün tam kapanmaya gitti. İşsizliğin, yoksulluğun en yoğun yaşandığı bu günlerde; işsizliğe geçici çözüm olarak uygulanan Toplum Yararına Program kapsamında yılda 9 ay çalıştırılan işçilerin tam kapanmada İŞKUR tarafından ücretsiz izinli sayıldıklarını öğrendik. Zaten uzun süre iş bulamayan bu yurttaşlarımız şimdi ne yiyecek? Evinin kirasını, faturasını nasıl ödeyecek?

Enflasyon rakamları meyve sebze fiyatlarının bir biri ile adeta yarıştığını gösteriyor. Vatandaş en temel ihtiyacı olan sağlıklı gıdaya ulaşamıyor. Ben yaptım oldu anlayışı ile siyaset olmaz. Vatandaşın sorunlarının çözümü için çok acil önlemler alınmalı" dedi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

CHP’li Bülbül: 'Türkiye Cumhuriyeti, Anayasaya aykırı genelgeler cumhuriyeti haline geldi'

CHP Aydın Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu Üyesi Süleyman Bülbül, “Türkiye Cumhuriyeti artık Anayasaya aykırı ’Genelgeler Cumhuriyeti’ oldu” dedi.

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yayınladığı genelge ile toplumsal olaylarda görüntü ve ses kaydı alınması yasaklandı. Gerekçe olarak ise özel hayatın gizliliği ihlali gösterildi. CHP Aydın Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu Üyesi Süleyman Bülbül ise genelgeyle ilgili şunları söyledi:

“İNSAN HAKLARI İHLALLERİNİ ÖRTMEYE ÇALIŞMAKTAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİL”

“Türkiye’de bir ucube sistem var. Bu ucube sistemin temelinde Saray rejimi var. Saray’da belirlenen kurallar topluma yönlendiriliyor. Normlar Hiyerarşisi bitmiş durumda. Yönetmelik, genelge, kanun, anayasa. Bu hiyerarşinin devamı mümkün değil bu sistemde. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ses ve görüntü kaydının alınmasına dair yayınladığı genelge özgürlükleri kısıtlayan, insan hakları ihlallerini örtmeye çalışmaktan başka bir şey değildir”

“YENİ BİR SUÇ TİPİ YARATIYORSUNUZ”

“Burada hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması var. Hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması sadece kanunla olabilecek bir şeydir, bir genelge ile olamaz. Anayasamız açık. Anayasa’nın 13. Maddesi açıkça temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasını, Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ancak kanunla sınırlanabilir diye açıkça hüküm vermiş. Siz ne yapıyorsunuz? Burada kolluk personelinin toplumsal olaylarda ses ve görüntü kaydının vatandaşlarca alınmasının yasaklanmasına dair genelgeyle siz insan hakları ihlallerini mi, özgürlükleri kısıtlayıp bu ihlalleri mi örtmeye çalışıyorsunuz. Yeni bir suç tipi yaratıyorsunuz. Hukuk devletlerinde bu tür özgürlüklerin kısıtlanması kabul edilebilir bir durum değil”

“İFŞADAN NEDEN KORKUYORLAR?”

“Hani demokrasiyi, özgürlükleri getireceklerdi? Hani İnsan Hakları Eylem Planını Sayın Cumhurbaşkanı çıkıp da 1 Mart’ta açıklamıştı. Orada demişti ki özgürlükler, kişilerin güvenliği ve ifade özgürlüğü sağlanacak denmişti. Polisler yasal bir şey yapıyorsa, kolluk kuvvetleri yasal bir şey yapıyorsa bunda korkulacak ne var? Vatandaş ses ve görüntü alıyorsa, bunda yasaya aykırı bir şey yoksa ifşadan neden korkuyorlar?”

“KANUNA DAYANMAYAN GENELGELERLE MEMLEKET İDARE EDİLMEYE ÇALIŞILIYOR”

“Polisler 1 Mayıs’ta yaptıkları müdahalelerde şiddete varan davranışlar içinde bulundular. Bu çerçevede gazeteciler sesli ve görüntülü şekilde olayları aktarmak istediler. Yol TV Muhabiri Özge Uyanık bunu yaptı. 1 Mayıs’ta olayları görüntüleyen gazetecilik mesleğini yapan Özge Uyanık’ın ‘niye görüntülüyorsun?’ diyerek cep telefonunun üzerine bastılar. Bir gazetecinin basın özgürlüğünün engellenmesinden, vatandaşın haber ve bilgi alma hakkının engellenmesini görüyoruz burada. Gazeteciye ‘niye ses ve görüntü alıyorsun?’ diye cep telefonunu ezmeye kalkan polisin şiddeti ve ölçüsüzlüğü diğer vatandaşlara bu genelge çerçevesinde yapılmaya başlandı ve diyorlar ki bu bir genelgeye dayanıyor. Genelgeye neye dayanıyor? Genelge kanuna dayanmıyor. Kanuna ve Anayasa’ya dayanamayan genelgelerle bu memleket idare edilmeye çalışılıyor. Bu hukuk devleti değil, ucube bir sistem. Demokratik olmayan, özgürlüklerin bir kenara atıldığı bir sistem.”

“VATANDAŞIN HAKLARI NE OLACAK?”

“Bu sistemle sadece diyorlar ki Anayasa’nın 20. Maddesinde bulunan kişisel verilerin korunmasına ilişkin hakları polislerin, kolluk kuvvetlerinin ve 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanun’undaki hakları korunacak deniyor. Vatandaşın hakları ne olacak? Vatandaşın ifade özgürlüğü hakkı ne olacak? Düşünce, ifade özgürlüğü, kanaat hürriyeti ne olacak? Yaşam hakkı ne olacak? Kişi güvenliği ve hürriyeti nasıl korunacak? En önemlisi toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkında belirlenen ifade özgürlüğü nasıl korunacak? Yasaya göre toplantı ve gösteri, yürüyüş hakkını kullanmak isteyen, barışçıl gösteri yapmak isteyen vatandaşlara karşı polis ölçüsüz ve şiddet içeren davranışlar içerisine girdiği zaman, vatandaş ses ya da görüntü alıyorsa neden bu suç olsun. Suç işleyeni ortaya çıkarmak ne zaman suç oldu. Kendini savunmaya kalktığı zaman ‘hayır sen suç işliyorsun’ diye vatandaşı gözaltına mı alacaksın? Bu, emniyetin çıkardığı genelge, kolluk kuvvetinin ölçüsüz şiddet uygulayan, anayasadan doğan hak ve hürriyetlerini kullanmak isteyen vatandaşların hak ve hürriyetlerini bir kenara itmek için yaptığı, yasaya aykırı eylemlerini örtmek için çıkarılan bir genelgedir. Böyle genelge olmaz.”

“MEMLEKETİ TAMAMEN CEZAEVİ HALİNE GETİRİN”

“AKP’nin Anayasa Mahkemeleri Kararları karnesi çok kötü. Özgür olmayan ülkeler statüsündeyiz şu an Türkiye olarak. İnsan hakları konusundaki samimiyetine kimse inanmıyor. O bakımdan açıklanan insan hakları eylem planları, yargı reformlarının tamamı sözdedir ve samimi değildir. İçki alım satımında da genelgede yok, vatandaşa diyorlar ki sen satmayacaksın. Bunda ise kanunda yok, genelge çıkarıyorlar. Polisin yaptığı işleri resmetmeyeceksin. Neden korkuyorsunuz? Hukuk devletinin en büyük özelliği, demokrasi ve özgürlüklerin korunmasıdır. Hak ve özgürlüklerin sınırlanmasının kanunla ve anayasal hükümlerle olmasıdır ama siz genelgelerle yapmaya başlıyorsanız artık genelgeler devleti haline geldik demektir. Genelgelerle hak kısıtlayın, özgürlükleri kısıtlayın ve memleketi tamamen cezaevi haline getirin. Böyle şey olmaz. Bu kabul edilemez. Anayasaya ve Hukuk Devleti ilkelerine aykırı genelge uygulanamaz.”

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

DEVA, sporculara sahip çıktı ‘Muafiyet, tüm sporcuları kapsamalı’

DEVA Partisi Gençlik Politikaları Başkanı Doğa Şanlıoğlu, 17 Mayıs’a kadar sürecek olacak kapanma tedbirlerinden muaf tutulanlar arasında tüm sporcuların olmamasını eleştirdi. Muafiyet şartlarının açıkça ve ayrıntılı şekilde düzenlenerek kapsamın genişletilmesi gerektiğini söyleyen Şanlıoğlu, yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi:

 

‘Genelge açık değil’

“Öngörülen sokağa çıkma yasağında Bakanlık tarafından muaf yerler ve kişiler açıklandı fakat yapılan düzenlemeler sebebiyle sporcular yine mağdur oldu. Mağduriyetlerden ilki, Bakanlığın belirlediği şartlarda hangi sporcuların yasaklardan muaf olduğunun belirsiz ve yoruma açık olmasından kaynaklanıyor. Genelge açık bir dille yazılmamış. Bu durum her valilik, spor genel müdürlüğü ve federasyonun kendi yorumuna göre hareket etmesine ve karışıklık doğmasına sebep oluyor.

 

‘Muafiyete amatör sporcular dahil değil’

“Milli sporcular ile profesyonel müsabakalardaki sporcu, yönetici ve diğer görevliler kısıtlamalardan muaf tutuluyor. Fakat futboldan başka spor dallarının da olduğunu hatırlamamız gerekiyor. Yüzme, atletizm gibi spor dallarında Dünya şampiyonlarının statüsü dahi amatör sporcu olarak geçiyor. Muafiyet uygulamasının amatör sporculara doğru genişletilmesi gerekiyor ki sporcular çalışmalarına devam edebilsin.”

 

‘Bazı sporcuların antrenman hakları engelleniyor’

“Ayrıca muafiyet listesinde, antrenman yapabilecek sporcular Türkiye Olimpik Hazırlık Merkezi (TOHM) ve Sporcu Eğitim Merkezi (SEM) bünyesindeki sporcularla sınırlı tutuluyor. Bu merkezlerin sporcusu olmayanların antrenman yapmaları engelleniyor. Oysa ülkemizde TOHM ve SEM sporcusu olmak yerine kendi kulübüyle çalışmayı seçen birçok üst düzey sporcu bulunuyor. Mağduriyetin giderilmesi için muafiyet kapsamı genişletilmeli; kapanmadan belli bir süre sonra müsabakası bulunan, TOHM veya SEM bünyesinde olmayan sporcular da yasaklardan muaf tutulmalı. Sporcuların kendi kulüplerinin tesislerinde çalışmalarına izin verilmeli.”

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

En çok 11-13 Yaşlarında Pik Yapıyor!

Bahar ayları geldi. Çiçekler açmaya, polenler uçuşmaya başladı. Bu aylarda güneşin daha parlak olması ve çiçek kokularının artması içimizi ısıtıyor, yaşama sevincimiz artıyor. Ancak bu ayların gelmesinden çok da mutlu olamayanlar var: Bahar alerjisi olanlar! Acıbadem Ankara Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. U. Emrah Altıparmak bahar alerjisinin gözlerdeki etkileri hakkında ayrıntılı bilgi verdi… 

 

 

Bahar aylarında artan çiçek tozlarının (polenlerin) etkisiyle alerjik bünyesi olan kişilerde burunda tıkanma ve sulanma, ciltte döküntü ve kaşınmalar başlıyor. Bazı kişilerde bu belirtilerle birlikte ayrıca gözlerde kaşınma, sulanma, kırmızılık gibi şikayetler baş gösteriyor. Bu belirtilerin bahar alerjisinden kaynaklandığını söyleyen Acıbadem Ankara Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. U. Emrah Altıparmak Bahar alerjisinin tanısı tipik yakınmalar ve öykü ile konabilir: Hastalar bahar aylarının gelmesi ile birlikte gözlerinin yanmaya ve sulanmaya başladığını belirtirler. Gözlerde ışığa hassasiyet de görülür. Ancak olmazsa olmaz diyebileceğimiz bulgu 'kaşıntı' dır. Kaşınma yoksa alerjiden söz etmek doğru olmaz.” diyor. 

 

En sık kimlerde görülüyor

Bahar alerjisinin herkeste görülebileceğini, ailede alerji (atopi) öyküsü bulunan kişilerde ise yatkınlığın daha fazla olduğunu söyleyen Altıparmak “Ciltte alerji (atopik dermatit), alerjiye bağlı burun akıntısı (alerjik rinit) veya astım öyküsü olan kişilerde daha sık görüldüğü bilinmektedir. Bu kişilerde mevcut hastalıklarıyla eş zamanlı olarak da gözde alerjik bulgular gözlenebilir. Bahar alerjileri hemen her yaşta görülebilmekle birlikte 5 ile 20 yaş arası en sık görüldüğü yaşlardır. 5 yaş altı çocuklarda nadir görülür, kaşınma yakınması yoksa tanıya şüpheyle yaklaşmak gerekir. 11-13 yaşlarında görülme sıklığı pik yapar. Yine bu yaşlarda klinik olarak da alerji en ağır seyrini gösterir. İlerleyen yaşla birlikte alerji bulguları hafiflemeye başlar. Hastalar alerjiyi hisseder ama şikayetlerinin eskisi kadar şiddetli olmadığını ifade eder” dedi.

 

Bahar alerjisi okul başarısını etkileyebilir

Prof. Dr. U. Emrah Altıparmak, bahar alerjisinin genel olarak yaşam kalitesini etkileyen bir hastalık olarak kabul edilebileceğini söyledi.  Okul çağındaki çocuklarda gözlerdeki yakınmalar nedeniyle çocukların okul başarısının etkilenebileceğini ifade eden Altıparmak “Sürekli gözleri kızarık ve sulanan çocuk arkadaşları tarafından dışlanabilir ve psikolojik olarak olumsuz etkilenebilir. Tedavi bu tür olumsuzlukların önüne geçecektir.

Alerji nedeniyle sürekli göz kaşımanın gözün Kornea (saydam tabaka) katmanında incelmeye ve bunun da Keratokonus (Korneada koni şeklinde dikleşme ile seyreden) hastalığına dönüşebildiğini artık biliyoruz. Bu bakımdan erken yaşta alerji yakınmaları olan çocukların doğru ve etkin tedavileri ile Keratokonus hastalığının önüne geçilebilir.

Bazı olgularda da göz kapaklarında aşırı gelişen alerjik yanıt ve yine göz kaşınması nedeniyle Kornea tabakası zarar görebilir, buna Korneal Ülser diyoruz. Bu durum acil bir durum kabul edilir ve etkin biçimde tedavisi gereklidir”  açıklamasında bulundu. 

 

Seyahat planlaması yapmadan önce… 

Prof. Dr. U. Emrah Altıparmak, tedavi yöntemini ise şöyle anlattı: “Bahar alerjisi göz damlaları ile büyük oranda tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır. Anti-histamik özellikte göz damlaları, alerji hücrelerinin davranışlarını etkileyen göz damlaları ve kortizonlu göz damlaları hastalığın seyrini büyük oranda düzeltir. Bazı dirençli olgularda farklı damla tedavileri veya sistemik yolla alınacak ilaçlar gerekebilir. Hastalık eğer özellikle belli bir bölgede ortaya çıkıyorsa o coğrafyadaki bitki örtüsüne bağlı olabileceği düşünülerek  seyahatten kaçınması gerekir.  Aşırı kaşınma ve kapaklarda şişlik gibi şikayetleri azaltmak için soğuk kompresler uygulanabilir.”

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı