Aylık arşivler: Ağustos 2021

Okula Başlayacak Çocuğunuzun Sağlığı İçin Dikkat Etmeniz Gerekenler

Okula yeni başlayan çocukların sağlıklı bir yaşam sürdürmesi, derslerindeki başarısı ve ailelerin fark edemeyeceği hastalıkların ortaya çıkabilmesi için okul öncesi sağlık kontrolleri büyük önem taşıyor. Memorial Kayseri Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Aslı Mutlugün Alpay, okul dönemi öncesinde çocukların sağlığı için anne babalara önemli önerilerde bulundu.

 

Diş problemleri bile çocuğunuzun öğrenmesini zorlaştırabilir

Okul öncesi yaptırılması gereken sağlık kontrollerinin en önemlisi, işitme ve görme muayeneleridir. İşitme ve görme sorunu yaşayan çocuklar, öğrenme güçlüğü yaşar. Görme ve işitme taramasının yanı sıra büyüme gelişme döneminde çocuklarda diş kontrolleri de yapılmalıdır. Çocukların dişle ilgili yaşadığı küçük sorunlar da öğrenme ve kavramayı zorlaştırabilir. Tanısı, çocukluk döneminde erken konulması gereken bir grup hastalık vardır. Bu hastalıklar aileler tarafından fark edilemeyebilir. Okul öncesi check-up yaptırılan çocuklarda bu hastalıklar tespit edilerek tedavisine başlandığında, çocukların okuldaki kavrama ve öğrenme geriliğinin de önüne geçilmektedir. 

 

Aşı kontrolü yapılmalı 

4-6 yaş arasında yapılması gereken difteri, boğmaca, tetanoz, çocuk felci, kızamık, kızamıkçık, kabakulak aşılarının tamamlanmış olup olmadığı kontrol edilmelidir. Bunun yanında kan ve idrar sayımları da ihmal edilmemelidir. Özellikle okul döneminde çocuğun fiziksel ve ruhsal sağlığı için uyku düzeni ile düzenli bir hayatının olmasına dikkat etmek gerekir. Çocukların enfeksiyon hastalıklarından korunmasını sağlamak için mutlaka tuvalet hijyeni ile doğru el yıkama alışkanlığının kazandırılması gerekir. 

 

Uzman yardımı gerekebilir

Okula yeni başlayan çocukların yaşadığı büyük sorunların başında sosyalleşme gelmektedir. Bu durum özellikle anne babaların kaygı seviyesinin yükselmesine ve endişelenmelerine neden olmaktadır. Bu amaçla çocukların okula yeni adım attığı bu dönemde anne ve babaların dikkatli olması gerekir. Ailelerde oluşabilecek endişeler, çocukların okula uyum sürecini uzatmaktadır. Annelerin çocukları okuldayken okul bahçesinde beklemesi veya sınıfa kadar girerek her an çocuğu ile olması önerilmemektedir. Anne ve babalar, çocuklarının okula karşı isteksiz olduğunu fark eder etmez bir uzmana başvurmalıdır. 

 

Sağlıklı beslenme okul çağında başlamalı 

Yaşamın her döneminde sağlıklı kalabilmek için yeterli beslenme oldukça önemlidir. Özellikle çocukların büyüme ve gelişmesinin hızlandığı, öğrenmenin daha kolay olduğu okul çağı döneminde beslenmenin önemi daha da artmaktadır. Okul çağındaki çocuklarda sabah kahvaltısı çok önemli olduğundan, aileler mutlaka okula göndermeden önce çocuklarının kahvaltılarını yaptırmalıdır. Bunun yanı sıra çocukların süt veya meyve gibi besinlerle ara öğün almaları sağlanmalıdır. Okul kantinlerinde satılan yiyeceklerin seçimi konusunda da aileler çocuklarını uyarmalıdır. Çocuklar içeceklerini de önem sırasına göre tercih etmelidir.  Gün içinde yeterli su tüketimi çok önemlidir. Asitli içecek ve hazır meyve suları yerine; ayran ve meyvenin kendisi seçilebilir. Ayrıca çocuklar evden çıkmadan önce beslenme çantaları hazırlanmalı; ceviz, fıstık ve meyvelerle ara öğün yapmaları sağlanmalıdır.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Hepatit Konusunda Yeterince Bilgili Misiniz?

Hepatitin tedavi edilmezse kronikleşeceğini söyleyen DoktorTakvimi uzmanlarından İç Hastalıkları Uzm. Dr. Tuğba Taşcı, hepatiti önlemek için sağlıklı beslenmeyi, hijyene önem vermeyi ve aşı yaptırmayı öneriyor.

 

Halk arasında karaciğer iltihaplanması olarak bilinen hepatit, en fazla viral etkilerle ortaya çıkıyor. Çoğunlukta sarılık, iştahsızlık, halsizlik gibi semptomlarla kendini belli eden hepatitin tedavi edilmezse kronikleşeceğini söyleyen DoktorTakvimi uzmanlarından İç Hastalıkları Uzm. Dr. Tuğba Taşcı, hepatiti önlemek için sağlıklı beslenmeyi, hijyene önem vermeyi ve aşı yaptırmayı öneriyor.

 

Hepatit karaciğer dokusunun inflamasyonu yani yıkımı olarak tanımlanıyor. Hepatit, dünya genelinde en çok virüsler nedeniyle ortaya çıksa da diğer enfeksiyon etkenleri, otoimmün hastalıklar, toksinler (alkol, bazı ilaçlar, kimyasal toksinler ve bitkiler) nedeniyle de oluşabiliyor. Sıklıkla alkol almayan kişilerde ortaya çıkan (nonalkolik) karaciğer yağlanmasının ilerlemesiyle oluşan hepatit tablosu da gün geçtikçe artıyor. DoktorTakvimi uzmanlarından İç Hastalıkları Uzm. Dr. Tuğba Taşcı, hepatit bir belirti göstermeden ortaya çıkabileceğini ama çoğu zaman sarılık, iştahsızlık, halsizlik gibi semptomlarla kendini gösterdiğini belirtiyor.

 

Hepatit en fazla viral etkenlerle ortaya çıkıyor

Karaciğerimiz sindirim sisteminden kana geçen çoğu madde için süzgeç görevi görür. Kana karışan bu maddeler vücudumuz için gerekli temel parçacıklara ya ayrıştırılır ya da fonksiyonel hale getirilir. Bu yapıtaşlarından bazılarını depolama görevi de vardır. Zararlı maddelerin detoksifikasyon yoluyla vücuttan uzaklaşmasını sağlar. Aynı zamanda safra asitlerini sentezleyerek besinlerle aldığımız yağların ve yağda eriyen vitaminlerin emilmesini kolaylaştırır. Karaciğer dokusunda iltihaplanma olduğunda tüm bu fonksiyonların etkilendiğini söyleyen Uzm. Dr. Taşcı, hepatitin en fazla viral etkenlerle ortaya çıktığını hatırlatıyor.

Hepatit A ve E’nin yediklerimizle ya da tuvalet yoluyla bulaşabildiğini belirten Taşçı, şunları söylüyor: “B, C, D ve G ise kan yoluyla ya da vücut sıvılarıyla bulaşabilir. Koruyucu önlemlere dikkat etmek çok önemlidir çünkü hepatit B, C, D ve G kronikleşerek siroza sebep olabilir. 6 aydan uzun süren hepatit tablosuna kronik hepatit denilir. Günümüzde sıklığı artan nonalkolik steatohepatit ise önce karaciğerde yağlanma olarak bilinen nonalkolik karaciğer yağlanması şeklinde başlar. Bu durum abdominal obezite , yağlı ve fruktozdan (meyve şekeri) zengin beslenme, tip 2 diyabet ve insülin direnci, kolesterol yüksekliği, hareketsiz yaşam ve daha da önemlisi bağırsak florasının bozulması nedeniyle oluşur.”

 

Früktozdan zengin beslenme siroza sebep olabiliyor

DoktorTakvimi uzmanlarından İç Hastalıkları Uzm. Dr. Taşçı, früktozdan zengin beslenmenin bağırsak mikrobiyotasını değiştirerek karaciğer yağlanmasıyla çok yakın ilişkili olduğu belirterek bu durumu şöyle açıklıyor: “Früktozdan zengin beslenmede bağırsak duvarı giderek zedelenir. Aynı zamanda oluşan insülin direnci ile ince bağırsak florası değişir. Oluşan bakteriyel toksinler bağırsak duvarından kana karışır ve ilk olarak karaciğere gider. Burada inflamasyon tetiklenir ve yağlı karaciğere zemin hazırlar. Müdahale edilmez ise ilerleyerek dokuda fibroz doku oluşumu ve siroza kadar ilerler.”

Uzm. Dr. Taşcı, genel olarak hepatiti önlemek için şu önerilerde bulunuyor: “Sağlıklı beslenmeye özen gösterin. Şeker alımını azaltın, sebze ağırlıklı ve sağlıklı yağlardan zengin beslenin. Alkol alımını bırakın. Toksik maddelerden paketlenmiş ürünlerden uzak durun, bitkisel takviyelere dikkat edin. Kişisel koruyucu önlemlerimizi artırın, Hepatit B aşısı yaptırın. Egzersize önem verin ve sürekli hale getirin.”

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Günlük yaşamı etkileyen sorunlar, dikkat eksikliği habercisi olabilir

Sadece çocukluk döneminde görüldüğü zannedilen dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu sanılanın aksine erişkinlerde de görülebiliyor. Çoğunlukla 3-4 yaşlarında başlayan dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, zamanında müdahale edilmediğinde erişkinlik döneminde de devam ediyor. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun kadın ve erkeklerde görülme sıklığının eşit olduğunu belirten uzmanlar, en belirgin işaretlerin odaklanma sorunu, sorumluluğu sürdürmede güçlük yaşama, eşyaları bulmakta zorluk çekme veya kaybetme olduğuna dikkat çekiyor. Karar vermede güçlük çekme, zaman yönetiminde sorun, akademik ve işe dair başarı sorunları, eş ya da partnerle ilişki sorunları da ortaya çıkabiliyor.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Aziz Görkem Çetin, erişkinlerde de görülebilen dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun belirtileri, etkileri ve tedavi yöntemleri hakkında önemli bilgiler paylaştı.

 

Genellikle okul döneminde fark ediliyor

 

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun çoğunlukla 3-4 yaşlarında başladığını vurgulayan Uzman Klinik Psikolog Aziz Görkem Çetin, müdahalenin zamanında yapılmaması halinde bozukluğun erişkinlik döneminde de devam ettiğini vurguladı.

 

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun okul döneminde öğretmenlerin fark etmesi ile daha da netleştiğini belirten Çetin, “Aileler ya da öğretmenler genellikle okul çağında fark ediyorlar. Erişkinlerle yapılan araştırmalarda dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu sıklığının erkek ve kadınlarda eşit olduğu ve eşit riske sahip olduğu gözlendi.” dedi.

 

Bu belirtilere dikkat!

 

Uzman Klinik Psikolog Aziz Görkem Çetin, erişkinlerde dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu belirtilerini şöyle sıraladı:

 

– Detayları dikkat etmekte zorluk ve buna bağlı hata yapma,

– Bir şeylere odaklanmakta sorun yaşama,

– Bir sorumluluğu sürdürmede güçlük çekme,

– Bir konu üzerinde konuşulduğunda o konuyu dinlemekte zorlanma,

– İş hayatında ya da özel hayatında planlamalar yaparken zorlanmalar,

– Odaklanılması ve yoğun düşünülmesi gereken işlerden kaçınma,

– Konuya odaklanmaya çalışırken dikkatin dağılması,

– Rutin olan işleri yaparken sorun yaşama ve unutma,

– Eşyaları bulmakta zorluk ya da kaybetme.

 

Daha çok dikkat sorunları görülüyor…

 

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan erişkinlerde genellikle aşırı hareketlilikten ziyade dikkat sorunlarının olduğu belirtilere daha sık rastlandığını ifade eden Çetin, erişkinlerin sosyal ve mesleki sorumluluklarını yerine getirememelerinden dolayı sosyal çevre tarafından olumsuz tepkilere maruz kalabildiklerini söyledi ve gözlenen sorunlarla ilgili örnekler paylaştı:

 

– Başladığı işi bitirmekte zorlanma, erteleme ve organize olmada sıkıntılar,

– Unutkanlık,

– Karar vermede güçlük çekme,

– Konsantre olmada zorlanma,

– Zaman yönetiminde sorun,

– Akademik ve işe dair başarı sorunları, 

– Eş ya da partnerle ilişki sorunları,

– Sosyal ilişkiye dair sorunlar.

 

Kişiye göre terapi modeli tedaviyi güçlendiriyor

 

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu için ilaç tedavilerinin bütüncül tedavi yaklaşımının temelini oluşturduğunu ifade eden Uzman Klinik Psikolog Aziz Görkem Çetin, “İlaçların erişkinde tıbbi ve ruhsal eş tanıları düşünülerek planlanması uygun olacaktır. İlaç tedavisiyle birlikte kişinin uygunluğuna göre terapi modeli tercih edilerek tedavi güçlendirilmiş olur. Psikotererapide amaçlar saptanırken hastaların günlük yaşamda karşılaştığı sorunları kişiye özel olarak incelemek, erişkin dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu’nun etkilerini her kişide, bireysel olarak belirlemek ve yeni başa çıkma stratejileri geliştirmek çok önemlidir.” dedi.

 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Yeşilay’ın 2. Genç Savunuculuk Forumu uzman isimleri bir araya getirdi

Yeşilay’ın bu yıl 2’nci kez düzenlediği Genç Savunuculuk Forumunda dünyanın en prestijli üniversitelerinden akademisyenler ve Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisinden uzman isimlerin yanı sıra; Dünya Sağlık Örgütü , Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı'ndan uzman isimler konuşmacı olarak yer aldı. COVID-19 pandemisi ile birlikte değişen çevrim içi kumar ve oyun piyasaları, sporun bağımlılığın önlenmesinde yapıcı etkisi ve bağımlılarla iletişim kurarken kullanılan dil gibi pek çok farklı konunun ele alındığı forum iki gün sürdü. Forum kapsamında konuşan 22 konuşmacı uzman bakış açısıyla farklı bağımlılık türlerinin yıkıcı etkileri ve bağımlılıklarla mücadelede gençlerin rolünü değerlendirdi. Bağımlılığın önlemesinde gençlere özellikle önem verdiklerini belirten Yeşilay Genel Sekreter Yardımcısı Yasin Erol, “Bugün dünyamızın büyük bir kısmını genç nüfus oluşturuyor. Bu yüzden de sürdürülebilir kalkınma ve önleme stratejilerine yön verilmesinde her zaman gençleri dahil etmeye çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.

Yeşilay, 2. Genç Savunuculuk Forumunu Dünya genelinde 22 uzman ismin sunumları ve 50 ülkeden 300 başvuru arasından seçilen toplam 100 gencin katılımıyla gerçekleştirdi. Pandemi koşulları nedeniyle ikinci yılında da çevrim içi olarak düzenlenen etkinlikte iki gün boyunca COVID-19 pandemisiyle değişen çevrim içi kumar ve oyun alışkanlıkları, bağımlılığın önüne geçilmesinde gençlere spor gibi sağlıklı yaşam alışkanlıkları kazandırma, alkol ve tütünün pazarlanmasında kullanılan yöntemler gibi çeşitli konular ele alındı. 

Açılış konuşmalarını T.C. Birleşmiş Milletler Viyana Daimi Temsilcisi Büyükelçi Ahmet Muhtar Gün ve Yeşilay Genel Sekreter Yardımcı Yasin Erol’un yaptığı forumun ilk gününde Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi Önleme Tedavi ve Rehabilitasyon Biriminden Elizabeth Mattfeld, Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi Uyuşturucu Önleme ve Sağlık Bölümünden Su Hong, Ulusaşırı Organize Suçlara Karşı Küresel Girişim Platformundan John Collins, BM Uyuşturucu ve Suç Ofisinden Georgia Dimitropoulou, Harvard Üniversitesinden Dr. John Kelly ve Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi Ana Araştırma ve Trend Analizi Bölümünden Angela Me de konuşmacı olarak yer aldı. 

Kongrenin açılış konuşmasında Yeşilay Genel Sekreter Yardımcı Yasin Erol fiziksel ve ruhsal sağlığın sürdürülmesi için bağımlılıkların önlenmesinin altını çizerek şunları söyledi:

“Yeşilay olarak bağımlılıklarla aralıksız olarak sürdürdüğümüz mücadelemizde önleyici çalışmalara büyük önem veriyoruz. Bu kapsamda gençlerin de bağımlılıklarla ilgili konularda bilinçlenmeleri ve mücadelede sorumluluk üstlenmeleri büyük önem taşıyor. Bağımlılıkların engellemesinde ve halk sağlığı konularında genç nesiller, inisiyatif alarak önleme çalışmalarında aktif olarak rol almalı. Bu bakış açısıyla geçtiğimiz yıl ilkini düzenlediğimiz Genç Savunuculuk Forumunu ikinci kez gerçekleştirmekten ve dünyanın farklı yerlerinden gençleri alanında uzman isimlerle bir araya getirmekten büyük mutluluk duyuyoruz” dedi. 

Yeşilay’ın bağımlılıklar konusundaki önleyici ve rehabilite edici çalışmalara öncülük ettiğini, Türkiye’nin de uyuşturucu madde kullanımı ve ticaretinin önlenmesi için gerekli önlemleri aldığını belirten T.C. Birleşmiş Milletler Viyana Daimi Temsilcisi Büyükelçi Ahmet Muhtar Gün ise “Bağımlılıkları engellemede önleme çalışmaları en etkili sağlık politikasıdır. Gençlerin bu çalışmalarda yer alması ise hem  çalışmaların daha etkili olmasını hem de sosyal alanlarda daha aktif bireyler olmalarını sağlıyor” ifadelerini kullandı. 

Bağımlılıklarla mücadelede gençler fark yaratabilir

Gençlerin her alanda fark yaratabilecek potansiyele sahip olmasından hareketle daha fazla aksiyon almaları gerektiğini belirten Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi Önleme Tedavi ve Rehabilitasyon Birimi’nden Elizabeth Mattfeld, “İmkânlar oldukça fazla. Kanun koyucular dışında gençler de bir araya gelerek fikirlerini tartışmalı, sağlıklı bir toplum oluşturmak için sorumluluk almalı. Sağlıklı bir toplum oluşturmak ya da bağımlılıkların önüne geçmek için tek bir yol yok. Bilime dayalı yöntemler kullanarak gençler farkındalık yaratabilir” dedi.

Japonya’daki Uyuşturucu Önleme Merkezinden örnekler veren Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi Uyuşturucu Önleme ve Sağlık Bölümü’nden Su Hong ise, “Gençlerin bağımlılıklarla mücadele yer alması için şu üç adım çok önemli: konuyla ilgili bilgi sahibi olmak, bağımlılıkları önleme çalışmalarına dahil olmak, bilimsel ve kanıta dayalı yöntemlerle bu çalışmalarda fark yaratmak” dedi.

Damgalamanın etkileri ve sporun koruyucu etkisi masaya yatırıldı

Harvard Üniversitesinden Dr. John Kelly özellikle alkol ve uyuşturucu madde bağımlılarıyla iletişim kurarken kullanılan dilin bireylerin yalnız kalmasına ve bağımlılık davranışının sürmesine sebep olduğuna değinirken “Damgalayıcı bir dil kullanmak bireysel ve kamusal alanda farklı sonuçlara sebep oluyor. Bağımlı birey kişisel olarak utanç, düşük öz güven gibi duygular hissediyor. Ayrıca yardım almayı erteliyor ya da doğrudan reddediyor. Birey kamusal alanda ise eğitim, spor, istihdam gibi alanlara girmeyi tercih etmiyor” dedi.

BM Uyuşturucu ve Suç Ofisinden Georgia Dimitropoulou sporun karşılıklı saygı ve sevgiye dayalı ilişkiler geliştirmeye olanak sağlayan bir alan olduğunu ve toplumsal cinsiyet eşitliği gibi kamusal alanı güçlendirecek imkânlar sunduğunu belirtirken “Spor gençlerin bağımlılıklardan uzak durarak akranlarıyla kaliteli vakit geçirebileceği güvenli alanlar yaratırken aynı zamanda onlara yaşamları boyunca gerekli olacak hayır diyebilme, öz farkındalık ve kritik düşünme gibi yaşam becerileri de kazandırıyor” dedi.

COVID-19 pandemisi uyuşturucu trafiğini hızlandırdı

Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi Ana Araştırma ve Trend Analizi Bölümünden Angela Me pandemi şartlarının uyuşturucu madde trafiğinde değişikliklere neden olduğunu belirtirken “Daha büyük sevkiyatlar, artan özel uçak kullanımı, su yolu rotalarının daha fazla kullanılması, uyuşturucunun ulaştırılması için temassız yöntemler bulunması gibi yenilikler uyuşturucu madde trafiğini hızlandırdı” dedi.

Ulusaşırı Organize Suçlara Karşı Küresel Girişim Platformundan John Collins global düzeyde iş birliğinin önemini vurgularken “Komplike güvenlik ve suç sorunları, basitçe bir kuvvete başvurmakla çözülemez. İnsanlar, güvenlik sorunlarının çok yönlü olduğunu ve birkaç yaklaşımın gerekli olduğunu kabul etmelidir. Bu problemlerin çok yönlü ortaklıklar gerektiren biçimlerde üstesinden gelinmesi gerekebilir” ifadelerini kullandı. 

İki gün boyunca bağımlılıklarla mücadelede gençlerin rolü her yönüyle konuşuldu

Forumun ikinci gün açılış konuşmasını İstanbul İnisiyatifi adına Mövendi Uluslararası Yönetici Direktörü Esbjörn Hörnberg ve Uzman Psikolog Melike Şimşek yaparken ana konuşmaları ise Game Quittersın Kurucusu Cam Adair, Singapur Etki Araştırma Merkezinde İletişim Sorumlusu Gayle Amul, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programında Daniel Grafton, Sağlıklı Romanya Nesili Kurumundan Ramona Brad ve Dünya Sağlık Örgütünden Dag Rekve gerçekleştirdi.

İkinci günün açılış konuşmasında İstanbul İnisiyatifi’nden Esbjörn Hörnberg dünyanın her bakımdan değiştiğinin altını çizerken “Gençler dinamik yapıları ve sahip oldukları potansiyelle daha fazla girişimde bulunarak kamusal alanda aktif olarak yer almalı” dedi. Uzman Psikolog Melike Şimşek de bağımlılıklarla mücadelede gençlerin sorumluluk alabilme potansiyellerini vurgularken “Gençler hızla değişen dünyanın şartlarına uyum sağlama ve yeniliklere kolayca entegre olabilme becerileri sayesinde bağımlılıklarla mücadelede aktif olarak yer alabilecek potansiyele sahipler” ifadelerini kullandı.

Son 12 ayda, video oyuncularının yüzde 34,4'ü çevrim içi kumar oynadı

Bir oyun bırakma girişimi olan Game Quittersın Kurucusu Cam Adair oyunculara sağlanan küçük hediyelerin oyuncunun bilgisayarda daha fazla zaman geçirmesine sebep olduğunu belirtirken “Son 12 ayda, video oyuncularının yüzde 34,4'ü çevrim içi kumar ve yüzde 47,5'i video oyunuyla ilgili kumar oynadı. Çevrim içi oyunlarda ve kumarda verilen hediye kutular ya da hediye bakiyeler bu oranların yükselmesine sebep oluyor” dedi.

Gençleri alkol ve tütün kullanımına yönelten pek çok sebep var

Singapur Etki Araştırma Merkezinde İletişim Sorumlusu Gayle Amul dijital mecralar ya da televizyon gibi etkilenmenin kolay olacağı yerlerde düzenlenmenin olmamasının alkol tüketimini artırdığını vurgularken “Akran baskısı ve arkadaş ortamı, kişisel başarısızlıklar ya da ayrılıklar, sevilen birinin vefatı ya da yurt dışına yerleşme gibi durumlar da bireyi alkol tüketmeye yönlendiriyor” dedi.

Tütün kullanımının sosyal olarak kabul edilebilirliği yıllar içinde azalsa da tüketimi artırmak için eski taktiklere sıkça başvurulduğunu vurgulayan Sağlıklı Romanya Nesili Kurumundan Ramona Brad, “Sosyal medya fenomeni ve ünlüler kullanılarak yapılan pazarlamalar dışında sigara paketleri üstüne basılan sevimli fotoğraflar ya da sigaranın sosyalliği artırabileceği üzerinden verilen mesajlar gençlerin tütün kullanımı için kullanılan yöntemlerden sadece birkaçı” dedi.

Alkol kullanımı hem fiziksel sağlığı hem sosyal ilişkileri zedeliyor

“Sağlık ve Gelişim” başlıklı sunumunda aile ve arkadaş ortamındaki tercihlerimizin sağlımızı etkilediğini belirten Birleşmiş Milletler Kalkınma Programından Daniel Grafton “Alkol ya da tütün kullanımı gibi sağlıksız davranış örüntüleri beraberinde başka sağlıksız davranışlar da geliştiriyor. Birbiriyle bağlantılı tüm bu sağlıksız tüketimler de bireylerin genç yaşta diyabet, kanser ya da kalp-damar hastalıkları gibi ciddi sağlık problemlerine sahip olmasına neden oluyor” dedi.

Dünya Sağlık Örgütünden Dag Rekve alkol tüketiminin sadece bireysel değil, halk sağlığını da etkileyen sonuçları olduğunun altını çizerken “Çapraz pazarlama kullanılarak reklamı yapılan alkol bireyin organlarına zarar vermesi ve algılamasını düşürmesi dışında, bireyin çevresindeki insanlara da zarar veriyor. Aşırı tüketim sonucu kendinin fakında olmayan birey davranışlarını kontrol edemeyerek şiddete yönelebiliyor” dedi. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Ferhan Şensoy hayatını kaybetti!

Tiyatronun duayen isimleri arasında yer alan Ferhan Şensoy'un dün sabah saatlerine karşı hayatını kaybettiği açıklandı. Kurucusu olduğu Ortaoyuncular Tiyatro Grubu tarafından yapılan açıklamada;  "Tiyatromuzun kurucusu, ustamız Ferhan Şensoy’u, dün gece, bir süredir tedavi gördüğü hastanede, yapılan tüm müdahalelere rağmen kaybetmiş olmanın derin üzüntüsü içerisindeyiz. Tüm sevenlerinin başı sağolsun…" ifadeleri yer aldı. 

 

Usta oyuncu Ferhan Şensoy'un eski eşi Derya Baykal ise yaptığı paylaşımda; " Ustamı, kızlarımın babasını kaybettik çok üzgünüz… #ferhanşensoy " ifadelerini kullandı.

 

Ferhan Şensoy'un iç kanama sebebiyle tedavi görmeye devam ettiği hastanede "ciddi kalp damat hastalıkları ile solunum yetersizliği'nden dolayı yaşamını yitirdiği açıklandı.

 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Gülben Ergen’ le 30 Ağustos Kutlaması!

30 Ağustos Zafer Bayramı dün yurdun dört bir yanında coşkuyla kutlandı. Pek çok mekanda ünlü isimler sahne alırken Şerefe Alaçatı’ da Gülben Ergen rüzgarı esti. ” Bayraklarınızı alın gelin.” diyen Gülben Ergen’le Şerefe Alaçatı sahnesinde 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı sevenleriyle birlikte kutladı. Zafer Bayramı’nı kutlamaya gelen misafirler, Gülben Ergen’le hem bayram coşkusunu yaşadı hem de kurtlarını döktü.

Hançerli Gülben!

Gülben Ergen dün akşam yoğun istek üzerine 3.kez sahne aldığı Şerefe Alaçatı ‘da hem sahne performansı hem de güzelliği ile büyüledi. Ergen ‘in Gülşah Saraçoğlu imzalı elbisesindeki hançer detayı dikkat çekti.

Gülşah Saraçoğlu siyah arkası hançer detaylı elbise hakkında sosyal medya paylaşımında” Nasıl ki Sezen Aksu yaşanmışlıklarını şarkılarına döküyorsa, ben de bu elbiseme döktüm… Sırtımdan bıçaklayanlara gelsin…” ifadelerini kullandı.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

“Hayatın Provası Yok” ile Filiz Akın’a farklı bir bakış

 Yer aldığı yüzü aşkın filmle Yeşilçam’ın en sevilen isimlerinden biri olarak gönüllerde taht kuran Filiz Akın, İnkılâp Kitabevi’nden çıkan “Hayatın Provası Yok” adlı kitapla yaşamı ve düşüncelerini sevenleriyle paylaşıyor.

Türk Sineması’nın asil, modern, kentli ve zarif yüzü olarak sinema tutkunlarının hayranlığını kazanan Filiz Akın’ın yaşadıkları ve düşüncelerinden oluşan Hayatın Provası Yok kitabı, usta ismi daha yakından tanımak isteyenler için başucu eseri oluyor. İnkılâp Kitabevi etiketiyle çıkan ve Bircan Usallı Silan’ın hazırladığı nehir söyleşisi türündeki kitap, oyunculuk yaptığı yıllarda beyazperdenin Avrupai yüzü, kolejli kızı ve sarışın yıldızı olarak da tanınan başarılı ismin hayatının kapılarını sevenlerine açıyor.

“İçinizde Biriktirdiklerinizi Dışarı Atın” 

Hayatın Provası Yok ile Ankara’da doğduğu evi, terzi annesiyle beraber hayatın nakışını nasıl işlediklerini, TED Koleji’nde kendisine takılan lakabı, sinema kariyerine nasıl başladığını ve Paris’teki yaşamını anlatan Filiz Akın, 78 yıl boyunca biriktirdiği tüm hayat tecrübelerini de okurlarla paylaşıyor. İnsanın içinde tuttuğu önemli veya önemsiz şeyleri dışarı atmadıkça bunların çürüdüğünü söyleyen Akın, bunu aşmanın yolunu ise çok güvenilen biriyle ara sıra dertleşmek şeklinde açıklayarak “Biraz deliliğe vurun, şakalaşın, gülün, koşun, bağırın, avaz avaz şarkı söyleyin kırlarda ya da Kasım ayında denize girip suyun o efsanevi enerjisi ile yenilenin” tavsiyesini de veriyor. İnsanın yaşama sevincini artırarak hayata sıkı sıkıya tutunmasını sağlayan sağlığı, gençliği, neşesi, zekâsı, yaşama sevinci ve yeteneklerin önemli olduğunu da vurgulayan Akın, tüm bunlara tıpkı bir para gibi sahip çıkılması gerektiğini söylüyor. 

“Empati Olmadan İlişkiler Çok Eksik, Tek Taraflı”

Kitapta empatinin hayatın vazgeçilmezi olmak zorunda olduğuna dair düşüncelerini de paylaşan Filiz Akın “Empati olmadan ilişkiler çok eksik, tek taraflı. Kendini karşındakinin yerine koymadan bir çözüm bulmak mümkün değil. Onu anlamak mümkün değil. Kendimiz için de isteriz bunu” diyor. Dalgalara benzettiği hayat için bazen neşe ve mutluluklar bıraktığını bazen de birini alıp gittiğini ifade eden Akın, bunun yanı sıra herkesin zenginliğin ve sahip olmanın derdinde olduğunu belirtiyor. “Ne kadar sahip olurlarsa, o kadar zengin, huzurlu olunacak zannediyorlar. Aynı şekilde, ne kadar tüketirlerse, o kadar mutlu olacaklarını düşünüyorlar. Ama hep mutsuz oluyorlar” diyen Akın, pek çok kişinin kaçırdığı ve göremediği şeyi ise “Zenginlik, neye ne kadar sahip olabildiğinde değil, ne kadar verebildiğinde, ne kadar olabildiğindedir” cümlesiyle açıklıyor. 

“Mutluluğu Yakaladığını Hissettiysen Sorgulama”

Hayat boyu mutluluk diye bir şey bilmediğini açıklayan Filiz Akın, “Bir bardaktaki suyun, içmek için yarısı kalmışsa, sadece dolu tarafına bakın” diyerek hayattaki mutlu anların da her dakika var olabileceğini hatırlatıyor. “Hayat ve yapılan işi hiç ölmeyecek gibi ciddiye al. Elinden geleni yaptıktan sonra yarın ölecekmiş gibi yaşa” tavsiyesini de veren Akın, herkesi içindeki gerilimi boşaltmaya davet ederek sağlığın her şeyden önemli olduğunu vurguluyor. Aşkın sevgi, saygı, sadakat, sorumluluk, özveri, tolerans, sabır, özveri, empati, affedicilik, paylaşımdaki cömertlikle geliştiğini sözlerine ekleyen Akın, geçmişin keşkeleri ve geleceğin endişeleri ile zaman kaybedilmemesinin de önemine vurgu yapıyor ve sözlerini şu cümlelerle südürüyor: “Mutluluğu yakaladığını hissettiysen sorgulama. Beraber umutları çoğaltıyorsanız, sevgiyi çoğaltıyorsanız, ‘sana ihtiyacım var’ demeden bile birbirinizin yanında oluyorsanız maya tutmuş demektir. Doğru kişi ile bu hayatı paylaşıyorsunuz demektir”.

Bircan Usallı Silan’ın düzenlediği Yeşilçam’ın sarışın yıldızını anlatan Hayatın Provası Yokİnkılâp Kitabevi etiketiyle tüm kitapçılar ve satış platformlarında. 

 

Yazar Hakkında

Bircan Usallı Silan

Manisa doğumlu olan Bircan Usallı Silan Marmara Üniversitesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun oldu, Dünya, Güneş ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. 1996 yılından bu yana kurucusu olduğu N1 Danışmanlık ve Organizasyon şirketiyle kişilere menajerlik, basın danışmanlığı ve çeşitli kurumlara iletişim danışmanlığı yapmakta; sinema filmi PR çalışmalarının yanı sıra birçok festival ve organizasyonda basın danışmanlığı hizmeti vermektedir.

Bugüne kadar Acı Dolu Yıllar, Dört Yapraklı Yonca, İyi Ki Annenim Senin, Nilüfer Hepsi Bu, Ve Aslında Bütün Senler Ben adlı dört kitabı yayımlanmış, Filiz Akın imzalı Güzelliklere Merhaba ve Hayata Merhaba kitaplarının da editörlüğünü yapmıştır.

Festivaller kapsamında ise Fatma Girik, Filiz Akın, Kemal Sunal, Cüneyt Arkın, Sadri Alışık ve Türkan Şoray kitaplarını sinemacı Burçak Evren ile birlikte hazırlamıştır.

Silan halen, Türk Sinemasının usta isimlerinin resmi menajerliğini yapmakta ve birçok ünlü ismin basın danışmanlığını yürütmektedir.

 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

“İstiklal” sergisi İzmir’de

“Büyük Zafer’in 100. Yılına Doğru İstiklal Sergisi”, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Türkiye İş Bankası işbirliğinde İzmirlilerle buluşturuluyor. Kültürpark Atlas Pavyonu’nda 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda açılacak olan İstiklal Sergisi, Eylül ayı boyunca her gün 11.00 – 20.30 saatleri arasında ücretsiz ziyaret edilebilecek. 

İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Türkiye İş Bankası işbirliğinde, Kültürpark Atlas Pavyonu’nda düzenlenen “İstiklal” sergisinin açılışı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk komutasındaki Türk ordusunun 26 Ağustos 1922 tarihinde başlattığı Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin 30 Ağustos’ta zaferle sonuçlanan yıldönümünde gerçekleştirildi. 

Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını ve Milli Mücadele’nin isimsiz kahramanlarını bir kez daha saygı ve minnetle anmak üzere hazırlanan sergi; İzmir Vali Yardımcısı Hulusi Doğan, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Bali ve İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran’ın katıldığı bir törenle açıldı. 

“İzmir, bağımsızlığın simge kentlerinden biri olduğu kadar iktisadi rotanın çizildiği şehir” 

Adnan Bali serginin açılışında yaptığı konuşmada, dünyadaki en büyük kahramanlık destanlarından biri olarak tarihe geçen Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin yıldönümünü ve 30 Ağustos Zafer Bayramını kutlayarak, “Böylesine özel bir günde, Millî Mücadele’yi anlatan İstiklal sergimizi İzmirlilerle buluşturmaktan mutluluk duyuyorum” dedi.  

İzmir’in bağımsızlığımızın simgelerinden biri olduğu kadar, özellikle genç Cumhuriyetin iktisadi rotasının çizildiği şehir olması sebebiyle ülkemiz için ayrı bir öneme sahip olduğunu vurgulayan Bali, “Atatürk, Cumhuriyet vizyonunu icraata, fiiliyata dökmeye bu şehirden başlıyor ve henüz Cumhuriyet ilan edilmeden önce İzmir’de ‘İktisat Kongresi’ düzenlenmesi kararını alıyor. İzmir; esasları İktisat Kongresi’nde belirlenen Misak-ı İktisadi’ye dair vizyonun bir yansıması olan İş Bankası için de Atatürk’ün bir banka kurma fikrinin doğduğu yer olması itibarıyla ayrı bir anlam ifade ediyor“ diye konuştu.  

“Sergi geçmişimizle bugün arasındaki bağları perçinliyor”

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer de konuşmasında şunları söyledi: “Bu sergi, geçmişimiz ve bugün arasındaki bağları perçinleyen çok önemli bir sanat eseri. Dolayısıyla, ‘İstiklal’, bu serginin sadece adı değil. Aynı zamanda, serginin gerçekleşmesine bizatihi katkı koyduğu bir hedef. Bize emanet edilmiş ve üzerine toz kondurulmaması gereken bir insani erdem. Sergideki birçok eseri yan yana gördüğünde, insanın zihninde istiklalin anahtarı olan o kelime canlanıyor…Fedakârlık… Bu serginin var oluşuna elleri, tırnakları ve yürekleriyle ilham veren Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarını saygı ve minnetle anıyorum. Bu önemli çalışmanın hazırlanmasında büyük emek veren İş Bankası ve İzmir Büyükşehir Belediyesi ekiplerine; bu sergiyi daha da zenginleştiren İzmirli koleksiyonerlerimize teşekkürü bir borç biliyorum”.

Serginin, Milli Mücadele’nin başlangıcının 100. yılı olan 2019’da İstanbul’daki Türkiye İş Bankası Müzesi’nde, daha sonrasında da Ankara’daki Türkiye İş Bankası İktisadi Bağımsızlık Müzesinde ziyaretçileri ağırladığını hatırlatan Bali, “ ’Büyük Zafer’in 100. Yılına Doğru İstiklal’ sergimizi, Büyükşehir Belediye Başkanımızın değerli daveti vesilesiyle İzmirlilerle buluşturuyoruz. Bir ulusun büyük fedakârlıklarla omuz omuza verdiği mücadeleye ve yeni bir devletin doğuşuna dair ziyaretçileri tarihsel bir yolculuğa çıkaran sergimizin, İzmirlilerin hafızasında önemli izler bırakacağına inanıyorum” dedi. 

İstiklal Sergisi, İzmir’in kurtuluşunun 100. yıldönümüne kadar gezilebilecek 

Küratörlüğünü İzzeddin Çalışlar’ın yaptığı “Büyük Zafer’in 100. Yılına Doğru” İstiklal sergisinde; Balkan Savaşları’nın başladığı 1912 yılından Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar olan döneme dair askeri objeler, günlükler, notlar, savaş sırasında hazırlanmış haritalar ve komuta kademelerinin cephe emirleri gibi pek çok yazılı belge, fotoğraf ve video görüntüsü bir araya getirildi. 

İzmir’in Milli Mücadele’deki yerine vurgu yapan eklemelerle zenginleştirilen sergiye, yerel kaynaklar ve koleksiyonerlerin desteği ile İzmir’in Kurtuluş Savaşı’ndaki önemini aktaran objelerin yer aldığı bir giriş bölümü de eklendi. Sergide; Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemi ile Cumhuriyet arasında yaşanan süreçler “Balkan Savaşları ve Büyük Harp”, “Mütareke ve İşgal”, “Direniş ve Kuvayı Milliye”, “Düzenli Ordu ve Sathı Müdafaa”, “Hukuk ve Taarruz”, “İstiklal ve Cumhuriyet” bölümleri ile ziyaretçilere anlatılıyor. 

İzmir’in kurtuluşunun 100. yıldönümü olan 9 Eylül 2022 tarihine kadar gezilebilecek olan sergi, Eylül ayı boyunca her gün 11.00-20.30 saatleri arasında ziyarete açık olacak. Sergi ayrıca, Ankara’daki İktisadi Bağımsızlık Müzesi’nde ve sanal ortamda www.issanat.com.tr adresinden de ziyaret edilebilir. 

SERGİ KÜNYESİ

YAPIM

İş Sanat

 

KÜRATÖR

İzzeddin Çalışlar

 

SERGİ TASARIMI ve GRAFİK TASARIM

Cem Kozar, Işıl Ünal Kozar, PATTU Ömercan Çakır, Ergin Taşcı, Serra Uludağ

 

ETKİLEŞİMLİ SİSTEMLER VE ANİMASYON

Decol

 

DİJİTAL GÖRÜNTÜ ARŞİVLERİ

Harbiye Askeri Müze ve Kültür Sitesi Komutanlığı 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı 

Mudurnu Kent Arşivi

SALT Araştırma

Imperial War Museum 

British Pathé

BNF

Gaumont Pathé 

Bundesarchiv

The British Newspaper Archive

Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü

 

ÖZGÜN OBJE, BELGE, FOTOĞRAF ARŞİVLERİ

Harbiye Askeri Müze ve Kültür Sitesi Komutanlığı 

Prof. Dr. Haluk Oral

İzzeddin Çalışlar

Mutlu Nergis

Doğanay Tuna

Dokuz Eylül Üniversitesi Bayrakbilim ve Türk Bayrakları Müzesi

Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Şükrü Tül Eski Eser Koleksiyonu 

Cem Üsküp-Hür Efe Müzecilik

Efeler Belediyesi Arşivi

Prof. Dr. Engin Berber 

Ömer Durmaz

 

KOSTÜM VE AKSESUAR TASARIMI

Ali Görmüşler

 

KATKIDA BULUNANLAR

Nedret İşli

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Jackson Tisi’nin Life’s Good filmi başladı

LG’nin yaşamın getirdiği olasılıklara karşı sinematik bakış açısı sunan projesi, geleceğin sanatçılarını ortaya çıkartıyor.  

 

Geleceğin yönetmeni Jackson Tisi'nin LG Electronics'in (LG) desteğiyle yönettiği The Life's Good Filmi LG'nin YouTube kanalında görücüye çıktı. Dünyanın dört bir yanından yüzlerce genç film yapımcısı tarafından sunulan videolardan bir araya getirilen Tisi yapımı çalışma, genç yaratıcılar tarafından yorumlandığı şekliyle hayata güzel ve dokunaklı bir bakış sunuyor.

 

LG'nin Mayıs ayında başlayan Life's Good kampanyasının önemli bir bileşeni olan Life's Good Film Projesi için, 33 ülkeden 531 genç yönetmen yaratıcı sunumlarını Jackson ile paylaşmaya davet edildi. En iyi görüntüleri kullanan Tisi, dünyanın gelişen görsel hikaye anlatıcılarının kendine özgü seslerini, yeni bakış açılarını ve inkar edilemez yeteneklerini sergileyen 20 dakikalık bir hikaye üretti. 

Proje, üretim sürecinde sosyal medya platformlarında 140 milyonun üzerinde etkileşim, ilgili gönderilerden de toplam 44 milyondan fazla görüntülenme alarak büyük etki yarattı.

 

Tisi, “Dünyanın hangi köşesinden gelirsek gelelim, hepimizin sahip olduğu ve hissettiğimiz duyguları paylaşmak istedim. Empati, özellikle zor günleri atlatırken birbirimizle iletişim kurmanın anahtarıdır” şeklinde konuştu. Bu ayın başlarında yapılan ön gösterimlerde, Tisi'nin kısa filmi, harekete geçiren mesajı ve Tisi'nin benzersiz vizyonuyla övüldü.

 

New York Film Critcis Online Eleştirmenleri'nden Diva Vélez “Dünyanın birçok yerini gözler önüne seren Life's Good, tekil bir deney niteliği taşıyor. Film, insan diasporasının ve çeşitli ortamlarımızın hoş farklılıklarını gösterirken, aynı zamanda küresel COVID-19 pandemisi nedeniyle ruhsal yönden ne kadar bağlı olduğumuzu ortaya koyuyor” dedi.

 

20 dakikalık kısa film, altı bölümde iyi bir yaşamın farklı yönlerini araştırıyor: Life's Beautiful – Hayat Güzeldir, Life's Community – Hayat Topluluktur, Life's Lonely – Hayat Yalnızlıktır, Life's In Motion – Hayat Hareket Halindedie, Life's an Adventure – Hayat Bir Maceradır ve Life's Good – Hayat İyidir. İlk beş bölüm, doğanın güzelliğinden, fiziksel hareketin canlılığından, yalnızlık zamanlarında beslenen kişisel gelişimden, birbirine sıkı sıkıya bağlı bir topluluğun birlikteliği ve sıcaklığına kadar geniş bir konu yelpazesini görselleştiriyor. Son bölümde ise, gençler hayatı kutlamak için bir araya geliyor ve film anlamlı bir şekilde sona eriyor.

 

LG, Life's Good Film'in fragmanını LG'nin New York City'deki Times Meydanı'ndaki ve Londra'daki Piccadilly Circus'taki dijital reklam panolarında gösterecek. Kısa film, önümüzdeki haftalarda seçkin film festivallerinde de yer alacak.

 

The Life's Good Filmi LG Global YouTube kanalında izlenebiliyor. LG'nin 2021 Life's Good kampanyasıyla ilgili ek bilgiler Instagram'da da bulunuyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

9. Boğaziçi Film Festivali’ne başvurular başladı

Türk ve dünya sinemasının son döneminde ilgi çeken ve ödüller toplayan yapımlarını 23-30 Ekim tarihleri arasında izleyiciyle buluşturacak 9. Boğaziçi Film Festivali’nin yarışmalı bölümleri ve endüstri bölümüne başvurular açıldı.

Son Başvuru Tarihi: 24 Eylül

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün desteği ve TRT’nin Kurumsal İş Ortaklığı ile Boğaziçi Kültür Sanat Vakfı tarafından 23-30 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilecek 9. Boğaziçi Film Festivali’ne başvuru süreci başladı. İlk yılından bu yana seyircisini sinema salonunda filmlerle buluşturan ve geçtiğimiz yıl pandemi sürecinin olumsuz koşullarına rağmen tüm gösterimlerin sosyal mesafeli olarak fiziki şekilde gerçekleştirildiği festivalin Ulusal Uzun Metraj Film YarışmasıUlusal Kısa Film Yarışması ve Bosphorus Film Lab başvuruları için son tarih 24 Eylül olarak belirlendi. Festival kapsamında düzenlenecek tüm yarışmalı bölümlerin yönetmelikleri ve başvurularına bogazicifilmfestivali.com üzerinden erişilebilir.  

Yılın En İyi Yerli Filmine 100.000 TL!

1 Ocak 2020 tarihinden sonra tamamlanmış filmlerin başvurabileceği 9. Boğaziçi Film Festivali’nin Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda yer alacak filmlerden bir tanesi En İyi Ulusal Uzun Metraj Film Ödülü    için verilen 100.000 TL’yi almaya hak kazanacak. Yarışmada bunun yanı sıra En İyi Yönetmen, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Senaryo, En İyi Sinematografi ve En İyi Kurgu dallarında da ödüller dağıtılacak. 

Kategori ödüllerinin yanı sıra ulusal yarışmada FİLM – YÖN En İyi Yönetmen Ödülü ile Film Yapımcıları Meslek Birliği (FİYAB) tarafından bir filmin tüm süreçlerini başarıyla yürüten yapımcıları ve bağımsız sinemayı desteklemek amacıyla FİYAB En İyi Yapımcı Ödülü de yarışmadaki filmler için bir diğer prestijli ödül olacak.

Uluslararası Filmler Türkiye Prömiyerini 9. Boğaziçi Film Festivali’nde Yapacak

Dünya sinemasının en çok konuşulan örneklerinden, festivallerde ödüller toplamış ve beğeni kazanmış yapımların yer alacağı Uluslararası Uzun Metraj, Uluslararası Kısa Kurmaca ve Uluslararası Kısa Belgesel film yarışmalarında yer alan filmlerin tamamı, bu yıl da Türkiye’deki sinemaseverler tarafından ilk kez 9. Boğaziçi Film Festivali’nde izlenecek.

 

 

Projelerin Gelişme Süreci Bosphorus Film Lab ile Sürdürülecek!

Festivalin endüstriye yönelik etkinlikleri ve proje geliştirme bölümü olan Bosphorus Film Lab’de Pitching PlatformuWork in Progress ve First Cut Lab için de başvuru süreci başladı. 

TRT’nin kurumsal iş ortaklığıyla düzenlenen ve Türkiye sinemasında filmlerin gelişmesine katkı sağlamak, genç yapımcı ve yönetmenlerin yeni filmler üretmesine maddi ve manevi destek oluşturmak amacıyla gerçekleşen Bosphorus Film Lab’e yapım ya da fikir aşamasındaki film projeleri katılabilecek. Pitching Platformu’nda yer alacak bir proje TRT Ortak Yapım Ödülü’nü alırken bir proje de Postbıyık Renk Düzenleme Ödülü’nün sahibi olacak. Work in Progress kapsamında yer alan projeler de T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülü ile CGV Mars Dağıtım Ödülü için sunumlarını gerçekleştirecek.

Kısa Filmlere Verilen Önem Bu Yıl da Devam Ediyor

Festivalin ilk yılından bu yana büyük önem verdiği kısa film üretimine destek dokuzuncu yılında da devam ederek Ulusal Kısa Kurmaca Film Yarışması ve Ulusal Kısa Belgesel Film Yarışması gerçekleştirilecek. Festivalde süresi 20 dakikayı aşmayan deneysel, animasyon ve kurmaca filmler Ulusal Kısa Kurmaca Film Yarışması’na; süresi 30 dakikayı aşmayan belgesel filmler ise Ulusal Kısa Belgesel Film Yarışması’na başvurularını gerçekleştirebilecek. Kurmaca kategoride yer alacak filmlerden biri ise İstanbul Medya Akademisi tarafından verilecek Genç Yetenek Ödülü’ne layık görülecek.

Festivalin yarışmalı kısa bölümlerinde yer alan tüm filmler aynı zamanda Ahmet Uluçay Büyük Ödülü için de aday olacak. 

 

9. Boğaziçi Film Festivali 23 – 30 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı