Aylık arşivler: Eylül 2021

8. Barış ve Sevgi Buluşmaları tüm hızıyla devam ediyor

Beylikdüzü Belediyesi tarafından düzenlenen 8. Barış ve Sevgi Buluşmaları yoğun ilgi ve katılımla doludizgin devam ediyor. Festivalin dördüncü gününde de yine birbirinden değerli isimler, Beylikdüzü halkıyla bir araya gelecek. Etkinlikler, saat 17.00’da Ümit Nar moderatörlüğünde gerçekleşecek Gündüz Mezatı ile başlayacak.   

 

Saat 19.30’da bu yıl ki teması “Gelecek” olan Çardak Altı Sohbetleri’nde “Gelecek ve Ekonomi” konuşulacak. Pelin Batu moderatörlüğünde gerçekleşecek söyleşinin konukları, gazeteci ve televizyon programcısı Ebru Baki ve ekonomist Prof. Dr. Emre Alkin olacak. Saatler 21.30’u gösterdiğinde ise Türk pop müziğinin başarılı isimlerinden Feride Hilal Akın, Yaşam Vadisi 6 Mayıs Gençliğimiz Var Sahnesi’nde en sevilen şarkılarını seslendirecek. Saat 21.30’da aynı zamanda Beylikdüzü Sahaf Festivali kapsamında büyük ilgi gören Gece Mezatı kitapseverleri bir araya getirecek.

 

 

 

TARİH: 2 Eylül Perşembe

SAAT: 17.00 – 23.00

YER: Yaşam Vadisi 1. Etap

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

1 Eylül Dünya Barış Gününde çocuklardan büyüklere mesaj

Kadıköy Belediyesi Halis Kurtça Çocuk Kültür Merkezi (HKÇKM)’nin “Bizim Çocuklar” tiyatro grubu, 1 Eylül Dünya Barış günü için özel kaleme alınan “Barıştık mı?” oyununu sahneye taşıdı. Özgürlük Parkı’ndaki Tepe Sahne’de izleyicilerle buluşan oyun, ilk temsilinde büyük alkış aldı.

HKÇKM’nin eğitmenlerinden Uğur Cabiroğlu’nun, 1 Eylül Dünya Barış günü için kaleme aldığı oyunun yönetmenliğini Can Yılmaz ve Uğur Cabiroğlu yaptı. Müzikleri Kerem Doğrar’a ait olan ve HKÇKM’nin tiyatro öğrencilerinin sahnelediği oyun, izleyicisini güldürürken düşünmeye teşvik ediyor ve küçüklerden büyüklere mesajlar içeriyor. Oyun, barışı anlatmak için savaşa ihtiyaç duyulmadığını anlatıyor; savaşın sadece topla tüfekle değil, yaşamın her alanında sözle veya davranışla da olabileceğini gösteriyor ve insan ilişkilerindeki önyargı ve çatışmaları esprili bir dille seyirciye aktarıyor.

KADIKÖY BELEDİYE BAŞKANI’NDAN ÇOCUKLARA MÜJDE

Oyunu izlemeye gelen Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı, konuşmasında çocuklara, anne – babalarına ve eğitmenlere teşekkür etti ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Burada umudu görüyoruz, burada geleceğimizi görüyoruz. Yoktan var edilen bir ülkede yaşıyoruz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vatanı emanet ettiği gençler bugün burada bu oyunu sergileyerek bize umut oldular, gelecek oldular.” dedi. Odabaşı, sözlerinin ardından çocuklara Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk kitabını hediye etti ve bu oyunun, daha çok izleyiciyle buluşması için Caddebostan Kültür Merkezi’ndeki Büyük Salon’un kendilerine tahsis edildiği müjdesini verdi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Red Bull Grand Maze’in müziklerinin arkasındaki isim: Burhan Öçal

İstanbul, Kapalıçarşı çok özel bir projeye ev sahipliği yaptı. Parkur sporunun dünya çapında bilinen iki ismi olan Red Bull sporcuları Dominic Di Tommaso ile Hazal Nehir, Kapalıçarşı’nın çatısında muhteşem bir atmosferde kelimenin tam anlamıyla İstanbul semalarını ele geçirdi. Bir anlamda tarihin tozlu yapraklarında hareketli bir yolculuğa çıkan ikilinin bu eğlenceli hikayesi Red Bull Grand Maze ismiyle video olarak yayınlandı. İkilinin bu özel hikayesine Türkiye’nin en önemli sanatçılarından Burhan Öçal’ın müzikleri eşlik etti. Öçal, “Koşudaki ritimlere, zıplama ve taklalara özel senkoplar yarattım. Bir ritimci olarak, duyduğumdan yola çıkıyorum. Parkur sporcularının her adım atışlarında çıkan sesi hayal etmek çok özeldi” dedi.

Alanında dünya çapında tanınan; Red Bull parkur sporcusu Dominic Di Tommaso “Grand Maze” olarak adlandırılan video projesi kapsamında İstanbul’u ziyaret etti. Türkiye’nin uluslararası arenada ilk başarıya ulaşan kadın parkur sporcusu Red Bull sporcusu Hazal Nehir ev sahipliğinde Kapalıçarşı’nın çatısında tarihi bir yolculuğa çıkan ikili, muhteşem bir atmosferde parkur sporunu yaptı. İki başarılı ismin bu özel yolculuğuna Türkiye’nin en önemli sanatçılarından Burhan Öçal’ın müzikleri eşlik etti. 

Red Bull Grand Maze'i eşsiz kılan unsurlardan biri olarak projede yer alan Burhan Öçal Redbull.com’a konuştu. Öçal, “Kapalıçarşı, yurt dışında yaşarken İstanbul’a her gelişimde ziyaret ettiğim bir mekândı. 30 yıl önce Sultanhamam’a, Mısır Çarşısı’na giderdim. Esnafın dikkat çekmek için yaptığı çağrılar olurdu. Sokakta tuhafiye, konfeksiyon, takunya, iskemle satarlardı. Kayıt cihazımı gizlice açıp cebime koyardım, sonra o insanlarla sohbet ederdim. Ne cevherler vardı; çoğu kayıtlarımda var. Kapalıçarşı tarihiyle, atmosferiyle olduğu kadar ahenkleri ve müziğiyle de özgün bir yapı. Bu yüzden projeyle ilgili teklif geldiğinde tereddüt etmeden kabul ettim” dedi. Öçal, “Böyle tarihi bir mekânda parkur yapmak ve bunun için ritimler yaratmak çok keyifli olur diye düşündüm. Koşudaki adımları ritimler, zıplama ve takla hareketlerini ise ritim içindeki senkoplar olarak düşündüm. Bu, akışa bir yaratıcılık kattı. Ben bir ritimci olarak, duyduğumdan yola çıkıyorum. Parkur sporcularının her adım atışlarında çıkan sesi hayal ettim ve müziğin koşuyla senkronize olmasını istedim” ifadesini kullandı.

Di Tommaso ve Türkiye’nin uluslararası arenada başarı kazanmış ilk kadın parkur sporcusu olan Hazal Nehir, Kapalıçarşı’nın daha önce görülmeyen noktalarını gözler önüne sererken olağanüstü görüntülerin ortaya çıkmasını da sağladılar.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Zeytin ve zeytinyağı ihracatının liderleri ödüllerine kavuştu

Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği, 2020 yılında EZZİB’ten en çok ihracat gerçekleştiren üç firmayı ziyaret ederek, ödüllerini verdi. 

 

Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Davut Er, pandemi nedeniyle geçen sene ödül töreni yapamadıklarını bu yüzden ilk üç firmayı ziyaret ederek kutladıklarını ve ödüllerini takdim ettiklerini söyledi. 

 

“2020 yılında sektör olarak 271 milyon dolarlık zeytin ve zeytinyağı ihracatı gerçekleştirdik. İhracatımıza 38 milyon dolarla en fazla katkı sağlayan üç üyemizi yerlerinde ziyaret ederek ödüllendirdik. Ödül alan firmalarımızı göstermiş oldukları başarılarından dolayı kutluyorum. Aynı zamanda 271 milyon dolarlık ihracatımızda payı olan tüm üyelerimizi de yürekten tebrik ediyorum. Türkiye’nin 2002 sonrasında zeytin ağacı varlığı 90 milyondan 180 milyona yükseldi. Bu ağaçlar verimli hale geldiğinde Tarım ve Orman Bakanlığı yıllık 650 bin ton zeytinyağı ve 1 milyon 200 bin ton sofralık zeytin rekoltesi bekliyor. Bu üretimin katma değere dönüşmesi için ihracat, hayati öneme sahip.” 

 

Türkiye’deki tek İhracatçı Birliği olarak 1,5 milyar dolar ihracat hedefine ulaşmak için tanıtım ve pazarlama faaliyetlerini sürdüreceklerini açıklayan Davut Er sözlerine şöyle devam etti:

 

“En büyük zeytinyağı ithalatçısı olan ABD, son yıllarda zeytinyağı tüketimi hızla artan Avustralya ve Japonya önemli hedef ülkelerimiz arasında. Türk vatandaşlarımızın yoğun olduğu Almanya ise sofralık zeytin ithalatında, tüketimin çok yoğun olduğu Bulgaristan ve Romanya da tanıtım çalışmalarında hedef ülke olarak ağırlık verdiğimiz pazarların başında geliyor. Çin zaten Ege İhracatçı Birlikleri olarak bizim için öncelikli hedef pazar durumunda. Hindistan’da rekabet gücümüzün artması için ilave destek ve eylem planı gerektiği gibi aynı şekilde Birleşik Krallık için de gıda ürünlerine yönelik ayrı bir eylem planı hazırlanması ve hedef ülke olarak belirlenmesi önem arz ediyor. Birleşik Arap Emirlikleri, Irak, İran, Suudi Arabistan, Rusya da hem zeytinyağı hem sofralık zeytinde ağırlık ve önem verdiğimiz hedef pazarlarımız.”

 

1 Eylül 2020 sezon başından 31 Temmuz 2021’e kadar olan süreçte sofralık zeytin ihracatı 72 bin 901 ton karşılığında yüzde 1,6 artışla 125 milyon dolara yükseldi. 1 Kasım 2020’de başlayan zeytinyağı sezonundan 31 Temmuz 2021’e kadar olan süreçte ise 32 bin 682 ton zeytinyağı ihracatı karşılığında yüzde 6 ilerlemeyle 96 milyon dolara imza atıldı. 

 

Zeytinyağı ihracatında yüzde 18’lik artışla 33 milyon dolarla ABD, sofralık zeytin ihracatında ise 36 milyon dolarla Almanya ilk sırada yer aldı. 

 

Ödül alan ilk üç firma sırasıyla; 

 

1) VERDE YAĞ BESİN MADDELERİ SAN. VE TİC.ANONİM ŞİRKETİ       

 

2) SAVOLA GIDA SANAYİ VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ

            

3) SURTAŞ İŞLETMECİLİK İNŞAAT SAN.VE NAKLİYAT LTD. ŞTİ.          

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Sanofi’de üst düzey uluslararası atama

Cem Öztürk, ‘Sanofi Türkiye, Afrika ve Ortadoğu Başkanı’ olarak atandı 

                                                                                   

Cem Öztürk Türkiye, Afrika ve Ortadoğu Başkanı olarak atandı. Öztürk, son olarak 2019 yılından bu yana Sanofi Türkiye, Levant ve İran Ülke Başkanı olarak görev yapmaktaydı. Bu atamayla birlikte Cem Öztürk Türkiye, İran ve Levant bölgesine ek olarak, Afrika ve Orta Doğu bölgesindeki ülkeler de dahil olmak üzere 63 ülkenin yöneticisi olarak görev yapacak.   

Sorbonne Üniversitesi MBA yüksek lisans derecesine sahip olan Öztürk, kariyerine 2000 yılında bankacılık sektöründe başladı. Sanofi bünyesine 2002’de katılan Cem Öztürk sırasıyla bütçe kontrol uzmanı, bütçe kontrol ve fiyatlandırma müdürlüğü görevlerini üstlendi. Öztürk, 2007’de Romanya ve Moldovya’nın Finans Direktörü olarak atandı ve dört yıl boyunca görev yaptı. 2011’de İş Operasyonları Mükemmelliği (BEX) Direktörü olarak Türkiye’ye döndü. Sırasıyla, Eczane Grubu Satış Ekibi, Tedarik Zinciri, Hastane Grubu Kilit Üniteler birimlerinin yönetim görevlerini yapan Öztürk, 2014 yılında, Uzman ve Birinci Basamak Satış ve Pazarlama Direktörlüğü ve Jenerik İlaçların Liderliğine atanarak 300 kişilik bir ekibin sorumluluğunu üstlendi. 2015’te ise yurt dışı görevlendirmesi ile Bangkok Yerleşik Reçeteli İlaçlar (Rx) Genel Müdürü, Tayland ve Myanmar Ülke Başkanı olarak atandı. Aralık 2016’da Tayland, Malezya, Singapur, Myanmar ve Brunei’nin de dahil olduğu TMS Çoklu Ülke Organizasyonu’nu (MCO) kurdu. 

Sanofi’ye katıldığı günden itibaren şirketin yurt içi ve yurt dışı organizasyonlarında farklı liderlik görevlerini başarıyla yürüten Öztürk, 2018’de Sanofi Türkiye Ülke Başkanı ve Yerleşik Reçeteli İlaçlar (Rx) Genel Müdürü olarak atanmış ve 2019’da sorumluluk alanına Levant bölgesi ve İran da eklenmişti. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Artık “Eski Güzel” Ofis Günlerine Dönmenin Yolu Yok, Ama Hala Yapılabilecek Çok Şey Var

Citrix EMEA Başkan Yardımcısı Sherif Seddik’e göre; Artık pandemi öncesi zamanların görünüşte "eski güzel ofis günlerine" dönmenin hiçbir yolu yok. Ama zihinsel olarak herhangi bir stres ya da tükenmişlik hissetmeksizin en iyi şekilde çalışmalarının sağlanabilmesi için çalışanları motive edip güç katmak adına hala yapılabilecek pek çok şey var. Seddik, şirketlerin dikkat etmesi gerekecek noktalara dikkat çekti. 

Pandemi nedeniyle ev-ofislere geçmek zorunda kaldıklarında pek çok şirket, artık çoğu çalışanının uzaktan çalışmasıyla birlikte üretkenliğin düşmesinden endişe etti. Aslında küresel kriz, pandemi öncesinde giderek yaygınlaşmakta olan uzaktan çalışma trendini yalnızca hızlandırmış oldu ve bu da çoğu durumda çalışan üretkenliğinin aynı düzeyde kaldığını ve hatta sıklıkla da yükseldiğini açıkça kanıtladı. 

Motive etmek ve güç katmak için hala yapılacak çok şey var

Citrix EMEA Başkan Yardımcısı Sherif Seddik’e göre; uzaktan çalışma ofis çalışanları için yeni normal haline gelmekle birlikte, zihinsel olarak herhangi bir stres ya da tükenmişlik hissetmeksizin en iyi şekilde çalışmalarının sağlanabilmesi için onları motive etmek ve onlara güç katmak adına hâlâ yapılabilecek pek çok şey var. Teknoloji esnek uzaktan ya da hibrit çalışmanın temellerini sağlıyor olsa da bunların başarıyla benimsenmesi daha ziyade çalışanların nerede bulundukları fark etmeksizin bir güven, motivasyon ve bağlılık atmosferi oluşturulması için şirket önceliklerinin yeniden değerlendirilmesiyle ilgili.

Mevcut takip kültüründen bir güven ve güç katma kültürüne evrimleşmek

Ekip liderlerinin dağınık durumdaki ekiplerin üretkenliğini ve etkinliğini uzun vadede sürdürmek için üretkenliğin ofiste geçirilen süreyle ölçüldüğü mevcut takip kültüründen bir güven ve güç katma kültürüne evrimleşmesi gerekiyor. Bu, çalışanların dizüstü bilgisayar başında geçirdiği saat sayısının izlenmesinden ekip üyelerinin ulaşması gereken hedefler tanımlanmasına geçiş yapılması anlamına geliyor. Çalışanların da süreçlerin gündelik ayrıntıları hakkında endişe etmeyi bırakıp sonuca odaklı bir yaklaşıma geçmesi gerekecek. 

İş birliği yapma biçimleri baştan değişecek

Ama gerekli olan geçiş bundan daha temel nitelikte: Dijital çalışma çağında, küresel dijitalleşmenin fiziksel olarak ofiste bulunmayı iş sonuçları bakımından anlamsız hale getirmesiyle birlikte, başarı işletmelerin coğrafi olarak dağınık durumdaki ekipler içinde ve arasında bir güven kültürü oluşturma yeteneğine bağlı olacak. Bu değişim bir gecede gerçekleşmeyecek. Farklı lokasyonlar, saat dilimleri, kültürel kökenler ve pek çok farklı kişisel durum arasında etkili bir biçimde iş birliği yapan ekipler oluşturulması zaman, çaba ve hem görüntülü hem de yüz yüze görüşmeler aracılığıyla çok fazla kişisel etkileşim gerektirecek. 

Bu yeni çalışma kültürü aynı zamanda ofis kullanımının doğasını da değiştirecek ve iş birliği yapma biçimimizin baştan yaratılmasını gerektirecek. Düzenli olarak planlanan ve anlık olarak gerçekleştirilen toplantılar, güvenin, motivasyonun ve bağlılığın sağlanmasında ve sürdürülmesinde anahtar rolü oynuyor. Dağınık çalışma çağında bu toplantılar hibrit olacak. Bazı ekip üyeleri toplantı odasında bir araya gelirken diğerleri telefon ya da web konferans aracılığıyla uzaktan katılacaklar. Burada, organizatörlerin aynı zamanda moderatör rolü oynaması, uzaktan katılanların tartışmaya eşit ölçüde katılmalarını, yalnızca iş yerinde olmadıkları için dışlanmış ya da göz ardı edilmiş hissetmemelerini sağlaması önem taşıyacak. 

Ofiste çalışmanın sosyal yönleri yeniden tanımlanıyor

Daha da önemlisi, bu aynı zamanda ofiste çalışmanın sosyal yönlerinin de yeniden tanımlanması anlamına geliyor. Etkili ekip çalışması yalnızca düzenli toplantılar sırasında değil aynı zamanda mesai sonrası bir şeyler içmeye gidilmesi gibi sosyal faaliyetlerde de katılımcılığa bağlı olacak.

Zaman yönetimi özel ilgi gerektiriyor

Özel ilgi gerektiren bir başka etken de zaman yönetimi. Sonuçta uzaktan çalışmanın en büyük avantajlarından biri çalışanların şahsi zaman çizelgeleri uyarınca çalışmalarına, iş-yaşam dengelerini daha iyi ayarlayarak üretkenliklerini artırmalarına olanak sağlaması. Bu, çalışmanın ve aynı zamanda ekip çalışmasının geleceğinin giderek artan oranda asenkron olacağı anlamını taşıyor. İşletmelerin iş akışlarını ve ekip etkileşimlerini asenkron çalışmaya nasıl uyarlayabileceklerini değerlendirmeleri ve tanımlamaları gerekecek. Bu, tüm ekibin katıldığı toplantılar yerine bir dizi daha küçük çaplı görüşmelerin yapılması, web konferanslar ve telefon görüşmeleri gibi senkronize iletişim yöntemleri yerine sohbet veya sesli/görüntülü mesajlar gibi asenkron yöntemlerin daha fazla kullanılması ve daha etkili farklı iş akışlarına olanak sağlayan çalışma ortamları yaratılması şeklinde olabilir.

Her zaman görünüşte "eski güzel günlere" ve "eski usul" ofis çalışmasına dönmek isteyenler ile döngünün dışında bırakıldığını ya da aşırı çalıştığını hissedenler olacak. İşte bu nedenle, ekip liderlerinin ekipleriyle eskiden olduğundan daha düzenli ve farklı biçimde etkileşim kurması, ekip üyeleriyle daha yakın bir kişisel ilişki kurması, çalışanların yalnız ya da stresli hissettiğine veya hedeflerine ulaşmakta zorlandığına dair erken belirtileri saptayabilmesi bu kadar önem taşıyor. Gelecekte daha yakın sosyal bağlar ekip başarısı açısından bir zorunluluk olacak.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Marmaris Balı için kurtuluş planı

Türkiye’nin kanayan yarası haline gelen orman yangınları arıcılık sektörüne büyük darbe vurdu. Kovanları büyük zarar gören arıcıların desteğe ihtiyacı var. Konu ile ilgili çözüm odaklı açıklamalarda bulunan 40 yıllık Bal Üreticisi Ahmet Bağran Aksoy “Devletimizin kovanları yanan arıcılarımıza ciddi destekler vermesi gerekmektedir” dedi. Muğla’nın arıcılık için çok önemli bir bölge olduğunu ifade eden Aksoy, “Muğla, Türkiye’nin en çok bal üretimi yapılan ikinci bölgesi konumundadır. Bu yüzden arıcılar için son derece önemli olan Marmaris bölgemiz başta olmak üzere yanan bölgeler, arıların yaşamına uygun hale getirilmelidir” ifadelerini kullandı.

 

Son günlerde yaşadığımız orman yangınlarının açtığı yara henüz kapanmadı. Arıcılık için büyük öneme sahip yeşil alanların yok olması arıcılık sektörü için yarattığı risk kadar, arıların bölgeden gitmesi polenleşmeyle yeniden hayat bulacak bitkilerin de hiç yeşillenmemesi anlamına geliyor. Başta çam balı olmak üzere Türkiye’nin bal üretiminde ikinci sırada bulunan Muğla’nın, 66 bin hektarlık alanın yok olması arıcılar ve geleceğimiz için büyük kaygı uyandırıyor.

“DEVLETİMİZ BÜYÜK DESTEK VERMELİ”

Muğla’da çıkan yangınlar sonrası büyük kayıplar veren arıcılar destek bekliyor. Konu hakkında değerlendirmelerde bulunan Etabal Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bağran Aksoy, “Arıcılarımızın kaybı maalesef ki çok büyük. Zor şartlar altında çalışan arıcılarımız, yangın ile başka mesleklere yönelmek zorunda kalabilir ve gelecekte arıcılık mesleği yok olmaya yüz tutabilir. Özellikle Marmaris bölgemizde 3 bin dolayında kovanın yok olması yaşanan yıkımın boyutunu gözler önüne sermektedir. Bu bölgemizde bulunan bal üreticilerine destek verilmemesi halinde, Muğla başta olmak üzere üretilen çam balının geleceğini tehlikede olarak görüyoruz. Yaşanan olumsuz durumlardan kaynaklı biz arıcılar olarak bu bölgedeki meslektaşlarımıza yardımlarımızı esirgemeyeceğiz. Devletimizin de yeşillendirme çalışmaları ile arıcılarımıza kovan ve maddi destek vermesi gerekmektedir. Çünkü arısız bir dünya düşünülemez” dedi.

YENİ YEŞİL ALANLARA İHTİYACIMIZ VAR

Yanan bölgeler yeşillenip tekrar arılar için uygun hale gelene kadar arıcılarımıza yeni bölgeler tahsis edilmesi gerekmektedir diyen Ahmet Bağran Aksoy, “Kayıp çok büyük ancak geleceğimizin tamamen riske girmemesi için arıcılarımıza bir an önce bal üretimine uygun alanlar tahsis edilmelidir. Arıların en büyük özelliklerinden biri bitkilerin üreme ihtiyacı olan polenleri taşımasıdır. İnsan eli ile yapılması neredeyse imkânsız gibi duran polen taşıma işlemi, arılar sayesinde bir gün içerisinde binlerce kez yapılabilmektedir. Yeni belirlenen bölgelerde arılarımızın gerçekleştireceği polen taşıma işlemi, tahsis edilen bölgelerde canlı popülasyonunu arttıracak ve geçirdiğimiz bu zor günleri zararı en az seviyeye indirmiş şekilde atlatabilmemize yarar sağlayacaktır ayrıca arıların Marmaris’e geri dönüşüyle koloniler eski sayılarına ulaşmış olacak ve burada da polenleşmeyi sağlayarak canlılığı artıracaklardır” ifadeleriyle sözlerini tamamladı.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Toros Tarım’a Gübre Sektörünün Çatı Örgütü IFA’da Yeni Görev

Temel olarak bitki besin maddesi üretimine odaklanan Tekfen Kimya Sanayi Grubu’nun çatı şirketi ve Türkiye’nin en büyük tarımsal sanayi kuruluşu olan Toros Tarım, Uluslararası Gübre Sanayi Birliği (IFA) bünyesinde yeni oluşturulan Sürdürülebilirlik Komitesi’nin Stratejik Danışmanlık Ekibi’ne davet edildi. Sürdürülebilirlik Komitesi’nin, küresel gıda güvenliğinin sağlanmasında önemli bir rol üstlenen gübre endüstrisinin sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda atacağı adımlara rehberlik etmesi hedefleniyor. Toros Tarım’ı Sürdürülebilirlik Komitesi’nde Kurumsal Sürdürülebilirlik, Risk ve Yönetişim Direktörü Burcu Türkeş temsil edecek.

Türkiye’nin en büyük gübre üreticisi Toros Tarım, aktif üyelerinden biri olduğu Uluslararası Gübre Sanayi Birliği’nde (IFA) önemli görevler almayı sürdürüyor. 69 ülkeden 500’e yakın üyesiyle küresel gübre sanayisini temsil eden en önemli sektörel kuruluş olan IFA, gübre endüstrisinin sürdürülebilir bir sektör olarak geleceğinin planlanmasında da etkin bir rol oynuyor. Toros Tarım, sürdürülebilir hedefler doğrultusunda adımlarını atan kuruluşta, yeni oluşturulan Sürdürülebilirlik Komitesi’nin Stratejik Danışmanlık Ekibi’ne davet edildi. 2019 yılından bu yana Toros Tarım’ı IFA’da temsil eden Sürdürülebilirlik, Risk ve Yönetişim Direktörü Burcu Türkeş; bu yeni görevde de Toros Tarım’ı temsil etmeye devam edecek. Türkeş, IFA bünyesindeki Teknik ve Sağlık, Emniyet, Çevre Komitesi Stratejik Danışmanlık Ekibi’nin (SAT) yanı sıra Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu’nda da görev alıyor.

Türk gübre sektörünün global temsiliyeti artacak 

Sürdürülebilirlik Komitesi’nin Stratejik Danışmanlık Ekibi’nde Toros Tarım’ı temsil edecek olan Burcu Türkeş, Toros’ta göreve başladığı ilk günden beri dirsek dirseğe çalıştığı IFA’da bir kez daha önemli bir karar kurulunda görev almaktan büyük mutluluk duyduğunu belirtti. Türkeş; “Türkiye’nin en büyük gübre üreticisi Toros Tarım olarak inovatif ve sürdürülebilir çözümleri tarım sektörümüzle buluşturmayı görevimiz olarak görüyoruz. Bu komitede bulunmak hem Toros’un hem de Türk gübre sektörünün uluslararası temsiliyeti açısından oldukça önemli. Aynı zamanda global gübre sektöründeki trendlerin takibi için açısından da oldukça faydalı olacağını düşünüyorum” dedi. 

Bu yeni çatı komite ile IFA, küresel gıda güvenliği açısından hayati önem taşıyan gübre endüstrisinin bir yandan “Açlık ve Yetersiz Beslenmeye Son” küresel hedefine giden ortak çözümlere odaklanırken, aynı zamanda sürdürülebilir tarım uygulamaları ile çevrenin korunması, kuraklık ve biyoçeşitlilik kaybının önlenmesinde de etkin bir rol üstlenmesini hedefliyor. Yeni oluşum, sektöre sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda ortak akıl ile yön verirken, gübre üreticilerinin sürdürülebilir bir gelecek için atacakları adımlar ve iyi uygulama örnekleri konusunda da onlara rehberlik edecek.

Toros Tarım Sanayi ve Ticaret A.Ş. Hakkında

Temel olarak bitki besin maddesi (gübre) üretimine odaklanan Tekfen Kimya Sanayi Grubu’nun çatı şirketi konumundaki Toros Tarım Sanayi ve Ticaret A.Ş., faaliyetlerini mineral gübrelerin yanı sıra suda eriyebilen özel gübreler ve organik/organomineral gübre konularında sürdürmektedir. Klasik gübrelerde Türkiye’deki toplam kurulu üretim kapasitesinin 38’ini elinde bulunduran Toros Tarım, üretim ve pazar payı itibarıyla sektörünün en büyük kuruluşudur. Şirket, İstanbul Sanayi Odası’nın açıkladığı Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2019 listesinde 52’nci sırada yer almaktadır. 

Mineral gübre faaliyetleri kapsamında Ceyhan, Mersin ve Samsun’daki üç fabrikasında ürettiği Amonyum Nitrat (AN), Kalsiyum Amonyum Nitrat (CAN), Diamonyum Fosfat (DAP) ve kompoze (NPK) gübrelere ek olarak Mersin tesisinde inhibitörlü ve suda çözünebilen gübrelerin de üretimini yapan Toros Tarım, çiftçinin her türlü bitki besin maddesi ihtiyacını tek elden karşılayabilmek amacıyla kendi imal etmediği çeşitleri de ithalat yoluyla temin etmektedir. Şirket, gübre ambalajlamasında kullanılan torba üretimini de kendi bünyesindeki 33 milyon torba/yıl kapasiteli tesisinde gerçekleştirmektedir.

Toros Tarım’ın 2019 yılında bünyesine kattığı Toros Gönen Yenilenebilir Enerji A.Ş. ile 2020 yılında kurulan Toros Meram Yenilenebilir Enerji A.Ş. ise organik atıkların fermentasyonu yoluyla biyogaz ve biyogazdan elektrik üretimi gerçekleştirmekte, ayrıca gazlaşma sürecini tamamlayan atıklardan katı ve sıvı organik gübre üretimi yapmaktadır. Döngüsel ekonominin başarılı birer örneği olan bu iki yatırım yoluyla son iki yıl içinde Türkiye’deki organik ve organomineral gübre pazarının da en önemli oyuncularından biri haline gelen Toros Tarım, ülkemizin organik madde açısından fakir olan topraklarını besleyerek önemli bir ihtiyaca cevap vermektedir.

Toros Tarım, gübre sektördeki liderliğini Türkiye’nin her noktasına ulaşan geniş bayi ve yetkili satıcı ağıyla desteklemektedir. Şirket, gübre faaliyetlerine ek olarak Tekfen Holding’in Hizmet Grubu altında toplanan limancılık, serbest bölge işletmeciliği ve akaryakıt işletmeciliği alanlarında da yatırımlara sahiptir.

 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Kuru incirin ihracat yolcuğu 6 Ekim’de başlayacak

Türkiye’nin üretim ve ihracatında dünya lideri olduğu kuru incirin, 2021/22 sezonunda “ilk gemi tarihi” olarak da bilinen ilk ihracat tarihini belirlemek için İhracatçı Birliklerine üye kuru incir ihracatçısı firmalar, Ticaret Bakanlığı ve TİM temsilcileri, Kuru İncir Danışma Niteliğinde Genel Kurul Toplantısında online olarak bir araya geldi.

 

Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Birol Celep, “Ülkemizin en önemli tarımsal ihraç ürünlerinden biri olan kuru incirde ürünün olgunlaşma dönemi ve iklim koşulları da baz alınarak 2021 sezonunun ilk yükleme tarihinin 6 Ekim 2021 olarak Ticaret Bakanlığı onayına sunulmasına karar verildi. Toplantıda alınan ve Kuru Meyve Sektör Kurulu tarafından onaylanan bu tarih, Ticaret Bakanlığı’ndan alınacak onay sonrasında resmiyet kazanacak ve yürürlüğe geçecek.” dedi.

 

Kuru incir ihracatının 2020 sezon başı olan 30 Eylül 2020’den 28 Ağustos 2021 tarihine kadar önceki sezonun aynı dönemine göre miktarda yüzde 2 artışla 67,2 bin ton, değerde yüzde 4 artışla 241 milyon dolar olarak gerçekleştiği bilgisini paylaşan Celep sözlerine şöyle devam etti:

 

“Bu ürün yılında en fazla ihracat gerçekleştirdiğimiz ilk 5 ülke; Almanya, ABD, Fransa, İtalya ve İsviçre oldu. Tarım ve Orman Bakanlığımızca Aydın ve İzmir illerinde geçtiğimiz haftalarda kuru incir rekolte saha çalışmaları tamamlandı. Resmi açıklamanın önümüzdeki günlerde Tarım ve Orman Bakanımız Sayın Bekir Pakdemirli tarafından yapılmasını bekliyoruz.”

 

Toplantıda aynı zamanda Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği teknik ekibinden ve bazı sektör paydaşlarının üretim bölgelerindeki gözlemlerinden edinilen bilgilere göre; Temmuz sonu-Ağustos başında meydana gelen aşırı sıcakların bazı bölgelerde ağaçlarda gazelleme gibi sorunlara yol açması ve verime olası olumsuz etkileri de ele alındı.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Üsküdar’da görkemli mezuniyet coşkusu

Üsküdar Üniversitesi’nde çifte mezuniyet sevinci ve heyecanı yaşanıyor. Pandemi nedeniyle gerçekleştirilemeyen 2019-2020 Akademik Yılı 7. Dönem Mezuniyet Töreni, 2020-2021 Akademik Yılı 8. Dönem Mezuniyet Töreni ile bir arada düzenleniyor. Pandemi önlemleri alınarak yüz yüze gerçekleştirilen tören üç ayrı günde yapılıyor. Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, mezunlara seslenerek 21. Yüzyıl becerilerinin iş birliği olduğunu söyledi. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İyi iş birliği yapabilen uyum sağlayabilen başarılı oluyor, güçlü oluyor. Sihirli kelime iş birliği. Kim iyi iş birliği yaparsa o kişi fark oluşturabiliyor.” dedi. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, proje kültürünün önemini vurgulayarak “En büyük proje kendinizsiniz. İlk proje kendiniz olmalı. Kendinizi yeniden inşa etmek, yapılandırmak çok önemli.”dedi.

 

Üsküdar Üniversitesi 2019-2020 Akademik Yılı 7. Dönem ve 2020-2021 Akademik Yılı 8. Dönem Mezuniyet Töreni, Şaban Özdemir ve Ece Tözeniş’in sunumlarıyla Ümraniye Millet Bahçesi Etkinlik Alanında gerçekleştiriliyor.

 

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın önderliğinde Rektör Vekili Prof. Dr. Mehmet Zelka, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Muhsin Konuk, Prof. Dr. Sevil Atasoy, Prof. Dr. Hikmet Koçak ve Üsküdar Üniversitesi Senato Üyeleri öğrencileri selamlayarak törendeki yerlerini aldı. Mezuniyet törenine Mütevelli Heyet Başkanı Furkan Tarhan, Kurucu Mütevelli Heyet Üyesi Mustafa Ataş, Yönetim Üst Kurulu Üyesi ve İDER Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Fırat Tarhan’ın yanı sıra çok sayıda aile de katıldı.

 

Dereceye giren mezunlara plaket ve hediyeleri takdim edildi

 

Törende dereceye giren lisans ve ön lisans mezunlarına diploma, plaket ve hediyeleri Fırat Tarhan, Mustafa Ataş, Furkan Tarhan, Prof. Dr. Hikmet Koçak ve Prof. Dr. Muhsin Konuk, tarafından takdim edildi. Kurucu Rektör Prof. Dr. Nevzat Tarhan ve Rektör Vekili Prof. Dr. Mehmet Zelka, 7. Dönem Üniversite Birincisi Psikoloji mezunu Serap Akbulut, 8. Dönem Üniversite Birincileri Kimya – Biyoloji Mühendisliği İngilizce mezunu Sara Yassine, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü mezunu Feyza Remziye Tuncer’e plaket ve hediyelerini takdim etti. Rektör Yardımcısı, Mezuniyet Organizasyonu Koordinatörü Prof. Dr. Sevil Atasoy ise ön lisans birincileri Tıbbi Görüntüleme Teknikleri Mezunu Rabiye Demir, Tıbbi Laboratuvar Teknikleri Mezunu Mine Taban, Anestezi Mezunu Fatma Tengiz, Sosyal Hizmetler Mezunu Banu Gündoğdu’ya plaket ve hediyelerini verdi.

 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, doktora mezunlarına cübbelerini giydirdi

 

Törende enstitü mezunlarını temsilen Sağlık Yönetimi Doktora Programı Mezunu Arzu Bulut ve Psikoloji Doktora Mezunu Hüseyin Koç’a cübbeleri Prof. Dr. Nevzat Tarhan tarafından giydirildi. İlk günkü açılış töreninde okul birincileri kütüğe plaket çakarken; sancak devir teslim töreni de gerçekleşti. İlk günkü öğleden önceki tören Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haydar Sur tarafından mezuniyet andının okutulması ve keplerin havaya atılmasıyla sona erdi.

 

Tebrik mesajları gönderildi

 

Törene katılamayan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Seyfullah Hacımüftüoğlu, Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fuat Erdal, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Sarınay, Bezmialem Vakıf Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Rümeyza Kazancıoğlu, Manisa Celal Bayar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Ataç’ın gönderdiği mesajlar okundu.  

 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Mezunlarımız hayatlarının önemli dönemlerinden birini yaşıyor”

 

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Yönetim Üst Kurulu Başkanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, konuşmasında pandemi gölgesinde gerçekleştirilen törende önlemler aldıklarını belirterek çifte mezuniyet sevinci ve mutluluğunu bir arada yaşadıklarını söyledi. Tarhan, mezunların hayatlarındaki en önemli dönemlerden birini yaşadıklarını da ifade etti.

 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Sağlık ve teknolojiyi birleştiren tema oluşturduk”

 

Üsküdar Üniversitesi’nin 10 yıllık geçmişi, 25 yıllık sağlık alanında geçmişi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Davranış bilimleri ve sağlık, nörobilim ve mühendislik konusunda AR-GE odağı oluşturduk. 2011’de kurulduğumuzda sağlık ve teknolojiyi birlikte kurmak gibi bir tema oluşturduk. Geleceğin bilimi bu yöndeydi. Mümkün olduğunca gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Bilgisayar yazılım, endüstri, biyomühenslik gibi mühendislik alanlarıyla beraber multidisipliner çalışma yönündeydi. Bunun ne kadar isabetli olduğu 2018’de Davos’taki toplantıda yapay zeka konusu vurgulandı. Eylem planımızın isabetli olduğunu zaman bize gösterdi. 2013’te İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü iş birliğinde bilim ve fikir festivali yaptık. Halen festivalimize devam ediyoruz. Bu alanda da öncü olduk. Bizden sonra benzer birçok festival düzenlenmeye başlandı. Bunun proje fikrini de bizim çıkardığımızı söylemem gerekiyor. Bu konuda mütevazı olamayacağım.” dedi.

 

Üsküdar Üniversitesi olarak 23 bin mezun verdiklerini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, geçen yılki mezunlarla beraber bu törende toplam 13 bin 763 öğrencinin mezun olduğunu belirterek “Yeni akademik yılda yaklaşık 4 bin yeni öğrencimiz aramıza katılacak. Onlara da huzurunuzda teşekkür ediyorum, her birini tebrik ediyorum. Onlara da inşallah güzel bir eğitim verme sorumluluğumuzu hissettiğimizi belirtmek istiyorum.” dedi.

 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Çevik üniversite kavramını hayata geçirdik”

 

Pandemi sürecinde değişen koşullara Üsküdar Üniversitesi olarak iki hafta gibi çok kısa bir sürede uyum sağladıklarını belirten Tarhan, “Hocalarımızla iş birliği yaptık. Altyapımızı hemen güçlendirerek çevik üniversite kavramını hayata geçirmiş olduk. Senkron, canlı dersleri aynı anda yapabildik. Video göndererek ders vermek değil, bire bir canlı dersleri hocalarımız evde oldukları zaman bile online çevrimiçi derslere katıldılar. Eğitimlerimizi aksatmadan yapmaya çalıştık. Bu sene yüz yüze eğitime başlıyoruz. Bunun  müjdesini vermek isterim. Dersler 60 yüz yüze 40 online olarak seyreltilmiş şekilde olacak.”dedi.

 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Eğitimin yüz yüze olması şart”

 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Üsküdar Üniversitesi yönetimi, akademik ve idari kadrosu olarak Fi-jitalleşme Manifestosu yayınladıklarını belirterek “Uzaktan öğretimin olacağına ama eğitimin uzaktan olmayacağına inandık. Öğretim teorik olabilir fakat eğitimin yüz yüze olması şart. Eğitimin yüz yüze olması için muhakkak uygulamasının yapılabilmesi gerekiyor. Bunu da en iyi şekilde yapmaya çalıştık.” dedi. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Diş Hekimliği Fakültesi’nin 2021-2022 Akademik Yılında eğitime başlayacağını, aynı zamanda Tıp Fakültesi İngilizce bölümünün de açıldığını söyledi.

 

30 Ağustos Zafer Bayramı kahramanlarını andı

 

İki gün önce kutladığımız 30 Ağustos Zafer Bayramı’na da değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bugün burada toplanabiliyorsak burada üniversiteyi bitirip tören yapabiliyorsak emin olun 30 Ağustos zaferini kazanan, o günlerde çile çeken kahramanlara çok şey borçluyuz. Onlara minnet ve şükran borçluyuz. O zamanki silahlı kuvvetlerimizin komutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına çok şey boçluyuz.” dedi. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, zaferin kazanılmasında ve Kurtuluş savaşının kazanılmasında katkıları bulunan Fahrettin Paşa ve Denizli Müftüsü Nusret Efendi gibi gizli kahramanların da minnet ve şükranla anılması gerektiğini kaydetti.

 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “İş birliği kurma becerisi edinin”

 

Genç mezunlara 21. yüzyıl becerilerini edinmelerini tavsiye eden Tarhan, üniversite olarak bu becerileri hayata geçirmeyi hedeflediklerini söyledi. Tarhan, “Hayat mücadeledir diyen eski versiyon bilginin yerine hayat iş birliği ve uyumdur bilgisi, 21. Yüzyıl becerisi. İyi iş birliği yapabilen uyum sağlayabilen başarılı oluyor, güçlü oluyor. Başkasını ezen başarılı olmuyor. Bunun için sihirli kelime iş birliği. Kim iyi iş birliği yaparsa o kişi fark oluşturabiliyor. Biz bunu pozitif psikoji ve iletişim becerileri olarak 2013 yılında ders olarak koyduk. 2015 yılında Harvard’ın ders olarak koyduğunu gördük 2018’de Yale, 2019’da Bristol üniversitesi ders olarak koydu. Pozitif psikoloji 21. Yüzyıl değeri. İş birliği kurabilmek meslek hayatında da özel hayatta da önemli. Hayatın yaşam boyu öğrenme olduğunu da hep vurguluyoruz.” dedi.

 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “İlk projeniz kendiniz olmalı”

 

Proje kültürünün önemini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, öğrencilerine proje kültürünü öğretmeyi hedeflediklerini belirterek “İlk projeniz kendiniz olmalı. En büyük proje kendinizsiniz. Kendinizi yeniden inşa etmek, yapılandırmak çok önemli. Projede ne vardır? Mantıksal bir hedef vardır ve yol haritası çizilir. Buna göre her şey planlanır ve mantıkal çerçevede gider. Hayat da bir projedir. Mutlaka iyi bir projeniz olsun. Son olarak muhakkak hayatta hedef piramidiniz olsun. Burada soyut hedefler olmalı. Hayatınızın sonunda nasıl anılmak istiyorsunuz, bunları unutmamanız lazım.” dedi.

 

Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan: “Türkiye Cumhuriyeti’nin kadınları olarak gümbür gümbür geliyoruz”

 

İlk gün düzenlenen İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Diploma Töreninin açılış konuşmasını yapan İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, üniversiteyi dereceyle bitiren öğrencilerin çoğunluğunun kadınlardan oluştuğunu belirterek “Türkiye Cumhuriyeti’nin kadınları olarak gümbür gümbür geliyoruz. Bu çok önemli.  Her yere izimizi bırakacağız.” dedi.

 

Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan: “Varanlar sadece yürüyenlerdir”

 

İnsanın ulaştığı en uzak noktanın ay olduğunu, dünyayla ay arasındaki mesafenin 360 bin kilometre olduğunu kaydeden Prof. Dr. Arıboğan, “Bir insan yaklaşık 70 yıllık ömrü içerisinde her gün 20 bin adım atması halinde aya yürüyerek varabiliyor yani yukarı doğru gittiğimizde aya gidebiliyoruz. Dünyanın en derin yeri ise Mariana Çukuru. O da 11 bin kilometre. Sadece iki yılda 20 bin adım atarak oraya da ulaşabiliyoruz. Bunu neden anlattım? İki tane şey için. Yürüyerek ulaşabileceğimiz yerin sonu yok. Her yürüyenin varması kesin değil ama  varanlar sadece yürüyenler. Onun için yürümeye devam edeceğiz. Burası bir bitiş değil, başlangıç. Bundan sonra daha uzun ve daha sebatkar ve azimli bir biçimde yürümeye devam etmeniz gerekiyor. İki, nereye doğru yürüyeceğinize siz karar vereceksiniz. Ya göğe doğru yürürsünüz ya çukurun dibine doğru yürürsünüz. Bu sizin hayatta neyi hedeflediğinizi gösteren bir şeydir. Üstelik çok emin olun çukura doğru yürümek çok daha kolay sadece iki yılınızı alıyor. Yükseğe doğru yürümek çok daha zor, çok emek vermeniz gerekiyor. Ama sonunda gideceğiniz yer sizin hedeflediğiniz yer. Çukuru mu gökyüzünü mü hedefleyeceksiniz, buna siz karar vereceksiniz. Size son tavsiyem: Sadece hedefleyin. Limanınızı iyi hedefleyin ve insan kendisinden ne inşa ediyorsa ondan ibarettir derler. Hepiniz kendi kendinizin heykeltraşınız.” diye konuştu.

 

Prof. Dr. Şefik Dursun: “En iyisi olmak için gayret gösterin”

 

Mezuniyet törenlerinin öğleden sonraki bölümü Sağlık Bilimleri Fakültesi Diploma Töreninde konuşma yapan Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şefik Dursun da pandemi gibi zor bir dönemde mezun olan öğrencileri ve ailelerini tebrik etti. Prof. Dr. Şefik Dursun, “Öğrencilerimize elimizden geldiği kadar bildiklerimizi aktardık. Yapabildiğimiz kadar uygulamalarımızı yaptırdık. Çok değerli evlatlarım buradan mezun olurken her şeyi biliyor değilsiniz. Biz bildiğimiz kadarını size öğrettik. Ancak hayatta çok daha farklı olaylarla karşılaşacaksınız. Bu durumda yeni tecrübeler edineceksiniz. Herkes işini iyi yapmalı. En iyisi olmak için gayret gösterin.” tavsiyesinde bulundu. 

 

Mezunlar üç günlük törenlerle uğurlanıyor

 

Geçtiğimiz yıl pandemi nedeniyle yapılamayan 7. Dönem Mezuniyet Töreni ile bu yıl mezunlarını kapsayan 8. Dönem Mezuniyet Töreni bir arada pandemi önlemleri alınarak gerçekleştiriliyor. İlk günkü törende enstitüler, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi ve Sağlık Bilimleri Fakültesi törenleri yapıldı. Mezunlara diplomaları takdim edildi. İkinci gün Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, İletişim Fakültesi ve Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu 1. Töreni gerçekleştirilecek. Mezuniyet Töreni üçüncü günde Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu mezunlarının diploma takdimleri ile sona erecek. 

 

En küçük Üsküdarlı

 

Büyük bir coşkuyla gerçekleşen mezuniyet töreninde bazı mezun öğrenciler bebekleriyle diplomalarını aldı. Sağlık Bilimleri Fakültesi Törenine annesiyle birlikte katılan minik bebek, kendine özel dikilen cübbesiyle hocaların ilgi odağı oldu. Mezuniyet töreni, Üsküdar Üniversitesi ÜÜ TV ve Üsküdar Üniversitesi resmi Youtube sayfasından da canlı olarak yayınlanıyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı