Aylık arşivler: Eylül 2021

Milka Yılın Kayak Sporcusu Özel Ödülü Ceren Reyhan Yıldırım’ın oldu

Kayak sporunun Avrupa’daki en büyük destekçilerinden biri olan Milka, ülkemizde de kayağa verdiği desteği dört bir koldan devam ettiriyor. Bunlardan biri olan Milka Yılın Kayak Sporcusu Özel Ödülü, bu yıl 4. Kez sahibini buldu. Ceren Reyhan Yıldırım, Volkswagen Arena’da düzenlenen 67. Milliyet Yılın Sporcusu Ödülleri Töreni’nde Milka Yılın Kayak Sporcusu Özel Ödülü’nün sahibi oldu.

 

Mondelez’in kalpleri yumuşatan çikolata markası Milka, Türkiye Kayak Federasyonu ve Kayak Milli Takımları Ana Sponsorluğu’na üçüncü senesinde de devam ediyor. Bu kapsamda Milka, federasyona bağlı yarışlara ve milli takım sporcularına destek veriyor ve geleceğin kayak milli takımının temellerini oluşturmaya katkı sağlıyor.

Satılan her Milka’dan elde edilen gelirin bir bölümünü federasyona ve milli takımlara aktaran Milka, artık gelenekselleştiği üzere Milliyet Yılın Sporcusu Ödülleri özel kategorisinde bu yıl da Yılın Kayak Sporcusunu ödüllendirdi. Ülkemizi ulusal ve uluslararası platformlarda temsil eden, buralarda büyük başarılara imza atmış Türkiye Kayak Milli Takım Sporcusu Ceren Reyhan Yıldırım, 2021 yılının Kayak Sporcusu Özel Ödülü’nün sahibi oldu. Gerçekleştirilen ödül töreninde milli sporcuya ödülünü Mondelez International Türkiye Genel Müdürü İhsan Karagöz takdim etti.

Yılın Kayak Sporcusu Özel Ödülü’nü kazanan Ceren Reyhan Yıldırım; “Bu ödüle layık görüldüğüm için çok mutluyum. Kayak sporuna verdikleri değer ve benim gibi kayak sporcularına olan destekleri için Milka ailesine çok teşekkür ediyorum dedi.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Türkiye’de yaklaşık 900 bin kronik ürtiker hastası olduğu tahmin ediliyor

 Kozmetoloji ve Dermatoloji Akademisi Derneği tarafından Novartis iş birliğiyle 1 Ekim Dünya Ürtiker Günü vesilesiyle ürtiker hakkında kamuoyunda farkındalık yaratmak üzere “Ürtikerle Yaşama Sanatı” projesi hayata geçirildi. Kozmetoloji ve Dermatoloji Akademisi Derneği Başkanı ve İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Server Serdaroğlu kronik ürtiker hastalığı hakkında bilgiler paylaşarak hastalıkta düzenli kontrolün önemine dikkat çekti. 

 

“20-40 yaş arasında genç erişkinlerde ve özellikle kadınlarda daha fazla görülüyor” 

Halk arasında kurdeşen olarak bilinen ürtiker, toplumda sık görülen ve aniden ortaya çıkıp aynı gün içinde kendiliğinden kaybolabilen kaşıntılı, kabarık ve ödemli plaklarla karakterize bir cilt hastalığıdır. Ürtikerin yaklaşık altı haftadan daha kısa süren akut formları dışında yıllarca süren kronik formları da vardır. Akut ürtikerin çocuklarda daha sık görüldüğünü ve sıklıkla enfeksiyon, ilaç, gıda ve gıda katkı maddeleri sebebiyle geliştiğini vurgulayan Prof. Dr. Server Serdaroğlu, kronik ürtikerin 20-40 yaş arasında genç erişkinlerde ve özellikle kadınlarda erkeklere oranla iki kat daha fazla görüldüğüne dikkat çekti. İnsanların yaklaşık beşte birinin hayatının bir döneminde akut ürtiker atağı geçirdiğini belirten Prof. Dr. Serdaroğlu, Türkiye’de yaklaşık 900 bin kronik ürtiker hastası olduğunu belirtti. 

 

 “Düzenli doktor kontrolüyle kontrol altına alınabiliyor”

Kronik ürtiker, gözlemlenen tetikleyicilere göre kronik spontan ve kronik uyarılabilir olarak ikiye ayrılıyor. Kronik spontan ürtikerde, belirli bir tetikleyici olmaksızın belirtiler ortaya çıkarken, kronik uyarılabilir ürtikerde deriyi çizme, basınç uygulama, soğuk ya da sıcak teması, güneş ışınlarına maruz kalma ve egzersiz gibi çeşitli fiziksel uyaranlar hastalığı tetikliyor. Çeşitli ilaçlar, enfeksiyonlar, bazı hormon hastalıkları, stres ve besin katkı maddeleri gibi faktörler hastalığı ortaya çıkarabiliyor ya da alevlendirebiliyor. Bu faktörlerin tespit edilip müdahale edilmesi, hastalığın yatışmasını kolaylaştırıyor.

 

Ürtiker tedavisinin temelinin, sebeplerin ortadan kaldırılması ve belirtilerin kontrol altına alınması olduğunu söyleyen Prof. Dr. Serdaroğlu, kronik ürtiker tedavisinin uzun soluklu olduğunu belirterek, doğru tedavinin belirlenmesinin ve düzenli doktor kontrolünün ürtiker tedavisinde altın kural olduğunu vurguladı.

 

 

“Hastalar çaresiz değil”

Özellikle kronik spontan ürtikerin hasta yaşam kalitesini belirgin şekilde olumsuz yönde etkilediğini vurgulayan Prof. Dr. Serdaroğlu, hastalarda kaşıntı nedeniyle ortaya çıkan uyku düzensizliğinin yanı sıra, dikkat eksikliği, halsizlik, sosyal yaşam ve iş başarısında azalmayla birlikte anksiyete gelişebileceğini belirtti. Ürtiker hastalarının çaresiz olmadıklarını ifade ederek, “1 Ekim Dünya Ürtiker Günü’nde farkındalığı artırmanın ve hastaları bilgilendirmenin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ürtiker hastaları aynı zamanda, bilgi eksikliğinden doğan yanlış anlaşılmalardan dolayı iş yaşamlarında ve sosyal hayatlarında rahatsız edici bakışlara ve davranışlara maruz kalabiliyor. Hastalıkla ilgili önyargıları yıkarak hastalarda ve toplumda bilinirliği artırmak hastalıkla mücadelede önemli bir basamak” şeklinde konuştu.

 

 

 “Ürtikeri Değil Hayatını Yaşa” 

Kozmetoloji ve Dermatoloji Akademisi Derneği, Novartis iş birliğiyle 1 Ekim Dünya Ürtiker Günü kapsamında ürtiker hastalığı hakkında toplumu bilgilendirmek ve kamuoyunda farkındalık yaratmak üzere “Ürtikerle Yaşama Sanatı” projesi hayata geçirildi. “Ürtikeri Değil Hayatını Yaşa” sloganıyla başlatılan “Ürtikerle Yaşama Sanatı” projesiyle dans, resim ve vücut boyama gibi sanatın çeşitli dallarıyla ürtiker hastalarının içinde bulunduğu zorlu yolculuğa dikkat çekiliyor. Proje kapsamında hazırlanan video serisinde ürtiker hastalarının karşılaştıkları zorluklar sanatsal bir dille ele alınarak hastalık semptomları gerçek bir deneyime dönüştürülüyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Fazla Kilolar Meme Kanserini Tetikleyebilir

Son yıllarda kadınlar arasında en sık görülen kanser türlerinin başında meme kanseri geliyor. Meme kanseri ile mücadelede erken teşhis büyük önem taşırken, 40 yaşından sonra her kadının senede bir kez meme kontrollerini yaptırması bu tanı şansında büyük rol oynuyor. Meme kanseri riskinin azaltılması için; düzenli bir hayat, sağlıklı beslenmek, egzersiz yapmak, sigara ve alkol kullanmamak, radyasyon ve güneş ışınlarına dikkat etmek önem taşıyor. Kilo almak ve kilo kontrolü yapamamak ise meme kanserini tetikleyebiliyor. Memorial Şişli Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’nden Doç. Dr. Fatih Levent Balcı, meme kanseri ve risk faktörleri hakkında bilgi verdi. 

Meme kanseri, meme içerisinde bulunan dokuların değişip hiç durmadan üremeleri ve farklı hücre gruplarına dönüşmesiyle başlamaktadır. Aynı zamanda bu durum vücuttaki hayati organların çalışmasını engelleyecek şekilde o organların fonksiyonlarını durdurma noktasına da gelebilmektedir. Meme kanseriyle alakalı net bir neden olmamakla birlikte yüzde 10 itibariyle genetik geçişli olduğunu söylemek mümkündür. Meme kanserinin sebepleri konusunda ortaya atılan teoriler içerisinde; güneş ışınları, radyasyon, düzensiz hayat biçimi, aşırı kilo alma ve fazla alkol tüketimi yer almaktadır.

Bir memenin diğer memeye göre hızla büyümesi varsa…

Meme kanseri bulguları çok çeşitli olmakla birlikte, en sık hekime başvurulan şikayetler arasında meme içerisinde ele gelen ceviz veya fındık büyüklüğünde bir kitle var olması yer almaktadır. Ele gelen dokular yuvarlak veya oval şekillerde olmaktadır. Meme başında akıntı, meme cildinde çekilme, ciltte pürüzlenmeler de en sık rastlanılan şikayetler arasındadır. Meme kanseri iki meme arasındaki büyüklük farkı veya son zamanlarda bir memenin diğerinden daha fazla büyümesiyle de belirtiler göstermektedir. Bazen yalnızca koltuk altında lenf büyümesiyle de fark edilebilir.

Genetik yatkınlık varsa erken tarama gerekir

Meme kanserinde özellikle 40 yaşından sonra düzenli kontrol oldukça önemli bir yere sahiptir. Kişinin genetik yatkınlığı varsa kontroller daha erken yaşlarda yapılmaya özen gösterilmelidir. Temel aşama hekim tarafından yapılan fizik muayene sonucu koltuk altında kitle ve akıntının varlığının olup olmadığına bakılmaktadır. Fiziki muayene sonucu memenin sertliğine göre bazı tetkikler yapılmaktadır. Mamografi, meme ultrasonu ve meme MR’ı gibi teknolojilerden faydalanılmaktadır. Mamografi yöntemiyle memenin röntgeni çekilerek kanser ile ilgili ipuçlarına ulaşmak mümkündür. 

Meme kireçlenmesi de takip edilmeli

Halk arasında kireçlenme olarak bilinen mikrokalfikasyon durumu da memede görülebilir. Bu durum iyi huylu olsa da, zaman zaman kanser habercisi olabilir. Meme dokularında kalsiyum birikmesi nedeniyle olan meme kireçlenmesi de mamografide görüntülenebilir. Bu durum ileri derecede takip edilmezse kanser atlanmasına sebep olarak ölümle sonuçlanabilmektedir. O nedenle mamografi her kadın için önemli bir takip aracıdır. 

Meme kanserinde genetik pay

Her kanser türünde olduğu gibi meme kanserinde de gen payı söz konusudur. Meme kanserinde yalnızca genetik geçiş şu ana kadarki istatistik verilere göre yüzde 10 civarında olmaktadır. Yüzde 10 civarında ortaya çıkan bu oran meme kanserinde düşük olsa dahi genetik geçişli kanser ihtimalini ortaya koymaktadır. Bu nedenle aile öyküsünde meme kanseri olanların takiplerini daha erken yaşta başlatmaları ve aksatmamaları gerekir.

10 yaşından 90 yaşına kadar görülebilir

Meme kanserinde net bir yaş aralığı vermek mümkün değildir.10 yaşından 90 yaşına kadar toplumun her kesiminde ve her yaş grubunda meme kanserine rastlamak olasıdır. Meme kanserinin görülme sıklığı kadınlara oranla erkeklerde daha azdır. Her 8 kadından 1 kişide meme kanseri görülmektedir. Erkeklerde ise bu rakamlar oldukça farklıdır. Her 100 erkekten sadece 1’inde meme kanseri görülmektedir. Meme kanseri oluşumunda alkolün etkisi vardır. Çalışmalara göre aşırı alkol kullanımı meme kanseri riskini artırmaktadır. 

Kilo kontrolü meme kanseri riskini azaltıyor

Fazla kilo ve obezitenin meme kanseri üzerinde etkisi vardır. Hatta bilimsel çalışmalara göre erkeklerde de obezite meme kanseri riskini artırmaktadır. Özellikle karın bölgesinde oluşan aşırı yağlanma meme kanserini de tetikleyebilmektedir. Bu durum östrojen hormonunu da etkilediği için meme kanserine de neden olabilir. Fazla yağ dokusu demek, fazla östrojen demektir. Karın bölgesi yağlanması, kalça bölgesindeki yağlanmaya göre kanser açısından daha risklidir. Bu nedenle meme kanserini engellemek için mutlaka diyete dikkat edilmeli, egzersiz yapılmalıdır. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Diş tedavisi için geldiği memleketinde aort damarı değiştirildi

Almanya’dan Türkiye’ye diş tedavisi için gelen 61 yaşındaki Hüseyin Bozyer, ani başlayan karın ağrısı şikayeti sonrası yaptırdığı check-up sırasında aort damarının yırtılmak üzere olduğunu öğrendi. Soluğu Özel Denizli Cerrahi Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanları Prof. Dr. Ahmet Baltalarlı ve Prof. Dr. Mustafa Saçar’ın yanında alan Bozyer, başarılı operasyon sonucu sağlığına kavuştu.

 

Almanya’nın Wolfen şehrinde otobüs şoförlüğü yapan 61 yaşındaki Hüseyin Bozyer, memleketi Denizli’ye hem yıllık iznini geçirmek hem de diş tedavisi olmak için geldi. Diş tedavisi yaptırırken ani olarak karın ağrısı başlayan Bozyer, tavsiye üzerine Özel Denizli Cerrahi Hastanesi’nde genel sağlık taramasına (check-up) girdi. Sağlık taraması sonucunda Bozyer’in aort damarının yırtılmak üzere olduğu öğrenildi.

 

Sağlık taramasındaki hekimlerin Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanları Prof. Dr. Ahmet Baltalarlı ve Prof. Dr. Mustafa Saçar’a yönlendirmesi sonucu yırtılmak üzere olan aort damarı için Bozyer, anjio ünitesine alındı.

 

Gerçekleşen kapalı ameliyat (EVAR) sonrası aort damarı değiştirilen Bozyer, kısa sürede sağlığına kavuşarak Almanya’ya döndü.

 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Anne sütü: Bebeğin ilk doğal aşısı!

Bebeğin ilk altı ay boyunca tüm gereksinimleri olan su, protein, karbonhidrat, yağ ve mineralleri tek başına karşılayabilen mucize bir besin, anne sütü. Dünya Sağlık Örgütü; yaşamın ilk 6 ayı için sadece anne sütünü, ardından 2 yıl ve daha uzun süre uygun tamamlayıcı beslenme ile devam eden anne sütünü öneriyor. Uzmanlar da her fırsatta pandemi sürecinde de bebeklerin anne sütü ile beslenmeleri gerektiğine dikkat çekiyorlar. Çünkü anne sütü, içeriğindeki antikorlar sayesinde bebeği başta Covid-19 olmak üzere pek çok enfeksiyona karşı koruyabiliyor.  

Acıbadem Dr. Şinasi Can (Kadıköy) Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Pınar Atılkan “Yapılan çalışmalar; annenin Covid-19 pozitif olduğu durumlarda da anne sütünün alınmasının çocuğun klinik seyrinde olumsuz bir etkisinin olmadığını gösteriyor. Üstelik bu virüse karşı koruyucu etkisi olması ve bebeğin bağışıklık sistemini güçlendirmesi nedeniyle pandemi sürecinde de mutlaka emzirmeye devam edilmesi gerekiyor. Covid-19 pandemisi, emzirme ve anne sütünün; doğal bağışıklama gücü sayesinde virüs hastalıklarından korunmada ne denli etkin ve önemli olduğunu göstermiştir. Ayrıca anne sütünün bebeğe verilen ilk ve doğal aşı niteliğinde mucizevi bir iksir olduğunu bir kez daha hatırlatmıştır” diyor. Ancak emzirme sırasında virüsün damlacık yoluyla bebeğe bulaşmaması için bazı kurallara dikkat etmek de büyük önem taşıyor. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Pınar Atılkan, “1-7 Ekim, Emzirme Haftası“ kapsamında anne sütünün faydalarını ve pandemide emzirirken dikkat edilmesi gereken 5 kuralı anlattı; önemli önerilerde bulundu! 

Covid-19 enfeksiyonundan koruyor

Anne sütünde yer alan çeşitli antikorlar bebeğin bağışıklık sisteminin güçlenmesine destek sağlıyor. Ayrıca viral enfeksiyonlarda koruyucu rol üstlenen lökositler, makrofajlar, polimorfnüveli lökositler, T lenfositler çoğunlukta olmak üzere B lenfosit ve kök hücreler ile tüm immünglobulinler (Ig) anne sütünde doğal olarak bulunuyor ve bebeği Covid-19’da gibi pek çok enfeksiyonda koruyucu rol üstleniyor. Bu nedenle pandemi döneminde bebeğin anne sütüyle beslenmesi ayrı bir önem taşıyor. 

Astımdan obeziteye 

Anne sütüyle beslenme, bebeklerde astım,   obezite, tip 1 diyabet, şiddetli alt solunum yolu enfeksiyonu, orta kulak iltihabı,  mide ve ince bağırsak yolunu kapsayan gastrointestinal enfeksiyonlar, erken doğan bebeklerde nekrotizan enterokolit (bağırsaklarda oluşan iltihaplanma) gibi pek çok hastalıktan koruyor. 

Her zaman sağlıklı 

Anne sütü; bebek ne zaman ihtiyaç duyarsa hazır, temiz, sıcak, ek araç ihtiyacı olmadan, çöp oluşturmadan ulaşılabilecek en sağlıklı gıdadır. 

Ruhsal gelişimi destekliyor

Emzirme uzun dönem ten tene temasın sağlaması sayesinde bebeğin ruhsal gelişimini destekliyor, anne-bebek bağının sağlıklı kurulmasını sağlıyor. 

5 yaş altı ölümleri önleyebiliyor

Saygın tıp dergilerinden Lancet’in 2016 raporuna göre; pek çok hastalıktan koruması ve bağışıklık sistemini güçlendirmesi sayesinde anne sütü ile yılda 820 bin hayat kurtulabildiği gibi, 5 yaş altında görülen ani ölümlerin de yüzde 13’ü engellenebiliyor. 

Zeka seviyesini yükseltiyor

Geniş çaplı yapılan çalışmalardan köken alan Amerikan Pediatrı Akademisi ve Dünya Sağlık Örgütü’nün ortak raporları; uzun süreli emzirmenin ileri çocukluk döneminde daha yüksek IQ değerleri ve daha gelişmiş bilişsel fonksiyonlarla ilişkili olduğunu öne sürüyor. 

Pandemide emzirmenin 5 önemli kuralı! 

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Pınar Atılkan, COVID-19 pozitif iseniz veya şüphe duyuyorsanız, bebeğinizi emzirirken dikkat etmeniz gereken 5 kuralı şöyle anlatıyor: 

  • Bebeğinize dokunmadan önce ve sonra ellerinizi öncelikle 20 saniye sabun ve suyla yıkayın veya ellerinizi dezenfekte edin
  • Odanızı sık sık havalandırın
  • Maskenizi mutlaka takın ve nemlendirdikçe değiştirin
  • Giysilerinizi 60-90 derecelik ısıda yıkayın
  • Yüzük ve bilezik gibi aksesuarları kullanmayın

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Iraz Yıldız “Taş Tepeler” için çaldı.

Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Türkiye Turizm Geliştirme ve Tanıtım Ajansı (TGA), dünya üzerindeki ilk yerleşik yaşam ve sosyal topluluk örneklerine ev sahipliği yapan “Taş Tepeler”i tanıttı. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un katılımıyla Şanlıurfa Müzesi’nde gerçekleştirilen etkinlik, Karahantepe ve Neolitik İnsan Sergisi Açılış Töreni’yle başladı. Halen Göbeklitepe, Karahantepe, Gürcütepe, Sayburç, Çakmaktepe, Sefertepe ve Yeni Mahalle Höyüğü olmak üzere yedi ayrı alanda arkeolojik kazı çalışmaları içerin sergi ve tanıtım etkinliği ilgi gördü. Piyanist Iraz Yıldız’ın kısa performans sergilediği program, Ersoy’un Neolitik İnsan Sergisi’ni ziyaretiyle sonlandı. Başarılı çalışmalarıyla dikkat çeken genç piyanist Iraz Yıldız, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından düzenlenen bu önemli etkinlikte sahne aldığı için çok mutlu olduğunu dile getirdi. Genç piyanist “Bir sanatçı

‘Türkan’ 1 Ekim’de Trump Sahne’de

Aydınlanma ve çağdaşlık kahramanı olan Profesör Doktor Türkan Saylan’ın hayatı tiyatro sahnesine taşınıyor. Mesleğine aşık olan Türkan Saylan’ın hayatı 1 Ekim Cuma saat 20:30’da Trump Sahne’de izleyiciyle buluşuyor. 

Ayşe Kulin’in “Türkan Tek Ve Tek Başına “adlı eserinden uyarlanan oyun; bir hayata neler sığdırılabileceğini, istenildiğinde nelerin başarılabileceğini, Türkan Saylan’ın bilmediğimiz yönlerini, çektiği bazı zorlukları, mutluluklarını, aldığı kararları ve insanlara örnek olabilecek başarılarını anlatıyor.

Ayşe Kulin’in eserinden Barbaros Uzunöner’in uyarladığı oyunda Gönül Acar rol alıyor. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Rise of the B-Girls ile breaking dünyasının derinliklerine yolculuk

Kadınların breaking arenasındaki yükselişinin konu alındığı ‘Rise of the Girls’ isimli dans belgeseli Red Bull TV’de yayınlandı. Breaking ve sokak danslarında en iddialı B-Girl’lerin dans tutkusunu aktardığı belgesel serisi, breaking kültürünün kökenine de ışık tutuyor.

Breaking kültürünün ABD’nin Bronx şehri sokaklarında 1970’li yıllarda doğduğu ve daha çok insanların kendisini ifade etme biçimi olarak yayıldığı biliniyor. Daha çok alt kültürde karşılık gören breaking kültürü, bugün kendisini hem müzik hem dansta; kadın ve erkeklerin denk seviyede yer aldığı bir konumda bulunuyor. Breaking arenasında Türkiye’de de günden güne artan kadın yetenekler uluslararası yarışmalarda öne çıkıyor. 

TARİHE GEÇEN RUS B-GIRL KASTET İLHAM OLDU

Her yıl dünyanın en iyi breakdansçısını belirlemek için düzenlenen ve global arenada da en prestijli breaking yarışması olarak anılan Red Bull BC One Cypher bu alanda kadınların da bir o kadar başarılı olduğunu gösteren dans sahnelerinin başında geliyor. 2019’da 16’ncısı düzenlenen Red Bull BC One Cypher Dünya Finali, Mumbai’de (Bombay) gerçekleşmişti. Final karşılaşmalarında, ülke finalistleri arasında art arda yapılan elemelerin ardından sona kalan 16 yetenek, Red Bull BC One Dünya Şampiyonu olmak için ter dökmüştü. Red Bull BC One Dünya Şampiyonu olarak ilk kez taç giyen Rus B-Girl Kastet, kadınların ilk kez yarıştığı yarışmada ismini tarihe yazmayı başardı. Kadınların breaking arenasındaki yükselişinin konu alındığı ‘Rise of the B-Girls’ isimli dans belgeseline de konu olan B-Girl Kastet, “Bu turnuvada beni teşvik eden şey kazanmak değil, dans etmek. Aklımdan geçen ve istediğim tek şey dans etmek. Çünkü beni en mutlu eden şey bu. Bu yüzden andan keyif almaya bakıyorum” diye konuşuyor. Her bir bölümde B-Girl dünyasının en başarılı temsilcilerinin konu alındığı 2 sezonluk ‘Rise of the Girls’ belgeseli Türkçe altyazılı olarak redbull.com/tr-tr/shows/rise-of-the-b-girls adresinde ve Red Bull TV’de yayınlandı. 

TÜRKİYE AYAĞI 3 EKİM’DE İZMİR’DE 

Bu arada Red Bull BC One Cypher Türkiye, bu yıl İzmir’de gerçekleşiyor. Türkiye’nin en yetenekli kadın ve erkek dansçılarının belirleneceği yarışma, 3 Ekim Pazar günü İzmir, Tarihi Havagazı Fabrikası Gençlik Yerleşkesi’nde saat 19.00’da düzenlenecek. Finalistleri ise daha önce dünya finallerinde yarışan Red Bull All Star ailesinden B-Boy Ronnie, Killa Kolya ve Türkiye breaking sahnesinden Okan Aydoğan belirleyecek. 

Hummel destekleriyle gerçekleşen Red Bull BC One Cypher Türkiye Red Bull TV’de ve Red Bull Türkiye Twitch hesabı üzerinden canlı olarak yayınlanacak.

BÜYÜK FİNAL KASIMDA POLONYA’DA

Dünyanın en prestijli teke tek breaking yarışması olarak anılan Red Bull BC One, 30’u aşkın ülkede düzenleniyor. Red Bull BC One Cypher Türkiye’nin ardından, dünya finali 6 Kasım 2021 tarihinde Polonya’da gerçekleşecek. Her ülkenin finalisti, dünya finalinde ‘en iyi’ olabilmek için yarışacak. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Nef, Sıtkı Kösemen ‘Dönüşümler’ sergisini 16. Contemporary İstanbul’da sunuyor

Fotoğraf sanatçısı ve mimar Sıtkı Kösemen’in 1973-1989 yılları arasında Bodrum’da çektiği fotoğraflardan oluşan ve kentin tüm bileşenlerine tanıklık eden ‘Dönüşümler’ adlı sergisi Contemporary İstanbul 16. edisyonunda yer alıyor.

 

Mimari tasarım ögelerini, sanatsal bir bakış açısı ve çevreci bir yaklaşımla hayata geçirerek modern yaşam alanları yaratan Nef, Bodrum ve sanat tutkusunu Sıtkı Kösemen’in ‘Dönüşümler’ sergisinde bir araya getiriyor. Nef Reserve projeleriyle Bodrum’u geçmişten geleceğe özünde taşıdığı değerleri ile yaşatmayı önemseyen Nef, sanatın farkındalık gücünü, sanatçı Sıtkı Kösemen’in sergisinde bir kez daha gözler önüne seriyor.

 

‘Dönüşümler’ sergisi Sıtkı Kösemen’in 1973-1989 yılları arasında çektiği Bodrum fotoğraflarından oluşuyor. Küratörlüğünü Bihter Sabanoğlu’nun yaptığı ve Nef’in katkılarıyla gerçekleşen sergide fotoğraf sanatçısının 21 eseri bulunuyor. Geçmişle bugünü buluşturan eserler, Sıtkı Kösemen’in bakış açısıyla zamandan bağımsız bir şekilde ortaya konulan bir Bodrum günlüğünü yansıtıyor. 

 

Sanatçı, eserlere konu olan zamanları, “ODTU Mimarlık Fakültesi 1. sınıf öğrencisi iken Bodrum'a âşık olmuştuk. Otobüs ile Ankara'dan yaptığımız yolculuklar 12 saat sürerdi. Plaj olarak en çok vakit geçirilen yer Kale’nin yanındaki beton dalgakıran veya Bardakçı Koyu. O zaman Bardakçı’ya yol yoktu. Küçük motorlar sizi Bardakçı’ya götürürdü. Malum Bardakçı’nın en popüler siması Zeki Müren hep bu güzel koyda denize girerdi.” sözleriyle anlatıyor ve her bir kareye, anılarda canlanacak anlamlar kazandırıyor. 

 

Serginin küratörü Bihter Sabanoğlu ise bir araya gelen eserlerin yansımasını, “Fotoğraflar bir zamanlar ulaşılması güç, ama terk etmesi daha güç o kentin tüm bileşenleri hakkında bir tanıklık. Bu, kaybedilene bir güzelleme olmaktan çok, sayfalarında anıların, birbirinden alabildiğine farklı insan hayatlarının, doğal ve suni elementlerin, güneşin, kirecin, taşın, ahşabın istiflendiği bir günlük.” diyerek özetliyor. 

 

Sergi alanında ayrıca tasarımcı Sema Topaloğlu, “Reflective Garden” yerleştirmesinde yansıma için cam ve aydınlatmadan oluşan bir bahçe ile yer alıyor.   Hem ışığı yayan hem de yansıtan cam ve pirinçten bir dizi aydınlatma armatürü ile tasarlanan eserde bitkileri karşılayan bu ışıklar insan yapımı bir "biyolüminesans" yaratıyor. Bu bitki ışıkları, Bodrum’un doğal topoğrafyasından etkilenerek Akgöz Peyzaj Tasarım'dan peyzaj mimarı Zeynep Akgöze tarafından tasarlanan sazlık alanda düzenlendi. Bu alanda bir zeytin ağacı ve Türkiye'nin Ege Bölgesi'ne özgü farklı bitki türleri de bulunuyor. Topaloğlu'nun bitki ışıkları ve Akgöze'nin peyzajı, kentsel ortamlar için sanat ve tasarımın bir sentezi olarak yeni bir “Reflective Garden” türü öneriyor. 

 

Bodrum’da hayata geçirdiği Yalıkavak, Gölköy ve Hebil projeleriyle Bodrum’un bugünkü yüzünün tanıklarından biri olan Nef, ‘Dönüşümler’ sergisiyle 16. Contemporary İstanbul’da sanatın bir parçası oluyor. Bodrum’u ve doğasını en iyi şekilde yaşayabilmek için doğayla uyum içinde yaşam alanları yaratan Nef Reserve Gölköy projesi; az kat, düşük yoğunluk, küçük ölçü düzeni yaklaşımıyla tasarlandı. Nakil yöntemi kullanılarak bölgedeki ağaçları koruma altına alan bir çalışma ile tasarlanan Nef Reserve Gölköy, doğal yapı korunarak Emre Arolat’ın çağdaş mimarisiyle buluşuyor. Emre Arolat Nef Reserve Gölköy’ü “Bu proje, denizden bakıldığı zaman çok dikkat çeken bir görüntü yerine olabildiğince içinde yer aldığı doğal örüntü ile hemhal olmayı hedefleyen bir yönelimle ele alındı.” diyerek anlatıyor.

 

Dönüşümler, 7-10 Ekim 2021 tarihleri arasında 16. Contemporary İstanbul’da sanatseverler tarafından ziyaret edilebilir.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Coca-Cola İçecek’in Özbekistan’daki satın alma süreci tamamlandı

Coca-Cola İçecek ile Özbekistan Cumhuriyeti Devlet Varlık Yönetimi Ajansı (UzSAMA) arasında 57,118 oranındaki Coca-Cola Bottlers Uzbekistan hisselerinin özelleştirilmesine yönelik Hisse Alım Sözleşmesi’nin imzalanmasının ardından, satın alma işlemi tüm ilgili hükümet ve mutad onayların alınmasını müteakiben resmen tamamlandı. Coca-Cola İçecek ve Anadolu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan “Bugün tarihsel ve kültürel bağlarıyla, kardeş ülkeler Özbekistan ve Türkiye arasındaki ilişkileri güçlendirecek yeni bir adım atmaktan gurur duyuyoruz” diye konuştu. Coca-Cola İçecek CEO’su Burak Başarır, “CCI olarak yaklaşık 30 yıldır bu bölgede faaliyet gösteriyoruz. Bu deneyimimizden ve öğrendiklerimizden hareketle büyüme potansiyeli olan Özbekistan pazarına da değer katacağımıza inanıyoruz” dedi.

 

Coca-Cola İçecek (CCI) ve Özbekistan Cumhuriyeti Devlet Varlık Yönetimi Ajansı’nın (UzSAMA) 6 Ağustos’ta LLC Coca-Cola Bottlers Uzbekistan’ın (CCBU) çoğunluk hissesi için Hisse Alım Sözleşmesi imzaladıklarını açıklamasının ardından, satın alma işlemi tüm ilgili hükümet ve mutad onayların alınmasını müteakiben resmen tamamlandı. Sürecin tamamlanmasıyla ilgili anlaşma, Çarşamba günü, Özbekistan Maliye Bakanlığı’nın ev sahipliğinde düzenlenen 2021 Özbekistan Ekonomi Forumu’nda  imzalandı.

Söz konusu anlaşma çerçevesinde CCI, 252,28 milyon dolar karşılığında UzSAMA’nın CCBU’daki 57,118 hissesinin sahibi oldu. CCBU’nun kalan hisseleri ise dolaylı olarak The Coca-Cola Company’ye ait bulunuyor.

Coca-Cola İçecek ve Anadolu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan, imza törenindeki konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Bugün tarihsel ve kültürel bağlarıyla, kardeş ülkeler Özbekistan ve Türkiye arasındaki ilişkileri güçlendirecek yeni bir adım atmaktan gurur duyuyoruz.   Anadolu Grubu Orta Asya’da uzun bir yatırım geçmişine sahip. Bölgenin potansiyeline her zaman inandık ve tüm yatırım kararlarımızda elde ettiğimiz sonuçlar, duyduğumuz bu güveni haklı çıkardı. Anadolu Grubu olarak yatırımlarımıza devam etmeyi ve hem Özbekistan halkı için istihdam yaratmayı hem de ülkenin ekonomisine değer katmayı hedefliyoruz.” 

Coca Cola İçecek CEO'su Burak Başarır, satın almayla ilgili şunları söyledi: “Açık satış sürecinin başarıyla sonuçlanmasından çok memnunuz ve CCBU'nun çoğunluk hissedarı olma fırsatına sahip olduğumuz için çok heyecanlıyız. Bu satın alma, Coca-Cola Sistemi içindeki en güçlü ortaklardan biri olarak konumumuzu daha da sağlamlaştırırken, coğrafyalarımızdaki en iyi FMCG oyuncusu olma vizyonumuza da hizmet ediyor. Yerel bir Coca-Cola şişeleyicisi olarak CCBU'nun çalışanlarına ve tarihine büyük saygı duyuyoruz. Tüketicilerin, çalışanların, toplumun ve Özbek devletinin yararı doğrultusunda CCBU'nun işini ve yetkinliklerini geliştirmeyi amaçlıyoruz. Bunun yanı sıra, kısa ve orta vadede Özbek meşrubat pazarının sahip olduğu muazzam sürdürülebilir ve karlı bir büyüme potansiyeline de inancımız tam. Bu, kaliteli büyüme algoritmamızla da uyum içindedir. Özbekistan Orta   Asya’da nüfus bakımından en büyük ve alkolsüz içecek pazarında kişi başı tüketimin en düşük olduğu ülke. CCI olarak yaklaşık 30 yıldır bu bölgede faaliyet gösteriyoruz. Bu deneyimimizden ve öğrendiklerimizden hareketle büyüme potansiyeli olan Özbekistan pazarına da değer katacağımıza inanıyoruz.”

Satın alım ile ilgili olarak Özbekistan Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı Jamshid Kuchkarov, şunları söyledi: “Rothschilds ve Dentons danışmanlığında, uluslararası birleşme ve alım standartlarında yürütülen, CCBU kamu hisselerinin satış sürecinden büyük gurur duyuyoruz.  Özbekistan’ın kamu hisselerinin özelleştirmeye başlandığı bu dönem için süreçlerin nasıl yönetileceğine dair yüksek kalitede bir standart oluşturduğuna inanıyoruz.  Borsada işlem gören ve itibarlı bir şirket olan CCI’ın kazanan taraf olarak çıkmasından ayrıca büyük memnuniyet duyuyoruz. Bu sonuç, Sayın Cumhurbaşkanımız Mirziyoyev’in liderliğinde yürütülen liberalleşme refomlarına duyulan güveni ortaya koyuyor. Tüm uluslararası ve Türk yatırımcıları gelecekteki özelleştirme süreçlerine de davet ediyoruz. 

Özbekistan Cumhuriyeti Devlet Varlık Yönetimi Ajansı (UzSAMA) Direktörü Akmalkhon Ortikov, Özbekistan Cumhurbaşkanı önderliğinde ekonomide yapısal reformlar gerçekleştirildiğini söyledi. Ortikov kamu katılımının azaltılması ve kamuya ait kuruluşların özelleştirilmesine yönelik atılan adımların ilk meyvelerini vermeye başladığını belirtti ve  sözlerine şöyle devam etti: “Bu işlem başarılı özelleştirme süreçlerinin ilk örnekleri arasında yer alıyor. CCI’ın Özbek meşrubat pazarına girişi ülkenin hızla büyüyen ekonomisine olan ilgi ve Türk yatırımcıların güçlü adımlarını teyit ediyor. CCI’ın deneyimiyle beraber CCBU’nun yeni bir kalite, pazar gelişimi ve işgücü verimliliğine ulaşacağına inancımız tam.”

CCI Hakkında: 

CCI Türkiye, Pakistan, Kazakistan, Azerbaycan, Kırgızistan, Türkmenistan, Ürdün, Irak, Tacikistan ve Özbekistan'da faaliyet gösteren çok uluslu bir içecek şirketi. Coca-Cola sisteminin önemli şişeleyicilerinden biri olan CCI, The Coca-Cola Company'nin gazlı ve gazsız içeceklerini üretim, satış ve dağıtım faaliyetlerini yürütüyor. 

Özbekistan ile birlikte 11 ülkede 10.000’e yakın çalışanı ve toplam 29 fabrikası bulunan CCI, 430 milyonluk tüketici kitlesine geniş bir içecek yelpazesi sunuyor. Ürün portföyünde gazlı içeceklerin yanı sıra meyve suları, sular, spor ve enerji içecekleri ve buzlu çaylar yer alıyor. CCI'ın hisseleri İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda (BİST) "CCOLA.IS" sembolü ile Eurobond’u ise İrlanda Menkul Kıymetler Borsası'nda "CCOLAT" sembolü ile işlem görüyor. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı