Aylık arşivler: Mart 2023

Siber güvenlikte dış kaynak kullanımı artıyor

IT dünyası pandemi sonrası dönemin sorunlarına çözüm arıyor

Pandemi sırası ve sonrasında dijital dönüşüm yatırımlarındaki artışın bir sonucu olarak birçok trend ve gelişme hız kazandı. Bu süreçte tehdit ortamı da son derece hızlı bir şekilde gelişti, kurumsal siber saldırı alanları genişledi.  Şirketler güvenlik politikalarını bu yeni tehditlere ve ihtiyaçlara göre yeniden şekillendirmeye çalışıyorlar. Geliştirilen çözümlerden biri de Yönetilen Algılama ve Yanıt (MDR) olarak ön plana çıkıyor. 

Siber güvenlik şirketi ESET, şirketlerin ve bilişim uzmanlarının MDR ile ilgili doğru adımları atabilmeleri için dikkat etmeleri gerekenleri bir araya getirdi.  

Şirketler pandemi döneminde çok hızlı karar vermek durumunda kaldıkları için kurumlarını saldırıya açık hale getiren yanlış yapılandırmaları da benimsediler. Bazı kurumlar şirket içi çözümleri arka plana attılar. Hibrit çalışma modeli ile evde kontrol edilemeyen cihazlar ve bunları kullanan dikkatsiz çalışanlardan kaynaklanan sorunlarla boğuştular. Yeni iş yapış şekilleri ve yeni alışkanlıklar ihlallerin yaygınlaşma ihtimalini artırdı. 2021 yılında ABD’de kamuya açıklanan veri ihlallerinin tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştığı görüldü. Bu durum, ihlal olaylarının algılanmasını zorlaştırıyor ve kontrol altına alınmasının maliyetini artırıyor. Bir veri ihlalini algılamak ve kontrol altına almak için ortalama süre şu anda 277 gün ve güvenliği ihlal edilmiş 2.200-102.000 kayıt için ortalama maliyet 4,4 milyon ABD Doları olduğu belirtiliyor.

Yönetilen Algılama ve Yanıt anlamına gelen Managed Detection and Response (MDR), siber saldırıları mümkün olan en hızlı şekilde tespit etmek ve bunlara müdahale edebilmek için dış kaynak sağlayıcı tarafından gerekli teknolojilerin temini, konumlandırılması, işletilmesi ve yürütülmesi olarak tanımlanıyor. MDR, sektör lideri teknolojinin ve insan uzmanlığının birleşimi olarak öne çıkıyor. Yetenekli tehdit avcılarının ve olay yöneticilerinin siber riski en aza indirmeye yardımcı olmak üzere araçların sonuçlarını analiz ettiği Güvenlik Operasyonları Merkezi (SOC) içinde bir araya gelirler. 

ESET Türkiye Ürün ve Pazarlama Müdürü Can Erginkurban kuruluşların günümüzün en önemli IT ihtiyaçlarından olan siber güvenlik konularında çözüm ve hizmet satın alacakları firmalar ile güçlü bir bağları olması gerektiğine inandıklarını söyleyerek şu değerlendirmede bulundu: “Süreçlerin basit alım satım işlemleri dışında güvene dayalı bir iş ortaklığına dönüşmesi gerekiyor. ESET Türkiye olarak MDR hizmetlerimizi katma değerli hizmet sağlayıcılarımız aracılığı ile müşterilerimize ulaştırıyoruz. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde siber güvenlik ve iş sürekliliği başta olmak üzere kuruluşların tüm IT ihtiyaçlarına yanıt verebilecek çok değerli iş ortaklarımız bulunuyor”. 

Bir MDR çözüm sağlayıcısında olması gereken 5 özellik

  1. Mükemmel algılama ve yanıt teknolojisi: Yüksek algılama oranları, düşük yanlış tespitler ve minimum sistem ayak izi ile tanınan bir üreticinin ürünlerini kullanıyor olmalı. Bağımsız analist değerlendirmeleri ve müşteri incelemeleri yararlı olabilir.
  2. Önde gelen araştırma yetenekleri: Tanınmış virüs laboratuvarları veya benzerlerine sahip üreticiler, ortaya çıkan tehditleri durdurma açısından avantajlıdır. Bunun nedeni, uzmanlarının her gün yeni saldırıları ve bunların nasıl azaltılacağını araştırmasıdır. Bu istihbarat, bir MDR için paha biçilmezdir.
  3. 24/7/365 destek: Siber tehditler küresel bir olgudur ve saldırılar her yerden ve her zaman gelebilir, bu nedenle MDR ekipleri tehdit ortamını gece gündüz her zaman izliyor olmalıdır.
  4. Üst düzey müşteri hizmetleri: İyi bir MDR ekibinin işi, yalnızca ortaya çıkan tehditleri hızlı ve etkin bir şekilde algılamak ve bunlara yanıt vermek değildir. Şirket içi güvenliğin veya Güvenlik Operasyonları ekibinin bir parçası gibi de davranmalıdır. Bu sadece ticari bir ilişki değil, bir ortaklık olmalıdır. Müşteri hizmetlerinin devreye girdiği yer burasıdır. Üretici, yerel dil desteği ve dağıtım için dünya genelinde hizmet vermelidir.
  5. İhtiyaca göre hizmet: Her kuruluş aynı değildir. Bu nedenle MDR sağlayıcıları, kuruluşlar için hazırladıkları teklifleri kuruluşun boyutlarına, IT ortamlarının karmaşıklığına ve gerekli koruma düzeyine göre özelleştirebilmelidir.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Acer Aspire 5 ile üretkenliği zirveye taşıyor

Acer Aspire 5 (A515-57), dizüstü bilgisayar, üretkenliklerini artırmak isteyen kullanıcıların ihtiyaç duydukları her şeyi tek bir cihazda buluşturuyor. Cihaz, yüksek ekran gövde oranı ile kullanıcılara net bir görüntüleme sunarken Acer BlueLightShield™ teknolojisiyle renk tonunu ve parlaklığı optimize ederek kullanıcıların mavi ışığa daha az maruz kalmalarını sağlıyor.

Aspire 5, 720p HD web kamerası ve çift dijital mikrofonlu Acer PurifiedVoice™ ile kullanıcılar için kusursuz bir görüntülü arama deneyimi sunuyor. Sahip olduğu performans gücünü, çoklu görev ve yüksek üretkenlik için geliştirilen 12. Nesil Intel® Core™ işlemciden alan cihaz, kullanıcısının akıcılığını sekteye uğratmadan üretkenliği zirveye taşıyor.

Üretken kullanıcılar için ideal dizüstü bilgisayar

YouTuberlar, blog yazarları, üniversite öğrencileri gibi üretken kullanıcılar için tasarlanan Aspire 5, şık ve ince tasarım detayları ve kullanım kolaylığı ile öne çıkıyor. Göz alıcı metal kaplamaya sahip dizüstü bilgisayar, günlük kullanıma uygun olarak optimize edilen ergonomik tasarımıyla konforlu bir kullanım deneyimi sunuyor.  

Performans ve üretkenlik Acer Aspire 5’te buluşuyor

Acer Aspire 5, yüksek ekran-gövde oranı ile ekran deneyimine yeni bir boyut katarak kullanıcılarına dinamik renk optimizasyonu ve net bir görüntüleme deneyimi sunuyor. Ayrıca Acer Aspire 5’in QHD (2560 x 1440) ekranında yer alan Acer BlueLightShield™ teknolojisi ve Acer Color Intelligence™, renk tonunu ve parlaklığı optimize ederek kullanıcıların mavi ışığa daha az maruz kalmalarını sağlıyor. Böylece kullanıcılar uzun süreler boyunca konforlu bir ekran deneyimi yaşayabiliyor.

720p HD web kamerası ile kusursuz bir görüntülü arama deneyimi sunan cihaz, çift dijital mikrofonlu Acer PurifiedVoice™ sayesinde kullanıcıların aileleri ve arkadaşlarıyla aralarında mesafe yokmuş gibi görüşebilmelerini sağlıyor. Acer Aspire 5, sahip olduğu performans gücünü, çoklu görev ve yüksek üretkenlik için geliştirilen 12. Nesil Intel® Core™ i5-1235U işlemciden alıyor. Ayrıca cihaz, 8 GB DDR4 bellek ve 512 PCIe SSD ile uygulamaları seri bir şekilde çalıştırmanın yanı sıra, fotoğraf ve video düzenleme için de yeterli alan sağlayarak üretkenliği zirveye çıkarıyor.

Zengin bağlantı seçenekleri dikkat çekiyor

Acer Aspire 5, çeşitli bağlantı noktası seçenekleri yanında ağ girişi ve ses giriş-çıkışları ile zengin bir bağlantı deneyimi ile geliyor.  Üç adet USB Type-A bağlantı noktasına sahip olan cihaz, HDMI 2.1 bağlantı noktası aracılığıyla daha büyük ekranlara kolayca yansıtılabiliyor. Thunderbolt™ 4 bağlantı noktasıyla yüksek hızlı veri aktarımı sağlayarak çoklu görevler için 4K ekranlara kolayca bağlanabilen cihaz, ultra hızlı Wi-Fi 6 ve Bluetooth® 5.2. ile en kritik anlarda bağlantının stabil kalmasını sağlıyor.

Acer Aspire 5, sahip olduğu çift fan ve çift bakır termal boru ile çoklu soğutma modlarını destekleyerek cihazda aşırı ısınmanın önüne geçiyor. Özel termal tasarımıyla ısıyı yüzde 10’a kadar daha fazla dışarı atarak kullanım süresi boyunca en yüksek performansın korunmasına yardımcı oluyor. Böylece kullanıcılar, performansları sekteye uğramadan üretkenliklerini artırabiliyorlar.

Fiyat ve Bulunabilirlik

Acer Aspire 5 Amazon.com.tr üzerinde 12.499TL fiyatla satışa sunuluyor.

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Eti Bakır, Mazıdağı'nda 600 iyileştirme çalışmasıyla üretimde verimliliği artırdı

Türkiye’nin tek entegre gübre üreticisi Eti Bakır’ın Mazıdağı tesislerinde 2022 yılında 600 iyileştirme çalışması yapıldı. 

Böylece geçtiğimiz yıl 1,5 milyon kilovatsaat elektrik, 4,3 milyon standart metreküp doğalgaz ve 662 bin metreküp su tasarruf edilerek, 15 bin tonluk sera gazı azaltımı sağlandı. 

Cengiz Holding’in grup şirketi Eti Bakır tarafından bölgeye yapılmış en büyük özel sektör yatırımı olan Mazıdağı Metal Geri Kazanım ve Entegre Gübre Tesisleri’nde 2022’de 600 iyileştirme çalışması hayata geçirildi. Bu çalışmalarla 497 ailenin bir yıllık tüketimine karşılık gelen 1.491.274 kilovatsaat elektrik tasarrufu, 2.900 ailenin bir yıllık tüketimine karşılık gelen 4.350.067 standart metreküplük doğalgaz tasarrufu, 2.043 ailenin bir yıllık tüketimine karşılık gelen 661.993 metreküp su tasarrufu ve Türkiye’nin en uzak iki noktası arasındaki mesafenin 2.636 kez seyahat edilebileceği 242.010 litre motorin tasarrufu sağlandı. Tüm tasarruflar ve yapılan diğer iyileştirme çalışmaları sonucu Eti Bakır’ın Mazıdağı İşletmesi’nde geçtiğimiz yıl 15.102 tonluk sera gazı salımının önüne geçildi.

‘SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞE ODAKLANIYORUZ’

Eti Bakır Mazıdağı Metal Geri Kazanım ve Entegre Gübre Tesisleri Genel Müdürü Emre Kayışoğlu, Mardin’de bulunan tesiste bakır üretiminin artığı olan pirit konsantresinden kobalt, çinko ve demir kekinin geri kazanılmasının yanı sıra tesisin yıllık 500.000 tonluk DAP gübre üretim kapasitesi olduğunu söyledi. Tesisteki üretimin sürekli iyileştirilmesi için Kai-Zen çalışmaları yürüttüklerini anlatan Kayışoğlu, “Sürekli iyileştirme ve yenilik odaklı çalışma, fikirlere değer verme ve çalışanları sürekli geliştirme yaklaşımlarını ilkelerimiz olarak belirledik. 1.500 kişiye ulaşan ailemizin tüm bireylerinin katıldığı bu çalışmalarla insan ve çevre merkezli sürdürülebilir üretimi benimsiyoruz. Bu yıl tamamladığımız 600 iyileştirme çalışmasıyla 15.102 tonluk sera gazı salımını engellemiş olduk. Yani 20 santimetrelik gövde çapına sahip geniş yapraklı 45.249 ağaç tarafından emilebilen sera gazının önüne geçtik. Emek veren tüm arkadaşlarımıza teşekkür ederim” diye konuştu.

HAYATA GEÇEN PROJELER ÖDÜLLENDİRİLİYOR

Eti Bakır Mazıdağı Metal Geri Kazanım ve Entegre Gübre Tesisleri, işletmelerin operasyonel süreçlerinde organizasyonların ihtiyaca daha iyi cevap verebilmesi için sürekli iyileştirilmesine dayanan ‘Yalın Üretim’ yönetim sistemine 3 yıl önce, çalışanlara verdiği eğitimlerle başladı. Ardından ‘Yalın Üretim’ araçlarından Kai-Zen’i, yani ‘sürekli iyileştirme’yi ilke edinerek, tüm operasyonel süreçlerinin odağına aldı. Çalışanlarına proje geliştirmeleri konusunda hedefler koyan tesiste tüm çalışmalar, Kai-Zen Komitesi tarafından değerlendiriliyor. Üç aylık ve yıllık periyotlarla en iyi Kai-Zen çalışmaları ödüllendiriliyor. Bu kapsamda, 2022 yılının en iyi Kai-Zen’leri olan iki iyileştirme projesinin kazananları, İngiltere’nin Widnes kentindeki kardeş tesis ICoNiChem’de yapmış oldukları iyileştirme projelerinin sunumlarını gerçekleştirerek oradaki iyi uygulamaları yerinde görecekler. Eti Bakır’ın toplam iyileştirme çalışmaları; enerji, malzeme, makine ekipman ve iş gücü tasarrufu ile 5S çalışmaları, çevre olumsuz etkilerin azaltılması, iş güvenliği tedbirlerinin ve çalışan memnuniyetinin artırılması konularına odaklanıyor.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Visa'dan Sahteciliğin Dili Analizi

Visa’nın, Wakefield Research ile ortaklaşa yayınladığı yeni araştırma “Sahteciliğin Dili Analizi”, siber suçluların teknolojiye en yatkın tüketicilerde bile güvenlik açıkları bulduğunu ortaya koyuyor. Araştırmaya katılanların yarıya yakını bir dolandırıcılığı fark edebileceklerinden emin olduklarını söyleseler de araştırma % 73’ünün dijital iletişimde sahteciliğe dair uyarı sinyallerini gözden kaçırabileceğini gösteriyor.

Visa Güney Avrupa Danışmanlık ve Analitik Başkanı Sertan Şener, “Günümüzde sahteciliğin dilini anlamak, dijital dünyamızda giderek daha önemli bir konu haline geldi. Visa’nın gerçekleştirdiği Sahteciliğin Dili Analizi, bu konuda tüketicileri bilinçlendirme ve korumaya yönelik çalışmalarımızın ayrılmaz bir parçası. Sahtecilik dilindeki ortak noktalara dikkat çekmenin altını çizmenin, küresel olarak bu suçların önlenmesinde etkili olacağı görüşündeyiz” dedi. 

Sahtecilik Dilini Keşfetmek

2022 yılında 18 pazarda, 6.000 kişiyle yürütülen anket alanında bir ilk. Anket sonuçlarına göre, en yaygın sahtecilik mesajları, %87 ile tüketicilere bir sorunu hakkında çözüm içeren veya onları cazip bir teklifle ilgilenmeye davet eden mesajlar. İkinci sırada ise, tüketiciyi harekete geçirmeye yönelik problem bildirimleri bulunuyor. Sahteciliğin Dili Raporu’na göre, dolandırıcılar en çok tüketici heyecanından yararlanıyor ve kişileri kandırmak üzere “kazanın”, “özel fırsat” veya “bedava” veya “hediye” sözcüklerini kullanıyor. 

Raporda öne çıkan diğer bulgular işe şöyle: 

  • Hep başkalarının dolandırıcılık konusunda kendimizden daha kırılgan olduğunu düşünüyoruz. Tüketiciler kendi dikkatlerine güveniyor. Diğer yandan, %90 gibi büyük bir çoğunluk, arkadaşları veya aile üyelerinin, e-posta veya kısa mesajla yürütülen potansiyel dolandırıcılıklara kurban gidebileceğinden endişe duyuyor.

•    Mesajlarda dikkat edilmesi gereken ayrıntılar: Ankete katılanların %81’i, yeni her 5 kişiden 4’ü bir mesajın doğruluğunu belirlemek için yanlış ayrıntıları kontrol ediyor. Şirketin adı veya logosu da dahil olmak üzere dolandırıcıların kolaylıkla taklit edebilecekleri özelliklere odaklanıyor. Raporda bireylerin, hesap numaraları veya şirketle etkileşimlerine ilişkin ayrıntılar gibi taklit edilmesi daha zor olan detaylara dikkat ederek kendilerini dolandırıcılardan daha iyi koruyabilecekleri belirtiliyor. 

  • En bariz işaretleri gözden kaçırmak: Araştırmaya katılanların yalnızda %60’ı kendilerine gelen bir mesajın geçerli bir e-posta adresinden gönderilip gönderilmediğine baktığını belirtiyor. Katılımcıların yarıdan azı ise (%47) kelimelerde doğru imlaya dikkat ediyor.

Tüketicileri korumak Visa’nın en önemli önceliği

Visa, dolandırıcılığı önlemek ve ağ güvenliğini artırmak üzere son beş yılda yeni teknolojilere 10 milyar dolardan fazla yatırım yaptı. Binden fazla siber güvenlik uzmanı, yılın her günü, günde 24 saat Visa ağını zararlı yazılımlardan, siber saldırılardan ve diğer tehditlerden korumak için göre yapıyor. Sadece geçtiğimiz yıl Visa, 122 milyon işlemde 7,2 milyar dolarlık dolandırıcılık girişimini proaktif olarak engelledi ve bu işlemlerin müşterileri etkilemesine engel oldu. 

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Bayram tatili döneminde, sektörde hareketlenme bekleniyor

Ülkemizi sarsan depremler, Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Malatya ve Kilis’te büyük yıkıma yol açarken, neredeyse tüm dünyayı etkisi altına almış durumda.  

Depremin etkilerinin turizm sektörünü de etkilediğinin altını çizen Tatilsepeti Yönetim Kurulu Başkanı Kaan Karayal, hareketlenmelerin bayram döneminde yeniden başlayacağını belirtiyor. 

Kahramanmaraş depreminin ekonomi üzerindeki etkisi tartışılmaya devam ederken, turizm sektörü de depremin etkilerini fazlasıyla hissetmiş durumda. Deprem sonrası Türkiye’ye yönelik rezervasyonlarda hafif yavaşlama gözlense de, Tatilsepeti Yönetim Kurulu Başkanı Kaan Karayal, bu durumun geçici olacağını ve sektörün yavaş yavaş hareketlenmeye başlayacağını söylüyor.

“En çok tercih edilen bölgeler Antalya, Bodrum ve Kıbrıs olacak”

Dünyayı sarsan deprem felaketinin ardından, sektörde de yavaş yavaş hareketlenmeler olduğunun altını çizen Karayal, sektöre dair şunları söyledi: “Yaşanan felaketin ardından, turizm sektöründe hem iç pazarda hem dış pazarda olumsuz etkilerin görüldüğünü söylemek mümkün. İleri tarihli rezervasyonlarda ve bayram dönemi rezervasyonlarında ciddi anlamda bir iptal talebi almadık. Yalnızca, yeni satış taleplerinde ciddi bir düşüş ve ertelenme söz konusu. Bayram satışlarının büyük çoğunluğunun Ramazan döneminde gerçekleşeceğini düşünüyor, bayram tatili döneminde taleplerin artacağını ve sektörün hareketleneceğini öngörüyoruz. Bayram rotalarında en çok tercih edilen bölgeler ise Antalya, Bodrum ve Kıbrıs olacaktır.”

“Otelci dostlarımıza teşekkürlerimizi iletmek isterim”

“Ülke olarak, zorlu bir dönemden geçiyoruz. Bu yaraları, ancak el ele vererek, hep birlikte aşabiliriz” açıklamasında bulunan Karayal, deprem bölgesi yakınında hizmet veren otelciler için de şunları söyledi: “Depremin ilk günden itibaren, Türkiye’nin her bölgesinden yüzlerce otel, kapılarını hiç tereddüt etmeden depremzedelere açarak, en zor zamanlarımızdaki barınma ihtiyacına büyük katkıda bulundular. Bu vesileyle, depremzedelerimizi hiçbir karşılık beklemeden misafir eden tüm otelci dostlarımıza teşekkürlerimizi iletmek isterim.”

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Kuveyt Türk 2023 yılı genel kurul toplantısını gerçekleştirdi

Türkiye’nin öncü katılım finans kuruluşu Kuveyt Türk, 2023 yılı genel kurul toplantısını, üst yönetimin ve hissedarların katılımıyla gerçekleştirdi. 2022 yılı finansal sonuçları ile performans ve finansal tablolara ilişkin bilgilerin hissedarlarla paylaşıldığı genel kurulda, 2025 stratejisi doğrultusunda 2023 yılına yönelik beklenti ve hedefler aktarıldı. Genel kurulda, 2022 yılı kârından 1 milyar 400 milyon TL’nin, hisse payları oranında nakit temettü şeklinde ortaklara dağıtılması kararı alındı.

Katılım finans esasları doğrultusunda geliştirdiği yenilikçi ürün ve hizmetleriyle 30 yılı aşkın süredir müşterilerine hizmet veren Kuveyt Türk, müşteri deneyimini ve memnuniyetini odağına alarak hazırladığı 2025 stratejisi doğrultusunda hedeflerine sağlam adımlarla ilerliyor. Bu doğrultuda, 2023 yılı olağan genel kurul toplantısını üst yönetim ve hissedarın katılımıyla gerçekleştiren Kuveyt Türk, hem 2022 yılına dair finansal performans ve ilerlemeleri, hem de finansal tablolara ilişkin en güncel bilgileri hissedarlarıyla paylaştı. Kuveyt Türk, genel kurul toplantısında, kârdan ayırdığı 1 milyar 400 milyon TL’yi, hisse payları oranında nakit temettü şeklinde ortaklara dağıtma kararı aldı.

Genel Kurulda, Kuveyt Türk’ün finansal tablolarına ilişkin bilgiler de paylaşıldı. 2022 yılında 14 milyar TL net kâr elde eden Kuveyt Türk’ün toplanan fon büyüklüğü 2021 yılına kıyasla %42 oranında artışla 301,5 milyar TL’ye ulaşırken, kullandırılan fon büyüklüğü ise %60 oranında artışla 197,6 milyar TL’ye yükseldi. 2022 sonunda özvarlıklarını 28,7 milyar TL’ye, aktif büyüklüğünü ise 384,6 milyar TL’ye ulaştıran Kuveyt Türk, aktif büyüklük açısından bankacılık sektöründe 10’uncu sıradaki konumunu korurken katılım finans kuruluşları arasında ise ilk sıradaki yerini sağlamlaştırdı. 

“Afetin yaralarını sarmak için tüm gücümüzle katkımızı sürdüreceğiz”

 2023 yılı genel kurul toplantısında görüşlerini aktaran Kuveyt Türk Genel Müdürü Ufuk Uyan, “2023 yılına umutla başlamışken 6 Şubat 2023 Pazartesi günü meydana gelen Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli depremler hepimizi derin üzüntü ve kedere sevk etti. 11 ilimizde yıkıma neden olan deprem afetinde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz. Milletimizin yaralarını sarmaya katkı sağlamak amacıyla ana ortağımız Kuwait Finance House ve Kuveyt Türk Finans Grubu olarak, 200 milyon TL’si AFAD’a olmak üzere toplam 409 milyon TL katkı sağladık. Depremin ilk anından itibaren AFAD, Türk Kızılay ve Türkiye İzcilik Federasyonu ile birlikte hareket ederek afetten etkilenen bölgelere ayni ve nakdi yardımlarımızı ulaştırdık. Ayrıca tüm yurtta depremden etkilenen kişi ve kurumların borç ödemelerinde ve finansmana ulaşma süreçlerinde kolaylık sağlamaktayız. Afetin yaralarını sarmak için tüm gücümüzle katkılarımızı sürdüreceğiz. Bu zorlu süreci el birliğiyle hep birlikte aşacağız” dedi.

Kuveyt Türk net kârının 1.4 milyar TL’sini hissedarlara dağıttı

Ufuk Uyan ayrıca, “2022 yılında küresel ekonomi, salgının bıraktığı yıkıcı etkileri kısmi olarak atlatabilmişken ortaya çıkan yeni şoklar, birçok yeni problemi gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerin gündemine getirdi. Artan enerji maliyetlerinin yanı sıra gıda fiyatları üzerinde oluşan baskı, enflasyonda tarihi zirvelerin görülmesine, politika yapıcıların da zorlu ve keskin kararlar almalarına yol açtı. Risklerin öngörülmez düzeyde yükseldiği bu dönemde etki alanımızdaki tüm paydaşlarımız ve ülke ekonomisi için ürettiğimiz değeri arttırmaya odaklandık. 2022 yılında olduğu gibi 2023 yılında da çevresel, sosyal ve yönetişim alanlarında önemli inisiyatifler alacağız. 2025 stratejimiz doğrultusunda, 2023 yılında da müşterilerimize yenilikçi ürün ve hizmetler sunmaya devam edeceğiz. Güçlü sermaye yapımızla ve dinamik kurumsal yönetim anlayışımızla hissedarlarımızın birikimlerine değer katan adımlar atmayı sürdüreceğiz. Bu zorlu dönemde elde ettiğimiz başarılarda yoğun emeği olan tüm çalışanlarımıza, birlikte hareket ettiğimiz paydaşlarımıza ve desteklerini bizden hiçbir zaman esirgemeyen değerli hissedarlarımıza çok teşekkür ediyoruz” ifadelerini kullandı.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Türkiye ve Kolombiya aralarındaki ticareti 5 milyar dolara çıkaracak ilk büyük buluşma gerçekleşti

Türkiye – Kolombiya arasındaki ticaret hacmini 5 milyar dolara çıkartılması hedefleniyor. Ticaret Bakanlığı’nın uzak ülkeler stratejisi kapsamında, Türk ihracatçıları 25 firmadan oluşan bir heyetle 27-30 Mart 2023 tarihlerinde Kolombiya’ya çıkarma gerçekleştirdi.

2023 yılına baş döndürücü bir dış ticaret pazarlama etkinlikleriyle başlayan Ege İhracatçı Birlikleri, Türkiye İhracatçılar Meclisi organizasyonunda; Güney Amerika ve Amerika Birleşik Devletleri ile ticareti artırmak için bir anahtar olarak gördüğü Kolombiya Ticaret Heyeti’yle yılın ilk çeyreğine noktayı koydu.

Büyükelçi Sun: “STA 5 milyar dolar yolculuğunu hızlandıracak”

Türkiye’nin Kolombiya ile ticaretini geliştirme konusunda çok arzulu olduğunu, T.C. Ticaret Bakanlığı’nın 2023 yılı için ortaya koyduğu Hedef Pazarlar Stratejisi ve Uzak Ülkeler Stratejisiyle, Kolombiya pazarının örtüştüğünü dile getiren Türkiye’nin Kolombiya Büyükelçisi Beste Pehlivan Sun, iki ülke arasındaki ticaret hacminin 5 milyar dolara çıkmasını hedeflediklerini aktardı.

Türkiye – Kolombiya arasında ticaret hacminin 5 milyar dolara çıkması için Serbest Ticaret Anlaşması sürecinin hızlandırılması gerektiğine işaret eden Büyükelçi Sun, “Türkiye’den farklı sektörlerde dünya standartlarında üretim ve ihracat yapan 25 firmamızın Kolombiya’ya gelmesi Türkiye ve Kolombiya arasındaki ticaret hacmini 5 milyar dolara çıkarma arzumuzun en önemli göstergesi. Hedeflerimize ulaşmamız için en kısa zamanda serbest ticaret anlaşması yapılması için Kolombiya tarafından bir adım beklediğimizi bu vesileyle paylaşmak istiyorum” şeklinde konuştu.

Eskinazi; “Mevcudu korumak için ticaret heyetlerine ağırlık verdik”

Kolombiya Ticaret Heyeti Organizasyonu heyetine de başkanlık yapan Ege İhracatçı Birlikleri (EİB) Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, 25 Türk firmasının, Kolombiyalı 62 firmayla Bogota’da 220 ikili iş görüşmesi yaptığını, Türk ve Kolombiyalı iş insanları olarak, iki ülke arasındaki ticaret hacmini 5 milyar dolara çıkarmak için ilk somut adımı attıklarını vurguladı.

2023 yılının Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Kuruluş yıldönümü olması bakımından çok kıymetli bir zaman dilimi olduğunun altını çizen Eskinazi, “2023 yılı finansmana erişim zorluğu, düşük kur-düşük faiz politikası, yüksek enflasyon sorunları nedeniyle ihracatta rekabette zorlandığımız bir yıl olarakta tarihteki yerini alacak. 2023 yılı için hedefimizi “mevcudu korumak” olarak belirledik. Bütün bu olumsuzlarla boğuşurken, Türkiye’nin ihracatının yüzde 9’unu yapan 11 ilimizin Kahramanmaraş merkezli depremleri yaşadık. Depremden büyük yaralar aldığımızı da göz önünde bulundurduğumuzda “mevcudu korumak” için daha agrasif bir pazarlama yapmak durumundayız. Bu çerçevede Kolombiya’da başarılı bir organizasyona imza attık. Kolombiyalı iş insanlarına ve yetkililerine Kahramanmaraş depremlerindeki destekleri nedeniyle de teşekkürlerimizi ilettik” diye konuştu.

Prieto; “İki ülke arasında ticareti canlandıracağız”

Kolombiya Ticaret, Sanayi ve Turizm Bakanlığı Yetkilisi German Prieto, Türk ve Kolombiyalı iş insanlarının ikili iş görüşmelerinin iki ülke arasındaki ticaretin artmasına ivme kazandıracağını, Kolombiya’nın iki ülke arasındaki ticari bağları canlandıracak ve güçlendirecek birliktelikten memnuniyet duyduğunu ifade etti.

Kolombiya ve Türkiye’nin farklı alanlarda uzmanlıkları olduğunun altını çizen Prieto, “Türk iş insanları tarım, bilim ve teknoloji, turizm, spor gibi birçok alanda “bilgi alışverişi”ni gerçekleştirmek amacıyla ülkemize geldiler ve başarılı sonuçlar elde ettiler. Böylece, ikili ilişkileri teşvik etmek ve güçlendirmek için kullanılan Serbest Ticaret Anlaşmasının hayata geçmesi için da gelişmeler kaydedilmiştir. Kolombiya, Türkiye ile ticaret politikasını, küresel değer zincirlerine entegrasyon, çeşitlendirilmiş ve standartlaştırılmış agro-endüstriyel ihracat teklifleri, enerji geçişi, sürdürülebilirlik ve turizm kapasitelerinin inşası için iş birliği ve yatırım gündemi üzerine yoğunlaştırmak istiyor. Yol projeleri için en iyi uygulamaların uygulanması, projelerin güçlendirilmesi için bilgi transferi, sürdürülebilir ve yenilikçi uygulamalar ve Türkiye’de gerçekleştirilen başarılı sürdürülebilir projelerin analizi gibi konularda etkileşimimiz olacak” dedi.

“Kolombiya Ticaret Heyeti”ni Ticaret Bakanlığı’nın Hedef Pazarlar Stratejisi ve Uzak Ülkeler Stratejisi kapsamında, Türkiye İhracatçılar Meclisi koordinasyonunda, Ege İhracatçı Birlikleri olarak organize ettikleri bilgisini paylaşan Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Burak Sertbaş, “Kolombiya Ticaret Heyeti” kapsamında Türk heyetinin yaptığı faaliyetleri şu şekilde özetledi; “27 Mart Salı günü Kolombiya pazarı ile ilgili yapılan bilgilendirme seminerleri Türkiye’nin Bogota Ticaret Müşaviri Muhammet Hartavi, Kolombiya Sanayi Ticaret ve Turizm Bakanlığı Danışmanı Soraya Caro ve Procolombia Kurumu’nun uzmanlarının katılımıyla yapıldı. Türk heyeti olarak bilgilendirme semineri sonrasında pazar araştırması için süpermarket ziyaretleri gerçekleştirdik.”

“Kolombiya Ticaret Heyeti”nde; Bogota ve Ekvador THY Müdürü Selim Ecirli ve Bogota Ticaret Odası Uluslararası İlişkiler ve İşbirliklerinden Sorumlu Başkan Yardımcısı Maria Monica Conde Barragan’danın da yerini aldığını anlatan Sertbaş, “Türkiye’den giden 25 firma, 62 Kolombiyalı firmayla 220 ikili görüşmeye imza atarken, ikili görüşmelere Alkosto, Olimpica gibi büyük market zincirlerinin temsilcilerinin yanı sıra farklı sektörlerden birçok alıcı katılım sağladı. Türk heyeti olarak, Kolombiyalı İş insanları derneği Fenalco’yu da ziyaret ettik.  Fenalco İkinci Başkanı Eduardo Visbal ile Türkiye ve Kolombiya arasında dış ticaretin bir dengeye gelmesi ve 5 milyar dolarlık ticaret hacmine kavuşma konusunda görüş birliğine vardık” diyerek sözlerini noktaladı.

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Ege Hazırgiyim Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Burak Sertbaş ve Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Tolga Uskuç’un yer aldığı Türk heyetine; ACTO ULUSLARARASI, AKASYA TARIM, Başarı Tekstil, CHEF SEASONS, ÇEMAR MERMER, DATKA ITHALAT, EMEK KOZMETİK, ERBİ BAĞLANTI, GÜRIŞIK YAĞLAMA, INFO GLOBAL DYS TEKSTİL, İBRAHİM YILDIZ, İLKA BASKI KUMAŞ, KOMYILDIZ TEKSTİL LTD.ŞTİ, LENA TARIM URUNLERI, MARMARA DAĞITIM İÇ VE DIŞ TİC. LTD. ŞTİ., Mertler Endüstri, PAKEL GIDA, PNG KOZMETİK, PROTA YAZILIM, Raff Giyim Sanayi İç ve Dış Tic. Ltd. Şti., SAFAŞ TEKSTİL, SAFKAR EGE, SEGER SES, UB MARBLEND ve ZEKNER HOLDİNG A.Ş. firmaları katıldı.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Akdeniz Tipi Belenme Astımda Koruyor !

Son yıllarda çocukluk çağında astım, egzama ve besin alerjileri gibi kronik hastalıkların görülme sıklığı arttı. Bu artıştan çevresel etmenler, modern yaşam tarzı ve beslenmedeki değişiklikler sorumlu tutuluyorHazır ve işlenmiş besinlerin yüksek oranda tüketimine dayanan Batı tipi beslenme modelinin çocuklarda astım sıklığını artırdığını belirten Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği Üyesi Doç. Dr. Betül Karaatmaca, buna karşın Akdeniz tipi beslenmenin astımdan koruduğunu vurguladı. 

Bağırsaklarımızda bizimle dost olarak yaşayan, bağışıklık sistemimize omuz veren mikrobiyatamız, yaşamın ilk yıllarında anne sütüyle beslenme ile zenginleşerek gelişmeye başlar.  Bağırsakları adeta bir kale duvarı gibi mikroplardan ve alerjenlerden koruyan mikrobiyatamız; besinlerin sindirimi, vitaminlerin sentezi, bağışıklık sisteminin düzenlenmesi, zararlı mikropların dışlanması, toksinlerin ve kanserojenlerin uzaklaştırılması gibi görevleri yerine getirir. Modern yaşam tarzında özellikle işlenmiş ve hazır gıdaların, bağırsak mikrobiyatasını olumsuz yönde etkileyerek çocuklarda alerjik hastalıkların artışına sebep olduğunu belirten Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği Üyesi Doç. Dr. Betül Karaatmaca bu durumu ortaya koyan bilimsel çalışmaları ve astımdan koruyan beslenme önerilerini paylaştı.  

Bağırsak Mikrobiyatasının Çeşitliliğinin Azalması Alerjenlere Duyarlılığı Artırıyor

Bağırsak mikrobiyatamızı ve bağışıklığımızı destekleyen en önemli besinlerden biri lifli gıdalardır. Amerika’da yapılan bir çalışmada haftada 30 farklı çeşit bitkisel besin tüketenlerin en zengin bağırsak mikrobiyatasına sahip oldukları ortaya koyuldu. Bağırsak mikrobiyatasının içeriğinin değişmesi bağışıklık sistemini etkiliyor, zararlı mikrop ve alerjenlere duyarlılığın artışına neden olabiliyor.

Akdeniz Tipi Beslenme Astımdan Koruyor

Pediatric Allergy and Immunology dergisinde yakın zamanda yayınlanan bir makalede Batı tipi beslenme dediğimiz hazır besinlerin yüksek oranda tüketiminin çocuklarda astım sıklığını arttırdığı, aksine Akdeniz tipi beslenmenin ise koruyucu olduğu ortaya koyuldu. Ayrıca yaşamın ilk yıllarında tek tip beslenme yerine günlük diyette besin çeşitliliğin sağlanması durumunda 6 yaşında astım görülme sıklığının azaldığı belirtildi. Öyle ki günlük diyete eklenen her farklı besin için astım riskinde %26′ lık bir azalma olduğu rapor edildi. 

Meyve, Sebze, Balık ve Yoğurttan Zengin Bir Diyet Astım Riskini Azaltıyor

Avrupa’daki pek çok ülkeyi kapsayan çocukların hamilelikten itibaren uzun süreli takip edildiği başka bir çalışmada; meyve, sebze, balık ve yoğurt açısından zengin bir diyet tüketilmesinin yine 6 yaşında astım riskini azalttığı gözlendi. Özetle bu çalışmalar bize bağırsaklarımızdaki iyi mikropları yani mikrobiyatamızı doğal ve tek tip besinle değil çok sayıda besinle beslersek astım olma riskimizin azaldığını söylüyor. 

Doğru Beslenme, Uzun Süreli İlaç Kullanma İhtiyacını Ortadan Kaldırıyor

Tüm bu bilgiler ışığında, hem kendimizi hem çocuklarımızı alerji ve romatizma gibi hastalıklardan korumak ve bağırsak mikrobiyatamızı güçlendirmek için işlenmiş gıdalardan uzak, çeşitli lifleri içeren Akdeniz tipi sağlıklı bir diyet uygulamamız uygun olacaktır. Beslenmemizi düzenleyerek hastalık riskimizi azaltabilir ve böylece uzun süreli ilaç kullanma ihtiyacımızı da ortadan kaldırabiliriz. “Tıbbın Babası” Hipokrat’ın da dediği gibi “Bütün hastalıklar bağırsaktan başlar. Bağırsak hasta ise vücudun geri kalan kısmı da hastadır”.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Kanser Tedavisinde Fark Yaratan Teknolojiler

Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanserdir. Batı toplumlarında her 8 kadından biri hayatının bir aşamasında bu hastalığa yakalanmaktadır. İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Abut Kebudi kadınların en çok karşılaştığı bu hastalık ile ilgili önemli bilgilendirmelerde bulundu.

Kadınlarda kanserden ölümlerin en sık ikinci sebebinin meme kanseri olduğunu belirten Prof. Dr. Abut Kebudi, “Meme kanseri olan hastalar tesadüfen tarama yapılırken saptanabilirler veya bize bazı şikayetlerle başvururlar ve tetkiklerde tanı konur. Genetik veya aile kökenli meme kanseri % 15’e varabilen oranda görülebilmektedir. Artık Batı toplumlarında erken tanı çok arttığı için en az tedavi ile en iyi sonuçlar alınmaktadır. Örneğin ABD’de 5 yıllık yaşam beklentisi % 90 civarında seyretmektedir” dedi. Günümüzde teknolojinin ilerlemesi ile birlikte yeni tedavi yöntemlerinin de geliştiğini vurgulayan Prof. Dr. Kebudi, meme kanseri tedavileri ile ilgili önemli tavsiye ve açıklamalarda bulundu.

“Asla zorunlu olmadıkça açık biyopsi yapılmamalıdır”

Prof. Dr. Abut Kebudi, “Asla zorunlu olmadıkça açık biyopsi yapılmamalıdır. Çünkü o tip biyopsiler daha sonra yapacağımız tedaviyi olumsuz etkileyebilmektedir. Hastalığın tedavisini oluştururken tümörün çapı, lenf nodu tutulumu, metastaz olup olmadığı, ayrıca tümörün biyolojik özelliklerini bilmek çok önemlidir” dedi.

“Artık cerrahi tedavide yenilikler var. Sadece hastalığı tedavi etmek yetmiyor, hayat kalitesi de gözetilmeli!”

Prof. Dr. Kebudi, “Cerrahi tedavi olarak eskiden tüm memenin ve koltuk altının alındığı meme kanseri ameliyatları yapılıyordu. Son 50 yılda uygun vakalarda daha sınırlı meme ameliyatları yapılmaya başlandı. Ayrıca, memeden çıkarılacak bölüm büyükse veya memeye daha iyi bir şekil vermek amacıyla onkoplastik meme cerrahisi uygulanmaya başlandı. Koltuk altı bölgesi eskiden komple alınırken şimdi örnekleme ile daha sınırlı cerrahi uygulanmaktadır. Ayrıca akıllı ilaç, immünoterapi vb. gibi yeni tedaviler de söz konusu” diye konuştu.

Prof. Dr. Kebudi, “Meme kanserini tedavi ederken çağdaş tıpta iki amacımız olmalıdır. Birincisi hastaya gereken en yeni, en geçerli tedaviyi uygularken ikinci olarak kozmetik görünümü de hesaplamalıyız” diye belirtti.

Tedavi sıralamasında yenilikler

Ayrıca, Prof. Dr. Kebudi, “Eskiden tanı konulunca genellikle tedavi ameliyatla başlıyor, diğer tedaviler sonra geliyordu. Şimdi tümördeki birçok faktöre göre bazen tedaviye Neoadjuvan Tedavi dediğimiz ilaç tedavisi ile başlayabilmekteyiz”  diye vurguladı.

“Mutlaka genetik danışmanlık alınmalıdır”

Prof. Dr. Kebudi, “Meme kanserinin belirtileri için, memede veya koltuk altında sertlik, kızarıklık, memede portakal kabuğu görünümü, iyileşmeyen yaralar, meme cildi veya ucunda çekintiler gözlemlenebilir diye söyleyen Prof. Dr. Kebudi genetik mutasyonun öneminin de altını çizdi. Meme kanseri tedavisinde genetik yapının önemi ile ilgili, “Genetik mutasyon saptandığında mutlaka genetik danışmanlık alınmalıdır. Çünkü, genetik mutasyon sadece ilgili hastanın geleceğini, riskini etkilemekle kalmaz, yakın aile fertlerini de olumsuz etkileyebilir” diye söyledi.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Türk ve Japon bilim insanlarından eklembacaklı kaynaklı hastalıklara karşı ortak mücadele

Uluslararasılaşma çalışmalarına her gün yenisini ekleyen Ege Üniversitesi, iş birliği ağını genişletmeyi sürdürüyor.   

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Parazitoloji Anabilim Dalı öğretim üyeleri Prof. Dr. Yusuf Özbel ve Prof. Dr. Seray Töz’ün sorumluluğunda, gerçekleştirilen “Kum Sineği ve Sivrisinek ile Bulaşan Enfeksiyonlar Başta Olmak Üzere İhmal Edilen Tropikal Hastalıkların Kontrolünde Tek Sağlık Yaklaşımı” Japonya SATREPS Hibe Projesi, Türkiye ve Japonya ortaklığında yürütülecek. Türkiye’den Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü ile Ege Üniversitesi; Japonya’dan ise JICA (Japan International Cooperation Agency), AMED (Japan Agency for Medical Research and Development) ve Tokyo Üniversitesi ortaklığında yürütülecek proje ile eklembacaklılardan kaynaklı hastalıklarla mücadelede önemli adımlar atılacak.

Proje ekibini tebrik eden Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, “Ege Üniversitesi olarak benimsediğimiz değerler, ürettiğimiz bilim ve yetiştirdiğimiz nitelikli insan gücüyle, tüm insanlığı etkisi altına alan çevresel sorunların çözümünde aktif rol almayı kendimize her zaman amaç edindik. Bu anlamda uluslararası nitelikte bu projenin bir parçası olmak bizler için büyük bir gurur ve mutluluk kaynağı. Bölgenin ve ülkenin en önemli sağlık üslerinden biri olan Ege Üniversitesi Hastanesi çatısı altında topluma, uluslararası standartlarda kaliteli sağlık hizmeti sunulmasının yanı sıra yine Üniversitemizin farklı akademik birimlerinde yürütülen multidisipliner çalışmalarla da literatüre ciddi katkılar sağlanıyor. Prof. Dr. Yusuf Özbel ve Prof. Dr. Seray Töz hocalarımızın sorumluluğunda yürütülecek olan bu proje ile eklembacaklılardan insanlara bulaşan hastalıkların önlenmesi ve tedavisi için katkı sağlanacak. Tüm proje ekibini kutluyorum” diye konuştu.

“İklim değişikliği ile eklembacaklı sayısı da artıyor”

Proje hakkında bilgi veren Prof. Dr. Yusuf Özbel, “Günümüzde bilimsel başarıların interdisipliner çalışma metodolojisine bağlı olduğu gerçeğiyle toplum sağlığını korumak için üniversitemizde pek çok özgün proje hayata geçiriliyor.  Japonya’nın Uluslararası İş birliği Ajansı ile Japonya Tıbbi Araştırma ve Geliştirme Ajansı tarafından desteklenen, Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü, Tokyo Üniversitesi ve Ege Üniversitesinin bilimsel desteği ile yürütülecek projemiz de bu kapsamda yapılan projelerden birisi. Her yıl dünyanın birçok ülkesinden verilen çok sayıda teklifler içinden seçilerek desteklenmeye hak kazanan ve paydaşı olduğumuz bu projeyle iklim değişikliği nedeniyle ülkemizde ve birçok ülkede artacağı düşünülen çeşitli eklembacaklılar (sivrisinek, yakarca, kene) ile bulaşan Şark Çıbanı ve Batı Nil Ateşi gibi hastalıklarla mücadelede önemli bir adım atılacak. Bunun yanı sıra bu hastalıkların daha yaygın olarak görüldüğü 5 ilimizde bulunan İl Halk Sağlığı Laboratuvarlarına ve Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Parazitoloji Anabilim Dalı’mızdaki laboratuvara yeni donanımların sağlanması da söz konusu olacak” diye konuştu.

“Her iki ülke arasında deneyim paylaşımı olacak”

Prof. Dr. Töz, “Bu projede hem hastalar hem hastalık yapıcı etkenler (parazit, virüs gibi) hem de hastalığı bulaştıran eklembacaklılar üzerinde yapılacak bilimsel araştırmalar ile halen var olan hastalıkla mücadele rehberleri geliştirilecek. Aynı zamanda üniversitemizdeki ve S.B. Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’müzdeki araştırıcı ve öğrenciler ile Japonya’daki araştırıcı ve öğrencilerin karşılıklı olarak her iki ülkedeki eğitimlerinin sağlanması ve deneyimlerinin paylaşılması mümkün olacak. Bu hastalıklarla ilgili tüm parametrelerin ele alınacağı bilimsel araştırmaların düzeyine bakacak olursak; hasta başında hızlı bir şekilde yapılabilecek yeni tanı testlerinin oluşturulması, hastalık taşıyan eklembacaklılardaki hastalık etkenlerinin saptanacağı yöntemlerin geliştirilmesi ve insektisitlere karşı direnç durumunun belirlenmesi, bu hastalıkların yayılımlarını gösteren haritalar hazırlanarak coğrafi bilgi sistemlerine dayalı riskli alanların ortaya konulması ve böylece erken uyarı sistemlerinin oluşturulması planlanıyor. Türkiye ile Japonya’daki ilgili kurumları, üniversiteleri ve araştırıcıları bir araya getirerek söz konusu hastalıkların görüldüğü diğer ülkelere de örnek olabilecek çalışmaların yapılmasına olanak sağlayan Japonya Hükümetine, Japon Uluslararası İşbirliği Ajansına, Japon Tıbbi Araştırma ve Geliştirme Ajansı’na, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı’na, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’ne ve çalışmaya katkı sağlayan her iki ülkedeki bilim insanlarına teşekkür ediyoruz” dedi.

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı